BREZİLYA’DA FAŞİZMİN AYAK SESLERİ - 2

Erdir Zat
21 Kasım 2018
SATIRBAŞLARI

Ve korkulan felaket geldi, neofaşist Jair Bolsonaro başkan seçildi. Lula’yı yarış dışı bırakan neoliberal darbe, evanjelist bir diktatör adayı ve otoritarizmi demokrasiye tercih eden bir Brezilya yarattı. Sola karşı kutsal savaş açan Bolsonaro’nun kâbus ajandasının önündeki tek engel, gene bütün renkleriyle solun kendisi. Antifaşist direniş cephesi “kılavuz kaptan” Socrates’in izinde tekrar kuruluyor…
Seçim gecesi Rio’da PT merkezi önünde toplanan kalabalık kederli ve kaygılıydı.

Şimdilerde Palmeiras forması giyen eski Galatasaraylı Felipe Melo, 16 Eylül’de, takımına Bahia deplasmanında beraberliği (1-1) getiren golü attı. Son düdüğün ardından televizyon kameralarına yönelen Melo, “golümü geleceğin başkanı Jair Bolsonaro’ya ithaf ediyorum” dedi. [1] Bu sözlerin solun kalesinde, Bolsonaro’nun tepeden baktığı Afro-Brezilyalı halkların eyaleti Bahia’da sarfedilmesi ayrı bir anlam taşıyordu. “Pitbull” lakaplı futbolcu, hemen ertesi gün, Palmerias taraftarı olduğu bilinen Bolsonaro’yla çekilmiş fotoğrafını Twitter’a koydu. Melo, geçtiğimiz 1 Mayıs’ta sosyal medya üstünden işçileri Bolsonaro’yu desteklemeye davet etmişti.

Futbol dünyasının Brezilyalı süperstarlarının Bolsonaro’yu destekleme furyası, şubat ayında Rio Karnavalı sırasında Ronaldinho’yla başladı, Barcelona’nın bir diğer emekli yıldızı Rivaldo’yla devam etti. Zaman içinde Kaka, Cafu, Jadson gibi başka yüzler de eklendi. Ancak Melo’nun provokatif hareketiyle furya ivme kazandı, futbolu seçim gündeminin merkezine yerleştirdi. Londra’nın köklü kulübü Tottenham’ın Brezilyalı oyuncusu Lucas Moura’nın hem Bolsonaro’ya hem de Melo’nun hareketine destek vermesi konuyu uluslararası gündeme taşıdı. [2]

Tetikçiler: Rivaldo, Ronaldinho ve Melo.

Lula’nın hapis yattığı Curitiba’nın temsilcisi Atletico Paranaense takımının (“defans” Paolo Andre hariç) sahaya Bolsonaro tişörtleriyle çıkmasıyla işin içine kulüp yönetimlerinin siyasi tercihleri de girdi. Corinthians ve Internacional takımlarında oynayan bazı futbolcular, taraftarlarıyla ters düşme pahasına da olsa kampanyaya katıldı. Geçen seçimde Ronaldo ile birlikte sağcı başkan adayı Aecio Neves’e açık destek veren Neymar, bu defa sessiz kaldı. Ancak Neymar’ın ve Manchester City’de forma giyen genç star Gabriel Jesus’un sosyal medyada sürdürülen Bolsonaro propagandasını “like” etmesi gözden kaçmadı. [3]

Adı geçen yıldızların tümünün aynı zamanda evanjelist olması da gözden kaçmadı. Brezilya’da son on yılda hızla büyüyen evanjelizm ilkin futbolu fethetmişti. [4] Kaka’nın popülerleştirdiği Atletas de Cristo (İsa’nın Sporcuları) hareketi imana gelen yüksek profilli oyuncuların tarikatı olmakla kalmadı, zaman içinde güçlü bir “evanjelist futbol lobisi” haline geldi. Katolik bir geçmişi olan Bolsonaro da, başkanlık yarışı için kolları sıvamadan hemen önce Ürdün’e gitti, evanjelist lider Rahip Elveraldo tarafından Şeria Nehri’nde vaftiz edildi. [5]

Velhasıl, Brezilya futbolunun süperstarları Bolsonaro’yu destekleyen milyonerler arasındaki yerlerini almış oldu. Sınırsız finansal kaynak kullandığı kampanyası boyunca, Brezilya bayrağına, milli marşa ve milli takım formasına el koyan Bolsonaro, siyasi arenaya bizatihi milli takımı da sürdü. Tıpkı bir zamanların eli kanlı faşist diktatörü Medici’nin yaptığı gibi… 

Bir neofaşistin önlenemeyen yükselişi 

.

Melo’nun arzuladığı “gelecek” geldi. Başkanlık seçimlerinin ikinci turunda İşçi Partisi (PT) adayı Fernando Haddad’ı mağlup eden Jair Messias Bolsonaro (yüzde 55-45) Brezilya’nın yeni devlet başkanı oldu. Başka deyişle, Brezilya, siyasi rakiplerini hapse atıp yasaklamayı vaat eden demokrasi düşmanı bir adamı kendine başkan seçti. Ülkeyi “soldan temizlemeye” ant içmiş bir neofaşisti… Bolsonaro’nun zaferi insanlık açısından uygarlık kaybıdır.

Hakikat karikatür gibi. General Medici ve Albay Ustra’nın hayaleti sadık Yüzbaşı Bolsonaro’nun şahsında vücut buldu. ABD tarafından sınırsız imkânlar sunularak desteklenen 1964 darbesiyle iktidara el koyup tam 21 yıl boyunca ülkeye kök söktüren askeri diktatörlüğün ideolojik reenkarnasyonuyla karşı karşıyayız. “İşkence, cinayet ve tecavüz komünizme karşı savaşta zaruri araçlardır” diyen [6] kontrgerilla komutanı Albay Ustra’nın siyasi mirasçısı Bolsonaro, ırkçılığını, evanjelist fanatizmini, erkek şovenizmini ve antikomünist intikam arzularını gizlemeye gerek bile duymadı.

Brezilya, siyasi rakiplerini hapse atıp yasaklamayı vaat eden demokrasi düşmanı bir adamı kendine başkan seçti. Ülkeyi “soldan temizlemeye” ant içmiş bir neofaşisti… Bolsonaro’nun zaferi insanlık açısından uygarlık kaybıdır.

Bolsonaro’nun yüzbaşı olarak hizmet verdiği askeri diktatörlüğün idoelojik mirasını temsil ediyor.

Brezilya’nın ilk kadın başkanı Dilma Rousseff’in azliyle başlayan neoliberal darbenin ikinci perdesi, iki dönem başkanlık yapan PT lideri Luiz Inacio Lula da Silva’yı yarış dışı bırakmaktı. [7] Hamlenin son ana kadar bekletilmesi, darbeyi yasama, yürütme ve yargı kurumlarının tümünü kullanarak gerçekleştiren sivil statükonun bir program dahilinde hareket ettiğini açıkça gösteriyordu. BM İnsan Hakları Komitesi’nin “adil yargılanma sürecinin henüz tamamlanmadığına” işaret ederek “Lula’nın seçimlere katılmasının sağlanmasını” isteyen bildirisi, [8] Brezilya yurttaşlarına karşı işlenen irade hırsızlığı suçunun uluslararası belgesi oldu.

Yüksek Seçim Mahkemesi’nin Lula’nın adaylığının düşürme kararı, dramatik biçimde yarıştaki dengeleri Bolsonaro lehine değiştirdi. Kararın hemen öncesinde, Datafolha’nın [9] anketlerinde Lula yüzde 39 dolayında görünürken ikinci durumdaki Bolsonaro yüzde 19 dolayındaydı. Üstelik Lula dışındaki sol adayların toplam oyu yüzde 15’lerde görünüyordu. Manzara Lula’nın belki birinci turu değil, ama Bolsonaro’yla yarışacağı ikinci turu fazla zorlanmadan alabileceğini göstermekteydi.

Brezilya’nın kurumlarının işler halde olduğunu ve gerektiğinde Bolsonaro’yu durdurmak için devreye gireceğini düşünmek hata olur. Neoliberal darbe kuvvetler ayrılığının fiilen ortadan kalktığını gözler önüne serdi. Oligarşi neoliberal ajandayı roketleyebileceği bir baskı rejimi istiyor.

Bu yüzden sol, Lula’nın hapisten de olsa yarışabileceği umuduyla, devletin yargı kurumlarına karşı sürdürülen hukuk savaşına odaklandı. PT her ne kadar B planına hazırlanmış olsa da Haddad’ı seçmene tanıtacak yeterli zamanı bulamadı. Lula’nın daha önce Rousseff’e iki defa “emanet ettiği” koltuğu gene başkası için istemesi bir diğer hadikaptı. En önemlisi, Bolsonaro karşısında demokrasi yanlısı bir antifaşist cephe oluşturmayı başaramadılar. 

Birinci turu geçemeyen merkez-sol adaylardan Ciro Gomes bile –ki ilk Lula kabinesinde Haddad’la birlikte bakanlık yapmıştı– beklenen aktif desteği vermedi, “Brezilya hasta bir ülke” deyip Avrupa tatiline çıktı. İlk tur adaylarından sadece ekososyalist Marina Silva destek verdi, o da geç kaldı. [10] Sol genel olarak hırpalanmış, yıpranmış ve yorgundu. Kadın hareketinin muhteşem #EleNão (O Değil) kampanyası, kadın seçmenler arasında Haddad’a belirgin bir üstünlük sağlamış olsa bile, yeterli olmadı… 

“Lula’ya özgürlük” kampanyasında Lula’nın 1980’de askeri diktatörlük tarafından hapse atıldığında çekilen adli sicil fotoğrafı kullanıldı.

Solun bu yenilgiyi sağaltıcı bir özeleştiriye dönüştürmesi için henüz erken. Ancak aritmetiğin ortaya çıkardığı yakıcı hakikat yerli yerinde duruyor: Daha önce Lula’ya oy veren bir kısım seçmen Bolsonaro’yu tercih etti. Bunun “nasıl” olduğu gerçekten yaman soru, zaman istiyor. Zaten öncelik galiba şu soruda: Nasıl oldu da aşırı sağ dalga Brezilya’da kendine geniş seçmen tabanı yaratabildi?

Faşist propagandanın stratejik odak noktası PT’yi kriminalize etmekti; yolsuzluk, rüşvet ve talan batağında yüzen bir “suç şebekesi” gibi göstererek şeytanlaştırmaya çalıştılar. [11] Kendisini yozlaşmış siyasetin dışında bir politikacı olarak konumlandıran Bolsanaro, bir yandan işsizlikten suç artışına ülkenin bütün sorunlarından sorumlu tuttuğu PT’ye saldırırken, diğer yandan PT’yle baş edemeyen merkezi ve merkez-sağı da sürklase etti. Brezilya’nın içinde bulunduğu siyasi ve ekonomik krizden kaynaklanan genel memnuniyetsizliği güçlü bir sağ tepkiye dönüştürdü. 

Faşist propagandanın elementleri

Bolsonaro’nun Minas Gerais’teki mitinginde karnından bıçaklanması ve hayatta kalması, seçim sürecinin bir diğer kırılma noktasıydı. Bu “mucize”, Bolsonaro’nun “Messias” (mesih) olan ikinci adını öne çıkardı ve oy patlaması getirdi. Hıristiyan ilahiyatının başat rol üstlendiği bir seçim atmosferi yaşandı. [12]

Yanlış yönlendirmeler, hedef şaşırtmalar, kafa karıştırmalar, belaltı vuruşları ve türlü dezenformasyonla ilerleyen Bolsonaro kampanyasının en önemli soruyu cevapsız bırakması gerçekten ilginç. Bolsonaro’nun ekonomik krizi nasıl bitireceğini kimse bilmiyor. Seçmene derli toplu bir ekonomik program sunmadı. Sadece iki ana vaadini her zeminde tekrarladı: Kamu işletmelerinin tümünü özelleştirmek ve PT’nin uygulamaya koyduğu sosyal programları kaldırmak. Belli ki, seçmen “iş dünyası arkamda” mesajını yeterli buldu.

Solun bu yenilgiyi sağaltıcı bir özeleştiriye dönüştürmesi için henüz erken. Ancak aritmetiğin ortaya çıkardığı yakıcı hakikat yerli yerinde duruyor: Daha önce Lula’ya oy veren bir kısım seçmen Bolsonaro’yu tercih etti. Bunun “nasıl” olduğu gerçekten yaman soru.

İş dünyası gerçekten arkasındaydı. El altından milyonlar saçarak Brezilya’yı reklama boğdular. [13] Grupo Globo liderliğindeki anaakım medya büyük ölçüde Bolsonaro’yu destekledi. Bunlar arasında Rede Globo’dan sonra ülkenin en çok izlenen ikinci televizyonu olan Record TV özellikle öne çıktı. Zira sahibi, dolar milyarderi işadamı Edir Macedo, aynı zamanda Tanrının Krallığı Evrensel Kilisesi’nin kurucusu bir evanjelist rahipti ve televizyonundan kendi cemaatinin yanı sıra dindar Katolikler üstünde de etkili olan vaazlar veriyordu. [14] 

Bütün bunlara seçime birkaç gün kala devreye sokulan sosyal medya manipülasyonu eklendi. PT karşıtı toplumsal histeriyi körüklemek için iş çevrelerinin illegal biçimde finanse ettiği karmaşık bir WhatsApp operasyonu düzenlediler. Ülkedeki cep telefonlarını teknik olarak önüne geçilemeyen bir yalan haber bombardımanına maruz bıraktılar. İnsanları PT’nin masum çocukları transeksüellere dönüştüren bir komünist diktatörlük kuracağına inandırmaya çalıştılar. [15] Şükür ki, “mesih” gelmişti…

PT, WhatsApp operasyonuna milyonlarca dolar akıtan 156 girişimcinin listesiyle birlikte Yüksek Seçim Mahkemesi’ne başvurdu. [16] Ancak herhangi bir soruşturma açılmadı. Oysa WhatsApp mesajlarının bazıları “teknik olarak” tam da peşini kovaladıkları cinstendi. Örneğin, “Lula’ya oy ver, 17 numara” diyordu bir tanesi –iki yalan bir arada: Lula yarışta yok ve elektronik oy pusulasında 17 numara Bolsonaro’ya ait. Ama seçim otoritesi kafasını başka yöne çevirmeyi tercih etti. Albay Ustra’nın tezgâhında işkence gören mağdurların yer aldığı PT afişini yasakladılar ve Folha de São Paulo gazetesinin Lula’yla hapishanede söyleşi yapma talebini reddettiler. [17]

Bolsonaro, asayişi sağlamak için polise “öldürme yetkisi” vereceğini söyledi. Brezilya’da halen yılda ortalama 5 binden fazla kişi polis tarafından öldürülüyor. Böyle bir yetki gözükara bir katliama girişilebileceği anlamına geliyor.

Suç artışı bir başka temaydı. Bolsonaro, asayişi sağlamak için polise “öldürme yetkisi” vereceğini söyledi. Brezilya’da halen yılda ortalama 5 binden fazla kişi polis tarafından öldürülüyor. Böyle bir yetki, çoğunluğu siyah binlerce yoksul gencin mensup olduğu favela çetelerine karşı gözükara bir katliama girişilebileceği anlamına geliyor. Bunun çetelerle sınırlı kalmayıp solun bütününe ve kendi dar yaşam alanlarını toprak sahiplerinin hışmından korumak için mücadele veren yerli halklara da yönelmesi kuvvetle muhtemel. [18]

Evsiz İşçiler Hareketi (MTST) “terörist örgüt” ilan edilecek toplumsal hareketlerden biri. Cevap sloganlarında: “Halk korkusuzdur.”

İlk icraat geldi bile. Parlamento Bolsonaro’nun arzusunu yerine getirmek için koltuğa oturmasını beklemedi, Brezilya’nın dünya çapında saygınlık kazanmış toplumsal hareketlerini “terörist örgüt” ilan etmek üzere faaliyete geçti. Rafta bekleyen yasa meclis gündemine girdi. [19] Hedeflerinde şimdilik Topraksızlar (MST) ve Evsiz İşçiler Hareketi (MTST) var, ama yasadaki muğlak tanım bütün muhaliflere terörist yaftasını kolayca yapıştırmalarına izin verecek nitelikte. 

Capoeira ustası Reginaldo katledildi.

Bolsonaro’nun Brezilya’sında isteyen silah satın alabilecek, ama eşcinsel çiftler kamusal alanda el ele tutuşamayacak. Neofaşizmin zaferi Brezilya toplumunun en bağnaz unsurlarına favela çetelerini, eşcinselleri ve sosyalistleri öldürmekten yırtabileceğinin sinyalini verdi. Brezilya toplumunun yapısal krizi şiddet, kutsal nehirde yıkanmış bir siyasi sancağın altında toplanıyor.

Bolsonaro’yu eleştiren akademisyenler, gazeteciler, aydınlar ve sanatçılar sadece kudurmuş fanatiklerce değil, aynı zamanda polis tarafından da mimlenmiş durumda. Afro-Brezilyalı kanaat önderlerine ve LGBT+ mensuplarına yönelik saldırılar arttı. Mart ayında Rio’da insan hakları aktivisti feminist, lezbiyen Marielle Franco suikast sonucu öldürülmüştü. Seçim sürecinde Bahia eyaletinin başkenti Salvador’da bir siyasi cinayet daha işlendi. Bir başka insan hakları aktivisti, siyah capoeira ustası Reginaldo Rosario da Costa, bir Bolsonaro fanatiği tarafından sırtından 12 kez bıçaklanarak öldürüldü. [20] 

Bolsonaro’un “futbol kartı” ve Atmacalar’ın “frikik gölü”

Bolsonaro’nun masaya fırlattığı “futbol kartı” bu karanlık kaosa daha da ürkütücü bir görünüm veriyor. Brezilya futbolunun sicilinde faşist propagandaya hizmet etmek gibi yüz kızartıcı sayfalar var. 1970 Dünya Kupası şampiyonu Brezilya milli takımı, diktatör Medici’nin elinde oyuncak olmuş, “Brezilya Mucizesi” retoriğinin simgesi haline getirilmişti. Futbol histerisi, askeri rejimin sürdürdüğü kirli savaşın insanlık suçlarını örtbas etmekte kullanıldı.

Futbolun hiç de masum olmadığı bir ülkede, “ulusal kahraman” niteliğindeki milli takım yıldızlarının bir neofaşistin propaganda yüzleri olarak ortaya çıkması, haliyle toplumun sinir uçlarına dokundu. Melo’nun çıkışından rahatsızlık duyan Palmeiras yönetimi ve geniş taraftar kitlesine sahip diğer büyük kulüpler, kişisel açıklamaların kulübü bağlamadığını bildirdiler. [21]

Aksi yönde davranan, yani Haddad’ı destekleyen yıldız bulunmaması dikkat çekiciydi. Kanaati belirsiz çoğunluk profesyonel tarafsızlığı tercih etti. Bunun büyük ölçüde yoğun faşist propagandanın sindirme stratejisinden kaynaklandığı söylenebilir. Nitekim, PT etrafında bütünleşen sol, Haddad yanlılığından çok Bolsonaro karşıtlığının öne çıktığı bir kampanya yürüttü. Savunmadaydılar.

Futbolun hiç de masum olmadığı bir ülkede, “ulusal kahraman” niteliğindeki milli takım yıldızlarının bir neofaşistin propaganda yüzleri olarak ortaya çıkması, haliyle toplumun sinir uçlarına dokundu.

Juninho antifaşist tavır alanlardan biriydi.

Burada futbol yıldızları arasında önemli bir istisnayı kaydetmek lazım. Bir ara Fransa’da Olympique Lyon’da top koşturan emekli futbolcu Juninho, Twitter’da faşist fanatiklerle girdiği polemiği fazla uzatmadı: “Bolsonaro seçmenlerinin beni izlediğini bilmiyordum. Lütfen izlemeyin. Çok fazla takipçim olsun istemiyorum. Karakterli insan evlatları bana yeter.” [22]

Şimdilerde televizyon yorumculuğu yapan efsanevi Corinthians santraforu Walter Casagrande ise şunu söyledi: “Demokratik bir toplumda yaşıyoruz, görüş beyanı herkesin hakkı. İstediğin adayı destekleyebilirsin, ama kamu önüne çıktığında neden desteklediğini de söylemen gerekir. Çünkü futbol kahramanları pek çok insanı etkiler.” Bu kadarına bile tahammül edemediler. Koca Casagrande saldırgan mesajlardan kurtulmak için telefon numarasını değiştirmek zorunda kaldı. [23] 

Bolsonaro tosuncuklarına asıl cevabı taraftar grupları verdi. Taraftar kitlesi ağırlıklı olarak işçi sınıfından oluşan üç büyük kulüp, Corinthians, Palmerias ve Flamengo başta olmak üzere, ülkenin her yerinden futbol kulüplerinin taraftar grupları antifaşist mesaj ve bildiriler yayınladı. [24] Adeta “Brazil United” cephesi oluşturdular.

Melo ve Jadson’un kendi taraftarınca yuhalanması ferahlatıcıydı. Tarihinde başkaldırı ve direniş geleneği bulunan Corinthians taraftarından gelen “frikik gölü” ise sahiden göz kamaştırıcıydı.

Lula’nın ve São Paulo işçi sınıfının kalbini temsil eden Corinthians’ın taraftarları antifaşist cepheye öncülük etti.

Corinthians’ın 100 bin üyeli taraftar grubu Gavioes da Fiel’in (Vefakâr Atmacalar, kısaca Atmacalar) [25] başkanı Rodrigo Gonzalez Tapia, Facebook’tan yayınladığı açık mektupta Bolsonaro’ya oy verenlerin gruptan ayrılmasını rica etti:

“1969’da sadece takımımıza destek vermek için değil, aynı zamanda diktatörlüğe karşı mücadele etmek için kurulduk. Kurucularımız demokrasi ve insan hakları bayrağını dalgalandırmak uğruna onca baskıya göğüs gerdi. İdeallerimizin tam karşısında duran bu otoriter adamı destekleyenler, geçmişte verdiğimiz hak mücadelesini çöpe atmış olacak.” [26]

Porto Alegre’nin birinci lig temsilcisi Internacional’ın taraftar grubu Inter Antifascista adına yapılan açıklamada da şu ifade yer aldı: “Bolsonaro futboldan ve toplumdan uzaklaştırmak istediğimiz her şeyi temsil ediyor: Baskı, erkek şovenizmi, homofobi, ırkçılık ve faşizm.” [27] 

“Doktor” Socrates ve radikal demokrasi hareketi

Melo’nun ve Atletico Paranaense takımının Bolsonaro propagandasını yeşil sahanın içine kadar taşıması, teknik olarak, “sporcuları spor sahasında siyasi mesaj vermekten” men eden kuralın ihlâliydi. Bu da farklı kesimlerde tepkiyle karşılandı ve futbol-siyaset ilişkileri üstüne yeni bir polemiği ateşledi. Bolsonaro tayfası “futbola siyaset bulaşmamalı” diyenlere, karşı cepheyi işaret ediyor, yeşil sahaların devrimci önderi Socrates’i örnek gösteriyordu.

Brezilya’nın saygın futbol yorumcularından Juca Kfouri, futbol yıldızlarının siyasete bulaşmasını “spor baştan aşağı siyasidir” diyerek destekledi. Şöyle devam etti: “Geçmişte onları daha iyisini yapmak yerine uçkur derdine düşmekle eleştirmişsek, bugün ne düşündüklerini açıkça söylemelerine karşı çıkamayız. Gelgör ki, işittiğimiz şey maalesef aydınlanma değil cehalet.” [28]

Kfouri’nin sözünü ettiği aydınlanma, “Doktor” Socrates’in öncülüğünü yaptığı Democracia Corinthiana (Corinthians Demokrasisi) hareketiydi. 1980’lerin başında şahane futbol oynayan Corinthians takımının oyuncuları, ortaya koydukları yaratıcı radikal demokrasi pratiğiyle askeri diktatörlüğün baskı ortamında yeşeren demokrasi mücadelesini tırmanışa geçirmişti. 

Kabaca “bir futbol takımının oylama yoluyla kendi kendini yönetmesi” olarak tanımlanabilecek Corinthians Demokrasisi, sadece futboldaki oligarşik yönetim geleneğini paralize etmekle kalmadı, topluma demokrasiyi tabandan inşa etmenin en dolaysız yolunu da gösterdi. 1982’de, demokrasiye geçişin ilk adımı olan 15 Kasım yerel seçimi döneminde, Corinthians takımı sırtında Dia 15 Vote (15’inde sandığa) yazan formalarla sahaya çıktı. Yurttaşları demokrasiye davet etme kararını da oylama yaparak almışlardı.

“Doktor” Socrates’in öncülüğünü yaptığı Corinthians Demokrasisi hareketi, ortaya koydukları yaratıcı radikal demokrasi pratiğiyle askeri diktatörlüğün baskı ortamında yeşeren demokrasi mücadelesini tırmanışa geçirmişti.

Faşizme karşı verilen demokrasi mücadelesinin simgesi Socrates, yurttaşları oy vermeye çağıran ünlü formayla: “15’inde sandığa”…

Corinthians Demokrasisi’nin toplumsal tarihe mâl olmuş hikâyesini ve futbolun Brezilya tarihindeki yerini bir başka yazıda ele alacağız. Şimdilik şunun altını çizmekle yetinelim: Akımın filozofu Socrates, aynı zamanda ülkedeki bütün demokratik güçlerin bir araya gelerek kurduğu Diretas Jà (Doğrudan Demokrasi Şimdi) hareketinin de önderlerindendi. Demokrasi, insan hakları ve sosyalizm mücadelesine cesurca angaje olurken gösterdiği iradeyle Brezilya tarihinde başka hiçbir futbolcuya nasip olmayan saygın bir miras bıraktı.

Socrates’in böyle bir bağlamda, Bolsonarista yıldızların küstah şovunu dengelemek adına gündeme getirilmesi, faşist propagandanın kendi kendini imha etmeye başladığı kör nokta olmalı. Solun toplumdaki olumlu imgelerini unutturmak adına onca çaba harcarken böyle bir “hatırlatma” yapmak, adeta lapsus niteliği taşıyordu. En azından kendi mantık örgüsüyle çelişiyordu, totolojikti. Halkının kalbine işlemiş “etik abidesi” öne çıkarılırken paradoksal olarak “doğru” söylenmiş oldu: Karşılaşacakları antifaşist direniş Socrates ruhunun ta kendisi olacak. 

Neofaşizme karşı küresel cephe

Kadınlar antifaşist cephenin kurucusuydu.

Brezilya’nın kurumlarının işler halde olduğunu ve gerektiğinde Bolsonaro’yu durdurmak veya sınırlandırmak için devreye gireceğini düşünmek hata olur. Neoliberal darbe, yasamanın da yargının da yerlerde süründüğünü, kuvvetler ayrılığının fiilen ortadan kalktığını gözler önüne serdi. Bolsonaro koltuğa oturduktan sonra durumun daha da kötüleşeceği açık. Oligarşi, neoliberal ajandayı roketleyebileceği bir baskı rejimi istiyor.

Başından beri Trump’a mümkün olduğu kadar yakın durmaya çalışan Bolsonaro, dış politikada iki önemli Trump hamlesine arka çıkarak bu konumunu pekiştirdi. Paris İklim Sözleşmesi’nden çekileceğinin ve İsrail’deki Brezilya büyükelçiliğini Kudüs’e taşıyacağının sinyallerini verdi. Lula’ya tezgâh kuran yargıç Sergio Moro’yu kabinesinin Adalet Bakanı olarak seçti. PT’yi itibarsızlaştırma politikasının merkezindeki Lava Jato (oto yıkama) yolsuzluk skandalında yeni salvolar geleceği ve bunların kamu şirketi Petrobras’ın özelleştirilmesinde koz olarak kullanılacağı öne sürülüyor. [29]

1980’lerde Diretas Jà hareketinde askeri diktatörlüğe karşı birleşen demokratik güçlerin temsilcileri bu defa sınavı geçemedi. Merkez siyasetin sözde demokratları tarafsız kalarak seçmenlerinin Bolsonaro saflarına gitmesine göz yumdu. Rio’dan bir ekonomist şöyle diyor: “Bunun hesabını verecekler. Faşizme karşı savaşta PT yalnız bırakıldı. Bu sola gelecekte moral avantaj getirecektir. Lula da giderek artan biçimde Mandela’ya benzetilecektir.” [30] Rousseff’in ve Lula’nın safdışı bırakılması sürecinde solun Diretas Jà sloganını yeniden ve bambaşka bir bağlamda kullanması bu sözleri doğrulayan bir siyasi refleksti.

1980’lerin Diretas Já (Doğrudan Demokrasi Şimdi) sloganı bu defa neoliberal darbeye karşı kullanıldı.

Neoliberalizmin neofaşist rejimler üstünden ilerleme eğilimi gösterdiği dünya konjonktürü, geniş tabanlı ve küresel ölçekli bir antifaşist cephe kurma ihtiyacını solun yaşamsal sorunu haline getirdi. Demokratik güçlerin her alanda ortak mücadele verip bu “evanjelist haçlı seferi” kâbusunu engellemesi gerekiyor.

Bolsonaro’yu dev ekrana yansıyan “yükselen neofaşist liderler” listesine alan Roger Waters’ın seçim ortamında Brezilya’yı kateden Us + Them dünya turnesi iyi bir başlangıçtı. Ardından, Rock in Rio 2019 festivali için boykot çağrısı yapıldı. Gerekçe festivalin kurucusu ve organizatörü Roberto Medina’nın Bolsonaro reklam filmlerinin yapımcılığını üstlenmesiydi. Sadece izleyiciler değil, aynı zamanda katılımcı sanatçılar da boykota davet ediliyordu.

Barcelona kulübü, eski futbolcuları Ronaldinho ve Rivaldo’nun kulüpte üstlendikleri “futbol elçisi” rolünü sınırlandıracağını açıkladı. Antifaşist İngiliz futbolseverler ise Lucas Moura’yı sosyal medyada fena hırpalayıp “ıslık provası” yaptı. Ancak ıslığı küreselleştirmek gerekiyor.

Rock in Rio 2019 programındaki Black Eyed Peas ve Imagine Dragons daha önce #EleNão kamyanyasına destek vermişti, boykota katılmaları merak konusu. Programda ayrıca Iron Maiden, Scorpions, Megadeth, Nickelback, Muse, Pink, Anitta ve Sepultura var. [31]

Avrupa’nın futbol camiasında da kıpırdanmalar vardı. Bolsonaro’nun görüşlerinin “kabul edilemez” olduğunu dile getiren Barcelona kulübü, eski futbolcuları Ronaldinho ve Rivaldo’nun kulüpte üstlendikleri “futbol elçisi” rolünü sınırlandıracağını açıkladı. [32] Antifaşist İngiliz futbolseverler ise Lucas Moura’yı sosyal medyada fena hırpalayıp “ıslık provası” yaptı. Ancak ıslığı küreselleştirmek gerekiyor.

Bir katkı da bizden olsun. Hayır, Brezilya’nın 7-1’lik Almanya hezimetinin sorumlusu Lula ve PT değil, Avrupalılara Avrupalılık taslayan şımarık tosuncuklardı. Eğer bir siyasi sorumlu bulunacaksa, bunlar, Brezilya futbolunun altın çağında dünyayı hayran bırakan cânım Jogo Bonito’yu (güzel oyun) endüstriyel futbol namına katleden faşist diktatörlerdi.

Hâsıl-ı kelâm, her yol Socrates! 

 

[1] Maudicio Savarese, “Brazil backlash as footballers back far-right poll candidate”, Associated Press, 15 Eylül 2018.
[2] Maudicio Savarese, agy.
[4] Euan Marshall, “Ronaldinho and the Right Winger”, Jacobin, 4 Nisan 2018.
[5] Chayenne Polimedio, “The Rise of the Brazilian Evangelicals”, The Atlantic, 24 Ocak 2018.
[6] Alex Hochuli, Sabrina Fernandes & Benjamin Fogel, “Brazil’s Ultra-Politics”, Jacobin, 6 Ekim 2018.
[7] Erdir Zat, “Amansız sınıf savaşı”, 1+1 Forum, 13.10.2018.
[9] Anaakım medyanın Globo ve Abril’den sonra üçüncü büyük grubunu oluşturan ve aynı zamanda Folha de S. Paulo gazetesini çıkaran Folha’nın kamuoyu araştırma şirketi. Uluslararası basın ilk iki grubu taraflı bulduğu için daha çok Datafolha verilerine başvurdu. Kamuoyu yoklamalarının İngilizce takibi için bkz
[10] Andy Robinson, “The mainstreaming of Jair Bolsonaro”, Le Monde Diplomatique, 27 Ekim 2018.
[11] Andy Robinson, agy.
[12] Gleen Greenwald & Victor Poug, “Brazil’s all-corrupt politics”, Le Monde Diplomatique, 27 Ekim 2018.
[13] Bolsonaro’nun seçim kampanyası finansal gizemini koruyor. Folha de São Paulo’nun 17 Kasım 2018 tarihli haberi şöyle: Haddad “Bolsonaro’dan 15 kat daha fazla seçim harcaması yapmış göründüğünü” söyleyip Bolsonaro’nun Yüksek Seçim Mahkemesi’ne sunduğu belgelerin gerçeği yansıtmadığını öne sürdü. Resmi makamlara teslim ettiği belgelere göre, Haddad 33.7 milyon real bağış toplamış, kampanyaya 37.5 milyon harcamış, 3.8 milyon borçla kapamış. Buna karşılık Bolsonaro 4.4 milyon real bağış topladığını ve 2.5 milyon harcadığını söylüyor. Gerekçesi de kampanya sırasında bıçaklandığı için zamanının çoğunu hastanede ve evde geçirmesi.
[14] Glenn Greenwald, “In Jair Bolsonaro’s New Brazil”, The Intercept, 20 Kasım 2018.
[17] Andy Robinson, agy.
[19] MST resmi web sitesi: Activist’s murder.
[20] Kiratiana Freelon, “Murder of an Important Afro-Brazilian Cultural Figure”, Okayafrica, 12 Ekim 2018.
[21] Maudicio Savarese, agy.
[22] Maudicio Savarese, agy.
[23] Maudicio Savarese, agy.
[24] Bruce Douglas and Simone Preissler Iglesias, “Soccer fans must pick sides in Brazil’s bitter political contest” Bloomberg, 26 Eylül 2018. 
[25] Brezilya’da çok yaygın olan gaviao kuşunun karakteristik özelliği avını “süratli ve zekice ataklarla” haklaması. Siyah-beyazlıların futbolu buna benzetilmiş. Corinthians’ın taraftar grubunun web sitesinde kuşu tarif ederken “kartala benzer” ifadesi kullanılıyor. Tesadüfün böylesi deyip araştırdık. Maalesef. İngilizcede sparrowhawk olarak geçen kuşun Latince adı Accipiter nisus takip edildiğinde Türkiye’de atmaca olarak adlandırıldığı sonucu çıkıyor. (TDK) Tesellimiz atmacanın da kartalgillerden bir kuş olması. Gaviaos da Fiel hakkında daha fazla bilgi almak ve gaviao ıslığıyla yaptıkları müthiş şovu izlemek için bkz
[26] Bruce Douglas and Simone Preissler Iglesias, agy.
[27] Bruce Douglas and Simone Preissler Iglesias, agy.
[28] Maudicio Savarese, agy.
[30] Andy Robinson, agy.
[31] Nicole Froio, “A Call to Boycott Rock in Rio”, Brasil Wire, 16 Kasım 2018.
^