İstanbul’un Anadolu yakasının Emek’i desek yeri. Reks, son yıllarında Rexx… Kadife Sokak’ın hemen girişindeki bu salon, 1870’lerden bugüne, önce tiyatro sahnesi, sonra bir sinema olarak Kadıköy’ün sembollerinden biriydi. Şimdi yıkılma tehdidiyle yüz yüze. Rexx’in mazisine ve istikbaline yakın plan…
3 Aralık 2020’de paylaşılan bir fotoğraf: Önde demir levhalar, arkada aylar önce kapanmış ve yeni seanslarla açılmayı bekleyen Rexx Sineması… Twitter’da binlerce etkileşim alan fotoğraf için herkes benzer şeyler söylüyordu: Nasıl olurdu da bu kadar anıyı içinde barındıran bir tarihsel miras, kentin hafızası bir sinema böyle kaderine terkedilebilirdi?
Bu endişe dolu sorulara sebep olan biraz da benzerlerinin başına gelenlerdi elbette. Yani aslında konumuz biraz Narmanlı Han, biraz AKM, belki en fazla da Emek Sineması. Rexx de diğerleri gibi bu makus talihi mi yaşayacaktı acaba? Kadıköy’e yolu düşen herkesin bildiği, beyaz perdede ilk filmini izlediği, bir sinema salonu olmaktan çok daha fazla anlamlar barındıran bir yerdi Rexx. Çoğu zaman da bir buluşma mekânı. Filmi biraz geriye saralım şimdi…
Horasan harcı duvarlar
Binanın temelleri 19. yüzyılın başlarına dayanıyor. 1800’lerin başında kilise var bu arsada ve mülkiyeti Rum Ortodoks Vakfı’na ait. Aynı parselde 1870’lerde Apollon Sineması / Tiyatrosu inşa ediliyor. 13 Nisan 1922’de Türk tiyatrosunun sembol isimlerinden biri olan Afife Jale, bir Türk kadın oyuncu olarak ilk kez burada sahneye çıkıyor.
“Binanın değerini artıran özel durum, giriş katında büyük salonun üç yanını çeviren ve tarihi 1800´leri bulan duvarların varlığıdır. Aslında bunlar ayin mekânından kalan duvarlardır.”
1932’de bina kiraya veriliyor ve Hale Sineması olarak hizmete devam ediyor. Dr. Müfid Ekdal, Apollon’dan Hale Sineması’na geçişi şöyle anlatıyor: “Apollon Sineması bir Rus Yahudisi olan Şiroskin tarafından işletilirdi. 1930’lu yıllarda sinemanın ismi tekrar değişmiş, ‘Hale’ olmuştu. Daha sonraki dönemde Şiroskin ayrıldı ve Yordan Anas tarafından işletilmeye başladı. Süreyyapaşa Sineması bütün ihtişam ve yeni filmleriyle ortaya çıktıktan sonra bile, Hale Sineması daha yıllarca ahşap ve yaldızlı içi yapısı ile seanslarını sürdürdü.”
Rexx Sineması bugünkü halini 1962 yılında alıyor. Yeni işletmeci Yordan Anas tarafından aynı yılın aralık ayının ilk gününde 1961 yapımı Pecado de Amor filmiyle açılışı yapılıyor. 1995 yılına kadar ismi “Reks” olan sinema sonunda nihayet “x” harfine kavuşuyor ve “Rexx” adıyla bugünkü halini alıyor.
Sinemanın mimarı ise 1951’de Abdurrahman Hancı ve Turgut Cansever ile birlikte Türkiye’nin ilk mimarlık bürolarından İnşaat ve Mimarlık Atölyesi’ni kuran, Yıldız Teknik Üniversitesi Mimarlık Fakültesi eski Dekanı Maruf Önal. Moda ve Kadıköy, 1930-70 arasında dönemin “yeni” mimari tasarımlarına ev sahipliği yapıyordu. Kadıköy’de birçok konuta imza atan Emin Onat, Zeki Sayar, Rebii Gorbon, Sırrı Arif gibi mimarlarla Maruf Önal’ın ismi beraber anılıyordu. Önal’ın Bakırköy Ziraat Bankası binası, Doktor Fahrettin Belen Evi, Bağdat Caddesi’ndeki Kaplancalı Apartmanı gibi modernist, hatta brütalist mimarinin ilk örneklerinden sayılabilecek pek çok eseri var İstanbul’da.
Fakat bu modern eğilimleri yansıtan sinemanın önemli bir özelliği, üzerinde yer aldığı arsanın tarihsel katmanlarında saklıydı. “Anıların Duvarlarıyla: Maruf Önal’ın Rexx Sineması” başlıklı yazısıyla binayı Mimarlık dergisinde mercek altına alan Pınar Sezginalp şöyle açıklıyor bu tarihselliği: “Binanın değerini artıran ve Maruf Önal’ın geçmişe olan saygısını tam anlamıyla yansıtan özel durum, giriş katında Rexx´in büyük salonunun üç yanını çeviren ve tarihi 1800´leri bulan duvarların varlığıdır. Maruf Önal, Rexx Sineması’nın tasarımı sırasında arsada önceden bulunan horasan harçlı duvarlarla karşılaşır. Aslında bunlar ayin mekânından kalan duvarlardır.”
Grand Rex’ten Kadıköy’e sinema virüsü
30 Kasım 1962 tarihli Milliyet gazetesinde yer alan bir ilanda “aylardan beri büyük itinalarla ve en son teknikle muhteşem bir imar eseri olarak Eski Hale Sineması’nın yerinde inşa edilen Reks Sineması”nın açılışı duyuruluyordu: “Sinemamıza New York’dan Bombay’a kadar bütün dünya şehirlerinde en modern büyük sinemaların sembolü beynelmilel olmuş REKS ismini hediye eden Kadıköylü vatandaşa Müdüriyetimiz bilhassa teşekkür eder…”
Bir yanıyla da Rexx, yurtdışındaki benzerlerine öykünerek yapılmış bir mekândı. Son gelişmeler üzerine aradığımız sinemanın bugüne kadarki işletmecisi Viron Anas, sinema yapılırken babası Yordan Anas’ın en fazla Paris’teki Rex’ten etkilendiğini söylüyor: “O zamanlar abone olduğu, Fransız sinema dergilerinde resimlerini gördüğü, Paris’teki iki bin kişilik Grand Rex, onu çok etkilemişti. El çizimleri de var döneme ait. mimar Maruf Önal bunları babama sunduğunda babam hemen kararını verdi ve ‘budur’ dedi.”
Peki acaba ikinci “x” niçin eklendi sonradan? “1995’te salon sayısını birden üçe çıkarmıştık. Bu sebeple ismini Rexx yaptım. Hem büyüklük hem fazlalık gibi…” diye açıklıyor bunu Viron Bey.
Viron Anas, babasından devraldığı Rexx Sineması’nın 1984’ten beri işletmecisi. 1969’dan beri Almanya’da yaşıyormuş ve işleri uzaktan idare ediyormuş. Pandemiye kadar ayda veya iki ayda bir İstanbul’a geliyormuş. Sinemanın yaşadığı belirsizliğin ne kadar moralini bozduğu ve bu durumdan ne kadar kaygı duyduğu sesinden anlaşılıyor. Ailesinin sinemayla kurduğu 59 yıllık hikâyeyi anlatmak içinse sabırsız. “Bilinsin istiyorum” diyor, “bu duvarlar, bu merdiven görülsün, oranın yapılma hikayesi bilinsin… Babam sinemayı yaparken çok büyük bir risk almıştı, fakat başarılı olacağından da emindi. Sinemayla kalkıp sinemayla yatıyordu diyebilirim. Bu virüs bana da bulaşmış olacak ki, babam vefat edince ben de 3 bin kilometre uzakta yaşamama rağmen sinemayı işletmeye devam etmek istedim. Çok istedim. İnşaatı yapıldığında ben 11-12 yaşlarındaydım. O çok, çok güzel merdivenlerden devamlı çıkıp inerdim. Özellikle orası ilgimi çekerdi. Doğduğumdan beri her haftasonunu önce Yurt Sineması’nda, sonra inşaatta, en son da Rexx’te geçirdim. O zamanlar x harfi ile belediyeden işletme ruhsatı alınamıyordu ve ismi Reks’ti. 1995’te, babamın yapmak istediğini hayata geçirdim ve sinemanın adını Rexx’e çevirdim. Salon sayısını birden üçe çıkarmıştık, biraz da bu sebeple ismini Rexx yaptım. Hem büyüklük hem fazlalık gibi…”
“Şimdi imkânsız gibi görünmesine rağmen 1997 senesinde ‘Titanic’ filmi Anadolu Yakası’nda sadece Rexx’te oynamıştı. Onu hiç unutamıyorum, 12 haftada 250 binin üzerinde seyirci o filmi Rexx’te izlemişti.”
Rexx Sineması’nın hikâyesi, Viron Anas’ın hayat hikâyesiyle neredeyse eş. Almanya’da yaşamak zorunda kalmasına rağmen sürekli sinema için İstanbul’a gelen Anas’ın gösterimini unutamadığı film ise Titanic: “Şimdi imkânsız gibi görünmesine rağmen 1997 senesinde Titanic filmi Anadolu Yakası’nda sadece Rexx’te oynamıştı. Onu hiç unutamıyorum, 12 haftada 250 binin üzerinde seyirci o filmi Rexx’te izlemişti.”
Rexx’in akıbeti
Konu elbette kapanmaya, yıkıma geliyor, o makus talihe. Anas’ın kaşları çatılıyor ve heyecanla şikâyete koyuluyor: “Rum-Ortodoks Vakfı devamlı, her sene kira artırmak için dava açıyordu. En son mahkemede bilirkişi kirayı 60 bin TL olarak kararlaştırdı. Binanın tüm masraflarını da zaten ben karşılıyordum. Vakıf 59 sene tek bir çivi çakmadı binaya. En sonunda, on seneden uzun süre kiracı olduğumuzdan dolayı, yeni çıkan bir kanundan faydalanarak tahliye edilmesi için dava açtılar ve kazandılar. Birkaç defa istememe rağmen yeni kontrat yapmadılar. Kontrat yapmayınca ben de sinemada gereken tamiratları yapmadım. Mal sahibiyle yaptığım konuşmalarda binanın kolonlarında mutlaka ama mutlaka güçlendirme yapılması gerektiğini zaten defalarca vurguladım. Bunları üstlenebileceğimi, ama bunları yapmadan önce uzun vadeli bir kontrat yapılması gerektiğini söyledim. Onlar da ‘biz burayı yıkıp otopark yaparsak daha fazla para kazanırız’ dediler. Devamlı buna benzer bir proje peşinde koştular. Ben zaten son senelerde Almanya’da kazandığım parayı Rexx Sineması’na gömüyordum. Buradan bir çıkış yolu görmeyince çıkmak zorunda kaldım. Benim amacım para kazanmak değildi, o eseri, bu tarihi sinemayı, ailemin mirasını devam ettirmekti. Rexx benim için bir hobiden veya para kazanılacak yerden öte, çok ciddi, önemli bir meşgaleydi…”
Fakat sinemanın ranta kurban edileceğinden neredeyse emin: “Ben oraya bir kültür kompleksi yapılacağını zannetmiyorum. Şimdiye kadar korunan o güzel duvarlar yıkılıp belki birkaç sene dayanacak, ancak sonrasında bar, gece kulübü veya benzeri farklı bir mekâna dönüştürülecek. Buna izin verilmemeli…”
Sinemanın kapısına mart ayında kilit vurulmuştu. 3 Aralık Perşembe günü etrafını saran demir levhaların fotoğrafıyla binada yıkımın başladığı söylentileri de yayıldı. Mülkün sahibi Rum-Ortodoks Vakfı’nın yöneticisi Konstandin Kiracopulu ise yıkımın başlamadığını, levhaların sinemayı koruma amacıyla konulduğunu söylüyor: ““Yıkım başladı iddiaları doğru değil. Bir güvenlik şirketiyle anlaşmamız vardı, sinemayı koruması için. Ama onlara ayda 20-23 bin TL veriyorduk, bu anlaşmayı feshettik. Sinemayı korumak için de levhaları koyduk.”
Kadıköy’ün çok kültürlü geçmişinden izler barındıran Rexx’in yıkılacağı kesin. Yerine otoparklı bir kültür merkezi mi yapılacak, yoksa Viron Anas’ın dediği gibi bir eğlence mekânına mı çevrilecek, meçhul.
GazeteKadıköy için konuştuğumuz Kiracopulu’ya geleceği de soruyoruz. Ne olacak Rexx Sineması’nın yerinde? “Şirketlerle görüşmelerimiz devam ediyor. Tüm projelerin içeriğini açıklayamam ama tüm projelerde sinema salonu var. Bazısı ek olarak çok amaçlı salonlar ekliyor, kimisinde otopark var. Bir kompleks yapılacak diyebiliriz.”
Anas’ın iddialarını ise sert bir şekilde yalanlıyor Kiracopulu: “Viron Bey, önceki iddialarını yeniymiş gibi tekrar öne sürüyor. Kendi kendilerine kapatıp gittiler. Sanki biz çıkarmışız gibi konuşuyorlar.”
Kadıköy Belediye Başkanı Şerdil Dara Odabaşı da tartışmalara bir tweet’le dahil olmuştu: “Kadıköy’ün en önemli kültür değerlerinden olan Rexx Sineması’nın kapanma kararını sizler gibi ben de üzülerek öğrendim. Salgının aşılmasının ardından sinema binasının mülk sahipleri ile bu değerli kültür mirasını geleceğe nasıl taşıyabileceğimizi değerlendireceğiz.”
Öyle görünüyor ki, Kadıköy’ün çok kültürlü geçmişinden izler barındıran Rexx’in yıkılacağı kesin. Yerine otoparklı bir kültür merkezi mi yapılacak, yoksa Viron Anas’ın dediği gibi bir eğlence mekânına mı çevrilecek, meçhul. Rexx neye dönüşürse dönüşsün, değişmeyen şey Emek Sineması’nda, Narmanlı Han’da gördüğümüz gibi kent rantının kolektif hafızayı yutması. Bizim makus talihimiz de bununla mücadele etmek herhalde…