AMEDSPOR BELGESELİ: BİR TRİBÜN HİKÂYESİ

Söyleşi: Özgür Amed
7 Mart 2023
SATIRBAŞLARI

Amedspor taraftar belgeseli fikri nasıl çıktı?

Aylin Kızıl: 2015’te “çözüm süreci” olarak adlandırılan dönemin sona ermesinin ardından savaş ve OHAL uygulamalarıyla zorlu bir dönem başladı. Amedspor da bundan payını aldı maalesef. 2015-2016 sezonunda üst üste alınan cezalar, kullanılan ayrımcı dil, baskılar, taraftar ve futbolcuların deplasmanlarda maruz kaldığı şiddetle anılır oldu. Biz de o sezonun son maçına gidip fotoğraf çekmiştik. Taraftarların coşkusu ve takımı gönülden sahiplenmeleri bizi çok heyecanlandırdı. O süreçte şehirde bu kadar genci bir arada görebildiğimiz tek yer tribündü, hâlâ da öyle diyebiliriz. Bir taraftar hikâyesi yapma düşüncesi o günkü fotoğraf çekimlerinden sonra oluştu. Yeni sezonda taraftar hallerine odaklanmaya karar verdik. Fotoğraf çekmek için gittiğimiz o maçta kadın taraftarlardan oluşan Mor Tribün grubu ilgimizi çekmişti. Kadın taraftarları çekme fikriyle başladık. Fakat grubun sürekliliğinin olmaması ve iletişim kurduğumuz kadınların gruptan kopması gibi durumlar oldu. Ardından Direniş Taraftar Derneği’ndeki gençlerle tanıştık. Tanıdıkça onların heyecanına ortak olduk. 2016-2017 sezonu boyunca maçları Direniş grubuyla takip ettik.

Fatma Çelik: Hepimiz için duygusal olarak yoğun ve her şeyin çok taze olduğu bir süreçti. Yaşadığımız dönemi ya da duygusunu bir şekilde kaydetmek istiyorduk. Videolar çekmeye başladığımız 2016-2017 sezonu takıma yönelik baskı, ceza ve ayrımcılıklarla geçti. Bunun yanında takımın üst üste aldığı galibiyetlerle şampiyonluğa oynadığı bir dönemdi de. Maçlara gittikçe gençlerle benzer dertlerimizin olduğunu fark ettik; kendimizi ifade edebilmek, sözümüzü söyleyebilmek… Sanırım bu bizi daha çok bağladı taraftar grubuna.

Motivasyonu yüksek, sorgulayan, dinamik, direngen, heyecanlı, takımı “kimlik” olarak da sahiplenmiş bir taraftar profili var. Takımın yaşadığı baskı ve varolma çabasını insanlar gündelik hayatlarında yaşadıklarıyla özdeşleştirebiliyor. Bu durum aradaki bağı daha duygusal kılıyor.

Deplasmana hiç gitmediniz herhalde.

Çelik: Deplasman yasaklarından ötürü sezon boyunca sadece bir maç deplasmana gidebildi taraftar grubu. Son dakika izin verilen o tek maçta da taraftar derneğinin deplasmana gidilen şehirde yaşanabilecek şiddete dair kaygıları vardı. Çekim yapmanın bizleri ve onları zor duruma sokabileceği ihtimalinden ötürü o maçı takip edemedik.

Hangi şehir?

Çelik: Ankara. Keçiörengücü maçı…

Amedspor’un nasıl bir taraftarı var?

Bir Tribün Hikâyesi fotoğraf sanatçıları Aylin Kızıl (solda) ve Fatma Çelik’in ilk belgesel filmi

Kızıl: Motivasyonu yüksek, sorgulayan, dinamik, direngen, heyecanlı, takımı “kimlik” olarak da sahiplenmiş bir taraftar profili var. Takımın yaşadığı baskı ve varolma çabasını insanlar gündelik hayatlarında yaşadıklarıyla özdeşleştirebiliyor. Bu durum aradaki bağı daha duygusal kılıyor. Futbolla ilgisi Amedspor’la başlayan ve ondan ibaret olan bir kesim de var.

Çelik: Tribünde gördüğümüz Amedspor’u bir kimlik takımı olarak sahiplenen, kentte ve bölgede süregiden savaştan direkt etkilenmiş, kendisini, derdini, öfkesini, duygusunu ifade edebileceği kanalları zorlayan, her şeye rağmen takımına inanan ve direnen bir taraftar grubu. Tribünlere gelmeyen, fakat gönül bağıyla bağlı olduğu takıma kendi imkânlarına göre maddi olarak destek sunmaya gayret eden bir kesim de var.

“Kaybettiğinde değil, vazgeçtiğinde yenilirsin” söylemi taraftarlık meselesinden fazlası, hayata karşı bir duruş. Bizi bu gençlerin hikâyesini film yapmaya iten temel motivasyon da buydu. Büyük bir ısrarla takımın arkasında durdular. Takım beş gol yiyip yenildiğinde desteklerini büyüttüler. Baskı arttıkça daha çok sahiplendiler.

Belgeselde taraftar grubunu derneklerinde ve stadyumda görüyoruz genelde. Taraftar derneğindeki sahneler ilginç. Yemek yapılıyor, tartışmalar dönüyor, hazırlıklar yapılıyor. Halen öyle mi?

Kızıl: Dernekte güzel bir ağ oluşturmuşlardı. Birbirlerini gözetmeye özen gösteriyorlardı, kalabalık bir grup olmanın güzelliklerini de yaşıyorlardı, sıkıntılarını da. Yıllarca tribünde olanlar, bir de tribüne Amedspor’dan sonra gelenler, daha genç olanlar vardı. Bir sonraki sezonda dernek daha büyük bir mekâna taşındı ve birlikte hareket etmeye devam ettiler. Çekim yaptığımız dönemde aktif olmayan Barikat grubu da vardı. Amedspor maçlarının şehirde yeni yapılan stadyuma taşınmasının ardından UltraAmed, Barikat ve Direniş grupları aktif olarak devam ediyor.

Filmden anlaşıldığı kadarıyla, taraftarların hepsi alt sınıflardan. Sizin bu konuda gözlemleriniz neler?

Çelik: Doğru, daha çok alt sınıftan gençleri görüyoruz filmde. Aslında tribün üç kısma ayrılıyor: Hewsel, BenûSen ve Dicle. Dicle kale arkası, en ucuz yer. Hewsel protokolün olduğu yer, en pahalı kısım. Genelde orta sınıfın girdiği yer, Benûsen en aktif, canlı alan. Biz Benûsen’de çekim yaptık. Direniş Taraftar Derneği üyelerinin sayıca büyük bir kısmı oradaydı çünkü. Benûsen’deki taraftar sosyo-ekonomik olarak Dicle’dekilerden çok farklı değil, beş-on lira bir fark var bilette. Kadınların en çok geldiği yer de orası. Marşları koordine ederek bütün stadyumdaki enerjiyi yükselten tribünün bu kısmı. İnanılmaz bir disiplinle ve tutkuyla çalışıyorlar. Filmde de görüyoruz, kimisi öğrenci, kimisi sanayide işçi, tesisatçı…  Ve dernekteki işlere her biri becerisi dahilinde katkı sunuyor. Takımla kurdukları yoğun bir bağ var.

Taraftarların çoğunluğu genç erkek, bu durum sizi zorladı mı? Kadın taraftarlarla temasınız oldu mu?

Kızıl: Futbol stadyumları maalesef hâlâ şiddet dilinin baskın olduğu eril mekânlar. Direniş’teki gençler naifçe de olsa bu mevzuyu dert ediyorlardı. Tribünde küfürü engellemeye çabalıyorlardı mesela. Yine de aralarında çok az sayıda kadın taraftar vardı. Toplumsal cinsiyet rollerinin baskınlığı en büyük neden tabii. Tribün dünyasına dair eleştirileri, küfürsüz bir tribün çabaları, politik duruşları nedeniyle herhangi bir takımın tribününde yaşayabileceğimiz sıkıntıları yaşamadık. Fakat yine alışılmış erkeklik rolleri, ön planda olma istekleri ve rekabetçi halleriyle zorlandığımız zamanlar oldu. Ama tutunduğumuz şeyler ve yöntemlerimiz farklı da olsa ardındaki meselemiz çok ortaktı. Rahatsız olduğumuz mevzuları samimiyetle konuşabildik.

Tribün bir dayanışma alanı. Gençlerden birinin dediği gibi: “Dışarda yalnızsın, ama tribünde yalnız olmadığını hissediyorsun, senin gibi düşünen binlercesiyle omuz omuzasın.”

Belgeselde başat konulardan biri de taraftar grubunun güncel meselelere yetişme kaygısı ve çabası. Buna bağlı olarak da tribünü toplumsal bir kürsüye ve sorunların görünürlüğüne çeviren bir mekân olarak kurgulama fikri neden bu kadar baskın Amedspor taraftarında?

Kızıl: Yanıbaşımızda Sur’da ve genel olarak bölgede devam eden savaş hali, mahallesine giremeyenler, bir taraftan süren kentsel dönüşüm ve şehrin gözümüzün önünde hızla değişmesi, hafızasızlaştırılması… Bir arada olmanın gücüne duyulan ihtiyaçla tribünde derdini söylemeye çalışmak bir direniş biçimi de bir taraftan. Tribün bir dayanışma alanı. Gençlerden birinin dediği gibi: “Dışarda yalnızsın, ama tribündeki atmosfer bambaşka, orada yalnız olmadığını hissediyorsun, senin gibi düşünen binlercesiyle omuz omuzasın.”

Amedspor otuz maç deplasman yasağı yiyen bir takım. Sürekli kesilen para cezaları, deplasmanlarda maruz kalınan ırkçılık cabası. Ama taraftarlar tüm bu imkânsızlıklar içinde “Kaybettiğinde değil, vazgeçtiğinde yenilirsin” diyor. Siz ne dersiniz?

Çelik: “Kaybettiğinde değil, vazgeçtiğinde yenilirsin” söylemi taraftarlık meselesinden fazlası, hayata karşı bir duruş. Bizi bu gençlerin hikâyesini film yapmaya iten temel motivasyon da buydu esasında. Büyük bir ısrarla takımın arkasında durdular. Takım beş gol yiyip yenildiğinde desteklerini büyüttüler. Baskı arttıkça daha çok sahiplendiler. Her maçın sonuna doğru, maçta söylenmesi yasaklanan “Diren ha Diyarbekir diren, direnmektir sana can veren / Dur ve dinle bu şarkım sana…” parçasını söylediler, bazen de futbolcularla birlikte. Yenilgiden sonra üzülseler de hemen bir sonraki maç için planlama yaparak çabaladıklarını, motivasyonlarını hep yüksek tutmaya çalıştıklarını gördük. Baskı arttıkça takıma olan destek de arttı. Artık bir şehir takımından öteye geçmeleri de biraz bu noktadan başlıyor.

Çekimler boyunca yaşadığınız, sizde iz bırakan anlar nelerdi?

Kızıl: Bize seslenirken sürekli “abi” demeleri aklımda kaldı. Bir de bilet alırken “haa siz kadındınız” demeleri vardı. Kadınlara bilet bedavaydı ve bizi o an için öyle görmek istemiyordu bileti satan. “Kadınlara ücretsiz değil mi?” diye sorduğumuzda, adam “haa siz kadındınız” demişti. (gülüyor) Bir de, içeri alınmadığımız durumlar oldu, çekim yaptığımız bilindiğinden. Taraftarlar yardıma koşuyordu o anlarda.

Sonuç olarak Amedspor’u ve taraftarlık meselesini nasıl yorumluyorsunuz?

Kızıl: Filmden önce futbolla hiç ilgimiz yoktu. Takip ettiğimiz gençlerin takımla başka bir bağ kurduğunu gördük. Bütün baskılara rağmen müthiş bir moral ve sahiplenmeyle Amedspor’un yanındaydılar. Takımın o dönem aldığı destek ve gösterdiği başarıyla artan görünürlüğü bütün bu olumsuzluklar içinde taraftarlara, kente ve bizlere umut ve motivasyon oldu.

Express, sayı 175, Mart 2021

Mor Barikat’tan Direniş’e

İkinci Lig’de mücadele eden Amedspor’un hikâyesi 1972’de kurulan Melikahmet Turanspor ile başladı, Diyarbakırspor’la devam etti. 28 Ekim 2014’teki kongrede Amedspor ismi benimsendi, ama TFF ilk başta, aynı adla vaktiyle başka bir futbol kulübü kurulduğunu öne sürerek isim değişikliğini kabul etmeyince, çare “Amed Sportif Faaliyetler Kulübü” oldu. Takımın renkleri yeşil-kırmızı-beyaz olarak değiştirildi ve yeni armasında sarının yerini beyaz aldı. 2015-2016 sezonunda, Türkiye Kupası’nda çeyrek finale kadar yükselen Amedspor bu sezon play-off’a kalıp Birinci Lig’e terfi etmeyi hedefliyor. Diyarbakır’ın futbol sahalarındaki medar-ı iftiharı olmasında taraftar gruplarının da hatırı sayılır payı var: Barikat, Mor Barikat, Azrailler, UltraAmed ve 2016’da kurulan, halen en aktif grup olan Direniş…  Aylin Kızıl ve Fatma Çelik’in çektiği “Bir Tribün Hikâyesi” Amedspor’u ve taraftarlarını Direniş grubunu merkeze alarak anlatıyor. –Özgür Amed

^