“İŞÇİYİZ.BİZ”

Söyleşi: Bekir Avcı
6 Ocak 2020
SATIRBAŞLARI

Hem bir haber hem de işçi ağı. Başı patronuyla ya da sendikasıyla belada olan işçilerin yanında bitiyorlar. Çalışma hayatındaki sorunları takip eden, gündeme getiren bir iletişim ağı olarak çalışan işçiyiz.biz’den Emre Öztürk’ü dinliyoruz.

 

Ne zaman, hangi gayeyle kuruldu işçiyiz.biz?

Emre Öztürk: İşçi hareketinin bundan sonraki gelişimini düzenleyebilmek, işçiler arasında bağı güçlendirmek ve onların hem sendikal hem yasal anlamda güçlenip koordine olmasını sağlamak için kuruldu işçiyiz.biz. Henüz bir yıl dolmadı. Hem bir haber ağı hem de bir işçi ağı diye tarif edebiliriz.

Bir haber ve işçi ağından ne anlamalıyız, nasıl çalışıyor ve örgütleniyorsunuz?

Biz şu anda zaten işçi hareketinin içinde çeşitli gruplar ve komitelerle ilişki halindeyiz, işçiyiz.biz de bir tür yeni jenerasyon faaliyeti. İşçilerin burayla ilişki kurması kolay oluyor, sosyal medya gibi iletişim araçları üzerinden müracaatlar oluyor. Örgütlenmeden kastımız da birlik ve hareket. Özellikle genç işçilerin birbirleriyle iletişim kurma biçimi daha çok sosyal medya üzerinden oluyor. İşçiler bu ağlar üzerinden iletişime geçip organize oluyorlar. Biz onların somuta ermiş haliyiz aslında. Ama bunu sadece sosyal medyada bırakmayıp fiiliyata da dökmeye çalışıyoruz.

İşçiyiz.biz hareketsiz kalanları harekete geçirmek için beş duyu organına seslenen bir faaliyet olarak kendisini kurmaya çalışıyor. Düşünün ki bir fabrikada çalışıyor ve bir dizi sorunla boğuşuyorsunuz. O sorunla başa çıkmak için birlik lâzım. Diyelim, bu birlik oluştu. Peki, nasıl ses çıkaracak, başka birliklerle nasıl iletişim kuracak? Bir iletişim aracına ihtiyaç var.

Geleneksel işçi ağlarına mesafeli olduğunuz söylenebilir mi?

Türkiye’deki genel alışkanlıklara bir itirazımız var. Çok şaşaalı kuruluş şölenleri, anmalar, kırkıncı, ellinci yıl organizasyonları yapıldı, ama bunların fiyasko olduğunu görüyoruz. Bizim böyle bir meselemiz yok. Bununla birlikte, bu tabii ki geleneksel örgütlenme araçlarını kullanmayacağız anlamına da gelmiyor. işçiyiz.biz bir iletişim ve birliktelik ağı. Ama şimdiden önüne çeşitli sendikal mücadeleleri koymuş durumda. Bazı sendikaların içinde kendini bir grup olarak tarif etmeye çalışacak, bazı sendikaları da kendisi kuracak. Şu anki yönelimi bu. Örneğin inşaat, tekstil ve turizm sektörlerinde sendikalar kurmayı planlıyoruz.

Neden özellikle bu alanlar?

Bu alanlarda ciddi boşluk var. Şu an varolan tartışmalardan da görüleceği üzere, sendikal hareket –kendini en solda tarif edenler dahil– çok ciddi bir çöküş içerisinde. Bu, sendikaların çöküşü değil, sendikacıların çöküşü. Sendikacılar ve bu sendikacılık anlayışı söz konusu gidişata hizmet etti, ama suçu işçi sınıfına atıyorlar.

Eleştirdiğiniz sendikacılığın sorunları neler?

Mesela ülkede Gezi oluyor, tüm hareketler “gördünüz mü!” diyor. Seçim yoluyla varolan siyasi iktidar geriletiliyor, o güne kadar hiç öyle bir şey gündeme getirmemiş olanlar “gördünüz, halk artık böyle” diyor. Bu, sendikal mücadelede de böyle. Aslında işçi sınıfı çok hareketli, adım atmak istiyor, ama bu adımı bugünkü sendikacılar eliyle yapmak çok zor. En sağından başlarsak, Türk- İş ve Hak-İş örneklerini zaten açık açık görüyoruz. Sola doğru geldiğimizde ise DİSK’te ciddi bir problem olduğunu görüyoruz. Yani bir işçi grubu direnişe geçtiğinde gönül rahatlığıyla “DİSK yanımda olur” diyemiyor. DİSK bir kurumsallık işletiyor ve bunlar birbirini zorluyor.

Sendikal anlayışta şöyle bir problem var: Bir yerde direniş olur, herkes oraya gider, halayını çeker, sonra da oradan ayrılır. Ee, sonra ne olacak? Birinci sorun sendikalaşmak, ikinci sorun ise sendika içi demokrasi. Sendikaların hepsini demokratikleştirmek, kayırmacılık yapmadan örgütlendirmek, birçok eğilimin içinde yer almasını sağlamak lâzım. Ama bu böyle olmadığı için güç kaybı yaşadı sendikalar. Dönüp de “işçiler örgütlenmiyor” denmesine katılmıyorum. Her toplum örgütsüz biraz. Mesela Avrupa’da insanlar seçimde oy kullanmıyor. Her yerde sanki siyasete ilgi çok yüksekmiş de Türkiye’de yerlerde sürünüyormuş gibi bir durum yok. Bu bir gelenek, alışkanlık meselesi, ama bu alışkanlıkları değiştirmek için çok zorladığımız da söylenemez.

İşçiyiz.biz halihazırda kimlerle temasta, sahada nerelere dokunuyor?

Şu anda, özellikle Kocaeli’nden Tekirdağ’a kadar, Türkiye işçi sınıfının en kalabalık olduğu bölgede hareket halindeyiz. Diğer bölgeler işçi sınıfı açısından önemli, ama bu anlamda Türkiye’nin kalbi buralarda atıyor. Ülkenin kaderini değiştirecek olan da, sınıf hareketinin öncülüğünü yapabilecek olan da bu bölge. İstanbul’u da içine alan bu hatta hangi direniş olsa hemen hemen hepsinin yanındayız. Bunun dışında da örgütlenme çalışmalarını hızlandırdığımız bölgeler var tabii.

Hedefimiz işçiler arasında bağ kurmak, bağları güçlendirmek, onların eleştirel sesi olmak, bağımsız kalmak, var olan sendikaların bize yakın ya da uzaklığına bakmaksızın doğru olanı dile getirmek.

İşsizlere ya da “işsiz sınıfına” dair sendikal tutumu nasıl değerlendiriyorsunuz, sizin buraya dair bir çalışmanız var mı?

Önceden Ataması Yapılmayan Öğretmenler Platformu vardı. Bu öğretmenler eğitim sendikalarına katılmaya çalıştıklarında sendikalar arasında “öğretmen değiller şu anda, katılabilirler mi?” diye tartışma çıktı. Bu büyük bir yanlış. Katılabilirler tabii ki… Şu an işsizler konusunda da bir örgütlenmenin önüne geçebilir varolan sendikalar. Çünkü sendikalar yüz yıl önceki gibi olmak zorunda değil. Günümüzde bulundukları çevre içindeki tüm işçi, emekçi hareketinde bir hareket yaratmalılar. Sosyal ve siyasal bir hareket olmaları gerekir. İşsizlerin örgütlenmesine de önayak olmalılar. En azından hedef koyulmalı, “uğraştık, olmadı” denebilmeli. Ama öyle bir hedef de yok. Tabii hakkını yemeyelim, DİSK öğrencilerin ve emeklilerin sendikalaşması için uğraşmıştı. Ne kadar önemli bir karardı bu. 2003’te aldılar o kararı, sanırım 2007’de Öğrenci Gençlik Sendikası ve emeklilerin sendikası kuruldu. Mevzuat bu sendikaları kapatma kararı aldı, ama sonuçta bu bir fikirdi, hattı. Bu hattı zorladılar. Tabii ki Türkiye’de işsizlik konusu siyasi iktidar ve işsizler arasında bırakılabilecek bir şey değil. Olası sorunumuz işsizlik, çalışan işçiyi tehdit eden de işsizlik. Buna sendikaların müdahale etmesi gerek.


İşçiyiz.biz ne yapıyor?

Biz tüm bunları göz önünde bulundurarak yeni bir anlayışı var etmeye çalışıyoruz. Lâkin “biz yeniyiz, yenilikçiyiz” gibi bir iddiamız yok. Yeniden ziyade, bir klasiğin ayağa kaldırılması gerekiyor. Gerçekten de işçiden yola çıkılan, bu dünyayı var eden insanların özne olarak adım attığı, çaba gösterdiği bir birliktelikten, akışkan bir birlikten bahsediyoruz. Biz bunu nereye lâzımsa oraya doğru akıtmayı düşünüyoruz. Yeri gelir Üsküdar’a doğru, yeri gelir Ataşehir ya da Maltepe’ye doğru akar. Bu Aliağa’da da, Aydın’da böyle. Bizim hedefimiz işçiler arasında bağ kurmak, bağları güçlendirmek, onların eleştirel sesi olmak, bağımsız kalmak, varolan sendikaların bize yakın ya da uzaklığına bakmaksızın doğru olanı dile getirmek. Doğru olandan kastım da emekçilerin, işçilerin çıkarlarına uygun kararlar her neyse onlarla doğru yol yürümek. Bunu da ne varolan sendikalar ne varolan belediyeler ne de sermayeye bağımlı şekilde hareket ederek yapmak. Yani bir yol açmaya çalışıyoruz.

Nasıl bir yol?

Bunlar gerçekten büyük sorunlar. “İşçi hareketi neden ilerleyemiyor?” deniyor. İşçi hareketi elinden geleni ardına koymasa bile zaten düzenle, sermayeyle bir kapışma içinde. Zaten yasaların birçoğu yanında değil. Bir de üstüne siyasi iktidar dışında muhalefet öznelerini de karşısına almak zorunda kalıyor. Ayrıca sendikanın içinde bir kapışmaya giriyor. Bu durumda canlı olan bir şey bile çok yaşamaz. işçiyiz.biz hareketsiz kalanları harekete geçirmek için beş duyu organına seslenen bir faaliyet olarak kendini kurmaya çalışıyor. Düşünün ki bir fabrikada çalışıyor ve bir dizi sorunla boğuşuyorsunuz. O sorunla başa çıkmak için birlik lâzım.

Başı patronuyla, sendikasıyla, başkanlarıyla belada olan herkes internette arama çubuğuna “işçiyiz.biz” yazdığında iletişim araçlarına ulaşabilir. Biz de ihtiyacı olduğu anda onun yanında oluruz. Tüm deneyimlerimizle o mücadelenin büyümesi, sonuç alması ve diğer işçilerle birlikteliğini sağlamak için harekete geçeriz.

Diyelim bu birlik oluştu. Peki, nasıl ses çıkaracak, başka birliklerle nasıl iletişim kuracak? Bir iletişim aracına ihtiyaç var. Mesela Ataşehir’de bir mücadele başladı, Üsküdar’daki mücadeleyi de görünce bir nefes alabiliyor, birbirlerinin deneyimlerinden etkileniyorlar. Bu açıdan işçiyiz.biz sadece yazılı bir haber üretimi içinde değil, video ağırlıklı. Çünkü bir yerdeki tartışmayı yazılı olarak anlatmanın çok karşılığı yok, yazılı belgelerin Türkiye siyasetinde yeri zayıf. Her şeyi videoyla göstermek zorundasın. Videoyla göstermediğin hiçbir şeye inanılmıyor. Videoda parmağını sallayan bir sendikacı var, bunu görüyorsun ya da işçilerin bir yerde itirazını dile getirdiğini görüyorsun. O nedenle videonun ön planda olduğu bir yayıncılık yürütüyoruz. Bunu işçiler arasındaki bağ güçlensin diye yapıyoruz. Keza işçiyiz.biz ağı içinde olan işçileri, birbirlerine deneyimlerini aktarmaları için bir araya getiriyoruz. işçiyiz.biz ağı demek, işçilerin ve gönüllülerin buluştuğu bir yer demek. Gönüllüler de işçi hareketi içinde koşturup hem destek hem de haber veriyorlar.

İşçiyiz.biz öncülüğünde gerçekleşen dilekçe eylemi

İşçiyiz.biz’in bir mekânı var mı?

Şu an yok, ama yakında mekânı da olan bir yere dönüşecek. İşçi hareketinin sermaye ve düzen içi siyasetten bağımsız olarak hem mekânlarını, hem iletişim ağlarını, hem de sendika, komite ve meclislerini kuracağız. Bunun koordinasyonunda yer alacağız. Amacımız yeni halkalar oluşturmaya doğru gitmek. Burada esas olan şey, işçiler arasındaki birliği güçlendirmek ve yenilerini oluşturmak.

Adınızda bir sesleniş var: “İşçiyiz biz!” Bu sesleniş kime?

İşçiyiz.biz herkese sesleniyor. İşçi olduğunu sermaye sınıfına, sendikal diplomasiye, düzen içi siyasete, muhalefete ilan ediyor. Çünkü artık Türkiye’de sendikal bürokrasi zor bir alan. Hatta sendikal bürokrasiden biraz daha geride, sendikal diplomasi bizimkisi. Bu dereceye kadar düştü. İşçiyiz.biz ayrıca toplumda işçiler dışındaki kesime de kendisini ilan ediyor. Ücretli emekçi olup küçük burjuva olarak kendini düşünen orta sınıfın alışkanlıklarıyla davranan çok ciddi bir kesim var. Bir yerde işçiler direniyorlar, onlar da işçilerle kendilerini yan yana getirmek yerine kulp takıyorlar.

İşçilerin arasında varolan fiziksel bölünmeyi muhalefet partileri arasındaki bölünmeler izliyor, o AKP’li, MHP’li, HDP’li, CHP’li işçi diye… Biz bu partileri bir sınıf olarak görmüyoruz. Örneğin, AKP’li olmak bir sınıf olmak anlamına gelmez. AKP’li işçiler de var, patronlar da var. Düzen içi muhalefet AKP’li işçileri de hedefe koyuyor. Bu sebeple, tüm bu katman ve tartışmalara “evet, işçiyiz biz” diyoruz. Ve aslında işçiler, işçilerin bir sınıf olduğunu, partisinin ekmek partisi, mücadelesinin de ekmek mücadelesi olduğunu ilan ediyor. Tabii ki iktidara yürüme imkânının olabileceğini de görüyor. Dünyadaki olayları bilimsel çerçevede ele alırsak, bir işçinin sonsuza kadar kendini sömüren sınıfa onay vereceğini düşünmek pek bilimsel sayılmaz.

İşçiler, işçiyiz.biz’e nasıl ulaşır?

Başı patronuyla, sendikasıyla, başkanlarıyla belada olan herkes internette arama çubuğuna “işçiyiz.biz” yazdığında iletişim araçlarına ulaşabilir. Biz de ihtiyacı olduğu anda onun yanında oluruz. Tüm deneyimlerimizle o mücadelenin büyümesi, sonuç alması ve diğer işçilerle birlikteliğini sağlamak için harekete geçeriz.

^