İKİ BİN ATLAS GLOBAL ÇALIŞANININ HAK ARAYIŞI

Söyleşi: Bekir Avcı
11 Temmuz 2020
SATIRBAŞLARI
İflas sürecine girildiği gizlenerek aylarca maaşsız çalıştırıldılar. Covid-19 salgını arifesinde şirket iflasını ilan edince hiçbir hakları verilmeden kapının önüne kondular. Kaptan pilotlar, kabin amirleri, hostesler, havaalanı personeli… İki bin Atlas Global çalışanından bahsediyoruz. İç edilen maaşların toplamı 6 milyon lira. Bu meblağ şirketin sahibi, Kültür ve Turizm bakanının kardeşi Ali Murat Ersoy’un serveti içinde bir villa parasına denk geliyor. Hileli iflas yoluyla kapandığını söyledikleri şirkette kalan maaş ve kıdem tazminatları için Atlaszedeler Adalet Platformu’nu (A.Z.A.P.) kuran işçilerin hukuk mücadelesi sürüyor, ama karşılarında “hükümet sermayesi” var. A.Z.A.P. üyeleri Taner ve Nurten ile Umut-Sen’den Sena Çakır anlatıyor.

Atlas Global’de maaş ve tazminatlarınızı alamadığınız sürece nasıl gelindi?

Taner: Atlas Global’de performans müdürüydüm. Süreç 2019 Ekim’inde, yönetimin maaşlarımızın hepsini bir anda yatıramayacağını söylemesiyle başladı. Maaşlarımızın bir kısmını ödeyebileceklerini, kalanını da ayın ilerleyen günlerinde verebileceklerini söylediler. Dediklerini de yaptılar, bu bizim Atlas’ta yaşadığımız ilk aksaklıktı. Kasım ayına geldiğimizde uzun bir bekleyişin ardından biz ofis ekibi maaşlarımızı alabildik, kabin ve kokpit çalışanlarıysa alamadı. Dolayısıyla, bizim iki buçuk, kabin ve kokpit ekibinden arkadaşların üç buçuk maaşları içeride birikmiş oldu. Bu süreçte patron Ali Murat Ersoy defalarca bizimle toplantı yaptı, sorunun düzeleceğini, büyüyeceğimizi, yaşananın sadece nakit akışı problemi olduğunu, bunun çözümünden itibaren de daha güzel günlere yürüyeceğimizi söyledi. Ve birçok kez ödeme günleri verdi; hiç gelmeyen çarşambalar, cumalar, pazartesiler… Sürecin sonlarına doğru, kokpit çalışan grubuyla hep birlikte bir karar aldık, “Uçuşları durduralım, emekten gelen gücümüzü gösterelim” dedik. 2020 Şubat’ının başında patrona, maaşlar ödenmediği takdirde uçuşlara gidilmeyeceğini, uçuşların durdurulacağını söyledik. Patron son bir şans isteyip 14 Şubat’a kadar süre talep etti. Maaşlarımızı ödeyemezse şirketin iflasını vereceğini, uçuşları da kendisinin durduracağını ifade etti. Ama şubatın 14’ü gelmeden, henüz 12’sinde, Bakırköy Adliyesi’ne iflas için dilekçe verildiğini öğrendik. Ayın 14’ünde de hepimiz toplu olarak işyerine gittik, işyeriyle ilişiğimizi kestik. Kabin ekibi bu süreci bizden farklı yaşadı. Biz ofisteyken onlar uçuşlardaydı. En büyük sıkıntıyı sahada yaşayan arkadaşlarımız çekti.

İflas sürecine girildiği üç buçuk ay boyunca bize hissettirilmedi. Yani aslında kandırıldık, bunun diğer adı dolandırıcılıksa, evet, dolandırıldık.

Nurten: Atlas Global’de kabin amiriydim. 2015’in eylül ayında işe başlamıştım. Yaklaşık dört buçuk sene Atlas Global’in emekçisiydim. Süreç tam da Tamer ağabeyin dediği gibi işledi, ama şunu eklemek gerekiyor. İflas sürecine gidildiği üç buçuk ay boyunca bize hissettirilmedi. Yani aslında kandırıldık, bunun diğer adı dolandırıcılıksa, evet, dolandırıldık. Bu nedenle iflas sürecinden sonra bu tarz davalara da gideceğim, çünkü kandırıldığımı düşünüyorum. Murat Ersoy üç buçuk ay boyunca neye güvenerek “maaşınızı ödeyeceğim” taahhütleri veriyordu, çok merak ediyorum. Bir insan “nakit akışı yok” diyorsa ya para yoktur ya da bir yerden beklentisi vardır, ona göre temin eder. Biz zaten serveti olduğunu bildiğimiz için buna güveniyorduk açıkçası. ETS Tur’un sahibi, Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy kardeşi, belki bir ortaklığı da vardı bilmediğimiz. kaldığımız Elexus Hotel vardı, başta Akfe İnşaat, bildiğimiz o kadar çok yatırımı vardı ki, o yüzden iflas edeceği ihtimali aklımıza gelmiyordu. Maaşlarımızı alma ümidiyle çalıştık. Nakit olmasa bile bir yerlerden para akıyordur kendisine. Kimse bütün mal varlığını birden kaybetmez. Kaybettiyse de neye göre kaybetti? Kaybetmek, var olan bir şeyin yok olmasıdır, ama var olan bir şeyi başka bir yere aktarmak transferdir. Bu transfer iflasa götürmez, geliri daha çok yükseltir. Benim maaşımla daha çok yükseliyor. Kaptanların üç buçuk aylık maaşı ciddi para yapar. Kendisine göre değil, ama bize göre öyle.

Taner: İşçilerin el konan parası 6 milyon lira. Sözcü yazarı Serpil Yılmaz’ın dediği gibi, Ersoy’un serveti içinde bir villa parasına denk geliyor.

Aylarca maaşlarınızı alamadınız, sonra da işsiz kaldınız. İşsiz kalmanız salgın dönemine, havacılığın durma noktasına geldiği bir döneme denk geldi. Bu süreçle nasıl mücadele ettiniz?

Nurten: Süreç çok zor geçti. En büyük darbeyi Atlas Global’den yediğimizi düşünürken, üzerine korona darbesi geldi. Zaten üç buçuk aydır maaş alamıyor, kiramı, üst üste gelen faturalarımı ödeyemiyordum, bir de korona ve işsizlik… Düşünsenize, evin tek evladıysanız ve eve bakıyorsanız ne duruma düşeceksiniz? Tek yaşıyorsanız ne hale geleceksiniz? Hadi diyelim ailenizle yaşıyorsunuz, Türkiye gibi bir ülkede asgari ücretle zor geçinilirken ne yapacaksınız? “Üç buçuk ay para vermeyeyim” dendi bize. Tamam, verme hadi, idare edelim, ama üç buçuk ayın sonunda, “hadi bana eyvallah, ben gidiyorum, bütün pılını pırtını getir teslim et” diyorsun. Cebinde otobüs parası olmayan insanlar vardı eşyalarını teslim ederken, eve nasıl döneceğim diyenler vardı. Dört aydır iş bulamıyorum. Bana söylenen de havacılık sektöründe iki sene iş bulamayacağım. Şu an anlatırken bile tüylerim diken diken oluyor. Acaba Ali Murat Ersoy bütün bunları bilerek, görüp duyarak o villasında nasıl vicdanı rahat bir şekilde oturuyor?

Taner: Sadece bizim şirketimiz değil, piyasadaki tüm şirketlerin uçuşları minimuma inmiş durumda. Dolayısıyla, şu an ayakta olan şirketlerin bizleri istihdam etme şansı zaten yok. Yeni yatırım yapacak şirketin de yatırımını ertelemesi lâzım. Bekleme süreci doğal olarak bizim iş bulma sürecimizi de etkiliyor.

Ali Murat Ersoy Atlas Global’e ait alacakların Akfe İnşaat’a ödenmesi konusunda ihbarname göndermiş. Neden acaba? Bu zaten iflasa başvurmuş bir şirketin gelirlerini kaçırması anlamına geliyor, ki bu da hileli iflas demek.

Atlaszedeler Adalet Platformu nasıl kuruldu? İki bin çalışanın bir araya geliş hikâyesini anlatır mısınız?

Taner: Atlas çalışanlarının en büyük avantajı iyi dostlukların olduğu bir çalışma ortamına sahip olmasıydı. İflas sürecinden sonra “birbirimizden kopmayalım, irtibatta kalalım” diyerek, WhatsApp ve Telegram üzerinden gruplar oluşturduk. Daha sonra Havayolu Çalışanları Sendikası (Hava-Sen) bir duyuru yayımladı. Üyesi olup olmamamızın hiçbir önemi olmadığın söyleyerek, sadece sorunlarımızı nasıl çözeceğimize dair bir birliktelik için bizlere seslendiler. Biz de Hava-Sen’de toplandık. O toplantı sonucunda bu birlikteliğin bir adalet arayışı platformuna dönüşmesine karar verdik. İsmini de biraz da espri katarak işin içine A.Z.A.P. yani, Atlaszedeler Adalet Platformu yaptık ve mücadeleye başladık. Son zamanlarda duyuldu A.Z.A.P., ama biz pandeminin ilk günlerinde adliye önünde toplanarak iflas davasına müdahil olmak için bir eylem yapmıştık.

İflas davasına müdahil olabildiniz mi?

Taner: Evet, davaya çalışanlar olarak müdahil olduk. Şu an 250 kadar çalışan müdahil durumdayız. Davanın ilk duruşması, araya pandemi girince nisan ayı yerine 2 Temmuz’da yapıldı. Bu ilk duruşmada karşı taraf iflasın gerçek olduğunu iddia etti ve iflasının kabulünü istedi. Davaya müdahil olan bizler ve diğer müdahiller, iflasın hileli olması yönünden incelenmesi gerektiğini bildirdik. Şu anda dava bilirkişi heyetine intikal etmiş durumda. Bilirkişi heyetinin vereceği rapor doğrultusunda ilerleyecek.

Neden hileli iflas sizce?

Taner: Çünkü akan gelirler olmasına rağmen ödenmeyen masraflar vardı. Bu gelirlerin nereye gittiği konusunda birazcık araştırma yaptık, baktık ki, pos makineleri ve bilet satış gelirleri Ali Murat Ersoy’un Akfe İnşaat adlı (Atlas Holiday olarak bilinen) şirketine kaydırılmış. Bununla ilgili olarak uçuşların devam etmesi için ödeme yaptığı kişilerdeki dekontlara baktık, ödemeler Akfe İnşaat’tan yapılmaya başlanmış. Böyle bir gerçeklik var. Aynı zamanda davanın olduğu gün, bir firmanın avukatı davada bir bilgiye dikkat çekti. Ali Murat Ersoy, Atlas Global’e ait olan alacakların Atlas’a ödenmemesi, Akfe İnşaat’a ödenmesi konusunda ihbarname göndermiş. Neden acaba? Bu zaten başlı başına iflasa başvurmuş bir şirketin gelirlerini kaçırması anlamına geliyor, ki bu da hileli iflas demek. Ayrıca bu süreçte araştırmalar yaptık, birçok firma açıldığını gördük. İkiz firmalar var neredeyse. Ali Murat Ersoy’un bakım şirketi var, bu şirketle aynı isimde İsviçre’de de bir firması var. Bunların da incelenmesi gerekiyor. “Ben sattım” dediği bakım şirketi ATS TEAM’i acaba kendisine mi sattı? İsviçre’deki şirketin ticaret odasındaki faaliyetini incelediğimizde, bakıyoruz ki milyon doları aşan ticareti olmuş. Peki, bu ticaret acaba Atlas üzerinden mi yapıldı? Atlas üzerine fatura kesilerek İsviçre’ye para mı gönderildi? Bunların hepsinin araştırılmasını, kafamızda soru işaretinin kalmamasını istiyoruz. Uçuş okulu vardı mesela holdinge bağlı, bu şirketi de daha önceki genel müdürüne, Orhan Coşkun’a devretmiş. Acaba neden? Orhan Coşkun kaptan, Atlas Global’de uzun seneler CEO’luk yapmış bir büyüğümüzdü. Bir baktık ki, çoğunluk hisseyi eline geçirmiş. Yani bir şekilde o hisseler Orhan Coşkun kaptana devredilmiş.

Servetiyle iflas eden örneklerden bıktık. Asıl iflas edenler işçiler. Biz iflas ettik, aç kalan biziz, patronlara hiçbir şey olmuyor. Bu düzenin değişmesini istiyoruz.

Atlas Global iflas etse de şirketin sahibi Ali Murat Ersoy’un çeşitli şirketleri olduğunu söylüyorsunuz; maaşlarınızı buradan veremiyor mu? Ya da devlet “tamam iflas ettin, ama şu şirketler üzerinden alacaklıların paralarını ver” diyemiyor mu?

Taner: Şöyle bir sıkıntı var, anonim şirketler kendi sermayeleri kadar sorumlular. Normal, yani gerçek bir iflas olduğunda, sadece anonim şirketine yatırmış olduğu sermaye kadar sorumlu oluyor patron. Ama hileli iflas olduğu durumda, yani anonim şirketin gelirlerinin bir şekilde başka şirketlere aktarılması halinde, bu sefer diğer şirketlerle de ilişkilendirilip, oradan alacaklarımızı tahsil etme yoluna gidilebilir.

Yani Atlas Global’in hileli iflasla kapandığını hukuken ispat etmek sizin alacaklarınızın da akıbetini belirleyecek en önemli şey, öyle mi?

Nurten: Tabii ki. Bizim sürece bu kadar erken müdahil olup, kamuoyu yaratma çabamız da bununla ilgili. Çünkü bir iflas kararı verildiği zaman hemen ardından işçiler tamamen mağdur olacaktı. Biz bu mağduriyeti daha fazla uzatmak istemiyoruz. O karar verildiğinde, evet, ne yazık ki şirket anonim olduğu için batıyor, iflas kararını devlet onaylıyor ve diğer mal varlığını devam ettirebiliyor. Amacımız zaten bunun önüne geçmek. “Hileli, hileli” diye bağırmamızın nedeni de bu. Yani göz göre göre mallarını başka yere götürüp, “buradakini iflas gösterip şuradan kazanmaya devam edeyim” demesin diye. Çünkü adalet arayışına girdiğimizde bununla karşılaştık. Avukata ilk gittiğimde, “nasıl dava ederim” diye sordum, “eğer iflas ederse hiçbir şey alamazsın” dedi. “Ama buralarda şu mal varlıkları var” dediğimdeyse, “ama o Atlas değil ki” yanıtını aldım. “İsminin Atlas olmasının nasıl bir önemi olabilir, Ali Murat Ersoy şu şirketin sahibi” diyorum, “yok, o başka, bu başka” diyor. Bu yüzden basın önemli, kamuoyu yaratmak bizim için çok mühim ve ülkenin adalet sisteminin bu gerçeği görmesi gerekiyor.

Taner: Şöyle bir şey de var. Yaşadığımız iflas sürecinde taşıdığımız yolcu sayısını biliyoruz.

Nurten: 2018’de, Atlas Global Türkiye’nin en büyük ihracatçı firmalarından biriydi.

Taner: O yıl hizmet ihracatı yapan en büyük üçüncü şirketti Atlas Global. Büyük gelirler elde etti.

Nurten: Yeni uçaklar alınmıştı.

Taner: A330 tipi uçaklar geldi şirkete. Madem iflas ediyordunuz, iflastan sadece iki-üç ay önce niye daha fazla yolcu taşımak için iki A330 geldi? Yüksek fiyatlarla bilet satışı yaptığımız Bağdat, Tel Aviv gibi hatlarda niçin A330 kullandık? Daha fazla yolcu taşımak için.

Nurten: Sanki son kuruşuna kadar Atlas Global’in suyunu sıktı Ali Murat Ersoy. Üç buçuk ay boyunca maaş ödemeyerek bizim de suyumuzu sıktı tabii. Para kazanmaya devam etti. Ne kadar para topladı bilmiyorum, hayal bile edemiyorum, ama o paralarla gitti. Serveti artarak iflas eden örneklerden gerçekten bıktık. Ama asıl iflas eden işçiler. Biz iflas ettik, aç kalan biziz, patronlara hiçbir şey olmuyor. Artık bu düzenin değişmesini istiyoruz. Çağrımız, sesimiz umut vaat etsin istiyoruz. Hileli iflasların arkasındaki güçlerin yok olmasını, firmaların neden iflas ettiğinin kurcalanmasını, ortaya çıkarılmasını istiyoruz. İsim: Ali Murat Ersoy; şirket: Atlas Global. Bu ikisini birbirinden ayıramazsınız. Ali Murat Ersoy’un servetidir Atlas Global, benimse emeğimdir. Hiçbir işçi hakkını bırakmasın.

ETS Tur’un parasını kazanan Mehmet Nuri Ersoy. Bu kişi Turizm Bakanı. Peki, bu bakanın ikiz kardeşi kim? Ali Murat Ersoy. Atlas Global’de hileli iflas yaptı mı, yaptı. Küs numarası yapsanız da ikiz kardeşsiniz.

Taner: Kandırılan sadece işçiler mi? Bu süreçte Kredi Garanti Fonu’yla devlet bankalarından aldığı kredileri de var şirketin. Bankalar bunu “görev zararı” olarak yazacak. Peki, bu görev zararları nereden karşılanacak? Devletin bütçesinden karşılanacak. Bu bütçe, bu halkın cebi! Bizim ödediğimiz vergilerle oluşturulan bir bütçe. Ali Murat Ersoy hepimizin, herkesin cebine elini atıyor.

Sena Çakır: Atlas Global ve ETS arasındaki ilişkiye de dikkat çekmek gerekiyor. Bu aslında Atlas’ın devletle olan ilişkisi. Ali Murat Ersoy Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy’un ikiz kardeşi. ETS Tur’un sahibi ve otelleri var. Bunu gündeme getirdiğimiz için ETS Tur Umut-Sen’e ihtar çekti. Atlas Global’le alâkaları yokmuş, konu onları ilgilendirmiyormuş, bakanın zaten yüzde 3 hissesi varmış, ama onu da icra kuruluna devretmiş! Bunlar safsata. Sonuç olarak ETS Tur’un parasını kazanan Mehmet Nuri Ersoy. Bu kişi Turizm Bakanı. Peki, bu bakanın ikiz kardeşi kim? Ali Murat Ersoy. Atlas Global’de hileli iflas yaptı mı, yaptı. Küs numarası yapsanız da ikiz kardeşsiniz. Biz patronun devletle kurduğu ilişkiden korkmuyoruz, korkmayacağız. Direnmeye devam edeceğiz.

Hileli iflas için bir parantez: 1980’lerden bu yana 60’a yakın havayolu şirketi hileli iflasla kapandı.

Çakır: Hileli iflas çok yaygın bir yöntem. Pandemi sürecinde bunun daha da artacağını biliyorduk. Bu konuda devlet de yol veriyor. “Sen para mı kaybetmeye başladın patron kardeşim, tamam, işçiden kesiyoruz o zaman” diyor. Üzerine bir de, “bak bu da senin teşvikin, al bunu ve devam et” diyorlar. Zaten devletin kendisi pandemi sürecinden kâr ederek çıkacağını, daha da büyüyeceğini söylüyor. Böyle bir hedefle bakıldığında patronların kâr etmesi, işçilerin aç kalmasından ya da ölmesinden daha önemli oluyor.

Taner: Bizim jenerasyonda “hortumcu” deyimi vardı. Kamu kaynaklarını sömürüp, servetini artıran insanlardı hortumcular. Sistem hâlâ aynı şekilde işliyor. Havayolları şirketlerinin batışına baktığınızda, şirket batıyor, ama aynı patron o arada beş yıldızlı otel zinciri sahibi oluyor. Yani paralar hep kaçırılıyor, sadece o şirketin işçisinin değil, bütün vatandaşların cebinden kaçırılıyor.

Havacılıkta sendikal örgütlenme nasıl? A.Z.A.P.’tan önce sizin durumunuz nasıldı?

Taner: Burada özeleştirimizi yapmalıyız, belki sendikalar da bir çıkarım sağlar. Biz yıllarca sendikalı olmadan çalıştık. Bu süreçten sonra öğrendim ki, sendikaya e-devlet’ten üye olunabiliyormuş. Keşke sendikalar bu konuda bizleri bilinçlendirecek yolları bulmuş olsalardı. Çünkü çalışanlar olarak hep sanıyorduk ki, “eğer sendika üyesi olursak işten çıkarılırız.” Halbuki artık işverenin bunu öğrenme şansı bile yokmuş, çok rahat örgütlenebilirmişiz. Bu bizim hatamız olduğu kadar sendikaların da hatası. Kendi aralarında özeleştiri yapmalılar: Neden kendi işkollarındaki çalışanlara bu bilgiyi ulaştırmadılar? Kendimi bu konuda çok eleştiriyorum, bu işlere meraklı biri olarak neden korktum, neden araştırma yapmadım diye. Ama sendikaların da özeleştiri yapması gerektiğini yineliyorum.

Maalesef bizde, kendi başına gelmeden öğrenememek diye bir şey var. Ancak biri gelip hakkımızı aldığında “örgütlenmek ne kadar önemliymiş” diyoruz. Bu eleştiriyi maalesef başıma gelmeden yapamadım. Bizi dinleyen herkes bunu bilmeli: Başına gelmeden önlem almak gerekiyor.

Nurten: Maalesef bizde, kendi başına gelmeden öğrenememek diye bir şey var. Öngörüyü sağlamak adına sendikaların bu konuda işçiyi bilinçlendirmesi gerekiyor. Çünkü işçi, geçim kaygısıyla, sadece ekmek parasının derdine düşüyor. Ancak biri gelip hakkımızı aldığında, boğazımızdaki ekmeği vermemek adına, “örgütlenmek ne kadar önemliymiş” diyoruz. Bu eleştiriyi maalesef başıma gelmeden yapamadım, ama şu an yapıyorum. Bizi dinleyen herkes bunu bilmeli: Başına gelmeden önlem almak gerekiyor.

Taner: Havacılıkta daha büyük sıkıntıların yaşanacağı aşikâr, bu nedenle havacılıkta çalışan tüm meslektaşlarımız bir an önce örgütlenmeli.

Nurten: Burada bir parantez açmak önemli. Hava-Sen’in de yaşadığı deneyim o yönde, bizim de Umut-Sen’de karşılaştığımız örnekler var. İşçileri patrona satacak ya da patronla işbirliği yapacak sarı sendikalara üye olmaktansa kendi aralarında örgütlenip, sendikaya duyurmama seçeneğini de kullanabilirler.

Havacılıkta sarı sendika hangisi?

Nurten: Hava-İş Sendikası. Sadece THY’de örgütlü, o da zaten patronla yaptığı işbirliğinden ötürü. Hava-Sen ise Hava-İş’e rağmen kurulan bağımsız bir sendika.

Son söz?

Nurten: Yedi ay bir şekilde geçindim, kendimi bugüne kadar attım. Ama önümüzdeki günlerde salgında ikinci dalga geliyor, hakkımı alamazsam, zaten iş de bulamıyorum, çok daha zor bir dönem beni ve arkadaşlarımı bekliyor. Artık evini bırakıp köyüne dönen var, evine ekmek götüremeyen var, evinden olan var, çocuğuna bakamayan var… İki bin kişilik, yedi aydır bekleyen bir kitleden bahsediyoruz. Hakkımızı almak istiyoruz. Bilirkişilerin daha özverili çalışmasını, mahkemenin daha fazla uzamamasını istiyoruz.

Taner: Görünen o ki, ülkede büyük bir işçi kıyımı yaşanacak. Herkes önlem almak zorunda. Bizim ağzımız yandı, uyarıyoruz: Lütfen örgütlenin. Herhangi bir konfederasyona bağlı olmadan kendi sendikanızı kurarak da örgütlenebilirsiniz. İşçi örgütlenmez ve birlik olmazsa daha çok kıyım yaşanacak.

^