BİR DOSTA VEDA

Necmi Bayram
13 Nisan 2022
SATIRBAŞLARI

Ne zaman öğrenci hareketi tartışılsa ODTÜ ve yetmişli yılların Öğrenci Temsilciler Konseyi (ÖTK) gündeme gelir. Yetmişli yıllarda bütün ODTÜ öğrencilerinin örgütü olan ÖTK, kurduğu demokratik öğrenci denetimi, kitlesel eylemleri, “şanlı direnişleriyle” özgün bir modeldir. Kasım ayında ODTÜ’de kurulmaya çalışılan Öğrenci Toplulukları Konseyi de (ÖTOK) bu tip bir modele varmak için bir basamaktı…

Evet… 20 bin öğrencinin bulunduğu ODTÜ’de 46 kültür ve spor topluluğu var. Yaklaşık 5 bin kişinin topluluk üyesi olduğu üniversitede, öğrenciler isterlerse birden fazla topluluğa üye olabiliyor…

Ve geçen yılın 8 Kasım’ında, “Ekim devriminin 76. yılını kutlama” etkinliğinden dönen 43 öğrencinin jandarma (ki kampüste yıllardan beri mevzilenmiştir) tarafından gözaltına alınmaları ve “Sivas’ı anma haftası”nın rektörlükçe iptal edilmesi, dokuz topluluğun (Felsefe, Psikoloji, Sosyoloji, Atatürkçü Düşünce, Dağcılık ve Kış Sporları, İstatistik, Ekonomi, Uluslararası Gençlik ve Amatör Fotoğrafçılık Toplulukları) protestosuna neden oldu. Tıpkı 1991’deki “otobüs eylemi”nde olduğu gibi topluluklar bir kez daha inisiyatifi ele aldılar. 1991’deki otobüs eyleminde yaklaşık beş bin öğrenci “yürümüştü”, bu kez bazı toplulukların girişimleri ÖTOK projesini doğurdu.

Rektörlük, bu projeye tepki vermekte gecikmedi ve derhal toplulukları “kızağa aldı”. Faaliyetleri durdurulan toplulukların “bürokratik işlemlere ve sansür zihniyetine” başkaldırısı ve on üç topluluğun da desteğini alarak öne sürdükleri ODTÜ Öğrenci Toplulukları Konseyi fikri, rektörlüğü oldukça rahatsız etmişti. Oysa 1992-1993 döneminde genelkurmayın kararnamesiyle “öğrenci konseyi” fikrini sunan rektörlük, bu kez öğrencilerden gelen benzer bir talep karşısında şaşırdı. Hiç beklemedikleri bir çıkıştı…

Mesleki örgütler gibi işleyecek, öğrenci topluluklarının mekân ve para ve genelde öğrenci sorunlarını dile getirmeyi üstlenecek, bunları rektörlüğe dayatacak ve pazarlığa oturacak bir konsey isteyen topluluklar, ana tüzüğün de oluşturulmasıyla ÖTOK adını aldı. Ama her­ şey ÖTOK’un 19 Kasım’da rektörlükle yaptığı toplantıya kadar sürdü…

Arkadaşının kızının gözünde Necmi, Eylül 2013

Toplantıda rektörlük taviz vermedi ve “uyarı-kınama-uzaklaştırma” sopasını gösterdi, bunun üzerine de ÖTOK dağıldı… Ama belki de dağılmadaki asıl etken, ÖTOK’a bağlı toplulukların hem kendi içlerinde hem de birbirleriyle ÖTOK’un işlev ve amaçları konusunda net bir fikir birliği oluşturmamalarıydı. Ayrıca, ani, beklenmedik bir çıkışla oluşan ÖTOK kendini diğer ODTÜ öğrencilerine de “iyi” biçimde anlatamamıştı.

ÖTOK’un, bütün yetkilerin rektörlük ve kültür işleri makamlarınca keyfi şekilde kullanılmasına, bürokratik işlemler yüzünden etkinliklerin yapılamamasına karşı yükselen başkaldırısının yolladığı oklar hedefe kitlenemedi, çünkü hedefin nerede olduğu birtakım öğrencilerce algılanamamıştı… Daha önce yapılan toplantılarda alınan kararlara ve “her ne olursa olsun ÖTOK savunulmalı” denmesine rağmen, rektörlüğün ceza tehdidiyle karşılaşılınca “süt dökmüş” kediye dönen kimi topluluklar, daha bir hafta önce astıkları “ÖTOK” imzalı afişlerin yanına, hiçbir şey olmamış gibi, “kültür işleri”nce onaylanan afişleri astılar… “Sosyalist sol” öğrencilerin tavrı da çok ilginç: “Demokratik bir oluşumdur, desteklenmelidir” tavrı bir yandan, “küçük toplulukların büyük bürokratları” yaklaşımı öte yandan, ama sergilenen yaklaşımın ortak yanı hep aynı: Yukarıdan ve ukalâca bakış…. Ve hepsinden daha umutsuz bir yaklaşım: “Bu öğrencilerle bir bok yapılmaz…”

En sonunda da, aslında deneyimlerine dayanarak bu üçüncü yaklaşımı sergileyenler, haklı çıktı… Ama bunun kime yararı var?..

“İsyan” görüntüsü başlamasından çok daha hızlı bir biçimde, aniden ortadan kalktı. İddialı yazılar, duvarlarda ve toplantılarda sarfedilen büyük sözler sahipsiz kaldılar..

Sanki hiçbir şey olmamıştı… Yaşanan bir şey yoktu…

Şimdi, ODTÜ’de her şey süt liman. ‘90 sonrası gençliği için söylenenler, ve bizzat bu gençliğin kendisi hakkında söyledikleri, şimdi bir kat daha doğru gibi gözüküyor: Ortada ne inanılacak bir şey veya birileri vardır, ne de bir inanma isteği.

Ve ODTÜ de, tam da bugün, 1994’te, ‘56’da kurulduğunda olması amaçlanan noktaya kavuşmuş, nihayet “Amerikanvari üniversite” olmuş gibi.

Express, sayı 5, 26 Şubat 1994

* Necmi Koordinasyon’a giden yolda öğrenci hareketi üzerine düşünmeye, kalem oynatmaya devam etti. Bu çabasının izleri Birikim’deki şu yazılarda görülebilir:
https://birikimdergisi.com/kisiler/necmi-bayram/12971

^