Dünyada hızlı bir dönüşüm yaşanıyor. Danimarka, Almanya gibi ülkelerde temiz enerjiye geçişte enerji kooperatifleri önemli bir rol oynuyor. Almanya’da kimi günler enerji tüketiminin yarısı sadece güneş ve rüzgârdan sağlanıyor. İspanya ve Belçika gibi ülkelerde temiz enerji toplulukları hızla serpiliyor. Türkiye’de de enerji kooperatifçiliğine yönelik ilgi yavaş yavaş artıyor. Yaklaşık kırk enerji kooperatifi temiz enerji üretmek için hazırlıklarını sürdürüyor ya da sürdürüyordu. Çünkü iktidar “tehlikeyi” gördü ve baskın niteliğinde bir mevzuat değişikliğiyle enerji kooperatifçiliğinin önünü kesti. Neydi o “tehlike”? İnsanların kâr amacı gütmeden, sermayenin dayattığı yüksek meblağlara ihtiyaç duymadan, hatta bir süre sonra ücretsiz kullanılacak temiz enerjiye kolaylıkla erişebilmesi. Mevzuat değişikliği öncesinde kurulan Mersin Enerji Kooperatifi’nin hikâyesini kooperatif ortağı, Mersin Elektrik Mühendisleri Odası yönetim kurulu üyesi Umut Temizkan’dan dinliyor, ardından yeni mevzuatın vahim sonuçlarına kulak veriyoruz.
Enerji kooperatifinden ne anlamalıyız?
Umut Temizkan: Dünyanın birçok yerinde, Kanada’da, Amerika’da, Belçika’da enerji kooperatifleri neredeyse yüz yıldır var. Kanada ve Amerika gibi ülkelerde 1930’lar kriziyle beraber dağıtım hatları dahi kooperatifler aracılığıyla kurulabilmiş. Enerji kooperatifleri üretim kooperatifleridir. Üretim kooperatifleri ürünlerini satar. Enerji de bir üründür. Enerji kooperatifi aynı zamanda bir gereklilik. Yenilenebilir enerjinin dünyanın geleceği olduğu bir dönemde herkesin bunun bir parçası olmaya hakkı var. Eğer büyük sermaye sahipleri enerjiyi tekelleştiriyorsa, halkın da kendi enerjisini üretmesi bir gereklilik haline geliyor. Ancak enerji üretim tesisi kurmak epey pahalı bir yatırım. Böyle bir tesisi kolektif kurmanın tek ve en etkili yöntemi kooperatifçilik. Gelir seviyesi yüksek olmayan insanlar ancak kooperatifler vasıtasıyla bir enerji tesisinde pay sahibi olup üretimin içinde yer alabiliyor. Enerji kooperatifi ortağı olduğunuzda belli bir süre sonra bir daha enerjiye para harcamıyorsunuz. Kendi enerjimizi üretip mahsuplaşma yoluyla sıfır ödeme yapıyoruz.
Son mevzuat değişikliğinden önce Türkiye’de enerji kooperatifleri nasıl örgütlenebiliyordu?
Öncelikle ortaklarının faturalarda yazan abonelik güçlerinin toplamı kadar bir tesis kurulabiliyordu. Bunun mevzuattaki adı “tüketim birleştirmesi”. Mesela kooperatifin ortağı on hanenin toplam abonelik gücü 100 kilovat ise, bu kadar elektrik üretecek bir tesis kurulabiliyordu. Yönetmelik değişikliğinden önce kooperatifleşmenin önünü açan en önemli madde, aynı elektrik dağıtım bölgesinde aboneliği bulunanların tüketimlerini birleştirebilmesi ve kooperatif ortağı haline gelebilmesiydi. Türkiye çeşitli enerji dağıtım bölgelerine ayrılmış durumda. Her bölgenin şebekesinin işletmesi bir özel firmaya verildi. Örneğin Mersin altı ilin birleştirilmesiyle oluşturulmuş bir dağıtım bölgesinde yer alıyor. Bu illerden birinde aboneliğinizin olması kooperatif ortağı olabilmenin en önemli şartıydı. Diğer bir durum ise mahsuplaşma. Bu ne demek? Örneğin kooperatif üyesi olarak bir üyenin aylık 100 birim tüketimi var, tüm üyelerinkinin toplamı ise 1000 birimlik enerji tüketimi oluyor. Yenilenebilir enerji tesisinde örneğin 1100 birim enerji üretiliyor ise, üretim ve tüketim miktarları arasındaki fark alınarak mahsuplaşma yapılıyor.
Enerji üretim tesisi kurmak epey pahalı bir yatırım. Böyle bir tesisi kolektif kurmanın tek ve en etkili yöntemi kooperatifçilik. Enerji kooperatifi ortağı olduğunuzda belli bir süre sonra bir daha enerjiye para harcamıyorsunuz.
Yenilenebilir enerji yatırımının maliyeti ne kadar?
Enerji yatırımının bir geri dönüş süresi var. AB’nin IPARD’ı ya da Kalkınma Ajansları gibi birçok hibe yatırım araçları var. Eğer yatırım sermayesinin yüzde 50-65’ini hibe desteği olarak alabilirseniz, yatırımın geri dönüş süresi, işletme maliyetleri dahil iki-üç yıl. Eğer hibe alamazsanız geri dönüş süresi bugünkü fiyatlarla beş-altı yıla çıkıyor. Güneş panelleri 25 yıl boyunca yüzde 85 verimliliğin altına düşmüyor. Bu da şu demek: Eğer enerji kooperatifi kurarsanız, en az yirmi yıl boyunca enerjiye ücret ödemiyorsunuz. Ayrıca panel teknolojisi çok hızlı ilerliyor. Kooperatifler belki de 25 yılı tamamlamadan verimi artırmak için panellerini değiştirecek.
Aynı durum rüzgâr enerjisi için de geçerli mi?
Rüzgâr enerji santrallerini düşük güçlerde inşa etmek maddi açıdan pek uygun değil. Ancak güneş enerjisi santrallerinde böyle bir sıkıntı yok. On ya da bin panelli bir tesis kurabilirsiniz. Kooperatifler açısından güneş enerjisinin esnekliği daha fazla. Ölçeğini istediğiniz gibi değiştirebiliyorsunuz.
Mevzuat değişikliği öncesinde Mersin Elektrik Mühendisleri Enerji Kooperatifi nasıl bir örgütlenmeye gitmişti?
Türkiye’de yenilenebilir enerji üzerine kurulmuş kırkın üzerinde enerji kooperatifi daha var. Bunların bazıları mesken, yani ev aboneliği üzerinden kurulmuş. Ancak henüz birçoğu fiiliyata geçip enerji yatırımını tamamlamış değil. Mersin’de tıpkı birçok vatandaş gibi bizim de sermayemiz kısıtlıydı. Kooperatiflerde toplam gücün gerektirdiği sermayeyi herkesten katkısına göre alıp yatırımınızı gerçekleştirebiliyorsunuz. Böylece hem uzun bir süre bedelsiz enerji kullanılıyor, hem de temiz enerji ile dünyanın sürdürülebilirliğine katkı sağlanabiliyor. Bölgemizde, Akkuyu’da nükleer santral yapılmak istendiğini biliyorsunuz. Eğer kurulursa 4800 megavat gücünde olması planlanıyor. Üstelik kilovat saati 12,35 cent gibi yüksek bir meblağdan devlet tarafından satın alma garantisiyle elektrik üretecek. En yüksek enerji ihtiyacının olduğu anlarda dahi mevcut santrallerimiz verimli kullanılırsa, yenilenebilir enerji kaynaklarından üretilen enerjiyle beraber nükleer gibi riskli bir kaynağın kat ve kat fazlasını üretebiliriz.
Kuruluşunuzun hikâyesi nedir, şimdi üretim olarak hangi aşamada?
Henüz yatırım aşamasına gelmedik. Geçtiğimiz aralık ayında Kooperatifçilik Genel Müdürlüğü yetkililerinin üst düzeyden katılımı ile bir panel düzenledik. O panele gelen katılımcıların birçoğu şimdi kooperatif üyesi. Elektrik Mühendisleri Odası’ndan üyelerimiz çoğunlukta. Şu anda kooperatifin 57 ortağı var. Eşitsizliğe neden olmamak için her üyenin enerji abonelik gücünü 20 kw ile sınırladık. Bu da şu demek: Dört kişilik bir ailenin kaba bir hesap ile yıllık 4500-5000 kw tüketimi olduğunu düşündüğümüzde, 10 kw üzerinden ortak olmuş olan bir üyemiz yılda tükettiği enerjinin üç katından fazlasını üretebilecek ve üretim fazlasını da satabilecektir. Mevzuata göre enerji kooperatiflerinde ortaklar arası abonelik farkı yirmi kattan fazla olamıyor. Toplamda 560 kw kurulu güç için dağıtım şirketine lisanssız üretim başvurusu yaptık. Alacağınız panelin hangi ülkeden geleceğine, toplu alımda alacağınız indirimlere göre fiyat değişkenlikler gösterse de, kaba bir tahminle 10 kw güç payı yaklaşık 10 bin dolarlık yatırıma denk geliyor. Mevzuat değişikliğinden önce yaptığımız hesaplara göre, hibe almasak bile altı yılda yatırımı amorti edebiliyorduk.
Kurduğunuz bölgede trafo olması gerekliliği zorluk yaratıyor mu?
Kooperatifçilik Genel Müdürlüğü’ndeki büyük mücadele veren yetkililer sayesinde trafo merkezleri bazında kooperatifler ayrıcalık elde etmişti. Kooperatiflere ve öztüketim yapacak kurumlara trafo kapasitesinden bağımsız sanal bir kapasite tahsis edildi. Ancak bu kazanımlar değişen yeni yönetmelik ile ne yazık ki yok sayıldı.
Enerji kooperatifçiliğiyle tarım için kullanılamayan arazilerin yer aldığı bölgelerin enerji havzasına dönüşmesi mümkün hale gelebilir. Başka türlü yatırım alamayacak bir bölge on yılda bir enerji havzasına dönüşebilir. Tesiste çalışacak teknik ve hizmet personelleri ile istihdama katkı sağlanabilir.
Üretim tesisleri nerede kurulabiliyor, kurulma kriterler neler?
Tesisin kent dışında olması avantajlı. Tesisi kurduğunuz araziden kısa bir mesafede dağıtım hattına bağlanılması gerekir, aksi takdirde yatırım maliyeti çok artar. Ana dağıtım hatlarının işletmesi zaten dağıtım şirketlerinin sorumluluğunda. Süreçteki zorluklardan biri tesisi için arazi bulmak. Ne yazık ki arazi sahiplerinde “güneş enerjisi gelecek, burası çok kıymetlenecek” diye özetlenebilecek bir algı var. Oysa trafo merkezlerinde kapasite kalmadığı için fiyatların eskisi gibi yükselmesi imkânsız. Mersin özelinde çok fazla uygun arazi var. Yüksek irtifadaki bölgeler olmazsa, Silifke, Mut, Anamur gibi birçok seçenek mevcut. Yer bulmak için iki buçuk ay araştırma yaptık. Nihayetinde bulduk. Ama ne yazık ki şimdi mevzuat değişikliği ile proje askıda kalmış durumda.
Sizin ölçekte bir kooperatifin üretimi için ne büyüklükte bir arazi gerekiyor?
1 megavat gücünde üretim yapmak için 16-18 dönümlük bir arazi gerekiyor. Yani bizim kooperatifin kurulu gücü için, 560 kw için yaklaşık 10 dönüme ihtiyaç var. Tesislerin marjinal tarım arazisine kurulması şart koşuluyor. Dolayısıyla kıraç topraklar üzerine kuruyoruz. Sürdürülebilir tarım arazileri olmadıkları için fiyatlar düşük. Böylece tarım için kullanılamayan arazilerin yer aldığı bölgelerin enerji havzasına dönüşmesi mümkün hale gelebilir. Başka türlü uzun süre yatırım alamayacak bir bölge on yılda müthiş bir enerji havzasına dönüşebilir. Tesiste çalışacak teknik ve hizmet personelleri ile istihdama katkı sağlanabilir. Mersin’in Gülnar ilçesinde bir dağ köyüne gittik. Tüm köyde sadece birkaç genç kalmış. Onlar da güneş enerjisi tesisinde çalışıyor.
Kendi elektriklerini üretmek isteyen bireyler ve haneler için durum nasıl?
Geç de olsa bu konudaki mevzuat düzenlendi. Şu anda isteyen herkes 10 kw güce kadar kendi konutunun bir bölümünde güneş enerjisi üretimi yapabiliyor. Genelde en uygun konum çatılar. Ancak mesela Mersin’de elli daireli apartmanlar var. 10 kw üretim tesisi bile çok yer kaplıyor. Dolayısıyla kent merkezlerinde üretim kapasitesi sınırlı kalıyor. Öte yandan bizim önerimiz, yerel yönetimlerin belirli bir katın üzerindeki tüm binalarda asansör, aydınlatma gibi ortak enerji tüketiminin yenilenebilir enerji ile sağlanmasını zorunlu hale getirmesi. Düşük katlı binalar için ise yenilenebilir enerji konusunda vergi indirimi sağlanması gerekiyor. Seferihisar Belediyesi kendi ihtiyaçlarını sağlamak için enerji kooperatifi kurdu. Nilüfer Belediyesi’nin enerji kooperatifi çalışması var. Bunun tüm yerel yönetimlere yayılması gerekiyor.
Türkiye’nin herhangi bir bölgesinin ışınım oranı Almanya’dan çok daha yüksek. Oysa Almanya bazı günlerde enerji tüketiminin yüzde 50’sini sadece rüzgâr ve güneşten sağlayabiliyor.
Kooperatifin riskleri neler? Mesela ortaklardan biri bir süre sonra ayrılmaya karar verirse sorun çıkar mı?
Beş yıl kimsenin kooperatiften ayrılamayacağına dair bir şart getirdik. Ortaklık devri yapabilir, ama “ayrılıyorum, sermayeden payıma düşeni verin” diyemez. Aksi takdirde zaten hassas olan mali denge çok sarsılır.
Bir enerji kooperatifi başka bir kooperatifle, mesela bir okul ya da sulama kooperatifi ile bir araya gelebilir mi?
Tarımsal sulama birliklerine mevzuatta zaten belli ayrıcalıklar sağlandı. Bence zaten sulama birliklerinin kooperatiflere dönüşmesi şart. Tarımdaki en büyük maliyet enerji. Kooperatifler bu maliyeti beş-altı yılda devre dışı bırakabilir.
Türkiye’de panel üretiliyor mu?
Hayır, sadece montaj yapılıyor. Önemli olan hücre bazındaki üretim, yani yarı iletkenlerin enerji üretecek teknolojiye çevrilmesi ülkemizde ne yazık ki gerçekleştirilmiyor. Yapılırsa maliyetler de çok düşer. Çokuluslu şirketler burada panel üretim yapmaya başlayacaklar gibi görünüyor, ancak teknolojiyi paylaşırlar mı, orası şüpheli. Esas önemlisi, bizim lamine filmleri entegre edecek teknolojiye sahip bir fabrikamızın olması.
Yeni mevzuatla birlikte kooperatiflerin enerji satması engellendi. Aksi takdirde elde edilen gelir nasıl kullanılacaktı?
Kârı kooperatife yeni ortaklar katmak, kapasiteyi artırmak için kullanamıyorduk. Ama yeni kooperatiflerin kurulmasına yardımcı olabilirdik. Belçika’da katıldığım bir teknik geziden esinlendirici bir örnek vereyim. Antwerp bölgesinin yerel yönetimi, tüm enerji şebekesi ve üretimi konusunda söz sahibi. Yerel yönetim meclisi, yani oranın insanları mesela bir nükleer tesisin açılıp kapanmasına doğrudan karar veriyor. Üretim, dağıtım ve işletme giderlerini kamu adına örgütlüyorlar. Dağıtım çok büyük ölçekli bir örgütlenme. Elli-altmış ortaklı kooperatiflerin altından kalkacağı bir mesele değil.
Mersin çok güneşli, ama radyasyon (ışınım) oranı itibarıyla güneş enerjisine çok da uygun olmadığına dair bilgiler var…
Türkiye’nin herhangi bir bölgesinin ışınım oranı Almanya’dan çok daha yüksek. Almanya bazı günlerde enerji tüketiminin yüzde 50’sini sadece rüzgâr ve güneşten sağlayabiliyor. Mersin özelinde üstteki, Karaman’a yakın bölgelerde ışınım en üst düzeyde. Zaten orada çok fazla miktarda güneş paneli var. Mersin’de yılda 330 güneşli gün var. Mersin civarında, denize yakın bölgelerde daha önemli bir sorun nem. Nem, panel üzerindeki verimi düşürüyor. Güneş panellerinin haddinden fazla ısınması da bir diğer problem. Dağlık alanda, ışınım ve nem daha az, sıcaklık daha düşük.
Nükleer enerjinin ihtiyaçla alâkası yok. Ülkemizin yaklaşık 80 bin megavat kurulu gücünün halihazırda sadece yarısını kullanıyoruz. Belki santral bazında çalışma yapmamız gerekir. Enerji verimliliği en az enerji üretimi kadar önemli bir konu.
Nükleer projelerinin enerji ihtiyacını karşılayacağı konusundaki iddialara ne diyorsunuz?
Nükleer enerjinin ihtiyaçla alâkası yok. Ülkemizin yaklaşık 80 bin megavat kurulu gücünün halihazırda sadece yarısını kullanıyoruz. 15 yıl yatırım yapmasak dahi yeterli enerjimiz mevcut. Belki santral bazında çalışma yapmamız gerekir. Enerji verimliliği, en az enerji üretimi kadar önemli bir konu. Çok basit önlemlerle enerjimizi çok daha verimli kullanılabiliriz. Yeni santralleri kurmak yerine olanları verimli haline getirmeliyiz.
Gelelim dananın kuyruğunun koptuğu yere. Geçtiğimiz mayısta mevzuat değişikliği ile enerji kooperatifçiliğine önemli engeller getirildi. Bu engelleri sıralar mısınız?
Mevzuat değişikliği ile beraber aynı bağlantı noktasında olmayan abonelikler için tüketim birleştirmesi imkânsız hale geldi. Yani aynı apartmanda oturmayanlar kooperatif kuramayacak. Bu, enerji kooperatiflerini tamamen ortadan kaldırmak demek. Bu duruma çözüm getirileceğini düşünüyorum, aksi halde devlet tüm güncel politikalarla çelişen bir yapı kurmuş olacak. Kooperatiflerin önünde şu anda en büyük mevzuat engeli artık bu. Ayrıca yeni mevzuat ile belirli istisnalar hariç arazi kurulumlarına izin verilmiyor. Çoğu lisanssız tesis kırsaldaki tarım dışı arazilerde kurulu ve o bölgeye istihdam sağlıyor. Değişiklikle bunun da imkânı kalmadı ne yazık ki.
Enerji kooperatifleri şu anda yeni yönetmeliğe karşı dava süreçlerini başlatmış durumda. Birçok kooperatif arazi alımlarına kadar sürecin büyük bölümünü tamamlamışken yeni yönetmelik ile her şey yok sayılıyor. Ülkenin yatırıma, istihdama ve enerji tesislerine bu kadar ihtiyacı olduğu bir dönemde çıkarılan mevzuat çok tutarsız. Kısa süre içerisinde bu yönetmeliğin değişeceğini ve kooperatiflerin yatırım ve birliktelik sağlayabilmelerine imkân sağlanacağını düşünüyorum.