TUTUKLANAN YÜKSEKOVA BELEDİYE EŞBAŞKANLARI ANLATIYOR

Söyleşi: İrfan Aktan
23 Ekim 2019
SATIRBAŞLARI

Yüzde 66 oyla seçildiler, altı ay görevde kalabildiler. 15 Ekim’de gözaltına alındılar, akabinde tutuklandılar ve yerlerine kayyum atandı. Suçlama standart, ama eski kayyumun ve İller Bankası’nın “para politikası”nın izi sürüldüğünde, ortaya çıkan resim başka şeyler söylüyor.
Eşbaşkanlarla temmuz ayında Yüksekova’da görüşmüş, kayyumun belediyeyi soktuğu 680 milyon liralık devasa borcun kaynağını, Yüksekova’daki kayyum enkazını konuşmuştuk. Yaşar ve Sarı belediyeyi devraldıktan sonra, İller Bankası belediyenin borcunu gerekçe göstererek, hukuksuz bir şekilde merkezden ayrılan bütçenin tamamına el koymaya başlamıştı.
İrfan Sarı ve Remziye Yaşar hukuki girişimlerde bulundukları gibi, İller Bankası ile müzakere yürüterek bu gaspın sonlanması için çabalıyordu. Sarı ve Yaşar’la İller Bankası ile yürüttükleri hukuk mücadelesi ve müzakere süreci sonlandığında tekrar görüşerek söyleşimizi tamamlamayı düşünüyorduk. Ancak, Remziye Yaşar 15 Ekim’de İller Bankası’yla görüşmek için geldiği Ankara’da gözaltına alınarak Hakkâri’ye götürüldü.
Yüksekova’nın seçilmiş belediye eşbaşkanları Remziye Yaşar ve İrfan Sarı’nın temmuz ayındaki görüşmemizde yaptıkları değerlendirmeye bağlanıyoruz.

 

31 Mart öncesinde Yüksekova belediyesini yöneten kayyumun imzaladığı sözleşme dolayısıyla gelirlerinizin tamamına el koyan İller Bankası’na dava açmanız üzerine banka yetkilileri görüşme talebinizi kabul etti. Nasıl geçti görüşmeniz?

Remziye Yaşar: Daha önceki ısrarlı randevu taleplerimiz karşılanmamıştı. İlk görüşmede de İller Bankası müdürüyle değil, yardımcısıyla görüşebildik. O da meselenin kendilerine bağlı olmadığını, doğrudan İçişleri Bakanlığı’yla bağlantılı olduğunu söyledi. Nihayet ikinci başvurumuzda genel müdürle görüşebildik. Biz bir ayrıcalıklık istemiyoruz. Belediyeler Yasası’na göre, bir belediyenin gelirlerinin en fazla yüzde 40’ına el konabilir. Fakat bizim gelirlerimizin tamamına el konuyor. Kayyum gelirlerin tamamına el konabileceğine dair kredi sözleşmesini imzalamış olsa bile bu yasadışıdır ve sözleşme hukuka aykırıdır.

Banka yetkilileri bu durumu nasıl açıklıyor?

Yaşar: Kayyum belediyede kendi memurlarından oluşan sözde bir belediye meclisi kurmuş. Bu “meclis” üzerinden İller Bankası’yla sözleşme imzalanmış. Banka da “borcunuz çok fazla, talep ettiğiniz gibi gelirinizin yüzde 60’ını veremeyiz” diyor. Bize sundukları teklifte, merkezden gelen gelirin yüzde 60’ını değil, her ay sabit 1 milyon 800 bin lira aktarabileceklerini söylediler. Bu da gelirin yüzde 30’una yakın bir orana tekabül ediyor. Dahası, 1 milyon 800 bin liralık ödeme karşılığında kayyumun yarattığı borcun vadesini 10 yıl daha uzatmayı, yani 20 yıla çıkarmayı, faiz oranını da yüzde 10’dan yüzde 7’ye düşürmeyi teklif ettiler.

Alınan astronomik kredinin tamamlanmamış içme suyu izale hattı ve arıtma tesisi ile kanalizasyona harcandığı söyleniyor. Ama, kanalizasyon sistemi hâlâ yok, insanlar fosseptik çukurları kazıyor. 608 milyonla şehri tamamen kaldırıp yeniden yapabilirsiniz!

Bu teklifi siz nasıl karşıladınız?

Yaşar: Korkunç bir teklif bu. 1 milyon 800 bin lira 300 personelin iki milyona yakın maaşına bile yetmez. Ayrıca, borcun yirmi yıla uzayan vadesine ilave edilecek faiz borcu da cabası! Yani Yüksekova’nın geleceğine 20 yıl boyunca el konmuş olacak. Üstelik, İller Bankası bu teklifi açtığımız davayı ve yaptığımız ihtarı geri çekme şartına bağlıyor. Bunu kabul etmedik tabii. Belediye Meclisi de böyle bir sözleşmeyi imzalamama kararı verdi. İller Bankası bunun üzerine, ihtarımızı geri çekme karşılığında aylık 2 milyon TL vermeyi teklif etti. Bunu kabul etmemiz personel maaşını ödeyip hiçbir hizmet yapamamayı kabul etmek demek. Dolayısıyla bunu da reddettik. Bir kere, gelir sabit bir miktara değil, belli bir yüzdeye bağlı olmalı. Düşünsenize, 2030 yılı olmuş ve Yüksekova Belediyesi hâlâ aylık 2 milyon lira gelire sahip!

Aylık geliri 4 milyon TL olan Yüksekova Belediyesi’nin borcu 680 milyon TL. Sadece İller Bankası’ndan çekilen kredi 608 milyon. Kayyum bu parayla ne yapmış?

İrfan Sarı: Açıkçası, biz de bu sorunun karşılığını bulmaya çalıştık. İller Bankası’ndan alınan astronomik kredinin tamamlanmamış içme suyu izale hattı ve arıtma tesisi ile kanalizasyona harcandığı söyleniyor. Yüksekova’da kanalizasyon sistemi hâlâ yok, insanlar fosseptik çukurları kazıyor. Kanalizasyon sistemi burası için elzem. Fakat, bunca parayla sistem kurulmamış. Oysa 608 milyonla şehri tamamen kaldırıp yeniden yapabilirsiniz! Kayyum sadece boruları döşetmiş, üzerindeki malzemeyi bile koymamış. Mühendislik hataları da cabası. Bu konuda bağımsız denetçilerden rapor istedik. İhalenin de bütün boyutlarını denetleteceğiz. Biz su ve kanalizasyon sistemini tamamlamak zorundayız, aksi halde ilçede durum daha da kötüleşecek, hastalıklar ortaya çıkacak.


İhalenin verildiği firmaya projeyi tamamlamakla yükümlü olduğunu bildirmediniz mi?

Sarı: Tabii ki bildirdik. Firma işin yüzde 90’ını bitirdiğini, devamı için ilave para istediğini söylüyor. Böyle bir şey kabul edilemez. Su arıtma sistemi ayrı bir ihale konusu. Ama içme suyu hattı konusunda da ciddi sorunlar var. Eski borular kanserojen asbest içerdiği için bunların yenilenmesi gerekiyor. Alınan yüklü krediyle tüm bu sorunlar çözülebilirdi.

Sonuçta paranın nereye gittiği meçhul mü?

Yaşar: Kâğıt üstündekine bakarsak, para bu işlere gitmiş. Ama ne iş bitirilmiş ne de bu iş için hangi şirketlerle, ne tür anlaşmalar yapıldığı belli. Üstelik altyapı hizmetlerini devletin üstlenmesi gerekiyor. İlgili bakanlıklar seçim öncesinde “Yüksekova’nın altyapısını yaptık” diye açıklamalar yaptı. Bir şey yapmadınız ama, diyelim ki başladınız. Niye yarıda bıraktınız? Faturasını niye belediyeye kestiniz?

Borç ve ihalelerle ilgili hukuki süreç nasıl işliyor?

Yaşar: İller Bankası’na dava açtık. Aynı zamanda, burada çalışan tüm şirketlerle yapılmış 11 sözleşmeyi de yargıya götüreceğiz. Meselenin hukuki yönünü inceletiyoruz. Bu paranın nereye gittiğini ortaya çıkaracağız. Görünürde bir sözleşme var, para yok, yarım kalmış işler var. Üstelik sözleşmeler bilinmesi istenmeyen gerçeklere kılıf olarak hazırlanmış ve yasalara uygun değil. 

Devletin yoğun güvenlik politikası dolayısıyla sınır aşırı ticaret yapmak artık imkânsız. Keza devletin yasakçı politikaları yüzünden meracılık, yaylacılık gerilediği için hayvancılık da pek yapılamıyor.

Muhatabınız kim?

Yaşar: 680 milyon lira kayyum, İller Bankası ve taşeron şirketler arasında dönüyor. Tabii bu işin esas muhatabı kayyumdur, ama kendisi ortalıkta yok. Kayyum aynı zamanda Yüksekova kaymakamıydı. Tayini çıkınca gitti, vekâlet verdiği şahıs da ortalıkta yok. Bu kararlara imza atan herkes hakkında dava açmayı düşünüyoruz. Şehri harabe haline getirip bırakanlar, belediyeyi çalışamaz noktaya getirenler hesap vermeli.

Nisandan beri belediyeyi yönetiyorsunuz. Şu ana kadar herhangi bir icraatınız olabildi mi?

Sarı: Belediyeye geldiğimizden beri tek uğraştığımız şey İller Bankası, firmalar ve personelin durumu. Geldiğimiz gün tüm gelirlerimizin gasp edildiğini, İller Bankası tarafından el konulduğunu öğrendik. Keza personel bürokrasisiyle cebelleştik. Mesela, bir evrak istiyoruz, geliyor, ama tam değil. İhalelerle ilgili belediyede olması gereken evrakların tamamı İller Bankası’nda! İhale şartnamesinin nerede olduğunu soruyoruz, Ankara’da! Para belediyenin cebinden çıkacak, ama ihale Ankara’da yapılıyor, işler ikinci, üçüncü taşeronlara veriliyor! Muhatap olarak karşımızda bulduklarımız da bu taşeron firmalar. Taşeronlar yaptıkları işleri tamamlamamış. Kazdığı, zarar verdiği yerleri yapmamış. Bütün yolları tahrip edip öylece bırakmışlar.

Belediyenin hukuk birimi de kayyum döneminde mi işe başlamış?

Yaşar: Kayyum döneminde değil, daha önceki dönemlerde alınan personel. Fakat kayyum geldiğinde tüm personele psikolojik baskı uygulanmış, her an işten çıkarılabilecekleri korkusu salınmış. Şu anda bile personelde tekrar kayyum atanması korkusunun hakim olduğunu görüyoruz. O yüzden sıkıntı yaşıyoruz.

Müstakbel kayyumun rahatsız olacağı bir şey yapmayalım mı diyorlar?

Yaşar: Aynen, öyle bir psikoloji yaratılmış. Bu tabii personelin suçu, günahı değil. Onlarla konuşuyor, işlerini cesaretle yapmaları için teşvik etmeye çalışıyoruz. Bunlar zamanla aşılır tabii. Personelimizin çoğu “belediyemizi geri aldık ya, bir yıl da maaş almasak gönüllü çalışırız” diyor.

31 Mart’a kadar Hakkâri ve tüm ilçelerinde kayyum vardı. Cizre’den Diyarbakır’a kadar HDP’nin hemen tüm belediyeleri benzer bir uygulamaya maruz kaldı. Neden en büyük yıkım, astronomik borçlanma Yüksekova’da oldu? Neden sadece Yüksekova’nın gelirinin tamamına el konuyor?

Yaşar: Yüksekova gelişime açık, küçücük bir ilçe. Halk kendi iradesini müthiş sahipleniyor. Bu da doğal olarak karşı tarafta intikamcı bir duygu yaratıyor. Sorunuzun aynısını İller Bankası’nın genel müdürüne ben de sordum: “Küçücük bir ilçeye nasıl oluyor da 608 milyon liralık kredi verebiliyorsunuz?” Kanuna aykırı bir şey yapılmadığını, Yüksekova’nın öz gelirlerinin çok fazla olduğunun söylenmesi üzerine krediyi verdiklerini iddia etti.


Belediyenizin öz geliri ne kadar?

Yaşar: Belediyemizin öz geliri aylık maksimum 200 bin lira! Sadece su abonelerinden aldığımız gelir var. İlçede 36 bin hane var, ama sadece 9 bininin su aboneliği bulunuyor. Güya İller Bankası’na ilçenin 500 bin nüfuslu olduğu ve belediyenin aylık su gelirinin 5 milyon lira olduğu söylenmiş! Yahu bu ilçenin nüfusu 100 bin, su abone sayısı 9 bin! Banka müdürüne “hiç mi araştırma yapmadınız bu krediyi verirken” diye sordum. Yanıtı yoktu.

Yüksekova halkının temel geçim kaynağı ne? Tarım ve hayvancılık faaliyetleri ne durumda?

Sarı: Yüksekova iki milyon yılda oluşmuş özel bir toprak yapısına sahip bir plato. Sulak bir ovamız olduğu için toprakların yüzde 85’i sulanabilir durumda. Bir süredir insanlar kendi topraklarında meyveciliğe başladı. Ovadaki yonca ve buğday ekimi de önceki yıllara göre arttı. Devletin yoğun güvenlik politikası dolayısıyla sınır aşırı ticaret yapmak artık imkânsız. Keza devletin yasakçı politikaları yüzünden meracılık, yaylacılık gerilediği için hayvancılık da pek yapılamıyor. Sayısız işsiz üniversite mezunumuz var.

Yerel seçimlerden kısa süre önce, Çiftçi-Sen Başkanı Abdullah Aysu kayyumlardan geri alınan belediyelerin, paraları olmasa da yerel üretime öncülük yapabileceklerini söylemişti. Sizin bu konuda bir çalışmanız olacak mı?

Sarı: Belediye Meclisi’nde bunları tartışıyoruz. Tarımsal üretimin yanısıra, kayak turizminin geliştirilmesi için de arkadaşlar çeşitli araştırmalar yapıyor. Yenilenebilir enerji konusunda da çalışma yapmak istiyoruz. Ama kaymakamlık bunun için yaptığımız arazi tahsis talebini “projenin ticari boyutu var” diyerek reddetti. Keza Yüksekova’nın tatlı su rezervlerini şişeleyerek değerlendirmek istiyoruz. Türkiye’nin en iyi sularından birine sahibiz. Fakat bunun için 15 milyon liralık sermayeye ihtiyaç var. Eğer bu proje gerçekleşirse 250-300 kişiye istihdam alanı açılabilir.

İlçede 2-3 bin civarında işsiz üniversite mezunu var, çoğu başka şehirlerde, merdivenaltı işlerde çalışmak durumunda kalıyor. Bizim yapmak istediğimiz, kendi kendine yeten bir Yüksekova yaratmak.

Elbette şu anda 680 milyon liralık borcu kapatma derdinde değiliz, bu bizim açımızdan çok uzak bir ihtimal. Bugün için önceliklerimizden biri istihdam yaratacak işler yapmak. Örneğin, henüz literatüre kazandırılmamış koku bitkilerinin kozmetikte kullanılmasını da hedefliyoruz. Bunlar için öncü olacağız. İlçede 2-3 bin civarında işsiz üniversite mezunu var, çoğu başka şehirlerde, merdivenaltı işlerde çalışmak durumunda kalıyor. Bizim yapmak istediğimiz, kendi kendine yeten bir Yüksekova yaratmak.

Yüksekova çarşısında, kayyum dönemindeki altyapı çalışmalarının tamamlanmaması yüzünden tozdan yürümek neredeyse mümkün değil. Kışın da hem kötü kömürün isi hem de çamur ilçeyi yaşanmaz hale getiriyor. Bu konuda ne yapabileceksiniz?

Yaşar: Şu anda bizim açımızdan ekmekten daha elzem bir şey varsa, o da yolların yapılması ve bu çamur, toz, is belasından kurtulmak. Birçok hastalığın kökeninde bu korkunç koşullar yatıyor. Halkımız onları bu hale kimlerin soktuğunu çok iyi biliyor. İller Bankası’na borcu halletsek de halletmesek de, bu sorunu çözmek için her türlü yola başvuracağız. İnsanları bu koşullara mecbur bırakmak zulümdür. Buna boyun eğmeyeceğiz. İnsanlarımızı bu kirliliğe mahkûm etmeyeceğiz. Gerekirse başka belediyelerden yardım isteyeceğiz, ama mutlaka yaşanabilir bir Yüksekova yaratacağız.

Başka belediyelerle bir temasınız, kardeş belediye girişimleriniz oldu mu?

Yaşar: Türkiye Belediyeler Birliği toplantısına katıldığımızda, genel olarak tüm belediyelerimize karşı bir mesafe olduğunu gördük. Bir de çalışmalara yeni başlayan GAP Belediyeler Birliği var. Sıkıntılarımızı orada da dile getirdik. Bütün umudu oraya bağlamak doğru değil ama, onların yanımızda olduğunu hissetmek bile bize güç verecektir.

Diyarbakır, Van gibi büyükşehir belediyelerinin size destekleri olamaz mı?

Yaşar: Yüksekova kadar olmasa da onlar da kayyum tarafından borç batağına sürüklenmiş vaziyette. Durumlarını toparlar toparlamaz bize destek vereceklerini söylüyorlar. Herkes Yüksekova’daki durumun aciliyetinin farkında. Burada çok özel bir uygulama yapılmış. Bunu her yerde anlatıyoruz, anlatacağız. Fakat bu enkaz, kardeş belediyecilikle halledilemeyecek kadar derin.

İller Bankası bütçenizin yüzde 60’ını vermeye başlarsa, arzuladığınız hizmeti sunabilecek misiniz?

Yaşar: İstediğimiz seviyede hizmet sunamayabiliriz ama, gelecek parayı har vurup harman savurmayacağız. Gerekirse personelimizden fedakârlık isteyeceğiz. İlk önce yollarımızı yapacağız ve halkımızı bu toz bulutundan kurtaracağız. Halkımız her bakımdan destek ve yardıma hazır. Bu bizi mutlu ediyor.

Sarı: Yüksekova olağanüstü güzelliği kadar olağanüstü bakımsızlığıyla da gündemde. Kayyumun yarattığı enkazı kaldırmak, şehri yeniden yaşanabilir hale getirmek için azimle çalışacağız. Elimizin kolumuzun bağlanmasına razı gelmeyeceğiz. Kendi büyükşehir belediyelerimizle beraber demokrat CHP’li belediyelerle de dayanışma sağlayacağız. Yüksekova gençlerinin de enerjisine hiç olmadığı kadar ihtiyacımız var. Alacağımız destekler Yüksekova’yı hak ettiği noktaya taşımayabilir, ama bu bizde yılgınlık yaratmayacak. Kömürle, katı yakacakla ilgili önlemlerimizi almaya başladık. Kışın yaşanan hava kirliliğine karşı halkımızdan da destek isteyeceğiz. Ne yapacaksak, halkımızla beraber, halkımız için yapacağız. Kayyum gibi burayı viraneye çevirip gitmeyeceğiz. Onlar gideceklerini biliyordu. Bizse kalıcı olduğumuzu biliyoruz.

^