ÂŞIK MAHZUNİ ŞERİF (1940 - 2002)

Ulaş Özdemir
17 Mayıs 2022
SATIRBAŞLARI

Doğar doğmaz bu dünyanın çamurun / Niye gördün kör olası gözlerim / Doluya çevrilmiş bahar yağmurun / Niye gördün kör olası gözlerim

Kahramanmaraş’ın Afşin ilçesine bağlı Berçenek köyünde 1940 yılında dünyaya geldi Şerif Cırık –nam-ı diğer Mahzuni Şerif. Küçük yaşta çobanlık yapmaya, ağaların baskın olduğu köyde, cemlerde ve muhabbetlerde kendini geliştirmeye başladı. Berçenek, etraftaki köylere göre Alevi damarı güçlü olan bir köydü. Mahzuni mayasını sağlam vurmuştu.

Uyan çoban uyan süründe kurt var / Mor koyun yaralı kuzu perişan / Şakiler dönüyor inliyor dağlar / Mecnun çöle dargın yazı perişan

Bağlamaya amcası Âşık Fezai (Behlül Baba) sayesinde merak saldı. Köy meclislerinden etkilense de, halkının acz içinde olmasından rahatsızlık duymaya başlamıştı. Cemlerden ahlâk dersleri alırken, kafasında kavga dizeleri yazmaya başlamıştı.

Daha anamdan doğmadan / Neden ben ihtiyar oldum / Yedi yaşıma değmeden / İhtiyar oldum, ihtiyar oldum

Bağlamaya gönlünü kaptırmıştı. Usta malı deyişler, türküler söylüyordu. 50’li yıllarda, lise döneminde Ankara’da yatılı bir askeri okula yazıldı. Sazı yanındaydı. Bir yandan Ankara Radyosu Yurttan Sesler programının yürütücüsü Muzaffer Sarısözen’in yanına gidip gelirken, diğer yandan Ahmed Arif, Hasan Hüseyin gibi şairlerle, yazarlarla ilişkiye geçti. Âşık Veysel, Davut Sulari gibi ozanların usta mallarının yanına, kendi türkülerini de katmaya başladı.

Sensiz bu dünyanın tadı olur mu / Adı güzel Hacı Bektaş Veli dost / Seni sevmeyenler hakkı bilir mi / Adı güzel Hacı Bektaş Veli dost

Özellikle 60’lı yıllarda yükselişe geçti Mahzuni Şerif. Ankara’da, Fikret Otyam’ın “âşıklar tekkesi” evinde, Feyzullah Çınar’dan Nesimi Çimen’e, Âşık Daimi’den Kul Ahmet’e pek çok ozanla bir araya gelmeye başladı. Otyam’la ilişkileri baba-oğul gibiydi. Bu dönemde Alevi deyişleri formunda, hayli geleneksel türküler yazdı Mahzuni Şerif. Aleviler arasında tutulmaya başlamıştı.

60’lı yılların ilk yarısı, Mahzuni’ye göre “Alevicilik” yaptığı yıllardı. Alevilerin yıllar boyu sürecek Mahzuni Şerif sevgisi bu dönemde başladı. Birinci yüzünde “Berçenek’ten yaya geldim (Acı Doktor)” türküsü olan ilk 45’liği 1964 yılında yayınlandı. Sesi, devrin ozanlarına göre çok inceydi. Sazına yumuşak vuruyor, ama derdini güçlü ifadelerle, sözlerle anlatıyordu.

Elim kolum kelepçeli / Oy babo oy oy / Koltuk yumuşak, ağa deli / Vay babo vay vay // Yıkılacak yanlış giden / Bu işin nedeni neden / İnsanlığı insan eden / Huy babo huy huy

60’lı yılların ikinci yarısında, özellikle Türkiye İşçi Partisi çevresini tanımaya başlayınca, türküleriyle yeni bir yola girdi: Alevicilik yapmayı bırakmış, toplumsal sorunlarla daha çok ilgilenmeye başlamıştı. Ancak hiçbir döneminde Âşık İhsani, Âşık Zamani kadar sert bir söylemi olmamıştı. En kızgın türkülerini bile “ince ince” söylemişti.

Bizim memleketten haber sorarsan / Kimi açtır kimi toktur efendim / Koltuğu bulanlar bizi unuttu / Arada sürünen çoktur efendim

İlk plağından sonra türkülerini sahnelere taşıdı. Âşık İhsani, Kul Ahmet, Kul Haşan, Nesimi Çimen, Âşık Daimi gibi pek çok ozanla konserlere çıktı. “Âşık edebiyatının en hızlı yılları başlamıştı. Bir yandan devrimci gecelerde, diğer yandan eylemlerde aşıklar ön plandaydı. Gündem âşıkların türküleriyle izlenebilirdi.

Bir çift öküz yeter mi / Aha Mehmet Emmi / Böyle baca tüter mi / Daha Mehmet Emmi // On çocuk arpa yiyor / Aha Mehmet Emmi / Beyler bunu bilmiyor / Daha Mehmet Emmi

Aynı dönemde Âşık İhsani’yle birlikte ağalığı taşlayan, köylerde yaşananları anlatan pek çok türkü yazdı Mahzuni. “Keyfo Ağa”, “Cafer”, “Murtaza”, “Salman”, “Dürzü”, “Sümbül Ağa”, “Çürük Hasan”, “Abur Cubur Adam”, “Mamudo”, “Hidayet”, türkülerinde anlattığı onlarca karakterden bazılarıydı. Lirik türkülerinin yanında her zaman taşlamalar yazdı. Keskin türkülerinin büyük çoğunluğu bu taşlamalardı.

Akşam oldu gene hapis kitlendi / Demir perdeleri çekme gardiyan / Ne yardan haber var ne mektup salan / Bir de sen belimi bükme gardiyan

Kendi dönemindeki diğer âşıklar gibi, birçok konser ve plağından sonra Mahzuni Şerif hakkında da soruşturmalar başlatıldı. Kısa aralıklarla birkaç kez içeride yattı. Ama susmamaya kararlıydı.

Bütün insanlık adına / Amerika katil katil / Kanun yapar kendi teper / Amerika katil
katil // Vietnam’ın suçu nedir
/ Hür yaşamak ayıp mıdır / Atom patlat ister kudur / Amerika katil katil // Mahzuni Şerif uyuma / Gün geldi çattı akşama / Bizden selam söyle Vietnam’a / Amerika katil katil

En sert türkülerini 70’li yıllarda yazdı Mahzuni. Türkiye’nin dört bir yanında öğrenci gecelerinde konsere çıkıyordu. “Dumanlı dumanlı” ya da “Nem kaldı” gibi yalın türkülerinin yanında, “Amerika katil” ya da “Kolum nerden aldın sen bu zinciri” gibi kızgın türkülerini söylüyordu.

Köşkün sarayın yıkılsın / Erim erim eriyesin / Umudun suya dökülsün / Erim erim eriyesin / Sürüm sürüm sürünesin

Nihat Erim için yazıldığı iddia edilen “Erim erim eriyesin” türküsünü plağa okuması yüzünden yine hapse atıldı. Türkü o dönemde çok popüler oldu. Basında Mahzuni hakkında pek çok yazı çıktı. Seveni kadar sevmeyeni de çoğalmıştı.

İnce ince bir kar yağar / Fakirlerin üstüne / Neden felek inanmıyor / Fukaranın sözüne // Öldük öldük biz açlıktan / Yapma ağam n’olur n’olur / Adam mı ölür, okul olunca / Yol yapılınca, çeşme olunca / Kendin bulunca n’olur n’olur

70’li yıllara damgasını vuran Cem Karaca, Edip Akbayram, Selda ve nice müzisyenin beslendiği en önemli kaynak Mahzuni Şerif türküleriydi. Sözlerinin yanında müzikleriyle de yürek kaldıran bu türkülerin yorumlandığı plaklar milyonlarca sattı.

Öyle bir zamana düştük / Küfrün adı iman oldu / Doğru dürüst gider iken / Hakkın yolu duman oldu / / Dost rüzgârı kesti hızı / Okşattı gitti gammazı / Daha dünün hayırsızı / Şimdi kaşı keman oldu

70’li yıllar, Mahzuni Şerifin yeniden doğuşuydu. Rotasını değiştiren âşık arkadaşları olsa da, türkülerine daha fazla sarıldı. Geleneksel formu bozan, yönünü arabesk, Anadolu pop gibi müziklere de dönmüş, ama sazıyla çalıp söylediği “Darağacı”, “Sarhoş”, “Dargın Mahkûm”, “Kanadım değdi sevdaya”, “Bugün benim yeşil bağım kurudu” gibi türküler yazdı. Denebilir ki, bu türküler Mahzuni’yi kendi kuşağından ayırdı. Âşıklığını şarkıyazarlığına da dönüştürmüş, piyasanın en gözde ozanı olmuştu. Politik olarak aynı kulvarda yer almasa da, şarkıyazarlığı konusundaki ustalığıyla Neşet Ertaş’la aynı kulvardaydı.

Karlı dağlar kara bulut içinde / Yaylası hüzünlü yöresi bir hoş / Sevdalı yolcular umut içinde / Hayalin düğünü töresi bir hoş / / Han sarhoş hancı sarhoş / Yolda yabancı sarhoş / El çek tabip kalbimden / İçimdeki sancı sarhoş

Plaklarının yanında, şiirlerini kitaplarda topladı. 80’li yıllarda tıkanan âşık edebiyatı içinde en üretken isim yine Mahzuni Şerif’ti. Özellikle “Dom dom kurşunu”, bir dönem yasaklansa da, en çok yorumlanan Mahzuni türkülerinden biri oldu. Bu dönemde Almanya’da kalan Mahzuni, popüler türkülerinin yanında, o yıllarda yayınlanan “Maraş Dramı” adlı albümünde olduğu gibi, toplumsal içerikli türküler yazmaya devam etti.

Gücenme ey yarım softa / Avareyim de avare / Vallah billah yemin ettim / Yönümü dönmem duvara // Ben insana gavur demem / İnsandan gayriyi sevmem / Hurili cennet istemem / Çünkü aşığım didara

Bol taşlamalı albümler kaydetmeye devam etti. 80’li yıllarda muhabbet albümlerinde yer aldı. 90’lı yıllar boyunca yeni türkülerinden oluşan, Musa Eroğlu’nun düzenlemelerini yaptığı pek çok albümü yayınlandı. Bu albümlerde yer alan “Zevzek”, “Kirvem”, “Bugün ben şahımı gördüm” gibi türküler yine piyasanın gözde türküleriydi. Bunların yanında Musa Eroğlu, Sabahat Akkiraz gibi müzisyenler için birbirinden güzel deyişler yazdı.

Kirvem bu yıl bu dağlarda aman / Sensiz yazın tadı mı olur aman / Selâmın niye gecikti aman / Bir selâmın adı mı olur / Kirvem aman, ne de çabuk geçti zaman

Yeni türküler yazmaya, her yıl yeni albümler yayınlamaya devam etse de, genç kuşaklar eski türkülerini tekrar yorumlamaya başladılar: Cemali “Yuh Yuh”, “Şaka Maka”, Kardeş Türküler “Dargın Mahkûm”, “Çeşm-i siyahım”, Erdal Erzincan “Nem kaldı” türkülerini söyledi. Son otuz- kırk yıllık müzik tarihimizin en üretken kalemi hâlâ türküleriyle gündemdeydi.

Kader böyle imiş böyle yazılmış / Gidiyorum kara gözlüm ağlama / Mezarımız gurbet elde kazılmış / Gidiyorum dudu dillim ağlama // Emanet eyledim körpe kuzumu / Arkalarda koyma benim gözümü / Getir ver çalayım kırık sazımı / Gidiyorum kara gözlüm ağlama

Birkaç yıl evvel geçirdiği ağır bir beyin ameliyatını çabuk atlattı Mahzuni. Albüm kaydetmeye, konserlere çıkmaya devam etti. Ölümünden sonraki dedikodulara bakılırsa, para aşkı yüzünden hasta hasta konserlere çıkartılıyordu. Bu yüzden sağlık durumunun daha da ağırlaştığını söylüyordu kimileri. Son dönem türkülerinde, acı sonun yaklaştığını biliyor gibiydi…

Binbir ümit ile çekip tuttuğum dallar / Uzadıkça yokuş oldu gittiğim yollar / Mahzuni birlikte doğup bittiğim yıllar / Acı sonun geldiğinden haberin var mı

Almanya’da damar tıkanıklığı yüzünden yattığı hastanede 16 Mayıs 2002 günü öldü Mahzuni Şerif. Geride yüzlerce türkü, onlarca albüm ve milyonlarca sevenini bıraktı. Vasiyeti üzerine Nevşehir’in Hacı Bektaş ilçesine gömüldü.

Dünya bana küsüyormuş / Yüz bin defa güle güle / Bana kafirmiş diyorlar / Yüz bin defa güle güle / Öleceğim nasıl olsa // Bırak yaşını döksünler / Bırak evimi yıksınlar / Bırak canımdan bıksınlar / Yüz bin defa güle güle / Ara sıra gele gele // Ben tanımam hoca olur / Kamil olan kamil bilir / İnsanoğlu doğar ölür / Yüz bin defa güle güle / İnsan doğar yine yine // Cenazemi kıldırsınlar / Beni bana bildirsinler / Mahzuni’yi öldürsünler / Yüz bin defa güle güle / İnsan ölür bile bile

Roll, sayı 66, Temmuz 2002

^