SHULAMITH FIRESTONE’UN FEMİNİST DEVRİM UFKU  

Derleyen: Ulus Atayurt
12 Mart 2022
SATIRBAŞLARI

Shulamith Firestone (1945-2012) 1967 yazında başta Komünist Parti, çeşitli sol örgütlerin çağrısıyla Chicago’da düzenlenen Yeni Politikalar Ulusal Kongresi’ne katıldığında henüz 22 yaşındaydı. Kentin kuzeyindeki bir işçi mahallesinde yaşıyor, bir yandan postanede çalışıyor, diğer yandan resim eğitimi alıyordu. Konferansta daha sonra ömür boyu dostu olacak feminizmin önde gelen yazar ve avukatlarından Jo Freeman ile Yeni Sol’a hâkim maço kültürünü fark etmeleri pek uzun sürmedi. Gündeme alınacak acil konular listesine önerdikleri “kadınların ikincil konumu” başlığı düzenleme komitesi tarafından reddedildi. Bunun üzerine Firestone, feminist hareketteki ismiyle Shulie ve Freeman eşit evlilik ve mülkiyet yasaları, kadınların kendi bedenleri üzerinde tam hakimiyetini talep eden bir önerge kaleme aldı. Önergeyi okumalarına izin verilmedi. Freeman konferans komitesinden şu cevabı aldıklarını söylüyor: “İşinize bakın kızlar, burada konuşulacak daha önemli meseleler var”.

New York’ta bir elebaşı

Shulie aynı yıl New York’a taşınarak “kişisel olan politiktir” sloganının yaratıcısı Carol Hanisch’le beraber kentin ilk kadın kurtuluş hareketi New York Radikal Kadınları’nın (NYRW) kurucuları arasında yer aldı. Bilinçlendirme pratikleriyle yayılan örgütün en bilinen eylemi 15 Ocak 1968’de Arlington Ulusal Mezarlığı’nda Vietnam savaşına karşı düzenledikleri Geleneksel Kadınlığın Cenazesi. Cenaze için hazırladıkları davetiye şöyle başlıyor: “Sakın ha çiçek getirmeyin. Geleneksel kadınlığınızı kurban etmeye hazırlanın. Siz ki, Amerikan annesini ve turtasını kurtarmaya dair nasihatlere kulak asmadan oğlanları yaşlı gözlerle savaşa göndermeyi reddettiniz…”

Enerjisini haklı öfkeden alırdı. Etrafındaki olumsuz duyguları –dargınlığı, taşkınlığı, kafa karışıklığını, hüznü, incinmişliği ve daha nicesini– hareketi besleyecek türden bir hiddete dönüştürmekte herkesten daha mahirdi.

Shulie hareketin en angaje entelektüellerinden biri olmanın yanı sıra (Simone de Beauvoir okumalarının ardından, gidip onunla Paris’te tanışmıştı) doğal bir örgütleyiciydi. Eski Bir Porno Kraliçesinin Günlüğü’nün yazarı, ikinci dalga feminizmin önde gelen isimlerinden Alix Kates Shulman Shulie’yi şöyle tarif ediyor: “Enerjisini haklı öfkeden alırdı. Etrafındaki olumsuz duyguları –dargınlığı, taşkınlığı, kafa karışıklığını, hüznü, incinmişliği ve daha nicesini– hareketi besleyecek türden bir hiddete dönüştürmekte tanıdığım herkesten daha mahirdi.”

Yeni Sol’a hâkim maço kültürü Shulie ve yoldaşlarının peşini bırakmadı. Feminist yazar, gazeteci ve akademisyen Marilyn Salzman Webb ile beraber Webb’in eşi, Demokratik Öğrenci Birliği’nin (SDS) liderlerinden Lee Webb’i Nixon’ın görev teslim törenine karşı düzenlen 1969 mitingde kadınların da konuşması için ikna ettiler. Shulie erkekleri yüzyıllara yayılan bir tahakkümden faydalanmakla itham eden ve kadınları ayaklanmaya çağıran incelikli konuşmasına başladığında yer yerinden oynadı. Erkekler “şu kızı sahneden indirip bir sikin” nidalarıyla sahneyi çökertti ve Shulie’nin konuşmasına devam etmesine izin vermedi. Saldırının tanıklarından feminist tarihçi Rosalyn Baxandall Shulie’nin Kırmızı Çoraplar’ı (Redstockings) kurmaya o gün karar verdiğini aktarıyor.

Kırmızı Çoraplar’ın güncesi

Kırmızı Çoraplar ismini 18. yüzyıl kadın okuma grubu Mavi Çoraplar’dan (Blue Stockings) alıyordu. 1969’a gelindiğinde mavi çorap “fazla okuyan” kadınları aşağılamak için kullanılan bir deyiş haline gelmişti. Yeni örgütün yedi maddelik manifestosu şu çağrıyla sonlanıyordu: “Bireysel çatışmaların zamanı geçti. Bu sefer sonuna kadar beraberiz.”

CIA tarafından sürekli izlenen örgüt, kürtaj hakkını savunmak için mahkeme salonu işgal etmekten, kadınların kürtaj deneyimlerini paylaştıkları kamuya açık toplantılar, sokak tiyatroları düzenlemeye uzan birçok eylem düzenledi. Ağustos 1970’te on binlerce kadının katılımıyla düzenlenen Eşitlik Adına Kadın Grevi’ni örgütledi. Örgüt “lezbiyen ayrışmaya” karşı çıksa, homoseksüelliğe mesafeli davransa da dönemin en geniş kapsamlı kadın kurtuluş hareketini bir araya getirmeyi başarmıştı. 

Shulamith Firestone ve plajdaki eşlikçisi Simone de Beauvoir’ın İkinci Cinsiyet‘i (1970)

Shulie bu dönemde hareketin günlüğü niteliğindeki kuram ve pratiği harmanlayan Notlar adlı almanağın editörlüğünü yapıyordu. Carol Hanish Notlar’ı şöyle değerlendiriyor: “Birçokları ‘Cinselliğin Diyalektiği’ni Shulie’nin harekete en büyük katkısı olarak değerlendirir. Ama ondan önceki eylemeleri ve ‘Notlar’daki yazıları bence kitaptan dahi değerlidir. Kadın Kurtuluş Hareketi’nin (WLM) erken dönemini ve onun hareketteki liderliğini kavramak için hayati önemdedir.”  

Manifestonun ufku

Shulie feminist hareketin en önemli manifestolarından bir olan Cinselliğin Diyalektiği: Feminist Devrim Savunusu’nu tüm bu deneyimlerden süzerek 1970 yılında, henüz 25 yaşındayken kaleme aldı. Simone de Beauvoir ve Engels’ten alıntılarla açılan kitap Marx’ın kadınlar açısından eksik bıraktığı tarihsel materyalist analizini feminizm adına genişletmeyi amaçlar. Freud’un psikanaliz yöntemini “yönünü kaybetmiş feminizm” olarak tarif eden Firestone, onun çekirdek aile tarifini kadınların ezilişinin analizi olarak betimlerken, çekirdek ailenin kader olmadığının altını çizer. “Cinsel sınıflaşma görünmeyecek raddede derindir” cümlesiyle açılan Manifesto kadınların ezilişini gündelik hayattan örneklerle gözler önüne serer.

Shulamith Firestone’un elebaşılığını yaptığı New York Radikal Kadınları (NYRW) toplantı halinde

Kadınların somut duygusal deneyimlerinden yola çıkan Manifesto’nun birbiri içine geçmiş, feminist devrime yönelen dört hedefi vardır: 1- Cinsel sınıflaşmanın ortadan kaldırılması;

2- Kadınların ezilmesindeki en büyük etken olan hamileliğin teknoloji yoluyla aşılması; 3- Modern toplumlarda hamilelik kadar, belki de daha baskıcı olan “aşk” müessesinin lağvedilmesi; 4- Çekirdek ailenin sonlandırılması ve daha geniş birlikteliklerin ortaya çıkarılması.

Cinselliğin Diyalektiği yazılışının ardından geçen 52 yılda feminist kuram ve eylem üzerinde muazzam bir etki yarattı. The Beatles kendinden sonraki müzik türleri için ne ifade ediyorsa Manifesto da feminizmin çeşitlenmesinde benzer bir rol oynadı. Judith Buttler, Helen Hester, Sadie Plant, Donna Haraway Manifesto’nun farklı izleklerini takip ederken siber, tekno, zeno ve üçüncü dalga feminizm ondan ilham aldı.

Karanlık yıllar

Shulie’nin Ortodoks Yahudi ailesiyle arası hiçbir zaman iyi olmadı. 1974’te St. Louis’deki aile evine çağrıldığında ona henüz 30 yaşındaki abisi Daniel’ın araba kazasında öldüğü söylendi. Uzun yıllar sonra gittiği aile evinde yaşadıklarını şöyle anlatıyor: “Babamın ağzından Daniel’ın göğsünde bir kurşun deliği olduğunu söküp almam sadece 24 saat sürdü… İster cinayet ister intihar olsun, ahiret bulunsun bulunmasın, Daniel’ın ölümü derinleşen deliliğime ivme kazandırdı”. 

Kadim yoldaşı, belgesel yönetmeni Anselma Dell’Olio vefatının ardından şöyle diyordu: “O kadar parlak yandı ki, alevler onu da sardı, ama dünyada ve benim ruhumda silinmesi imkânsız bir iz bıraktı. Seni seviyorum Shulie, hoşça kal.”

1977’de annesi ve babası İsrail’e taşınmadan önce aile evini son kez ziyaret edip resimlerini almak istedi. O gün babasıyla son kez tartıştı. Shulie’yi vasiyetinden atmakla tehdit eden babası birkaç hafta sonra kızının mirastan feragat ettiğine dair bir tebligat alacaktı. Babası 1981’de, 65 yaşında İsrail’de ölünce Shulie psikoza girdi. 1981’den 1987’ye kadar nadiren evden çıktı. 1987 yılında kız kardeşi Laya onu Payne Whitney Psikiyatri Kliniği’ne götürdü. Laya o günü şöyle tarif ediyor: “Shulie bunun için beni asla affetmedi.” Paranoid şizofreni teşhisi konan Shulie beş aylığına bir bakımevine yatırıldı. Bu son yatışı olmayacaktı.

Yoldaş dayanışması

1990’lı yılları genellikle evinde geçirdi. Eski ve yeni yoldaşları onu ziyarete geliyordu. Shulie’nin o zamanki ruh halini Rosalyn Baxandall şöyle anlatıyor: “Epey değişmişti. Ağırbaşlı ve yumuşaktı. Hâlâ çok ilginç görüşleri vardı ve onunla arkadaşlık etmek keyifliydi… Yaşadığı ikilem hakkında epey konuşurduk. İlaçlarını içtiği zaman yaratıcılığını kaybediyordu, o berbat hapları almadığındaysa yaratıcı ama kendine zarar veren biri haline geliyordu.”

Gerek eski yoldaşları gerekse Lori Hiris ve Marisa Figueiredo gibi Cinselliğin Diyalektiği’ni okuyup onu arayıp bulan genç feministler Shulie için bir destek grubu kurdu. Böylece, 1990’lı yıllarda haftalarca yemek yemeyi unuttuğu dönemler seyrekleşirken, hastaneye yatırılma aralıkları azaldı. Grubun desteğiyle 1998’de ikinci ve son eseri, kaybedenlerin hikâyelerini anlattığı deneysel kurgu kitabı Havasız Mekânlar’ı (Airless Spaces, Semiotext(e)) yayınladı. Kitabın açılış öyküsünde batmakta olan lüks bir yolcu gemisindeki bir kadınla karşılaşırız. Etrafındaki kandırılmış sefa düşkünleri eğlenceye dalmışken kadın bir hava boşluğu bulmak için geminin derinliklerine dalar.

Shulie 28 Auğustos 2012’de evinde ölü bulunduğunda kuvvetle muhtemel günler önce vefat etmişti. Yahudi akrabaları otopsi yapılmasına izin vermediği gibi, cenaze törenine yoldaşlarını da davet etmedi. Kadim yoldaşı, belgesel yönetmeni Anselma Dell’Olio vefatının ardından şöyle diyordu: “O kadar parlak yandı ki, alevler onu da sardı, ama dünyada ve benim ruhumda silinmesi imkânsız bir iz bıraktı. Seni seviyorum Shulie, hoşça kal.”

Ortodoks cenaze töreninde kardeşi Ezra “iyi bir evlilik ve ona adanmış çocuklar” konusundaki trajik başarısızlığından yakındı. Son sözüyse kız kardeşi Tirzah aldı: “Kusura bakmayın ama, Shulie bütün kadınlar ve kızlar için bir örnekti. Tam tersine, sayısız çocuğu oldu. Yeni fikirler edinen, kendi hayatlarını sürdürebilen binlerce kadın ondan etkilendi. Tıpkı onlar gibi ben de kim olduğumu Shulie’ye borçluyum.”

Kaynakça:

Firestone, Shulamith (2015 [1970]), The Dialectic of Sex: The Case for Feminist Revolution, London: Verso.

Faludi, Susan (2103), Death of A Revolutionary, The New Yorker.

Yoldaşları n+1 dergisi için anlatıyor: On Shulamith Firestone

Redstockings arşivi

^