Şubat ayında İstanbul merkezinin nadir yeşil yaşam alanlarından Maçka Parkı’nın altına yapılmak istenen karayolu tüneli inşaatı büyük protestolarla karşılandı, ancak bu tepkiler 199 ağacın sökülüp otuz kilometre öteye taşınmasına engel olamadı. Maçka Parkı inşaatı, belediyelerin parklara, şehrin naturasına bakış biçimini ve bu alanları hiçe sayışını gösterdiği kadar, İstanbul’u adım adım ele geçiren bir başka tehlikeye de dikkat çekiyor: Dolmabahçe-Levazım hattı aslında çok daha geniş ölçekli bir planın, üçüncü köprü ve Kuzey Marmara otoyoluyla birleşerek şehri abluka altına alacak bir otoban ağının parçası, bu tahripkâr amaca hizmet eden onlarca tünelden sadece biri. Bu ağın inşaatı ormanları, parkları, ağaçların toprakla ilişkisini ortadan kaldırmakla kalmıyor, mahallelere, evlere de sirayet ediyor, bazı yerleşim alanlarının altı transit yol uğruna oyuluyor. Sultangazi ilçesi ve en kalabalık mahallesi Gazi, taş ocakları ve beton santralleri yetmezmiş gibi, yeraltından geçirilmek istenen karayolu tüneliyle bu tehlikeyi ensesinde hisseden yerlerin başında geliyor. Belediye ve bakanlık eliyle palazlanan inşaat sermayesinin doymazlığı ve şehre musallat edilen yüksek bütçeli, plan dışı, dev ölçekli projeler artık mahallelerin, evlerin, odaların içine kadar giriyor. Maçka Parkı’yla aynı kaderi paylaşan Sultangazi’ye ve Gazi mahallesine yakın plan yapalım.
İstanbul’un üçüncü dünya yerleşimlerinden birinde, on yıllık bir ilçe olan Sultangazi’deyiz. 2008 yılında Gaziosmanpaşa, Eyüp ve Esenler’den aldığı mahallelerle kuruluşu ilan edilen 500 bin nüfuslu bu ilçe varlığını Gazi mahallesine borçlu diyebiliriz. Sultangazi’nin en kalabalık ve yüzölçümü en büyük mahallesi olan Gazi muhalif kimliğiyle bilinen ve toplumsal-siyasal tarihe geçmiş önemli vakalarla hafızalara girmiş bir yer.
Sultangazi de bütün şehri abluka altına alan inşaat sermayesinin yakın ilgisinden muaf değil. Gaziosmanpaşa ve Eyüp ilçeleriyle birlikte oluşturdukları sacayağının parçası olarak bakabileceğimiz Sultangazi, özellikle üçüncü köprü bağlantı yollarının yakınında bulunması, üçüncü havalimanına hazırlık olarak yapılan metro hatlarının içinden geçmesi nedeniyle inşaat piyasasının gözdelerinden biri haline geldi. Bu ilginin elbette ilçede yaşayanlara çeşitli etkileri ve maliyetleri olacaktı. Olmaya başladı bile. Gazi, Zübeyde Hanım, Esentepe ve Cebeci bu gelişmelerden etkilenen mahalleler arasında ilk akla gelenler.
Taş ocakları ve beton santralleri
Ülkenin her bölgesini tehdit eden taş ocakları, yıllardır buranın da en önemli meselesi. Cebeci ve Esentepe mahallelerinde, yerleşim alanlarının dibinde sadece üçü ruhsatlı olmak üzere tam 18 adet taş ocağı ve iki adet beton santrali bulunuyor. Yıllardır bölgenin kâbusu olan taş ocakları, İstanbul inşaat sektörünün mıcır ihtiyacının yüzde 90’ını karşılıyor.
Taş ocakları bölgede dev yarıklar, kanyonlar oluşturmuş. Bunların büyük çoğunluğu ruhsatsız ve denetimsiz, açık işletmeler. Mahalle halkı yaklaşık on yıldır, taş ocaklarına ve beton santrallerine karşı hem hukuki hem fiili mücadele veriyor. Yapılan onlarca itirazın, başvurunun hepsi sonuçsuz kalmış. Tam bir kanunsuzluk havzası oluşturulmuş durumda.
Burada yaşayanların büyük çoğunluğu, özellikle kadınlar ve çocuklar nefes darlığıyla boğuşuyor. Astım ve KOAH çok yaygın. Hiçbir şeyin değişmediğini gördükçe, ve bir de üstüne, acele kamulaştırmalar ve parselasyon işlemleri gibi yeni belalarla uğraşmak zorunda kaldıkça, taş ocaklarıyla mücadele mahalle sakinlerinin gündeminden şimdilik çıkmış. Ancak, meselenin sağlık açısından taşıdığı ciddiyet gündelik hayatı belirlemeye devam ediyor.
Mahalleyi alttan oyan otoban
Gazi mahallesi geçtiğimiz seneden bu yana bir de karayolu tüneli inşaatıyla sarsılmış durumda. İlk kazmanın 2017’nin nisan ayında vurulduğu ve Kuzey Marmara Otoyolu bağlantıları kapsamında inşa edilen tünel Alibey baraj kapaklarının altından, Zübeyde Hanım’dan başlıyor, Gazi mahallesini baştanbaşa geçerek Cebeci mahallesinden çıkıyor. Tünel inşaatı nedeniyle, Zübeyde Hanım ve Gazi’de onlarca ev acele kamulaştırma kapsamına alındı. Bu tünel İstanbul’un altını delik deşik edecek otuzdan fazla karayolu tüneli projesinden sadece biri. Bütün tüneller elbette trafiği rahatlatma maksadıyla pazarlanıyor. Bakanlığa kalırsa, meselenin inşaat sermayesiyle hiçbir ilgisi yok; mevzu tamamen duygusal, yani hizmet aşkı!
Gazi’deki tünel İstanbul’un altını delik deşik edecek otuzdan fazla karayolu tüneli projesinden sadece biri. Bütün tüneller, elbette trafiği rahatlatma maksadıyla pazarlanıyor. Bakanlığa kalırsa, meselenin inşaat sermayesiyle hiçbir ilgisi yok; mevzu tamamen duygusal, yani hizmet aşkı!
İnşaat başladığında ilk tepki, doğal olarak, giriş şantiyesinin kurulduğu Zübeyde Hanım sakinleri tarafından verildi. İlk başlarda şirket gece gündüz yirmi dört saat çalışıyordu. Ancak, özellikle geceleri inşaat gürültüsünün şiddetine tahammül edemeyen halk her akşam şantiye önünde eylem yapmaya koyuldu ve fiili olarak şantiyenin gece çalışmasını engelledi.
Tünelin yaratacağı fiziki tahribat ortaya çıktıkça, mahallelerin henüz uyanmamış bütün kesimlerinin tek gündemi bu olacak gibi görünüyor. Zira evlerin duvarları çatlamaya, zeminlerde çukurlar oluşmaya başladı şimdiden.
Karayolu tüneli, mahallenin içinden hoyratça geçiriliyor. Bu hoyratlığın bir sebebi söz konusu mahallenin kimliğine olan düşmanlıksa, bir diğer sebebi mahalleyi toptan riskli hale getirip dönüşümüne zemin hazırlama hesabı gibi görünüyor.
Muhalif kimlikli birçok mahallede daha bütüncül kentsel dönüşüm projeleriyle karşılaştık. Gülsuyu-Gülensu, Okmeydanı, Küçük Armutlu gibi mahalleler bu projelerle kıskaca alınmaya çalışılırken mahalle sakinleri de mücadelelerini sürdürüyor. Gazi mahallesi henüz böyle bütüncül bir planla karşılaşmış değil, karayolu tüneli inşaatı bu anlamda bir kilometre taşı görevi görüyor.
Park yerine karakol
İlçenin ve yine Gazi mahallesinin bir başka önemli meselesi bölgenin nefes alanı olan Gazi Şehir Parkı’nın beşte birlik kısmının terör ve güvenlik gerekçesiyle imara açılması diyebiliriz. 28 Aralık 2017’de Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın onayladığı imar planı değişikliğiyle park alanına “kalıcı polis güvenlik noktası” adı altında çevik kuvvet karakolu inşa edilecek. Mahallenin halihazırda bir karakolu varken, çeşitli köşebaşları, mahallenin giriş ve çıkışları zırhlı araçlarla tutuluyorken, mahallenin tek park alanı karakola dönüştürülüyor. Alanın geri kalanı park olarak kalsa da, yüksek güvenlikli bir karakolun çevresinde çocukların oyun oynamasının ne kadar uygun olduğu, yetişkinlerin burada nasıl rahat bir nefes alabileceği yanıtları belli sorular. Öncelik devlet ve polisin güvenliği ve huzuru.
Peki, bütün bunlara maruz kalan halk bir tepki gösteriyor mu? Evleri taş ocaklarına ve beton santrallerine yakın olduğu için tozdan ve yarattığı sağlık sorunlarından birebir etkilenenler mücadelelerini yıllardır sürdürüyor. Kamulaştırmalardan etkilenen yaklaşık 300 hane sahibi, hem mahallede hem Sultangazi ve İstanbul Büyükşehir Belediyeleri önünde haftalar süren eylemlerden sonra, geçtiğimiz günlerde dava açtı.
Karayolu tüneli, mahallenin içinden hoyratça geçiriliyor. Bu hoyratlığın bir sebebi Gazi mahallesinin kimliğine olan düşmanlıksa, bir diğer sebebi mahalleyi toptan riskli hale getirip dönüşümüne zemin hazırlama hesabı gibi görünüyor.
Politik bilinç ve örgütlülüğün diğer bölgelere göre nispeten yüksek olduğu böyle bir yerde, bölgedeki yerel ama geneli de belirleyen sorunlar yumağına karşı örgütlü kesimlerin ilgisinin hayli sınırlı kaldığını söyleyebiliriz. Mahallenin altını oyan tünel inşaatı, burada faaliyet gösteren siyasetlerin gündemine henüz girebilmiş değil. Ama inşaatın fiziksel sonuçları ortaya çıktıkça Gazi’den itirazların yükselmemesi de mümkün değil.
İktidarın her daim ehlileştirmek için çabaladığı, bu amaçla her türlü aracı denediği bir yer burası. Benzer bir kimliğe sahip Okmeydanı’nda olduğu gibi bütüncül bir kentsel dönüşüm planına dahil olmasa da, çevresinde yükselen inşaat projeleriyle değeri artan ve sıkıştırılan bir mahalle. Terör bahanesiyle baskı altında tutulan Gazi’nin girişinde zırhlı araçlar sürekli nöbet halinde, mahalleye giren araçlar aramadan geçiriliyor. Kentsel dönüşüm hakkında yapılmak istenen, her yerde kapalı salonlarda rahatlıkla düzenlenebilen ve katılımcılarının genelde 60-70 yaşlarında amca ve teyzelerden oluştuğu bir toplantının dahi özel harekât tarafından zırhlı araçlar ve makineli tüfeklerle basıldığı bir mahalle burası. Bütün bu şartlara rağmen, Sultangazi ilçesi sakinleri kent savunmasıyla, hâlihazırda kurmak üzere oldukları dernekleriyle, kalabalık halk toplantılarıyla, ısrarla sürdürdükleri hukuki ve fiili mücadeleyle yaşam alanlarını inşaat baronlarına teslim etmeye niyetli olmadığını gösteriyor.