14 MAYIS SEÇİMLERİ –YEŞİL SOL PARTİ GAZİANTEP ADAYI SEVDA KARACA

Söyleşi: Dilek Omaklılar
10 Mayıs 2023
SATIRBAŞLARI

Antep nasıl bir yer? Nasıl bir sosyal, siyasal tablo var şehirde?

Sevda Karaca: Antep her bakımdan sınıf çelişkisinin kilit kentlerinden biri. Bir yanda ülkenin ihracat rekorları kıran patronları, diğer yanda yoksulluk, borç, işsizlik, eğitimsizlik rekoru kıran büyük bir emekçi halk yığını. Bu sınıf çelişkisinin tüm karakteristik özellikleri gündelik hayata da sirayet etmiş durumda. İki milyon nüfuslu kentin kabaca dörtte üçü işçi ailelerinden oluşuyor.

Antep’in tüm yoksul mahallelerinde dar sokaklarda sıvasız iki-üç katlı evlerde büyük bir yaşam mücadelesi verenler, sabahın ilk saatlerinde işçi duraklarında yığınlar halinde servise binip günde on saat üç kuruş paraya ömür tüketiyor. Ücretler düşük, geçime yetmiyor. Gaziantep en çok kredi borcu olan kentler arasında. İnsanlar saatlerce alın teri döküp yine de borçla yaşıyor.

Antep kayıt dışı çalışmanın en yaygın olduğu kentlerden biri aynı zamanda. Kentte her üç kişiden biri sigortasız, güvencesiz. Derin bir hane yoksulluğuyla da birleşince çocuk işçilik oldukça yaygın. Örneğin, 90’lı yıllarda halı dokuma sanayiinin merkezi Ünaldı’da, bugün eski tezgâhların yerini konfeksiyon atölyeleri almış durumda. Çalışma dokuz-on yaşlarında başlıyor. Ünaldı’da göçmen emeği de yoğun. Suriye savaşının ardından gelen göçmenler kayıt dışı çalıştırılıyor. Koşullar ağır. Günde ortalama 12 saat, haftada 72 saat. Sigorta yok, iş güvenliği yok. Ücretler asgari ücretin altına bile düşüyor.

İki milyon nüfuslu kentin dörtte üçü işçi aileleri. Her üç kişiden biri sigortasız, güvencesiz. Kadınlarda işsizlik çok yüksek. Evlerde fıstık kırarak, ayakkabı-terlik tabanı yapıştırarak eve giren ekmeği büyütmeye çalışıyorlar. Çamaşır makinesi olmadığı için altı, yedi, sekiz nüfusun çamaşırını elinde yıkamak zorunda olan, ucuz ekmek için öte mahalleye saatlerce yürüyüp sıra bekleyen kadınlar var.

Kadınlarda işsizlik oranı çok yüksek, fabrikaların uzantısı haline gelen evlerde sakız sararak, fıstık kırarak, ayakkabı-terlik tabanı yapıştırarak, ot yolmaya, çapaya giderek eve giren ekmeği büyütmeye çalışıyorlar. Akdere’de, Vatan’da 2023 senesinde evinde halen çamaşır makinesi olmadığı için altı, yedi, sekiz nüfusun çamaşırını elinde yıkamak zorunda olan, ucuz ekmek için öte mahalleye saatlerce yürüyüp sıra bekleyen kadınlar var.

Sosyal yardımlara mahkûm edilmiş büyük bir kent nüfusundan söz ediyoruz. Geçmişin Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Şahin iki dönemdir burada belediye başkanı. AKP’nin yardımlarla kent yoksullarını kendisine bağımlı kılma politikasının en deneyimli isimlerinden biri Şahin. O ve AKP’nin sırtını yasladığı patronlar açısından bu bağımlılık ilişkisiyle siyaseti belirleme çabası seçim sürecinde de kendini alabildiğine gösteriyor. İnsanlar aldıkları sosyal yardımların kesileceği tehdidiyle karşı karşıya bırakılıyor. Ki, bu derece yoksullaştırılmış bir halk için bu sosyal yardımlar çok hayati bir yerde duruyor maalesef. Açlıkla terbiye edilmek işte böyle bir şey.

Antep büyük bir emek kenti olduğu kadar büyük bir göç kenti de. Türkler, Kürtler, Araplar ve Çerkesler birlikte yaşıyor. Farklı inanç grupları yıllardır yan yana hayat sürdürüyor. Kürt illerinden göçler her ne kadar ekonomik kaynaklı olsa da, savaş politikaları, Kürt kimliğinin inkârının yarattığı sorunlar, Kürt halkının siyasi iradesinin tanınmaması, hatta ötesinde bu iradenin baskılarla zapturapt altına alınması bu göçü politik bir zemine oturtuyor.

Tekstil, dokuma işçilerinin ciğerleri hav dolu yaşamasının, parmak uçlarındaki nasırlar kırıldığındaki acının, her krizde işsiz kalma korkusunun, üç kuruş fazla ücret için şehir şehir, fabrika fabrika dolaşmak zorunda kalmasının ne demek olduğunu kendi hayatımdan biliyorum.

Antep’in en yoksul mahallelerinde Kürt ve Türk emekçileri, Suriyeli emekçiler yan yana asgarinin de asgarisi bir yaşama mahkûm edilme konusunda ortaklar. Bant başındaki sömürüde ortaklar. En küçük bir hak talebi için seslerini yükselttiklerinde devletin gadrine uğrama konusunda ortaklar.

Bu ortaklığı, birbirini anlama ve dinleme olanaklarını artırarak, yaratılmaya çalışılan milliyetçi hezeyanların dışına çıkarak, bu kentte özel olarak örgütlenen ırkçı saiklerin dışına çıkarak daha açık hale getirmeliyiz. Emek ve Özgürlük İttifakı bu açıdan bir ortaklık, bir kardeşlik zemini. Birlikte mücadele araçlarının gelişmesini sağlayacak tek seçenek. Bunu Kürde de, Türke de, Suriyeliye de, Çerkese de anlatmamız lâzım.

Özetlersek, işçi sınıfı ile sermaye sınıfı arasındaki temel çelişki etrafında dallanıp budaklanan cinsiyet eşitsizliği, ulusal eşitsizlikler ve gençlerin geleceksiz bırakılması gibi bir dizi temel sorun. Antep’teki tablo böyle.

Sevda Karaca

Neden Antep’ten adaysınız? Adaylık süreci nasıl gelişti?

Annem, babam tekstil işçisi. Adana’da doğdum, bu ülkede tekstil işkolunun yaygın olduğu hemen hemen tüm kentlerde yaşam sürdük, Antep de dahil. Tekstil, dokuma işçilerinin kirpikleri ve ciğerleri hav dolu yaşamasının, parmak uçlarındaki nasırlar kırıldığındaki acının, her krizde işsiz kalma korkusunun, üç kuruş fazla ücret alabilmek için şehir şehir, fabrika fabrika dolaşmak zorunda kalmasının, çocukları birbirlerine emanet ederek mesai yapmalarının ne demek olduğunu kendi hayatımdan biliyorum. Annemin en büyük hayaliydi, beni okutacak ve işçi yapmayacaktı. Binbir emekle beni okuttu. Şimdi hiçbir tekstil işçisi kadının çocuklarını okutup başka bir hayat sürmelerine imkân yaratması koşulu kalmamış durumda neredeyse.

Antep’teki seçmen sayısı 1 milyon 200 binin üzerinde. 2018 seçimlerinde oy kullanmayan 177 bin kişi var. Bu seçimde ilk defa oy kullanacak seçmen sayısı ise 120 bin. 18-23 yaş arasındaki gençlerin Antep toplam seçmeni içindeki oranı yüzde 11 civarında.

Ben 16 yaşımda işçi sınıfının partisinde, Emek Partisi’nde örgütlenmeyi, daha sonrasında işçi sınıfının gazetesi Evrensel’de çalışmayı tercih ettim. Emeğin her halini yansıtmaya çalışan, ama özellikle de kadın işçilerin mücadelesinden beslenen bir gazetecilik okulu oldu Evrensel benim için. Emekçi kadınların mücadelesine hem yaşam hikâyemin zorunlu bir sonucu olarak hem de Ekmek ve Gül’ün birikimiyle dahil oldum.

Ekmek ve Gül, bugün ülkenin dört bir yanında kadın grupları olan, önceliği işçi ve emekçi kadınların daha iyi bir yaşam mücadelesine veren bir örgütlenme aracı. Uzun yıllardır emek ve kadın haberciliği yapıyorum, ayrıca hep kadın mücadelesinde yer aldım. Emek ve Özgürlük İttifakı bir mücadele ittifakı; halkların, işçilerin, emekçilerin, kadınların ve gençlerin mücadele birikimlerinin yer bulduğu tek ittifak. Tüm bunlar hem bir emek şehri olan hem de cinsiyete dayalı çelişki ve sorunların çok derin yaşandığı Antep’te Emek ve Özgürlük İttifakı’nın seçim partisi olan Yeşil Sol Parti listesinden aday gösterilmeme vesile oldu. Emek ve Özgürlük İttifakı Antep’te Yeşil Sol Parti’nin ilk sırasına patron ve erkek ittifaklarına karşı işçi sınıfından ve kadın mücadelesinden gelen bir kadını koyarak toplam perspektifini ve iddiasını ortaya koydu diye düşünüyorum.

Nasıl bir kampanya yürütüyorsunuz? Öncelikleriniz neler, hangi kesimler?

Antep Emek ve Özgürlük İttifakı bileşenlerinin çok uzun yıllardır kentin emek mücadelesinde, Kürt halkının eşitlik ve özgürlük mücadelesinde, kadın mücadelesinde yan yana durduğu ve büyük baskılara rağmen mücadele dinamiği olma gücünü sürdürdüğü bir kent. Dolayısıyla, seçim çalışmaları aday listelerinin açıklandığı 9 Nisan’dan çok daha öncesine dayanıyor. Biz de listelerin açıklanmasının ardından kentin en yoksul mahallelerinde –ki bunlar ağırlıklı olarak Kürt halkının yaşadığı mahalleler aynı zamanda– sabahın erken saatlerinde işçi duraklarından başlayarak geceyarılarına kadar sokak sokak çalışmaya başladık. Önceliğimiz bu kentteki işçi ve emekçilere ulaşmak oldu. Önyargıları yıkmak, dertleri konuşmak, çözüm umudunu büyütmek için hiç imtina etmeden tüm kapıları çaldık.

Sabahları şehrin üretim merkezleri olan organize sanayi bölgelerine giden işçi servislerini karşıladık. Akşamları, iş çıkışı işçiler evlerinde, gittikleri kahvelerde yine bizi gördüler. Önyargılar bir süre sonra yerini “Siz geçen sabah da bizim duraktaydınız, geçen sabah sizi organize girişinde gördük, geçen gün bizim fabrikanın oradan video yayınlamıştınız” sözlerine ve kulak kabartmaya, tartışmaya, açık yürekli bir biçimde soru sormaya bıraktı. Kahvehanelerde, derneklerde, seçim bürolarında, sokaklarda buluşmalar, toplantılar yaptık. Seçim bürolarımızın açılışları özellikle genç arkadaşlarımızın coşkusuyla mitinge dönüştü. Bu bir tesadüf değil.

Antep’teki seçmen sayısı 1 milyon 200 binin üzerinde. 2018 seçimlerinde oy kullanmayan 177 bin kişi var. Bu seçimde ilk defa oy kullanacak seçmen sayısı ise 120 bin. 18-23 yaş arasındaki gençlerin Antep toplam seçmeni içindeki oranı yüzde 11 civarında. Gençlerin belirleyiciliği çok önemli. Caddelerin bir ucundan diğer ucuna volta atmaktan, boş zamanlarında güvercin uçurmaktan, uyuşturucu çetelerinin hedefi haline gelmekten başka bir olanağın sunulmadığı gençlerin siyasete katılma kanallarını açıyor Emek ve Özgürlük İttifakı. Bu birilerinin onlar adına yapacağı bir şey değil.

Çalışmamızın güç aldığı bir diğer kesim, bu kentin tüm sorunlarına hâkim olan ve bilimsel ve halkçı çözümün de en temel örgütlü gücü olan emek ve meslek örgütleri. Yaptığımız buluşmalarda bize kente ilişkin hem çok önemli notlar aktardılar hem de sorunların ortak çözümü için dayanak noktası oluşturdular. Yıllardır gazetecilik yapıyorum, özellikle seçim döneminde gazeteci arkadaşlarımın da artan mesaisini, yoğunluklarını çok iyi biliyorum, onların mesaisine yardımcı olmak için buluşmalar yaptık, çalışmalarımızı anlattık, her gün bu kentin tüm yerel basınına bültenler, notlar gönderdik, çok da ilgi gösterdi arkadaşlar, sağolsunlar.

Kadınlarla çok daha özel bir çalışma yapıyorsunuz…

Evet, bu bizim için olmazsa olmaz. Bir yandan da bu kadar erkek egemen bir kentte, kadınların kamusal alanda var olabilmesinin koşullarının bu kadar kısıtlı olduğu bir kentte kadınlarla buluşmak için iğne deliğinden iplik geçirircesine planlar da yapmak durumunda kaldık tabii. Yaşam Antep’te kadınlar için çok ağır. Kadın işsizliğinin ve kadın yoksulluğunun en yüksek olduğu kentlerden biri, ayrıca kadınların toplumsal hayata katılımına ekstra engeller var. Bir kere bu şehir IŞİD’ci cihatçı çetelerin yatağı haline getirilmiş durumda, yoksul mahallelerin her sokağında tarikat cemaat derneklerinin tabelaları dolu, kadınlar kendilerini sokakta güvende hissetmiyor.

Üstelik bu şehir zengin çocuklarının dilediğince davranabildikleri, bunun ezasını da kadınların çektiği bir şehir haline getirilmiş durumda. Antep’te Duygu Delen, Ezgi Alya Yiğit cinayetleri bu durumun iki örneği. İki genç kadın, zengin erkeklerin hukukunun işletildiği bir adaletsizlik sürecinin simge isimleri. Keza Feray Şahin de öyle. Bu kentte kadınlar adaletsizliği iliklerine kadar yaşıyor. Ama karşımızdaki listelerde bu adaletsizlik düzeninin sabık bakanını çıkarmaktan imtina etmiyorlar. Karşımıza Başpınar ve Ünaldı patronları, her suçu işleyip ceza almadan yırtabileceğine emin olan para babalarını çıkarmakta hiçbir beis görmüyorlar. Kadınları hor gören, kadınlara ikinci sınıf yurttaş muamelesi yapanları çıkarmakla övünüyorlar. Sınırları kevgire çevirip Antep’i silahlı cihatçı çetelerle dolduranlar, bu kenti kadınlar için güvensiz bir kent haline getirenler kadınlardan “güvenlik” ve “devletin bekası” için oy istiyor.

Tek adam rejimi başta olmak üzere, pek çok şeyin değişmesi gerektiği gün gibi açık. Burjuva muhalefetin restorasyon programı böylesi köklü bir ihtiyaca yanıt veremez. Biz burjuva siyasetin vaatlere dayalı, halkı edilgen hale getiren yaklaşımından temelden farklıyız. Her sorunu bir mücadele alanı olarak görüyoruz ve iddiamız mücadele kanallarını açmak.

Ayrıca, ev içi yükler çok ağır. Kalabalık nüfuslu ailelerde, evin iaşesi için kısıtlı imkânlar kadınların sırtına ekstra yükler binmesine neden oluyor. Cinderesi’nde bir kadın “Elim evin pisinden çıkmıyor ki kalkıp da geleyim sizin olduğunuz yere” diye özetlemişti durumu. Bu nedenle mahallelerde ev toplantıları, kapı önü buluşmaları, ekmek sırasında, pazar yerlerinde, okul önlerinde yaptığımız buluşmalar çok kıymetli bizim için.

Bunun dışında seçim çalışmasına çok yürekten, çok emektarca katılan çok sayıda kadın arkadaşımız var. Sabahın erken saatlerinden geceyarılarına kadar sokaklarda olup, çoluğu çocuğu telefonla idare ederek canla başla çalışan, ev ev gezen, programlarımızı düzenleyen, aksama olmasın diye müthiş bir çaba gösteren kadınlar. Hepsine ayrı ayrı müteşekkirim. Hepsi aynı derdin taşıyanı. Devletin tüm kurumlarını ve kaynaklarını kendisine dayanak yapanlar gibi olanaklarımız yok bizim, ama çok daha önemli bir gücümüz var: Bu şehrin emektar kadınları, haklarına ve hayatlarına sahip çıkan kadınları…

YSP kadın bürosu açılışı Antepli seçmen kadınlardan yoğun ilgi gördü

Nasıl bir sonuç öngörüyorsunuz? Antep’te ve ülke genelinde kapsamlı bir değişime yol verecek bir sonuç elde edebilecek misiniz?

Bu seçimlerin tarihi bir seçim olduğu gerçeğinin herkes farkında. Çok farklı ittifaklar kuruldu ve çok farklı dengeler oluştu. Her cephenin bir stratejisi var. Tabii bir de deprem gibi çok büyük bir felâketin hemen peşisıra başladı seçim süreci. Bütün bunlar birlikte düşünüldüğünde, açık söylemek gerekirse, sonuçları tam olarak öngörülebilecek bir seçim olduğunu düşünmüyorum. Fakat her yönüyle umut taşıyan bir seçim olduğu da tartışmasız.

AKP’nin 21 yılda yarattığı korku düzeni ve tek adam rejimi başta olmak üzere, pek çok şeyin değişmesi gerektiği gün gibi açık. Bunun karşısında burjuva muhalefetin restorasyon programı böylesi köklü bir ihtiyaca yanıt veremez. Biz burjuva siyasetin vaatlere dayalı, halkı edilgen hale getiren yaklaşımından temelden farklıyız. Bizim dilimizden “Şunu yapacağız, bunu yapacağız” cümleleri çıkmıyor örneğin, değişim ihtiyacı gerektiren her sorunu bir mücadele alanı olarak görüyoruz ve iddiamız bu mücadele kanallarını açmak. Meclisi bunun için bir araç olarak görüyoruz. Tek adam iktidarı karşısında Kılıçdaroğlu’na destek açıklaması yapmamızın da sebebi bu, faşizmin inşasına karşı bir kanal açmak. Bu karar elbette Kılıçdaroğlu’nun bir bütün olarak politikalarını desteklediğimiz anlamını taşımıyor. Halkın muhalefetten beklentisi ve ihtiyaç olarak ortaya koyduğu şey, Erdoğan’ın karşısında bütünlüklü bir güç olarak çıkmamızdı. Bu sorumluluk gereği Kılıçdaroğlu’na desteğimizi ifade ettik. Bu karar halkın çıkarlarını gözeterek yapılan siyasete destek, ama bu çıkarların karşısında olanlara da köstek olacağımızın bir göstergesi.

Yalnızca cumhurbaşkanı değişikliği yeterli değil. Yasama organındaki çoğunluğun da AKP’den alınması gerekiyor. Bu nedenle Meclis’e Emek ve Özgürlük İttifakı olarak güçlü girmemiz gerekiyor. Bu konuda çok umutluyum. İnsanların değişim talebinin, yalnızca değiştirmek değil, doğru olanla değiştirmek olduğunu görüyorum. Bu konuda da bizim ittifakımız dışında umut olabilecek bir seçenek yok.

İnsanların seçim sonuçlarına müdahale edilmesine yönelik kaygıları büyük, “Erdoğan’ın seçimle gitmeyeceğine” dair yaygınlaştırılmaya çalışıldığını gözlemlediğimiz bir algı da var. Gaziantep’in iktidar politikaları açısından özgün bir kent olduğunu da düşündüğümüzde, bu kaygıları nasıl değerlendiriyorsunuz, nasıl yanıt veriyorsunuz bu türden korkuları ifade edenlere?

Belki de itidalli bir özgüven şeklinde özetleyebiliriz. Listelerinde 90’lı yıllarda domuz bağlarıyla insanları öldüren çeteleri, adı mafyayla özdeşleşmiş isimleri çıkarmış bir iktidar bloku var karşımızda. Zaten 21 yıldır tüm devlet kurumlarında kadrolaştıklarını biliyoruz. İhtiyaç duyduğunda gayriresmi paramiliter güçleri sahaya salıyorlar. Her türlü provokasyon deneniyor, ki en son Erzurum’da Ekrem İmamoğlu’nun mitingine yapılan saldırıda da gördük. Ama biz zaten yola tüm bunların olasılık dahilinde olduğu bir ortamda çıktığımızın farkındaydık. Buna hazırlıklı olmakla sorumluyduk.

Bu sorumluluğu ezilen, sömürülen tüm kesimlere ulaşmaktan vazgeçmeden, serinkanlılıkla, itidalli davranarak yerine getirmeye çalıştık, çalışıyoruz. Her seferinde de halka yaslanıyoruz, halkımızla birlikte ilerliyoruz. Çünkü iradesine sahip çıkmamız gereken yer orası. Bu da ancak semt semt, mahalle mahalle, köy köy, işyeri işyeri örgütlenmekle mümkün. Biz seçim güvenliğini de bir örgütlülük konusu olarak görüyoruz. Bu nedenle, bu kaygıları dile getiren herkese aynı şeyi söylüyoruz: Mesele sadece oy vermek değil, Emek ve Özgürlük İttifakı’na, Yeşil Sol Parti’ye sadece oy vermek böyle bir tarihi eşikte sorumluluğumuzu yerine getirmek açısından yeterli değil. Hem daha fazla yurttaşın karanlık ittifaklardan kurtarılarak Emek ve Özgürlük İttifakı’na kazanılması hem de sandığa yansıttığımız iradenin korunması gerekiyor. Bunlar hepimizin sorumluluğu. Bunun için elbette partiler gereken sorumlulukları yerine getirecek, ancak her konuda olduğu gibi bu konuda da esas olan halkın gücüdür. Bu güce güvenmenin yenemeyeceği bir korku yok.

^