TÜVTÜRK İŞÇİLERİNİN ESKİŞEHİR, MUĞLA VE URFA DİRENİŞLERİ

Söyleşi: Halil Burak Öz
6 Haziran 2019
SATIRBAŞLARI

Özelleştirme İdaresi’nin 2007’de açtığı ihalede yirmi yıllığına bütün muayene istasyonlarının işletme hakkını 552 milyon 150 bin dolar karşılığında Doğuş, Akfen, TüvSüd Ortak Girişim Grubu aldı. Grubun kurduğu Tüvtürk şirketi de sorumluluğunu taşeronlara dağıtarak araç muayene istasyonlarını işletmeye başladı. Tüvtürk’ün internet sitesinde açıklanan verilere göre, 81 ilde (çoğunu taşeronların çalıştırdığı) 300’ü aşkın istasyonda 3,500 çalışan yılda 9 milyon aracın muayenesini yapıyor. Muayene sayısı yılda 17 milyona yaklaşıyor. Tüvtürk uluslararası normlara uygun kapsamda araç muayenesi yaptığını, araç kaynaklı trafik kazalarının azaltılmasını sağladığını övünerek anlatıyor.
Fakat madalyonun öteki yüzünde, Tüvtürk çalışanlarının taşeron firmalar eliyle soğuktan korunma, temizlik gibi en temel ihtiyaçlarının bile karşılanmaması var. Bunları talep eden ve örgütlenenler ise işten atılıyor. Eskişehir’deki Tüvtürk istasyonunu işleten Reysaş firması, Urfa’daki Polçak taşeron firması ve Muğla’daki Tüvtürk işvereni, 62 işçiyi Nakliyat-İş sendikasına üye oldukları için geçen yıl işten çıkardı. İşçilerden 24’ü Eskişehir’de Tüvtürk Reysaş Taşıt Muayene İstasyonu, Şanlıurfa’da Tüvtürk Polçak Taşıt Muayene İstasyonu ve Muğla’da Tüvtürk Muğla Taşıt Muayene İstasyonu’nun önünde mücadele veriyor. Farklı etnik kökene, kültüre ve siyasi anlayışa sahip olsalar da aynı sendika çatısı altında bir araya gelen Tüvtürk işçilerini dinliyoruz.

Tüvtürk’te çalışmaya ne zaman, nasıl başladınız? Ne iş yapıyordunuz?

Burcu Karaova: (Muğla) Tüvtürk genel merkezindeki bir aile dostumuzun önerisiyle Tüvtürk Muğla Taşıt Muayene İstasyonu’nda çalışmaya başladım. Müşteri kabul görevlisi olarak çalışıyordum. Sendikaya üye olduk diye işveren hiçbir tazminat vermeden işten çıkardı.

Oğuz Can: (Eskişehir) Bir arkadaşımın vasıtasıyla Osmaniye Kadirli Araç Muayene İstasyonu’nda işe girdim. Orada işverenle anlaşamayınca önce Bursa’da, sonra Eskişehir’de çalışmaya başladım. Eskişehir merkez istasyonunda beş buçuk yıldır çalışıyordum.

Halil Çiftçi: (Urfa) Daha önce özel sektörde çalıştım, bir yıldır Tüvtürk’teydim.

Zeki Çerçi: (Muğla) Endüstri Meslek Lisesi’nin motor bölümü mezunuyum. 2008’de İstanbul’da iki ay eğitim aldıktan sonra Muğla’da işe başladım. Araç muayene uzmanı olarak çalışıyordum.

Musaffet Oktay: (Eskişehir) Daha önce bir fabrikada kalite kontrol teknisyenliği yapıyordum. Vardiyalı çalışma ve iş yükünün ağır olmasından dolayı bıraktım. Tüvtürk’e internetteki iş ilanı vasıtasıyla girdim. On yıldan fazla bir süredir Eskişehir Reysaş Araç Muayene İstasyonu’nda araç muayene teknisyen ve eğitici uzman olarak çalışıyordum.

Serdar İncitopu (Eskişehir)

Serdar İncitopu: (Eskişehir) Tüvtürk’ten önce çağrı merkezinde bir yıl çalıştım. Eskişehir merkez istasyonunda bir buçuk yıldır araç muayene teknisyeni olarak çalışıyordum.

Sultan Türk: (Muğla) Tüvtürk Muğla merkez istasyonunda on yıldır çalışıyordum. Destek personeli olarak görev yapıyordum.

Mustafa Ali Bodur: (Muğla) Daha önce UPS Kargo’da işçiydim. Bir arkadaşımın tavsiyesiyle Muğla merkezdeki Tüvtürk istasyonunda çalışmaya başladım. Dört yıldır araç muayene teknisyeni olarak çalışıyordum.

Osman Küçük: (Muğla) Entaş Mermer’de mesul müdür olarak çalışıyordum. Patronumla anlaşamayınca ayrıldım. Tüvtürk’e bir arkadaşımın vasıtasıyla girdim. Muğla merkez istasyonunda araç muayene teknisyeni olarak çalışırken işten çıkarıldım.

Mustafa Horuz: (Urfa) Tüvtürk’ten önce Opel servisinde çalışıyordum. Tüvtürk’e İş-Kur üzerinden başvuru yaparak girdim. Altı buçuk yıldır Urfa’da araç muayene uzmanı olarak çalışıyordum.

Ne kadar ücret alıyordunuz? Ne gibi sorunlar yaşıyordunuz? Örgütlenme süreci nasıl gelişti?

Oğuz Can: 2250 lira net ücret alıyordum, 150 lira asgari geçim indirimiyle beraber elime 2400 lira geçiyordu. İşyeri konum olarak çok rüzgârlı, dağ başı diyebileceğimiz bir yerde. Kış mevsiminde çok soğuk oluyor. O kadar soğuk ve rüzgârlı ortamda çalışmak bizi çok zorluyordu. Durumu işverene ilettik. İşyerindeki çalışmayan ısıtıcılar yapılsın talebine hiçbir olumlu yanıt gelmedi. Bir arkadaşımız Çalışma Bakanlığı’na şikâyet etti. Bakanlıktan müfettiş geldi. Kıdemli bir arkadaşı sorguya çekti. O da soğuktan çalışamadığımızı söylemiş. Şirket bunun üzerine iki kişiyi atacağını duyurdu. Birlik olmamız gerektiği konusunda fikir birliğine vardık. Ancak bir sendika üyesi olursak bu çalışma şartlarının, sosyal haklarımızın düzeleceğini düşündük. Öncü işçi arkadaşlarla beraber Nakliyat-İş Eskişehir-Anadolu şubesine gittik.

İşyerinde aşırı soğuğa maruz kalıyorduk. Bir çözüm bulunmuyordu. Herhangi bir sosyal hakkımız yoktu. Yönetici kademesi tehditkâr tavırlarla işi yürütmeye çalışıyordu. İki defa ucuz yemek nedeniyle zehirlendik.

Halil Çiftçi: Ücretim 1850 liraydı. Herhangi bir sosyal hak yoktu, mesai ücretlerini alamıyorduk. Çalışma şartları zordu. Sendikaya üye olma sebebim işyeri koşulları ve daha uygun koşullarda çalışma isteğim. DİSK Nakliyat-İş sendikasına üye oldum. Nakliyat-İş’i seçme nedenim her zaman işçinin yanında olmaları ve İstanbul, Bursa gibi illerde on yıldır çalışmaları.

Musaffet Oktay: En son 2250 lira alıyordum. İşyerinde istasyonun konumu itibariyle aşırı soğuğa maruz kalıyorduk. Bir çözüm bulunmuyordu. Maaşımız haricinde herhangi bir sosyal hakkımız yoktu. Yönetici kademesi tehditkâr tavırlarla işi yürütmeye çalışıyordu. İki defa ucuz yemek nedeniyle zehirlendik. En son bir arkadaşımız soğuktan kaynaklı Çalışma Bakanlığı’na şikâyette bulundu. Bu arkadaşımızı işten atacaklarını söylediler. Ben de bu haksızlık karşısında önce istifa etmeye karar verdim, ama bir arkadaşımız Nakliyat-İş’ten söz etti. Araştırdım, doğru söylediğini gördüm. Sendikalaşma için çalışma yapmaya başladık.

Burcu Karaova: 1800 lira alıyordum. Az maaşla çok çalışıyorduk. Kullandığımız temizlik malzemeleri ve çay çok sınırlı sayıda veriliyordu. Yetmiyordu. Isınma da yetersizdi. İşverenin baskıları çoktu. Hızlı, molasız, izinsiz çalışıyorduk. İçerde birikmiş üç senelik iznim var, birçok arkadaşım da aynı durumda. Üç yıldır izinsiz çalışıyordum. Bu sorunlar nedeniyle Nakliyat-İş sendikasına üye olduk. Nakliyat-İş’i haklarımızı daha iyi savunacağı ve arkamızda duracağını düşündüğümüzden seçtik. E-devlet üzerinden üye olduk. Örgütlenme kısa ve çok çabuk oldu, bu süreci birlik olup el ele vererek yürüttük.

Soldan sağa: Mustafa Ali Bodur, Zeki Çerçi, Burcu Karaova, Osman Küçük; dördü de Muğla’dan

Serdar İncitopu: 2100 lira ücret alıyordum. Sosyal hak olarak herhangi bir ek ücret almıyordum. İşyerinde olumsuz hava şartları vardı; soğuktu. Toplu sözleşme hakkımız yoktu. Patron ne isterse o oluyordu. Bu sebeplerden sendikaya üye olmaya karar verdik. Nakliyat-İş sendikasını bir arkadaşımız sayesinde öğrendik.

Sultan Türk: Asgari ücret ile çalışıyordum. İşyerinde temizlik ürünleri zamanında gelmiyordu. Yazlık- kışlık elbiseler mevsim ortasında geliyordu. Koşullarımızın iyileşmesi ve hakkımızı daha iyi savunacağını düşündüğümüz için Nakliyat-İş sendikasına üye olduk. E-devlet üzerinden üye olduk ve çoğunluğu sağladık.

Mustafa Ali Bodur: 2045 lira alıyordum. Ücretlerin az olması, iki yıldır zam yapılmaması, iş kıyafetlerinin verilmemesi, muayene yaparken kullandığımız araç-gereçlerin eksik veya bozuk olması, fazla mesai ücretlerinin verilmemesi, dış görevlerde herhangi ek ücret verilmemesi, yemeğin kısıtlı olması nedenlerinden ötürü Nakliyat-İş’e üye oldum.

İşveren e-devlet şifrelerimizi isteyip suç işliyordu. Hatta daha ileri giderek silahla tehdit edip sendikadan çıkmamızı istedi, bunu kabul etmeyen arkadaşlarımızı sırayla işten çıkardı.

Osman Küçük: 1880 lira alıyordum. Molalarda içecek bile yoktu. Tuvaletlerimizde peçete yoktu. Nakliyat-İş’e daha iyi şartlarda çalışmak istediğimiz ve İstanbul, Bursa gibi illerde örgütlü olduğunu bildiğimiz için üye olduk. Örgütlenme süreci gizli ve sessiz gelişti.

Mustafa Horuz: 1830 lira alıyordum. Herhangi bir sosyal hak ve mesai ücreti alamıyorduk. Çalışma şartları zordu. İlçelerde görev yapıyorduk ve herhangi bir ek ücret almıyorduk. Nakliyat-İş’e üye olmam daha uygun koşullarda çalışma isteğimden kaynaklandı.

Zeki Çerçi: En son 2250 lira alıyordum. Randevular kapasite üstü veriliyordu. İstasyonda araç bitimine kadar mesai sürüyor, akşam saat 6, 7, 8’e kadar çalışıyorduk. Mesai ücretimiz ödenmiyordu. Üstümüz başımız yağ oluyordu. Temizlik malzemeleri, hijyenik bir ortam yoktu. Yılsonu zamlar bizlere yansıtılmıyordu. Buna benzer birçok sebeplerden sendikalı olarak çalışmaya karar verdik ve Nakliyat-İş’e üye olduk. Muğla, Bodrum, Milas, Marmaris ve Fethiye’deki arkadaşlarımızla mesai bitiminde görüşmeye başladık. Bu süreci 29 Haziran 2018’de başlattık. 19 Temmuz 2018’de işyerinde yasal çoğunlumuzu sağladık ve Çalışma Bakanlığı’na başvuruda bulunduk.

Hangi gerekçeyle ne zaman ve nasıl işten çıkarıldınız, sizce esas gerekçe ne?

Zeki Çerçi: 2 Ağustos 2018’de, sabah 8:30’da işe başladık. O gün istasyon çok yoğundu, akşam 8:30 olmuş, iş hâlâ bitmemişti. Akşam amir beni ve üç arkadaşımı çağırdı, “şirket politikası” diyerek işten çıkardı. Fakat asıl sebep sendika üyeliğimiz, çünkü işveren baskıları artmıştı. İşveren e-devlet şifrelerimizi isteyip suç işliyordu. Hatta daha ileri giderek silahla tehdit edip sendikadan çıkmamızı istedi, bunu kabul etmeyen arkadaşlarımızı sırayla işten çıkardı.

Oğuz Can: 23 Şubat 2018’de işten atıldım. Benimle birlikte toplam 14 işçi arkadaşım işten atıldı. Bizi İş Kanunu’nun 25. maddesini, “ahlâk ve iyi niyet kurallarına aykırı davranış” maddesini gerekçe göstererek attılar. Bu tamamıyla asılsızdır. Asıl sebep sendikaya üye olmamız, çoğunluğu sağlamamız ve işverenin bu durumu hazmedememesidir.

Soldan sağa: Oğuz Can (Eskişehir), Mustafa Horuz (Urfa), Sultan Türk (Muğla), Halil Çiftçi (Urfa)

Musaffet Oktay: Nakliyat İş’in yasal çoğunluğu sağlaması ile Şubat 2018’de işveren tarafından farklı gerekçelerle işten atıldık. Bu gerekçeleri ispat edemeyen Reysaş ve istasyon önünde başlattığımız direniş sayesinde 45 gün sonra işe geri döndük. Bu arada işverenin çoğunluk tespitine yaptığı itiraz devam ediyordu. Geri dönmemizle birlikte işveren altı ay sonra farklı gerekçeyle tekrar işten attı. Eskişehir’den 15, Batı Karadeniz’deki istasyonlardan dokuz, toplamda 24 arkadaşımla beraber çıkarıldık. Çıkarılmamızın tek nedeni Reysaş patronunun sendika düşmanlığıdır.

Burcu Karaova: Sendikaya üye olduk diye işten çıkarıldık, fakat işveren “Şirket küçülmeye gidiyor” diye çıkışımızı verdi.

Sultan Türk: Şirket küçülmeye gidiyor söylemiyle işten çıkarıldık. Mahkemede ise “performans düşüklüğü” dendi. 8 Nisan 2018’de işten çıkarıldım. İşten çıkarılmamızın asıl sebebi sendikaya üye olmamızdır.

Mustafa Ali Bodur: 17 Ağustos 2018’de performansımın düşük olduğu iddiasıyla işten çıkarıldım. Fakat asıl sebep sendikaya üye olmam. Bize e-devlet şifrelerimiz sorularak sendika üyeliğimiz öğrenilmek istendi. Söylemediğim için işten çıkarıldım.

Osman Küçük: Bir aylık eğitimden sonra İstanbul’da yetki almak için sınava girdim, üç aşamalı sınavı geçtim. Araya bayram tatili girdi, işe geldiğimde işten çıkarıldığımı söylediler. Nedeni sorduğumda “şirket küçülmeye gidiyor” dendi, fakat üç gün sonra on kişilik işçi alımı ilanı koydular. Asıl sebep sendika üyeliğim.

Bizi İş Kanunu’nun 25’inci maddesini, “ahlâk ve iyi niyet kurallarına aykırı davranış” maddesini gerekçe göstererek attılar. Asıl sebep sendikaya üye olmamız, çoğunluğu sağlamamız ve işverenin bu durumu hazmedememesidir.

Direnmeye nasıl karar verdiniz, nasıl devam ediyor?

Oğuz Can: İşten atılmamızla birlikte, 24 Şubat 2018’de Eskişehir’deki direnişimiz başladı. Bu süreçte istasyon amirleri ve genel müdür hakkında savcılıklara gittik, sendikaya üye olduğumuz için baskı gördüğümüz ve e-devlet şifrelerimiz istendiği gerekçesiyle şikâyetçi olduk. 45 günlük direnişten sonra, bu şikâyetlerden vazgeçmemiz koşuluyla 6 Nisan 2018’de tekrar işbaşı yaptık. 2018 Kasım’ına kadar işyerinde örgütlenmemiz devam etti. Sekiz istasyonda yüzde 85’e varan bir örgüt birliğimiz oldu. Kasım ayında işveren tekrar saldırıya geçti, bir arkadaşımıza usûlsüz muayene yaptığı iftirasını attılar. Arkadaşımız bunun asılsız olduğunu ispatladı.

Musaffet Oktay (Eskişehir)

Sadece sendika üyesi olan işçilerin üye sayısını azaltmak ve öncü işçileri tasfiye etmek amacıyla kıdem ve ihbar tazminatlarımızı alıp gidebileceğimizi söylediler. Bu oyun da tutmadı. Son olarak bir öncü arkadaşımızı Sivrihisar istasyonuna daimi olarak göndermek istediler. Başka istasyona görevlendirme daha önceden gönüllülük esasına göre yapılıyordu. Burada zorlama ile “iki gün içerisinde gideceksin” deniyordu. Asıl amaç sendikayı tasfiye etmek, öncü arkadaşı istifaya zorlamaktı. Tabii biz diğer işçi arkadaşlarla beraber arkadaşımıza destek olduk, göndertmedik. 20 Kasım’da 15 kişi işten atıldık. Böylece bir yıl içinde iki kez işten atılmış olduk. 15 arkadaşımızdan maddi sıkıntılarını aşamadığı için ayrılanlar oldu. Başka işe giren arkadaşlarımız oldu. Şu an direnişimiz beş kişiyle devam ediyor. Aramızda küçük tartışmalar oldu, ama hiçbir zaman büyük tartışma yaşamadık. Bunun örgütlülüğümüze zarar vereceğini düşündüğümüz için her zaman bir çıkar yol bulmaya çalıştık. İşe iade davalarımız açıldı. Bu davaları kazanacağımızı ve davaların sonuçlarına göre işverenin geri adım atacağını düşünüyoruz.

Burcu Karaova: İşten çıkış verildiğinde, direnişe başlamaya karar verdik. Muğla’daki direnişimiz 13 Ağustos 2018’de başladı. Direnişimiz zorlu ve birçok şey öğrenerek devam ediyor. Bu süreçte iş bulanlar ve davaları takip etmek isteyen arkadaşlar aramızdan ayrıldı.

Mustafa Horuz: Direnişe sendikamız ve arkadaşlarımızın ortak kararıyla başladık. Bu haksızlığın karşısında susamazdık. Direnişimiz kararlı bir şekilde sürüyor. Hakkımızı alana kadar da sürecek.

İhtiyaçlarınızı nasıl karşılıyorsunuz? İşsizlik maaşı alıyor musunuz?

Zeki Çerçi: Bu süreci sendikamızın ve çeşitli sivil toplum kuruluşlarının dayanışmalarıyla geçiriyoruz. İşsizlik maaşı alıyorum.

Oğuz Can: Çalışmadığım için bir gelirim yok, eşimin çalışıyor olması beni bir nebze olsun rahatlatıyor. İşsizlik maaşı almıyorum, şu an yaptığım tek iş direnişe gelmek.

Burcu Karaova: Bu süreçte geçimimizi işsizlik maaşı alarak, sendika desteği ve kalem dayanışması, kahvaltı organizasyonu ve kurulan platformdan sağladık. İşsizlik alıyordum, fakat bitti. Dayanışma gösteren birçok sendika ve sivil toplum kuruluşları var. Muğla halkının ve çevremizdeki arkadaşlarımızın desteğini gördük, hepsine teşekkür ederiz.

Sultan Türk: Şu an bir işte çalışmıyorum Muğla halkı, sendikalar, Muğla Tabip Odası ve TMMOB Muğla Şubesi direnişimizde destek oldu. Yanımızda görmeyi ummadığımız CHP Muğla milletvekillerinin de desteği oldu.

Mustafa Horuz: Geçimimi sendikamızın dayanışmasıyla sağlıyorum. İşsizlik parası almıyorum.

Eşiniz, yakınlarınız eyleminize destek veriyor mu? Çevrenizden ne gibi tepkiler alıyorsunuz?

Zeki Çerçi: Ailem her ne kadar sıkıntılı ve uzun bir süreç olsa da destek veriyor. Çevremde daha önce böyle bir direnişine tanık olmayanlar var, pek alışık değiller, fakat biz onlara anlatıyoruz. Böyle bir direnişin içinde olduğum için gurur duyuyorum. Artık tüm herkesin bilinçlenmesi ve işçi sınıfının yanında olması gerekiyor. Bu direniş bize çok şey kazandırdı.

Şirket küçülmeye gidiyor söylemiyle işten çıkarıldık. Mahkemede ise “performans düşüklüğü” dendi. 8 Nisan 2018’de işten çıkarıldım. İşten çıkarılmamızın asıl sebebi sendikaya üye olmamızdır.

Halil Çiftçi: Ailem bu süreçte hep destekçim oldu. Şanlıurfa halkı ilk başlarda tepki gösteriyordu, fakat sonra haklı olduğumuzu gördüler, şu an bize çok destek veriyorlar. Bu da bize motivasyon oluyor.

Burcu Karaova: Ailem ve eşim bu süreçte en büyük destekçim. Çocuklarım ve ailem bir an önce işe geri dönmemi istiyor. Akrabalarım ve çevremizdeki arkadaşlarımız sürecin uzun olmasından dolayı olumsuz gözle bakıyor. Bizler haklı davamızda kazanacağımızı bilerek bekliyoruz.

Serdar İncitopu: Ailem bu süreçte hep yanımda oldu, desteklerini sürdürüyorlar. Tabii süre uzadığında başka bir iş bulma konusunda tavsiyelerde bulunuyorlar. Arkadaşlardan daha önce sendikalı bir işyerinde çalışmadıkları, sendikayı bilmedikleri için çeşitli tepkiler aldım. Bu tamamen onların bilgisizliğinden kaynaklı. Aslında herkes sendikalı olmalı.

Oğuz Can: Direnişimizle ilgili en başta eşim, annem, babam, kayınbabam, kaynanam, arkadaşlarım maddi manevi dayanışma gösteriyor. Tabii ki sendikamız Nakliyat-İş maddi manevi olarak her zaman yanımızda, maddi olarak her ay belli bir dayanışma gönderiyor. Onun dışında işe iade davalarımız açıldı, bu davaların açılması da belli bir maddiyata dayanıyor. Bunların masrafının tamamını sendikamız Nakliyat-İş karşıladı. Bunların haricinde Eskişehir’deki STK’lara, sendikalara, meslek örgütlerine kalem satışımız oldu. Onlar da sağolsunlar, kalem alarak dayanışmada bulundular. Direniş yerimizde bir konteynır kiraladık, kirasını sendikamız veriyor. Kış mevsiminde işten atıldığımız için konteynırın içine bir soba kurduk, Odunpazarı Belediyesi odun yardımında bulundu. Ayrıca Tepebaşı Belediyesi de öğle yemeği yardımı yaptı. Ummadığım bir davranış da halkımızdan direnişimizi ziyaret eden kişilerin maddi dayanışmada bulunmalarıydı. Bu bizi mutlu etti. Çok teşekkür ediyoruz.

Direniş sürecinde işçi eylemlerine ve siyasete ilişkin düşüncelerinizde değişimler oldu mu?

Oğuz Can: Ben sol görüşlü insanların yaşadığı bir yerden geliyorum. 2007’de üniversiteden mezun olduktan sonra sürekli işçilik yaptım. Her ortamda hakkını arayan bir insanım. Örgütlü topluma inanıyorum. Bunun için de çalışanların örgütlenerek sendikalılaşmaları gerektiğini, örgütlendikleri sendikaların yönetimlerine gelmeleri gerektiğini düşünüyorum. İşçi eylemlerine de bu gözle baktım. Siyasilerden bu yaşıma kadar olumlu anlamda bir beklentim olmadı. Bundan sonra da olmaz. Halkın sorunlarını bilmediklerini düşünüyorum. Tabii örgütlü bir toplum olmadığımızdan ileri geliyor. Bu yaşananlar düşüncelerimi pekiştirdi. Direnişimiz içinde bir birey olmak, arkadaşlarımla dayanışma içinde olmak çok güzel bir duygu.

Musaffet Oktay: Muhafazakâr kesimden geliyorum. İşçi eylemlerine karşı daima duyarsız ve soğuk olmuşumdur. Ancak direniş sürecini birebir yaşamamın etkisiyle, sol kesim hakkındaki fikirlerimde adeta bir devrim yaşadım. Çünkü benim gibi dindar yapıdan gelen insanlara, solcuların vatanlarını sevmeyen, din düşmanı insanlar olduklarının anlatılmasına şahidim.

İşçiler seslerini duyurmak, haklarını almak için iyi bir sendikaya başvurmalı. Çalıştıkları yerde sarı sendika veya patron sendikası varsa işleri gerçekten zor. Yasalar ve hatta toplum bile işçiye karşı iken işçilerin haklarını alması epey zor.

Burcu Karaova: Her işçi hakkını ve emeğinin karşılığı olmasını ister. Birlik olmayı, aynı kararda olmayı öğrendik. Siyasilerden bazıları takip ediyor, bazısı ise sadece bir ziyaretle takip ediyor. Tabii hiç gelmeyenler de var.

Serdar İncitopu: Siyasi görüşümde herhangi bir değişim olmadı, aynı görüşteyim. Fakat direnişimiz işçi hakları yönündeki düşüncelerimi olumlu etkiledi. Bugüne kadar eylemlerin içini bilmediğim için duyarsızdım. Bu süreçten sonra daha duyarlı olacağım kesin.

Sultan Türk: Direnişlerle daha önceleri pek ilgilenmezdik, fakat başımıza gelince daha iyi anlıyoruz.

Mustafa Ali Bodur: Direniş sürecinde siyasi düşüncelerimde bir değişim olmadı, ama daha önceden sendikaların ve işçilerin eylemlerine anlam veremiyordum, şimdi anlıyorum. “Sıra sana gelecek”miş gerçekten, bundan önce sustum, artık kesinlikle susmayacağım.

Mustafa Horuz: Direniş sürecinde siyasi görüşümde herhangi bir değişim olmadı.

Hangi medya araçlarını kullanıyorsunuz, bunlarda neleri takip ediyorsunuz?

Musaffet Oktay: Telefon ve televizyon kullanıyorum. Savaşçı, Söz ve Diriliş Ertuğrul dizilerini seviyorum. İnsanların mücadelesini ve tarihini öğrenmek adına izliyorum. Maalesef televizyonlar ve gazeteler işçilere yeterince yer vermiyor. Twitter ve Facebook kullanıyorum. Siyasileri ve haberleri takip ediyorum. Ayrıca tartışma programlarını yoğun olarak izlerim.

Zeki Çerçi: Facebook, Twitter, Instagram kullanıyorum. Direnişi Muğla’da yerel basından takip ediyorum. Fırsat bulursam Çukur, Söz, Eşkıya Dünyaya Hükümdar Olmaz, Savaşçı dizilerini izliyorum.

Serdar İncitopu: Genelde sosyal medya kullanıyorum. Sosyal medya kullanım amacım gerçek gündemi bilmek ve haberlere doğru olarak ulaşmak. Twitter, Facebook, Instagram gibi sosyal ağlarda kendime yararlı bulduğum yerleri takip ediyorum.

Oğuz Can: Televizyon, radyo, sosyal medya ve haber sitelerini izliyorum. Habere ulaşma ihtiyacı hissediyorum. Görsel ve yazılı basında işçilere yeteri kadar yer verilmiyor. Twitter ve Facebook’u habere ulaşma ihtiyacı hissettiğim için kullanıyorum.

Burcu Karaova: Televizyon, telefon kullanıyoruz. Televizyonda işçilere yeterince yer verilmiyor. Instagram kullanıyorum, işçi direnişlerini takip ediyoruz.

Sendikaların ve işçilerin eylemlerine anlam veremiyordum, şimdi iyi anlıyorum. “Sıra sana gelecek”miş gerçekten, bundan önce sustum, artık kesinlikle susmayacağım.

Sultan Türk: Televizyon ve sosyal medya araçlarını kullanıyorum. Takip ettiğim bir dizi yok. Televizyon ve basın işçilerden daha çok bahsetmeli. Twitter, Facebook kullanıyorum.

Mustafa Ali Bodur: Televizyon, telefon kullanıyoruz. Televizyonda işçilere yeterince yer verilmiyor. Herhangi bir diziyi takip etmiyorum.

Mustafa Horuz: Facebook, Twitter kullanıyorum.

Serdar İncitopu: Sesimizi duyurmak için en önemli yerler yerel gazeteler, haber siteleri, Facebook, Twitter. Sosyal medyadan sesimizi duyurmaya çalışıyoruz, fakat çağımızda çok hızlı bilgi akışı olduğu için duyarlı olmayan insanlar okumuyor. Gazeteler desen zaten okuyan yok. Sadece kendi işine yarayan sayfaları okuyup bir kenara bırakıyorlar. Ülkede a’dan z’ye bütün sorunlar var. İşçiler seslerini en iyi şekilde duyurmak, haklarını almak için iyi bir sendikaya başvurmalı. Çalıştıkları yerde sarı sendika veya patron sendikası varsa işleri gerçekten zor. Yasalar ve hatta toplum bile işçiye karşı iken işçilerin haklarını alması epey zor. Biz bu konuda şanslıyız. Nakliyat-İş bize kendileri işten atılmış gibi davrandı. Tüm mecralarda haklarımızı savunuyor.

Sultan Türk: Sesimizi yerel gazetelerden ve internet üzerinden duyurmaya çalışıyoruz. Yerel gazeteler sağolsunlar, yayınlıyorlar.

Musaffet Oktay: Sesimizi direniş alanlarında bekleyerek, yerel gazete ve internete durumumuz hakkında bilgi vererek kısmen de olsa duyurmaya çalışıyoruz. Sosyal medyayı etkin bir şekilde kullanmaya çalışıyoruz. Toplumun kendi kabuğundan çıkıp dışarıda neler olup bittiğini öğrenmesiyle ve elinden geldiği kadar mücadelenin içine girmesiyle ancak işçilerin hakları savunulur. Ayrıca bütün sendikaların sadece işçi hakları için çalışır duruma gelmeleriyle hak mücadelesine gerçek destek sağlanır.

Direnişe katıldığınız için yaşadığınız bölgede iş bulamayacağınızdan korkuyor musunuz? Başka bir şehre göç etmeyi düşünüyor musunuz?

Zeki Çerçi: Evet, iş kaygımız oluyor. İşkolu değiştirmeyi düşünmüyorum. Muğla’dan ayrılmak da istemiyorum. Bu direniş için çok uğraş verdik arkadaşlarımızla beraber, sendikalı bir şekilde işimize geri dönmek tek gayemiz. Haksızlığın karşısında susan, dilsiz şeytandır.

Oğuz Can: Bölgede bir iş bulamayacağımdan korkmuyorum. Başka bir şehre göç etmeyi de düşünmüyorum, ancak hayat ne getirir, bilemeyiz.

Musaffet Oktay: Benim hayat felsefem rızkı verenin Allah olduğudur. Direnişimizin bitmesi sonucunda işçi olduğumuz gerçeği değişmeyeceği için işkolunun da değişmesi çok önemli değil. Ekmek neredeyse orada çalışacağız. Sendikada örgütlenme öncesinde ve sonrasında değişmeyen tek fikrim hakka ve hakkaniyete olan inancım. Nerede bir hak gaspı varsa elimden geldiği kadar mücadeleye devam edeceğim.

Burcu Karaova: İş imkânları yaşadığımız yer nedeniyle kısıtlı. Çok fazla iş alanı yok. İşimizi geri istiyoruz. Olmazsa zamanla karşımıza çıkan olanakları değerlendiririz.

Serdar İncitopu: Ülkemizde işsizlik sorunu ortada. Ne iş olsa yaparım konumuna geliyor insanlar. Başka bir şehre göç tek başına vereceğimiz bir karar değil. Bundan sonraki süreçte işçi haklarına daha çok duyarlı şekilde hayatını sürdüreceğim. Haksızlık karşısında her zaman dik duracağım.

Sultan Türk: İş bulamama endişem yok. İşkolu veya şehir değiştirmeyi düşünmüyorum.

Mustafa Ali Bodur: Yaşadığımız yer nedeniyle çok fazla iş alanı, iş imkânları yok. İşimizi geri istiyoruz. Burası benim memleketim, hiçbir yere gitmiyorum. Gidecek birileri varsa bizi işten çıkaran kişilerdir.

Osman Küçük: Başka bir iş bulamam diye korkmuyorum. Başka bir şehre gitmeyi düşünmüyorum. İşe iade yapılana kadar direnişe devam edeceğim.

Mustafa Horuz: Haklı davamızın sonuna kadar devam edeceğiz. Tüm mecralarda yasal başvurularımızın sonucunda işimizi geri kazanacağız.

^