Alışveriş Merkezleri ve Yatırımcıları Derneği Başkanı Hüseyin Altaş’ın yaptığı açıklamaya göre, 11 Mayıs itibarıyla, Türkiye genelinde 436 alışveriş merkezinden (AVM) 420’si, yani yüzde 96’sı kapılarını açtı. Kalanlar da 1 Haziran’da açılıyor. 11 Mayıs öncesinde AVM’lerde bulunan market ve eczaneler zaten hizmet veriyordu, diğer mağazalara da izin çıkmasıyla yoğunluk arttı. Hatta bazı AVM önlerinde kuyruklar oluştu. Bir Bilim Kurulu üyesi, “Ben inanın anlayamıyorum ve bazen biz boşuna mı konuşuyoruz diye düşünüyorum” diyerek gidenleri azarladı. Peki kim kusurlu? AVM’lerin açılması talimatı veren iktidar mı, AVM’lere giden insanlar mı? Peki, bu mağazaların çalışanları hangi şartlarda hizmet veriyor? Açıklanan önlemler yeterli mi? AVM içindeki bir ayakkabı mağazasının satış elemanı, yine bir AVM’deki bir marketin çalışanı ve cadde üstü bir giyim mağazasının yöneticisi –gerçek isimleri mahfuz– anlatıyor…
Salgın devam ederken AVM’lerin açılmasını nasıl değerlendiriyorsunuz? Sizleri tedirgin eden şeyler neler?
Zeynep (AVM içinde bulunan kurumsal bir market çalışanı): Virüs sürecinin başlarında AVM’lerin kapanmasıyla beraber markete gelen müşteri sayısında ciddi bir düşüş oldu. Bunun asıl sebebi virüs değil AVM’lerin kapalı olmasından dolayı içindeki marketin de kapalı olduğu düşüncesiydi, fakat bir süre sonra açık olduğu anlaşıldıktan ve sokağa çıkma yasaklarının başlamasından sonra müşteri yoğunluğu artmaya başladı. 11 Mayıs’ta AVM’lerin açılmasıyla beraber mevsimsel geçiş, yani yaz döneminin de etkisiyle yoğunluk üst seviyeye çıktı.
İşe gidip gelirken tedirgin oluyoruz çünkü dışarıda ve toplu taşıma araçlarında birçok insanla aynı noktalara temas ediyoruz. Bu araçlar ne sıklıkta temizleniyor, bilmiyoruz. Hatta temizleniyor mu, bundan da emin değiliz. Her dokunduğumuz alandan hemen sonra her dakika dezenfekte edemiyoruz ellerimizi.
Demet (AVM içinde bir ayakkabı mağazası çalışanı): Beni de asıl tedirgin eden şey birçok insanın temas ettiği şeye bir başkasının da dokunuyor olması. Dezenfekte bunu engelleyecek mi veya ateş ölçer ne kadar etkili olacak?
Bir mağazada sosyal mesafeyi korumak pek mümkün değil. 10-15 metrekareye bir kişi gibi rakamlar öngörüyor şirketler, ama 600 metrekarenin 20 metrekaresi kasa ve zaten insanlar orada birikiyor. Mesafeyi korumak mümkün olmuyor.
Deniz (Cadde üzeri bir giyim mağazası çalışanı): Birçok firmanın reklamında sürekli dezenfekte işlemi yapıldığı, bazı alanların mütemadiyen temizlendiği gösteriliyor. Ancak sektörün gereği olarak anlık bir dezenfekte işlemi pek mümkün değil. Bunun dışında sosyal mesafe, mağazalara maskesiz müşteri alınmaması uygulamaları devrede. Kapıda ateş ölçümü de yapılıyor. Ama bu virüse karşı ciddi önlemler değil bunlar. Örneğin, virüste yüksek ateş semptomunu görmek üç-beş günü bulabiliyor. Yani o an ölçülen ateş pek bir şey ifade etmeyebilir. Hem çalışan hem müşteri için bu nedenle alınan önlemler çok gerçekçi değil.
Yani açıklanan önlemler çalışanları da müşterileri de koruyacak düzeyde değil.
Deniz: Bir mağazada sosyal mesafeyi korumak pek mümkün değil. Perakende mağazalar çok insanın çok insanla temas ettiği yerler. Mağazalarda 10 metrekareye bir kişi, 15 metrekareye bir kişi gibi rakamlar öngörüyor şirketler, ama 600 metrekarenin 20 metrekaresi kasa ve zaten insanlar orada birikiyor. Mesafeyi korumak mümkün olmuyor. Ayrıca mağazaların metrekareleri büyük olduğu için klimayla suni havalandırma yapılıyor. Katlı mağazalarda doğal havalandırma yok ve zaten bu da her şeyi değiştiriyor. Çokça bahsedilen ikinci dalgayı tetikleyebilecek nokta buradan başlayacak belki de.
Zeynep: Sosyal mesafeyi ne AVM’de ne de markette korumak mümkün. Mağazalarda metrekareyi baz alırsak, içerde belli bir müşteri sayısı aşıldığında, sürekli kontrol sağlayıp diğer müşteriye “girmeyin” demek hem müşteri kaybına hem de iki-üç kişilik belki daha az çalışanın olduğu bir AVM mağazasında ekstra iş yüküne neden olur. Marketlerde de reyon ve ürünlerin sıklığını düşünürsek aynı anda aynı ürüne bakılabileceği için sosyal mesafe devre dışı kalabiliyor. Yine kasaları ve taze gıda reyonlarını düşünürsek, insanlar çok bekleme taraftarı olmadıkları için acele ederek sosyal mesafeyi ihlâl ediyorlar. Yani hem çalışanlar hem müşteriler için risk devam ediyor. Çalışanlar için her zaman yeterli malzeme olmayabiliyor. Mesela maskeyi üç saat gibi bir süre takmanız gerekli. Bazen iş yoğunluğundan unutup daha fazla süre de taktığımız oluyor ya da biten malzemenin yenisi gelene kadar. Aynı şekilde dezenfektanlar: Belli yerlere hem müşterilerin hem çalışanların kullanması için dezenfektanlar kondu, fakat AVM mağazaları ve marketlerinde milyonlarca ürün var; taze gıda, paketli ürün, tekstil, elektronik, kitap gibi tek tek dezenfekte edilmesi mümkün olmayan, hatta dezenfekte edilmesi hiç mümkün olmayan ürünler var. Bu aşamada günde binlerce müşterinin gezip dokunduğu alanlar, ürünler sandığımızdan daha fazla risk demek aslında.
AVM mağazaları ve marketlerinde milyonlarca ürün var; taze gıda, paketli ürün, tekstil, elektronik, kitap gibi tek tek dezenfekte edilmesi mümkün olmayan ürünler. Bu aşamada günde binlerce müşterinin gezip dokunduğu alanlar, ürünler sandığımızdan daha fazla risk demek.
Deniz: Mağazayı ozon, iyonla dezenfekte ettirebildiniz diyelim. Bunu bir mağaza belki 15-20 günde bir ancak yapabilir. Çünkü onun bir maliyeti var. O maliyeti firma kaldırmayabilir. Yapamazlar, yapamayacaklar da. Mümkün değil. Zaten her gün de dezenfekte edilse de virüs yine o ortamda bulunabilir. Yani bu uygulamalar yeterli olmayacak.
Personelin vardiyalı çalıştırılarak çalışma ortamında aynı anda az sayıda çalışanın bulunması da açıklanan önlemler arasında. Bu önlem hayata geçiriliyor mu? Ve sizce virüsü önlemede etkili olur mu?
Zeynep: Kesinlikle vardiya sistemi yok. Eskiden 10:00-22:00 arası çalışırken vardiya sistemi oluyordu, fakat kapanış saatlerinin 20:00’ye çekilmesiyle tek vardiya sistemine geçildi. 10:00-20:00 olarak açılış- kapanış yapıyoruz, sokağa çıkma yasağı öncesi bu süre daha da uzuyor.
Demet: Hem zaten benimle aynı vardiyada olmayan bir insan başka bir zaman diliminde hastalığı kaptıysa, sonra da benimle aynı zamana denk geldiyse, bana da bulaştırmış olacak virüsü. Yani aynı anda aynı mesaide olmasak da yine de virüsün bulaşma ihtimali var. İnsanlar birbiriyle temas halinde olacak ve virüsün vardiyası yok.
Bu dönemde müşteri yoğunluğu nasıl?
Deniz: Müşteri almaya başladığımızda çok ciddi bir yoğunlukla karşılaştık. Pandemi öncesindeki genel hafta içi ortalamamızı çok rahat yakalıyoruz. Sabah 10:00’da açıp akşam 19:00’da kapatıyoruz. Yani salgın öncesine göre üç saat daha az mesai yapıyor olmamıza rağmen geçen seneki ciroyu yakalıyoruz. Müşteriden çok ciddi bir talep var. Mağazalar kapalı olduğu anda bile, kapılar yarı açıkken müşteriler mağazanın açılmasını bekleyebiliyor. Pandemiye ocak ayında yakalanmakla mart-nisan ayında yakalanmanın farkını en azından bizim sektörde, giyim sektöründe görüyoruz. İnsanlar bu dönemde hava değişikliğinin de etkisiyle yeni kıyafetler alıyorlar galiba. Bu, tüketici bir toplum olmanın alışkanlığı. Çünkü aslında müşteriler gelip mesela düz basic atlet ya da daha zaruri diyebileceğimiz iç çamaşır, vs. almıyor. Elbise, parfüm gibi şeyler satılıyor; tüketim alışkanlığının ne noktaya geldiğini özetler nitelikte aslında bu tablo.
Müşteri almaya başladığımızda çok ciddi bir yoğunlukla karşılaştık. Salgın öncesine göre üç saat daha az mesai yapmamıza rağmen geçen seneki ciroyu yakalıyoruz. Müşteriden çok ciddi bir talep var.
AVM’ler önünde uzun kuyruklar da görüldü, bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Zeynep: Bilinçsizlikle harmanlanmış çaresizlik. İnsanların açık alanlarda bulunmaması için her şey yapılırken AVM’lerde her sektörden birçok mağazanın bulunması insanlara cazip geliyor. AVM’lerin soğuktan ve sıcaktan etkilenmemesi ve özellikle şu dönemde insanların dışarıya çıktığında oturacak yer bulamaması, tuvalet sorunu gibi etkenler de eklenince zaman sınırı olmayan ayrı bir dünya sunulmuş oluyor.
Bilim Kurulu’ndan Prof. Dr. Necmettin Ünal, AVM’lere gidenlere kızdı. “Ben inanın anlayamıyorum ve bazen biz boşuna mı konuşuyoruz diye düşünüyorum” dedi. Ancak tepkisinde iktidara bir eleştiri yoktu. Kim kusurlu: AVM’lerin açılmasına izin veren iktidar mı, AVM’lere giden insanlar mı?
Zeynep: Tabii ki iktidar kusurlu. Önlem almakla yükümlü olan iktidarın, sermayenin değil halkın çıkarları doğrultusunda hareket etmesi gerekir. İki ay boyunca “evde kal” uyarısı yaparken AVM’leri açıp “gidebilirsiniz” diye teşvik etmek çelişkidir.
Demet: AVM’ler açılırsa, kuaförler açılırsa insanlar bunu değerlendirmek ister tabii. Onlara bir fırsat sunuluyor çünkü. İnsanları suçlayamıyorum bu yüzden, insanlarda bu algıyı oluşturanlara karşı bir tepkim var.
Böylesi bir salgında alışveriş merkezlerinin açılması konusundaki acelecilik neden sizce?
Deniz: Meclis ve yargı organları askıdayken neden AVM’lere dönük bir esneme var? Tek sebep AVM’lerin para kazanması ve ekonomiye hareket getirmesi. En alttaki taşeron temizlik işçisinden mağaza yöneticisine kadar, herkes ekonomiyi canlandırmak amacıyla riske atılıyor. Yani piyasa baskısı bilimsel gerçeklerin önüne geçiyor.
Zeynep: Burada sadece kâr hırsı görülüyor. Eğer bu bir gereklilik olsaydı diğer kurumlar da açık olurdu. Bu aynı zamanda devlet hazinesinin ne kadar yetersiz olduğunu da gözler önüne seriyor.
Çalışma saatleri çok daha kısa olmalı. Daha az kişi çalışmalı. Daha az insan mağazalara kabul edilmeli. Çalışanlar ücretli izin ya da Kısa Çalışma Ödeneği gibi uygulamalardan daha rahat faydalanabilmeli.
Demet: İlk olarak AVM’lerin açılması beni tedirgin ediyor. Ayakkabı satıyorum ve insanlarla çok fazla temas halindeyim. Ayakkabıların olup olmadığını anlamam için insanlara dokunmam ya da onlarla yakın temas kurmam gerekiyor. Bu yüzden tedirgin edici. İlk açılan yerler AVM’ler mi olmalıydı? Bence olmamalıydı, ama kapitalizm bunu istiyor.
Talepleriniz neler, bir çağrınız var mı?
Deniz: Daha kontrollü bir çalışma sistemi olabilir. Çalışma saatleri çok daha kısa olmalı. Daha az kişi çalışmalı. Daha az insan mağazalara kabul edilmeli. Çalışanlar ücretli izin ya da Kısa Çalışma Ödeneği gibi uygulamalardan daha rahat faydalanabilmeli. Talep var ki arz var. Talep daha çok kontrol edilmeli.
Zeynep: Şu dönemde sanal satışların da revaçta olduğunu ve mahalle aralarında fazlasıyla marketin de varlığını hesaba katarsak, müşterilerin AVM gibi yoğun risk alanlarına gelerek sağlığını tehlikeye atması mantıklı değil.