YANGINLARIN ARDINDAN MUĞLA’DA ARI VE ARICILIK

Söyleşi: Umut Kocagöz
12 Ağustos 2021
Muğla, Osmaniye... (Fotoğraflar: Anıl Olcan)
SATIRBAŞLARI

Muğla’da yangınla yok olan çam ormanlarının arıcılık açısından önemi nedir?

Şamil Beştoy

Şamil Beştoy: Türkiye’deki kızılçam ekosistemi, başka ülkelerdeki gibi üretilmiş ormanlar değil, doğal orman statüsüne sahip. Hem  üretim hem de yaşam alanı olarak kullanılıyor. Başka ülkelerde ormanlardaki yaşam azalmış, parça parça sürüyor. Bizim kızılçam ekosistemi gibi hayat ve üretimin iç içe geçtiği bir yapı söz konusu değil. Bu çok temel bir fark. Dolayısıyla şimdi bir üretim, geçim ve yaşam alanı yok oldu. Kızılçam ekosistemindeki en temel geçimlik faaliyetlerden biri arıcılık. Bu genelde tüm Anadolu için geçerli. Basra böceği kızılçam üzerinde yaşıyor, kendi beslenme döngüsünde ağacın suyunu emiyor, fazlasını salgılıyor, arı da bunu önce kendi beslenmesi için kullanıyor, sonra da bala çeviriyor. Üretim bu sürece uyum sağlamış bir arı ekotipi üzerinden yürüyor. Türkiye’deki arıcıların üçte birinin, dünyadaki arıcıların yaklaşık yüzde dördünün bal üretiminin temel kaynağı esasen bir böcektir. Anadolu’da beş arı ırkı var. Aralarında en yaygını Anadolu bal arısı. Bölgesel floralara adapte olmuş varyeteler var. Muğla çam balı arısı da bunlardan biri.

Yangınla birlikte özellikle arıcılığın yapıldığı çam ormanları yok oldu. Yangınların kısa, orta ve uzun vadede ne gibi sonuçları olacak?

Beştoy: Marmaris’te yanan alanlar tamamen çam balı üretim ormanıydı. Marmarisli arıcılardan yaklaşık 1400’ü bu sonbaharda kovanlarını konaklatamayacak. Sadece bal üretememekle kalmayacak, arı kolonilerini de yaşatamayacaklar.

Arı, kümes hayvanı veya inek gibi beslenebilen bir canlı olmadığı için ormanların yanması, kovanların yanmaması, arıların kurtulacağı değil, yavaş bir ölüm yaşayacağı anlamına geliyor.

Muğla’da kırsal nüfus kent nüfusundan hâlâ fazla. Diğer illere kıyasla en yüksek kırsal nüfus oranına sahip. Kırsalda önemli tarımsal faaliyetlerden biri de arıcılık. Yanan bölgede yer alan Osmaniye, Bayır ve Turgut’ta tek geçim kaynağı arıcılık. Muğla’da basra içeren çam ormanlarının şu ana kadar en az üçte biri yandı. Marmaris’te ise oran en az yüzde 70. Bu çok büyük bir alan. Basralı alanlar, Muğla’nın ormanlık alanları içinde altı bölgede yoğunlaşır. Marmaris bunlardan biriydi. Marmaris’te kalan yüzde 30’luk alanın gelecekteki verimini kestirmemiz zor. Gezginci arıcılık yapıldığı için, arılar yangın sırasında yayladaydı. Henüz Muğla’ya gelmediler. Artık gelecekleri bir yer de kalmadı. Arı, kümes hayvanı veya inek gibi beslenebilen bir canlı olmadığı için ormanların yanması, kovanların yanmaması, arıların kurtulacağı değil, yavaş bir ölüm yaşayacakları anlamına geliyor.

Peki arıların ölmesi nasıl engellenebilir?

Beştoy: İlk akla gelen, yanmayan yerlere gelip konaklamaları. Ama buralar boş değil, o bölgelerin kendi arıcıları, arı kolonileri var. Gelirlerse ancak misafir, afetzede olarak kabul görecekler. Bu ne kadar sürebilir? Gerçek anlamda çam balı için yanan bölgelerde 15-20 yılı aşan bir süreye ihtiyacımız var. Arılar ve arıcılar bu sene misafir edilecekler. Ama sonrası meçhul. Uzun vadeli, koordineli bir çözüme ihtiyaç var. Bu süreçte bu insanlar nasıl geçinecek? Zaten iklim krizi, kuraklık, sıcak, nem yokluğu basrayı etkilemeye çoktan başlamış, çam balının geleceğini tartışmaya başlamıştık. Yangın, bunun üzerine geldi.

Yangınlarla ilgili hazırladığımız videoda Osmaniyeli bir köylü “Osmaniye dediğin 17 mahalledir. Hepsinde beşer onar hane yaşar, hemen hepsi arıcıdır, yangınlarla arıcılık bitti, nasıl geçinirler bilinmez” diyor. Muğla’da aracılıkla geçinen aile sayısı ne kadar? Bu ailelerin başka geçim kaynakları var mı?

Beştoy: Muğla’da kayıtlı arıcısı sayısı yedi bin civarında. Üç-dört bin tanesi yanan bölgeler ve civarında bulunuyor. Tek geçim kaynakları arıcılık. Bulundukları orman başka bir geçimlik üretime izin vermez. Turgut’ta her sene 10-15 bin kovan barınırdı. Ufak bahçeler dışında tarla yok, büyük tarla bitkilerinin tarımı yapılamaz. Meyve ağacı bahçelerinden de geçim yapamazlar. Topladıkları tıbbi aromatik bitkiler de yandı. Geçimleri nasıl sürdürecekleri ciddi bir sorun olarak karşımızda duruyor.

Pınar Ünlü

Pınar Ünlü: Köylerde dolaşıp zarar görenleri tespit etmeye çalışıyoruz. Toplamda Osmaniye’de 14 ev yanmış, diğer taraflarda ise sekiz. Hayvanları yananlar var. Kooperatif olarak yetişemeyeceğimiz zararlar değil, ama ileriye dair ciddi sorunlar var. Orman yandı, yeşillik kalmadı, keçiler için yiyecek kalmadı, inekler için saman yok, yandı. Saman, yem ihtiyacı, yonca ihtiyacı otlar yeşerene kadar, neredeyse bir sene devam edecek. “Taksicilik mi yapsak” diyenler var. Yasak olan yerlerin açılması ve oraya gidilmesi yönünde bir talep, beklenti de mevcut.

Ocak ayında yaptığımız söyleşide arıların yıllar içinde çevreyi öğrendiğini anlatmıştınız. Arılarda halihazırda var olan “çoklu stres bozukluğu” problemlerini bu yangınlar ne ölçüde etkiler?

Beştoy: Gezginci arıcılık “hareket edebilen, taşınabilen, her yere konabilen kovanlar” şeklinde anlaşılmasın. “Şuraya, olmazsa buraya götürürüz” gibi bir durum söz konusu değil. Gezgincilik katı kurallara, yılların bilgi ve görgüsüne, alışkanlıklarına, dahası arıların adaptasyonuna bağlı. Her bölgenin arıcısı, yılların birikimi olan en uygun rotalara, göç takvimine uyar. Muğlalı bir arıcı, ilkbaharda Denizli eşiğinde yaylaya çıkar. Sonra, Kütahya’ya, kekiğe gider. Sonra ayçiçeğini bekler, bazıları Trakya’ya kadar gider. Sonra Muğla’ya çam balı için döner. Ordulu bir arıcı başka bir rota izler. Bunlar alışılageldik rotalardır. Arı kolonisi, yıllık döngüde, bulunduğu durum ve çevreye uygun bir adaptasyon geliştirir. Yani rota, çevredeki bitki-vejetasyon dönemlerine göre planlanmış olur. Bu değiştiğinde, koloni davranışı şaşırır. Çünkü, arı kolonisi belirli bir davranışı önceden hesaplayarak, geleceğe denk gelecek şekilde davranıyor. Bir olay, dışarıda bir değişiklik gerçekleştiğinde harekete geçmek aslında koloni içinde geç kalmak anlamına gelir. Arı kolonisi, bilgiyi belleğinde tutar. Bu nedenle gezgincilik bu duruma saygılı olmak zorundadır. İklim krizi bu ezberi bozmuştu. Kolonilerin ve arıcıların tepkileri farklılaşmaya başlamıştı. Şimdi koloni çam balı bölgesine gelemeyeceği için, bütün takvim, içgüdüsel bilgi kaybolmuş oldu. Bunun 15-20 yılda nasıl aşılacağı belirsiz. Olası kayıpları telafi edebilecek miyiz, sorunları hep beraber aşabilecek miyiz? Şu an bu soruları soruyoruz.

Muğla’da kayıtlı arıcısı sayısı yedi bin. Üç-dört bin tanesi yanan bölgeler ve civarında bulunuyor. Tek geçim kaynakları arıcılık. Bulundukları orman başka bir geçimlik üretime izin vermez.

Tema Vakfı geçtiğimiz temmuzda yayınladığı bir raporda Muğla yüzölçümünün yüzde 65ine maden ruhsatı verildiğini tespit etti. Yangın gelmekte olan bu felaketi hızlandırmış gözüküyor. Arılar ve madencilik arasında nasıl bir ilişki var?

Beştoy: Bu bir seçim. İkisi birden olmaz, mümkün değil. Bu ancak Muğla’nın toprak üstü yaşamını, tüm doğal zenginliğini, yaşam döngüsünü yok saymak, tamamen toprağın altına dönmek anlamına geliyor. O zaman Muğla madenlerle, termik santrallerle endüstriyel bir üretim üssüne dönüşecek. Yahut, yaşamı seçeceksiniz. Yaşamla ölüm arasında basit bir seçim. İkisi birbiriyle doğrudan çelişiyor. Verimsiz kömür yataklarına, ısıl verimi çok düşük linyit yataklarına dayanan termik santraller doğaya, insanlığa bir ihanet. Yeni kömür yatakları açmaya çalışıyor, bu nedenle maden ruhsatları veriyorlar. Ama, sürdürülebilir olması imkânsız. Üstelik arıyı, arıcılığı, tıbbi aromatik bitkiyi, keçiciliği, zeytinciliği yok ediyorlar.

Yangınların arıların üzerinde etkisi düşünüldüğünde gıda tedariki açısından da sorunlar çıkabilir mi?

Ünlü: Köylerde konuşuyoruz, kuraklık artacak. Bundan sonra yiyecek için kuru tarıma yönelmemiz gerekecek. Ekilmeyen yerlerin ekilmesi, susuz tarım yapılması gibi fikirlerimiz var. Bugün bahçesi tamamen yanmış bir köylüyü ziyaret ettim. Pazara götürecek hiçbir ürünü kalmamış. Kaçmak zorunda kalmışlar, bostanı sulayamamışlar. Sulama sistemleri yanmış. Kuraklık sebebiyle yiyecek tedarikinde sorun yaşayacağımızı düşünüyoruz.

Beştoy: Arının beslendiği püren, keçiboynuzları geçimlik değil. Belki Datça bademi etkilenir. Ancak arılar yaylaya, üretim alanlarına gittiklerinde, oradaki ayçiçeğini, kirazı, anasonu döllediklerinde sürecin içine girecekler. Muğla arıcılığının besin üretim sürecine etkisi, Muğla’dan çok, Muğla dışında olacak. Muğla’da küçük ölçekte bahçe domatesleri, fasulye, patates gibi bitkileri arıların döllediğini düşünebiliriz. Arıların yokluğundan Muğla’daki büyük narenciye, badem, nar bahçeleri de etkilenecektir. Ama Muğla arılarının asıl dölleme etkileri, Muğla dışında yaylalarda yaşanıyor. Tabii insana yönelik gıda dışında da düşünmek gerekiyor. Muğla’daki doğal yaşamın dölleyicileri yaban arıları, bombuslar, dölleyici yaban sinekleri de kayboldu. Kardeş bitkilerle bağlantılı zincir koptu, asıl bunun onarılması zor olacak. Bu dölleyicilerin dolaylı olarak besin üretimine de etkisi vardı. Bizim beslenmemizle doğrudan ilgisi olmayan çeşitli bitkilerin döllenmesinde de arıların önemli bir payı var. Komple bir çöküş söz konusu.

Yangın sonrası Çevre ve Arı Koruma Derneği (ÇARIK) ve Muğla Ekolojik Tarımsal Kalkınma Kooperatifi’nin düzenlediği kampanyadan* bahseder misiniz?

Ünlü: Kampanyayı başlatmamızın sebebi, Osmaniye’deki yangındı. Yangın çok hızlı girdi ve Osmaniye bir anda kül oldu. Şu an Osmaniye ormanları siyah-beyaz. Bölgede arıcılığın en çok yapıldığı yerlerden biri Osmaniye, diğeri ise Menteşe’ye bağlı Bayır. Yangın çıktığında arıcıların hepsi yayladan geri dönmek üzereydi. Gelince çam balı yapacaklardı, ormanlar yanınca bu imkânları kalmadı. Kredi borçları var, sadece yayla balını satmak hayatı döndürmeyecek. Bir miktar can suyuna ihtiyaçları vardı. Dolayısıyla ellerindeki kekik ve geven ağırlıklı doğal ve ham yayla balı için, balın kilosunun perakende fiyatı olan 120 liradan bir ön alım çağrısı yaptık.  Kampanyayı ÇARIK tasarladı, biz de destekledik. Kampanya iyi bir karşılık buldu.

Gezginci arıcılık, “taşınabilen, her yere konabilen kovanlar” şeklinde anlaşılmasın. “Şuraya, olmazsa buraya götürürüz” gibi bir durum söz konusu değil. Gezgincilik katı kurallara, yılların bilgisine, alışkanlıklarına, dahası arıların adaptasyonuna bağlı.

Beştoy: Topluluk destekli tarım, ön ödemeli katılımcı güvence sistemi yaklaşık altı yıldır uygulamaya çalıştığımız bir model. Bunu küçük ölçekli bir farkındalık çalışması olarak, “Senin de Bir Kovanın Olsun” sloganıyla yapıyorduk. Yangın olunca, “acil ön ödemeli” sisteme geçmek ihtiyacı duyduk. Yangın olduğu dönem tam bal sağım zamanıydı. Çam balı için gelecekti arıcılar. Ciddi bir kayıp ve nakit ihtiyacı var. Krediler, benzin ve mazot parası, arıların yüklenmesi, indirilmesi, her şey için nakde ihtiyaç var. Yangın sönünce, bu çıplak gerçekle baş başa kalacaklar. Altını çizelim, bu bir bağış değil, ön ödemeli satış kampanyası. İhtiyacınız olanı da, olmayanı da alın, arıcıya bir can suyu sağlamış olacaksınız.

Katılım nasıl?

Beştoy: Şu âna kadar (9 Ağustos) bireylerden ve gıda topluluklarından bin kişiyi aşkın bir katılım var. Kimi bir, kimi iki kilo sipariş etmiş. Kampanya ayın 15’inde sona erecek. Sayı dört-beş bin kavanoza çıkacak gibi görünüyor. Toplam bal içinde büyük bir miktar değil. Ama, bir can suyu. 320 bin lira civarı bir para birikti. Yirmi arıcıya 15’er bin lira verildi. Para en mağdur ve ihtiyacı olan arıcılara ulaştı. Biriken para tekrar dağıtılacak. Ön ödemesi yapılan balların analizi yapılacak, kavanozlanıp gönderilecek. Bizim arıcı arkadaşlarımız, Pınar’ların üreticiyi tanıyan saha ekibi, Osmaniye Bal Kooperatifi, nasıl hareket edeceğimize hep beraber karar veriyoruz. Desteklenecek arıcıları rastgele seçmiyoruz, gerçek ihtiyaç sahiplerini belirlemeye gayret ediyoruz. ÇARIK’ın birlikte çalıştığı arkadaşlarımız, agro-ekolojik arıcılıkla bal üretiyorlar. Ancak zarar gören arıcıların hepsi bu topluluktan değil. Ayrım yapmadık. Temel kriter, desteği alan arkadaşların pestisitsiz ve katkısız bal üretmesi.

Arıcılığın geleceği için ilgili kurumlardan beklentileriniz neler?

Beştoy: Beklentimiz çok, ama konu henüz kafamda çok net değil, neye ne kadar karşılık vereceklerini öngöremiyorum. Yangın süresince bile partiler, kurumlar kavga etti. Bir yandan ciddi bir dayanışma, diğer yanda ciddi bir kurumsal kopukluk var. Pratikte yöre arıcısının, yöre insanının ortaklaşa, sürdürülebilir bir çözüm önermesi gerekiyor. Şu an herkes çok yorgun. Biraz sakinleşmeye, düşünmeye ihtiyacımız var.

Ünlü: Ümitli değilim. Yangında çok yalnız kaldık, halk kendi başına bırakıldı. Köy evlerinin çoğu yanmadıysa, bu köylülerin, gençlerin, itfaiyenin, diğer illerden gelen itfaiye desteğinin başarısıdır. Halka çok iş düştü. Devamında da öyle olacak gibi görünüyor. Belki yeteri kadar sesimizi duyurup baskı yaparsak, ne istediğimiz konusunda ısrar edersek kurumları harekete geçiririz. Ama onlar kendi başlarına hiçbir şey yapmayacak.

Muğla arılarının asıl dölleme etkileri Muğla dışında yaylalarda yaşanıyor. İnsana yönelik gıda dışında da düşünmek gerekiyor. Doğal yaşamın dölleyicileri yaban arıları, bombuslar, yaban sinekleri de kayboldu. Kardeş bitkilerle bağlantılı zincir koptu, bunun onarılması zor.

Beştoy: Önerilerden biri olan her yeri çam dikerek yeşillendirmek asla yapılmamalı. Koca bir ekosistemi böyle yenileyemezsiniz. Topraktaki doğal florayı temizlersek, yeşermek için küllerin altında bekleyen yaşamı da yok etmiş oluruz, oysa orada bir yaşam bekliyor. İşi bağış, hayır noktasından çıkarmak, sahanın gerçek sahipleriyle yaşamın nasıl canlanacağını tartışmak gerekiyor. Henüz kimsenin ne olacağına dair tam, bütüncül bir fikri yok. Aslında kooperatif tam da bu noktada önem kazanıyor. Kooperatif gelecek zor günlerde önemli bir dayanışma ekonomisi kurabilir.

Kooperatif ne zaman, hangi amaçla kuruldu?

Ünlü: Kooperatifi ocak ayında kurduk. Ama yaklaşık altı yıldır örgütlüydük. Köylülerle birlikte “Yerel Tohum Temiz Gıda” pazarı kuruyorduk. Örgütlenmeyi yaymak için Marmaris Ekolojik Tarımsal Kalkınma Kooperatifi’ni kurduk. Agro-ekolojiyi destekleyen ve yaygınlaştırmaya çalışan bir kooperatif olmayı hedefledik. Üreticilerimizden de bal üretenler var, bal konusunda ÇARIK’ın üreticileriyle işbirliği yapmayı tercih ettik. Bundan sonra üreticilerimizin  ürünlerini pazarlamaya odaklanacağız.

* Marmarisli arıcılara destek olmak isteyenler, 15 Ağustos’a kadar kilo başı 120 liralık ön ödemeyi Çevre ve Arı Koruma Derneği İktisadi İşletmesi’nin İş Bankası Muğla Şubesi TR11 0006 4000 0013 6001 4817 66 IBAN No’lu hesabına yatırılabilir.  
e-posta: bilgi@carik.org.tr

^