İÇİŞLERİ BAKANLIĞI VE HDP RAPORLARINDA KAYYIM REJİMİ

Özgür Amed
31 Mart 2021
SATIRBAŞLARI

İki yıl önce, 31 Mart yerel seçimlerinde, HDP 65 belediye kazanmıştı. İki yıl içinde 48’ine kayyım atandı. Ve ortalığa kuyruklu yalanlar, fantastik iddialar saçıldı. İçişleri Bakanlığı’nın geçtiğimiz kasım ayında, HDP’nin yaklaşık bir ay önce yayınladığı raporlar ışığında, kayyım rejimi ve “hakikat sonrası” ruhunun ete kemiğe bürünüşü…
Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi’ne eş başkanlar Hülya Alökmen Uyanık ve Selçuk Mızraklı’nın girişi (16 Nisan 2019)

Kasım 2016’da Oxford sözlükleri tarafından yılın kelimesi olarak seçilen “hakikat sonrası” güncelliğini korumaya devam ediyor. Bırakın güncelliği, gittikçe anlamına kavuşuyor. Seçildiği yıl anlamı şöyle tarif edilmişti: “Nesnel gerçeklerin kamuoyunun şekillenmesinde, duygulara ve kişisel inançlara hitap edilmesi kadar etkili olamamasıyla ilişkili ya da buna delalet eden durumlar.”  

Yani, kısaca duygu ve kişisel inançlar kamuoyunu nesnel gerçeklerden daha çok etkiliyor. Elbette burada geçen “…sonrası”, geçmiş anlamında bir anlamı mimlemiyor, hakikatin gözden düştüğüne, önemini yitirdiğine işaret ediyor.

Bu kavram ve muhtevası ile ilgili Lee McIntyre’nın yazdığı Hakikat Sonrası (Tellekt Yayınları 2019) durumu kompakt bir şekilde ele alan özenli bir çalışma.

McIntyre kavramı yedi başlıkta yapı sökümüne uğratır. Bilim, bilişsel, geleneksel, sosyal medya ve post modernizm gibi çerçevelerde kavramı ele aldıktan sonra bu “sonralığa” dair mücadele bölümüyle kapatır. McIntyre özetle mücadele konusunu şöyle bağlıyor:

“Buradan çıkarılacak ders, yalanlara karşı her zaman savaşılması gerektiğidir. Hiçbir iddianın ‘inanılmayacak kadar rezil’ olduğunu varsaymamalıyız. Bir yalan, söyleyen kişi birilerinin ona inanma ihtimali olduğunu düşündüğü için söylenir… Bir yalana karşı çıkmanın yolu, geri dönüşü olmayacak bir şekilde karanlık amellerine gömülmüş olması muhtemel olan yalancıyı ikna etmek değildir. Her yalanın bir alıcısı olsa da diğerlerine faydalı olmak için hâlâ zaman olabilir. Yalancıları karşımıza almazsak, cehaletten ‘gönüllü cehalete’ henüz geçmemiş olanlar daha da ileri gidip olguların ve aklın sesinin dinlenmediği tam teşekküllü bir inkârcılığa kapılmayacak mıdır? Kendi tarafımızdan bir karşı anlatı çıkarmadığımız sürece kimsenin, yalancının söylediklerinden şüphelenmek için iyi bir gerekçesi olacak mıdır? Hiç olmazsa bir yalana tanıklık etmek ve onun yalan olduğunu dile getirmek bile önemlidir. Hakikat sonrası çağında olgusal bir meseleyi karartmaya yönelen her çabaya meydan okumalıyız.”  

Siyaset, ekonomi ve yönetim kuyruklu yalanlar üzerinden gidiyor. Yalanın bir karşılığı olduğu bilindiği için böyle. “Pudra şekeri” iyi bir gösterge. Ülkede her şey “hakikat sonrası” mefhumuna uygun seyrediyor.

Türkiye siyasetindeki hemen her şey şu an duygular sosyolojisi içinde ilerliyor. Nesnel gerçekliklerin pek esprisi yok! Siyaset, ekonomi ve yönetim kuyruklu yalanlar üzerinden gidiyor. Yalanın bir karşılığı olduğu bilindiği için bu oluyor. Güncel olduğu için değinmekte fayda var, “pudra şekeri” meselesi iyi bir gösterge.

Bu çerçevede, ülkede her şey “hakikat sonrası” mefhumuna uygun seyrediyor.

Irkçılığın döngüsü, iktidarın yalanları

Hatta biraz daha ileri götürerek diyebilirim ki, Toni Morrison’un ırkçılığa dair sarih bir şekilde ifade ettiği tespit, bugün iktidarların yalanları için de geçerli:

“Irkçılığın esas işlevi seni dağıtmaktır. İşini yapmaktan seni alıkoyar. Seni mütemadiyen açıklamak zorunda bırakır, döne döne varoluşunun sebebini açıklarsın… Her zaman bir şey daha gerekecektir.”

ABD’deki ırkçılık da buradaki de aynı kısırdöngü.

Buradan hareketle, hakikat sonrasına tam olarak yerleşen olgulardan biri de “kayyım” rejimi. Kayyım gerçekliğine dair son yaşananlara bakıp HDP ve İçişleri Bakanlığı arasında yaşanan “yalan-gerçek” savaşına göz atalım. 

Siirt’te Celadet Ali Bedirxan kütüphanesi kayyım tarfından yıkılırken (30 Mayıs 2020)

İçişleri Bakanlığı geçtiğimiz kasım ayının son haftasında bir rapor yayınladı. “Terörden Arındırılmış Belediyeler ve Hizmetleri” başlığını taşıyan rapor, 31 Mart 2019 yerel seçimlerinin ardından gasp edilen belediyelere dair “kılıf” uydurma amaçlı kara bir propaganda.

Bakanlık, “31 Mart 2019 seçimlerine giden süreç ve sonrasında HDP’li belediyeler tarafından yapılan tahribatlar, görevlendirmelerin hukuki dayanakları, karalama ve çarpıtmaların gerçek yüzleri ve verilen hizmetler beş bölümde ele alındı” diyerek kayyım atamalarını meşrulaştırmaya çalışıyor. Fakat genel içeriğe bakıldığında “yavuz hırsız ev sahibini bastırır” demekten alamıyorsunuz kendinizi.

En basitinden, İçişleri Bakanlığı’nın raporunda, 47 belediyenin 6,3 milyar TL borçla HDP’li belediye başkanlarından devralındığı belirtiliyor. 2016’da, DBP’li belediyelere kayyım atandığı zaman (İlk kayyım dönemi) belediyelerin birçoğu borçsuz veya kasalarındaki parayla gasp edilmişti. Kayyım atanan 48 belediyeden 24’ünün 2016’da toplam borcu 730 milyon civarıyken, kayyımların atanmasıyla beraber, bu rakam aynı 24 belediyede, 31 Mart 2019’da 5,6 milyar TL civarına ulaştı. Bakanlığın raporda iddia ettiği borçlar, HDP’li belediye yönetimlerinin değil, kayyımların yarattığı borçlar.

Yine bakanlık geçen bir yıl içinde kayyım atadıkları belediyelerde 194 kadın merkezi açtığını iddia ediyor. Ara ki bu merkezleri bulasın…

İçişleri Bakanlığı’nın raporunda, 47 belediyenin 6,3 milyar TL borçla HDP’li belediye başkanlarından devralındığı belirtiliyor. Kayyım atanan 48 belediyeden 24’ünün 2016’da toplam borcu 730 milyonken, bu rakam 31 Mart 2019’da 5,6 milyar TL civarına ulaştı. Bakanlığın iddia ettiği borçlar, HDP’li belediyelerin değil kayyımların yarattığı borçlar.

Geçen bir yıllık süre içinde, “terör” suçlamasıyla görevden alınan seçilmişlerinin yerine atanan kayyımlar yolsuzluk, ihaleye fesat karıştırma, usulsüzlük ve “FETÖ üyesi oldukları” gerekçesiyle merkeze çekilmiş ve görevden uzaklaştırıldı. AKP iktidarı atadığı kayyımlara da kayyım atadı. Fakat bakanlık bunlara dair herhangi bir şey demiyor. 

Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi kayyımı Hasan Basri Güzeloğlu, Mardin Büyükşehir Belediyesi kayyımı Mustafa Yaman, Siirt Belediyesi kayyımı Ali Fuat Atik, Iğdır Belediyesi kayyımı Enver Ünlü, Diyadin kayyımı Hasan Doğan, Silvan kayyımı Mehmet Uslu ve Erzurum Karayazı kayyımı Abdulgani Mağ görevden alınıp merkeze çekildi. Merkeze çekilen Silvan kayyımının yerine gelen kayyım Ömer Faruk Çelik de çok geçmeden görevden alındı. Bakanlık bu durumu rutin bir görev değişimi olarak gösterdi.

Hakeza, çok önemli bir diğer durum da gözaltına alınan, tutuklanan HDP’li belediye eşbaşkanlarına atılı suçlarla ilgili. Görevden uzaklaştırılıp yerine kayyım atanan eşbaşkanların tamamına atılı olan suçlamalar, belediye görevlerinin dışında. Yani yurttaşa hizmet sunma, haklarını koruma, katılımını etkinleştirme gibi belediyecilik çalışmalarını içermiyor. Eşbaşkanların tutuklanma gerekçeleri ihtimaller üzerine kurgulandı, Yargıtay’ca kabul görmeyen gizli ya da açık tanık beyanlarına dayandırıldı.

Bakanlık raporu bunlara dair de bir neden sunmadı, söz kurmadı. 

Siirt Taziye Evi atanan kayyım tarafından Ülkü Ocakları yapıldı (6 Temmuz 2020)

İbretlik vakalar 

Hemen örneklendirelim: Suruç Belediyesi Eşbaşkanı Hatice Çevik katıldığı bir Newroz’da çektiği fotoğraf ve bu fotoğrafı sosyal medya hesabından paylaşması nedeniyle yargılanıyor. Yargılamaya konu olan suç ise fotoğrafın arkasında duran ve Hatice Çevik’in tanımadığı bir kişinin yeşil-kırmızı-sarı bir fular takması.

Mesela, Hakkâri Belediyesi Eşbaşkanı Cihan Karaman çatışmada yaşamını yitiren oğlunun cenazesine katıldığı için hakkında suçlama oluşturuldu ve iddianameye konu edildi. Mesela, Kızıltepe Belediyesi Eşbaşkanı Nilüfer Elik Yılmaz soruşturmaya dönüşen bir dosyası bulunmadığı halde tutuklandı, yerine kayyım atandı. Mesela, Başkale Belediye eşbaşkanları maddi durumu yetersiz obir ailenin mutfağının onarımını yaptıkları için yargılanıyor.   

Daha ibretlik suçlar da var. Kayyım atanan HDP’li belediye eşbaşkanlarına isnat edilen suçlardan bazıları:

– HDP Genel Merkezi tarafından düzenlenen ve eş genel başkanların katıldığı belediye eşbaşkanları tanıtım programına katılmak,

– Seçim sonrası yapılan belediye eşbaşkanları kutlamasına katılmak,

–HDP il kongresine katılmak,

–Maddi durumu elverişsiz olan aileler için ramazan ayında oluşturulan yardım kolilerini dağıtmak, 

Hakkâri Belediyesi Eşbaşkanı Cihan Karaman çatışmada yaşamını yitiren oğlunun cenazesine katıldığı için hakkında suçlama oluşturuldu. Kızıltepe Belediyesi Eşbaşkanı Nilüfer Elik Yılmaz soruşturmaya dönüşen bir dosyası bulunmadığı halde tutuklandı, yerine kayyım atandı. Başkale Belediye eşbaşkanları maddi durumu yetersiz bir ailenin mutfağının onarımını yaptıkları için yargılanıyor.   

Kayyım gerçekleri

Bu kadar rahat yalan atılıyor oluşu, bu yalanlardan yargılama konusu çıkarılabilmesi, en başta değinme ihtiyacı hissettiğim “hakikat sonrası” ruhuyla ilgili. Akıllara zarar çarpıtma ve yalanlara örnekler vereceğim, lakin şimdi HDP cephesine kısaca değinelim.

Tekrar hatırlatmakta fayda olabilir. 19 Ağustos 2019’da başlayan ikinci kayyım sürecinde, bugüne kadar HDP’nin kazandığı 65 belediyenin 3’ü Büyükşehir, 5’i il, 33’ü ilçe, 7’si belde belediyesi olmak üzere, toplamda 48’ine kayyım atandı. Bu süreçte, 19’u kadın olmak üzere, 37 belediye eşbaşkanı çeşitli tarihlerde tutuklandı, 14 belediye eşbaşkanı halen tutuklu.

HDP Demokratik Yerel Yönetimler Kurulu ise bu rapora karşılık olarak, her bir iddiaya cevap verecek şekilde, 24 Şubat 2021 tarihli “İrade Gaspı ve Kayyım Gerçekleri” başlıklı bir rapor yayınladı.

Rapor, “31 Mart 2019’a giden süreç”, “31 Mart 2019 seçimlerinde yaşananlar”, “19 Ağustos 2019 ile başlayan kayyım süreci”, “Eşbaşkanlık”, “Kayyım atamalarının hukuk boyutu”, “Kayyımların yarattığı tahribatlar”, “İçişleri Bakanlığının raporuna cevap” ve “HDP’li 48 belediyenin çalışmaları” başlıklı sekiz bölümden oluşuyor.

Raporu açıklayan Yerel Yönetimler Eş Sözcüleri Hediye Karaaslan ve Salim Kaplan, “hangi yalana nasıl yetişeceğimizi” bilmiyoruz dediler.

Daha önce 1+1 Forum’da geniş bir çetelesini tuttuğum için girmeyeceğim, ama yeni bazı gelişmeleri kayda geçirmek elzem. Kayyım atanan belediyelerdeki bazı yeni somut gelişmeler şöyle:

  • Sur Belediyesi, “Sur Sokaklarını Sağlıklaştırma Projesi”nde, TMMOB gönüllülerinin desteğiyle her bir sokak için yaklaşık 60 bin TL harcadı. Fakat kayyım atandıktan sonra, aynı projede her bir sokak için kayyım yaklaşık 400 bin TL gider gösterdi.
  • Iğdır Belediyesi’ne atanan kayyım, Kadın ve Aile Hizmetleri ile Kültür ve Sosyal İşler Müdürlükleri’ni kapatarak, belediye taşınmazlarını karakol veya valiliğe bağlı kurumlara tahsis etti.
  • Sayıştay raporunda, Sur Belediyesi’nin mali tablolarında “Vadesi Geçmiş Ertelenmiş veya Taksitlendirilmiş Vergi ve Diğer Yükümlülükler” ile “Kamuya Olan Ertelenmiş veya Taksitlendirilmiş Borçlar Hesapları”nın toplamı 125 milyon 736 bin TL olması gerekirken, 39 milyon 958 bin TL gösterildiği, dolayısıyla ilgili hesapların 85 milyon 778 bin TL eksik kaydedildiği belirtildi.
  • Bismil’de, 2016’da projesi belediyeye atanan kayyım tarafından ertelenen ve yerel seçimlerden sonra temeli atılan Engelsiz Yaşam Merkezi, atanan kayyım tarafından Evlendirme ve Nikâh Salonu olarak kullanıma açıldı.
  • Hizbulkontra tarafından katledilen gazeteci Hafız Akdemir’in Sur’da ismi verilen sokaktaki duvara çakılı bilgi tabelasında, Özgür Gündem gazetesinde çalıştığı ifadesi kayyım tarafından sansürlendi. 
  • Hakkâri Belediyesi kayyımı döneminde inşa edilen ve 320 bin TL’ye malolan mezbaha ve ahırlar dere kenarına kurulduğu için açılışı yapılamadan çöktü.
  • Kars Belediyesi’ne atanan kayyım, HDP döneminde kadın emeğini görünür kılmak amacıyla açılan Mor Cafe’nin ismini Turkuaz Kafe, Mor Hat’ın ismini ise Kadın Dayanışma Hattı olarak değiştirdi.
  • Mardin kayyımı Mustafa Yaman’ın yeğeni Yunus Emre Akça’nın, belediyenin iş yaptığı müteahhitlerden bağış adı altında yüzde 10-15 civarında rüşvet aldığı belgelendi.
  • Mardin kayyımı, “Kızıltepe İçme Suyu İnşaatı Yapım Projesi” ihalesi Batur Enerji Üretimi Tarım Hayvancılık Gıda ve Sanayi Ticaret Anonim Şirketi’ne 45 milyon 236 bin 360 TL karşılığında verildi. Batur Enerji’nin alt yüklenici firmaya ihaleyi 16 milyon TL karşılığında devrettiği, Mardin Su ve Kanalizasyon İdaresi’nin 29 Milyon TL zarara uğratıldığı tespit edildi.
  • Cizre Belediyesi kayyımı, AKP Şırnak Gençlik Kolları Başkanı Hayret Olcay’ı Özel Kalem Müdürlüğü’ne getirdi.
  • Hakkâri Belediyesi’nde, AKP encümeni İsa Ölmez, AKP eski İl Başkanı Abdülmecit Tarhan, AKP eski İl Başkanı Abdülmecit Tarhan’ın kardeşi R. Tarhan, AKP İl Başkan Yardımcısı Nazif İlçin’in oğlu D. İlçin, AKP eski İl Başkanı Nurettin Fırat’ın baldızı E. Yakut, AKP’den milletvekili aday adayı olan Hakan Taş’ın kızı G. Taş, AKP İl Başkan Yardımcısı Salih Kahraman’ın yeğeni C. Kahraman işe alındılar.
  • İçişleri Bakanlığı tarafından Iğdır Belediyesi Meclisi üyeliğine atanan 25. Dönem AKP Iğdır Milletvekili Adayı Ferdi Turan, kayyım tarafından Başkan Yardımcılığı görevine getirildi.
  • Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi Atıksu Kontrol ve Ruhsat Daire Başkanlığı’na, AKP İl Başkanı Serdar Budak’ın akrabası İrfan Budak getirildi.
  • Siirt kayyımı Osman Bektaşoğlu’nun başkan yardımcılığı görevine getirdiği emniyet müdürü Kadir Yıldız’ı ve kızı İrem Yıldız’ı belediyeye danışman olarak atadı.
  • Kadınların organik tarıma ilişkin çalışmaları kapsamında, Siirt Belediyesi’nin 20 dönümlük arazisi ekilmişti. Atanan kayyım çalışmayı kendi icraatı olarak gösterdi ve bunu basınla paylaştı.
  • Batman Selis Kadın Danışma Merkezi, bakanlığın iddia ettiği gibi 30 metrekare değil 180 metrekareden oluşan bir apartman dairesidir.
Kayyım tarafından faaliyetline son verilen Dersim Akpazar Belediyesi Çocuk Drama Eğitimi

“Devlet için” soygun

Bakanlığın şaaşalı görseller ve ortada olmayan verilerle dolandırdığı bazı absürt suçlama ve yalanlara tekrar dönelim ve birkaç örnek verelim. Bakanlığın raporundan nakledelim:

Van Özalp Belediyesi’ne ilişkin “Önceki dönem görev yapan belediye başkan vekili tarafından başlatılan camilerin temizliğine yönelik faaliyetler ile ihtiyaç duyulan malzemelerin karşılanması uygulamasına HDP’li belediye yönetimi döneminde son verilmiştir” diyen bakanlık, bu işlerin o dönem İŞKUR personelleri tarafından yapılan hizmetler kapsamında olduğunu unutmuş ya da görmezlikten gelmiş. HDP belediyeyi alınca iŞKUR’un personellerini geri çekmesine ise hiç değinilmiyor. Kayyım döneminde Tuzla Belediyesi tarafından Kardeş Belediyecilik kapsamında Özalp Belediyesi’ne tahsis edilen arazöz ve çöp sıkıştırma makineleri HDP yönetimi göreve başladıktan sonra geri alınmasını da kayda geçirecek değillerdi.

Diyarbakır Bismil Belediyesi’ine ilişkin “Kayyım döneminde başlatılmış olan vatandaşın sağlık kuruluşlarına ücretsiz ulaşımını sağlayan servisler kaldırılmış, gelen tepkiler üzerine tekrar başlatılmak zorunda kalınmıştır” diyen bakanlık, “Kaymakam tarafından arandık ve bize ‘servis hizmetine son verin ki insanlar HDP yönetimine tepki göstersin ilk günlerden’ dendi” diye beyanda bulunan araç sahiplerini duyacak hali yok ya! Özetle, kaymakamın tehdidiyle söz konusu ulaşım durduruldu. Daha sonra ise Adnan Selçuk Mızraklı’ya talep iletilmiş ve Diyarbakır Büyükşehir Belediyesinden tahsis edilen iki otobüs envantere eklenerek ücretsiz ulaşıma başlamıştır. 

Bakanlık “Milli Bayramlara Kasıtlı Olarak Katılmama” diye bir suç da bulmuş belediyelere dair. 23 Nisan kutlamalarında garnizon komutanının, elini uzatan Ayhan Bilgen’in elini neden havada bıraktığı, diğer bazı il-ilçelerde bu programlara katılan belediye eş başkanlarının neden protokolden dışlandığının nedenini de keşke belirtse bakanlık.

Mardin’de fantastik bir şey oldu. Gelmiş geçmiş en büyük kent soygunu olan yolsuzluklarla ilgili, 7’si tutuklu 14 sanık hakkında açılan davanın ilk duruşması görüldü. Sanıklar duruşmada “Devlet için yaptık” dediler.

Benzeri onlarca örnek mevcut. Kayyım ile mücadele artık gerçek-yalan savaşı üzerinden yürüse de bu alanda gerçekleşen tahribatın, çürümenin çetelesini tutmak, kayıtlara geçirmek ve sadece bir kişiye ulaşacak olsa bile, yine de yalanı ortaya çıkarmak, bundan bahsetmek önemli.

Herkesin kokainci AKP’liye yoğunlaştığı anda Van Büyükşehir Belediyesi’nde ilginç bir şey oldu. Kayyım yönetimindeki belediyenin iştirakı olan Belvan Ulaşım San. Tic. ve Ltd. Şirketi’nin Genel Müdürü Suat Kaya’nın, “görevi kötüye kullanmak” ve “nitelikli dolandırıcılık” suçlamalarıyla işten atıldığı ortaya çıktı. Kaya, 26 Temmuz 2018’de belediyeye atanan ilk kayyım tarafından Belvan Şirketi’nin Genel Müdürlüğü görevine getirildi. 31 Mart 2019 yerel seçimlerinde belediyeyi HDP’nin kazanılmasıyla birlikte, Kaya’nın birçok yolsuzluk yaptığı tespit edildi ve haziran ayında Kaya görevden aldı.

18 Ağustos 2019’da belediyeye kayyım atanan Vali Mehmet Emin Bilmez, göreve gelir gelmez Kaya’yı tekrar Belvan Şirketi’nin başına getirdi. Kayyım yönetimi, 18 Aralık 2019’da, Kaya’yı 1 milyon 178 bin TL’lik yolsuzluk yaptığı gerekçesiyle görevden aldı.

Mart ayının son günlerinde bu olayın basına aksetmesinin birkaç hafta öncesinde ise daha fantastik bir şey oldu. Mardin’deki gelmiş geçmiş en büyük kent soygunu olan yolsuzluklarla ilgili, 7’si tutuklu 14 sanık hakkında açılan davanın ilk duruşması görüldü. Sanıklar duruşmada “Devlet için yaptık” dediler.

Bakanlığa duyurulur…

^