MEŞİN YUVARLAK / EURO 2020 –V: D GRUBU

Bora İşyar
7 Haziran 2021
SATIRBAŞLARI
D Grubu’nda İngiltere, Hırvatistan, İskoçya, Çekya karşı karşıya. Southgate devriminin İngiltere’yi gruptan çıkarması kesin sayılır, ama ötesine fikstür azizliği izin vermeyecek gibi. Gözler bir yandan Hırvatistan ve Modrić’te olacak, bu sayede “damalı forma”ya bakarken Zagrep seçimlerini ve “Cesur Kız Kardeşler”in mücadelesini selamlayabiliriz. 

 

Gareth Southgate’in devrim niteliğindeki müdahaleleri İngiltere’yi Avrupa’nın en iyi takımları arasına soktu. Neydi bunlar? Birincisi, 4-2-3-1’e nazaran çok daha dinamik bir oyunu mümkün kılan 4-3-3 ya da 3-4-3 formasyonlarını tercih etmesi. Bu sayede Marcus Rashford (Manchester United) ve Raheem Sterling’in (Manchester City) hızlarından ve onların boşalttıkları alanları etkili biçimde kullanabilen Harry Kane’den (Spurs) daha etkin biçimde istifade etmeye başladı.

İkincisi, takımı gençleştirdi. Mason Mount (Chelsea), Jack Grealish (Aston Villa), Declan Rice (West Ham United), Phil Foden (Manchester City) ve Jordan Sancho (Borussia Dortmund) gibi genç isimleri takıma alarak uzun yıllar beraber oynayacak ve bu sayede her geçen yıl daha iyiye gitme potansiyeli olan bir takımın iskeletini kurdu. 

Üçüncüsü ve en önemlisi “England Expects” (İngiltere zafer bekliyor) kültürünü yıktı. Her turnuvaya büyük beklentilerle yolcu edilen oyuncular en ufak bir başarısızlıkta yerden yere vuruluyor, bu da onların üzerindeki baskıyı artırıyordu. Southgate göreve geldiği günden beri ısrarla asıl hedefinin oyuncularının oynadıkları oyundan zevk almalarını, mutlu olmalarını sağlamak olduğunu söyleyerek bu toksik kültürü (en azından şimdilik) etkisizleştirmeyi başardı. 

Rashford’un yoksulluk, Sterling’in ırkçılık, Mings’in evsizlik, Arnold’ın toplumsal dışlanma karşıtı kampanyaları ve Henderson’ın LGBTİ+’ lara verdiği destek İngiltere’yi saha dışında da özel bir takım yapıyor.

Bu değişimler sayesinde sahada çok iyi işler yapmaya başlayan “yeni” İngiltere, alışagelmedik şekilde saha dışında da çok güzel işlere imza atan oyuncularla dolu. Bol içki, saçma sapan kavgalar ve unutulmayacak skandalların damga vurduğu İngiliz milli takım kültürünü (Gazza’lı dönemi hatırlayın), toplumsal sorunlara odaklanan ve milli takım sayesinde kazandıkları görünürlüğü ve gücü bu sorunların çözümü için kullanan bir grup oyuncu ortadan kaldırdı. 

Rashford’un yoksulluk, Sterling’in ırkçılık, Tyrone Mings’in evsizlik, Alexander Arnold’ın toplumsal dışlanma karşıtı kampanyaları ve Jordan Henderson’ın LGBTİ+ gruplara verdiği destek İngiltere’yi saha dışında da özel bir takım yapıyor. 

Gareth Southgate

Ancak, Southgate’in öğrencilerinin kupayı kaldırmaları biraz zor görünüyor. Zira, bu tip turnuvalarda (istisnai durumlar haricinde) başarıya ulaşmak için çok iyi bir kaleciye ihtiyaç duyuluyor. Takımın gününde olmadığı bir maçı (ki öyle bir maç illâ ki olur) tek başına kurtarabilecek ya da son saniyede içeri girmesine kesin gözle bakılan şutu bir şekilde çıkaracak bir kaleci. Ne Jordan Pickford (Everton) ne Nick Pope (Burnley) bu seviyede. Biraz daha tecrübe kazandıktan sonra Dean Henderson’dan (Manchester United) bu role soyunmasını bekleyebiliriz. 

“Karakter” jenerasyonu

İngiltere’yle oynadıkları her maç akıllara kazınan mücadele ve olaylara sahne olan Hırvatistan’da görev devir teslim zamanı geldi de geçiyor. 2018 Dünya Kupası’nda finale çıkma başarısını göstermelerinde en büyük rolleri oynayan Real Madrid’li Luka Modrić (63 kilometreyle kupanın en çok koşan oyuncusu olmuştu) 35, Beşiktaş’lı Domagoj Vida 32, Inter’li Ivan Perisić 32 ve Zenit forması giyen Dejan Lovren 31 yaşına geldiler. 

Zagreb seçimlerinde Yeşiller’in adayı Tomašević oyların yüzde 65’ini alarak başkentin belediye başkanı oldu. Geçtiğimiz eylülde kurulan “Cesur Kız Kardeşler” kadınların kürtaj hakkı için mücadele veriyor.

Ancak, Hırvatistan bir futbolcu, daha doğrusu Yugoslavya kökeninden gelen her ülke gibi, bir sporcu fabrikası olduğu için bu isimlerin yerine gelecek oyuncular da şimdiden hazır bekliyor. 23 yaşındaki orta saha Nikola Vlašić (CSKA Moskova), 21 yaşındaki savunma oyuncusu Domagoj Bradarić (Lille) ve 22 yaşındaki forvet Josip Brekalo (Wolfsburg) ileride kendilerinden çok söz ettirecek isimler.

Luka Modrić

Yine de bu oyuncuların veda etmeye hazırlanan jenerasyon kadar etkili olamayacağı korkusu hissediliyor. Modrić de verdiği bir röportajda bu noktaya işaret ediyor. Savaş sırasında büyümeleri ve ailelerinden, yakınlarından bazılarını savaşta kaybetmeleri (örneğin, Modrić’in dedesi Sırp milliyetçiler tarafından vurulmuş, Rakitić ve Čorluka da birçok yakınlarını kaybetmişler) usta oyuncuya göre onun jenerasyonunun güçlü bir karaktere sahip olmasını, zorluklar karşısında asla pes etmemelerini ve yenilgiyi asla kabullenmemelerini sağlamış. Yerlerini dolduracak isimlerin yeteneklerinden kimsenin şüphesi yok. Ancak bu kültür milli takıma egemen olmaya devam edecek mi, bekleyip göreceğiz.

Zagreb zaferi ve Cesur Kız Kardeşler

Birçok Avrupa ülkesi gibi Hırvatistan da halihazırda çok güçlü olan aşırı sağ gruplarla, aralarındaki farklılıklara rağmen insan hakları savunuculuğu şemsiyesi altında toplayabileceğimiz çeşitli sol hareketlerin mücadelesine sahne oluyor. Söz konusu sol gruplar 30 Mayıs’ta müthiş bir zafere imza attı: Zagreb yerel seçimlerinde, milliyetçi Anavatan Hareketi’nin adayı, eski şarkıcı Miroslav Škoro karşısında, Yeşiller’in adayı, çevre ve siyaset bilimcisi Tomislav Tomašević oyların yüzde 65’ini alarak başkentin 53. belediye başkanı oldu. 

Bahsi geçen mücadelenin en şiddetli biçimde yaşandığı cephelerden biri de kadın hakları, özellikle de kürtaj hakkı. Hırvatistan’da yasal olmasına rağmen, kürtaja yönelik damgalayıcı tutum ve kimi doktorların hastanelere başvuran kadınları dini/manevi nedenler öne sürerek geri çevirmeleri neticesinde birçok kadın kanunların tanıdığı haklarından istifade edemiyor ve kimi zaman hayatlarını tehlikeye sokacak adımlar atmak zorunda bırakılıyor.

Hrabre Sestre (Cesur Kız Kardeşler)

Geçtiğimiz yılın eylül ayında kurulan Hrabre Sestre (Cesur Kız Kardeşler) hem bahsi geçen toplumsal damganın ortadan kalkması hem de kadınların kürtaj hakkının evrensel olarak tanıması için mücadele veriyor. Karşılarında ise son yıllarda sıkça gördüğümüz, kürtaj ve ötenazi haklarına hayat adına karşı çıkarken kadınların en temel haklarından birini yok saymayı kendine hak gören, hamileliğin hayati tehlike arz ettiği anlarda bile kürtaj yapılmasına karşı çıkan ırkçı, zenofobik ve her türlü ayrımcı cinayetlerin aldığı hayatları “hayattan saymayan” o malûm kitle var. Zagreb seçimlerinde yakalanan o güzel başarının, Hrabre Sestre’nin mücadelesine de yansıması dileğiyle kapatalım Hırvatistan bahsini…

“Detay delisi” bir hoca

İngiltere’nin kelimenin tam anlamıyla ezeli rakibi olan İskoçya (futbol tarihinin ilk uluslararası karşılaşması 30 Kasım 1872’de, Glasgow’da İskoçya ve İngiltere arasında oynandı; yaklaşık dört bin kişinin izlediği maç 0-0 sonuçlandı), 22 yıl sonra ilk kez katıldığı bir büyük turnuvada “kadim düşmanını” alt etmeye çalışacak

İskoçya’nın son dönemdeki çıkışında en büyük rolü teknik direktörleri Steve Clarke oynadı. Uzun yıllar Bobby Robson, Jose Mourinho ve Kenny Dalglish gibi isimlere yardımcılık yapan Clarke, amiyane tabirle tam bir “detay delisi”. Kısıtlı imkânlar ve dar oyuncu havuzuna rağmen böyle başarılı olmasının ardında da her rakibinin oyun sistemini en ince ayrıntılarına kadar analiz edebilmesi yatıyor.

İyi organize olan ve zor yenilen bir takım İskoçya. Ancak, böyle bir turnuvada, hele de İngiltere ve Hırvatistan gibi rakiplere karşı başarılı olabilmek için daha fazlası gerekiyor. Tabii ki İngiltere karşısında ekstra motive olmuş bir takım izleyeceğiz; Braveheart modası geçti, ama Brexit temalı bir motivasyon konuşması İskoç oyuncuları ziyadesiyle fişekleyebilir. 

Kafka, Hašek, Kundera, Patočka… Futbol takımları da böyle sıradışı kişiliklerle doluydu. Modern futbolun en zeki oyuncularından Nedved, lüle lüle saçlarıyla rüzgâr gibi esen Poborsky, Yeşilçam komedilerinin vazgeçilmez figürü uzun sakarın futbol sahalarında vücut bulmuş hali Jan Koller…

Che adlı genç forvet

Gruptaki diğer maçlarında iyi sonuçlar alabilmeleri içinse Andrew Robertson (Liverpool), Ryan Fraser (Newcastle United) ve Scott McTominay’in (Manchester United) istikrarlı olarak çok iyi performans sergilemeleri gerekecek. Eğer fırsatını yakalarsanız, İngiltere doğumlu olmasına rağmen İskoç milli takımını seçen, gelecek vaat eden forvet Che Adams’ı (Southampton) izleyin derim. Her ne kadar “Çe” değil “Şe” olarak telaffuz edilse de ismi Che Guevara’dan geliyor genç oyuncunun. Fakat bu seçimin nedenleri siyasi veya tarihsel olmaktan uzak: “Benim doğduğum yıl [1996] haberlerde sürekli Che Guevara’dan bahsediyorlarmış; sanırım mezarının nerede olduğu hakkında, ancak emin değilim. Her neyse, annem Che ismini çok sevmiş. Hikâye bundan ibaret.”

Steve Clarke (Steve Clarke Scotland Supporters Club)

Tabii ki İskoçya-İngiltere mücadelesinin yaşandığı tek platform futbol değil. Mayıs ayının başında İskoçya’da yapılan seçimlerde Nicole Sturgeon’ın İskoçya Ulusal Partisi (SNP) 64 sandalye kazanarak birinci parti olmayı başardı. Seçim sonrası Johnson ile yaptığı telefon konuşmasında da “Soru yeni bir bağımsız İskoçya referandumu yapılıp yapılmayacağı değil, ne zaman yapılacağı” diyerek yakın gelecekte izleyeceği politikanın sinyallerini verdi.

Tabii ki mesele, bu referandumun yapılması için Londra’nın izninin gerekiyor olması. Ancak, Londra’nın referanduma izin vermemesi Sturgeon ve ayrılık kampanyasının işine yarayacaktır, zira SNP lideri böyle bir hamleyle Londra’nın emperyal geçmişi arasındaki bağlara işaret etmekte tereddüt etmeyecektir. Şimdiden Johnson’un “anti-demokrasinin vücuda gelmiş hali” olduğunu söyleyen Sturgeon’ın olası bir İskoçya galibiyetindeki kutlamalarının söz konusu referandum kampanyasında kullanılabilecek nitelikte görseller olacağı kanısındayım. Bekleyip göreceğiz.

Bohemya kristalleri

Ve Çekya. Naçizane fikrim, Bohemyalıların grubun tartışmasız kültürel ve düşünsel lideri olduğu. Franz Kafka, Jaroslav Hašek, Milan Kundera, Jan Patočka, ve daha niceleri… Bir dönem futbol takımları da böyle sıradışı kişiliklerle doluydu. Modern futbolun en zeki oyuncularından Pavel Nedved, lüle lüle saçlarıyla rüzgâr gibi esen Karel Poborsky, beyaz perde jönlerini andıran Patrik Berger, futboldan sonra buz hokeyi kaleciliği yaparak Lev Yashin’in tahtına aday olan Petr Čech ve hatta Yeşilçam komedilerinin vazgeçilmez figürü uzun sakarın futbol sahalarında vücut bulmuş hali Jan Koller…

Tomáš Souček

Çekya artık böyle güçlü bir takım değil, ancak yine de gelecek için ümitliler. West Ham’in bu sene yakaladığı çıkışta büyük rol oynayan savunma oyuncusu Vladimír Coufal ve Mourinho’nun hayranlık duyduğu, oyunun her iki yanını da yüksek tempoyla oynayabilen orta saha oyuncusu Tomáš Souček çok önemli isimler. Keza Bayer Leverkusen forması giyen, driplingden şut çekmeye, kaleye sırtı dönük oynamaktan boş alan açmaya, her işi becerebilen forvet Patrik Schick. Avrupa devlerinin gözleriyse 22 yaşındaki orta saha oyuncusu Alex Král’da olacak. Spartak Moskova forması giyen oyuncuyu yakında daha büyük bir takımda göreceğimize şüphe yok.

Ancak böyle bir turnuvada başarı için kadronun biraz daha güçlenmesi ve istikrar kazanması şart. Örneğin, Belçika’ya karşı aslan kesilip Galler karşısında süt dökmüş kediye dönmemeleri gerekiyor.

Son bir not: Her yıl Prag’da düzenlenen Khamoro, Dünya Roman Festivali’nin 23.’süne (31 Mayıs – 3 Haziran) dünyaca ünlü Roman müzisyenler, sanatçılar ve düşünürler katıldı. Biz de Khamoro 2020’den seçkilerle yapalım kapanışı.

Tahmin: İngiltere’nin işi zor, zira ikinci turdaki muhtemel rakipleri arasında Fransa, Almanya ve Portekiz var! Diğer üç takımın ikinci tur ötesine geçebilmeleri çok uzak ihtimal.

^