DEFNE KADIN KOOPERATİFİ

Söyleşi: Tuba Çameli
22 Eylül 2019
SATIRBAŞLARI

Hatay’ın Turfanda Köyü’nde ve Yeşilpınar Beldesi’nde yaşayan kadınlar 2014’te Defne Kadın Girişimi Üretim ve İşletme Kooperatifi’ni kurdu. Başlangıçta yaşadıkları idari ve mali krizden ortak sayısını artırarak ve güçlenerek çıktılar. Turfanda’da yaşayan 16 ortağın yetiştirdiği sebze ve meyveleri Yeşilpınarlı’daki 13 ortak işliyor, paketliyor. Kooperatif organik sertifikalı ürünlerini patentini aldıkları “Defne Dalı” markası altında pazarlıyor. Bu sene iki önemli hedefleri var: İlki Hatay Büyükşehir Belediyesi Halk Ekmek Fabrikası için kara buğday ekmeği üretmek ve organik zeytinleri işletmek için bir tesise kavuşmak. Kurucu ortaklar Emire Sıkar, Sabahat Kılıç, Meryem Miroğlu, Münevver Ezelsoy, yeni ortaklar Hüsniye Miroğlu, Aysel Kılıç ve kooperatifin başkanı Nesrin Burç Deli anlatıyor.
Soldan sağa: (oturanlar) Emire Sıkar, Sabahat Kılıç, Atra Kılıç; (ayaktakiler) Hüsniye Miroğlu, Aysel Kılıç, Meryem Miroğlu

Kooperatifin işletme tesisinde neler yapıyorsunuz?

Emire Sıkar: Ortaklarımızın Turfanda köyünde yetiştirdiği organik sertifikalı ürünlerimizi burada, Yeşilpınar’daki tesiste işliyoruz. Domates ve biber salçası, nar ekşisi yapıyoruz. Meyve kuruları yapıyoruz, elma, portakal, muz, hurma gibi ürünlerden. Reçellerimiz, turşularımız, zeytinimiz var. Ayrıca adaçayından sumağa, kekikten ısırgan otuna, defneden kantarona, meşe palamudundan ayrıkköküne birçok tıbbi aromatik bitkiyi doğadan toplayarak satışa sunuyoruz. Salçadan bibere, reçellerden meyve kurularına kadar her işi yapıyoruz. Biz bir ekibiz, aramızda iş bölümü yapıyoruz. Ben en çok nar ekşisi ve salça kaynatmayı seviyorum.

Nar ekşisini nasıl yapıyorsunuz?

Sıkar: Narları yıkıyoruz güzelce, ikiye bölüyoruz ve tahta sopalarımızla çırpıyoruz. Ellerimizle sıkıp süzüyoruz, sonra ateşte kaynatıyoruz. Üç buçuk saat sürüyor bu. Soğuttuğumuz nar ekşilerini soğuk hava depomuza koyuyoruz. Sonra talebe göre şişeliyoruz.

Ne kadar kazanıyorsunuz?

Sıkar: Turfanda’daki arkadaşlar kooperatife piyasa fiyatına sattıkları ürünlerle, biz de işletme tesisinde çalışarak para kazanıyoruz. Saat karşılığı ücret alıyoruz. Aylık kazancımız asgari ücrete varmıyor henüz. Hasat zamanı daha iyi kazanıyoruz. Bazı mevsimler hiç işimiz olmuyor tabii. Çünkü her ürünü mevsiminde işliyoruz. Bunların dışında fuar, etkinlik ve toplantılara katılıyoruz. Mesela bu sene Muratpaşa Belediyesi’nin düzenlediği Antalya’daki kadın kooperatifleri festivaline gittik. Harika bir organizasyondu. Gelen kadın kooperatifleri üç aşağı beş yukarı bizim gibiydi. Pazarlamada ileri olanlar vardı. Birbirimizin başarı hikâyelerini dinledik.

Aramızda görüş ayrılığı oluyor, oturup konuşuyoruz, her şey çözülüyor. Biz kadınlar konuşabiliyoruz. Erkekler öyle değil, anca dövüşüyorlar. Evde de, burada da başım rahat, kafamı bozacak, rahatımı kaçıracak, özgürlüğümü engelleyecek erkek yok. Mutluyum çok şükür.

Sizin başarı hikâyeniz nedir?

Sıkar: Kadınlar olarak bir araya geldik, “bir şeyler başaralım” dedik. Yavaş da olsa bu birlikteliğin sonuçlarını görmeye başladık. Anneler bilir, çocuk emekler, sonra yürümeye, hatta koşmaya başlar. İlk kurulduğumuzda emekliyorduk, şimdi ayaklarımızın üzerindeyiz, yürüyoruz, koşacağız elbette. Bizim başarı hikâyemiz bu.

İşletme tesisinde günlük olarak neler yapıyorsunuz?

Sabahat Kılıç: Tıbbi aromatik bitkileri topluyoruz, paketliyoruz. Salça yaptık, pul biber ve salamura yapacağız. Ekime doğru hurma kurutacağız. Yaban mersini kurutuyoruz. Turşularımızı hazırlıyoruz. Kışa elma, portakal çıkıyor, onları kurutuyoruz. Evim kooperatifin işletme tesisine yakın. Önce ineklerime bakıyorum ve bahçede çalışıyorum, sonra saat dokuz gibi geliyorum buraya. Temizlik yapıyoruz, sonra işe koyuluyoruz. Eskiden makinalar yoktu. Pul biber yapmak için kuruttuğumuz biberlerin çuvallarını sırtlıyor, Antakya’ya götürüyorduk. Şimdi burada kendimiz öğütüyoruz.

Münevver Ezelsoy, Antepli ve Suriyeli göçmen kadınların kurduğu Sada Kadın Kooperatifi temsilcilerine deneyimlerini aktarıyor

Biber makinası gelince makinayla halay çekmişsiniz…

S. Kılıç: Vallahi yaptım, biber öğütme makinasının ayakları oynuyor zaten. (gülüyor) O kadar mutlu oldum ki, biber çuvallarını sırtımda taşıyordum, şimdi burada rahatça biberimizi yapıyoruz. Bir de kıyma makinası geldi, hem salamura hem de salça yaparken kullanıyoruz. Daha birkaç makinaya ihtiyaç var. Belediye tesise tel örgü çekti, iyi oldu. Bir de tente yapılmalı. Böylece biberleri yan binanın üçüncü katına çıkmadan tesiste kurutabiliriz.

Ortaklar arasında görüş ayrılığı olunca neler yapıyoruz?

S. Kılıç: İlk zamanlar kooperatifteki bazı kadınlar hiç çalışmıyor, bizim kadar para alıyorlardı. Şimdi herkes eşit, çalıştığı kadar para kazanıyor. Onlar gidince her şey düzeldi. Misal aramızda görüş ayrılığı oluyor, oturup konuşuyoruz, her şey çözülüyor. Biz kadınlar konuşabiliyoruz. Erkekler öyle değil, anca dövüşüyorlar. Evde de, burada da başım rahat, kafamı bozacak, rahatımı kaçıracak, özgürlüğümü engelleyecek erkek yok. Mutluyum çok şükür. (gülüyor)

Sloganımız “Üreten kadın güçlüdür”. Kadın ürettikçe güçlenecek. Büyüklerimiz bizi şuna alıştırdılar: “Kadınsın, kadınlığını bileceksin, erkeğin sözünden çıkmayacaksın, çocuğuna bakacaksın, eşine hizmet edeceksin.” Köle miyiz biz? Bunu kabul etmeyeceğiz. Bununla başlamak gerek.

Hasat zamanı en yoğun olduğunuz dönem herhalde…

Meryem Miroğlu: Çok çalışıyoruz, durmuyoruz hasat zamanı. Çok emek veriyoruz. Her sene bir olmuyor. Bu sene bir ton domatesten 48 kilo salça ürettik. Eskiden bir tondan 80 kilo salça çıkardı. Her sene bu sayı düşüyor. Domateslerin kalitesi değişiyor. Tarım bozuluyor, bu da bizi etkiliyor. Sekiz yıldır emek verince bunları görüyorsunuz. Buna karşın pazarlama kapasitemiz arttı. Özellikle son birkaç sene içinde birçok yere gittik, fuarlara katıldık. Ürünlerimizi internet üzerinden satıyoruz. Dediğim gibi, çok emek veriyoruz. En güzeli de bir yıl boyunca ürettiğiniz ürünleri insanların satın alması ve beğenmesi. Geçen sene Ankara’ya gittim fuara. Burada ürettiğimiz ürünleri alanları gördüm. İnsan emeğinin karşılığını alınca mutluluk duyuyor, gururlanıyor.

Suriye Savaşı sizi nasıl etkiledi?

S. Kılıç: Havamız bozuldu. Ürünler bozuldu. Göç aldı Antakya. Allah kimseyi yurdundan etmesin tabii. İşleri ucuz alıyorlar, bizimkiler işsiz kalıyorlar. Vergisiz işyeri açıyorlar. İkinci eş oluyorlar…

Suriyeli göçmenleri tanıyor musunuz?

S. Kılıç: Hiç kimseyi tanımıyorum. Böyle şeyler konuşuluyor, duyuyoruz.

Sıkar: Mültecilerle ilgili bir proje vardı, onların bir konferansına gittim. Orada mülteci kadınlarla tanıştım ve hikâyelerini dinledim. Allah kimseyi yurdundan etmesin. Neye uğradıklarını şaşırmışlardı. Evlerini bırakıp nasıl geldiklerini, sınırda neler çektiklerini anlattılar. Öğrenmeye, üretmeye çok açıktı tanıştığım kadınlar. Geçen sene zeytin toplamaya gittiğimde Suriyeli iki genç de bizim gibi çalışıyordu, bize anlattılar, “bizim orada dört kadınla evlilik serbest ve yasal”. “Olur mu öyle şey” dedim. O da “ben dört kadınla evlenmezsem sosyal çevrem ayıplar beni” dedi. Bu bir gelenekmiş. Hiçbir şey göründüğü gibi değil velhasıl.

Bir araya geldiğinizde kadın sorunlarını konuşuyor musunuz?

Sıkar: Konuşuyoruz tabii. Öldürülen bir kadını duyunca çok öfkeleniyoruz. “Elleri kırılsın” diyoruz. Katiller hep tanıdıkları erkekler oluyor. Yürüyüşlere katılıyoruz. Kadınlar gününe gittik mesela. Pankartlar hazırlanmıştı, müzik eşliğinde sloganlar attık. Bizim her yerde bir arada olmamız gerekiyor, tıpkı burada olduğu gibi. Böyle olunca kendimizi daha güçlü hissediyoruz, fikirlerimizi, dertlerimizi paylaşıyoruz.

Erkekler kooperatifteki çalışmalarınızı nasıl karşılıyor?

Sıkar: Benim eşim yurtdışında, Arabistan’da. Dört çocuğum var. İlk başlarda “niye gideceksin, ne yapacaksın, çocukları ihmal edeceksin” dedi. “Gideceğim, çalışacağım ve paramı kazanacağım” dedim. Çocuklarımı büyüttüm, okuttum da. Benimle gurur duyuyor. Burada olmak evdeki ilişkilere de iyi geldi. Gelip burada çalışıyorum, konuşuyoruz, dertleşiyoruz. Negatif duyguları atıyor, eve öyle gidiyorum. (gülüyor)

Münevver Ezelsoy: Eşim beni anlıyor. Hiç unutmam, bir gün bir adam misafir geldi eve. Eşime dedi ki, “Niye eşine sahip çıkmıyorsun, otur oturduğun yerde demiyorsun. Bırakmışsın onu, bizim kadınların kafasını karıştırıyor kooperatif mooperatif diye”. Ben de onlara ikram hazırlıyorum, ama çok tedirginim. İkramımı yaptım. Eşim adama dedi ki, “Ben eşimi çok iyi tanırım. O özgürdür. Ne yaparsa iyi yapar. Bir daha da böyle şeylerle gelme karşıma. Çayını içtin, yiyeceğini yedin, hadi yallah”. Yanına gittim ve ağladım. O gün eşim aksi bir şey söylemiş olsaydı bu işleri yapamazdım belki de.

Kooperatife ortak olmadan önce neler yapıyordunuz?

M. Miroğlu: Ben üreticiydim. Kooperatifle birlikte organik üretime ilişkin bilgim arttı.

S. Kılıç: Annem felçliydi, ölünceye kadar ona baktım. Şimdi bir başıma kaldım. Kooperatif kuruluncaya kadar her işi yapıyordum. Hasır örüyordum, yorgan dikiyor, bahçede çalışıyordum, nakış yapıyordum. Önce dernek kurduk, sonra da kooperatif kuruldu. Philip Morris-Sabancı Vakfı fon sağladı. Kadın Emeğini Değerlendirme Vakfı (KEDV) destek verdi. Yönetim değişti, Nesrin Burç Deli başkan oldu, işler yoluna girdi.

Şirketler kadınları neden destekliyor?

M. Miroğlu: Kadın gelişmek ve kalkınmak için çok önemli. Onun için destekliyorlar.

S. Kılıç: Paraları da, günahları da çok. Günahlarından arınmak için destekliyor, başka ne olabilir ki. Olsun, işimize yaradı verdiği destek. (gülüyor)

Kooperatifi nasıl tanımlarsınız?

Hüsniye Miroğlu: Güzel… Muhabbet, iş ve para kazanmak bizim için. Dayanışma demek. Birimizin derdi hepimizin derdi oluyor. Kooperatiften önce evdeydim, bahçe ve çoluk çocukla, kocayla uğraşıyordum. Yeni ortak oldum.

Bu yıl SEWA adlı Hint kadın kooperatifiyle tanıştık. Üyelerinin birçoğu okuma-yazma bilmiyor, ama şirketleri var, banka bile kurmuşlar. Kadınlar her işte, hatta inşaatlarda bile çalışıyorlar. Onlar bu kadar zor koşullarda başarı sağladılarsa biz bunun daha da ötesine geçebiliriz.

Aysel Kılıç: 2018’de ortak oldum. Daha önce evin bütçesine katkı olsun diye reçeller filan yapıp satıyordum. Şimdi bir arada üretip satıyoruz. Burada çalışmak çok zevkli. Hoşuma gidiyor. Eve katkıda bulunuyorum, kooperatifteki arkadaşlarla aramızda dostluk var. Zamanın nasıl geçtiğini anlamıyoruz.

Sıkar: Kooperatifte işler son iki senedir iyileşmeye başladı. 2014’ten 2017’ye kadar yap-boz şeklinde ilerledi işlerimiz. Yapıp bozarak öğrendik kooperatifçiliği.

S. Kılıç: Öyle zor zamanlar geçirdik ki, saçımıza aklar doldu. Boyadık, bakma şimdiki haline. (gülüyor)

M. Miroğlu: O dönem iyisiyle kötüsüyle geçti. Önümüze bakıyoruz. Şimdi yeni yönetimimiz var. Otuz kadın olduk. Birçok ders çıkardık. Şimdi tüm hedefimiz daha çok üretmek ve pazarımızı genişletmek.

Nasıl?

M. Miroğlu: Pazar çok önemli. Burada organik ürünümüzü 50 liradan satıyoruz, bakıyoruz İstanbul piyasasında 120 lira olmuş bizim ürünümüz. Canım acıyor. Yetiştirdiğimiz ürünlerde bir standart yakalamamız gerek önce. Sonra üretimi ve pazarlamayı planlamamız gerekiyor. Üreten kadına devletin destek olması şart. Yurtdışına açılarak ürünlerimizi oralarda satabiliriz. İhracat yapan şirketlerle görüşüyoruz.

Bu şirketlerin tüccardan veya aracılardan ne farkı var? Onlar da ucuza alıp pahalıya satacak.

M. Miroğlu: Doğru söylüyorsunuz. Aslında destek olanların tümü önce kendilerini düşünüyor. Ama her durumda pazarımızı genişletmemiz gerekiyor, en doğru yolu arıyoruz, durmuyoruz.

Defne Belediyesi yurtdışı bağlantısını sizin adınıza yapsa nasıl olur?

M. Miroğlu: Çok iyi olur. Bizler şirket değiliz ki, kooperatifiz. Toplantılarda öğrendik, kooperatifler dünyanın en saygın kuruluşları. Keşke belediyeler bunu anlayabilseler. Aslında nereye ürün göndersek bizden çok memnun kalıyorlar. Bu yıl temmuz ayında, İstanbul’da, SEWA (Self Employed Women’s Association) adlı Hint kadın kooperatifiyle tanıştık. Yevmiyesi 1 dolar olan kadınlar. Üyelerinin birçoğu okuma-yazma bilmiyor, ama şirketleri var, banka bile kurmuşlar. Kadınlar her işte, hatta inşaatlarda bile çalışıyorlar. Onları dinledikten sonra düşündüm. Onlar bu kadar zor koşullarda başarı sağladılarsa biz bunun daha da ötesine geçebiliriz. Ama yapmıyoruz işte…

Neden?

M. Miroğlu: Buradaki kadınlardan söz etmiyorum sadece. Hepimizi kastediyorum. Birimizin çalışkan olması bir şey ifade etmiyor, herkes aynı oranda üreteci olmalı. Bizim sloganımız var: “Üreten kadın güçlüdür.” Kadın ürettikçe güçlenecek. Büyüklerimiz bizi şuna alıştırdılar: “Kadınsın, kadınlığını bileceksin, erkeğin sözünden çıkmayacaksın, çocuğuna bakacaksın, eşine hizmet edeceksin.” Köle miyiz biz? Bunu kabul etmeyeceğiz. Bununla başlamak gerek. Kadın ileride bir şey görüyorsa onu yapacak. Kadın bilgi sahibi olmalı. Kuşaklardır organik tarım yaptığımız halde hiç durmadan bu konuda kendimi yetiştiriyorum örnek vermek gerekirse. Elbirliği yaparak, öğrenerek ve çalışarak tüm bunların üstesinden geliriz. Sadece bizim için değil, diğer kadın kooperatifleri için de söylüyorum bunları. Kadın kooperatifleri olarak eskisine göre daha iyiyiz, ama henüz istediğimiz yerde değiliz.


Hayalleriniz neler?

Sıkar: Benim hedefimde evde oturan bu çevredeki kadınların tümünü burada görmek var. Onlar da evlerine ekmek parası götürsünler, evlerinden çıksınlar.

S. Kılıç: Köydeki geçim derdi olan başka kadınlar da bize dahil olmalı. Daha çok üretim yaparsak başarırız bunu. Mesela tandırımız olsa ekmek yaparız. Burada çok adak yapılıyor, kapış kapış gider tandır ekmekleri.

H. Miroğlu: Daha çok üretelim ve daha çok satalım. Közlenmiş patlıcan yapıp satabiliriz mesela.

Ezelsoy: Köyümü kooperatifle birlikte Antakya’da yapılacak EXPO’ya organik çiftlik olarak hazırlamak istiyorum. Expo için gelen misafirleri burada köyümde ağırlamak istiyorum, imkân olursa, belediye buna destek verirse.

M. Miroğlu: Kadın kooperatiflerinin ürünlerinden vergi almasalar keşke. Tüccara karşı bizi desteklemeliler. Onlar da domates salçası yapıyor, biz de. Onlar içine talaş koyuyor, biz sadece tuz ve yağ koyuyoruz. Onlar bir taşım kaynatıyor, biz kıvamına gelinceye kadar…

Ekim ayında Doğu Anadolu, Güneydoğu ve Akdeniz bölgesindeki kadın kooperatiflerini burada ağırlayacağız. Ağustos başında Sada Kadın Kooperatifi geldi, eylül başında Kastamonu’dan konuklarımız vardı. Kırıkhan’daki Yuvam Derneği ile irtibattayız. Oradaki göçmen kadınlar geri dönüşüm yapıyor, atıkları değerlendiriyor. Onların ürettiklerini stantlarımızda satacağız.

A. Kılıç: Yeni düzenlemeler yapmalı, daha çok üretim yapmalıyız. Bunun için de pazarlama çalışmaları yapılmalı. Hem Hatay Büyükşehir hem de Defne Belediyesi bize daha çok destek olsun istiyorum. Çalışmak, üretmek ve daha çok kazanmak istiyoruz, çünkü ihtiyacımız var. Defne Kadın Kooperatifi gibi başka kadın kooperatifleri de açılsın. Ancak şimdi anlıyorum ki kooperatif kurmak mesele değil, mesele üreten, pazarlayan bir kooperatif olmak. Bu da çok emek, çok çalışmak demek.

Yakın dönemdeki hedefleriniz neler?

Nesrin Burç Deli: Her sene olduğu gibi Turfandalı ve Yeşilyurtlu ortaklarla bir araya geldik ve planlama yaptık geçen hafta. Daha randımanlı ve daha çok üretim yapmaya, pazarımızı genişletmeye karar verdik. Bu seneye kadar Turfandalı ortaklarımız ürün yetiştiriyor, işlemeye karışmıyordu. Aldığımız yeni karara göre, Turfanda da biber kurutacak ve öğütmek için Yeşilpınar’a getirecek. Onlar da işleme sürecine katılacak. Böylece hasadın dışında da para kazabilecekler. Paralarımızla bir havuz oluşturacağız. Bugüne kadar yetiştirdiğimiz ürünleri işliyorduk. Oluşturduğumuz bu havuzla başka üreticilerin de ürünlerini de alıp işleyeceğiz. Bu da bize daha çok üretim yapma imkânı verecek. Bu arada katıldığımız tüm etkinliklerde ürünlerimizi pazarlamaya ve kooperatifi tanıtmaya ağırlık verdik. Deneyimlerimizi paylaşmayı da ihmal etmiyoruz. Ekim ayında Doğu Anadolu, Güneydoğu ve Akdeniz bölgesindeki kadın kooperatiflerini burada ağırlayacağız. Ağustos başında Sada Kadın Kooperatifi geldi, eylül başında Kastamonu’dan konuklarımız vardı.
Kırıkhan’daki Yuvam Derneği ile irtibattayız. Oradaki kadınlar, özellikle göçmen kadınlar geri dönüşüm yapıyor, atıkları değerlendiriyorlar. Onlar iki lider kadın seçecek ve onlar bizimle çalışacaklar, böylece kooperatifçiliği pratik edecekler. Onların ürettiklerini stantlarımızda satacağız. Bir de buradaki özellikle tekstil atölyelerinde toplanan atıkları onlara ileteceğiz. Kırıkhan’daki dernek de bizim etiket ve broşürlerimizi basacak. Böylece hem onlar kazanacak hem de biz. Bu sene iki büyük hedefimiz var. İlki Hatay Büyükşehir Belediyesi Halk Ekmek Fabrikası için kara buğday ekmeği üretmek, ikincisi de organik zeytinleri işletmek için bir tesise kavuşmak. Bunlarla ilgili görüşmelerimiz sürüyor. Yaptığımız söyleşide demiştim, “kadınlar vardır ve kadınlar her yerde”, bunu herkese göstereceğiz. (gülüyor)

^