Şimdiden 195 bin ağaç kesildi. Kazdağları’nda ilk adımları atılan altın madeni projeleri durdurulmazsa bölgenin ekosisteminde ölümcül bir yara açılacak. İşletme izni bekleyen 40’a yakın projeye ve bu büyük kıyıma girişen madencilik şirketlerine karşı yürütülen mücadeleyi Kazdağları Kardeşliği’nin –gerçek isimleri bizde mahfuz– üyelerinden dinliyoruz.
Kazdağları Kardeşliği’ni nasıl tarif edersiniz?
Kazdağları’nı madenler ve enerji santrallerinin yaratacağı tahribattan korumayı hedefleyen bir topluluğuz. Kimimiz uzun süredir, kimimiz birkaç yıldır Çanakkale’nin farklı bölgelerinde yaşıyoruz. Topluluk olarak çevre mücadelelerinde bir geçmişimiz yok, ama bireysel olarak daha önce başka çevre mücadelelerinde bulunduk.
Bir araya gelişiniz nasıl oldu?
Zaten uzun süredir arkadaşız, geçtiğimiz ekim ayında Kızılelma köyündeki halkı bilgilendirme toplantısından sonra, “ne yapabiliriz” diye oturduk konuştuk. Yıllardır ekoloji mücadelesi veren arkadaşlarımızın deneyimlerini dinledik. Kazdağları Kardeşliği fikri o zaman doğdu.
Kazdağları’na altın madeni yapılma süreci ne zaman, nasıl başladı?
Kanadalı Alamos Gold şirketinin Türkiye’deki taşeronu olan Doğu Biga Madencilik, Kirazlı Balaban mevkii ve Bayramiç Cazgırlar köyü arasındaki sahada metalik madencilik yapmak istiyor. 2012’den beri çevre derneklerinin hukuki mücadelesi sürüyor. Projenin ilk ÇED (Çevresel Etki Değerlenmesi) başvurusu başlangıçta 27 hektarlık bir alanı kapsarken, ilerleyen yıllardaki başvurularda “kapasite artırımı” ile beraber proje alanı 3500 hektara kadar çıkarıldı. Çevre örgütlerinin projeye yaptıkları ilk itiraz Çanakkale İdare Mahkemesi tarafından reddedildi. İtiraz Danıştay’a taşındı ve ÇED olumlu raporu Danıştay’dan döndü. Fakat ardından tekrar bilirkişi raporu istendi ve aynı bilirkişiler benzer bir rapor vererek süreci devam ettirdiler. Bunun üzerine çevre örgütleri ikinci kez itiraz etti ve itirazları idare mahkemesince reddedildi. Dava şimdi temyizde.
Tema Vakfı’nın uydu görüntülerini kullanarak tespit ettiği üzere, maden sahası ve yol bağlantıları için yaklaşık 195 bin ağaç kesildi. Yani ÇED raporunda belirtilenin dört katından fazla ağaç yok edildi. Onlarla birlikte yaşayan yaban hayatı da yerinden edildi.
Hukuki süreç henüz tamamlanmamış olmasına rağmen şirket, Mart 2019’da Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’ndan inşaat faaliyetlerine başlamak için işletme ruhsatı alabildi. Şirketin hazırladığı ÇED raporunda 45 bin 650 ağacın kesileceği belirtiliyordu, ancak haziran ortasında yapılan traşlama ile ormanlarda devasa bir yara açıldı. Tema Vakfı’nın uydu görüntülerini kullanarak tespit ettiği üzere, maden sahası ve yol bağlantıları için yaklaşık 195 bin ağaç kesildi. Yani ÇED raporunda belirtilenin dört katından fazla ağaç yok edildi. Onlarla birlikte yaşayan yaban hayatı da yerinden edildi.
Son yıllarda Kazdağları’nın ekosistemine zarar verecek pek çok proje gündemde. Neler yaşanıyor, nedenler ne?
Kazdağları üzerinde ne yazık ki işletme izni bekleyen 40’a yakın madencilik projesi bulunuyor. Sırf Kirazlı’daki ruhsat sahibi Alamos Gold şirketinin Kazdağları üzerinde iki projesi daha var. Bu projeler, geçtiğimiz ekim ayında halkı bilgilendirme toplantısı yapılan Çamyurt altın madeni projesi ve hakkında yürütmeyi durdurma kararı verilen Ağı Dağı altın madeni projesi. Her iki proje de köylerin içme ve kullanma su havzalarında. Bu projeler de Çanakkale Boğazı’ndan döküldüğü noktaya kadar geçtiği tüm tarım arazilerini sulayan Karamenderes çayının doğduğu alanda. Bunun dışında Kazdağları, beş termik santral, işletilmekte olan Lapseki/Şahinli köyündeki altın madeni, kömür ocakları, taş ocakları, RES ve JES projeleri ile tehdit ediliyor. Tüm dünyada New Monster (Yeni Canavar) olarak bilinen Newmont şirketi de Atikhisar barajına yakın Terziler Köyü’nde iki adet ve Yeniköy’de bir adet maden projesi için başvuru yaptı. İlerleyen zamanlarda altın madenine dönüştürüleceği muhtemel olan bu projeleri “kuvars madeni” diye yutturmaya ve kamuoyunu yanıltmaya çalışıyorlar.
Planlanan altın madenlerinin çevreye vereceği zararlar neler? Kazdağları için yaratacağı ekolojik tahribatları öngörebiliyor musunuz?
Kirazlı’daki altın madeninin yapılmak istendiği alan, Çanakkale merkeze 30 kilometre uzaklıkta ve Çanakkale’de yaşayan 180 bin insanın tek tatlı su kaynağı olan Atikhisar barajının su havzasında yer alıyor. Kazdağları’nın kuzeyinde bulunan bu bölge, meşe ve çam ormanları ile birlikte dünyada sadece Türkiye’de yaşayan yedi bitki türünün de yaşam alanı. Ayrıca bölgede 18 memeli, 41 kuş, 10 sürüngen ve 117 böcek türü yaşıyor. Orman 283 farklı bitki türüne ev sahipliği yapıyor. Planlanan maden projesi hayata geçerse 20 bin ton siyanür kullanılacak ve asit kaya direnajı sebebiyle arsenik, kurşun ve cıva gibi birçok ağır metal ortaya çıkacak. Projede kullanılacak madencilik yöntemi “vahşi madencilik” olarak adlandırılıyor ve hiçbir arıtma tesisi içermiyor.
Tüm dünyada New Monster (Yeni Canavar) olarak bilinen Newmont şirketi Atikhisar barajına yakın Terziler Köyü’nde iki, Yeniköy’de bir maden projesi için başvuru yaptı. Bu projeleri “kuvars madeni” diye yutturmaya ve kamuoyunu yanıltmaya çalışıyorlar.
Planlanan proje, birinci derece deprem kuşağında yer alan Çanakkale’de, fay hatlarının kesişim noktalarında yer alıyor. Buraya yapılacak ve çok tehlikeli kimyasallar içeren bir atık havuzu bu nedenle de büyük bir risk taşıyor. Daha bu yılın başında, Brezilya’daki maden kazasında atık havuzunun çökmesi sonucu 200 kişiden fazla insan ve sayılamayacak kadar çok bitki ve hayvan hayatını kaybetti. Bütün bir kentin tek su kaynağı, Kazdağları’nın dereleri, yeraltı suları, tarım alanları çok ciddi bir kirlilik tehlikesiyle, ormanları ve nadir bitkileri ise yok olma tehlikesi ile karşı karşıya. Kazdağları birçok canlının yaşadığı çok hassas bir ekosistem, Türkiye ve dünya için önemi çok büyük. Ama ne yazık ki tüm değerleriyle koruma altına almak yerine, maden ve enerji sektörlerinin hizmetine sunuluyor. Doğayı sömürerek varlığını sürdüren bu sektörler, sadece insanların değil, Kazdağları’nda yaşayan milyonlarca canlının yaşamını tehdit ediyor.
Kazdağları Kardeşliği olarak talepleriniz neler?
Kirazlı altın madeni projesi için Çanakkale Valiliği’nden ve Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’ndan, ÇED’e aykırı olarak kesilen ağaç sayısını tespit etmelerini ve ÇED’e aykırı ilerleyen işletmeyi acilen durdurmalarını talep ediyoruz. Biz yaşadığımız yeri korumanın gerektiğine inanıyoruz. Bu talan projelerinin durdurulmasını ve bölgenin bütünüyle koruma alanı ilan edilmesini istiyoruz.
Madenin çevresinde yaşayan insanlar bu duruma nasıl bakıyor?
Kazdağları’nın yerlisi madencilik belasıyla 15 yıldır uğraşıyor neredeyse, yaşamlarına vereceği zararı çok iyi biliyorlar. Çan’daki termik santralin topraklarında yarattığı etkilerin farkındalar. Ağaçlarının eskisi gibi canlı olmadığını, kuruduğunu söylüyorlar. Ama bu bölgede de, ülke genelinde olduğu gibi, halkın öncelikli endişesi sağlık ve çevre değil, ekonomi. Bölgedeki nüfusun yüzde 50’ye yakın bir bölümü doğrudan ya da dolaylı olarak geçimini tarımdan sağlıyor. Buğdaydan narenciyeye, ürün çeşitliliği açısından Türkiye’nin en zengin illeri arasında yer alıyor Çanakkale. Bu projelerle bu zenginlik halkın elinden alınıyor. Ayakta kalabilen üreticinin ürünleri ise tüm Türkiye’nin sofrasına zehir olarak gelme tehlikesi taşıyor.
Köylüler ve çevre aktivistlerinin diyaloğu nasıl?
Çanakkale insanı yaşadığı yerin, Kazdağları’nın ne kadar değerli bir yer olduğunun ve korunması gerektiğinin farkında. Kazdağları’nın yerlisi de çevre aktivistlerine, çevrecilere uzun yıllardır aşina. Biz daha işin başındayız, bizden önce yıllardır mücadele eden ve Kazdağları’nın güneyinden kuzeyine yaşam alanlarını koruyan Kazdağı Doğal ve Kültürel Varlıkları Koruma Derneği ve İda Dayanışma Derneği gibi örgütlenmeler var. Kazdağları Kardeşliği olarak bizim onlar kadar emeğimiz ve deneyimimiz yok henüz.
Kazdağları birçok canlının yaşadığı çok hassas bir ekosistem, Türkiye ve dünya için önemi çok büyük. Ama ne yazık ki tüm değerleriyle koruma altına almak yerine, maden ve enerji sektörlerinin hizmetine sunuluyor.
Topluluk olarak bir araya gelişimizden bugüne kadar olan süreçte de tek başımıza mücadele vermedik zaten. Çevreye duyarlı tüm Çanakkaleliler ve tüm çevre örgütleri bu mücadelenin içindeyiz. Kirazlı için yaptığımız kampanya da tüm örgütlerin özel emeği ve birbirleriyle çok sıkı dayanışmaları ile gerçekleşebildi, ayrıca TEMA Vakfı’nın çok büyük bir desteği vardı. Tüm aktivistler olarak tek bir niyetimiz var: Madencilik faaliyetlerinin durdurulması ve Kazdağları’nın sincaplara, domuzlara, ceylanlara, ağaçlara bırakılması.
Kazdağları Kardeşliği olarak altın madeninin yaratacağı tahribatı duyurmak için sahada neler yapıyorsunuz?
Madenciler iki-üç yılda bir gelip gittiği için yerel halk madencilik hakkında genel bir fikir sahibi, ama biz de madenin nelere sebep olacağını, nasıl tehlikeler getirebileceğini yeniden anlatmaya çalışıyoruz. Kazdağı Koruma Derneği ile birlikte köylerde bilgilendirme toplantıları yapıyoruz. Şirketlerin anlatmadığı sıkıntıları, yalan iş vaatlerini, madenin yaratacağı kirliliği, sularının, tarım alanlarının ellerinden alınacağını, kısacası yaşam alanlarında yaratacağı etkileri anlatıyoruz.
Sosyal medyada hayvan maskeleriyle ağaçların içinde durduğunuz bir video ile kamuoyuna çağrı yaptınız…
Her canlının eşit yaşam hakkı olduğuna inanıyoruz. İnsan doğayı sonuna kadar sömürebileceği bir süpermarket gibi görse de, aslında ormanların asıl sahibi, içinde uyumla yaşadıkları diğer canlılar. Kendi yaşamlarımızda, tüketim alışkanlıklarımızda da bu düşünceyi merkeze alarak yaşamaya çalışıyoruz olabildiğince. Çektiğimiz videoyla da bunu en basit şekilde anlatmaya çalıştık. Rant uğruna ormanların yok edilmesi, ağaçların kesilmesi sadece Kazdağları’nın sorunu değil. Bugün Karadeniz’den ODTÜ’ye, Alakır Vadisi’nden Kuzey Ormanları’na, her yerde acımasızca bir kıyım var. Videoyla tüm bunlara da dikkat çekmek istedik. İklim değişikliği yüzünü aleni şekilde göstermeye başladı. İki derecenin altında kalabilmemizin tek yolu ağaçlarımızı, ormanlarımızı, ekosistemimizi korumak. Derelerimizi, göllerimizi, denizlerimizi çöple, plastikle doldurduk. En vahim örneklerden biri olan Van Gölü de bu dertle boğuşuyor. Artık dünyaya daha fazla zarar verme lüksümüz yok.
Sosyal medyadan yaptığınız çağrıya pek çok doğa savunucusundan destek geldi. Türkiye’de sürmekte olan diğer çevre direnişleri ile nasıl dayanışıyorsunuz?
Türkiye’de neredeyse her dağın başında, her dere kenarında bir katliam ve o katliama direnen bir yaşam savunusu var. Karadeniz’den Alakır’a, Kuzey Ormanları’na, ODTÜ’ye, Hasankeyf’e, hepimiz aynı mücadelenin içindeyiz, dayanışıyoruz, çünkü hepimiz aynı dünyanın çocuklarıyız.