KORONA GÜNLERİNDE GÖÇMEN TARIM İŞÇİLERİ

Söyleşi: Tuba Çameli
17 Nisan 2020
SATIRBAŞLARI

Washington Post’a göre, “Covid-19 sürecinin kahramanı göçmen tarım işçileri”. Kahramanlar, ama ne net sayıları biliniyor ne de iş ve yaşam koşulları iyileşiyor. Yoksulluk sınırının altında, kayıtdışı ve güvencesiz olarak çalıştırılıyorlar. Tahminlere göre, dünyadaki işgücünün en az üçte biri tarım işçileri, bunun yarıya yakını ise mevsimlik göçmen işçiler. Bu da her yıl en az yarım milyara yakın insanın çalışmak için göç etmek zorunda olduğunu gösteriyor. Covid-19 salgını ve peşi sıra beliren tarımsal işçi krizi göçmenleri, sığınmacıları, mültecileri görünür hale getirdi. Tarım işçilerinin küresel durumunu ve ileri kapitalist ülke hükümetlerinin yürürlüğe koyduğu tarım politikalarını Kalkınma Atölyesi Kooperatifi Kooperatifçilik Atölyesi Direktörü Özgür Çetinkaya’dan dinliyoruz.

 

Geçenlerde The Washington Post’ta “Göçmen tarım işçileri Covid-19 pandemi sürecinin kahramanıdır” başlıklı bir haber yayınlandı. Düne kadar göçmen karşıtı gösteriler yapılan ülkelerde neler yaşanıyor?

Özgür Çetinkaya: İnsani krizle birlikte, göçmen tarım işçisi çalıştıran gelişmiş ülkelerin neredeyse tamamı kapanan sınırlar ve seyahat kısıtlamaları nedeniyle tarlalardaki ve gıda şirketlerindeki (taşıma, paketleme, işleme, vb.) emek gücünü nasıl mobilize edeceklerinin derdine düştü. Nedeni, bugüne kadar tarımın hiç konuşulmayan gerçeği: mevsimlik göçmen işgücü. Özellikle gelişmiş ülkelerin tamamı, tarımsal işgücünü mevsimlik/geçici tarım işçileriyle karşılıyor. Çoğunluğu da göçmen işçiler oluşturuyor. Yoksulluk sınırının altında yaşamaya mahkûm edilen göçmen tarım işçilerini krizle birlikte kahraman ilan eden, kurtarıcı olarak gören haberler yayınlandı dünya basınında. Bu haber de onlardan biri. Bu haberler emeğin değerine değil, daha çok gıda üretiminin devam etmesine, rafların boş kalmamasına odaklanırken, yorumlarda “aç kalacağız, kıtlık olacak” ya da “çiftçiler battı, iflas etti” değerlendirmeleri yapılıyor.

İşçi göçü derken nasıl bir yoğunluktan söz ediyoruz?

Bu sene yaklaşık çeyrek milyon işçi Meksika’dan ABD’ye gidecek mesela. Almanya, nisan ve mayısta, aylık kırk bin mevsimlik işçi kabul edecek. Yerli geçici işçilerle birlikte, mayıs sonuna kadar yüz bin mevsimlik işçi talebi var. Oluşturulan ulusal web sayfasında, tarım arazilerinde çalışacak işçilerin saat başı 9-10 avro alacakları belirtiliyor. Türkiye’de ise günlük yevmiye ortalama 80 lira, bunun da yüzde 10’unu tarım aracısı alır. Fransa’nın önümüzdeki üç ay içinde yaklaşık 200 bin tarım işçisine ihtiyaç duyacağı tahmin ediliyor. İngiltere’de tarımsal işlerde yaklaşık 90 bin işçi açığı var. Genellikle Doğu Avrupa ve Balkan ülkelerinden geliyor bu işçiler. Tarım alanında çalışacaklara aylık asgari ücret üstü ödeme yapılacağı duyuruluyor. Her ülke peyderpey tedbirlerini açıklıyor.

Çeyrek milyon işçi Meksika’dan ABD’ye gidecek. Almanya, nisan ve mayısta, aylık kırk bin mevsimlik işçi kabul edecek. Fransa’nın önümüzdeki üç ay içinde yaklaşık 200 bin tarım işçisine ihtiyaç duyacağı tahmin ediliyor. İngiltere’de tarımsal işlerde yaklaşık 90 bin işçi açığı var.

Nasıl tedbirler bunlar?

Gelişmiş ülkeler önce seyahat kısıtları nedeniyle ülke içinde işsiz kalanlarla bu ihtiyacı karşılamayı planladı. Örneğin, Fransa tarım bakanı Didier Guillaume işini kaybeden veya evde oturanları “Fransa’nın büyük tarım ordusu”na katılmaya davet etti. 200 binden fazla gönüllünün hasat toplamak için başvurduğuna ilişkin haberler çıktı. İngiltere Etik İş Sağlayıcıları Birliği’ne (UK’s Alliance of Ethical Labour Providers) bağlı üç iş ve işçi bulma firması Covid-19 nedeniyle işten çıkarılanları tarım iş koluna yönlendirmek için “Feed the Nation (Ulusu Besle)” kampanyasını başlattı. Çeşitli AB ülkeleri de sınırları içinde yaşayan, ama çalışma izni olmayan mültecileri, göçmenleri ve öğrencileri mobilize etmeye çalışıyor. İspanya tarım bakanı Luis Planas, ülkedeki gıda krizine son vermek için 18-21 yaş arası genç göçmenlerin tarımda istihdam edileceğini açıkladı. Çeşitli web siteleri üzerinden tarla sahipleriyle çalışmak isteyenleri bir araya getiriyorlar. Hem oturma hem de çalışma izinleri bir-iki ay içinde sona erecek olan göçmenlerin vize süreleri otomatikman uzatılıyor. Bir diğer çözüm de yurtdışından işçi getirmek. Almanya, charter uçak seferleri düzenleyerek Romanya’dan işçi getiriyor. Meksika sınırına duvar örmeye devam eden ABD dünyadaki tüm konsolosluklarını kapatmışken, Meksika sınırında harıl harıl çalışıyor ve göçmen işçilere hızlıca çalışma izni veriyor.

Korona kahramanları: ABD’nin Califonia eyaletinde üretim yapan tarım işçileri

Dünün “istenmeyenleri”ne bugün ihtiyaçları var…

Birçok ülke tarım işçilerini temel işgücü olarak ilan edip çeşitli sosyal yardım paketleri açıklıyor. Örneğin, en son California eyaleti “illegal” işçileri de sosyal yardım ağı içine alan bir düzenleme üzerinde çalışıyor, elbette geçici olarak. İtalya’da “Ben Yabancıyım” kampanyasıyla belgesiz göçmen işçilere oturma ve çalışma izni vermesi isteniyor hükümetten. Çok sayıda belediye başkanı ve kuruluş, hükümeti İtalya’da çalışan tüm yabancılara oturma izni vermeye çağırıyor. Böylece göçmenler, tarım ve benzeri sektörlerde çalışabilecek. Ancak göçmen işçilerin bu haklardan ne düzeyde yararlanabileceği henüz net değil. Bunu da izleyip göreceğiz.

Neden bu verileri izliyorsunuz ?

Kalkınma Atölyesi (KA) olarak yaklaşık 18 senedir kesintisiz mevsimlik tarım işçileri ve çocukları için çalışıyoruz. Pandemiyle birlikte, Türkiye’de mevsimlik tarım işçilerinin durumunu, problemleri, bu alan için özel olarak alınan-alınması gereken tedbirleri, saha uygulamalarını belgelemek ve politika önerileri geliştirmek istedik. Ayrıca, bu alanda çalışan işçiler, tarım aracıları, toprak sahipleri, çeşitli uluslararası kuruluşlar ve ulusal düzeydeki kurumları, kuruluşları bir araya getiren bir iletişim ağımız var. Bu ağ üzerinden günlük olarak gelişmeleri izleyebiliyoruz. Edindiğimiz verileri de anlık bu gruplarla paylaşıyoruz. İlk olarak tüm verileri Türkiye haritası üzerine işlemeye başladık. [EK-1] Hangi çadır yerleşiminde ne oluyor, kim ne yapıyor, hangi ilde hangi genelge yayınlandı, tüm verileri işliyoruz haritaya.

Zengin ülkeler kesenin ağzını açtı. Milyar dolarlar, avrolar havada uçuşuyor. ABD, Almanya, Kanada, Fransa, kimi Kuzey Avrupa ülkelerinde çok ciddi tarım desteklemeleri söz konusu. Örneğin, ABD’de korona ile ilgili açıklanan 3 trilyon dolarlık yardım paketinin 9,5 milyar doları tarım sektörüne ayrıldı.

Eş zamanlı  dünya genelinde, farklı ülkelerde mevsimlik tarım işçileri neler yaşıyor, hükümetler bu alanda neler yapıyor, onlara da bakmak istedik. Buradaki amaç yerele dünyadan haberler ve uygulamaları taşımak. Bu veriler de bize yine haftalık güncellediğimiz dünya haritasını verdi. [EK-2] İlk etapta ABD ve Kanada’ya baktık. Daha sonra AB ülkelerine. Orta ve Güney Amerika ülkelerini, Asya ve Afrika’yı da  bu araştırmaya dahil edeceğiz. Çalışmanın bir sonraki aşamasında bu ülkelerdeki örgütlerle iletişime geçip ortak mücadele ağının içinde yer almak istiyoruz.

Kıta Avrupa’sında ve ABD’de de pandemi öncesi mevsimlik tarımsal iş gücünün durumu nasıldı?

ABD ekseninde Meksikalı işçiler ve diğer Hispanik kökenliler yoğun olarak ABD tarım sistemi içinde yer alıyorlar. Bunların bir kısmı “kaçak” olarak çalışan, bir kısmı da her yıl ABD hükümetinin belirlediği sayılarda tarım ve gıda şirketleri tarafından geçici işçi statüsünde gelerek çalışan işçiler. Bir program dahilinde geliyorlar, ancak yaşam ve çalışma koşulları çok kötü. Pandemi koşullarında bile onlar da bizim tarım işçileri gibi tarlada bir arada ve çoğu maskesiz çalıştırılıyor. AB’nin belli başlı ülkeleri için de benzer yabancı işçi programları söz konusu. İspanya, İtalya, Hollanda, Fransa, Almanya gibi önemli ölçüde geçici/mevsimlik tarımsal emeğine ihtiyaç duyan ülkeler bu arzı genellikle eski Doğu Bloku ve Balkan ülkelerinden karşılıyor. İspanya Fas ve Uruguay’dan da belirli sayılarda işçi temin ediyor. İtalya ise Gana, Tunus, Mali ve Fas gibi ülkelerden işçi kabul ediyor. Bu ülkeler bazında mevsimlik tarım işçiliği daha çok yetişkin işçilerin katıldığı bir süreç. Bu ülkelere her yıl gelecek olan işçi sayıları belli. Bunun aracılığını şirketleşmiş istihdam ofisleri, yapıyor. Öte yandan, bu işi yasadışı bir şekilde yapan bir başka sistem de var. Her ne şekilde gelirse gelsin, mevsimlik geçici tarım işçileri ucuz iş gücü olarak görülüyor. Sağlıksız çalışma ve barınma koşulları, düşük ücretler, yetersiz ya da hiç olmayan sosyal güvenlik, kimi zaman ödenmeyen ücretler gibi kötü koşullarda çalıştırılıyorlar. Ancak, bu ülkelerin bazılarında bu koşullara itiraz eden örgütlenmeler var.

Cluj, Romanya; 9 Nisan 2020: 2 bine yakın mevsimlik tarım işçisi korona koşullarında Almanya’ya gitti

Nasıl örgütlenmeler bunlar?

En çok bilineni ABD merkezli Birleşmiş Tarım İşçileri Sendikası (United Farm Workers of America). 1960’lı yıllarda dönemin önemli işçi liderleri olan Cesar Chavez, Dolores Huerta, Gilbert Padilla, Larry Itliong’ın başlattıkları bir dizi girişim ve kitlesel grevlerin sonucunda ortaya çıkmış bir yapı. Bugün de hem legal hem de ABD yasalarınca “illegal”, yani belgesiz çalışan tarım işçilerinin haklarını savunmaya çalışıyorlar. Sendikal yapıların bize göre daha güçlü olduğu Latin Amerika ülkelerinde yerel tarım işçilerinin kurduğu sendikalar var. Çeşitli göçmen ve mülteci haklarını izleyen örgütler de bu kapsamda değerlendirilebilir. Örneğin, Yunanistan’da çilek üretiminde çalışan Bangladeşli işçilerin yaşam ve çalışma koşullarını takip eden “Manolada Watch” adlı bir inisiyatif var.

Hem tarla sahipleri hem de tarım aracıları pandemi önlemlerinin ek maliyetler yarattığını dile getiriyor ve destek bekliyor. O konuda durum ne?

Zengin ülkeler kesenin ağzını açtı. Milyar dolarlar, avrolar havada uçuşuyor. ABD, Almanya, Kanada, Fransa, kimi Kuzey Avrupa ülkelerinde çok ciddi tarım desteklemeleri söz konusu. Örneğin, ABD’de korona ile ilgili açıklanan 3 trilyon dolarlık yardım paketinin 9,5 milyar doları tarım sektörüne ayrıldı.

Avrupa medyası Almanya’nın nasıl da her türlü masraftan kaçınmadan uçaklarla Romanya’dan tarım işçisi getirdiğini yazıyor, ama neden Romenlerin böyle bir pandemi zamanında havaalanlarına akın ederek Almanya’ya çalışmak için gittiği sorgulanmıyor.

ABD’de legal olarak çalışan mevsimlik tarım işçileri doğrudan gelir desteğinden yararlanacak. Ancak, ABD Birleşmiş Tarım İşçileri Birliği’ne (UFW) göre halihazırda sektörde çalışanların en az yarısı belgesiz ve kaçak çalışan işçiler. Bu nedenle UFW kongre üyelerinin konuyu tekrar düşünmesi için bir imza kampanyası başlattı. Tarım/gıda büyük ve kârlı bir endüstri. Hükümetler kadar ulusötesi tarım şirketleri de kesenin ağzını açmalı. Yıllardır işçinin sırtından kazandıklarının bir kısmını geri vermelerinin zamanı geldi. 

Pandeminin sonuçları uzun erimde tarımın yeniden şekillenmesini, örneğin küçük aile tarım işletmeciliğine dönüşü veya tarım iş gücünün örgütlenmesini, güçlenmesini sağlar mı?

Elbette bir şeyler değişecek. Ancak gelişmiş ülkelerde gençler tarım iş kolunda çalışmaya istekli değil. Bu ülkeler yaşlanan bir nüfusa sahip. Diğer taraftan, yerel işgücü çalışma yasaları gereği daha maliyetli. Sonra, zor iştir tarım işçiliği. Örneğin, İngiltere’de yerel emek gücünü tarımsal işlere yönlendirmeye çalışan kuruluşların web sayfalarında “tarımın ağır bir iş kolu ve yorucu olduğunu göz önünde bulundurarak başvuru yapınız” deniyor. Günde en az on saat güneş altında eğilip kalkmak, bir şeyler toplamak ya da ilaçlama ve sulama yapmak kolay değil. Buna karşın o işleri yapanlar ucuz işgücü olarak görülür.

Çin’de çay hasatına giden mevsimlik işçilere düzenli koronavirüs kontrolü yapılıyor

Bu alanda ucuz işgücü arzının olması kültürel değişimi de getiriyor. Mesela, dünya çapında haberleri derlerken İspanya’dan bir haber gözümüze çarptı. Extremadura bölgesinde yer alan Fovex Sat kooperatifi nisan ve haziran arasında koyun kırkma işi için her yıl Uruguay’dan işçilerle anlaşıyor. Kooperatif yetkililerine göre, uzun zaman önce bölgede yaşayanlarca gerçekleştirilen bu iş zamanla yabancı işçilere kalıyor ve şu an bölgede Uruguaylı işçiler gelmezse bu mesleği icra edecek kimse yok. Böyle bir meslek yerel anlamda kaybolmuş durumda. Hal böyle olunca, maalesef başka ülkelerin yoksulları göçmen olarak bu işgücüne dahil oluyor ve bir nevi mecburlar ordusunun neferine dönüşüyor. Bugün tüm Avrupa medyası Almanya’nın nasıl da her türlü masraftan kaçınmadan uçaklarla Romanya’dan tarım işçisi getirdiğini yazıyor, ama neden Romenlerin böylesi bir pandemi zamanında havaalanlarına akın ederek Almanya’ya çalışmak için gittiği sorgulanmıyor. Kimse küresel eşitsizliği ve gelir adaletsizliğini konuşmuyor.

Tarım sektörünün her aşamasında çalışan insanların ürettiği emeğin değeri çok net ortaya çıktı. Krizin tek olumlu yanı göçmen işçilerin ve iş/yaşam koşullarının gündeme gelmesi. Bu görünürlükten hareketle yeni mücadele alanları ortaya çıkabilir.

Göçmen tarım işçileri bu zor şartlara dayanmaya çalışıyor. Küçük aile üreticiliği ya da kıra dönüşten önce belki de bu durum tarım işçilerinin hak ettiği değeri görmelerini sağlar. İleriye dönük ilk umudumuz bu. Diğer taraftan, şu an her şey çok yeni ve yeni olduğu derecede ortaya çıkan sorunlara verilmeye çalışılan cevaplar çok hızlı. Bir şey kesin, yabancı göçmen işçiye bağımlı olan ülkeler buradan çıkardıkları derslerle gelecekte bu şekilde yaşanabilecek bir olayda şu an düştükleri duruma düşmemek için daha uzun vadeli planlar ve gerekli yatırımları yapacaklar. Belki de bu kapsamda halihazırda sınırları içinde bulunan ve şu an bile “değerlendirmeyi” düşündükleri mülteci ve sığınmacıları daha planlı ve programlı bir şekilde tarıma yönlendirebilirler. Kıra dönme, tarım öğrenme gibi etkinlikler, bireysel planlar hız kazanabilir. Burada mesele kitlesel üretim ve bu üretimin dağıtımı. Bu da bir kısım insanın kıra dönüşünden daha büyük bir organizasyon. Veya bugün yaşanan emek ve tarımsal üretim krizi beraberinde orta/uzun vadede makineleşme ve tarımsal alana teknolojik yatırımı yoğunlaştırıp “insansız” çözümleri de teşvik edebilir.

Yaşanan kriz fayda/değer yaratanları göstermedi mi?

Tarım sektörünün her aşamasında çalışan insanların ürettiği emeğin değeri çok net ortaya çıktı. Şimdilik bu emeği çekebilmek için her türlü imkân hem hükümetler hem de işverenler tarafından seferber ediliyor. Ortalık sakinleştiğinde de bu hürmet devam edecek mi? İşçilerin bu kadar korumasız –sosyal ve çalışma hukuku bağlamında– ve örgütsüz olduğu bir alanda, işlerin doğası (geçicilik, yevmiye esası, mevsimlik vb.), vasıfsız ve ucuz işgücü bakışı ile kalıcı kazanımlar elde edilir mi? İzleyip göreceğiz. Kriz derinleşir ve işgücü ihtiyacı yerel kaynaklardan istenen düzeyde karşılanmazsa göçmen işçiler, özellikle AB ülkelerinde, kısa süreli de olsa legal çalışma hakkı elde edeceklerdir. Tabii diğer taraftan da emek simsarlarının, organizasyonların boş duracağını sanmıyorum. Yani, görünmeyen bir şekilde emek sömürüsü de kendine yine yer bulacaktır. Diğer taraftan şunu da düşünebiliriz, mesele ve alınan önlemler fazlasıyla kamu sağlığı bağlamında değerlendirildiğinden, belki de bu tarz enformel emek organizasyonları maliyetli olacağından tercih edilmeyebilirler. Krizin tek olumlu yanı göçmen işçilerin ve iş/yaşam koşullarının gündeme gelmesi. Bu görünürlükten hareketle yeni mücadele alanları ortaya çıkabilir. Antonio Gramsci’ye göre, kriz eskinin ölmekte olması, ancak yeninin doğamamasından meydana gelir. Bu kriz yaşanacak, “yeni” bu aşamadan sonra ortaya çıkacak. Eski öldü, ama yeni düzen henüz doğmadı.

Tarım sektörünün her aşamasında çalışan insanların ürettiği emeğin değeri çok net ortaya çıktı. Krizin tek olumlu yanı göçmen işçilerin ve iş/yaşam koşullarının gündeme gelmesi. Bu görünürlükten hareketle yeni mücadele alanları ortaya çıkabilir.

Bu örnekler ışığında Türkiye için neler söylenebilir?

Türkiye’de mevsimlik tarım işçiliği uzun zamandır görmezden gelinen, devletin düzenlemekten kaçındığı bir alan. Son dönemde mevsimlik tarım işçileri projesi uygulamaya kondu. Hemen hemen on yıllık bir geçmişi var. Ancak, mevsimlik gezici geçici işçilerin ve çocukların iş, barınma ve genel olarak yaşam koşulları değişmedi. Türkiye’de, bizim çalışmalarımıza göre, ortalama elli kente aileleriyle birlikte düşünülünce en az 600-800 bin kişinin göçü yaşanıyor her yıl. Bu yıl da bazı yerlerde işbaşı yaptı işçiler, birkaç güne birçok ile doğru yola çıkacak insanlar çoluk çocuk. İşçilerin –ki bunların içinde çocuk işçiler de var– mevsimlik göçü hızlandığında, bizim derdimiz daha çok bu insanları güvenli bir şekilde bir yerden bir yere taşınması ve ulaştıkları yerde sağlıklı bir şekilde çalışmalarının ve yaşamalarının sağlanması olacak. Yaptığımız haritalandırma çalışmaları da buna yönelik. Türkiye gelişmiş ülkelerden farklı olarak, çay ve fındık hasadına gelen Gürcüler hariç, yurtdışına bağımlı değil. Suriyeli, Afgan göçmenlerin büyük bir kısmı Türkiye’ye geldiklerinden beri birçok bölgede mevsimlik işçi olarak çalışıyor. Bu oran yüzde 65-70’lere ulaşıyor. Gürcüler sınırlar kapandığı için gelemiyorlar.  Bu nedenle ABD, Almanya, Fransa gibi ülkelerde yaşanan panik şimdilik bizde yalnızca çay ve fındık hasadında var.
Maalesef halihazırda işçilerin çalışma ve yaşam koşulları, sağlık sistemine ulaşmaları, barınma olanakları her türlü hastalığa davetiye çıkartan türden. Diğer taraftan, devletin bu alan için aldığı tedbirlerin pratikteki karşılığının iyi takip edilmesi gerekiyor. Her tedbir, her kısıtlama bu insanlar için ek bir maliyet demek. Örneğin, minibüse sosyal izolasyona uygun yedi kişi binmeli kararı alıyorsunuz, peki bunun maliyetini kim karşılayacak? Bu sorunun yanıtı yok. Diğer taraftan, bu insanlar çalışamadıkları zaman ne olacak? Zira bu insanlar yılın birkaç ayında çalışıp bütün yıl bu kazançla geçiniyor. Kısa süreli çalışma ödeneği ya da hükümetin aldığı diğer ekonomik önlemler bu işçileri kapsamıyor. O yüzden memleketteki mevsimlik işçilik pratikleri ve doğası sağduyulu bir şekilde analiz edilmeli ve uygun ekonomik, sosyal destekler üretilmeli. 

^