EKMEK VE ONUR İŞÇİ DERNEĞİ

Söyleşi: Halil Burak Öz
14 Şubat 2019
SATIRBAŞLARI

Dikkatli okurlar hatırlar. “İki tekstil işçisinin sosyal varoluşu” üstbaşlıklı söyleşide, Rıza Avonal şöyle diyordu: “Bir arkadaş, Ekmek ve Onur Derneği ile tanıştırdı. Anlattıkları mantıklı geldi. Birlikte yol alıyoruz. Ulaştığımız her işçiye anayasal haklarını, sendika hakkını, yaşadığımız sorunları birlikte aşabileceğimizi ve sınıf bilincini anlatıyoruz. Çok güzel şeyler yapıyoruz. Zeytinburnu Tekstil İşçileri Derneği’ni kuracağız.” Tekstil işçisi Rıza Avonal’ı esinlendiren Ekmek ve Onur İşçi Derneği ilk kez 2015’te, Bursa’daki metal işçilerinin eyleminde adını duyurmuştu. O günlerden bugünlere vites büyüterek geldi. Şubat 2019 itibarıyla inşaat işçilerinin 11 talebine eşlik eden ve TBMM’yi hedefleyen imza kampanyasının lokomotifi konumunda. Ve resmen de dernek olma aşamasında. Ekmek ve Onur İşçi Derneği’nin nasıl bir örgütlenme olduğunu sözcüleri Emrah Arıkuşu ve inşaat işçisi Taner Mutlu’dan dinliyoruz.
Taner Mutlu (solda) ve Emrah Arıkuşu

 

Ekmek ve Onur İşçi Derneği nasıl bir yapılanma, sizi bir araya getiren ne oldu?

Emrah Arıkuşu: Ekmek ve Onur işçilerin birlik, mücadele ve dayanışma örgütünü kurabilmek için yaptığımız çalışmanın adı. Amacımız işçilerin birliğini sağlamak. Çünkü işçiler arasında işkollarından ötürü anlam karmaşası var. Mesela kalıpçının kendisini işçi olarak görmemesi gibi; boyacı, elektrikçi, sıvacı gibi aslında o da işçi, ama işçi kimliğinin üstünü örten ayrımlar söz konusu. Birlik derken şunu da demek istiyoruz: Biz emeğiyle geçinenler, hepimiz işçiyiz. Öbür tarafta da emeğimizi satın alanlar var. Bu düşünceyi işçi arkadaşlarda oturtmaya çalışıyoruz. İşçilik tanımını yapmamız gerektiğini söylüyoruz. “Bizim işçiler olarak toplu çıkarlarımız patronların çıkarlarıyla uyuşmaz” mantığını oturtmaya çalışıyoruz. İşçinin mücadele etmeden hakkını alamayacağı bilincine varması için uğraşıyoruz. Bir de dayanışma meselesi… İşyerlerinde maalesef işçilerin işçilere kırdırıldığı bir durum ortaya çıkarılıyor. Dayanışma zemini kurmalıyız. İşçilerin arasındaki bu kopukluk kalkmalı. İşçiler dayanışma içinde olmalı. “İşçinin dostu işçidir” fikriyle bir hareket oluşturmanın uğraşını veriyoruz. Ve bunlarla birlikte, memleket gibi, din, dil, ırk gibi ayrımların ortadan kalkmasını, işçilerin birbirinin kardeşi olduğunu, patronların karşısında birbirine kardeşçe bağlı olduğunu savunuyoruz.

Biz emeğiyle geçinenler, hepimiz işçiyiz. Öbür tarafta da emeğimizi satın alanlar var. Bu düşünceyi işçi arkadaşlarda oturtmaya çalışıyoruz.

Ekmek ve Onur dernekleşme yolunda, hedefinizde sendika olmak ya da farklı bir mücadele de var mı?

Arıkuşu: Bizim hedefimiz tam olarak anlattıklarımız. Bizim derdimiz işçilerin haklarını aldığı ve bu haklarının güvence altına alındığı yasal düzenlemelerin yapılacağı bir düzen oluşturabilmek. Bu da tabii demokratik bir anayasayla olur, ama mevcut yasalar bugün uygulansa işçilerin birçok sorunu da ortadan kalkar. Yasal açıklar giderilse daha yüksek ücretler almanın imkânı yaratılabilir. Ekmek ve Onur’da bu düzeyde bir çalışma yapıyoruz. İşçilerin işçi olma bilinci, ayrıca sınıf olma bilinci üzerinden bir çalışma yürütüyoruz. Yani işçiliğinin farkında olması, diğer işçilerle ortak kadere sahip olduğunu bilmesi ve karşısında patronların olduğunun bilinci… Bizim sendikalara karşı bir yapılanma tavrımız yok. Sendikalar bugün Türkiye ve dünyada işçilerin bulduğu en önemli silahlardan biri, ama sendikaların da yetersiz kaldığı noktalar var. Artı, Türkiye’de sendikalar maalesef itibarlarını yitirmiş durumda. İşçiler, “sendika” dendiğinde, “bizden uzak olsun” gibi bir düşünceye sahipler. Ancak işçilerin örgütlenmeleri de gerekiyor. Peki, sendikalara, derneklere tepkili bu insanlar nerede örgütlenecekler? Bu anlamda sarı sendikaların ve işbirlikçi sendikacıların karşısındayız. Ancak, mücadeleci sendikaların ve onurlu sendikacıların karşısında değiliz. Ama aynı zamanda, sendikaların alternatifinin artık yaratılması gerektiğini düşünüyoruz. Ekmek ve Onur’da aslında biz işçilerin kendiliğinden hareketinin bilinçli bir harekete dönüşmesini ve bu hareketin büyüyerek bir sınıf hareketi haline gelmesini savunuyoruz. Bu “sınıf hareketi”nin işçilerin haklarını alabileceği, daha iyi koşullarda çalışabileceği ve onurluca yaşayabileceği ortamı sağlayabileceğini düşünüyoruz. Tüm bunların yapı taşını Ekmek ve Onur oluşturuyor.

Mücadeleci sendikaların ve onurlu sendikacıların karşısında değiliz. Ama aynı zamanda, sendikaların alternatifinin artık yaratılması gerektiğini düşünüyoruz.

Bu hareket için her türden araca ihtiyaç var. Bu sendika da olur, dernek de olur, gazete de olur, herhangi bir işçi birliği de olur. Dernek de bizim çalışma alanlarımızdan biri. Gazete, sosyal medya çalışması gibi alanlarımız da var. Ama bir tane gazete çıkaralım ve buradan işçileri bilinçlendirelim gibi bir şey yapmaya niyetlenmiyoruz. Bir dernek açalım, işçilerin örgütlenmesini sağlayalım; bu da bir yöntem, ama sadece yöntemlerden biri. Türkiye’de genel olarak bir sendika açıp, dernek açıp işçiler örgütlenmeye çalışılıyor. Bu yeterli değil. Aslında ne kadar farklı işçi kesimi varsa hepsine dair, hayatın akışı içinde yeni ve ihtiyaca uygun örgütlenme modelleri çıkarabilmemiz gerekiyor. Kapitalizm sınıfı parçalamış, üçerli beşerli atölyelere bölmüş durumda. Ayrıca sektörel açıdan da farklılaşmalar yaşanıyor. Muazzam bir parçalanma, bölünmüşlük var. Bizim onun karşısına tek bir modelle çıkmamamız gerekiyor. Çok yönlü, çok hareketli, kendini hızlıca organize eden yapılanmalara ihtiyacımız var. Biz mesela Ekmek ve Onur’u tüm işkollarının üst organıdır diye savunmuyoruz. Ekmek ve Onur işçilerin birleşik mücadele örgütüdür diyoruz. Tekstil işçileri arkadaşlarımız mücadele yürütüyor. Giderler Tekstil İşçileri Derneği kurarlar. Veyahut kurmazlar, o onların bileceği şey. İhtiyaç neyse orada onu yapmalılar. Biz örgütlendik, gidelim sendikada da örgütlenelim diyebilirler. Biz böyle bir yapılanmayı savunuyoruz. Bunun da yapı taşı taban örgütlenmesi. Herkesin savunduğu taban örgütlenmesini gerçek kılmaya çalışıyoruz. Bugün taban örgütlenmeleri sınıfın ihtiyaçlarına yönelik en güçlü araçlardır. Yemek, barınma, örgütlenme, sendikalılaşma gibi ihtiyaçların karşılanmasını sağlayabilecek taban örgütlenmesinin öncelikle hayata geçirilmesi gerektiğini savunuyoruz.

Ne kadar farklı işçi kesimi varsa hepsine dair yeni ve ihtiyaca uygun örgütlenme modelleri çıkarabilmemiz gerekiyor. Kapitalizm sınıfı parçalamış, üçerli beşerli atölyelere bölmüş durumda. Muazzam bir parçalanma var. Onun karşısına tek bir modelle çıkmamamız gerekiyor. Çok yönlü yapılanmalara ihtiyacımız var.

Hangi sektörlerde faaliyet gösteriyorsunuz? Bunların birliğini nasıl sağlayacaksınız?

Arıkuşu: Ekmek ve Onur bir çatı örgütlenmesi değil. Bir sınıf hareketinin ismi aslında… Bizim işkolu ayrımımız yok. Tekstil, market, inşaat, metal, ayakkabı, sağlık, belediye ve depolarda çalışan işçi arkadaşlarımız var. Bunlar öncü, çalışmayı yürüten arkadaşlarımız. İşçi arkadaşlara işçi olma ve sınıf olma bilinci kazandırabilirsek birliği oluşturabiliriz.

Hangi illerde faaliyet yürütüyorsunuz, işçiler size nasıl ulaşıyor?

Arıkuşu: Adana’da tekstil işçisi arkadaşlarımızın kurduğu Ekmek ve Onur İşçi Derneği adında bir dernek var. İstanbul’da da dernek kuracağız. İzmir’de sağlık ve inşaat işkolunda çalışmalarımız var. Biz bir tane genel merkezimiz olsun, onun üzerinden şubelerimizi kuralım demiyoruz. Mesela Zeytinburnu’nda tekstil işçisi arkadaşlar faaliyet yürütüyorlar, örgütlendiklerinde orada kurulacak derneğe karar vermelerini istiyoruz.

Taner Mutlu: Sendika ve dernek çok var, ama bakıyorsunuz, işçilikten çok patronluk var. İşçi olmaktan çok patron olma hevesi var. Burada ise tepede biri yok, herkes işçi, kim gelse Ekmek ve Onur! “Vay efendim, ben yıllardır bu yolda çalışma yürütüyorum, hepinizi yöneteceğim” diye bir şey yok. Yaşadığım, gördüğüm şeyler bunu anlattı bana. Sıcaklığıyla, içinde çalışma hevesi olan arkadaşların bize geçirdiği güzel bir duygu var. Bostancı’da, şantiyede müteahhit alacaklarımızı vermeden kaçtı. Bir avuç işçi kendi başımıza hakkımızı aramaya çalışıyorduk. Ekmek ve Onur geldi, destek verdi, eylemimizi duyurdu. Ekmek ve Onur’dan önce hiçbir sendikayla, dernekle bağlantımız, beraberliğimiz yoktu. İçimizde “çalışma yapalım, birisi sesimizi duysun, şunu yapsın bunu yapsın” diyorduk, ama burada bu sıcaklığı gördük. Artık Ekmek ve Onur’um.

Ekmek ve Onur bir çatı örgütlenmesi değil. Bir sınıf hareketinin ismi. İşkolu ayrımımız yok. Tekstil, market, inşaat, metal, ayakkabı, sağlık, belediye ve depolarda çalışan işçi arkadaşlarımız var.

Arıkuşu: İşçi sınıfı çok yalnız, terk edilmiş. Patronlar tarafından da kaderine boyunu eğdirilmeye çalışılan bir durum var. Bu noktada da işçi arkadaşlarımıza hizmet etmeyi, aynı zamanda onların güçlü olmasını sağlamaya çalışıyoruz. Sadece bilgi değil, hukuki destek, iş güvenliği desteği, sağlık desteği, örgütlenme desteği vermeye, aynı zamanda ücret alma meselesinde destek sağlamaya, onları yalnız bırakmayacak tarzda bir çalışma gerçekleştirmeye çalışıyoruz. Patronun muhasebecisi, iş güvenlikçisi, finans danışmanı, avukatları var, ama işçinin hiçbir şeyi yok. Bu açıdan işçiye hizmet etmek, işçinin güçlü olmasını sağlamak, güven duyacağı bir ortam sağlamak amacındayız.

^