2020’nin sonunda, bunca melanetin ardından, umudun işaret fişeği Arjantin’de çaktı. O özlü sözü hatırlayalım: “Mücadele yoksa sınıf da yok.” Arjantinli kadınlar 15 senelik sıkı bir mücadelenin ardından kürtaj hakkını söke söke aldı. Buenos Aires sokaklarından bildiriyoruz…
Korona virüsün damga vurduğu, belirsizliklerle ve kötü haberlerle geçen 2020 yılı Arjantin’de kadınların zaferiyle sonlandı. Kongre binası önünde yüz binlerce kadının şarkılarla ve danslarla sabah dörde kadar nöbet tuttuğu uzun bir müzakerenin ardından Gönüllü Gebelik Sonlandırma Yasası 30 Aralık’ta Senato’da 38’e karşı 29 oyla kabul edildi. “Yasal, Güvenli ve Ücretsiz Kürtaj Hakkı için Ulusal Kampanya”nın 15 yıl boyunca yılmadan, yorulmadan düzenlediği sayısız eylem ve nöbet sonunda ulaştığı bu tarihi başarı sokaklarda kazanıldı. 2012 yılından beri eşcinsel evliliğin yasal olduğu ve hiçbir otoritenin iznine tabi olmadan vatandaşların isimlerini ve cinsiyetlerini değiştirmesini sağlayan “Cinsiyet Kimliği Yasası”nın dünyada ilk defa yürürlüğe girdiği, Papa Fransisco’nun memleketi Arjantin’de yakın zamana kadar kürtajdan bahsetmek tabuydu.
Şok eden tablo
Katoliklerin ve sayıları her geçen gün artan Evanjelistlerin Latin Amerikalı ve Karayipli kadınların vücutları üzerindeki tahakkümü bölgedeki pek çok ülkede devam ediyor. Öyle ki, Arjantin’in de eklenmesiyle kadınlar sadece Küba, Uruguay, Porto Riko ve Meksika’nın belli eyaletlerinde kürtaj olup olmayacaklarına karar verebiliyor. Dominik Cumhuriyeti, Honduras, Haiti, Nikaragua ve El Salvador’da kürtaj tamamen yasak. Diğer ülkelerde ise sağlık, tecavüz, ensest ilişki gibi belirli koşullarda kürtaja izin veriliyor, onaysız yapılan kürtajlar yüzünden kadınlar hapis cezasına çarptırılıyor. Rakamlar şok edici: Üretken dönemindeki Latin Amerikalı ve Karayipli kadınların yüzde 97’sinin kendi istekleriyle kürtaj olma hakkı yok. Yılda yaklaşık 10 bin kadının yasadışı kürtaj sebebiyle hayatını kaybettiği tahmin ediliyor.
Latin Amerikalı ve Karayipli kadınların yüzde 97’sinin kendi istekleriyle kürtaj olma hakkı yok. Yılda yaklaşık 10 bin kadının yasadışı kürtaj sebebiyle hayatını kaybettiği tahmin ediliyor.
Arjantin’de 1921 yılından beri, yani tam 100 yıldır, gebeliğin kadının sağlığını tehlikeye sokması halinde veya gebelik tecavüz sonucuysa kürtaj yasal. Lâkin Arjantinlilere kürtajın yasal olup olmadığını sorduğunuzda pek çoğu “hayır” cevabı veriyordu. Çünkü ülkenin genelinde kadınlar kısıtlı haklarını kullanmaya yeltendiklerinde bürokratik, psikolojik ve toplumsal baskılara maruz kalıyorlardı.
Kürtaj karşıtlarının sıklıkla başvurduğu, kürtaj olmayı tercih eden kadınları canavarlaştıran ve adeta Gönüllü Gebelik Sonlandırma Yasası geçtiği an milyonlarca kadının kürtaj olmaya koşacağı izlenimini yaratan argümanların aksine, kadınlar için kürtaj kararını vermek çocuk sahibi olmaya karar vermek kadar zor.
Yeşil dalganın damarları
İşte tam da bu yüzden Arjantinli kadınlar, kendi bedenleriyle ilgili kararları alabilmek ve yasadışı yollarla hayatlarını tehlikeye atmamak için ataerkil sisteme karşı “yeşil dalga”yı yarattı. Bu sıkı feminist hareket özellikle son yıllarda çığ gibi büyüyerek tüm coğrafyaya yayıldı.
Feminist gruplar, kadın hareketleri ve siyasi parti mensubu kadınların 2005 yılında “Karar vermek için cinsel eğitim, kürtaj olmamak için doğum kontrol, ölmemek için yasal kürtaj” sloganıyla başlattığı kampanyanın temelleri 2003 ve 2004’te gerçekleşen 18. ve 19. Ulusal Kadın Buluşması’nda atıldı. Kürtajın suç olmaktan çıkarılmasının ve yasallaşmasının bir kamu sağlığı, sosyal adalet ve insan hakları meselesi olduğunun altını çizen kadınlar 2006 yılında Gönüllü Gebelik Sonlandırma Yasa Tasarısı’nı hazırladı. Tasarı 2006 yılından beri tam yedi kez Meclis’e sunuldu. 2018 yılında Mauricio Macri’nin başkanlık döneminde, ona rağmen, yedinci seferde ancak geçebildi. Ancak tasarı, yasalaşması için gereken Senato onayını alamadı. Yasa geçmemiş olsa da bu, zafere yönelik ilk adımdı. Zira 2018 yılından sonra kadınlar yılmak yerine mücadeleye çoğalarak devam ettiler. Bunca zamandır yokmuş gibi davranılan, kadınların hayatları pahasına yaptırdıkları kürtaj açıkça konuşulmaya, sorunla yüzleşilmeye başlandı.
Kampanyanın simgesi haline gelen, Arjantin’den tüm Latin Amerika’ya yayılan yeşil eşarp, Plaza de Mayo anne ve büyükannelerinin beyaz eşarbından esinle seçildi. Bugün tüm Latin Amerika’da milyonlarca kadın yeşil eşarp takıyor. Yeşil eşarp sadece kürtaj hakkının sembolü olmaktan çıkıp özellikle küçük yerleşim birimlerinde kadınlar arası dayanışmanın sembolü haline dönüştü. Onu taşıyan kadınlar yalnız olmadıklarını, birbirlerine güvenebileceklerini biliyor. Dahası moda dünyasında “Benetton yeşili” olarak bilinen renk artık “kürtaj yeşili” diye anılıyor. Bunun sembolik anlamı da epey yüklü, zira Patagonya’nın Mapuche halkı uzun yıllardır topraklarına el koyan Benetton firmasına karşı devlet şiddetinin gölgesinde amansız bir mücadele veriyor. Kürtaj karşıtlarının yeşil eşarba tepki olarak Si a las 2 vidas ( “İki hayata da evet”) sloganıyla taktığı açık mavi eşarbın görünürlüğü ise yasa tasarısının görüşüldüğü günler dışında yok denecek kadar azdı.
Yasalar parlamentoda tartışılır, haklar sokakta kazanılır
Arjantin’de feminist hareketin hızla büyümesini sağlayan iki dönüm noktası var. Biri 2015 yılında kadın kırımına karşı başlatılan Ni una menos (“Bir kadın daha eksilmeyecek”) hareketi, diğeri ise 2018 yılındaki kürtaj yasa tasarısı görüşmeleri. Sayıları milyonlara ulaşan, çoğunluğu gençlerden oluşan kadınlar “Yasalar parlamentoda tartışılır, ama haklar sokaklarda kazanılır” sloganıyla, yeşil dalga sırasında sokakları hiç boş bırakmadı. 2018 yılındaki Meclis ve Senato görüşmeleri boyunca etkisini gösteren soğuk ve yağmurlu hava bile yüz binlerce kadının sabaha kadar kongre önünde nöbet tutmasına engel olamadı. Bu yıl sıcak bir yaz gününe denk gelen Senato oylaması sırasında da sokaklar hınca hınç doluydu. Oylama günlerinde yeşil ve açık mavi eşarplılar güvenlik sebebiyle birbirlerinden ayrı tutuldu. Gerek iki grup arasında hemen göze çarpan niceliksek farklılığın, gerekse yeşil eşarplılara hâkim şenlikli coşkunun insanın içine dokunmaması imkânsızdı.
Bugün milyonlarca kadın yeşil eşarp takıyor. Yeşil eşarp sadece kürtaj hakkının sembolü olmaktan çıkıp özellikle küçük yerleşim birimlerinde kadınlar arası dayanışmanın sembolü haline dönüştü.
Devlet başkanı Peronist Alberto Fernández’in adaylığı sırasındaki vaatlerinden biri de Gönüllü Gebelik Sonlandırma Yasası’nın geçmesiydi. 2020 yılı başında görüşülmesi planlanan yasa tasarısı pandemi sebebiyle ertelenmişti. Kürtaj karşıtları “görüşülmesi gereken çok daha önemli konular” olduğunu, meselenin aciliyet barındırmadığını ileri sürerek yasayı daha da ertelemek istedilerse de, yeşil dalga karşısında tutunamadılar. Öncekilerin aksine bu yıl Meclis’e sunulan tasarıyı Fernández hükümeti hazırladı. Ulusal Kampanya’nın tasarısına oldukça benzemekle beraber iki tasarı arasında kadınlar aleyhine bazı farklar mevcut. Onaylanan yasada doktorlara “vicdani ret” hakkı tanınıyor. Yani doktorlar dini sebeplerle kürtaj yapmayı reddetme hakkına sahip. Öte yandan devlet hastanelerinde vicdani retçi olmayan doktor bulundurmak zorunlu hale geldi. Özel kliniklerde ise doktorların hepsinin reddetmesi halinde kadınları kürtajı gerçekleştirecek bir doktora sevk etmek mecburi hale getirildi. Diğer önemli iki fark ise 14. haftadan sonra kürtaj yaptıran kadınlara cezai yaptırım uygulanabilecek olması ve cinsellik eğitiminde kürtajın bir seçenek olarak öğretilmesi zorunluluğunun getirilmemesi.
Basit bir gerçek ve ikiyüzlülük
Arjantin’de yılda yaklaşık yarım milyon kadının yasadışı yollarla kürtaja başvurduğu tahmin ediliyor. 1983 yılında askeri cuntanın sona ermesi ve demokrasinin tesisinden bu yana yasadışı kürtaj sebebiyle 3.030 kadının hayatını kaybettiği belirtiliyor. Sağlık Bakanlığı’nın 2019 raporuna göre Arjantin’de her yıl 15 yaşından küçük üç bin kız çocuğu anne oluyor. Çoğunluğunun gebelik sebebi ise tecavüz. Hülâsa kürtajın yasaklanması ve cezalandırılması kadınların kürtaj olmasını engellemiyor. Bu, sadece maddi durumu yeten ve doğru bağlantıları olan kadınların güvenli kürtaja ulaşabildiği, diğer kadınların ise hayatları pahasına maydanoz sapı, giysi askısı, tığ gibi objelerle kendi kendilerine kürtaj yaptıkları anlamına geliyor. Gerek sokaklarda, gerek Meclis’te defalarca dile getirildiği gibi: “Kadınlar kürtaj oluyor. Bu bir gerçek. Bizi bu tartışmalara sıkıştıran sebep ikiyüzlülük.”
Pek çok uluslararası ve bölgesel anlaşmaya, ulusal anayasaya göre temel insan hakkı olan kürtaja karşı çıkanların savunuları “hayatın kutsallığını” dile getirmekten öteye geçemiyor. Kendilerine pro-vida, yani “hayattan yana olanlar” diyen açık mavi eşarplı grup, sıkça embriyo ve fetüsü “bebek” ya da “çocuk” olarak adlandırarak kelime oyunu yapıyor. Kürtaj yasasının Arjantinli bebeklerin soykırımına yol açacağı gibi akıllara durgunluk veren iddialarda bulunanlar da var. Daha da ileri giden, gebelik ânından itibaren “çocuğun” annesinden bağımsızlık kazandığını, bir birey haline geldiğini iddia eden senatörler dahi çıktı.
Sağlık Bakanlığı’nın 2019 raporuna göre Arjantin’de her yıl 15 yaşından küçük üç bin kız çocuğu anne oluyor. Çoğunluğunun gebelik sebebi ise tecavüz.
Hayat her canlının her hücresinde olduğu gibi kadının yumurtalıklarında ve erkeğin sperminde de var. Öte yandan aynı kürtaj karşıtlarını hayatın başka formlarını savunurken görmek oldukça zor. Unicef’in verilerine göre 45 milyon nüfuslu Arjantin’de 8 milyon yoksul çocuk var. Oysa kürtaj karşıtlarının çoğu sadece doğmamış çocukların hayatlarıyla ilgileniyor. Ulusal kampanyanın ifadesiyle “hak karşıtı” milletvekillerinin görüşmeler esnasında yaptıkları başka talihsiz açıklamalardan iki örnek verelim: “Devlet anneliği değil, doğurmayı zorunlu tutar…” “Köpeğiniz hamile kaldığında kürtaj mı yaptırıyorsunuz? Doğurduktan sonra yavrularını sahiplendiriyorsunuz…”
O moruğun içime koyduğu şey
“Doğum bizim için bir kutlama, kutlamaya devam etmek istiyoruz” diyen, kürtaj yasasını savunanları yaşam düşmanı ilan eden kürtaj karşıtlarının aslında “ya iki hayat ya da hiçbiri” dediklerini, özellikle yoksul kadınları yalnızlığa ve ölüme terk ettiklerini gözler önüne seren birkaç çarpıcı vaka Meclis ve Senato görüşmelerinde gözler önüne serildi. Kanser tedavisi gören üç çocuk annesi, 20 yaşındaki Ana María Acevedo’ya, hâkim kararı olmasına rağmen doktorlar dini sebeplerle kürtaj yapmayı reddetti. Üstelik fetüse zarar verdiği söylenerek Ana María’nın kemoterapi tedavisi cebren durduruldu. Ana María’yı, kanaması başlayınca gebeliğinin 22. haftasında erken doğuma aldılar. Doğumdan birkaç saat sonra hayatını kaybeden bebeğin ardından Ana María da vefat etti. Vajinal kanama şikâyetiyle hastaneye giden ve hamile olduğundan haberi olmayan Belén’e acil servis doktoru düşük teşhisi koydu. Hastane tuvaletinde fetüsü çıkardığı iddia edilen Belén kasten adam öldürme suçundan yedi yıl hapis cezası aldı. İki yıldan fazla hapiste kaldıktan sonra kadın dayanışması sayesinde salıverildi. Büyükannesinin kocası tarafından tecavüze uğradıktan sonra hamile kalan 11 yaşındaki Lucía, “o moruğun içime koyduğu şeyi çıkarmanızı istiyorum” diyerek 1921 kanununa göre yasal olan kürtaj hakkını kullanmak istediğinde tehditlere maruz kaldı, vicdani retçi doktorlarla karşılaştı ve pek çok bürokratik engele takıldı. Yargı, sağlık sistemi ve eyalet yönetimi arasında geçen çekişmeli görüşmeler sonucunda hamileliğinin 23. haftasında sezaryeni gerçekleştiren iki doktora hak karşıtlarının açtığı kasten adam öldürme davası hâlâ devam ediyor. Ülkenin daha yoksul ve tutucu olan kuzey eyaletlerinden gelen bu örneklerin hepsi süregiden ayrımcılığı, sınıfsal eşitsizliği ve sosyal adaletsizliği ortaya koyuyor.
Bir asra yayılan mücadelelerin ardından Arjantinli kadınlar sırasıyla seçme-seçilme, boşanma ve kürtaj hakkını elde etti. Arjantin kadınlara olan borcunu onların mücadelesi sayesinde yavaş da olsa ödüyor.
Hukuk ve Sosyal Bilimler Merkezi’nin yöneticisi Paula Litvachky’nin de belirttiği gibi, “kürtajı cezalandırmanın hiçbir sonuç vermediği” bu örneklerden açıkça ortada. Litvachky şöyle diyor: “2012 ve 2020 yılları arasında kadınlara kürtaj nedeniyle 1.388 dava açıldı. Cezaya çarptırılan kadınların hepsi güvencesiz çalışan, az eğitim almış, çok zor koşullarda yaşayan, toplumun kırılgan kesimlerinden geliyor. Çoğu otuz yaşın altında ve birçok çocukları var. Cinsiyetleri ve sosyal sınıfları nedeniyle bu insanlara şiddetin farklı türlerini uygulayan bir politikayla karşı karşıya olduğumuza dair şüphe yok.”
Bugün hayatta olmayan, Arjantin feminist hareketinin ve Ulusal Kampanya’nın önemli isimlerinden Dora Coledesky’nin sözleriyle: “Yanlış anlaşılmasın. Tek talebimiz bir devlet hastanesinde hijyenik koşullarda kürtaj olma fırsatı bulamayan kadınların hayatlarını kaybetmesinin engellenmesi değil. Çok daha kapsamlı, eşitliğe, demokrasiye, özgürlüğe dair bir talebimiz var. Hayatımızla, duygularımızla, insani sorumluluklarımızla ilgili kararları kimse bizim yerimize alamaz. Ama şu âna kadar kimse bizi vatandaş yerine koyup bize danışmadı.” Bir asıra yayılan mücadelelerin ardından Arjantinli kadınlar sırasıyla seçme-seçilme, boşanma ve kürtaj hakkını elde etti. Arjantin, kadınlara olan borcunu onların mücadelesi sayesinde yavaş da olsa ödüyor. Yeşil dalganın kadınların hakları için mücadele ettikleri tüm topraklara yayılması dileğiyle…