YEREL YÖNETİMLERDE STRATEJİK PLAN DÖNEMİ

Umut Kocagöz
1 Temmuz 2019
SATIRBAŞLARI

23 Haziran İstanbul seçimlerinin ardından artık “nasıl bir yönetim” sorusunu odağa almanın tam zamanı. Halihazırda bu soruya odaklanan çeşitli pratiklere bakmak, yüzümüzü bu pratiklerde inşa edilen katılımcılığa dönmek, yöneticilerin kim olacağından ziyade nasıl bir yönetim sorusuna cevap aramak için iyi bir yol olabilir.
Juan Genovés, “Türbülanslar”, 2016

 

Belediyelerin bütçe yönetimi için stratejik planlama dönemindeyiz. 31 Mart seçimlerinde yönetimlerin belli olduğu belediyelerin stratejik planlarını hazırlamaları için 31 Eylül 2019’a kadar vakitleri var. Bütçe yönetimi için stratejik plan, bir yerel yönetimin bütçe eylem planının hangi kalemleri kapsayacağını ifade ediyor. Nüfusu 50 bin üzerinde olan tüm yerel yönetimlerin Belediye Kanunu uyarınca stratejik rapor oluşturması zorunlu. Bu rapor, yine kanun ve mevzuatlar uyarınca katılımcılık esasına göre düzenlenmeli. Dolayısıyla, stratejik planlama döneminde halk sürece katılabilir. Ekoloji Kolektifi Derneği’nin hazırladığı rapor konu hakkında ayrıntılı bilgiler içeriyor. Yerel yönetimler katılımcılık kanallarını kendileri açabileceği gibi, hemşerilik çerçevesinde, yurttaşlar yerel yönetimlere bu hakkın kullanılmasına yönelik çeşitli taleplerde de bulunabilir.

Yurttaş katılımı için bir araç

Stratejik raporlar belediye bütçesinin önümüzdeki beş senelik süreçte nasıl kullanılacağını planlıyor. Dolayısıyla, seçilmiş yerel yönetimlerin hemşerilerine ne tür hizmetler sunacağı, bu hizmetleri hangi kriterlere göre öncelik sırasına koyacağı raporda yazılacak. Türkiye’nin mevcut yerel yönetim yapısı katılımcılığa kısıtlı alan açıyor. Kent Konseyleri olarak tanımlanan yarı-sivil organlar yurttaşların düşünce ve taleplerini aktarma konusunda bir imkân olsa burada alınan kararlar bağlayıcı değil. Avukat Fevzi Özlüer’in hazırladığı rehberde yurttaşların bilgi edinme hakkı çerçevesinde yerel yönetimlere katılım olanakları tartışılıyor. Oyunun kurallarının baştan koyulduğunu düşünecek olursak, stratejik planlama süreçlerinin yurttaşların katılımı için önemli bir dönemeç olduğu aşikâr.

Yerel yönetimlere katılımı stratejik planlama dönemi ile sınırlayamasak da, bu dönem oy veren ve verdiği oyun bir şeyleri değiştireceğini düşünen her yurttaşın oyuna seçim sonrasında da sahip çıkmasını mümkün kılan bir süreç.

Stratejik plan, yerel yönetim politikasının ekonomisini ortaya koyuyor. Bütçe nasıl kullanılacak, hangi hizmetler önceliklendirilecek, hangi sivil toplum kuruluşları desteklenecek, yurttaşların hangi türden ihtiyaçları hangi uygulama kurumlarına devredilecek? Kimler öncelik sahibi olacak, kimler ikincil pozisyonda kalacak? Burada, oy veren ve verdiği oyun bir şeyleri değiştireceğini düşünen her yurttaşın oyuna seçim sonrasında da sahip çıkmasını mümkün kılan bir dinamik mevcut. Dolayısıyla, stratejik planlama vesilesiyle halkın kendi yerel yönetimlerinin bütçesinin nasıl kullanılacağına dair bir söz hakkı ortaya çıkıyor.

Yerel yönetimlere katılım sürecini elbette stratejik rapora etki etme ile sınırlayamayız. Ayrıca, bu raporun yazım süreci kadar nasıl uygulanacağının takip edilmesi de aynı oranda önemli. Yerel yönetim sürecinin yurttaş inisiyatifleri tarafından belirlenmesi, belirlenemiyorsa da izlenmesi ve gerektiği noktalarda müdahale edilmesi, yerel yönetime dair siyasetin önemli bir veçhesini oluşturuyor. Tam da bu noktada yurttaş inisiyatiflerinin oluşturduğu mekanizmalar, talep, izleme, müdahale etme noktalarında birer araç işlevi görüyor. Türkiye’de bu konuda çeşitli örnekler halihazırda mevcut.

Juan Genovés, “Yükseliş”, 2009

Yurttaş inisiyatifleri

En başta, taban inisiyatiflerinin yerel yönetimlere yönelik umut veren pratiklerinden söz edebiliriz. Yurttaş inisiyatifleri bunların başında geliyor. İstanbul’da Beyoğlu Yurttaş Meclisi, Şişli Demokrasi Meclisi, Demokrasi Kazanacak Kadıköy, Sarıyer Kent Dayanışması, Avcılar Halkçı Yerel Yönetim İnisiyatifi, Adalar Demokrasi Meclisi gibi oluşumlar, tabanda yurttaşların söz hakkını belirlemek, yerel yönetime dair politika oluşturmak, yerel yönetimlerin izlenmesini sağlamak, dilekçelerle taleplerde bulunmak, protesto eylemleri düzenlemek, hatta kooperatifleşme gibi kurucu faaliyetlerin öncülüğünü yapıyor. Gezi direnişi sonrası park, mahalle, işyeri ve üniversitelerde oluşan forumlara benzer oluşumlara sahip bu inisiyatifler yurttaşların katılımına açık ve demokratik yapılar inşa ediyor. Gezi’nin bakiyelerinden biri olan Kadıköy Kooperatifi’nin Kadıköy bölgesindeki forumlarda yapılan tartışmalar sonucu ortaya çıktığını düşündüğümüzde, bu inisiyatiflerin eylem kapasitesinin dayanışmacı imkânlara açıldığını söyleyebiliriz.

Önümüzdeki süreçte yerel yönetimlerin yurttaşlar tarafından izlenmesi ve denetlenmesi için bu tür katılımcı yapılara daha çok ihtiyaç duyacağız. Çoğunlukla talep ve politika üretmekle, bu politikalar uyarınca etkinlikler yapmakla sınırlı bir işlevi olan bu inisiyatifler, Beyoğlu Yurttaş Meclisi gibi süreç takipleri konusunda eğitim verebilir ya da Şişli Demokrasi Meclisi gibi kent konseyi ve stratejik planlama süreçlerine halkın katılımını sağlayabilir. Dahası, yurttaş inisiyatifleri, yerel yönetimlere katılım sürecinde halkın meclislenmesine bir vesile olabilir.

Katılımcı yerel yönetimler

Başka bir süreç de bizzat yerel yönetimler tarafından başlatılan ya da çeşitli örgütlenmeleri bünyesinde toplayan dinamikler. Rize’nin Fındıklı ilçesinde başlayan meclis pratikleri bu konuda iyi bir örnek. 31 Mart seçimlerinden önce, 8 Mart’ta kadın meclisinin toplanmasıyla başlayan süreç, seçim sonrası esnaf meclisi, gençlik meclisi gibi yeni oluşumlarla hızla devam etti. CHP’li belediye başkanı Ercüment Çervatoğlu, meclislenme sürecinin köylere doğru yayılacağını, mevcut yönetimin meclisler için kolaylaştırıcılık işlevi göreceğini, Fındıklı’nın meclisler tarafından yönetileceğini her fırsatta dile getiriyor. Meclislerde çeşitli grupların sorunları masaya yatırılıyor. Kadınların nasıl bir Fındıklı istediği, gençlerin kültür ve sanat ihtiyaçları, esnafın çalışma koşulları ve kent yaşamına dair talepleri meclislerde dile getiriliyor. Ayrıca, başlatılan “meci” (imece) faaliyeti ile Fındıklı’yı güzelleştirme, geri dönüşüm gibi çalışmalar toplumsallaştırılıyor. Benzer bir pratiğin Fatih Maçoğlu döneminde Ovacık’ta da yaşandığını, seçim sonrası siyasi gelişmelerin bu pratiği kısıtlamaya yönelik olduğunu hatırlayalım. Şu an için Fındıklı halkının meclislere yoğun ilgi göstermesi, seçim sonrası siyasetin kurucu dinamikleri için umut vaat ediyor.

Fındıklı belediye başkanı Ercüment Çervatoğlu, meclislenme sürecinin köylere doğru yayılacağını, mevcut yönetimin sadece meclisler için kolaylaştırıcılık işlevi göreceğini, Fındıklı’nın meclisler tarafından yönetileceğini her fırsatta dile getiriyor.

Başka bir örnek de Bursa Nilüfer belediyesinin kent konseyi bünyesinde oluşturduğu mahalle komiteleri. Nilüfer’de kararlar aşağıdan yukarı doğru alınıyor. Komiteler, demokratik seçim yoluyla temsilciler belirliyor ve bu temsilciler kent konseyi üzerinden kararları oluşturuyor. Belediye Meclisi de Kent Konseyi’nin aldığı kararları uyguluyor.

Son olarak, stratejik planlama sürecinde çeşitli yerel yönetimlerin katılımcı yöntemler geliştirmeye çalıştığını gözlemliyoruz. Şişli ve Kadıköy belediyeleri iki önemli örnek. Belediye tarafından organize edilen mahalle toplantılarında yurttaşların ilçelerine dair öngörülerinin ve taleplerinin dile getirmesi bekleniyor. Anlat Kadıköy adıyla başlatılan çalışma, stratejik planlama sürecinde mahallelerde katılım toplantıları düzenlemenin yanısıra internet anketi ile de yurttaşların önerilerini dile getirmelerinin önünü açıyor. Bunun yanında, ilçede faaliyet gösteren çeşitli örgütlenmeler, araştırmacılar ve ilgili belediye birimlerinin katıldığı odak grup toplantılarının yapıldığını, Kent Konseyi üzerinden planlama sürecine dair önerilerin toplandığını da belirtelim. Odak grup toplantılarında kültür, gıda güvenliği ve kooperatifler, kent yaşamı gibi konular ayrı ayrı mercek altına alınıyor.

Juan Genovés, “Skala”, 2015

Melez süreç

Stratejik planlama ile başlayan yeni yerel yönetim sürecinin halkın katılım kanallarını açmak ve meclis pratikleri ile katılımcılığı derinleştirmek gibi melez süreçleri kapsadığı aşikâr: Yurttaş inisiyatifleri genişlediği ölçüde yerel yönetimleri izliyor, denetime tabi tutuyor, onlardan taleplerde bulunuyor. Buna ilaveten bu inisiyatifler içerisinde doğrudan demokrasi pratikleri, meclis geleneği gelişiyor. Diğer yandan katılımcılığa alan açan belediyeler yurttaşların katılım haklarını kullanmasına el veriyor. Taban inisiyatiflerinin açacağı yolun melez süreçlerin gelişimini nasıl teşvik edeceğinin ve bir özyönetim pratiği olarak meclislenmenin derinleşmesine imkân verip vermeyeceğinin takipçisi olmak şart.

^