ISPARTA'DAKİ TARİHİ ELEKTRİK KESİNTİSİ

Söyleşi: Bekir Avcı
10 Şubat 2022
SATIRBAŞLARI

ISPARTA SAKİNİ DERYA TÜZÜN

Nefesin peşine düştük

Isparta’nın neresinde oturuyorsunuz? Elektrik kesintisini nasıl yaşadınız?

Derya Tüzün: Merkeze bağlı Işıkkent mahallesinde oturuyorum. 14 yıldır bu şehirdeyim. Isparta büyük bir şehir olmamakla beraber, çok küçük bir şehir de değil. Antalya ve Afyon gibi daha büyük şehirlere sınır, aktif, paralı bir yer burası. Fakir bir şehir değil. Aslen Kırşehirliyim. Mesela oranın bir buğdayı var, bir şeker pancarı, o kadar. Ama Isparta meyve sebze cenneti, gül var, lavanta var… Yok yok yani. Maddi olarak sıkıntısı olmayan bir şehrin geldiği bu hal içler acısı. Böyle bir şehirde elektrikler gittiğinde şaşkınlık içinde kaldık. Ama biz nefesin peşine düştüğümüz için diğer şeyler ikincil planda kaldı.

Karanlığa teslim olan Isparta

“Nefesin peşine düştük” derken ne kastediyorsunuz?

87 yaşında anneannem var, evde oksijen makinesine bağlı. Bu yüzden elektrik kesintisi bizim açımızdan her zaman büyük bir sıkıntı. Birkaç saat idare etmek mümkün belki, ama 21 saatlik kesinti başka bir şey. 3 Şubat Perşembe günü önce doğalgazımız kesildi, sonra 21 saat boyunca elektrikler gitti. Mecburen oksijen tüpü bulmaya çalıştık. Annem gitti oksijen tüpü almaya. Yollar berbat olduğu için kar lastikli büyük bir minibüsle yola çıktı. Ona rağmen üç kez yolda kaldılar. Oksijen tüpünü doldurduğumuz yerdeki kişiler defalarca belediyeyi aradıklarını, ama ulaşamadıklarını, kar küreme aracının hiç gelmediğini söylediler. Nihayetinde, yolda kala kala, bir şekilde oksijen tüpünü güç bela temin edebildik.

Oksijen tüpü dediğimiz şey yaklaşık 1500 lira. 1000 lira depozito yatırıyorsunuz, 400 liraya manometresini alıyorsunuz, tüpü dolduruyor ve kiralıyorsunuz. Sonuç olarak 1500 lirayı buluyor. Eğer o an paranız varsa alabilirsiniz, yoksa yapacak bir şey yok. Aldığınız oksijen tüpü de sadece iki-üç saat gidiyor. Bizimki de haliyle bitti. Bu süre içerisinde tamamen komşularımızın dayanışmasıyla halletmeye çalıştık sorunu.

Ne yaptınız?

Jeneratör getirdiler. Oksijen makinesini jeneratöre bağladık, bir süre öyle idare ettik. 21 saatin sonunda elektrik geldi. Ancak, ertesi gün (4 Şubat Cuma) akşam 7’de tekrar gitti, sonraki akşam 7’ye kadar, yani 24 saat gelmedi. Bu süre içinde oksijen tüpümüz yine bitti. Aynı site içerisinde, karşımızdaki bloka elektrik geldi. Bir de böyle şeyler oldu, aynı sitenin içinde bir bloka elektrik gelirken diğerine gelmeyebiliyordu. Farklı bir şebekeymiş. Ama aramızda 20 metre var sadece. Nihayetinde, elektriği olan bloktan inşaat kablosuyla elektrik çekmek zorunda kaldık ve oksijen makinesine bağladık. Nefes parayla satın alınacak bir şey olmamalı. İnsanı ölüme terk etmek demek bu. Biz oksijen makinesinin derdine düştüğümüz için aydınlanma, ısınma, diğer her şey ikinci plana gitti haliyle. Ama diğer kısımlar da berbattı.

87 yaşında, evde oksijen makinesine bağlı anneannem var. Elektriksiz birkaç saat idare etmek mümkün belki, ama 21 saatlik kesinti başka bir şey. Oksijen makinesini jeneratöre bağlayarak bir süre idare ettik. 21 saatin sonunda elektrik geldi, ertesi gün akşam tekrar gitti ve 24 saat gelmedi.

Isınma sorununu nasıl hallettiniz?

Küçük tüpte su kaynatarak odanın ısısını yükseltmeye çalıştık. Mahrumiyet bölgesi gibiydi. Eğer erzakınız, malzemeniz yoksa ciddi sıkıntı. Araba çıkamıyor, ambulans bile neredeyse sokağa giremeyecek düzeyde. Kar küreme araçlarını görmedik hiç, bir-iki gün sonra bir kere geçtiler, o kadar. Ama çalışırlarken de kalifiye değiller, ne yaptığını bilmez bir şekilde kar kürüyorlar, yolun ortasına doğru mesela. Bu arada, açılan yollar o kadar engebeli ki, en ufak bir ara yolda bile durum böyle.

Çocuğunuz var mı, o nasıl etkilendi bu olanlardan?

Evet, küçük bir çocuğum var, sekiz yaşında. Çok şaşırdı, çok sıkıldı, eğlemesi zor küçük çocukları. Ama dediğim gibi, oralara gelemedik, hepimiz oksijen tüpünün peşine düştük.

Şimdi durum nasıl?

6 Şubat akşamı, 7 sularında elektrik geldi, doğalgaz da aynı şekilde. Ara ara kesinti olacağı söylendi, ama şimdilik bir şey yok. Dediğim gibi, elektrik bir kez 21 saat, bir kez de 24 saat gitti, toplam 45 saat, ama doğalgaz dört gün boyunca hiç gelmedi.

Sanki halk gerçekdışı söylenti çıkarıyormuş imajı veriliyor. Ama gerçek ortada. “Kar felâketi” diyorlar! 14 yıldır Isparta’dayım. Daha önce kar yağdığında böyle bir şey yaşamadık.

Bir Ispartalı sonunda yetkililere ulaşabildiğinde, “ne olacak, bir gün bekleseniz ölecek misiniz” yanıtı aldığını söylemişti. Siz yetkililere ulaşmaya çalıştınız mı, nasıl karşılık aldınız?

Elektriklerimiz yokken bize “Işıkkent’te arıza yok” dendi. Dördüncü günün sonunda da bizi Kredi Yurtlar Kurumu’na yönlendirip, orada yardımcı olabileceklerini söylediler. Ama anneannem yatalak, onu bu şartlarda indirip kaldırmamız mümkün mü? “Herhalde bu sefer kafamıza powerbank falan atacaklar” dedik. (gülüyor) Sonuç olarak, bir çözüm üretmediler.

Resmi açıklamalarda “afet” vurgusu var. Isparta’ya daha önce kar yağdığında böyle şeyler yaşanır mıydı?

Halktan öylesine uzak bir yaşam şekli var ki, sanki halk gerçekdışı söylenti yayıyormuş gibi bir imaj veriliyor. Ama gerçek ortada. “Kar felâketi” diyorlar! 14 yıldır Isparta’dayım, daha önce kar yağdığında böyle bir şey yaşamadık. Evet, doğru, çok kar yağdı, ama o kadar da abartılacak gibi değil. Ana arterleri açamadılar ya! İki-üç gün sonra, zor zahmet açabildiler. Arabalarını, araçlarını insanlar yollarda bırakıp yürümek zorunda kaldı. Altyapı hiç geliştirilmemiş. Ayrıca, belediye Burdur ve Antalya gibi farklı partilerin elindeki belediyelerden gelen destekleri de kabul etmemiş.

Üstelik tüm bunlar yüzde 127 elektrik zammının üzerine geldi başımıza. Yatalak hastamız için oksijen makinesi ve havalı yatak kullanıyoruz. Bunlar sürekli çalışan şeyler. Geçen ay elektrik faturamız 550 lirayken, bu ay 1060 lira oldu! Bizden bu kadar para alıp böyle bir hizmetsizlik sunmaları kabulümüz değil.

Hukuki yollara başvurmayı düşünüyor musunuz?

Düşünüyorum tabii. Ama bunun toplu, kolektif olması dengeyi değiştirir, yoksa tek başına mücadelenin bir esprisi yok.

EMO İSTANBUL ŞUBE BAŞKANI CEMİL KOCATEPE

Elektrik temel bir insan hakkıdır, ticareti yapılamaz

2022 yılında Isparta gibi bir şehrin günlerce elektriksiz kalmasının nedenini hava soğukluğu, kar yağışı gibi meteorolojik hadiselerle gerekçelendirmek mümkün mü? Elektriksizliğin nedeni neydi?

Cemil Kocatepe: Hava doğal olarak soğur, kar fırtınası da olur. Ama niye geçmişte bu gibi durumlarda böyle şeyler olmuyordu ya da olduğunda bu denli büyük çaplı olmuyordu? Bugün olmasının nedenini özelleştirmede aramalıyız. Gerekli bakımların, yatırımların zamanında ve doğru yapılmadığı görülüyor. Enerjisi yıllardır özelleştirilmiş bir yerde halen havai hatlardan şehre elektrik veriliyor. Havai hatlar şehirlerarası olabilir, ama şehrin içinde bunlar yer altına alınmalıdır. Yeraltına aldığınızda hatları fırtınadan, kardan, diğer afetlerden en az etkilenir hale getirmiş olursunuz. Isparta’da aslında bütün bir sistemin makyajı dökülüyor, bunu görüyoruz.

Cemil Kocatepe

Makyaj nasıl dökülüyor?

“Özelleştirmeyle her şeyi güzelleştireceğiz” demişlerdi. 1980’li-90’lı yıllarda bu konu gündeme geldiğinde özelleştirmelerin ülkeye çok büyük zararlar vereceğini, hizmet kalitesinin düşürüleceğini ısrarla söyledik. Ama ne yaptılar? Kötü yönetimlerle kurumların içini boşalttılar, bilhassa elektrik kurumunu toplumla karşı karşıya getirdiler. Çok iyi hatırlıyorum, 12 Eylül’den sonra Türkiye Elektrik Kurumu’nun (TKE) başına Et ve Balık Kurumu’nun genel müdürünü atamışlardı. Bu süreç öyle başladı. Kötü yönetimlerle kurumun içini boşalttıktan sonra, bunu özelleştirmeye gerekçe yaptılar. “Yatırımlarımızla kaliteli, ucuz elektrik alacaksınız” dediler. Bugün geldiğimiz nokta elektriksizlik, mum ışığında yaşam, donan bir şehir… Öte yandan, karşılanamayan elektrik faturaları. Yaşananlar gerek enerji açısından, gerek iktidarın genel olarak yönetimi açısından büyük bir çöküşü gösteriyor,

Isparta’daki elektrik kesintisi, faturalara yansıyan fahiş zamlar ve ocak ayının sonlarına doğru İran’dan gelen doğalgazda yaşanan kesinti gerekçesiyle sanayi bölgelerinin önce gazının, sonra elektriklerinin kesilmesi… Tüm bunlar arasında nasıl bir ilişki var?

Hepsi bir bütün. Hepsi özel şirketlerin kâr hırsı yüzünden. Çorlu tren kazasını hatırlayalım. Oradaki problem neydi? Rayları, demiryolu sistemini kontrol eden yol bekçilerini işten çıkarmışlardı. O insanlar görevde olsa o kaza ve ölümler meydana gelmeyecekti. Bugün Isparta’da yaşananlar da benzer. Çorlu tren kazasında o yolda nasıl menfezdeki boşluk görülmediyse Isparta’da da iletim hatlarındaki cıvataların söküldüğü, havai hatların direklerinde bir hata olduğu ya da tellerin bağlantısında sorun olduğu görülmedi.

Elektrik hatları, trafolar insan gözüyle, eliyle yapılıyor sonuçta. O gördüğümüz büyük iletim hatlarının hepsi tek tek cıvatayla sıkılarak yapılıyor, tek tek kontrol edildikten sonra akım veriliyor. Çünkü hatlar 150-180 bin W elektrik taşıyor. Bunu taşırken sürekli titreşiyor, rüzgâr yüküne maruz kalıyorlar. Mühendisler tüm bunları hesaplayıp direkleri yapıyor. Cıvatalar gevşeyebilir, başka şeyler olabilir. Bu yüzden bakımların vaktinde yapılması şart. Cıvatalar çalınabiliyor örneğin. Bakacaksınız, bakımını yapacaksınız. Tek tek gezerseniz bunları görür, eksikleri giderirsiniz. Burada eksiklik varsa denetimde vardır.

İran’dan doğalgazın kesildiği günlerde de kâğıt gibi yıkılmış direkleri gördük, hatırlayın. Hepsi bu tür hizmetlerin yapılmamasından kaynaklı. Çünkü yeterli personel istihdam edilmiyor, mühendislere, teknik elemanlara iş vermiyorlar. Isparta’da yaşananların nedeni bu: “Az elemanla çok iş yapalım, çok kâr edelim” mantığı.

Isparta’da elektrik dağıtımını tekelinde bulunduran özel şirketin maliyeti düşürme, yani kârını maksimize etme derdi mi yaşananların ana nedeni?

Tabii. TEİAŞ’ın (Türkiye Elektrik İletim Anonim Şirketi) kârlılığını artırıp satmak istediler. Neyi satıyorsunuz! TEİAŞ elektriğin beynidir, kalbidir. Onu sattığınızda beyninizi, kalbinizi satmış olursunuz. Bize TEİAŞ’ın kârlılığı değil, hizmeti gerekiyor. Kâr etmeyecek orası, kâr ediyorsa bu işte bir yanlışlık vardır zaten. Bir kamu kuruluşu kâr üzerine kurulamaz, topluma hizmet üzerine kurulur, giderlerini karşılayacak bedelleri alır. Bunun dışında bir şey olamaz. Toplum özelleştirmenin sonuçlarını çok ağır şekilde yaşıyor. Bugüne kadar bizi anlamakta zorlandılar, gözlerini kapadılar, ama bundan sonra buna karşı duracaklardır. Çünkü Isparta özelinde de görüyoruz ki, binlerce insanın elektriksiz kalmasının, donmasının temelinde yatan şey özelleştirmedir.

Elektrik çağında dört-beş günlük elektrik kesintisi yaşanamaz. Neymiş, vali alınmış görevden. Ne valisi, komple kendilerinin değişmesi lâzım. Enerji üzerinden soygun yapılıyor. Toplum hem zamlarla mali olarak soyuluyor, hem de elektrik alamıyor. Türkiye’nin elektrik sağlayamama gibi bir sorunu olamaz. Bu ülkenin mühendis, teknik eleman problemi yok ki, ama kâr edeceğim diye istihdamı kısma, gerekli yatırımları zamanında yapmama durumu var.

Çorlu tren kazasını hatırlayalım. Rayları, sistemi kontrol eden bekçileri işten çıkarmışlardı. O insanlar görevde olsa o kaza ve ölümler olmayacaktı. Isparta’da yaşanan da benzer. İletim hatlarındaki cıvataların söküldüğü, havai hatların direklerinde, tellerin bağlantısında sorun olduğu görülmedi.

Elektriğin üretim-dağıtım-denetim aşamaları nasıl işliyor?

Meşhur beşli yandaş şirketlerin denetiminde her şey. Isparta’da da onlar var: Cengiz-Limak-Kolin. Üretimde de hâkimler, dağıtımda da. Toplum enerji üzerinden soyuluyor. Türkiye tarihinde bu kadar zam görülmemiştir.

Denetim konusuna gelince. Dağıtım firmalarını denetleyen Türkiye Elektrik Dağıtım A.Ş. (TEDAŞ). TEDAŞ kamu kuruluşu, ama dağıtım firmalarının yönetimini özelleştirmek için 2020’de torba yasayla bazı maddeler geçirildi. Buna göre, özel bir firma özel firmayı denetleyecek! Bu tıpkı Yapı Denetim Sistemi’ne benziyor. Bu sistemin nasıl işlediği ortada. Müteahhitten para alan bir “denetçinin” yapıyı denetlemesi bekleniyor. Bir denetçi denetlediği yerden para alamaz. Denetçinin ücretini kamu karşılayacaktır ki, kamu adına denetim yapsın. Denetim toplum çıkarını gözetmek zorundadır. Biz EMO olarak bağımsızız, kimseye müdanamız yoktur, iktidar-muhalefet diye bakmayız. Çünkü dayanağımız üyelerimizden gelen aidattır, mesleki denetim bedelleridir. Onun için de gerçeği açıklıkla söyleriz, mesleğimizde yapılan yanlışları toplum adına açıkça ifade ederiz. Şimdi, bu şirketleri denetleyecek kurum TEDAŞ. Ama ne denetliyor, ne rapor açıklıyor. Firmaların faaliyet raporu yok ortada, hiçbirinin gelir giderlerini bilmiyoruz. Biz sadece faturalar üzerinden dağıtım bedeli ödüyoruz. O dağıtım bedelinin yanı sıra Elektrik Üretim Anonim Şirketi’nin (EÜAŞ) bu şirketlere ocak ayı itibariyle 32 kuruştan elektrik sattığını, onların da bunu en ucuz 79 kuruşa –enerji bedeli olarak– topluma sattıklarını biliyoruz. Aradaki kârı dağıtım firmaları alıyor, bunu da sağlayan iktidardır, Elektrik Piyasası Düzenleme Kurumu’dur (EPDK). Fiyatlandırmayı yapan, bu sistemi denetleyen kuruluştur EPDK. Özelleştirmenin kuruluşudur bunlar. Kamu kuruluşlarıdır sözüm ona, ama kamusal bir anlayışla değil özelleştirme mantığıyla çalışma yapan kuruluşlardır. Kamunun taleplerinden çok, özel firmalardan gelen taleplere cevap veriyorlar.

EMO 6 Şubat’ta yaptığı basın açıklamasında, dağıtımın denetiminin özel şirketlere devriyle bütün ülkenin akıbetinin Isparta gibi olacağı uyarısı yaptı. Bu ne anlama geliyor?

Bugün denetim kamuda olduğu halde doğru dürüst denetim yapılamıyor. TEDAŞ kamu kuruluşu olmasına rağmen orada çalışan meslektaşlarımız üzerinde özelleştirmenin baskısı var. Bütün mantık şirketleri korumak üzerine kurulunca, denetimi özelleştirdiğiniz zaman, biraz önce bahsettiğim Yapı Denetim Sistemi gibi, bu firmaları nasıl denetleyeceksiniz? Dağıtımın ve denetimin tümüyle kamulaştırılması lâzım.

Bugün Isparta’da yaşananlar yarın her yerde yaşanabilir. 20 Ocak’ta sanayinin elektriği kesildi. Milyarlarca dolar kaybetti ülke. Olacak iş mi? İran’dan gelen gaz Türkiye’nin günlük tüketiminin yüzde 10’unu karşılıyor. “100 bin MW kurulu gücümüz var” diye övünüyorlar. Türkiye’nin bugünlerdeki tüketimi 42-43 bin MW. Peki, niye karşılayamadın da elektriği kestin? Enerji üzerinden ne kadar kötü yönetildiğimizi görüyoruz. 100 bin MW kurulu güç var, “bizden önce mumla yaşanıyordu” diye övünülüyor, ama Türkiye elektriksiz kalıyor, insanlar soğukta donuyor, sanayinin elektriği bir hafta kesiliyor, ülke yoksullaşıyor.

Türkiye’nin kurulu gücü tüketiminden bu kadar fazlaysa, elektrik kesintileriyle su yüzüne çıkan bu çelişki nasıl açıklanabilir?

Dediğim gibi, “100 bin MW kurulu güç oluşturuldu” deniyor, ama 40 bin MW’ı karşılayamayan bir sistem kuruldu. Bu da demek oluyor ki, sistem planlı değil, sadece sermayeye para aktarmak için kurulmuş. Planlı olmadığı için elektrik veremiyor. Bu da enerjinin yönetilemediğini, kötü yönetildiğini, makyajın döküldüğünü gösteriyor. Aslında makyaj da değil, içeriden çürümüş artık. Şu anda ülke yönetiminin hali pürmelâlini görüyoruz enerji üzerinden. Ülkeye büyük maliyetler üretiyor, büyük zarar veriyorlar. Bir an önce bu yönetimlerin gitmesi lâzım, yoksa çok daha zorluk yaşayacağız.

Bu konuda en acil ne yapılmalı?

En acil yapılması gerekenler şunlar: Bütün bu firmaların personel açığını tamamlaması lâzım. Yatırımların zamanında, doğru, eksiksiz yapılması lâzım. TEDAŞ’ın doğru düzgün denetim yapması, denetim raporlarının da derhal kamuya açıklanması lâzım. Acil olarak yapılması gerekenler bunlar.

Isparta özelinde konuşursak. Şehrin içinde havai hatlar kabul edilemez. Birçok kişinin evindeki cihazlar yandı, bunların tazminatını ödemek zorundalar. İstanbul’da hatırlarsanız, yollar kapandı ve araçların yol geçiş paralarını geri ödediler. Ayıp ya! Alın o parayı başınıza çalın. Öyle şey mi olur? Beni iki gün yolda bırakmışsın. Şimdi de dört gün elektriksiz bıraktın insanları. Bunun bedeli ağırdır, tazminatını ödemek zorundasınız.

Tabii bu saydıklarım acil olarak yapılması gerekenler. Ama en temelde, elektriğin ticari bir alan olmaktan hemen çıkması lâzım. Elektrik temel bir insan hakkıdır, ticareti yapılamaz. Sistemin bütününün kamu eliyle, kamusal anlayışla dönüştürülmesi gerek. Bu anlayış olmazsa yarın İstanbul’da da, Ankara’da da, her yerde Isparta’da olan şey olacaktır.

ISPARTA BARO BAŞKANI ÜNSAL ÇANKAYA

Tepki somut adımlara çevrilmeli

Isparta’da yaşanan elektrik kesintisinden mağdur olanlar zararlarını şirket ya da devletten talep edebilir mi? Bunun hukuki yolu nedir?

Ünsal Çankaya: Baromuzun Çevre ve Şehircilik Komisyonu bu konuda bir çalışma yaptı. Vatandaşların tazminat hakkına yönelik izlemeleri gereken ya da izlemeleri mümkün olan yolları izah eden bir açıklama da yaptık. Elektrik kesintisinin kentlerde 10 saati aşması durumunda vatandaşa tazminat hakkı doğuyor. Tazminat hakkı için Akdeniz Elektrik Dağıtım A.Ş.’ye başvurulması gerekiyor. Akdeniz Elektrik Dağıtım A.Ş. 10 gün içinde talebinize cevap vermez ya da talebinizi kabul etmez veya yapması gereken incelemeyi yapmazsa CİMER’e ya da Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu’na başvurabiliyorsunuz. Oradan da bir sonuç alınamadığı takdirde, Tüketici Hakem Heyeti ya da tüketici mahkemelerine gitmek mümkün. Bu, kent için 10 saati aşan elektrik kesintisinde abonenin hak etmiş olduğu tazminata ilişkin.

Bir diğer husus da uzun süreli elektrik kesintisinden ya da dalgalı elektrikten kaynaklı elektrikli ve elektronik aletlerin bozulmasına ilişkin. Bu sorunla ilgili de Akdeniz Elektrik Dağıtım A.Ş.’ye başvurulacak. Şirket 10 gün içinde başvuruyu inceleyip zararınızı gidermek zorunda. Gidermediği takdirde Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu’na başvuruluyor. Bütün bunlardan sonuç alınamadığı takdirde, yine tüketici mahkemelerine ve Tüketici Hakem Heyeti’ne başvurmak mümkün. Bu konuda baromuza başvuran, destek isteyenler oldu. Onlara yardımcı olmaya çalışıyoruz.

Kolektif bir hak arama talebine dönüşür mü bu?

Her abonenin bireysel hakkından bahsediyoruz. Tek dilekçeyle yüzlerce kişinin zararını talep etmemiz mümkün değil. Her kişinin kendi hakkını savunması gerekiyor. Ama tabii ki örnek dilekçelerle, vatandaşa yardımcı olarak herkesin kendi hakkını aramasını sağlamamız lâzım. Ne kadar çok kişi bireysel olarak bu yola başvurursa o kadar yaygınlaşır, böylece kolektif bir talebe dönüşmüş olur. Bu yüzden net bir şey söyleyemiyorum. Tepki var, ama vatandaşlar bu tepkiyi somut adımlara çevirmeyi, buna vakit ayırmayı, bununla uğraşmayı ne kadar tercih edecekler, bilemiyorum.

Elektrik çağında dört-beş günlük elektrik kesintisi yaşanamaz. Neymiş, vali alınmış görevden. Ne valisi, komple kendilerinin değişmesi lâzım. Enerji üzerinden bir soygun yapılıyor. Toplum hem zamlarla mali olarak soyuluyor hem de elektrik alamıyor.

Yaşanan mağduriyette belediyenin sorumluluğu nedir?

Dağıtım özel bir şirkette olduğu için dağıtımın kalitesinden ve sürekliliğinden kendileri sorumlu. Burada belediyenin sorumluluğundan bahsetmek mümkün değil. Belediye elektrik firması gidip o direkleri tamir etsin diye değil, kendi görevi gereği zaten yolları açıp her noktaya sağlıklı ulaşımı sağlamakla yükümlü. Bu noktada aksamalar yaşandı mı, yaşandı. Vatandaşlar da şikâyetçi oldu, biz de gözlemledik. Ana yollarda olmasa da ara yollara uzun süre girmek mümkün olmadı, araçlar geçmekte zorlandı.

Ispartalılara bir çağrınız var mı?

Isparta’da yaşanan durum aslında bize hizmet sağlamakla yükümlü firmaların, bu hizmeti sağlıklı vermediğini gösteriyor. Üstelik bu hizmet lüks tüketim de değil, hayatımızı idame ettirebilmemiz için bize verilmesi zorunlu bir hizmet. Bu hizmetlerin sağlıklı verilebilmesi için hakkımızı aramamız gerekiyor. Vatandaşın vakit ayırıp zararın giderilmesini talep etmesi, yasal yollara başvurması en büyük denetim mekanizmasıdır aslında. Bunun peşinden gitmezlerse, buradan doğan tazminat haklarını “işime gücüme bakayım, bununla uğraşmayayım” diye ötelerlerse bu tür aksaklıkları çok fazla yaşarız. Ama bu konuda haklarının peşine düşer, tazminatları şirketlerden ister ve alırlarsa esas caydırıcı olacak budur. Bunu yapmamız lâzım. Umarım vatandaşlarımız bu konuda sadece sosyal medyada ya da birbirleriyle oturup konuşurken şikâyet etmekle sınırlı kalmaz, yasal haklarını da arayarak bu şikâyetlerini eyleme dönüştürürler.

^