KARŞIYAKA KOOPERATİF DESTEKLEME MERKEZİ

Söyleşi: Ulus Atayurt
14 Aralık 2019
SATIRBAŞLARI

İzmir’in Karşıyaka ilçesindeyiz. Önce küçük ama angaje insanlardan oluşan bir kooperatif destek birimi kurulmuş, ardından çeşitli sektörlerde, kadın emeğini değerlendiren, mimar ve mühendisleri, Roman mahallesinde yaşayan tezgahtarları, bisikletçileri, eğitimcileri biraraya getiren kooperatiflerin kurulmasına destek verilmiş. Hayaller somuta dökülmeye başlamış, ağ tipi dayanışmacı ekonominin temelleri atılmış. Karşıyaka Belediyesi’ne bağlı Kooperatif Destek Merkezi’nin esinlendirici örgütlenmesini kurucularından Alper Akbulut’tan dinliyoruz. 
Alper Akbulut ailesiyle birlikte

Kooperatifçilik dünyasında “İzmir modeli” diye adlandırılan yapının ana özellikleri neler, ne zaman, nasıl başladı bu sistem?

Alper Akbulut: Model Aziz Kocaoğlu döneminde başlatıldı. Belediye ihtiyaçlarını kooperatiflerden karşılıyor. Tarım kooperatifleri üzerinden yürüyor. Mesela çocuklara süt kampanyası ile Tire Süt Kooperatifi kurumsallaştı ve büyüdü. Park ve bahçeler ihtiyaç duydukları fidanı Bademler Fidancılık Kooperatifi’nden alıyor. İstatistiklere göre, Türkiye’deki tarım kooperatiflerinin yüzde 85’i batık. Kooperatif sayısı hiç az değil, AB ölçeğindeki sayısal haritalarda “koyu lacivert”iz, ama çalışan ortak sayısında, bilanço kâr miktarlarında dipte yer alıyoruz. Kooperatifleri verimli işletmeler olarak modelleyemiyoruz. Başarılı kooperatiflerin özelliği sistemden ziyade lider kadrosu; onlar ahlaklı, çalışkan insanlarsa başarı geliyor. Ama lider ayrıldığı anda iş bitiyor.

Kooperatifleri örgütlemeye nasıl başladınız?

2017’de Karşıyaka Belediyesi’ne girdim. CHP belediyelerinde Akademi Kadıköy, Akademi Eskişehir kurulmuştu. Bizimkiler de kopyala yapıştır istemiş. Belediyenin kurduğu akademiler esas olarak akademisyenlerle toplumu buluşturuyor, panel ve seminer düzenliyordu. Belediyeler sosyal belediyecilik anlamında fena değil, ama ben ekonomik, sosyal ve kültürel gelişmenin birlikteliğine odaklandım. Belediye binasının dışında, kültür merkezindeydi akademinin yeri. Birinci katta sahnesi olan bir salon var. Büyük fuaye alanı bomboş duruyordu. Depolarındaki masa ve sandalyelerle fuayeyi açık ofise çevirdik. İsmini Kooperatif Destekleme Merkezi koydum. Sıfır bütçeyle yola çıktık. Özellikle CHP’li belediyelerin bütçe problemini hepimiz biliyoruz. Bunun için stratejimizde; ulusal ve uluslararası finansmana erişim de önemli bir kriter olarak yer alıyor. Bu zor koşul bizi doğru yola yöneltti, çünkü sivil toplumla beraber çalışmak zorundaydık. Öncelikle sosyal girişimciliğe yoğunlaştık. Çeşitli STK’lara eğitimler verdik. Ekip üç kişiydi başta. Eğitimlerin ardından kooperatifçiliğe yöneldik.

Tarlada iki lira olan patates beş aracıdan geçince fiyat katlanıyor. Bunu aşmanın yolu basit: Üretici ve tüketici kooperatiflerini ortaklaştırmak, ortaklar arası işlemden vergi almamak. Bunu burada deneyeceğiz

BM 2012’yi Dünya Kooperatifçilik Yılı ilan etti. Hükümet bu alanda bizdeki verilerin çok kötü olduğunu gördü. Bunun üzerine Almanya ile protokol yapıldı. Alman Kooperatifler Konfederasyonu (DGRV) Ankara’da ofis açtı. Aynı yıl Kooperatifçilik Genel Müdürlüğü’ne yeni uzmanlar alındı, mevcut olanlar Avrupa’yı gezdi. 1940’lardan kalma eski yasa biraz elden geçirildi. Biz de DGRV’den öğrendiğimiz kooperatif ilkelerine, örgütlenmesine dair eğitimleri burada vermeye başladık. Yani eski külüstür arabamız biraz yenilendi, standart donanıma kavuştu. Ama bu sefer de kullanacak şoför yok, bir trafik kültürü henüz gelişmemiş. Biz de buradaki sosyal girişimciler için bir model geliştirmeye başladık. Bir buçuk senede 28 model çıkardık.

Platformİzmim Mimar-Mühendis Kooperatifi

Bu modelleri neye göre belirlediniz?

Tamamen örgütlenmek isteyen kesimlere, kişilere göre. Örneğin, toplantılarımıza bisikletçiler geliyordu. Karşıyaka’da 70’e yakın bisiklet grubu var. Bir kısmı dernek, bir kısmı spor kulübü, bir kısmı facebook grubu. Hepsinin sorunları aynı. Ama gruplar birbirleriyle kavgalı, zaten bölüne bölüne sayıları 70’e ulaşmış. İki haftada bir toplanarak gruplara olumlu örnekleri sunduk. Sonunda, kooperatif kurmaya karar verdiler. Kooperatif Destekleme Merkezi olarak protokol hazırladık. Açık ofisi adres gösterdik. Böylece kira masrafından kurtulduk. Binada zaten üç tane kullanılmayan seminer salonu var. Bunları kooperatiflerin eğitim merkezi, toplantı salonu olarak kullanabilecekleri hale getirdik.

Bisiklet kooperatifinin işleyişi nasıl?

Karşıya Bisiklet Kooperatifi bir hizmet ve dayanışma kooperatifi. Standart ana sözleşmeleri epey değiştirdim. Çalışma yönetmelikleri üzerinden ilerledim. Böylece ortakların kooperatifte nasıl çalışacağı netleşti. Bunlar genel kurulda onaylandı. Kooperatifçilik Genel Müdürlüğü’nden uzmanlarla sürekli iletişim halinedeyiz, çok yardımcı oluyorlar. Önce bisikletçilerin ortak sorunlarını, ihtiyaçları döktük. Bir kooperatif öncelikle ortaklarının harcamalarını düşürmelidir. Bu konudaki örgütlenme insanları başka konularda motive eder. Sosyal medyadan örgütlenerek bisikletleri, aksesuarları ciddi indirimlerle topluca aldılar. Ardından, Bostanlı’da kooperatifin denetiminde ikinci el bisiklet pazarı kurduk.

Kooperatifler ağdaki diğer kooperatiflere ortak olacak, birbirleriyle iş yapacaklar. Kadın kooperatifi mesela meyveyi tarım kooperatifinden alıp reçel yapacak, yeşilliği alacak hazır salata yapacak, bunları tüketici kooperatifine verecek, bisiklet kooperatifi de ürünün kuryeliğini üstlenecek.

Karbon gazının azaltılması, çevreci ulaşım alternatifleri tartışmaları da elimizi güçlendiriyor. Bisiklet Kooperatifi’yle bisiklet taksi ve kurye hizmetleri vermeye hazırlanıyoruz. Bisikletli turizm faaliyetleri başladı. Bisiklet yolları üzerinde tamir istasyonları, küçük bisiklet büfeleri kuracağız. Metro, otobüs duraklarında ve iskele civarında güvenli park yerleri kurmak üzerine çalışıyoruz. Ekimde BM Kalkınma Ajansı’na bağlı Global Environment Fonu’na hak kazandık. Dört başlıklı bir proje hazırladık. Önce belediyede bisiklet yollarını planlayanlara eğitim vereceğiz. Bisiklete binmeyen insan bisiklet yolu planlıyor. Ne güzergâhı ne teknik kriterleri doğru belirliyor. Onlara Avrupa’daki bisiklet yollarının planlanma sürecini aktaracağız. Karşıyaka’da yedi kilometrelik uygulama hattı belirledik. Mavişehir blokları ile İZBAN durağı arasında bisiklet taksi hattı açılacak. Bunun için 93 bin dolarlık fon bulduk. 

Birbiriyle kavgalı gruplar birlikte bisiklet kooperatifine sahip çıktı mı?

Evet. Genelde, kalabalık projelerde gerçekte işi sahiplenen 5-10 kişi oluyor. Ama bisikletlilerde bilinçli kesim arttı. Bu bir avantaj. Başta söylediğim 28 girişim içinde bir de reklam ve halkla ilişkiler ajansı kooperatifi var. Sektördeki işlerin çoğunu İstanbul alıyor. Kriz ortamı şartları zorlaştırıyor, ama örgütlenme fırsatları da doğuruyor. Bu ortamda sektörde çalışanlardan biri co-working, (beraber çalışma) alanı yarattı. Bilişimci ve yazılımcı kooperatifi için de bir taslak hazırladık. Ben 2000’lerin başında bilişim sektöründe çalışırken Ankara’daki Bilişim Derneği’yle kooperatif kurmak istemiştim. Hindistan’daki modeller o zaman çok esinlendiriciydi. Şimdilik yavaş yavaş ilerliyoruz. Toplantılara 30’un üstünde katılım varsa, “Siz artık kooperatif girişimisiniz” diyorum. Üç ayın ardından faaliyet alanına göre bir örgütlenme manifestosu yazıyoruz. İşin girişim kısmında Sivil Düşün Derneği’nin desteğine başvuruyoruz. Web sitesi, tanıtım filmi hazırlıyoruz. İlk aşamada finansal ihtiyaç fonlarla karşılanıyor.

Karşıyaka Bisiklet Kooperatifi

Türkiye’de kooperatif girişimlerine yerel finans kaynağı var mı?

Sözde kalıyor. Kâğıt üzerinde kooperatifler KOSGEB (Küçük ve Orta Ölçekli İşletmeleri Geliştirme ve Destekleme İdaresi Başkanlığı) desteklerinden faydalanabilir. Bankalardan özel sektöre yönelik kredi imkânlarından da yararlanabilir. Ama kurumlar büyük güçlük çıkartıyor. Vergi daireleriyle ilişkimizde sorunlar yaşıyoruz. Hakların çoğu AB’den uyarlanmış, ama nasıl olsa “burada bin ortaklı kooperatif kurulamaz” diye düşünmüşler. Haklılar da bir yandan. Mesela Türkiye’de en kalabalık kadın kooperatifi 250 ortaklı Karşıyaka Kadın Kooperatifi; bir üretim ve işletme kooperatifi. Fon da alamıyor, kendine yönelik avantajlardan da faydalanamıyor. Kooperatiflerde ortaklar arası işlemlerin vergiden muaf olması lâzım. Zaten kamu “topladığım vergilerle eğitim, ulaşım, yoksullukla mücadele, nitelikli gıdaya erişim gibi hizmetler sağlayacağım” diyor.  Bu hizmetleri kooperatifler tamamlıyor. Benim o hizmeti halka vermemin daha büyük bir maliyeti var” diyor. Bu doğru.

İtalya’da kamu hizmeti veren kooperatifler kamu bütçesini yüzde 40 daha verimli kullanıyor, daha nitelikli hizmet veriyor. Bu imkânı burada da görüyor musunuz?

Evet ama, vergi dairesi “Ben anlamam, ticari işlem varsa vergi alırım” diyor. Tarlada iki lira olan patates beş aracıdan geçince fiyat katlanıyor. Bunu aşmanın yolu basit: Üretici ve tüketici kooperatiflerini ortaklaştırmak, ortaklar arası işlemden vergi almamak. Bunu burada deneyeceğiz, ama muhtemelen büyük zorluklarla karşılaşacağız. Tüketici kooperatifi girişimimiz var, ama örgütlenme kapasitemiz henüz çok düşük.

Ana eksenimiz döngüsel ekonomi. Gelecek orada. Muhakkak ekoloji, yerellik ve aracısızlık gibi ilkelerin olması gerekiyor, ama şu sloganı da unutmayalım: Mükemmel iyinin düşmanıdır. İlkelere aşırı vurgu yapan arkadaşlar bu  yüzden yol almakta zorlanıyor.

Karşıyaka’da başka hangi kooperatifler kuruldu?

Mimar ve mühendisler iki yıl önce bir platform oluşturmuş. Bizim eğitimlerin ardından kooperatif kurmaya karar verdiler. Ayrıca, İzmir Eğitim Kooperatifi’ni kurduk. Yaşam boyu öğrenmeye yönelik bir yapı. Eğitimci bir kadro daha çok atölyeler düzenliyordu. Benim çocuk da okul çağına gelince onları daha yakından takip etmeye başladım. Atölyelerde devlet okullarında olmayan fırsatlar sunuluyor. Eğitimciler ya tek kişiydi ya da iki-üç kişilik küçük gruplardı. Kukla, yaratıcı drama, yazılım eğitimleri vermek için çeşitli mekânları kiralıyorlardı. Veliler için şartlar çok zor. Özel okullar çok pahalı. Veliler genellikle dil eğitimi için özel okul istiyor. Biz kooperatifimizle dil eğitimi verebiliyor, yazılım atölyeleri yapabiliyoruz. 120 ortağımız var.

Kooperatif üyesi eğitimciler gelir elde ediyor mu?

Evet. Devlet okullarında çalışanlar hafta sonu eğitimlerinden gelir elde ediyor. Öte yandan, eğitimleri, örneğin yazılım eğitimlerini, piyasanın üçte biri fiyata sağlayabiliyoruz.

Karşıyaka Kadın Kooperatifi

Başlangıç için 120 ortak çok değil mi?

Evet ama, Avrupa’daki kooperatiflerin binlerce ortağı var. Kooperatif dayanışmacı ekonomi için bir araçsa, onun verimli çalışması için ortak sayısı önemli. Nasıl fabrikada üretim bandını doğru düzenlemezsen verimli üretim yapamazsın. Kooperatifler için de aynı şey geçerli. Binlerce ortaklı, kooperatifçilik ilkelerini benimsemiş, iyi bilişim altyapısı, telefon uygulaması bulunan kooperatifler kurmalıyız.

Sayı arttıkça demokratik kararlar almak  zorlaşmıyor mu ?

Destek merkezi olarak şöyle diyoruz: “Biz size danışmanlık, eğitim, fon başvurusu desteği sunacağız. Sizden tek beklentimiz var, o da kooperatifçiliğin yedi evrensel ilkesine göre hareket etmeniz”. ( 1-Gönüllü ve herkese açık ortaklık. 2. Ortakların demokratik denetimi 3. Ortakların ekonomik katılımı. 4. Özerklik ve bağımsızlık. 5. Sürekli eğitim, öğrenim ve bilgilendirme. 6. Kooperatifler arasında işbirliği. 7. Topluma karşı sorumluk almak.) Onun da bir protokolle çerçevesini çizdik. Şeffaflık mesela: Drive oluşturup tüm ortaklara açık bir mali ve yönetimsel yapı kuruyoruz, herkes denetleyebiliyor. Kooperatifin nasıl işleyeceğini çok net tanımlamak lâzım. Mesela eğitim kooperatifi ortakları bir atölyeyi nasıl yapar? İlkeleri nasıl hayata geçirir?

İlkeler gerçekten işletiliyor mu?

Öncelikle ilkeleri, slogandan öte içselleştirilmesi, altının doldurulmasına çok çalışıyoruz ve bu da meyvesini veriyor. Kooperatiflere verdiğimiz desteğin hukuki altyapısı olan bir protokolümüz var. Bu protokolde, kooperatiflerin temel yükümlülüğü; bu ilkelere göre çalışmak. Hep söylediğimiz bir şey var, süreci birlikte/sürekli öğrenerek birlikte yürüteceğiz. Öğrenme süreci yavaş, ama olumlu yönde ilerliyor. Herkes teknolojiye çok hâkim değil. Ortak google doc’lar üzerinde gidiyoruz. Bizim de şeffaf olmamız güven aşıladı. Böylece kimse kimseyle ilgili dedikodu yapamıyor. Maddiyatta şeffaflığı tesis ettik. Bireycilik, egolar, güvensizlik, vb. gibi konular da pek tabi problemler devam ediyor. Ama bazı sorunları de iş yaparken çözmeyi öğreniyoruz. Süreç içinde hem ortaklar hem bizler sürekli dönüşüyoruz. Birbirimize güvenmeyi öğreniyoruz.

Karşıyaka Roman Kooperatifi

En faal kooperatiflerinizden biri de Karşıyaka Roman Kooperatifi. Onun faaliyet çerçevesi nedir? 

Örnekköy Roman mahallemiz var. Uyuşturucudan erken yaşta evliliğe uzanan çok ciddi sorunlar yaşıyorlar. Günübirlik işlerle geçiniyorlar. Kestane, mısır, midye satıyorlar. Zabıta sık sık arabalarına el koyuyordu. Mahallede bir dernek kurduk. İki lise mezunu genç bulduk. Dernekten sonra kooperatifleşmeye gittik. Hijyen eğitimleri verdik. Ardından tezgâh sistemiyle örgütlendiler. Zabıta artık onlara karışmıyor. Sıkı örgütlenme sonunda Karşıyaka Belediye Meclisi’ne üye soktular. Kooperatifin ilçede 20’den fazla tezgâhı var. Bir önceki Belediye Başkanı Hüseyin Mutlu Akpınar “Tüm sahil boyunca tezgâhlara devam edelim” dedi. Ama alttaki bürokratlar ilerletmiyor bu işi nedense. Altı aydır evraklarımız bekliyor. Ayrıca Karşıyaka’nın iki köyünden biri olan Sancaklı’da bir köy kooperatifi kurduk.

Karşıyaka Kadın Kooperatifi’nin örgütlenmesi ne aşamada?

Henüz istediğimiz düzeyde üretim yapmıyoruz. 250 ortağın 150 kadarı kermeslerde satış yapıyor. Her şeyi üretiyorlar. Dört ana sektörde yaklaşık 30 küsur alt başlık çıkardık. Örgü, oya, takı tasarım, gümüş, ahşap işi, deri işi yapanlar, dekoratif eşya üretenler, türlü çeşit yemek yapanlar var. Üretim çeşitlenince biz de çok şey öğreniyoruz. Farklı yapıları birleştirmek için bir kooperatif içinde farklı girişim ortaklıkları kurduk. Bu model Türkiye’de bir ilk. Girişim ortaklık modelimizi, çalışma yönetmelikleri ve sözleşmelerle geliştiriyoruz. Birçok kooperatif bu modelden besleniyor.

Renkli Orman Eğitim Kooperatifi de kooperatif girişim ortaklığı modeli kullanıyor değil mi? Nasıl bir model bu?

Evet. Renkli Orman eğitim kooperatifimizin de ortağı. Genelde eğitim kooperatifleri Türkiye’de okul kurmak üzere yola çıkıyor. Bizim için her yer okul. Arkadaşlar parklarda atölye yapıyor. Kamusal mekânlar bizim için yarı yapılandırılmış öğrenme ortamı. Her mekânı öğrenme ortamına çevirmek istiyoruz. Girişim ortaklığı modeli ise şöyle işliyor: Mesela kadın kooperatifindeki 250 ortaktan beşi pastacılık kursu almış. Kooperatif olmasaydı şirket kuracaklardı. Kiradır, muhasebecidir, stopajdır derken vakitlerinin yarısını bürokrasiye harcayacaklar. Biz kooperatifi kuluçka merkezi gibi konumlandırdık. Beş kadına girişimci ortaklar sözleşmesi hazırladık. “Siz aranızda şirketmişsiniz gibi sözleşme yapın, kendinize bir isim verin, kim üretiyor, kim dağıtıyor, mutfakta kim çalışacak, kârı zararı nasıl paylaşacaksınız her şeyi detaylandırın” dedik. Böylece kooperatif ilkelerini de kapsayan bir sözleşme hazırladık. Artık kadın kooperatifi onları bir küme olarak tanımlıyor. Böylece bürokratik yük çok azalıyor. Her şeyi çalışma yönetmeliğine bağladık. Sözleşmeyi imzalamak zorundalar. Girişim ortaklığı sözleşmesi imzalandıktan sonra kooperatif yönetim kurulu sıkı bir incelemenin ardından kooperatifle girişim ortaklığı arasında ikinci bir sözleşme yapıyor. Orada kooperatifin sorumlulukları, gelirden payı belirleniyor. Pay oranını bir komisyon belirliyor. Para önce kooperatifin hesabına geliyor, oradan beş kadına dağıtılıyor. Her şey şeffaf ilerliyor.

İzmir Eğitim Kooperatifi

Muhasebe yükünü kim üstleniyor?

Mali müşavir. Ama önce bir yönetim kurulu üyesi ön muhasebeye bakıyor. Kadın Kooperatifi’nin Karşıya-Demirköprü’de belediyenin tahsis ettiği büyük bir binası var. Tekstilciler evde üretiyor, kooperatifi eğitim merkezi gibi kullanıyor. Kooperatiften satış alanları istiyorlar. Şimdi o binada bir fotoğraf stüdyosu kuracağız. E-ticaretle yurtdışına satış yapmak istiyoruz. Çünkü ürünlerin değeri asıl Avrupa’da biliniyor.

Tire Süt Kooperatifi’ne yönelik şöyle bir eleştiri var: Evet çok büyüdü ama pazar açısından belediyeye bağımlı bir hale geldi. Ayrıca bölgede başka süt kooperatifleri de var. Onlara bu kadar destek yok. Katılıyor musunuz? 

Kısmen. Bence bir tane başarılı model olması çok önemli. Tire Süt Kooperatifi’nde birçok şirkette olmayan bir bilişim altyapısı var. Köylü her şeyi takip ediyor. Süt yerinde alınıyor, ânında sisteme işleniyor. Köylü kooperatif kartıyla mazotunu, yemini alıyor. Biri sivrilmese böyle bir örnek model kurulamayacaktı. Tekelleşme tehlikesini ise artık çözebilirsin. Aynı modeli çoğaltırsın, “Başka belediyeler de başka kooperatiflerden alsın” dersin. Artık Tire’den alım da azaltılabilir, çünkü Tire belediyeden bağımsız pazar oluşturmaya başladı.

Avrupa’da işleyen güçlü sosyal demokrasilerin, sivil toplumun temeli kooperatifler. Yaşamın içinde doğrudan etki yaratıyor. Sosyal demokrasi derneğine üye olabilirim, ama o gönüllü bir organizasyondur. Halbuki benim mutfak masrafımı düşüren bir tüketici kooperatifi hayat memat meselesidir.

Belediyelere getirilen bir eleştiri de eğitim verilmeden, tepeden inme kurulan kooperatiflerin uzun ömürlü olmaması.

Kooperatif ortaklarıyla eğitim çalışması yapmıyorsanız bir problem var demektir. Avrupa’da işleyen güçlü sosyal demokrasilerin, sivil toplumun temeli kooperatifler. Kooperatifler yaşamın içinde doğrudan etki yaratıyor. Sosyal demokrasi derneğine üye olabilirim, ama o gönüllü bir organizasyondur. Halbuki benim mutfak masrafımı düşüren, kooperatif ilkelerine göre işleyen bir tüketici kooperatifi hayat memat meselesidir. Orada mücadele ederek güçlenirim. Bir kooperatif ağı kurmaya çalışıyoruz. Sonuçta, çoğu kooperatif ticaret bakanlığına bağlı ticari işletme; ortaklarına hizmet vermesi, gelir sağlaması lâzım. Tüm yönleri entegre yürütmek gerekiyor. Kooperatifçilik  eğitimi, kooperatif kurmadan önce temel sistemi ve ilkeleri aktarmak çok önemli.

Belediyelerin “tepeden inme kooperatif kurması” da epey bir genelleme değil mi? Avrupa’da, Barcelona’da, Preston’da, Bologna’da iyi bir planla belediyeler dayanışmacı ekonomiyi hızla çoğaltabiliyor.

Bizdeki sorunu tarif etmek lâzım. Örneğin bir STK’ya “ne yapıyorsun” diye soruyorum.  Otizmle ilgileniyorum, belediye başkanını ziyaret etik, milletvekilinden destek istedik” diye cevap veriyor. Çok karşılaştığım bir şey. Bunlar sürekli isteyen yapılar. Bize de Avrupa fonlarını alabilmek için geliyorlar. Aralarından farklı olanları seçip kooperatif girişimlerini destekleyebiliriz. Önce bir kendilerine gelmeliler. Kooperatifin ölüsünün yıllık 15 bin lira masrafı var. Kendilerine güvenleri gelsin, bilgilensinler. Kurulmuş 6 kooperatif dışında İzmir’de de birçok kooperatifle ilişkimiz, yapılandırmaya çalıştığımız bir ağ var. 12 kooperatif ile bir üst birlik kuracağız. Barcelona’daki gibi kooperatif ağı oluşturacağız.

Sancaklı Köy Kooperatifi

Gıda kooperatiflerinin sayısı son yıllarda artıyor. Çoğu “ekoloji, yerellik ve aracısızlık” vurgusu yapıyor. İdealinizdeki, tüketici-üretici kooperatiflerinin birlikteliğinin çerçevesini çizebilir misiniz?

Ana eksenimiz döngüsel ekonomi. Gelecek orada. Ekoloji, yerellik ve aracısızlık gibi ilkelerin olması gerekiyor, ama şu sloganı da unutmayalım: Mükemmel iyinin düşmanıdır. İlkelere aşırı vurgu yapan arkadaşlar bu  yüzden yol almakta zorlanıyor. Başlamak çok önemli. Mesela İzmir’de kooperatiflerle ilgili farkındalık var, ama işleyen bir tane tüketici kooperatifi yok. Çünkü çarkın dönmesi için çok sayıda ortağın olması lâzım. Yoksa butik gıda topluluğu gibi kalırsın. Yurtdışındaki tüketim kooperatiflerinin örgütlenmesini iyi çalışmalıyız. Sadece gıda üzerine de değil, mesela eskimiş çamaşır makinesini değiştirmek de bir tüketici ihtiyacı. Her şey ekolojik olmak zorunda değil. Olabiliyorsa ne âlâ. Ama tüketiciye bütçesine göre alternatif sunmak zorundayız. İzmir’de kooperatif olarak kurulmuş bir Tansaş vardı, marketleşmiş, ama maalesef sonra belediye Migros’a satmış, sonra da batmış.

İzmir’de kooperatiflerle ilgili farkındalık var, ama işleyen bir tane tüketici kooperatifi yok. Çünkü çarkın dönmesi için çok sayıda ortağın olması lâzım. Yoksa butik gıda topluluğu gibi kalırsın.

Kooperatif ağı planını biraz açar mısınız?

Yedi ilkeye göre işleyecek. İlkelerden biri de zaten kooperatifler arası işbirliği. Kooperatifler ağdaki diğer kooperatiflere ortak olacak, birbirleriyle iş yapacaklar. Böylece ağ işlevsel hale gelecek. En güzel model bu.  Kadın kooperatifi mesela meyveyi tarım kooperatifinden alıp reçel yapacak, yeşilliği alacak hazır salata yapacak, bunları tüketici kooperatifine verecek, bisiklet kooperatifi de ürünün kuryeliğini üstlenecek. Atık toplayıcıları kooperatifi için de bir sene boyunca çalıştım. Rehberimde seksene yakın toplayıcı var. Depolara girdim, işin mafyasına da bulaştım, ara depocuları bile sistemin parçası haline getirdim. İstatistikler evdeki katı atık ayrıştırma oranının yüzde 3’de kaldığını gösteriyor. Bu oranı artırabiliriz. Kapıcılarla çalışabiliriz. Sokakları toplayıcılara göre paylaşacaktık. Belediyelerin atık toplamayla ilgili ihaleye gitme şartları var. Bir önceki belediyeyi ihaleyi kooperatife vermeye ikna ettim. Ama araya seçim dönemi girdi. 

Bir yönetmelikle Türkiye’de enerji kooperatifçiliği imkânsız hale getirildi. Devletin kooperatifçiliğe bakışı nasıl?

Devlet mekanizması çok katmanlı, siyah-beyaz diye tanımlamak zor. Kooperatifçilik Genel Müdürlüğü’nde bizi destekleyen değerli arkadaşlar var. Maliye zorluk çıkarınca gidip bizim için görüştüler, bize sahip çıktılar. Kooperatifçilik fuarı düzenlediler Ankara’da. Kooperatifçilik treni ile Anadolu’yu dolaştılar. Avrupa’da son yıllarda STK’ları da kooperatiflere dönüştürme eğilimi oluştu. Bizde de son zamanlarda sosyal kooperatifçilik bir moda haline geldi. Daha ticari kooperatifleri oturtmadan sosyal kooperatiflere ilgi arttı.

Karşıyaka Mimarlar Mühendisler Kooperatifi

Sosyal kooperatifçilik İtalya’da, sol hareket içinden çıkmış. İki türü var. Biri eğitim, sağlık, kültür gibi alanlarda kamu hizmeti veriyor. Diğeri de dezavantajlı gruplar için istihdam sağlıyor. Burada ise kavram daha geniş kullanılıyor. Siz bu eğilimi nasıl karşılıyorsunuz?

Biraz tehlikeli buluyorum. Önce kooperatifleri gelir elde eden yapılara dönüştürmeliyiz. Sivil inisiyatif olarak güçlü yaşam alanları yaratacak kooperatifler kurmalıyız. Şimdilerde normalde dernek kuracak insanlar hemen sosyal kooperatif kuruyor. Fonlar da kâr amacı gütmeyen kooperatifleri kapsamlarına aldı. Biz de taktiksel açıdan İzmir Eğitim Kooperatifi ve Bisiklet Kooperatifi’ni sosyal kooperatif kapsamına geçirdik. Sosyal kooperatiflere bazı katı kurallar getirdiler. Belli bir süre kâr payı dağıtmayacaklar örneğin. Kooperatiflere ortakların yaptığı işten bir miktar pay alıyorduk. Şimdi bunu kâr payı dağıtamayacak orana indiriyoruz Yönetim kuruluna herhangi bir ücret ödenemiyor. Ortaklarına sermaye üzerinden kazanç dağıtılamıyor. Ama biz bunları başka yöntemlerle çözüyoruz. AB desteklerinde sosyal kooperatiflere yönelik fonlar var. Eğitim kooperatifi bunlardan faydalandı. Bir kooperatif girişimimiz de diğer kooperatifler için proje yazacak, fon başvurusu yapacak insanlardan oluşuyor. Meydana çıkmakta olan bir ekosistem var, ama herkes farklı alanlarda çalışıyor, birbirlerinden haberleri yok. Kâr amacı gütmeyen kooperatiflere destek verip de diğerlerine vermemek ne demek? Çünkü kooperatifin kârı bildiğimiz kâr değil. Giderler çıkınca ortaklar gelir elde ediyor. Eğitim Kooperatifi’nde 800 veliye ulaştık. Ortaklarımız gelir elde etti. Biz sadece mekânı ayarladık, tanıtımını yaptık.
Sosyal kooperatifler düzenlemeye göre sadece ortaklarla iş yapabiliyor. Ortak dışı iş yaptığında vergi muafiyetin bitiyor. Kıyameti kopardık. Kooperatifçilik Genel Müdürlüğü altı ay kadar önce bir genelgeyle sosyal kooperatiflere anonim şirket statüsünde iktisadi işletme kurma olanağı verdi. Şu anda Türkiye’de tüm vergilerden muaf ilk eğitim kooperatifi biziz. Ama genelgeyi yayınlamış Ticaret Bakanlığı’na bağlı vergi dairesine gidiyoruz, “Hayır böyle bir işletme kuramazsın” diyor. Nihayet iki ay önce kuruluşu bitti anonim şirketimizin. Artık ortaklar dışındaki şahıslara da fatura kesebiliyoruz. Bisiklet kooperatifi bisiklet pazarından minimum bir gelir elde etti. Belediye başkanı bisiklet büfelerimizin kurulması için söz verdi. Faytonlar yerine bisiklet taksiyi kuruyoruz. İhtiyacı olan, çalıştığı saat kadar gelir elde edecek. Eğitim Kooperatifi’nde de 10 kişilik atölyede iki öğrenciden ücret almıyoruz. Bu kontenjanı dezavantajlı ailelerden seçiyoruz. Kooperatif sadece yüzde 10 pay alıyor. Fonlarla göçmenlere yönelik eğitimler veriyoruz. Hem öğretmen gelir elde ediyor hem de dezavantajlı kesimden birçok kişi eğitim alıyor. Piyasada standart bir yazılım atölyesi eğitimine katılmak en az 400 liradan başlıyor. Biz bunu 100-150 bandına çektik. Sırf yazılım ve dil öğrensin diye insanlar çocuklarını fahiş fiyatlar isteyen kolejlere göndermeye çalışıyor. Eğitimde fırsat eşitliğine kafa yoruyoruz. Devlet okullarındaki öğretmenler geçim sıkıntısı çekiyor, kendilerini geliştirmeleri lâzım. Atölye yapmak isteyen eğitimcilerden oluşan bir öğretmen klübümüz var. Her cuma deneyim paylaşıyorlar.

Juan Genovés, Türbülans
^