Hemen her semtte, her sokak arasında bulunan Şok Marketleri’nin Gebze-Çayırova deposunda bir işçi kıyımı var. Sebep kötü çalışma koşulları ve ayrımcılığa karşı başkaldıran işçilerin sendikal faaliyetleri. İşten çıkarılan işçilerden Çetin Demir’i ve bağlı oldukları DGD-Sen’in başkanı Murat Bostancı’yı dinliyoruz.
Sizi tanıyarak başlayalım.
Çetin Demir: 1982 Ağrı doğumluyum. Evli, üç çocuk babasıyım. Yaklaşık 17 yıldır lojistik sektöründe çalışıyorum. Gebze lojistikte birçok depoda çalıştım. Carrefour, A101 gibi depolarda emek verdim. Son olarak Şok Marketleri’nin Çayırova’daki deposundaydım. Şok benim için büyük bir pişmanlık oldu.
Neden?
Demir: Dil ayrımıyla, ırk ayrımıyla karşılaştım. Ben Kürdüm. Depoda yaklaşık 30-35 kişiden oluşan bir “Hereke” grubu var. Depoyu sırtlayan bu grup, yüzde 90’ı Kürt. Nedense soğuk hava deposuna giren hep Kürt kardeşlerim. Şırnaklı arkadaşlarımız mesela, hep soğuk hava deposundalar. Zaten Kürt düşmanı olan vardiya amiri hemşerilerini ofiste tutuyor. Bu ırkçılık değil de nedir?
Murat Bostancı: Çayırova depoda ne olup bitiyor, biliyoruz. Sendikamızın orada İşyeri İşçi Komitesi var ve sürekli irtibat halindeyiz. Tüm işçilere baskı yapılıyor, ama özellikle Kürt işçilere ciddi önyargılar var ve sistematik olarak ırkçılık yapılıyor.
Demir: Bu haksızlıklara karşı hep direndim. Yönetime itirazımı hep dile getirdim. Sonunda bunlara karşı sendikal faaliyet yürütmek istedim. Çünkü yapılan ayrımcılığa ve haksızlığa son vermek için sendikal faaliyet yürütmek gerekiyor. DGD-Sen cazip geldi, oraya üye olduk. Daha sonra depoda sendikal faaliyetlerimizi yürütmeye başladık. En verimli çalışan işçilerden biriydim. Ancak sendikal faaliyet yürütmeye başlamamla beraber saçma sapan sebeplerden dolayı hakkımda tutanaklar tutulmaya başlandı.
Hangi gerekçelerle?
Demir: Eşim koah hastası. Gecenin 3’ünde ya da 4’ünde kriz geçirdiğinde acilen hastaneye götürmemiz gerekiyor. Bir gün eşim sabaha karşı 5 gibi rahatsızlandı. O anda onu hastaneye götürmem gerekiyordu. Normalde sabah 6’da serviste olmam gerekiyordu, ama eşimi hastaneye götürdüm. Vardiya amirine mesaj attım, durumdan haberdar ettim. Bütün depo eşimin rahatsızlığından haberdar zaten. Mesajda da “Eşim rahatsızlandı, hastaneye götürüyorum, işe gelemiyorum” dedim. Ama yalan atmışım gibi davrandılar. Ertesi gün işe gittiğimde önüme tutanak geldi. Habersiz bir şekilde işe gitmemişim… Oysa haber vermiştim. Nihayetinde önüme tutanak geldi. Buna karşı mücadele vermek için de sendikal faaliyet başlattık. Zaten sonra bunun ardı arkası kesilmedi, önümüze sürekli benzer şekilde tutanaklar geldi. Yıldırma politikası uygulandı. Ciddi anlamda psikolojik baskı altına alındık.
Şok depoda tüm işçilere baskı yapılıyor, ama özellikle Kürt işçilere ciddi önyargılar var ve sistematik olarak ırkçılık yapılıyor.
İşten çıkarılmamdan dört gün önce rahatsızlandım, enfeksiyon sorunu yaşadım. Gittiğim doktor işe gidemeyeceğime dair rapor yazdı. Raporu depo sorumlusuna ulaştırdım, buna rağmen beni işe çağırdı. WhatsApp’tan “Raporum var, hastayım, nasıl işe geleyim” dedim. 2 Ocak’ta, işbaşı yapmam gereken saatte işe gittim. Bir saat kadar sonra İnsan Kaynakları’ndan çağırıldım, çıkışım verildi. Sebep “yapılanma” olarak gösterildi, yani şirketin küçülmeye gitmesi. Tamamen bahane. Çünkü çıkarıldığım günün akşamı yeni bir operatöre işbaşı yaptırıldı. Ertesi gün benimle birlikte İşyeri İşçi Komitesi’ni yürüten İbrahim Taş arkadaşımız da aynı sebepten işten çıkarıldı. Onun yerine de aynı gün başka bir operatör işbaşı yaptı. Şu anda da işçi alımına devam ediliyor. Toplamda beş işçi işten çıkarıldık.
Dava açtınız mı?
Bostancı: İşten atılan beş arkadaşımızdan dördü hukuki süreci başlattı. Sendikamızın avukatları süreci takip ediyor.
Depodaki çalışma koşulları nasıl?
Bostancı: Genel olarak depolarda sömürü var, taşeron çalıştırma söz konusu. Şok’un deposunda da koşullar çok kötü: Esnek çalışma saatleri, baskılar, işçi sağlığı ve iş güvenliği ile ilgili kurallara uymama…
Demir: Şok’un depolarında bugüne dek görmediğim şeyleri gördüm. Hijyen sorunu var, çalışma koşulları üç vardiya şeklinde. Sabah 08:00 ile akşam 16:30 vardiyası var. Bu vardiyada yarım saat fazla çalıştırıp yemek saatimizden kısıyorlar. Yemekhane zaten en üst katta. Çıkıp inene kadar, bir sigarayı bile yakmadan işbaşı yapıyorsun. Öğlen 16:30 ile gece 1:00 vardiyası var. Bu vardiyada da bir saat fazla çalışıyorsun. Gece 00:00 ile sabah 8:00 vardiyası var bir de. Bu vardiyada da akşam 23’te işe gidiyorsun aslında. Yani burada da bir saatiniz çalınıyor.
Şok Marketleri’nde daha önce herhangi bir sendikal faaliyet yürütülmüş müydü?
Demir: Şok daha önce böyle bir şeyle karşılaşmadı. Marketlerine ya da depolarına sendika sokma çabasına daha önce kimse girmedi. İlk kez biz yaptık bunu.
İşveren bunu gördüğü için sizi işten çıkardı, öyle mi?
Demir: Evet. Oysa biz anayasal hakkımız da olan bir şeyi istedik. Sendikayı depoya sokmaya çalıştık. Bir hafta-10 gün kadar daha deşifre olmasaydık başvurumuzu nihayetine erdirecek ve sendikayı depoya sokacaktık.
Şok’ta karşı karşıya kaldığınız duruma ve mücadelenize nasıl bir anlam biçiyorsunuz?
Demir: Bu artık kişisel sorunum değil. Sosyal medyada bizle alâkalı birçok iddia dillendiriliyor. Neymiş, sendika ile şov yapıyormuşuz, popüler olma derdindeymişiz, sendikadan para almışız falan. Böyle bir derdim yok. Tek derdim var, bu sömürüye son vermek. Bunun için de elimden gelen çabayı gösteriyorum. Hele hele Şok’tan hiçbir beklentim yok. Emekçi bir insanım, para için emekçi insanları satmam. Tek derdim sömürüye son vermek, Şok ve Şok gibi birçok yere sendikayı sokmak. Sendikamız DGD-Sen bağımsız bir sendika.
Ayrımcılığa ve haksızlığa son vermek için sendikal faaliyet gerekiyor. DGD-Sen’e üye olduk, sendikal faaliyet yürütmeye başladık. Bir hafta-10 gün daha deşifre olmasaydık sendikayı Şok depoya sokacaktık.
Yaptığımız eylemler ses getiriyor. Türkiye’de tüm Şok çalışanları DGD-Sen’i konuşuyor, bizi konuşuyor. Tüm depo çalışanlarının olduğu bir grubumuz var sosyal medyada, burada yaftalamalar da oluyor, bizi karalamak isteyenler de var, ama bize inanan depo işçileri baskın geliyor. Yaptığımız işlerle insanlara bu güveni vermişiz çünkü.
Depo amiri bir eyleminiz sırasında arabasını üzerinize sürmüş, nasıl oldu o olay?
Demir: O kişi Cengiz Karaca, Çayırova-Gebze’de vardiya amiri. Kendisi daha önce depo çalışanıydı. Normal personel statüsündeydi yani. Vardiya amiri olduktan sonra 180 derece dönmeye başladı. Depoda insanları galeyana getiren, yemekhanede beğenmediği yemek olunca insanları kışkırtıp öne süren birisiydi. Ama vardiya amiri olunca değişmeye başladı. O günkü olaya gelince, gece vardiyasında vardiya amiriydi. Sabah işten çıkınca örgütlenme uzmanımız Betül Celep’in üzerine sürdü arabayı, ona küfretti. O bunu yapınca insanlar gerildi. Polis araya girdi. Sonra uzaklaştırıldı. Yaptığı çok çirkindi.
Yönetimde muhatap bulabiliyor musunuz, görüştüğünüz bir yetkili oldu mu?
Demir: Her eylemimizde talep ediyoruz, görüşmek istediğimizi bildiriyoruz, ama bizi kaale almıyorlar. Fakat artık ciddiyetimizin farkındalar. Daha da ciddiye almak zorunda kalacaklar.
Ne tür eylemler yaptınız, sonuç alamazsanız neler yapacaksınız?
Bostancı: Şok Marketleri’nin sahibi Yıldız Holding’in ve bazı mağazaların önünde işten atılan işçilerle beraber eylemler yaptık. Bunlar uyarı eylemleriydi. Bundan sonraki eylem biçimlerimize işten atılan arkadaşlar karar verecek. İşyeri İşçi Komitesi ile bunu belirleyeceğiz. Televizyon, radyo, gazete ve sosyal medyada daha görünür olup sesimizi daha fazla insana duyuracağız.
Çevremdekiler diyor ki, Türkiye’nin en zengin adamına mı kafa tutuyorsun? Evet, kafa tutuyorum, çünkü onurum, şerefim var. İstedikleri kadar engellemeye çalışsınlar, sendikayı Şok mağazalarına ve Şok depolarına sokacağız.
Eylemlerinize destek nasıl?
Demir: Şok Marketleri’nde 35 bin kişi çalışıyor. Sosyal medyada bir grubumuz var, 70 bin kadar üyesi olan bir grup bu. Orada Şok’un da BİM’in de depo personeli var. O grupta yaptığımız eylemler konuşuluyor. Bu eylemlerin görünür olmasıyla grubun üye sayısı her geçen gün artıyor. Bu sembolik bir şey, eylemlerimizin nasıl karşılık bulduğunu gösteriyor. İnsanların işsiz kalma korkusu var tabii. Biz sendikal faaliyet yürüttüğümüzde işten atılmayı göze almıştık zaten. Birilerinin bu sömürüye dur demesi gerekiyordu. Biz bir adım attık, devam edeceğiz.
Yılın başından bu yana işsizsiniz. Üç çocuğunuz var, eşinizin rahatsızlığından bahsettiniz, ekonomik kriz malûm. Nasıl geçiniyorsunuz?
Demir: Biraz birikimim vardı, onunla idare ediyoruz. O da nereye kadar gidecek, bilmiyorum.
Son söz?
Demir: Biz bir şey başlattık. Sosyal medyada yankı uyandırdık. Şok yönetimi kendince önlemler almaya çalışıyor, insanları yıldırmaya, korkutmaya çalışıyor. İşsizlik diz boyu, insanlar da korkuyor tabii, ama benim söyleyeceğim şu: Şok yönetiminden korkmuyorum! Çevremdekiler diyor ki, Türkiye’nin en zengin adamına mı kafa tutuyorsun? Evet, kafa tutuyorum, çünkü onurum, şerefim var. İstedikleri kadar engellemeye çalışsınlar, sendikayı Şok mağazalarına ve depolarına sokacağız. Bu davayı sonuna dek götürmeye kararlıyız. Şok beni kesinlikle işe almayacak, biliyorum, ama arkadaşlarımla beraber, sendikamla birlikte mücadeleye sonuna kadar devam edeceğim.
Bostancı: Şok mağazalarında sömürü, hak gaspı ve baskılar var. Bağımsız Sendika DGD-SEN olarak Şok depo ve mağaza çalışanlarının yanındayız. Yanlarında yer almaya devam edeceğiz ve onlara her türlü desteği vereceğiz.