2021 yazında oynanıyor, ama adı EURO 2020. Tek ülkede değil, 11 ülkede, 11 şehirde yapılıyor. Statlar, biri hariç, çeyrek ve yarım kapasite seyircili. Eleme-eşleşme sistemi karmakarışık. Hasılı, tuhaflık diz boyu. Ama ne gam, bir ay “güzel oyun”la yatılıp kalkılacak, meşin yuvarlak gündemin başköşesine oturacak. EURO 2020 dizisinin başlama vuruşu…
Evet, futbol tarihinin en bahtsız turnuvası. Her şey o dönem Michel Platini’nin başkanlığını yaptığı UEFA’nın 6 Aralık 2012’de aldığı, EURO 2020’ye birçok Avrupa şehrinin ev sahipliği yapacağı kararıyla başladı. Baştaki resmi açıklamalara göre, turnuvanın 60. yıldönümünü kutlamak için daha münasip bir yol olamazdı.
Güneşin balçıkla sıvanamayacağının bilincindeki Platini ise, Avrupa’nın yaşamakta olduğu ekonomik krizin kendilerini böyle bir karar almaya ittiğini, zira hiçbir ülkenin böyle bir organizasyonun mali külfetini tek başına omuzlayabilmesinin mümkün olmadığını itiraf ediyordu.
Resmi kanallar dışındaki çevreler bu kararın çetrefil bir ilişkiler ağında yer alan aktörlerin çıkarları uğruna alındığını öne sürüyordu. Kimileri Platini’nin farklı federasyonların ağzına bal çalarak otoritesini pekiştirdiğini, kimileri UEFA’nın turizm, özellikle de havayolu şirketleriyle birlikte iş çevirdiğini, kimileriyse bunun tamamen UEFA’nın kasasını (ve hatta Platini’nin cebini) doldurmak için atılmış bir adım olduğunu iddia ediyordu. Sebebi her ne olursa olsun (ki yukarıda bahsi geçen sebeplerinin birkaçının birden etkin olduğuna şüphe yok) elimizde böyle “ucube” bir turnuvayla kalakalmıştık.
UEFA’nın abesle iştigali turnuvanın coğrafi yapısıyla sınırla kalsaydı keşke. UEFA, EURO 2020 için öyle karmaşık (daha doğru bir tabirle, saçma sapan) bir eleme sistemini uygulamaya karar verdi ki, yıllardır TV ekranlarından futbolseverlere Şampiyonlar Ligi kurallarını açıklayan Giorgio Marchetti bile yeni statüye tam anlamıyla vakıfmış gibi durmuyordu lansmanda.
Avrupa Uluslar Ligi’nde alınan sonuçların da EURO’ya katılımda etkili olduğu bu yeni statüyü ne tam anlamıyla anlamış durumdayım ne de kimseye açıklamaya çalışacak cesaretim var. Ancak bu konuda yalnız olmadığımı, oyunla ve oyunun kurallarıyla çok daha fazla haşır neşir olanlara da bu gereksiz ve zorlama değişikliklerden gına geldiğini biliyorum. Sonunda hangi ülkelerin turnuvaya iştirak edebileceği hesaplarını yapmaktansa, “bekle-gör” stratejisini uygulamaya karar verdik birçoğumuz.
Kafkaesk biçimde nüfusa erken kaydettirilmiş bir çocuk gibi, 2021 yazında oynanacak olmasına rağmen EURO 2020 adıyla anılmaya devam eden turnuva şimdiden tarihin en bahtsız, en gariban Avrupa Şampiyonası olmayı garantiledi gibi.
Ancak, EURO 2020’nin başına gelenler bununla da sınırlı kalmadı ne yazık ki. 2020’nin ilk aylarında patlak veren Covid-19 salgını son darbeyi vurdu turnuvaya. UEFA, bu kez doğruluğu şüphe götürmeyecek bir kararla, 2021’e erteledi şampiyonayı. Bu arada, Bilbao ve Dublin’de oynanacak olan karşılaşmalar, bu şehirlerde taraftarların tribünlerde yer alma ihtimallerinin düşüklüğü sebep gösterilerek Estadio La Cartuja (Sevilla), St. Petersburg ve Wembley (Londra) statlarına alındı. Kafkaesk biçimde nüfusa erken kaydettirilmiş bir çocuk gibi, 2021 yazında oynanacak olmasına rağmen EURO 2020 adıyla anılmaya devam eden turnuva şimdiden tarihin en bahtsız, en gariban Avrupa Şampiyonası olmayı garantiledi gibi.
Bütün bunlar, 11 Haziran 2021 gecesi Roma’daki Stadio Olimpico’da oynanacak Türkiye-İtalya maçının başlangıç düdüğüyle unutulacak –ya da en azından bir aylığına rafa kaldırılacak.
Şimdi, “en abes Avrupa Şampiyonası hiç Avrupa Şampiyonası olmamasından yeğdir” fikrinden hareketle futbolseverleri nasıl bir turnuva beklediğine kuşbakışı bir göz atalım, ardından da her grubu ayrı ayrı ele alarak takımlara, kadrolara yakın plan yapalım. Tabii ki Meşin Yuvarlak ekibinin genel futbol felsefesinden uzaklaşmadan; yani, futbolu bir vakumda görmeden, sahadaki oyun kadar futbol kültürüne de odaklanarak, yeri geldiğinde siyaset, edebiyat, sanat, müzik konuşarak.
Statlar, seyirciler, fikstür
Altı grupta 24 takımın mücadele edeceği turnuvaya 11 şehir ev sahipliği yapacak. Bunlar alfabetik sırayla: Amsterdam (Johan Cruiyff Arena), Bakü (Olimpiyat Stadı), Budapeşte (Puskás Arena), Bükreş (Ulusal Arena), Glasgow (Hampden Park), Kopenhag (Parken Stadyumu), Londra (Wembley), Münih (Futbol Arena), Roma (Olimpiyat Stadı), St. Petersburg (St. Petersburg Stadyumu), Sevilla (La Cartuja Stadı). En fazla misafir olacağımız stat toplamda sekiz karşılaşmanın (üç grup maçı, iki ikinci tur maçı, yarı finaller ve final) oynanacağı Wembley.
UEFA Başkanı Aleksander Čeferin, mart ortasında yaptığı açıklamada, turnuvadaki her maçın seyircili oynanacağını ve statlara seyirci alınabileceğini garanti edemeyen şehirlerin ev sahipliği haklarını yitireceklerini belirtmişti, ki Dublin ve Bilbao’nun başına gelen tam da buydu. UEFA 23 Nisan’da, hangi statların yüzde kaç kapasiteyle seyirci alacağını açıkladı.
Kapasitesinin yüzde 100’ünü kullanacak tek stat Budapeşte’deki Puskás Arena. Macar hükümeti stada girişlerde çok sıkı kontroller yapılacağını ve sağlık kriterlerine uymayanların hiçbir koşulda içeri alınmayacağını duyurdu. St. Petersburg ve Bakü Olimpiyat Statları yüzde 50’şer, Münih Futbol Arena ise yüzde 22 oranında dolacak. Amsterdam, Bükreş, Glasgow, Kopenhag, Roma ve Sevilla’daki maçlar ise yüzde 25-45 seyirci kapasitesiyle oynanacak.
11 Haziran’da Roma’da İtalya-Türkiye maçıyla açılacak turnuvada grup aşaması 23 Haziran’da sona erecek. 26-29 Haziran’da ikinci tur, 2-3 Temmuz’da çeyrek finaller, 6-7 Temmuz’da da yarı finaller oynanacak. Wembley’deki final ise 11 Temmuz’da.
Seyirci kapasitesi konusunda en karmaşık durum, hiç de şaşırtıcı olmayan bir şekilde, Londra’nınki. Şöyle: İngiltere 21 Haziran itibariyle tüm Covid-19 yasaklarının kalkmasını planlıyor. Bu da demek oluyor ki, o tarihten sonra oynanacak maçlarda tribünler dolu olabilir. Ancak, ülkede geçen hafta rastlanan Hindistan varyantı nedeniyle otoritelerin daha dikkatli bir politika izleyip sadece final maçında yüzde100 kapasiteye izin vermeleri olası gözüküyor. En kötü koşullarda bile yaklaşık 23 bin seyirci Wembley tribünlerindeki yerlerini alabilecek.
Turnuvanın maskotu çizgi film karakteri görünümlü serbest stil futbolcu Skillzy. 2019 Mart’ında Hollanda ve Almanya arasında oynanan EURO 2020 eleme maçı öncesinde futbolseverlerle buluşan ve dünya serbest stil futbol şampiyonları Liv Cooke ve Tobias Becs ile ufak bir gösteri yapan Skillzy, UEFA’nın son dönemde edindiği çirkin maskot geleneğini sürdürdüğünü gösteriyor. Meşin Yuvarlak ekibi olarak Fransa ‘84’ün Peno’sunu, İtalya ‘80’in Pinokyo’sunu ve İngiltere ‘96’nın Golyat’ını özlemle anıyoruz…
11 Haziran’da Roma’da İtalya-Türkiye maçıyla açılacak turnuvada grup aşaması 23 Haziran’da sona erecek. 26-29 Haziran arasında ikinci tur müsabakaları, 2-3 Temmuz tarihlerinde çeyrek finaller ve 6-7 Temmuz’da da yarı finaller oynanacak. Wembley’deki final ise 11 Temmuz’da. Maçların tamamı TRT1 veya TRTSpor ekranlarından yayınlanacak.
“Kare as”
Otoritelerin en büyük favorisi 2018 Dünya Kupası’nı kazanan kadrosu daha da güçlenen Fransa. İngiltere ve Belçika’nın da yarı finale çıkmaları bekleniyor. Otorite ve bahis şirketleri yarı finale çıkan dördüncü takımın, formundan ziyade ikinci tur sonrası kura avantajı sayesinde Almanya olacağını öngörüyor.
Meşin Yuvarlak ekibinin, oynadıkları futbol açısından “kare as”ı şöyle: Fransa, İtalya, Belçika, İngiltere. “Güzel oyun”un hakkını vereceklerine en ufak şüphe olmayan bu dörtlünün tamamı yarı finale kalabilir mi, ayrı konu, zira turnuvanın absürt kuralları çerçevesinde, gruplardan en iyi dört üçüncünün de ikinci tura çıkacak olması, kurayı öngörmeyi neredeyse imkânsız kılıyor.
“Hatice”ye değil “netice”ye bakacak olursak, yarı finale en yakın olanlar şu takımlar gibi görünüyor: İtalya, Fransa, Almanya… Ve Türkiye. Evet, EURO 2020 tahmin simülasyonunu ilk tamamladığımızda biz de gözlerimize inanamadık, ancak yukarıda bahsettiğimiz absürt kurallar ve kura sistemi Türkiye’nin birçok ekibe nazaran çok daha kolay rakiplerle eşleşme olasılığının yüksek olduğu anlamına geliyor. Bir adım ileri gidersek, finale Fransa ve Almanya’yı yazabiliriz. Bu eşleşmeden de Fransa galip çıkmaya yakın.
Tabii ki futbol bu. Bu dört takımdan hiçbiri yarı finali görmezse hiç şaşırmayız. Oyunun en güzel yanı da bu zaten. Herkese iyi seyirler…