KABİL’DE FEMİNİST AFGAN KADINLAR DİRENİYOR  

Söyleşi: Nagehan Uskan, Sweeta Massoud Rustam
24 Mart 2022
Graffitiler: Shamsia Hassani
SATIRBAŞLARI

Kabil’de neyle meşgulsünüz, ne iş yapıyorsunuz?

Waheeda Amiri: Aslen ülkenin kuzeydoğusundaki, benim gibi Taciklerin çoğunlukta olduğu Pencşir Eyaleti’ndenim. Kabil’de Dünya Üniversitesi’nde siyaset bilimi ve hukuk okudum. 2019’da, henüz öğrenciyken bir hocamın sayesinde edebiyat dünyasını keşfettim. Edebiyat hayatımı değiştirdi. Su gibi roman okumaya başladım. Bende büyük bir etki bırakan ilk kitap Virginia Woolf’un Kendine Ait Bir Oda’sıydı. Woolf 19. yüzyılın önemli feministlerinden. Dünyada neden bu kadar az kadın hikâyeci olduğu sorusunu gündeme getirdi. Edebiyat sevdamla beraber Afganistan’da kütüphanelerin eksikliğini fark ettim. Üniversite sonrası avukatlık yapacaktım, ama halkımın asıl ihtiyacının bu olduğu düşüncesiyle kütüphaneci olmaya karar verdim. 2019’da reformcu Afganistan Yeşil Eğilim Partisi’ne (Rawand-e Sabz-e Afganistan) bir projeyle ülke çapında kütüphaneler kurulmasını önerdim. 2020’de projem kabul edildi ve kütüphaneleri hayata geçirmeye başladık. Daha yolun başındayken, yapacak çok şey varken, karanlık üzerimize çöktü. Taliban yönetimi ele geçirince işimi kaybettim. Hiçbir zaman savaşçı bir insan olmadım. Ben kütüphaneciyim. Tek isteğim insanları kitap okumaya teşvik etmek.

Zahra Mohammedi: 27 yaşındayım. Diş hekimiyim. Hiç siyasetin içinde olmadım, ama küçüklüğümden beri inisiyatif almayı sevdim. Taliban Kabil’de iktidarı ele geçirip devlet başkanı Ashraf Ghani ülkeden kaçtığında (15 Auğustos 2021) muayenehanemi bırakmak istemedim. Taliban’ın beni olduğum gibi, işimde gücümde kabul etmesi gerektiğine inandığım için kaçmamaya karar verdim.

Bir grup adam muayenehaneye gelip “Doktor hanım, yalnız çalışan kadınsın, hayatın tehlikede, her an herkes sana saldırabilir, hemen gitmelisin” dedi. “Ben bağımsız bir kadınım” diye cevap verdim. Orada kalmamın komşularıma da zarar vereceğini söylediklerinde Taliban’ın yapabileceklerinden gerçekten korktum. Kapıyı kilitledim ve kolay kolay açılamasın diye anahtarı kilidin içinde kırdım. Sonra, Pakistan büyükelçiliği önünde kadınların düzenlediği bir eylem çağrısını gördüm ve soluğu orada aldım. Arkadaşlarımla bu eylemde tanıştım. Hayatımda ikinci eylemimdi. Haklarımı alana kadar mücadeleye devam edeceğim.

Çok tehdit aldığım için telefonumu kapatmak zorunda kaldım. Ama eylemlere devam ediyoruz. Aramızda para topladık, kadınlara, kız çocuklarına eğitim veriyoruz. Dünya yaşadıklarımıza karşı sessiz. Bu suskunluk bizi daha da öfkelendiriyor.

Khatool Farhood: 15 yıldır Kabil’de Milli Eğitim Bakanlığı’nda çalışıyorum. Eşim ve bir oğlum var. Kendimi bildim bileli kadın hakları mücadelesi içindeyim. Şimdi de Kabil’de Taliban’a rağmen örgütlenmeye devam ediyoruz. Herhangi bir partiye üye değilim. Mesele edindiğim konularda sokak eylemlerine katılıyorum.

Deeba Farahman: Ben de Milli Eğitim Bakanlığı’nda çalışıyorum. Çalışmaya devam edebilen ender kadınlardanım. Afganistan Kadın Dayanışması’nın kurucularındanım. Eşim ve üç çocuğumla Kabil’de kalmaya karar verdik. Özgürce yaşama hakkımız için savaşmaya devam etmek istiyorum

Taliban’la birlikte, kadınlar açısından gündelik hayatta neler değişti?

Farahman: Yirmi yıllık çabamıza rağmen Afganistan bağımsız olamadı. Yoksulluk bitmedi. Yozlaşmış liderler ve politikacılar ülkemizi bitirdi. Taliban’ın 1996-2001 arasındaki beş yıllık iktidar döneminde kadın düşmanlığından başka elle tutulur bir icraatlarını görmedik. İslami düşünceyle hiçbir alakaları yok. Şimdi tarih tekerrür ediyor. Üstelik yine fakiriz. Son yirmi yılda siyasi liderler sadece yakın çevrelerini kolladı, mafya gibi çalıştılar. Güç her zaman belli bir ırka ve azınlığa, Peştunlara ait oldu. Taliban öncesinde de kadınların hak ve özgürlükleri kısıtlıydı. Ev içinde kadına yönelik şiddet çok yüksekti, ama en azından çalışma hakkımız vardı. Şimdi ev içindeki şiddet hızla dışarda da yayılıyor.

Mohammedi: Yolda karşınıza Taliban çıkınca sırf görüntülerinden bile ürküyorsunuz. Artık kadınlar taksiye sadece kocaları ya da erkek kardeşleriyle binebiliyor. Tesettüre girmeyen kadına hiçbir kurum hizmet vermiyor. Tüm bedeninizi tamamen örtmemiz gerekiyor. Bir kadının nişanlısıyla yürürken bile belli bir mesafeyi korumasını istiyorlar. Okulları kadınlara kapattılar. Kadınları ve Peştun olmayan erkekleri işten çıkardılar. Bazı bölgelerde kadınlar erkek refakatçiyle dahi sosyal hayata katılamıyor.

Farhood: Resmi kurumlarda hemen hiç kadın çalışan kalmadığı için her şey çok zorlaştı.  Erkekler için tüm prosedürler çok daha hızlı işliyor. Kadınlar hastane dahil bütün devlet kurumlarına sadece erkek refakatçiyle girebiliyor.

Amiri: Afganistan Demokratik Cumhuriyeti döneminde (1978-1992) ve ardından, özellikle son yirmi yılda, kadınlar olarak mücadele edip tüm zorluklara rağmen birçok hak kazandık. Eğitim ve çalışma hakkımızı elde ettik. Toplumumuz ataerkil. Taliban öncesinde, hükümetler yozlaşmış olsa da biz reform için bastırıyor, örgütleniyorduk. Taliban tüm kazanımları yerle bir etti. Büyük güçler özgür Afganistan’ın var olmasına hiçbir zaman izin vermediler. Afganistan’ın jeopolitik önemi nedeniyle diğer ülkeler hep kirli politikalar yürüttü. Dayanışma olanaklarımızı yerle bir eden siyasetlerinin bedelini biz ödüyoruz.

Mohammedi: Resmen hapsedildik. Bir kuşun uçmak için bir çift kanata ve özgür bir alana ihtiyacı vardır. Taliban bizi erkeklere bağımlı, zayıf bireyler olarak görüyor. Oysa taleplerimiz imkânsız ya da aykırı değil. Eğitim, iş, özel hayata saygı gibi temel haklarımızı istiyoruz.

Farhood: Eve hapsolmayı kabul etmeyeceğiz. Hareket etmek için bir erkeğe ihtiyaç duymak istemiyorum, hayatımı bağımsız sürdürmek istiyorum.

Taliban’ın sultası altında örgütlenmeye çalışmak sizi ne gibi tehlikelerle karşı karşıya bırakıyor? 

Mohammedi: İlk endişemiz, iktidarda oldukları 1996–2001 döneminde yaptıkları gibi bizleri eve kapatmaya çalışmalarıydı. Haklıymışız, sadece bazı resmi personelin çalışmasına izin verildi. Deeba daha ilk günden Taliban’a bunu kabul etmeyeceğimizi haykırdı. Daha sonra, meydanlarda eylem düzenlemeye başladık. Bunun üzerine, Taliban bizi tehdit etti, hepimizi tek tek öldüreceğini söyledi. Güvenliğimiz için toplantılarımızı gizli yapıyoruz. Büyük bir eylem öncesinde Taliban telefonla gözdağı verdi: “O gösteriye canlı bomba katılacak, hayatınızdan olursunuz, iptal edin” dedi. Ama yılmadık. İçeride ve dışarıda toplanmaya devam ediyoruz. Maddi imkânsızlığa rağmen elimizden geleni yapıyoruz. Mezar-ı Şerif kentinde eyleme katılan dört feminist kadını infaz ettiler. Bu olaydan sonra liderlerimize baskı arttı.

Akrabalarımın çoğu yurtdışında yaşıyor, göç etmemizi salık veriyorlar. Yüksek eğitim görüp bu kadar çabaladıktan sonra iyi bir işe ve yaşama sahip olmak istedim. Diplomalarım yurtdışında geçerli olmayacak. Avrupalılar bana temizlik işçiliği ya da bulaşıkçılığı lâyık görecek.

 Amiri: Çok tehdit aldığım için telefonumu kapatmak zorunda kaldım. Ama eylemlere devam ediyoruz. Aramızda bir miktar para topladık, kadınlara, kız çocuklarına yönelik eğitimler veriyoruz. Dünya yaşadıklarımıza karşı sessiz kalıyor. Bu suskunluk bizi daha da öfkelendiriyor.

Mohammedi: Bir aslan kadar cesur olmak zorundayız. İnsanlar bana sürekli şunu söylüyor: “Sen doktorsun, işini yapıyorsun, daha ne istiyorsun?” “Terk edilmiş, hakları çiğnenmiş genç kızların sesiyim” diye cevap veriyorum. Bedeli neyse ödemeye hazırım.

Farhood: Taliban geldiğinden beri düzenlediğimiz eylemlerde sürekli biber gazına maruz kalıyoruz. Tehditler ne kadar devam ederse etsin yılmayacağım. Hiçbir kadın hayatını devam ettirmek için erkeklere yalvarmayı hak etmiyor. Afganistan’da internete erişimdeki zorluklara rağmen dünyada olup bitenleri takip ediyoruz. Saatlerce yürümem gerekse bile internete bağlanıyorum.

Amiri: Edebiyat okumak beni dirençli kılıyor. Taliban’a karşı yazılar yazıyorum. Halkı bilinçlendirmek, radikal dinci partilerle mücadele etmek tüm sivil toplumun sorumluluğu. Halkımızın barışçıl bir şekilde direnmesini istiyorum. Değişim eylemlerde selfie çekmekle gerçekleşmeyecek. Mesajımızı kitlelere iletmenin yollarını bulmalı, sürekli eylem halinde olmalıyız. Silahlara karşı da direnmemiz lâzım, göz yaşartıcı gazlar bizi yıldırmayacak. Afganistan güya Birleşmiş Milletler üyesi. BM neden bütün bu olanlara tepki vermiyor, eğitim hakkımızı savunmuyor? Tüm iktidar ve haklar nüfusun yüzde 39’unu oluşturan Peştunlara verilemez.

Sizce Afganistan bu zor günlerden nasıl çıkabilir?

Moahmmedi: Afganistan dünyanın en değersiz para birimlerinden birine ve en mutsuz insanlarına sahip. Taliban demokratik seçimlere kapıları kapattı. Seçimsiz dönüşüm çok zor gözüküyor. Ama bunu değiştirmek için elimizden geleni yapacağız. Bir sonraki başkanımızın kesinlikle kadın olması gerekiyor.

Farhood: Kadın bir başkan Afgan kadınların da, Afgan halkının da özgürlüğünü getirecektir.

Amiri: Demokratik seçim şart. Yeni kütüphaneler kuracağız. Böylece ülkemiz yaşanabilir bir yer olabilir.

Göç etmeyi hiç düşünmediniz mi?

Amiri: Bizim için Afganistan’dan daha güzel bir ülke yok, ama hayatta kalmamız da gerekiyor. Hayatımız garanti edilirse, son yirmi yılda olduğu gibi burada kalmaya devam ederiz. Yoksulluğa rağmen, eğitimi örgütlemek için biraz birikim yaptık. Başka bir ülkeye gitmek bizim için hiç iyi olmaz.

Farhood: Anavatanımda yaşamak gibisi yok. Taliban çalışmama, kızlarımın okula gitmesine ve kocamın yaşamasına izin verirse burada kalırım. Ancak, çocukların Taliban tarafından zulme uğradığına tanık olursam, asla. Ailem benim için her şeyden önemli, onları korumak için hayatımı feda ederim. Annem beni rahat rahat üniversiteye gönderebilmiş. Ama şimdi çocuklarım için endişeleniyorum. İnsan ister istemez soruyor: Ya Taliban’ın tedrisatından geçip onlar da terörist olursa? 

Mohammedi: Başka yerler, mesela Paris çok güzel, ama asla kendi memleketiniz gibi olamaz. Göç etsem, eminim bir gün pişman olup bunalıma girerim. Taliban geldiğinde çok ağladım. Hastanede bir arkadaşlarımla karşılaştım. Bana çok değiştiğimi, kilo verdiğimi, solgun göründüğümü söyledi. Ev gibisi yok, ama bazen onu terk etmekten başka çaren kalmaz. Çocuklarınız okuyamaz, kocanız muhalif ses olmakla suçlanırsa işler değişir.

Yurtdışındaki akrabalarınızla iletişim halinde misiniz?

Farahman: Akrabalarımın çoğu yurtdışında yaşıyor, göç etmemizi salık veriyorlar. En yüksek düzeyde eğitim görüp bu kadar çabaladıktan sonra iyi bir işe ve yaşama sahip olmak istedim. Diplomalarım yurtdışında geçerli olmayacak. Avrupalılar bana temizlik işçiliği ya da bulaşıkçılığı lâyık görecek. Fakir ülkemin benim gibi insanlara ihtiyacı var. Yine de eşim paniğe kapıldığında, burayı terk etme fikri aklıma düşüyor. Biri zili çaldığında kapıyı açmaktan bile korkar oldu. Taliban’ın ilk iktidar dönemini hatırlıyorum, küçük bir kızdım. Şimdi kızım o yaşta ve karşısında yasaklarla dolu bir hayat var. Talibanla karşılaşmayı sevmediği için eve kapandı. Hiçbir şekilde sosyalleşmeyen 13 yaşında bir kız. Ona nasıl destek olacağımı bilemiyorum. Etrafımdaki herkes depresyonda. Çocuğumun eğitimi ve ailemin güvenliği için buradan uzaklaşmayı tercih edebilirdim. Ama bir yandan da burada kalmak zorundayım, çünkü kütüphane projesine aktif olarak katılan 173 kadın tekrar işe başlamak için ofisi açmamızı bekliyor. Her kadının bu işten ekmek bekleyen beş-altı aile üyesi var.

Farhood: Anadilim Farsça olmasına rağmen, her türlü resmi işlem Peştun dilinde yapılıyor. Farsça resmi dil olmaktan çıkarıldı. Bu yüzden çok kızgınım. Bu durum, Farsça konuşan çoğunluğun ülkeyi terk etmesine neden olabilir.

Sweeta Massoud Rustam: Ben Avrupa’ya göç etmiş bir Afgan kadınım. Fakat göç edince ülkenle ilgili kaygıların yok olmuyor. Afganistan’a dair endişelerimden bahsettiğimde buradaki arkadaşlarım neden psikolojik destek almadığımı soruyor. Göçmenler bazen daha fazla acı çekmemek için geçmişlerini silmek zorunda kalıyor, Afganistan’ın adını bile duymak istemiyor. Afganistan’ın evimiz olduğunu asla unutmamalı, göç etsek dahi ülkemizi geri alma çabamızdan vazgeçmemeliyiz.

Mohammedi: Afgan olup da kültürünü, medeniyetini ve tarihini bilmeyen kimsenin ondan nefret etmeye hakkı yok. İran’da Afgan halkı çok aşağılanıyor. Afganistan’dan hazzetmeyenlerin çoğu Avrupa’da ya da İran’da doğup büyümüş.

Farahman: Avrupa’da yaşayan Afgan göçmenlerin kendi becerilerine inanmaları, bağımsız olmaları ve kendilerini inşa etmeleri gerekiyor. Afganların çalışkan olduklarını göstermeli ve gittikleri her yerde pozitif etki yaratmaya çabalamalılar.

Amiri: Bir ülke zor zamanlarda en çok kendi insanına ihtiyaç duyar. Amerikan uçakları bazılarını ülkeden çıkarırken kalanlar kendilerine acıyordu. Öte yandan, birçok insanı göç yolunda ya da havalimanlarına varamadan kaybettik. Gitmeyi başaranların akıbetini bilemiyoruz. Diğer devletler bağımsız bir Afganistan istemiyor. Değerli madenlerimizi çalmak için iç savaş çıkarıyorlar. Bizi ülkeyi terk etmeye zorlamak da planların bir parçası.

İki bin yıldır en uzun kış gecesini kutladığımız Yelda bayramını yasakladılar. O gece akrabalarımızla meyve ve kuruyemiş yiyip şiir okuruz. Taliban Yelda’nın ateşe tapan Zerdüştlere ait olduğunu söylüyor. Bir araya gelip hoşça vakit geçirmek bile haram.

Afganistan kültürünün kaybolmasından duyduğunuz endişeyi dile getiriyorsunuz. Taliban’ın etkisiyle ve göçle ne gibi değişiklikler yaşanıyor?

Amiri: Zengin kültürümüzü Taliban İslam adına yok etmek istiyor. Yeni yılı, baharı ve yeniden yeşeren doğayı kutladığımız Nowruz Taliban’a göre günah. Nowruz’un geçmiş dinlerden ve kâfirlerden geldiğine inandıkları için bayramımızı takvimden sildiler. Mollalar erkeklere Nowruz’u kutlayan kadınları cezalandırmalarını emretti. Yasakladıkları bir diğer bayram da iki bin yıldan fazla süredir en uzun kış gecesini kutladığımız Yelda. O gece akrabalarımızla meyve ve kuruyemiş yiyip şiir okuruz. Taliban Yelda’nın ateşe tapan Zerdüştler’e ait olduğunu söylüyor. Bu tür budalalıkları engelleyemediğimiz için çok üzülüyorum. Bir araya gelip hoşça vakit geçirmek bile haram.

Rustam: Taliban iktidar olmadan önce de benzer fikirlere sahip gerici insanlar vardı. Bir kısım o zaman da kız çocuklarının okula gitmesini istemiyordu.

Amiri: Evet, toplumumuzun bir kısmına sinmiş bir muhafazakârlıktan bahsedebiliriz. Kadınlara dayatılan pek çok kısıtlama bunun göstergesi. Örneğin, okula gitmek isteyen kadınlar fişlenirdi. Kadınlar bağımsız hareket edebilmek için oldum olası bir savaş veriyor. Namahremle (abi, koca ya da baba dışındaki erkekler) beraber olduklarında kadınların erkeklerden daha yüksek sesle konuşmasına izin verilmezdi. Tüm bunlara rağmen, siyasete ve işgücüne katılmayı başarmıştık.

Farahman: Zengin kültürümüzü İslam’ı kullanarak yozlaştırdılar. Cehenneme gitsinler. Mollalar sahte Müslüman. Bilgili görünmek istiyorlar, ama öyle olmadıklarını kendileri de biliyor. Kadın giyimine dair atıp tutarlar, ama Kuran‘da bu konuyla ilgili bir şey yok. İnsanları Kuran‘dan ve gerçek İslam’dan soğutuyorlar.

Amiri: Peştun ataerkilliği kültürümüze egemen olmak istiyor. Yönetici kesimdeki Peştunlar çevrelerinde eğitimli, iyi giyimli kadın görmek istemez. Kadın ev işlerini yapmalı, sesini yükseltmemeli. Kadınlar şiddet düzeyinde sekse mahkûm kalıyor. Bizim kültürümüzde bu yok. Erkekler kadına böyle davranmayı meşru bir hak görüyor.

Farahman: Kadınlar, mesela annem, Muhammed Zahir Şah döneminde (1933-1973) istediği gibi giyinebiliyordu. Şunu sormadan edemiyorum: Eskiden kimdik, şimdi kimiz? Gelecekte kim olacağız? Bütün ülkeler bazı ilerlemeler kaydetti, ama biz geri gidiyoruz. Tüm Afgan göçmenlerden çocukları adına kültür ve geleneklerini korumalarını, unutmamalarını istiyorum.

Afganistan’ın lik graffiti sokak sanatçısı Shamsia Hassani bir resminin önünde

ABD egemenliğinde geçen son yirmi yıl hakkında ne düşünüyorsunuz?

Amiri: ABD işgallerinden ve Taliban’dan önce pek de fena olmayan bir istikrar sağlamış, bir oranda bağımsızlık elde etmiştik. Sonra her şey altüst oldu. Yaptıkları “yatırımlar”la yolsuzluk arttı. Yardım bahanesiyle ülkeyi böldüler.

Mohammedi: Getirdikleri paraları mafya ve paralı askerler aldı. Para ülkede herhangi bir olumlu değişiklik yaratmadı. Bol para ve NATO askeriyle intihar bombacıları, dökülen kan durdurulamaz. Her şeye rağmen, ABD işgali altında eğitim ve çalışma hakkımız vardı, daha özgür hareket ediyorduk. Amerikalılar giderken geride hiçbir şey bırakmadı. Arkada delil bırakmamak için Bagraam ilçesinin tamamını ateşe verdiler.

Rustam: ABD seçme seçilme, eğitim ve çalışma hakkımızı tanıdı, ama Taliban’ı da onlar yarattı ve destekledi. ABD ve Taliban aynı ağacın dalları. Baba-oğul gibiler. Son yirmi yılda Afganistan’ı beraber mahvettiler. Maden kaynaklarımızı beraber çaldılar. Amerikalılar ülkede hâlâ patlamamış birçok mayın olduğunu söylüyor.

Moahammedi: Taliban’la masaya oturdular. İki yıl önce, Kabil Üniversitesi’ndeki terör saldırısında onlarca genç kızın sadece Şii ve Hazara oldukları için katledilmesine göz yumdular. Zahir Şah ve onu deviren Muhammed Davud Han zamanında, 1970’lerin sonuna kadar, kadınlar özgürce yaşıyor, güzelim Kabil’de capcanlı bir hayat hüküm sürüyormuş. Bunları artık sadece fotoğraflardan biliyoruz.

Farahman: ABD’nin gelişinden sonra Hazara gibi yerel azınlıklar giderek daha fazla dışlanmaya başladı. ABD burada sadece kendi çıkarı için var oldu. Rusların müdahalesinden korkuyorlardı. Halkı hiç umursamadılar. Afgan bir subayın ağlayarak ABD başkanına hitap ettiği bir video var. ABD ordusunun kendisine verdiği onur madalyalarını söküp atıyor. IŞİD ve Taliban’la savaş bahanesiyle masum insanları öldürdüler. Liderimiz geçinen insanlar da aslında ABD ve Pakistan’ın müttefikleriydi.

Size buradan nasıl destek olabiliriz?

Mohammedi: Bizi Avrupa’ya götür. (gülüyor) 30 milyon Afganın göç edip güvenli yerlere yerleşmesi mümkün değil. 15 milyon Afgan kadının güzel gelecek planları vardı. Bu söyleşiyi okuyanlardan bağımsızlığımızı yeniden kazanmak için sesimizi yankılamalarından başka bir isteğimiz yok.

Bir kadın başkana ihtiyacımız olduğunu söylediğimde, bir adam “Amerika’nın bile başkanı erkek” dedi. “Peki” dedim, “baş örtülü Singapur devlet başkanı Halime Yakub’a ne diyorsun?” Kadınlar Taliban’ın karşısına dikilebiliyorsa, siyasette de başarılı olabilir.

Rustam: Mutlaka güzel günler göreceğiz. Bir kadın başkanımız olacak. Bizim için kurulan hapishanelerin içinde bile olumlu düşüneceğiz.

Mohammedi: Bugün hastaneye gittim. Her yer Taliban bayrakları ve sloganlarıyla kaplıydı. Sokaklardaki kontrol noktalarında insanlara çok acımasız davranıyorlar. Sürücüleri arabalardan yaka paça dışarı sürüklüyorlar. Bunları görünce geleceğe dair umut besleyemiyorsun. Bütün resmi kurumları ele geçirdiler. Umarım bir gün yıkıldıklarını görürüm. Sonları Molla Omar’ınki gibi olsun (23 Nisan 2013’te tüberkülozdan ölen Taliban lideri).

Farhood: Böyle soğuk bir kışta Panjshir ve Andarab dağlarında Taliban’a karşı mücadele eden Ulusal Direniş Cephesi üyesi cesur insanları da unutmayalım.

Farahman: Tutuklansak, canımızdan bile olsak bizden sonra başka kadınlar adalet arayışına devam edecek. Bir sonraki başkanımızın kadın olması elzem

Rustam: Geleceğin başkanları olmak istiyoruz dediğimizde gülüyorlar. Böyle ataerkil bir toplumda değişimi gerçekleştirdiğimizde küçük düşecekler. Bir kadın başkana ihtiyacımız olduğunu söylediğimde, bir adam “süper güç Amerika’nın bile başkanı erkek” dedi. “Peki” dedim, “başörtülü Singapur devlet başkanı Halime Yakub’a ne diyorsun?” Kadınlar Taliban’ın silahlarının karşısına dikilebiliyorsa, siyasette de başarılı olabilir. Kadın bir cumhurbaşkanı olmadan ülkede güvenlik, emniyet ve istikrar sağlanamaz.

İsimleriniz söyleşide anonim olarak mı kalsın?

Amiri: Hayır, tam tersi. Amacımız dünyaya gerçek kimliğimizle toplumu değiştirmek ve insan haklarımızı yeniden kazanmak istediğimizi haykırmak. Özgürlük için savaşırken isimlerimizi saklamanın bir anlamı yok. Taliban kim olduğumuzu ve ne istediğimizi bilmeli.

Mohammedi: Korksaydık, tüm baskılara rağmen sokağa çıkıp eylem yapmazdık.

––––

Afganistan’ın Fars lehçesi Dari’den çeviren: Shahram Ahmadi

^