ARÇ ETİK SİGORTACILIK KOOPERATİFİ

Söyleşi: Özgür Güneş Öztürk
28 Mayıs 2019
SATIRBAŞLARI

Aşırı kâr arayışındaki emeklilik fonlarının yatırım fonlarına, emlak sektörüne, finansal varlıklara spekülatif yönelimleri 2008 krizi sonrası milyonlarca kişinin emekliliklerini kaybetmesine, geleceklerinin ellerinden alınmasına neden oldu. Oysa sigortacılık spekülatif bir alan olmak zorunda değil, geleceğin müşterek tasarlanması için bir araç işlevi de görebilir. Barcelona’da kurulduğu 1983 yılından beri bu doğrultuda mücadele veren Arç kooperatifinin heyecan verici örgütlenmesini kooperatifin ortağı Alfonso B. Bolado’dan dinliyoruz.

Arç nasıl doğdu? Kurulduğunuz dönemde ülkedeki sosyal ve politik koşullar nasıldı?

Alfonso B. Bolado: Arç, 1983 yılında, Barcelona’da, İspanya’da “demokrasiye geçiş süreci” diye adlandırılan dönemin hemen akabinde kuruldu. Bu dönemde Franco diktatörlüğü süresince hayal etmekte bile güçlük çektiğimiz projeleri, fikirleri yeniden üretmeye ve hayata geçirmeye başladık. Bunlar arasında kooperatifçiliğin, özellikle de hizmet kooperatiflerinin yeniden dirilişi çok önemli bir yer tutuyor. İspanya İç Savaşı’ndan önce, Katalunya’da, kooperatifçilik ile işçi ve halk hareketleri arasında oldukça sıkı bir bağ vardı. Biz de Katalunya’daki bu tarihsel, tabandan yükselen ve eşitsiz sosyo-ekonomik sistemi dönüştürmeyi hedefleyen dönemin sol hareketlerinin yoldaşı, bu kooperatifçilik geleneğinin mirasçılarıyız. 1979’da diktatörlük rejimi sonlandıktan sonra yapılan ilk parlamento seçimlerinin ardından kırk yıl boyunca sandıklarda saklanan tüm projeler pıtrak gibi yeşermeye başladı. Öte yandan bu uyanış, sadece ülkenin diktatörlük koşullarından kurtulmasından kaynaklı bir mutluluğa dayanmıyordu. Aynı zamanda, yeni tecrübe edilmeye başlanan temsili, liberal demokratik sistemin dayattığı sınırlamaları da ortadan kaldırmayı amaçlıyordu. Sonuçta söz konusu “demokrasi” monarşiyi teyit eden bir sistem kurdu. Bu yüzden solda meşruiyeti keskin bir biçimde tartışılıyordu.

Sigorta finansal bir ürün. Finans hizmetleri toplumsal faydayı gözetmeli. Bu nedenle, ikisi arasındaki köprüyü kurmak, sağlamlaştırmak çok önemli. Etik finans hizmetlerini tercih eden kişi ve örgütlerin etik sigorta hizmetini kullanmalarını sağlamak Arç kooperatifinin temel amaçlarından biri.

Bu ortamda, farklı siyasi yapılardan gelen, ihtiyaçları, harekete geçme arzuları örtüşen bir grup insan kendilerine şu soruyu sordu: Ne yapmayı biliyoruz? Madem sigorta sektöründe çalışıyoruz, o halde neden kendi işimizi başka bir mantıkla ve örgütlenme biçimiyle yapmayalım? Kooperatifçilik geleneği önlerindeki en önemli seçenekti. İnsanlar sıradan bir sigorta şirketi, acentesi gibi sermaye piyasası içinde mücadele etmek yerine politik, ekonomik bir alternatifin parçası olmaya ilk günden hazırdı. Böylece ortak değerleri ve ilkeleri paylaştıkları, verili olanı kabul etmek yerine onu dönüştürmeye niyetli bir grup Arç hizmet kooperatifini kurdu.
Arç’a göre, toplumsal dönüşümün ve siyasi katılımın en önemli araçlarından biri de kooperatifçilik. Biz bu aracı, ortak ilke ve değerleri paylaştığımız kişi ve örgütlere sigorta hizmeti sunup sosyal pazarı güçlendirmek için kullanıyoruz. Sosyal ve dayanışmacı ekonomi (SDE) kapsamında faaliyet gösteren örgütlerin sigorta ihtiyaçlarını karşılıyoruz.
35 sene boyunca, her gün kendimize, faaliyetlerimize sorular yönelttik, eleştirel yaklaştık. Sadece yola çıktığımız ilkeleri değil, aynı zamanda nasıl büyüdüğümüzü, geliştiğimizi de sorguluyoruz. En önemli kazanımlarımızdan biri etik sigortacılığı etik finans kapsamına sokmak oldu. Çünkü sigorta finansal bir ürün ve finans hizmetleri toplumsal faydayı gözetmeli. İşte tam da bu nedenle, ikisi arasındaki köprüyü kurmak, sağlamlaştırmak çok önemli. Etik finans hizmetlerini tercih eden kişi ve örgütlerin etik sigorta hizmetini kullanmalarını sağlamak Arç kooperatifinin temel amaçlarından biri. Kooperatifçilik adına demokrasi, katılım ve özyönetim ilkelerini, öte yandan kooperatifler arası işbirliği ilkesini çok önemsiyoruz. SDE ağının, ekosisteminin bir parçasıyız. Ağın genişlemesini sağlamaya, hem diğer SDE projelerine hizmet sunmaya, gücümüz yettiğince kaynaklarımızı paylaşarak ekosistemi güçlendirmeye çabalıyoruz. Örneğin, 2018’de, yıl sonu kârının 60 bin avrosunu çalıştığımız kolektiflerin bazılarıyla paylaştık. Bunu yaklaşık son on senedir yapıyoruz.

Arç kooperatifinin işleyişini, ortaklık yapısını anlatır mısınız?

Arç, çalışanlarının bir araya gelerek kurduğu bir hizmet kooperatifi. Sigorta hizmetlerimizden yararlanan kişi ve örgütler kooperatifin ortağı değil. Yine de onları müşteri değil, yol arkadaşlarımız olarak görüyoruz. Sigortacılık sektörünün genelindeki gibi hizmet ve ürün fiyatlarını merkeze alan bir pazarlama politikası gütmüyoruz. Ortak ilkeleri paylaşan, toplumsal sorumluluğu önceleyen ve eleştirel bir tüketim anlayışına sahip bir toplumun peşindeyiz. Etik finansman hizmetleriyle hem kendi ihtiyaçlarımızı karşılamış oluyoruz, hem de dolaylı da olsa toplumsal bir zarara neden olmaktan kaçınıyoruz.

Yeni ortaklar kooperatife nasıl dahil oluyor?

Arç Kooperatifi halihazırda 17 çalışan ortak ve üç sözleşmeli çalışanla yirmi kişilik bir ekibe sahip. Projeye dahil olan tüm çalışanlar eşit şartlar, haklar ve yükümlülüklere sahip. Arç’a süresiz iş sözleşmesi ile eklemlenmek mümkün değil. Öte yandan ekibimize yeni katılan bir çalışan hemen kooperatife ortak olamıyor. Birbirimizi tanımamızı sağlayacak, birlikte çalışmayı tecrübe edeceğimiz, yeni katılan kişinin projeyi sevip sevmediğini anlayabileceği bir yılın geçmesini bekliyor, ardından ortaklık sürecini başlatıyoruz. Buna birlikte konuşarak karar veriyoruz. Eğer karşı taraf bir yıldan daha uzun bir zamana ihtiyaç duyarsa, süreyi uzatıyoruz. Ancak bizim için her koşulda önemli olan, tüm çalışanların karar alma sürecine katılması. Emeğin araçsallaştırılmasına topyekûn karşıyız. Bize göre emek sıradan bir araç değil, tam da projemizin temeli.

Kârımızı maksimize etmek gibi bir derdimiz yok, çalışma eyleminin merkezinde sermayenin değil, bizlerin ekonomik, sosyal ve kültürel ihtiyaçları var. Tabii bu ihtiyaçları karşılarken, toplumsal dönüşüm amacımızı hiç unutmuyoruz.

Kararları düzenli meclis toplantılarında alıyoruz. Burada özyönetim ilkesi tam mânâsıyla uygulanıyor. Hepimiz sorumluluk üstleniyoruz. Çünkü sadece bu biçimde emeğimizin sahibi olabildiğimize ve bu emeğin anlamını kavrayabildiğimize inanıyoruz. Arç’ta çalışan herkes yaptığı işi, kendi bilgisi, becerisi ve çalışma arkadaşlarıyla kurduğu ilişkiden hareketle dönüştürebilir. Üretim sürecinin merkezinde kişi yer alıyor.
Bu yüzden kooperatif içindeki iş bölümünde hiyerarşi yok. Üretim sürecinde farklı türden işleri farklı çalışma grupları yapıyor, ama hepsi birbiriyle devamlılık arzediyor. Yürütme, yönetim, denetim alanlarındaki tüm kararları mecliste değerlendiriyoruz. Kârımızı maksimize etmek gibi bir derdimiz yok, çalışma eyleminin merkezinde sermayenin değil, bizlerin ekonomik sosyal ve kültürel ihtiyaçları var. Tabii bu ihtiyaçları karşılarken, toplumsal dönüşüm amacımızı hiç unutmuyoruz.

Hizmet sunduğunuz insanlarla ve örgütlerle nasıl ilişkileniyorsunuz?

Adalet, eşitlik ve dayanışma ilkeleri sadece iç dinamiklerimizi, SDE ağı içindeki ilişkileri belirlemiyor. Sigorta hizmetlerimizi sunarken de bu ilkelere dayanıyoruz. Kendi sigorta poliçemiz yok. Hizmetlerimizden yararlanan kişi ve örgütler çalıştığımız sigorta şirketlerinin ürünlerine sahip. Kooperatifimiz aracı konumunda, en basit anlatımıyla bir tür “sigorta acentesi” gibi çalışıyor. Kendi poliçemize sahip olmayı çok isterdik, ancak ne yazık ki bu mümkün değil. Bunun için çok güçlü bir sermaye ve oldukça geniş bir toplumsal taban, yani potansiyel “müşteri” grubu gerekiyor. Tam bu noktada sigortacılık faaliyetinin tarihsel formülünü hatırlamak çok önemli. Sigortacılığın esasları karşılıklılık (mutuality), şeffaflık ve eşitliktir. Karşılıklılık, topluluk kaynaklarının ihtiyacı olanlar için kullanılmasıdır. Bu ilke sigortacılık faaliyetinin temelini teşkil ediyor. Toplumun yaşayan bir organizma olarak sürekliliği, toplumsal dayanışmanın varlığına bağlı. Bu bilinen en eski, en anlaşılır toplumsal mekanizma. İnsanlar toplumsal varlık olarak dayanışırlar.

Arç bir yandan diğer şirketlerin hizmetlerini ve ürünlerini sunup diğer yandan toplumsal dönüşüme nasıl aracılık edebiliyor?

Bunu hangi şirketlerle nasıl çalışacağımıza karar vererek yapıyoruz. İlke ve değerlerimizin bir bölümünü paylaştığımız şirketlerin ürün ve hizmetlerini sunuyoruz. Tabii ki en ideal durum etik finans ilkelerinin tamamını sahiplenen şirketlerle çalışmak olurdu. Ancak bu tip bir sigorta şirketi, en azından İspanya devleti sınırları içinde var olabilseydi, onu zaten biz kurmuş olurduk.

Bizden hizmet alan kişi ve örgütler yılda yaklaşık 7 milyon avro sigorta primi ödüyor. Bu tutardaki bir ekonomik faaliyet geçen seneyi 1 milyon avrodan biraz az bir ortak değer ile kapatmamızı sağladı. Bu sayede çeşitli kooperatiflere 60 bin avro hibe verebildik.

2003-2005’ten itibaren işimizin bu yönüne kafa yormaya başladık. Kapitalist şirketlerin hizmet ve ürünlerini sunarken toplumsal dönüşüm adına güçlü bir adım atamayacağımızı biliyorduk. Bu çerçevede birlikte çalışmayı öngördüğümüz şirketlerin sosyal, kültürel ve doğal çevreye ilişkin taahhütlerini sorgulamaya, etik finansa dair ilke ve değerleri sahiplenip sahiplenmediklerini değerlendirmeye başladık. Halihazırda, toplumsal sürdürülebilirlik ve çevresel adalet bağlamında şirket politikalarına dair net bir bilgi sunan EthSI (Etik ve Dayanışma Temelli Sigortacılık) mührü olan sigorta şirketleriyle çalışıyoruz. EthSI mührü, dayanışmacı ekonomi ağının bir bileşeni olan Etik Finans Gözlemevi tarafından geliştirildi. Sigorta şirketleri ve sigorta acentelerinin sunduğu sigorta hizmetlerini ve ürünleri toplumsal sorumluluk, hizmet etiği ve sosyal dayanışma kriterlerine göre değerlendiriyor. EthSI sayesinde hangi şirketlerin gözetime ve denetime tabi olduğunu biliyoruz. Böylece Adeslas ya da Mafre gibi kapitalist sermaye şirketlerinin ürünleri yerine Atlantis, Mútuacat, Northland gibi sosyal ve dayanışmacı ekonominin değerlerini sahiplenen kuruluşlarla yolumuza devam ediyoruz. Hizmetlerimizden yararlanan kişi ve örgütler her ne kadar ortağımız olamasa da, çok sayıda ortağı bulunan kooperatiflere hizmet sunarak tüketimi sigorta alanında da kolektif hale getiriyoruz.

Hizmetlerinizden kaç kişi yararlanıyor?

Şu anda 2 bin kooperatif ve örgütün sigorta programlarını yönetiyoruz. Yaklaşık 4.500 poliçeyle 190 bin kişinin sigorta hizmetlerini karşılıyoruz. 2018’de 7 bin yeni sigortalı eklendi. Bunun yaklaşık 5.500’ü gerçek kişiler. Bu önemli bir detay, çünkü bu kişilerin herhangi bir kurum ya da kooperatifin üyesi olmadan sigortalımız haline geldiğini gösteriyor. Bu insanların büyük çoğunluğu varlıklı değil. Çoğunun sigortaladıkları mütevazı daireleri ve araçları var. Etik sigorta hizmetinin daha pahalı olduğu doğru değil. Bu insanlara adil bir fiyatlandırma ile hizmet veriyoruz.

Sermayeniz, cari işlemlerinizin hacmi ne kadar? Büyüme stratejileriniz neler?

Bizden hizmet alan kişi ve örgütler yılda yaklaşık 7 milyon avro sigorta primi ödüyor. Bu   tutardaki bir ekonomik faaliyet ile geçen sene 1 milyon avrodan biraz az bir ortak değer yaratabildik. Bu hem belli bir finansal istikrara ulaştığımızı gösteriyor, hem de gelecek için kalkınma stratejilerimizi kolaylaştırıyor. Yol arkadaşlarımızın bir bölümünü kooperatifler ve kolektifler oluşturuyor. Son dönemde bu ekosistemi genişletmek için çaba sarfediyoruz. Örneğin, AMPA (Öğrenci Velileri Derneği) ile birlikte çalışmaya başladık. Onlar için ihtiyaçlarına karşılık gelen, karşılanabilir maliyette sigorta poliçeleri hazırladık.

Madem ki kooperatifiz, madem ki sunduğumuz ürün ve hizmetlerden bir gelir sağlıyoruz, o halde bu gelirin bir bölümünü neden diğer kooperatiflerin projelerine aktarmayalım? Arç bugüne kadar yaklaşık 800 bin avroyu Sosyal ve Dayanışmacı Ekonomi ekosistemine aktardı.

Yaratılan ortak değerden ücretleri, tüm giderleri çıkardıktan sonra geçen sene SDE ekosistemindeki örgütlere 60 bin avro aktardık. Madem ki kooperatifiz, madem ki sunduğumuz ürün ve hizmetlerden bir gelir sağlıyoruz, o halde bu gelirin bir bölümünü neden diğer kooperatiflerin projelerine aktarmayalım? Arç bugüne kadar yaklaşık 800 bin avroyu SDE ekosistemine geri dağıttı. Bunun dışında sponsorluk yaptı, ücretsiz eğitimler düzenledi. Tüm bunları gerçekleştirebilmemizin nedeni hem kolektif ve dayanışmacı ilişkilerimiz hem de görece kolay gelir elde eden bir faaliyet yürütmemiz.

Arç Kooperatifi’nde maaş/ücret farkları var mı? Eğer varsa bu farkların nedenleri neler?

Kooperatif ortak ve çalışanlarının prensipte her ay alacakları sabit bir maaşları yok. Yıl sonunda faaliyetlerimizle elde ettiğimiz ve kooperatife kalan tutarı paylaşarak emeğimizi ücretlendiriyoruz. Yani kooperatifçinin emeği, kârın bir kısmının çalışan üyelere dağıtılmasıyla ödeniyor. Tabii hepimizin günlük ihtiyaçlarını yıl sonunu beklemeden karşılayabilmemiz için işgücü avansı öngörüyoruz. Kooperatifte hepimizin maaşı esasında bir avans.
Arç’ta üç tip çalışan var: Asistan, teknik ve idari kadrolar. Bu üç kategorinin görev tanımları Arç’ın işleyiş ve davranış protokolünde yer alıyor. Örneğin, asistanlar kooperatifin standart prosedürlerini uyguluyor. Teknik kadronun ise mesuliyetini özerk biçimde gerçekleştirebilmesi, sürekli inisiyatif alması gerekiyor. Bu yüzden de hem kendi alanında eğitimli olması hem de mevcut mevzuata uygun olarak sürekli eğitimlere katılması gerekiyor. İdari kadronun temel görevi ise hem ekonomik hem de sosyo-politik açıdan işleyişin ve kaynakların kooperatifin ilkeleri ile uyum içinde olmasını sağlamak. En büyük sorumluluğu idari kadro üstleniyor. Bu üç grubun kendi alt grupları da var. Örneğin teknik kadro kendi içinde dört gruba ayrılıyor.
Bu üç grubun ve her alt grubun aldığı ücret aynı değil. Yıl sonu kârında ücretlerin nasıl dağıtılacağına yer yıl kooperatif genel meclisinde beraber karar veriyoruz. Bu dağıtımda ücretler arası fark azami iki buçuk kat oluyor. Arç’ta 25 yaşında da, 65 yaşında da çalışan ortak var. Sorumluluklar telefona yanıt vermekten kooperatifin genel koordinasyonunu sağlamaya kadar farklılaşıyor. Bunlar ücretlerin farklılaşmasındaki etkenlerden bazıları. Öte yandan klasik finans sektöründeki ücret farklılıklarıyla karşılaştırdığımızda, Arç’ta, en düşük “ücretle” çalışan grup sektördeki ortalamanın üzerinde gelir elde ediyor. En yüksek “ücretle” çalışan grup ise kendi pozisyonunda çalışanlardan çok daha az kazanıyor.

Kooperatif ortaklarının bu üç grup arasında konum değiştirmeleri mümkün mü? Kimin hangi işi yapacağına ve ne süreyle o konumda çalışacağına nasıl karar veriliyor?

Çalışan-ortakların iş gücü dağılımını üyelerin meslek alanlarına ve kolektif bir biçimde belirlediğimiz değerlendirme kriterlerine göre yapıyoruz. Değerlendirme kriterleri yine işleyiş ve davranış protokolümüzde yer alıyor. İşin tanımı, zorluğu ve çeşitliliği, işin gerektirdiği uzmanlık ve sorumluluk seviyesi, işin sonuçlarının neden olacağı olası fayda ve zararlar, pozisyonun gerektirdiği beceri ve yetenekler, deneyim, inisiyatif kullanma zorunluluğu, iş seyahatlerinin sıklığı gibi kriterler doğrultusunda kimin hangi kategoride çalışacağına genel mecliste karar veriyoruz. Tabii her birimizin “başka bir alanda çalışmak istiyorum” deme hakkı var. Çok yüksek sorumlulukla çalışan biri pekâlâ “artık bu yükü taşımak istemiyorum, asistan ya da teknik kadroda başka bir görev istiyorum” diyebilir.

Finans bir amaç değil, toplumsal faydayı sağlayacak bir araç. Bu nedenle de mülkiyeti ortak olmak zorunda. Arç diğer etik finans kuruluşlarıyla aynı ilkeyi paylaşıyor, finansal araçların ortak mülkiyetini gözetiyor.

Arç’ı etik finans kuruluşu yapan faaliyetler neler?

Sunduğunuz hizmet bir sigortaysa finans alanında çalışıyorsunuz demektir. İnsanlar ve örgütler vücut bütünlüklerini, mal varlıklarını, işlerini ya da ticari faaliyetlerini olası risklere karşı korumak için sigorta poliçesine ödeme yaparlar. Bu aynı zamanda sahip oldukları nakitlerin korunmasını sağlamak için aldıkları bir önlemdir. İster nakdin ister riskin finansmanını sağlayın, bu faaliyetin alanı finanstır. Peki bizi etik finans örgütü yapan nedir? İlk olarak, bize göre, finans bir amaç değil, toplumsal faydayı sağlayacak bir araç. Bu nedenle de mülkiyeti ortak olmak zorunda. Arç diğer etik finans kuruluşlarıyla aynı ilkeyi paylaşıyor, finansal araçların ortak mülkiyetini gözetiyor. İkinci olarak, bankalar ve sigorta şirketleri yapısal olarak yatırımcı kuruluşlardır. Geleneksel finans kuruluşları, kişi ve kurumların tasarruflarını en yüksek düzeyde kâr edebilecekleri alanlara yatırım yapmak için kullanır. Toplumsal faydayı gözetmek gibi bir dertleri yoktur. Geleneksel sigorta şirketleri, tıpkı bankalar gibi çok uzun süre kontrollerinde tutacakları tasarrufları topluyor. Sonra bankaların yaptıklarının aynısı yapıyorlar. Eğer bankaların paramızla ne yaptığına dair endişelerimiz varsa, sigorta kuruluşlarının faaliyetlerine dair çok daha fazla endişe duymalıyız. Çünkü geleneksel sigorta şirketlerinin yatırımları hiçbir denetime tabi değil. İşte tam da buna karşı, Arç Kooperatifi, etik finans ekosisteminin ilkelerini benimsiyor ve olabildiğince etik sigorta kuruluşları ile çalışıyor. Oldukça ince eleyip sık dokuyan bir aracıyız. Öte yandan bir etik finans kuruluşu olmanın anlamı belli bir dönem boyunca bazı ilkeleri sahiplenmekten ibaret değil. Yapmaya çalıştığımız, etik sigorta hizmeti sunarken karşılıklılık, şeffaflık ve eşitlik ilkelerini sürekli gözetip bu temelde yükselen toplumsal ilişkileri artırmak. Toplumun bir bölümünün bu olanaklara ulaşamaması kabul edilemez. Bizim derdimiz sadece şu sayıda sigorta ürünü veya hizmeti sunmak değil, alternatif finans araçları tasarlayıp yeni bir toplumu tahayyül etmek için sosyo-politik öneriler geliştirmek.

2008 krizi sigortacılık sektöründe de depreme neden oldu. Emeklilik fonlarının spekülasyonu sonucu milyonlarca insan emekliliğini kaybetti. Finansal kapitalizm çağında sigortacılık faaliyetinin sorunları neler?

Şaşırtıcı bir biçimde İspanya’da henüz sigortacılık faaliyetinin yarattığı toplumsal zarara ilişkin detaylı ve kapsamlı bir araştırmaya rastlamadım. Oysa bankaların verdiği zarardan daha fazlasına neden oluyorlar. Merkezi İspanya’da bulunan bankaların yatırımlarına dair istatistiksel bilgiye ulaşmak mümkün. Yasa gereği bunu kamunun bilgisine sunmak zorundalar. Oysa geleneksel sigorta şirketlerinin böyle bir sorumluluğu yok. Bu bilgiye ulaşmak oldukça güç. Bazı göstergeler var sadece. Amerikan sigorta şirketleri ve sigorta yatırım fonlarının yatırımlarının yarattığı toplumsal risklerle karşılaştırdığımızda, İspanya’daki sigorta şirketlerinin oldukça geleneksel yatırım alanlarına yöneldiklerini gözlemleyebiliriz. Fakat, biraz daha yakından bakınca kirli ilişkileri farkediyoruz. Örneğin Delas Merkezi’nin (Silahsızlanma, Silah Ticareti, Silahlı Çatışmalar, Barış Kültürü Gözlemevi) yayınladığı bir raporda ülkedeki silah sanayiine ve ticaretine yatırım yapan en büyük 25 şirketin üçünün sigorta şirketi ve sigorta yatırım fonu olduğunu görürüz. İspanya’nın en büyük bankalarından, spekülatif La Caixa’nın Adeslas isimli sigorta şirketi ülkede milyonlarca insanı sigortalayan kurumlardan biri. Bu koşullarda, Arç Kooperatifi’nin Adeslas ya da Mafre gibi şirketlerin sigorta poliçelerini yol arkadaşlarına sunması düşünülemez. Tabii henüz arzu ettiğimiz ağa ve olanaklara sahip değiliz, yüzde yüz etik bir sigorta kuruluşunun varlığından söz edemiyoruz. Verili koşullarda elimizden gelenin en iyisini yapmaya çalışıyoruz.

Eğer bankaların paramızla ne yaptığına dair endişelerimiz varsa, sigorta kuruluşlarının faaliyetlerine dair çok daha fazla endişe duymalıyız. Çünkü geleneksel sigorta şirketlerinin yatırımları hiçbir denetime tabi değil… Delas Merkezi’nin yayınladığı bir raporda ülkedeki silah sanayiine ve ticaretine yatırım yapan en büyük 25 şirketin üçünün sigorta şirketi ve sigorta yatırım fonu olduğunu görürüz.

Dünya nüfusu giderek yaşlanıyor. Örneğin 2050’de Japonya’da her çalışana bir emekli düşeceği tahmin ediliyor. Elbette bu sadece sigorta yöntemleriyle çözülecek bir sorun değil, ama öngörünüz nedir?

Neoliberal finans kapitalizminin demografik değişimi nasıl ele aldığını biliyoruz. Tüm sosyal hizmetleri ve kaynakları özelleştirme yoluna gidiyor. Tüm geleneksel sigorta şirketleri ürünlerini ve hizmetlerini buna göre tasarlıyor. Sigorta şirketlerinin reklamları ne diyor: “Yaşlandığında ihtiyaçlarını karşılayacak kimse olmayacak.” Bu yüzden piyasada çok çeşitli sigorta ürünleriyle karşılaşmak mümkün; emeklilik fonları, muhtaç kaldığınızda ihtiyaçlarınızı karşılayacak sigorta poliçeleri, sağlık sigortaları… “Devlet ihtiyacın olduğunda senin yanında olmayacak, ama biz buradayız” diyen bir pazarlama politikası güdüyorlar. Bu da toplumsal sözleşmenin iyice çözüldüğünün göstergesi. Herhangi bir nedenden ötürü kapitalist ekonominin kriterlerine göre “üretken” olamayan insanların ihtiyaçlarının toplumsal dayanışmayla, kolektif olarak üstlenilmesinin altını iyice oydular. Bu berbat bir durum. Liberal demokrasinin temelindeki bu sözleşmenin tamamen hükümsüz hale gelmesi, demokratik toplumun bütünüyle ortadan kalkmasına neden olabilir. Arç Kooperatifi birkaç yıl öncesine kadar sağlık ve emeklilik sigortası gibi ürünler sunmuyordu. Çünkü sosyal devletin temelindeki herkese ücretsiz sağlık ve emeklilik hakkının sonuna kadar savunulması gerektiğine inanıyoruz. Bunları “ikame” etme iddiasındaki ürünlere yakın zamana kadar mesafeliydik. Öte yandan bu hizmetleri sunan kapitalist şirketler sermaye birikimlerini katlıyorlar. Sosyo-politik bir analiz yaptığımızda, kıvırmayalım, bu hizmetleri sunarak suç ortağı haline gelebilir, bu alanlardaki kamu harcamalarının ortadan kalkmasını meşrulaştırabiliriz. Diğer yandan, kişi ve örgütlerin bu yönde talepleri var. Bu konuda çelişki yaşıyoruz. Halen net bir cevabımız yok. Başka durumlarda ise net bir tavır takınıyoruz. Örneğin İspanya’da avcıların sorumluluk sigortası yaptırmaları şart. Hayvan öldürenleri sigortalamıyoruz.

Generalitat (Katalan Hükümeti) ve belediyelerle ilişkileriniz nasıl? Sosyal ve dayanışmacı ekonomi (SDE) kuruluşlarının kamu desteği almalarını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Özerkliğe ve özkaynaklarımızla ilerleme ilkemize sıkı sıkıya bağlıyız. Kamu kuruluşlarıyla olan ilişkimiz her zaman mesafeli ve resmi düzeyde oldu. Zaman zaman yeni çalışan-ortak alımını kolaylaştırmak adına Katalan hükümetinin verdiği yardımlara tek tük başvurduğumuz oldu. Bu durum, 2015 yılından, yeni belediyecilik anlayışının yerleşmesinden itibaren değişti. Sadece Barcelona’da değil, Katalunya’nın ve İspanya’nın başka şehirlerinde de yerel seçimleri kazanan ilerici koalisyonlar açıkça SDE ağını desteklemeye yönelik politikalar geliştirdiler. Yenilenebilir enerjiyi teşvik ediyorlar. Sadece finansal destek de sağlamıyorlar. Eğitim veriyor, seminerler düzenliyor, belediye bünyesinde kurulan kooperatiflere danışmanlık hizmeti sağlıyorlar. SDE fuarlarına lojistik destek de sunuyorlar. Bu desteklediğimiz, takdir ettiğimiz bir politik irade. Sonuçta kamu kuruluşlarının toplumsal sözleşmenin çözülmesindeki payları çok açık. Eğer bir okulun yemekhanesini o okulun bulunduğu kasabanın kilometrelerce ötesindeki bir şirket idare ediyorsa, burada büyük sıkıntı var demektir. Belediyeler bu yönelimin tersine SDE ağını, yerel ekonomiyi, küçük esnafı desteklediklerinde, kendi binalarında yenilenebilir enerjiyi, etik finans kuruluşlarını tercih ettiklerinde ciddi bir ivme yaratıyorlar. Bu açıdan 26 Mayıs’taki yerele seçimler çok kritikti. Bu iradenin yerleşmesi, politikaların sürekliliğinin sağlanması çok önemli. Son dört yılda çok fazla kooperatif kuruldu. 2008 küresel krizinden sonra birçok şirket kapanırken, Katalunya’da kooperatiflerin sayısı azalmadı. Bunun nedeni çok açık: Kooperatifler toplumsal faydayı ve emekçinin faydasını gözeten sürdürülebilir bir sistem kuruyor.

Özgür Güneş Öztürk (Col·lectivaT Kültürel Çeviri, Araştırma ve Dil Teknolojileri Kooperatifi)

^