Manisa Tabip Odası Başkanı Şahut Duran’ın aktardığına göre mevsimlik göçmen ve tarım işçileri hariç 180 bin işçinin çalıştığı kentte 18 bin işçi korona pozitif. Bu işçilerin çoğu Manisa Organize Sanayi Bölgesi’ndeki fabrikalarda, ağırlıklı olarak da Vestel fabrikasında. 20 bine yakın işçinin çalıştığı Vestel fabrikası ağustos başlarında, deyim yerindeyse, Manisa’da salgının merkez üssü haline geldi. Gene de üretim durmadı. Vaka sayıları ve ölümler gizlenirken, işçiler baskıyla susturuldu. Buna isyan eden işçilerin hak arayışıyla bazı kazanımlar elde edildi. Ancak çok geçmeden öğrenildi ki, getirilen “tedbirler” sadece bazı vardiyalardaki işçileri kapsıyor, 12 saatlik mesai, üretim baskısı ve koronaya davetiye çıkaran koşullar sürüyor. Son olarak, fabrikanın işyeri hekimi “iş yerine ait bilgileri sızdırmak” iddiasıyla hakları gasp edilerek işten çıkarıldı. Dahası, Manisa Tabip Odası’nın hazırladığı TTB Heyetinin Manisa OSB ve Vestel’deki Covid-19 Salgın Değerlendirmesi başlıklı rapora ilişkin haberler Vestel yönetiminin talebi üzerine, mahkeme kararıyla erişime engellendi. Vestel’de yaşananları, fabrikada süren hak gaspını ve işçi kıyımını Vestel işçileriyle eylem alanında olan İşçi Kadın Meclisleri adına Berfin Özen anlatıyor.
İşçi Kadın Meclisleri’yle başlayalım. Niçin kuruldu, nasıl bir faaliyet yürütüyor?
Berfin Özen: Kadın emeği iş gücünden bile sayılmıyor. Çalışma hayatına girebilmek için önümüze konan setleri aşmak zorundayız. Çalışma hayatına girdiğimizde ise ayrımcılıkla karşılaşıyoruz. Erkeklerle aynı işi yapmamıza rağmen daha az ücret alıyoruz. Düşük ücretlerle, güvencesiz koşullarda, esnek çalışma saatleri ve mobbing altında çalışmak zorunda bırakılıyoruz. Sömürüye karşı elbette erkek işçilerle birlikte mücadele ediyoruz, ancak kadın olmamızdan kaynaklanan diğer ayrımcılıklara, haksızlıklara karşı da ayrıca mücadele etmemiz gerekiyor. Başta yaşam hakkımız için, hayatın tüm alanlarında eşit olabilmek adına mücadele veriyoruz. İşçi Kadın Meclisleri bu mücadelenin bir parçası, fabrikada, ofiste, atölyede, hizmet sektöründe çalışan tüm kadınlarla birlikte örgütlü bir şekilde mücadele ediyoruz. İşçi Kadın Meclisleri’nin her üyesi Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu Kadın Meclisleri’nin de üyesi. Bütün komitelerde kadınlar birlikte çalışma yürütüyor ve en temel kararlar illerin meclis toplantılarında alınıyor. Bu kararları da koordinasyonlar uyguluyor.
İşçi Kadın Meclisleri özellikle ekonomik krizle birlikte kadın işçilerin yaşadığı zorlukların artacağını ve bunun büyük oranda işten atmalar şeklinde sonuçlanacağını öngörerek oluştu. Manisa da dahil olmak üzere, birçok ilde, işyerlerinde çalışan kadınların sorunlarına karşı İşçi Kadın Meclisleri olarak harekete geçtik; Darıca’da VİP Giyim fabrikasının işçileri, İzmir’de SF Trade Tekstil işçileri, İstanbul’da Gripin işçileri… Ekonomik krizin etkisine bir de korona eklenince bize başvurular da arttı haliyle.
Pandemi sürecinde “herkes evinde kalsın” denirken işçiler çalıştırıldı. Şimdi de “normalleşme” sürecinde hiçbir tedbir alınmadan çalıştırılıyorlar. Bugün bütün fabrikalardan, iş yerlerinden onlarca işçinin korona olduğu yönünde haberler geliyor. Bu örneklerden biri de yaklaşık 20 bin işçinin çalıştığı Manisa’daki Vestel fabrikası.
Vestel fabrikasındaki işçilerle nasıl bir araya geldiniz, nasıl bir tablo var orada?
Fabrikadaki işçi kadınlar bizimle irtibata geçti. Vestel’de yaşananlar maalesef örneklerden sadece biri. İş yerlerinin çoğunda gerekli tedbirlerin alınmadığını biliyoruz. Üretim sırasında fiziki mesafe kurallarına uyulmuyor, servisler, yemekhaneler, çay molaları fiziki mesafe gözetilerek düzenlenmiş değil. İşçilere yeterli beslenme, mola hakkı verilmiyor. İşçiler baskı altında tutuluyor. Korona testi pozitif çıkan işçiler kimlerle temaslı olduklarını söylememeleri için baskı görüyor, işten çıkarılmakla tehdit ediliyor. Bazı iş yerlerinde “Covid-19 olmanın yasaklandığını” dahi biliyoruz. Yine bazılarında insanlar kapalı çalışma sistemine zorlandı. “Ya ölüm ya açlık” çıkmazında milyonlarca işçiye ücretsiz izin dayatıldı. İnsanlar kredi ve borçlara mahkûm edildi. Şimdi de geçinebilmek için canları pahasına çalıştırılıyorlar.
Vestel fabrikasında yedi arkadaşımız koronadan hayatını kaybetti. Kaç kişiye Covid-19 tanısı konduğunu tam olarak bilmiyoruz. Sadece işçiler değil, tüm tanıdıkları da risk altındaydı haliyle. İşçilere tedbir olarak sadece “kendinizi koruyun” dendi. Korona testi pozitif çıkanlara da “kimseye söylemeyin” baskısı yapıldı. İl Sağlık Müdürlüğü’nü aradık, ama oradan herhangi bir dönüş olmadı, hiçbir adım atılmadı. İşçilerin yemek ve çay molası yasaklanıyordu. Günde 12 saat molasız çalıştırılıyorlardı. Bunun üzerine, “ne yapabiliriz” diye meclisimizde değerlendirdik ve eylem yapmaya karar verdik. İşçi Kadın Meclisleri olarak tüm bu baskı ve çalışma koşullarına karşı, 10 Ağustos’ta “Vestel’de üretim dursun, işçiler yaşasın”, “Vestel işçileri asla yalnız yürümeyecek” diyerek bir eylem çağrısı yaptık. Tüm bu süreci Vestel’de çalışan arkadaşımızla birlikte ördük. Eylemlerde de söz işçi arkadaşlarımızdaydı.
Vestel’de yaşananlar maalesef örneklerden sadece biri. İş yerlerinin çoğunda gerekli tedbirlerin alınmadığını biliyoruz. Üretim, servisler, yemekhaneler fiziki mesafe gözetilerek düzenlenmiş değil. İşçiler baskı altında tutuluyor. Testi pozitif çıkan işçiler kimlerle temaslı olduklarını söylememeleri için baskı görüyor, işten çıkarılmakla tehdit ediliyor.
Yedi işçinin korona nedeniyle yaşamını yitirdiğini söylediniz. Fabrika yönetimi iki işçinin öldüğünü iddia ediyor.
Evet, Vestel iki işçinin korona nedeniyle hayatını kaybettiğini açıkladı. Oysa Özkan Kocaağaoğlu, Ali Yılmaz, Taner Arı, Mehmet Demir ve Ömer Tatlıkalp de koronadan hayatını kaybetti. Vestel’in söylediğinin aksine, hayatını kaybeden işçi sayısı iki değil, yedi.
Manisa’da, Vestel işçilerinin durumunun gündeme geldiği günlerde kentte hekimlerin istifa ettiği, emekliye ayrıldığı basına yansıdı. Manisa’da korona tablosu nasıl?
Birçok ilde olduğu gibi, Manisa’da da her geçen gün artan vakalar olduğu söyleniyor. Bu dönemde sağlık çalışanları hepimiz için çok emek veriyor, ancak haklarını alamıyor. Birçok hekimin istifa ettiğini, emekliliğini isteyenlerin olduğunu, meslekten ayrılmayı bile göze alanların varlığını biliyoruz. Özellikle Vestel’den çok sayıda Covid-19 şüphesiyle hastanelere başvurular oldu. Hastaneye gidenlere direkt, “Vestel’den mi geldiniz?” diye soruyorlar. Vestel’den tüm şehre koronanın yayılma riskiyle karşı karşıyayız. Maalesef bu durum Vestel’de işin ne kadar vahim bir boyutta olduğunu gösteriyor. Manisa Tabip Odası Vestel’deki duruma dair bir rapor hazırladı. Bu raporda üretimin kritik alanların dışında durdurulması, üretim durmadığı sürece salgının bulaşmaya devam edeceği uyarısı yapıldı. Fabrika yönetimi bu bilimsel uyarıya kulak asmadı.
Aksine, Vestel yönetimi bu raporla ilgili haberlere erişim engeli getirtti.
Biz gerçekler için mücadele verirken de “fabrika içinde hiç öyle sorunlar yok” demişlerdi. Ama erişim engelleri ve işten atmalarla gerçeklerin üstü kapanmaz. Mücadele sürecek. Biz en azından bu mücadeleyi her alanda yükseltmeye ve işçi kadınlarla örgütlenmeye kararlıyız.
Vestel işçilerinin talepleri neler?
Öncelikli olarak zorunlu olmayan üretimin durdurulması, tüm işçilerin ücretli izne gönderilmesi ve tüm işçilere Covid-19 testi yapılması. Ancak işçiler için bütün tedbirler alındıktan, fabrika dezenfekte edildikten sonra üretime devam edilebilir. Sadece yöneticilerin çalışma alanları değil, tüm üretim ve çalışma alanlarının dezenfekte edilmesini istiyoruz. Çalışma saatleri sekiz saate düşürülmelidir. Beslenme ve mola hakları sağlanmalıdır.
İşçilere tedbir olarak sadece “kendinizi koruyun” dendi. Korona testi pozitif çıkanlara da “kimseye söylemeyin” diye baskı yapıldı. İl Sağlık Müdürlüğü’nü aradık, ama oradan herhangi bir dönüş alamadık, hiçbir adım atılmadı. İşçilerin yemek ve çay molası yasaklanıyordu. Günde 12 saat molasız çalıştırılıyorlardı.
Yürütülen mücadele neticesinde fabrikada işçi sağlığı ve iş güvenliği açısından neler değişti, işçiler ne gibi haklar elde etti?
İlk eylem çağrısı yaptığımızda, bütün bunlar açığa çıkmasın diye işçilere kendi gruplarında Vestel’le ilgili olumlu mesajlar paylaşılması için baskı yapıldı. Hatta hazırlanmış mesajlar verilen işçiler kopyala-yapıştır yorumlar yapmaya zorlandı. Eylem çağrısı yapmamızla birlikte Vestel üzerinde kamuoyu baskısı oluşmaya başladı. Organize Sanayi Bölge Müdürlüğü önünde eylem yaptıktan sonra Vestel’de çalışan bir kadın arkadaşımızı görüşmeye çağırdılar ve kendisine işçilerin neler istediklerini sordular. Bu görüşme sonunda, Vestel önce Covid-19 vakalarıyla ilgili açıklama yaptı. Ardından da tüm işçilere Covid-19 testi yapılacağı, 12 saatlik çalışma koşullarının sekiz saate düşürülmesi için iki haftalık test çalışması yapılacağı, sıcak yemek çıkacağı söylendi. Ve hemen ardından, fabrika içinde Covid-19 testi yaygınlaştırıldı. Artık çalışma alanları daha sık dezenfekte ediliyor. Pandemi döneminde kullandırılmayan pazar günü izni yeniden kullanılabiliyor. Dinlenme alanları gölge olacak şekilde düzenlendi, servislerdeki işçi sayısı tekrar yarıya düşürüldü. Her gün sağlık kontrol formu doldurulmaya başlandı. 10 gün için tek kullanımlık maskeler dağıtıldı. Renkli kolluklar dağıtılarak fiziki mesafeye uyulması için sıralı mola kullanımı uygulanmaya başlandı.
İşçilerin başka talepleri var mı, eksiklikler neler?
İşçi-patron çelişkisi tabii ki baki. Üretim ilişkilerini kökten değiştiremediğimiz sürece sömürünün devam edeceğini biliyoruz, ama verilen mücadele, kazandığımız haklar her zaman önemlidir. Vestel Manisa’da gündüz vardiyasında daha sağlıklı ve insani çalışma koşullarına kavuştuk. Ancak alınan tedbirler gece vardiyasında geçerli değil. Tedbirler uygulanmıyor, denetleme yok. İşi bırakan, hastalanan çok sayıda arkadaşımız olduğu için sürekli yerler değişiyor, bu da işçilerin hastalanma riskini artırıyor. Fazla iş yükü ve üretim baskısı sürüyor. Yemek çıkarılıyor, ancak birer kaşık kadar çıkıyor. Mesai sabah 8’den akşam 8’e, 12 saat olarak devam ediyor. Havalandırma beyaz eşya bölümünde var, ama elektronikte yok. Pazar mesaisine gitmeme hakkımız var, ama gelmeyenler vardiya amirleri tarafından odaya çekiliyor, baskı uygulanıyor. Üretim baskısından lavaboya gidemiyoruz. Birisi rahatsızlandığında revire göndermiyorlar. Revirde yapılan Covid-19 testleri güvenilir değil, dışarıda yapılanlarla farklı sonuçlar çıkıyor. Ve söylendiği gibi herkese test yapılmıyor, sadece belirti olanlara yapılıyor. Düzenlemenin ve tedbirlerin bütün vardiyalarda uygulanmasını istiyoruz. Sadece göstermelik olarak gündüz vardiyasının düzenlenmesi yeterli değil.
Fabrikada olan biteni kamuoyuyla paylaşan bazı işçiler işten atılmakla tehdit edilmişti. Eylemler sonrası işten atmalar var mı?
Son olarak bir işyeri hekiminin [Mehtap Erdoğdu] “iş yerine ait bilgileri sızdırmak” iddiasıyla işine son verildiğini öğrendik. Başka bazı işçilerin de işyerinden atılmakla tehdit edildiğini duyuyor, işten atılan başka işçiler olduğunu biliyoruz. Bir sebep gösteremeyecekleri için “performans düşüklüğünü” bahane ediyorlar. Ama işyeri hekimi için durum daha da vahim. Tüm hakları gasp edilerek işten çıkarıldı. Yaşamdan yana tavır aldığı için işinden oldu. Halk sağlığını ilgilendiren konular “bilgi sızdırmak” değildir. Vestel’de yedi işçi koronadan hayatını kaybetmişken, hekim arkadaşımız elbette görevini yerine getirecektir. İşten atmalar tamamen yıldırma politikasıdır. Patronları iyi tanırız, bizi hiç yanıltmadılar, işçi kendi hakları için örgütlenmeye başlayınca o işçiyi orada istemezler. İşten atılan arkadaşlarımızla görüşüyoruz. Bu konularla ilgili meydanlarda, işyerlerinde, fabrikalarda ve mahkemelerde mücadelemiz sürecek.
Vestel’de gündüz vardiyasında daha sağlıklı ve insani çalışma koşullarına kavuştuk. Ancak alınan tedbirler gece vardiyasında geçerli değil. Tedbirler uygulanmıyor, denetleme yok. Fazla iş yükü ve üretim baskısı sürüyor. Mesai sabah 8’den akşam 8’e, 12 saat olarak devam ediyor.
İstanbul Sözleşmesi’ne dair tartışmalar gündemdeyken bir kadın dayanışması olarak işçi kadın mücadelesini örgütlüyorsunuz? Bir çağrınız var mı?
Pek çok firma “İstanbul Sözleşmesi yaşatır” diyerek İstanbul Sözleşmesi’nin uygulanması için desteklerini açıkladı. Bu elbette ki olumlu bir tavır, ancak şu da unutulmasın, tıpkı Vestel’de olduğu gibi, firmalar İstanbul Sözleşmesi’ne destek açıklaması yapıyor, ama açıklamalarıyla çelişkiye düşüyorlar. Fakat bilsinler ki, böyle bir çelişkiye düştüklerinde kapılarında İşçi Kadın Meclisleri’ni bulacaklar. İstanbul Sözleşmesi kadına yönelik şiddetin önlenmesi ve her yerde eşitliğin sağlanması için tüm kurumlara, özel sektör dahil, sorumluluk yüklüyor. İşçilerin haklarını vermeyen, eşitliği ihlâl eden tüm firmaların peşinde olacağız. Tüm işçi kadınları İşçi Kadın Meclisleri’ne katılmaya çağırıyoruz. Tek başımıza olduğumuzda bir şeyleri değiştirmek zor, ama örgütlü gücümüzle haklarımızı, eşitliği kazanmamız mümkün. Bir kadın mobbinge uğrarsa, kötü koşullarla çalışmaya zorlanırsa, işten atılırsa işçi kadınların yanında, patronların karşısında olalım. Hiçbir kadın iş yerinde, fabrikada, ofiste yalnız değil, bunu asla unutmasınlar.