Roboskili ailelerin eleştirdiği siyasetçilerin başında gelen Meral Danış Beştaş, Roboski katliamının yapıldığı tarihte BDP’nin Hukuk Komisyonu başkanıydı, dava sürecini yakından takip ediyordu. Beştaş’ı dinliyoruz.
Roboskili ailelerin gerek Şırnak Barosu, gerekse şahsınıza yönelik eleştirileri var. Size yönelik eleştirilere yanıtınız nedir?
Meral Danış Beştaş: O tarihte BDP’nin eş genel başkan yardımcısıydım. İlk gün partimizin eşbaşkanlarıyla birlikte Roboski’ye gittik. Hem bir siyasetçi hem de bir insan olarak Roboskili ailelerin acılarını çok yakından hissettim. Katliama karşı duruşumuzu hep gösterdik. Bir lütuf değil, bir görev olarak da her yıl anmalarda Roboski’ye gitmiş biriyim. Ailelerle de, davayla da ilgilendim. Kendileriyle defalarca görüştüm. O dönem BDP’nin hukuk ve insan haklarından sorumlu eş başkan yardımcısı olarak davayı takip ettim, ama hukuki süreci avukatlar takip etti. Öte yandan, AYM’nin önünde basın açıklaması yapmak dahil bütün etkinliklere siyasetçi kimliğimle dahil oldum. Katliama ve davaya ilişkin sayısız açıklamam var. Siyasi ve hukuki süreç açısından Roboskili ailelerin yanında durdum, bugün de duruyorum. Bu davanın tekrar canlandırılması için, bu katliamın hesabının verilmesi için milletvekili olarak üzerime ne düşerse yapmaya hazırım. Ailelerin eleştirilerine, acılarına asla bir yanıt vermek istemiyorum. Onların acıları büyüktür ve o acı karşısında cevap hakkı kullanmayacağım. Dava sürecinde avukat önerisinde bulunmuş değilim. Nitekim bini aşkın avukatın başvuruda imzası var. O zaman milletvekili olmadığım için, avukat kimliğimle ben de imzası bulunanlardan biriyim. Katliam Şırnak’ta yaşandığı için Şırnak Barosu bu davayı yürütmek istiyordu. Bir dönem Diyarbakır Barosu davayla ilgilendi. En son davaya Şırnak Barosu’nun bakmasında karar kılındı.
AYM’nin de, AİHM’in de kararı hukuki değil, siyasidir. İki vekaletname yok diyerek bahane üretmişlerdir. 34 başvurudan ikisi reddedilip belgeleri tam olan 32 başvuru kabul edilebilirdi.
Bu kararı kim verdi?
Biz vermedik. Ailelerin de kararı bu yönde oldu. Ben de o dönem bu davaya bireysel olarak birkaç avukat değil, kurumsal olarak bakılması gerektiğine yönelik görüşümü ifade ettim. Neticede davaya Şırnak Barosu baktı. Elbette AYM başvurusunda eksik belgelerle ilgili gecikmenin yaşanması çok büyük bir hata. Bunu kabul ediyorum. Böyle bir davada bu olmamalıydı. Ama siyasi bir yorum yapmam gerekirse, kesinlikle AYM’nin de, AİHM’in de kararı hukuki değil, siyasidir. İki vekaletname yok diyerek bahane üretmişlerdir. 34 başvurudan ikisi reddedilip belgeleri tam olan 32 başvuru kabul edilebilirdi. Ama bu bir siyasi tutum. Yüzlerce hukukçu da bunun siyasi bir yaklaşım olduğunu ifade etti. Meselenin bu boyutu hatayı yapan avukatı aklama amaçlı değil. Avukatın hatası kabul edilemez, ama AYM ve AİHM’in kararlarıyla ilgili kabul edilemezlik çok daha büyüktür. Ben Roboskililerin karşısında değil, yanlarındayım. Bundan sonra da ne zaman isterlerse yanlarında olmaya devam edeceğim. Eleştirilerde benim ismimin anılması elbette beni üzüyor. Ama emin olun ki, olay dediğim gibidir.
Peki sizce Kürt siyaseti bu davaya olması gerektiği kadar önem gösterdi mi? Bu yöndeki eleştirileri nasıl değerlendiriyorsunuz?
Onlarca defa Roboski’ye giden bir hukukçu ve siyasetçi olarak, davayla ilgilenmeye çalıştık. Bugün de yanlarındayız. Ama bu konuda bir eleştirileri varsa, eksiklik bizdedir. Ne zaman isterlerse kapımız, telefonlarımız 24 saat açıktır. Onlarla iletişimi olmayan biri değilim. Ailelerle tek tek, defalarca görüştüm çünkü. Elimden geleni yapmaya çalıştım, ama eleştirileri varsa, baş-göz üstüne.