AFETLERE HAZIRLIK VE YEREL ÇALIŞMALARIN ÖNEMİ

Ümit Tanışır
3 Ekim 2019
SATIRBAŞLARI
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay’ın söylemedikleri Beyoğlu Yurttaş Meclisi’nde söylendi: İstanbul Master Planı rafa kaldırıldı, depreme hazırlık için toplanan vergiler duble yol inşaatlarına harcandı, toplanma alanlarına AVM ve plazalar yapıldı, haberleşme altyapısının güçlendirilmesi için harcanması gereken kaynak başka maksatlara kullanıldı. Bütün bunlar ve neoliberal talan politikalarının hüküm sürdüğü İstanbul’da depreme nasıl hazırlanılması gerektiği, taban örgütlenmelerinin neler yapabileceği Beyoğlu Yurttaş Meclisi’nin 28 Eylül’de düzenlediği “Afet Bilinci, Afetlere Hazırlık ve Yerel Çalışmaların Önemi: Bir Yurttaş Hareketine Doğru” başlıklı toplantıda, “merkezden beklenecek her şey boşuna beklenmiş olur” vurgusuyla, enine boyuna ele alındı.
Beyoğlu Yurttaş Buluşmaları’nın onuncusu olan toplantıda, akademisyen ve GEA Arama Kurtarma üyesi Zeynep Gül Ünal, Mahalle Afet Gönüllüleri Derneği Başkanı Hüseyin Karadayı, Türkiye Radyo Amatörleri Cemiyeti Genel Başkanı Aziz Şasa ve İnşaat Mühendisleri Odası (İMO) İstanbul Şube Temsilcisi Harun Özüdoğru konuşmacı olarak yer alırken moderatörlüğü Açık Radyo’dan Gürhan Ertur üstlendi. İlginin yüksek olduğu toplantıya mahalle muhtarlarından ve çeşitli ilçelerdeki mahalle meclislerinden de katılım vardı. 1+1 Express oradaydı.

İstanbul’da büyük bir deprem beklendiği bilgisine hepimiz yıllardır vakıftık. Fakat bu bilinip de üzerinde durulmayan durum 26 Eylül Perşembe günü yaşanan depremle birlikte İstanbul halkını paniğe sürükleyen bir gerçek halini aldı.

Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı (AFAD) depremin büyüklüğünü 5.7, Kandilli Rasathanesi ise 6.0 olarak açıkladı. Depremin ardından gelen artçı sarsıntılar paniği daha da artırdı. GSM altyapısı çöktüğü için telefon hatları saatlerce devre dışı kaldı. Daha şiddetli bir sarsıntı olur mu korkusuyla geceyi dışarıda geçirenler oldu. İTÜ’nün kamuoyu açıklamasında, durumun kritikliğine ilişkin bilgiler paniğin haklı nedenlerinin olduğunu gösteriyor.

Depremle birlikte hepimizin aklına hayati sorular üşüştü: Sarsıntı ânında nereye gitmeli, yeterli toplanma alanı var mı? Hayatta kalmak için ne yapmalı? Haberleşme nasıl sağlanacak? Deprem için toplanan vergiler nereye gitti?

Durum buyken Cumhurbaşkanı Erdoğan “on binlerce toplanma alanı” olduğundan dem vurdu. Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay ise depremin yarattığı endişelere “panik yapmayın” diyerek karşılık verdi ve şöyle devam etti: “Dünyanın hiçbir yerinde deprem öldürmez. Hazırlıksızsanız yan etkileri insanlara genelde hasar verir. Hazır olalım.”

Sorun da zaten bu noktada. Deprem değil, yasalara, yönetmeliklere, kurallara uygun inşa edilmemiş yapılar ve yetersiz hazırlıklar ölümlere neden oluyor.

Beyoğlu Yurttaş Meclisi’nin “Afet Bilinci, Afetlere Hazırlık ve Yerel Çalışmaların Önemi: Bir Yurttaş Hareketine Doğru” başlığıyla düzenlediği etkinlikte bütün bunlar ve taban örgütlenmelerinin neler yapması gerektiği enine boyuna ele alındı.

26 Eylül’deki depremle birlikte, İstanbul halkı 1999 depremi sonrasında “yaraları sarmak” ve “önlem almak” için toplanan vergilerin akıbetini sorgulamaya başladı: Toplanan paralarla ne yapıldı? Ya da Twitter’daki hashtag kampanyasındaki ifadeyle: #DepremVergileriNeoldu?

Deprem vergileri ne oldu?

Toplantıda ilk konuşmacı İnşaat Mühendisleri Odası (İMO) İstanbul Şube Temsilcisi Harun Özüdoğru’ydu. Bugünkü yapıların yirmi yıl öncesinden çok daha tehlikeli olduğunu ifade eden Özüdoğru, 1999 depreminden sonra İstanbul ve çevresinde deprem riskine yönelik İstanbul Master Planı’nın hazırlandığını, plan kapsamında jeolojik olarak yapılaşmaya uygun bölgelerin tespit edilmesinin ve İstanbul genelinde bir milyon konutun güçlendirilmesinin amaçlandığını, fakat daha sonra plan doğrultusunda hazırlanan raporların rafa kaldırıldığını belirtti.

O raporların niçin rafa kaldırıldığıyla birlikte, Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay’ın sözünü ettiği “hazırlıklar” için kullanılmış olması gereken Özel İletişim Vergisi (ÖİV) üzerinden elde edilen kaynağın nasıl kullanıldığı da merak konusu.

26 Eylül’deki depremle birlikte, İstanbul halkı 1999 depremi sonrasında “yaraları sarmak” ve “önlem almak” için toplanan vergilerin akıbetini sorgulamaya başladı: Toplanan paralarla ne yapıldı? Ya da, Twitter’daki hashtag kampanyasındaki ifadeyle: #DepremVergileriNeoldu?

Harun Özüdoğru, ‘99 depreminden bugüne, yirmi yılda ÖİV üzerinden toplanan paranın 36 milyar dolar olduğunu, bu miktardaki para ile İstanbul’un güvenli konut sorununun büyük oranda çözülebileceğini, fakat bu paranın duble yol inşaatlarına ayrıldığını belirtti.

Depreme hazırlık için kullanılması gereken bu meblağın iktidar tarafından ilgisiz alanlara aktarıldığı bir ortamda afete hazırlıklı olunduğu söylenilebilir mi?

Cumhurbaşkanı Erdoğan “on binlerce toplanma alanı var” dese de, İMO’nun açıklamasına göre, toplanma alanı olarak gösterilen 496 yerden geriye 77’si kalmış durumda. Yani, iktidarın neoliberal rant politikaları sonucu, deprem ânında sığınabileceğimiz alanlar imara açılmış, bu alanlara AVM’ler, plazalar yapılmış. Bu, sarsıntı ânında veya sonrasında kendimizi dışarı atabilsek bile sığınabileceğimiz güvenli bir yer olmayacağı anlamına geliyor.

Depremle gündeme gelen bir diğer konuysa haberleşme. Deprem sonrası yakınlarına ulaşmaya çalışan birçok insan GSM altyapısı çöktüğü için saatlerce iletişim kuramadı, yakınlarından haber alamadı. Haliyle GSM şirketlerine yönelik ciddi bir tepki oluştu: Ödenen vergiler, yapılan kesintiler altyapı iyileştirmesi için kullanılmadı mı? ÖİV üzerinden toplanan vergilerin aynı zamanda GSM altyapısının güçlendirilmesi için kullanılması gerekiyordu.

“GSM’ye odaklanmak yanlış”

Beyoğlu Yurttaş Meclisi’ndeki toplantının konuşmacılarından Türkiye Radyo Amatörleri Cemiyeti Genel Başkanı Aziz Şaşa bu konuda farklı bilgiler verdi. GSM’ye odaklanmanın yanlış olduğunu belirten Aziz Şaşa, GSM firmalarının üzerinde anlamsız bir baskı oluşturulduğunu ifade etti. Bu firmaların belli kapasite hesaplarıyla yatırım yaptıklarını ifade eden Şaşa, “bu yatırımları üçe, dörde katlasalar dahi olası bir 7.4’lük depremde bu sistemler çöker, dünyanın her yerinde çöküyor” dedi. Şasa, bu konuda 2011’de Japonya’daki deprem sonrasında, tsunami esnasında yaşananları örnek gösterdi. Japonya’nın Türkiye’den çok daha gelişkin bir altyapısı olmasına rağmen sistemin yine de çöktüğünü ekledi.

İstanbul halkının bir araya gelip kendi sorunlarını kendisinin çözmesinden başka bir seçenek yok. Beyoğlu Yurttaş Meclisi’nin yaptığı etkinlik bu açıdan çok önemli. Hazırlıkların yetersiz olduğu şu ortamda ilk elden önem arz eden, deprem hazırlığı çalışması yapan yerel örgütlenmelerde yer almak.

Deprem esnasında haberleşme için bluetooth üzerinden çalışan uygulamaların işe yarayıp yaramayacağıyla ilgili soruya cevap olarak Şaşa, “bu aplikasyonların da deprem esnasında işe yaramayacağını, çünkü bluetooth üzerinden çalışan uygulamaların kapsama alanının çok sınırlı olduğunu” söyledi.

Alternatif haberleşme ağı

Aziz Şaşa, Türkiye Radyo Amatörleri Cemiyeti’nin alternatif haberleşme üzerine gönüllü bir etkinliğin sonucu oluştuğunu ifade etti. Türkiye’de beş bin kadrosu olan cemiyet kendi oluşturduğu ağ ve teknik donanım üzerinden iletişim kurabiliyor. Şasa’nın aktardığı bilgilere göre, söz konusu iletişim ağı mevcut teknolojiye ve kırılgan altyapılara değil, gönüllü insan kaynağına dayanan bir ağ.

Şaşa, bu ağın 1999 depreminde başarıyla çalıştığını, depremden 25 dakika sonra depremin yerine dair bilgiyi Sivil Savunma Merkezi’ne bildirdiğini ekledi. O dönem risk analizi de yaptıklarını belirten Şaşa, önceden ne yapılması gerektiğini bilmenin çok önemli olduğunu, katılımcıların mahallelerinde olası afete ilişkin gözlem yapmaları gerektiğini ifade etti.

İletişim konusunda kendi kendine yeten mahalleler oluşturup ilçelerin de aynı şekilde örgütlenmesi gerektiğini belirten Şaşa, “İstanbul’daki sorun ancak bu şekilde çözülebilir, merkezden beklenecek her şey boşuna beklenmiş olur” dedi.

26 Eylül depremi sonrasında, GSM sistemi çökse de internet üzerinden iletişim kurulabildi. Whatsapp uygulaması çoğumuzun imdadına yetişti. Bu konuyla ilgili olarak, toplantının moderatörü Gürhan Ertur internet altyapısının önemine dikkat çekti. Ertur GSM şirketleri daha fazla yatırım yapsa bile deprem esnasında aşırı yüklenme nedeniyle sistemin yine de çökeceğini, ancak sarsıntı esnasında internet iletişiminin devam ettiğini, dolayısıyla internet altyapısının geliştirilmesinin daha önemli olduğunu vurguladı.

Hazırlık toplumsal düzeyde olmalı

Toparlarsak, ‘99 depremi sonrasında, deprem riskine yönelik hazırlatılan İstanbul Master Planı rafa kaldırıldı ve planın gerekleri bugüne dek yerine getirilmedi. Yine ‘99 depremi sonrasında, depremin yaralarını sarmak ve olası bir depreme hazırlıklı olmak için başlangıçta geçici olarak getirilen, sonrasında kalıcı hale gelen ÖİV ile toplanan vergiler deprem için değil, duble yollar ve plazalar için harcandı. ÖİV üzerinden elde edilen fonla iletişim altyapısının güçlendirilmesi gerekirken bu da yapılmadı. Son olarak deprem ânında toplanma yeri olarak kullanılmak üzere ayrılan 496 noktanın çoğuna AVM ve plazalar inşa edildi, geriye 77 toplanma alanı kaldı.

Bu tablo depreme kesinlikle hazırlıklı olunmadığını ifade ediyor. Ortada herhangi bir hazırlık yokken siyasiler cephesinde ise bir “davet polemiği” yaşanıyor. İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu İstanbul Valiliği’nde düzenlenen “Türkiye Afet Müdahale Planı” adlı toplantıya davet edilmediğini ileri sürüyor, valilik ve AKP cenahıysa İmamoğlu’nu suçluyor. Tüm bu hazırlıksızlık ve siyasi çekişme Şaşa’nın “merkezden beklenecek her şey boşuna beklenmiş olur” sözünü doğrular nitelikte.

Hal böyle olunca, İstanbul halkının bir araya gelip kendi sorunlarını kendisinin çözmesinden başka bir seçenek kalmıyor. Gezi direnişi döneminde ortaya çıkan forumların da esiniyle örgütlenen, bünyesinde kent hakkı mücadelesi yürüten inisiyatiflerin de bulunduğu Beyoğlu Yurttaş Meclisi’nin yaptığı etkinlik bu açıdan çok önemli. Hazırlıkların yetersiz olduğu şu ortamda herhalde ilk elden önem arz eden, deprem ânında hayat kurtaracak bilgi ve eğitimlerden haberdar olmak, dahası deprem hazırlığı çalışması yapan yerel örgütlenmelerde yer almak.

Eşitsizlikler hesaba katılarak deprem hazırlıklarının yapılması halkın hem mahallesinde hem siyasal alanda özneleşmesiyle gerçekleştirilebilecek bir şey. Beyoğlu Yurttaş Meclisi böyle bir özneleşmeyi hedefleyen, herkesin sözünü söyleyip sorununu görünür kılabileceği bir zemin. Böyle zeminlerin, böyle çalışan meclislerin çoğalmasını dileyelim.

GEA – Arama Kurtarma ile birlikte Mahalle Afet Gönüllüleri Derneği Arama Kurtarma deprem ânında hayatta kalmak için temel bilgiler konusunda eğitim alınabilecek kuruluşlar.

İstanbul Büyükşehir Belediyesi ile işbirliği içinde kapsamlı çalışmalar yürüten Mahalle Afet Gönüllüleri Derneği mahalle bazında örgütlenerek eğitimler veriyor. Dernek her mahalleden belli sayıda gönüllü belirliyor ve her mahalleye deprem ânında arama-kurtarma için kullanılacak donanımı sağlıyor. Dernek başkanı Hüseyin Karadayı, “sadece kendi evinizin güvenli olmasının veya oturduğunuz apartmanın sağlam olmasının deprem ânında hayatta kalmanın garantisi olmadığını” ifade ediyor ve depremle mücadelenin ancak toplumsal düzeyde hazırlıkla ve örgütlenmeyle gerçekleştirilebileceğini vurguluyor.

26 Eylül’deki depremle birlikte hayatta kalma yöntemi olarak en çok konuşulan “cenin pozisyonu alma” önlemi dışında da dikkat edilmesi gereken önlemler var. Akademisyen ve GEA Arama Kurtarma üyesi Zeynep Gül Ünal’ın aktardığına göre, sarsıntı sırasında evde olma ihtimalinde gerekli güvenlik önlemlerden biri, dolapların sabitlemiş olması. Sabitlenmemiş gardroplar deprem ânında ölümcül olabiliyor. Ayrıca, kapalı bir alandaysanız çıkış yolunun açık olması, giriş çıkışlara fazla eşya bırakılmaması çok önemli. Depreme gece yakalanma ihtimaline karşılık, kırılan camlardan ötürü yakınınızda terlik olmalı, ayrıca fener ve sesinizi duyurmak için düdük bulundurulmalı. Bulunduğunuz binadan çıkarken gaz vanalarını ve elektriği kontrol etmek de dikkat edilmesi gerekenlerden.

Depremden herkes aynı şekilde mi etkilenecek?

Elbette depreme hazırlık toplumsal düzeyde gerçekleştirilmeli, fakat sınıfsal eşitsizliklerin hüküm sürdüğü devasa bir kentte muhtemel bir büyük depremden yoksulların çok daha ağır etkileneceği açık. Asgari ücretle geçinmek durumunda olan veya işsizliğe mahkûm insanlar barındıkları evlerin çok eski veya riskli yapılar olduğunu bilmelerine rağmen yeterli ekonomik güçleri olmadığı için bu konuda bir şey yapamıyor.

Başka bir dikkat çekici sorun ise cinsiyet eşitsizliğinin yaratacağı sonuçlar. Kadınlar ve erkekler de depremden aynı şekilde etkilenmeyecek. Bu konuda Kadın Emeğini Değerlendirme Vakfı temsilcisinin verdiği bilgi çok dikkat çekici: Şu âna kadar yaşanan felaketlerde hayatını kaybeden kadın ve çocuk sayısı erkeklere göre 14 kat daha fazla. Geçmişte yaşanan depremlerde deprem sonrasında oluşturulan çadır kentlerde kadınlar hesaba katılmadan planlamalar yapıldığı da bu konuda verilen önemli bilgilerden. Yani, deprem hazırlığı cinsiyet farklarını da göz önünde bulundurmak durumunda.

Söz konusu eşitsizlikler hesaba katılarak deprem hazırlıklarının yapılması ise ancak halkın hem mahallesinde hem siyasal alanda özneleşmesiyle gerçekleştirilebilecek bir şey. Beyoğlu Yurttaş Meclisi böyle bir özneleşmeyi hedefleyen, herkesin sözünü söyleyip sorununu görünür kılabileceği bir zemin. Böyle zeminlerin, böyle çalışan meclislerin sadece deprem hazırlıkları için değil, bütün temel sorunlar için taban örgütlenmeleri olarak çoğalmasını, birbirlerinden esinlenmesini, birbirleriyle işbirliği yapmasını dileyelim.

Bitirirken, Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay’ın devamını getirmediği cümleyi belki de şu şekilde tamamlamak daha uygun: Deprem öldürmez, neoliberal rant politikaları öldürür.

^