HDP ADANA MİLLETVEKİLİ ADAYI TÜLAY HATİMOĞULLARI

Söyleşi: İrfan Aktan
23 Haziran 2018
SATIRBAŞLARI

“İstanbul’u alan Türkiye’yi alır” denir. “Ve Adana’yı” diye ekleyebiliriz –özellikle bu seçimlerde. Adana, bir Türkiye mozaiği metropol –“küçük ölçekli İstanbul”– olmasının yanısıra, MHP’nin ağırlık merkezlerinden biri. Bahçeli yönetiminin Saray’la yaptığı ittifakın partinin Adana’daki seçmen tabanında yarattığı kaymanın boyutlarının 24 Haziran sonuçlarını hatırı sayılır biçimde etkilemesi kuvvetle muhtemel. Öte yandan, HDP’nin Adana’da alacağı oy oranı da barajın aşılması bakımından kritik önemde. 18 Haziran’da 17 HDP’linin gözaltına alındığı kentteki seçim atmosferini, Sosyalist Yeniden Kuruluş Partisi (SYKP) Eş Genel Başkanlığından istifa ederek HDP’den Adana milletvekili adayı olan Tülay Hatimoğulları’ndan dinliyoruz.

 

Sizi adliye çıkışında yakaladık, seçimlere iki gün kala (22 Haziran) adliyeye gitme nedeniniz neydi?

Tülay Hatimoğulları

Tülay Hatimoğulları: Dört gün önce Adana’da 17 partilimiz gözaltına alındı. Bugün de adliyeye çıkarıldılar. Serbest bırakılmaları sevindirici tabii, ama iktidarın HDP’ye yönelik özel baskı politikaları kesintisiz sürüyor. AKP’nin temel stratejisi HDP’yi baraj altında bırakmak. O yüzden birçok yerde çalışmalarımıza müdahaleler oluyor. Zaten sınırlı olan propaganda hakkımız gözaltılarla, bayraklarımızın indirilmesi, afişlerimizin sökülmesiyle, stantlarımıza yönelik saldırılarla elimizden alınmaya çalışılıyor. 14 Haziran’da Suruç’ta yaşanan katliam da HDP’ye yönelikti. Katliamı HDP’nin üzerine yıkarak bize yönelik sempatiyi tersyüz etmeyi hedeflediler, ama başaramadılar. Bütün engellemelerle şu âna kadar baş ettik, hiçbir provokasyona gelmedik. Bundan sonra da sağduyulu ve barışçıl tutumumuzu sürdüreceğiz.

İçişleri Bakanı Süleyman Soylu HDP’ye oy verecek CHP’lilere yönelik şöyle dedi: “CHP’liler kendinize gelin, partinize oy verin. Kim size partinize oy verdiniz diye karşı çıktı? Gidin partinize istediğiniz gibi her yerde oy verin. Ama şunu bilesiniz ki, HDP’ye taşıdığınız oyların bu dünyada da, öteki dünyada da bu masum millet tarafından size hesabı sorulacaktır.” Soylu’nun bu sözlerini nasıl değerlendiriyorsunuz?

Soylu’nun bu açıklaması seçmene yönelik tehdittir ve suçtur. Soylu AKP’nin bizi baraj altında bırakma stratejisinin Erdoğan’dan sonraki sözcülüğünü yapıyor. Şu anda ülkede fiili olarak faşizmin nüvelerini görüyoruz, bu sözler de faşizmin bir sonucudur. Fakat saha çalışmalarındaki gözlemlerime dayanarak bu tehditlerin seçmen üzerinde AKP lehine bir etki yaratmadığını söyleyebilirim. Seçmen bilinçli olarak kararını vermiş durumda. Bu iktidardan bir an önce kurtulmak için bize dayanışma oyu verecekler.

İnsanlar faşizmin inşasında son düzlüğe girildiğinin ve 24 Haziran’ın bunu durdurmak için tarihi bir fırsat olduğunun farkında. Aslolan HDP’nin barajı aşması ve sonrasında da yüzünü barışa, kardeşliğe, demokrasiye dönen geniş bir demokrasi blokunun oluşmasıdır.

Adana’da HDP tabanı dışında hangi kesim size yakınlık gösteriyor?

Adana’da gördüğümüz ilgi, küçük bazı farklılıklarla, ülke genelindeki havayı yansıtıyor. MHP’yle ittifak içindeki iktidardan kurtulmak için HDP’yi kilit parti olarak görüyor halk. HDP’nin mutlaka barajı aşması gerektiği kanaati, bugüne kadar bize oy vermemiş kesimde azımsanmayacak düzeyde. HDP’nin bu büyük dayanışmayla barajı aşacağını ümit ediyoruz.

 

Sosyalist bir Arap Alevisi olarak HDP’den aday olmanız Adana’da nasıl karşılandı?

HDP’den sosyalist kimliğimle aday oldum. Fakat aday olduktan sonra, eşbaşkanı olduğum Sosyalist Yeniden Kuruluş Partisi’nden istifa ettim. Sosyalistlerden destek gördüğümüz gibi, Arap Alevisi kimliğine de sahip olduğum için Adana’daki Arap Alevilerinden de büyük ilgi görüyoruz. Açıkçası, siyasi yaşamım boyunca beni en fazla mutlu eden çalışmalardan birini bu dönemde gerçekleştirdim. Bugüne kadar uğrunda mücadele ettiğimiz halkların kardeşliği hedefinin Adana’da nasıl somutlandığını, Kürtlerle Araplar arasındaki dayanışmanın HDP ile nasıl güçlü hale geldiğini görüyorum. Bu kardeşlik köprüsünün kurulmasında adaylığımızın bir katkısı olmuşsa, bu çok mutluluk vericidir.

Adana’da çok sayıda Arap Alevisi var mı?

Net sayıyı bilmiyoruz, ama seçmen sayısının iki yüz binin üzerinde olduğu, bu kesimin önceki seçimlerde daha ziyade CHP’ye oy verdiği biliniyor. Doğrusu, HDP’nin barajı aşması konusunda özellikle özgürlükçü laikliği savunanların duyarlılığının üst düzeyde olduğunu gözlemliyoruz.

Bugüne kadar uğrunda mücadele ettiğimiz halkların kardeşliği hedefinin Adana’da nasıl somutlandığını, Kürtlerle Araplar arasındaki dayanışmanın HDP ile nasıl güçlü hale geldiğini görüyorum.

Suriye iç savaşından itibaren başta Araplar olmak üzere Türkiyeli Alevilerin ciddi bir endişe yaşadıkları söyleniyor. Seçim bölgenizdeki Alevilerin halet-i ruhiyesi nasıl?

Alevilerinki tarihsel bir korkudur. Ama Türk-İslâm sentezini İslâm-Türk sentezine çeviren ve uygulamaya koyan AKP iktidarı Alevilerin korkularını daha da büyüttü. Yalnızca Alevileri değil, muhalif kesimlerin tamamını, işçileri-emekçileri, demokratları, aydınları korku girdabına sürükledi AKP. OHAL kullanılarak işçilerin grev yapması engellendi, şeker fabrikalarının satışına karşı yapılan protestolar yasaklandı. Fakat AKP’nin erken seçim takvimini açıklamasıyla bastırılmış enerji tekrar ortaya çıktı. Cumhur İttifakı’na karşı oluşan Millet İttifakı bu açıdan bir göstergedir. Bu ittifak bir siyasal dönüşüm yaşayıp ibreyi demokrasiye çevirirse, korku duvarlarını hep beraber yıkabiliriz. Bizim tabanımızda da özellikle kadınların, gençlerin, akademisyenlerin çok cesur adımlar attığını görüyoruz. İnsanlar faşizmin inşasında son düzlüğe girildiğinin ve 24 Haziran’ın bunu durdurmak için tarihi bir fırsat olduğunun farkında. Aslolan HDP’nin barajı aşması ve sonrasında da yüzünü barışa, kardeşliğe, demokrasiye dönen geniş bir demokrasi blokunun oluşmasıdır. Seçimlerin sihirli bir değnek olmadığını unutmayalım. Seçim sonrasında Türkiye’yi karmaşık günler bekliyor olabilir. Buna izin vermemek için ortak bir mücadele yürütmek gerekir.

Ne zamandır sosyalist mücadelenin içindesiniz?

Antakya-Samandağ doğumluyum, orada yetiştim. Lisede sosyalist hareketle tanıştım, o zamandan beri kesintisiz bir biçimde mücadelenin içindeyim. Son üç senedir Sosyalist Yeniden Kuruluş Partisi’nin eş genel başkanlığını yürüttüğüm için Ankara’daydım. Ayrıca, Arap Alevi kültürünün geliştirilmesi için de çeşitli çalışmalarda yer aldım. Kurucusu olduğum Ortadoğu Arap Halkları Araştırma Enstitüsü’nde çalışmalar yaptım. Amargi içinde kadın faaliyetleri yürüttüm. Bana göre, kadın mücadelesi yaşamımızın kendisidir. Kurucularından olduğum SYKP içindeki faaliyetlerim ağırlıklı olarak Adana, Mersin ve Hatay’daydı.

24 Haziran’da milletvekilleri ve cumhurbaşkanlığı değil, faşizm ve demokrasi, istibdat ve halk iradesi oylanacak. Bizim açımızdan en olumsuz ihtimal gerçekleşse de, biz bir mücadele partisiyiz ve yolumuza devam ederiz. HDP parlamentodan ibaret bir parti değil.

Bu bölgelerde ciddi bir Suriyeli mülteci nüfus yaşıyor. Onlarla temasınız var mı?

Suriyeli mültecilerin ağırlıklı bir bölümü bu bölgede, Adana, Mersin, Hatay, Urfa illerinde çok ağır şartlarda yaşıyor. Savaş başladığında Erdoğan “herkes gelsin, başımızın üstünde yerleri var” diyerek mülteci akınını teşvik etti. İlk etapta mültecilere nispeten iyi koşullar sağlandı da. Fakat bugün mülteciler kaderlerine terk edilmiş durumda. Ciddi bir açlık, yoksulluk ve barınma sorunu yaşıyorlar. Çok düşük ücretle çalışmak zorunda kaldıkları için yerli nüfusta işsizlik artıyor. Bu da karşılıklı algıyı olumsuz etkileyebiliyor. Bu sorunun üstesinden gelmenin yolu barışçıl bir dış siyaset izlemektir. Mülteci sorunuyla ilgili çok şikâyetle karşılaşıyoruz. Savaş ezilenleri, yoksulları karşı karşıya getiriyor. “Suriyeliler geldi, biz işsiz kaldık” diyen çok insan var. Tarlalarda çadır ziyaretleri yaparken bazı mülteciler “bizim oy kullanma hakkımız yok, dolayısıyla bizimle konuşmanızın bir anlamı da yok” diyordu. Biz temel meselemizin oy toplamak olmadığını, saha çalışması yaparken bütün sorunları gözümüzle görmek istediğimizi söyledik. Demin de söylediğim gibi, temel meseleleri açlık ve yoksulluk. Çok büyük acı çekiyorlar ve en büyük arzuları ülkelerindeki savaşın bitmesi, evlerine dönebilecekleri koşulların oluşması.

HDP barajı aşamazsa, sizce Türkiye’yi nasıl bir gelecek bekliyor?

Barajı aşacağız! Ama HDP’nin barajı aşamadığı bir Türkiye faşizme teslim olur. 24 Haziran’da milletvekilleri ve cumhurbaşkanlığı değil, faşizm ve demokrasi, istibdat ve halk iradesi oylanacak. Bizim açımızdan en olumsuz ihtimal gerçekleşse de, biz bir mücadele partisiyiz ve yolumuza devam ederiz. HDP parlamentodan ibaret bir parti değil. Demokratik bir Türkiye için görev ve sorumluluklarımız artacak. Türkiye’yi barışçıl, demokratik, kardeşçe yaşamın hüküm sürdüğü bir ülke yapana kadar da mücadelemizden vazgeçmeyeceğiz.

^