24 HAZİRAN AREFESİNDE DİYARBAKIR’DA HAVA DURUMU

Özgür Amed
23 Haziran 2018
SATIRBAŞLARI

HDP’yi baraj altında bırakmak için iktidarın var gücüyle yüklendiği son düzlükte, ne tür yeni “mania”larla karşılaşılabileceğine dair kaygının Diyarbakırlıların yüzlerine, sözlerine yansıdığı bir gerçek. 23 Haziran itibariyle şehirde kavurucu sıcaklar bastırmış durumda. 24 Haziran akşamı ferahlatıcı bir yel esecek mi, esmeyecek mi? Diyarbakırlılar nefes almak için bu sorunun yanıtlanacağı ânı bekliyor.

 

2015 Temmuz’unda başlatılan savaşın yarattığı travmalar Diyarbakır’ın belleğine muazzam derecede sinmiş durumda. Bu üç yıl boyunca geceler hep çok erken indi ve hiç bitmedi.

24 Haziran öncesinde, Kürdistan’daki pek çok yerden farklı olarak Amed’de HDP’nin seçim bürosu açılışları sönük geçti. Yakılıp yıkılmış, mahalleleri boşaltılmış Cizre’de bile seçim bürosu açılışlarındaki kitlesellik nerede, bir buçuk milyon nüfuslu Diyarbakır’daki açılışlar nerede! Amed’deki bu coşkusuzluğun nedenleri muhtelif, ama galiba halk üç yıldır nefesini tuttu, tuttu ve nihayet HDP’nin 20 Haziran’daki mitinginde meydanlara aktı! 5 Haziran 2015’te beş kişinin katledildiği, yüzlerce kişinin yaralandığı HDP mitingine yönelik saldırının gerçekleştiği yerde üç yıl sonra korkunun esamesi okunmuyordu!

Koşuyolu tarafından meydana akan insan seli altgeçidin altını da, üstünü de doldurmuştu. Nereye, niçin gittiğini ve uzun zamandır niçin beklediğini fısıldayan on binlerce kişi miting alanına girerken çoğunun gözü yaşlıydı. Newroz’ları hariç tutarsak, insanlar üç yıldır bu kitlesellikte bir araya gelememiş olmanın hüznünü, mutluluğunu, birbiriyle bakışmanın hazzını aynı anda yaşıyor gibiydi.

Dört yaşındaki Haki Harun sırtına taktığı HDP flaması ile Clark Kent uçuş pozu verirken oyununa yeni bir ad bulmuştu: Süper HDP. Aslında 24 Haziran akşamı herkes Haki’nin beklediği “süper” hareketi bekliyor HDP’den.

Altmışlarında bir HDP’li, eliyle kalabalığın sesini savuşturmaya çalışarak kulağına yapıştırdığı telefondan karşıdakine hınzırca ses veriyordu: “Burası Amed’dir haa”. Dört yaşındaki Haki Harun sırtına taktığı HDP flaması ile Clark Kent uçuş pozu verirken oyununa yeni bir ad bulmuştu: Süper HDP. Aslında 24 Haziran akşamı herkes Haki’nin beklediği “süper” hareketi bekliyor HDP’den.

Diyarbakır’daki hemen her mekânda Selahattin Demirtaş’ın fotoğrafı var. Kimi yerde sesi çıkıyor karşınızda, kimi yerde attığı bir tweet’in çıktısı, yahut unutulmaz cümlelerinden biri. Misal, “HDP’liler var oldukça, seni başkan yaptırmayacağız!” Demirtaş’a yönelik saldırılar, maruz kaldığı haksız rekabet koşulları buradaki inat duvarına ilave tuğla eklemiş durumda.

Zıtlıklar şehri

Diyarbakır’da zenginlik de, fakirlik de uçlarda yaşanıyor. 24 Haziran öncesi manzara da aynı keskinlikte. Bir tarafta, devletin tüm imkânlarını kullandığı halde heyecan uyandıramayan iktidar ve yereldeki “ekipleri”; diğer tarafta, neredeyse tüm faaliyetleri engellendiği halde büyük bir coşku yaratan HDP ve muhalefet. Buradaki entelijansiyanın çok sevdiği tabirle “majör ve minör” savaşı! Kim majör, kim minör bilinmez ama, minörlüğün atfedildiği kesim kendinden hayli emin.

Ciğercide, dolmuşta, entel kafelerde, kıraathanelerde, alışverişlerde, düğünlerde, yaslarda, şehrin her tarafından, her köşesinden seçim sohbetleri ya hararetle ya fısıldaşarak yayılıyor. Herkes gibi Diyarbakırlıların da kahir ekseriyeti 25 Haziran itibariyle ekonomiye, OHAL’e, iç ve dış meselelere dair iyi veya kötü, köklü bir dönüşüm yaşanacağında hemfikir.

Geçenlerde HDP’ye oy vereceğini söyleyen bir ihtiyar “Wala baraji aşarsax iyidir, bişiler degişir. Ama geçemezsax bavulumuzu toplayıp kendimıze yer bulax” diyerek seçimin ne denli bir varlık-yokluk anlamı taşıdığını anlatıyordu. Kutuplaştıran, savaştıran, ayrıştıran, kalkındırmayan iktidarın Türkiye genelinde yarattığı bıkkınlığı Diyarbakırlılar açısından beşle, hatta onla çarpabilirsiniz.

HDP’ye oy vereceğini söyleyen bir ihtiyar “Wala baraji aşarsax iyidir, bişiler degişir. Ama geçemezsax bavulumuzu toplayıp kendimıze yer bulax” diyerek seçimin ne denli bir varlık-yokluk anlamı taşıdığını anlatıyordu. Kutuplaştıran, savaştıran, ayrıştıran, kalkındırmayan iktidarın Türkiye genelinde yarattığı bıkkınlığı Diyarbakırlılar açısından beşle, hatta onla çarpabilirsiniz.

Kayyımın hüküm sürdüğü şehirde AKP dışındaki partiler billboard’larda ancak korsan gösteri yapabiliyor! Tabii Batıkent semtindeki billboard’larda “Bin yıllık kardeşliğin teminatı” yazılı MHP ilanlarını da, Ofis semtinde bir caddenin ortasına asılı “burası artık benim, aldım senden” dercesine salınan devasa MHP bayrağını da unutmamak lâzım.

Gerçi Diyarbakırlılar unutmak istesek bile, onlar ısrarla hatırlatıyorlar tarzlarını. Ayrıca kim, hangi Diyarbakırlıya sokağa çıkma yasakları sırasında Bahçeli’nin “Taş üstünde taş, baş üstünde baş bırakmayın” sözlerini unutturabilir? Diyarbakırlılar Bahçeli’nin “HDP bir terör aparatıdır, cumhurbaşkanı adayı ise hilkat garibesidir” sözlerine yönelik tepkilerini 24 Haziran’a saklamış olsalar da, Ofis semtindeki MHP bayrağının altından geçerken arabasındaki Kürtçe müziğin sesini yükseltmekten geri durmayanlar da az değil.

Kek vatan, kek dil

Bir de tabii beyaz eşya meselesi var gündemde. Hayır, beyaz eşya dağıtımı değil, buzdolabıyla tanışmamızın tarihi üzerine hararetli tartışmalar dönüyor! Erdoğan katıldığı bir radyo programında “Bakın acaba 15 sene önce evlerde fırın bulabiliyor muyduk, buzdolabı bulabiliyor muyduk” dedi ya, yıllar sonra geldiğimiz nokta evde buzdolabı, fırın var mıydı yok muydu muamması oldu. Genç bir arkadaşın “Muasır medeniyet dedikleri aşama bu mu acaba?” sorusu haklı olarak cevap bekliyor. 1990’larda sokakta tank, evde fırın ve buzdolabı olduğuna dair ispat girişimleri devam ediyor! Kek vatan, kek dil meselesinden sonra fırın, dolap ve şimdi sırada kaşık, çatal mı var endişesi hâkim!

Diyarbakır’daki günlük espri üretim ve tüketim ihtiyacı Erdoğan’ın kek, fırın ve benzer söylemleri üzerinden gelişiyor ki, bu, günlük ciğer tüketimini bile aşmış durumda!

CHP’nin Kürdistan’daki durumu ise soru işareti olarak askıda. HDP’nin baraj sorununun sadece HDP’lilerin sorunu olmadığını, dahası, baraj sorunundan ziyade güvenlik sorunu olduğunu herkes biliyor. Sandık birleştirme, seçmen taşıma, mühürsüz oy uygulamaları yetmiyormuş olmalı ki, tehditler de peşpeşe geliyor.

HDP’nin baraj sorununun sadece HDP’lilerin sorunu olmadığını, dahası, baraj sorunundan ziyade güvenlik sorunu olduğunu herkes biliyor. Sandık birleştirme, seçmen taşıma, mühürsüz oy uygulamaları yetmiyormuş olmalı ki, tehditler de peşpeşe geliyor.

14 Haziran’da Suruç’ta dört kişinin öldürüldüğü olayı incelemek üzere bölgeye heyet göndermeye niyetlenen Diyarbakır Barosu’na yönelik Süleyman Soylu’dan gelen tehdit son örneklerden sadece biri. “Diyarbakır Barosu’nun PKK’ya müzahir olduğunu, devletin yaptığı her şeye PKK diliyle cevap verdiğini herkes bilir. Ben takip ediyorum, biliyorum ve bilmek zorundayım” diyen Soylu, 21 Haziran’da bu sefer HDP’ye oy verecek CHP seçmenine parmak sallamıştı: “Kendinize gelin, partinize oy verin. Kim size partinize oy verdiniz diye karşı çıktı? Gidin, partinize istediğiniz gibi her yerde oy verin. HDP’ye taşıdığınız oyların size hesabı sorulacaktır”. Geleceğin mizah konusu olan bu sözler, bugünün tehdidi olarak seçmen üzerinde nasıl bir etki yaratacak, meçhul.

Öte yandan HDP, AKP, CHP dışında kalan diğer partilerin Diyarbakır’da herhangi bir görünürlüğü olmadığını da not etmek lâzım. Saadet Partisi Diyarbakır adayı Haşim Haşimi ile eskinin devlet bakanı, şimdinin İyi Parti adayı Salim Ensarioğlu billboard’larda kendilerine yer bulabilen nadir isimlerden. Hüda-Par’ın bağımsız adayı ise Bağlar semtinin bazı bölgelerinde faaliyet yürütmenin ötesine geçemiyor.

Etki alanlarına bakıldığında HDP açısından bu isimlerin rakip hanesine yazılabileceğini söylemek zor. Fakat HDP’yi baraj altında bırakmak için iktidarın var gücüyle yüklendiği son düzlükte, ne tür yeni “mania”larla karşılaşılabileceğine dair endişenin insanların yüzlerine, sözlerine yansıdığı bir gerçek. 23 Haziran itibariyle şehirde kavurucu sıcaklar bastırmış durumda. 24 Haziran akşamı ferahlatıcı bir yel esecek mi, esmeyecek mi? Diyarbakırlılar nefes almak için bu sorunun yanıtlanacağı ânı bekliyor.

^