Korona virüsünün yayılmasını önlemenin şartı teması en aza indirmek, mümkün olduğunca evlere kapanmak. Ancak bu durum bazı insanlar için hayati tehlikenin artması demek. Dünyanın korona tecrübesi izolasyonun kadınlara ve çocuklara şiddet oranlarını yükselttiğini ortaya koyuyor. Pek çok ülke ev içi şiddetle mücadele için çeşitli stratejiler geliştirmeye çalışıyor. Peki sokaklar boşalırken ve korona salgınının ilk günlerinde kadın cinayeti haberleri sürerken Türkiye’de durum ne?
İngiliz feminist gazeteci Helen Lewis, William Shakespeare ve Isaac Newton’un karantina günlerinde üretkenliklerinin takdire şayan olduğunu belirtip ekliyor: “Hiçbirinin çocuk bakmak gibi bir sorumluluğu yoktu.”
Lewis siyasetçilerin kriz dışında başka bir şey konuşulmaması konusunda ısrar ettiğini, ancak pandemi dönemlerinin var olan bütün eşitsizlikleri daha da derinleştirdiğini vurguluyor. İngiliz gazeteci, içinde bulunduğumuz olağanüstü durumun aylar sürebileceğini dile getiriyor ve kadın özgürleşmesinin pandeminin sessiz bir kurbanı olacağını düşünüyor. Lewis’in haklı sebepleri ve sağlam dayanakları var:
- Okula gitmeyen çocukların ihtiyacı olan nedir? Biri(leri)nin onlara bakması. Bu sorumluluk, mevcut işgücü yapısı nedeniyle kadınların omuzlarına daha çok yüklenecek.
- Kriz dönemleri kız çocuklarının hayatını sonsuza kadar değiştirebiliyor. Afrika’da Ebola salgını sırasında okuldan alınan kız çocukları oldu. Çocuk yaşta hamilelikler arttı.
- Zengin ya da fakir fark etmeksizin, sokağa çıkma yasakları sırasında stres, alkol tüketimi ve ekonomik sıkıntılar nedeniyle aile içi şiddet vakaları her ülkede artış gösteriyor.
Kriz dönemleri her daim en kırılgan olanı en çok vuruyor. Aile içi şiddete karşı mücadele veren aktivist Wan Fei, COVID-19 salgınının ilk başgösterdiği Çin’de, polis kayıtlarına yansıyan aile içi şiddet vakalarının 2020 Şubat ayında üçe katlandığını söylüyor. Tam da bu nedenle, Birleşmiş Milletler Toplumsal Cinsiyet Eşitliği ve Kadının Güçlendirilmesi Birimi Başkanı Anita Bhatia “İnsanları virüsten korumak için kullandığımız teknik, aile içi şiddet mağdurlarını olumsuz etkileyebilir” derken haksız değil.
Avusturya hükümetinin tedbirleri arasında yardım hatlarının 24 saat şiddet mağdurlarına hizmet vermesi, şiddet mağdurlarının online olarak her türlü desteğe ulaşabilmesi de yer alıyor. Evden uzaklaştırma tedbirleri karantina koşullarına rağmen uygulanacak.
Şiddete karşı stratejiler
Sokağa çıkma yasaklarının sürdüğü İtalya’da ilk günden beri şiddet gören kadınlar için kurulan destek hatlarının televizyon ekranlarında dört dönüyor olması tesadüf değil. Kolombiya ve İspanya’da da durum aynı. Bogota Bölgesi Kadın Sekreteryası tarafından açılan hattı Instagram hesabından paylaşan bir kadın şöyle diyor:
“Bütün gün şiddet uygulayan bir erkekle evde olmak birçok kadın, çocuk ve yaşlı yetişkin için çok acı verici olacak. Bogota’da ve ülke genelinde yardım hatları var. Ancak, muhtemelen adam yanınızda dururken aramak kolay olmayacak. Belki arkadaşlarınız veya aileniz sizin için yardım isteyebilir.”
Sanal destek hatları şu günlerde hayati önem arz ediyor dersek abartmış olmayız. Avusturya hükümeti, bu durumun farkında olarak karantina günleri için bir dizi önlem alan ülkelerden. Tedbirler arasında yardım hatlarının 24 saat şiddet mağdurlarına hizmet vermesi, şiddet mağdurlarının online olarak her türlü desteğe ulaşabilmesi de yer alıyor. Yetkililerin açıklamasına göre, evden uzaklaştırma tedbirleri karantina koşullarına rağmen uygulanacak, az sayıda mahkeme çalışıyor olsa da şiddet durumlarında hakim ve savcılar görev başında olacak. En önemlisi ise hiç şüphesiz bu konuda gösterilen siyasi irade… Kadın ve Entegrasyon Bakanı Susanne Raab’ın “Şu anki kriz aile içi şiddete açık mektup olarak görülemez. Kadın ve çocuklara şiddet uygulayanlara karşı en sert şekilde müdahalede bulunacağız” sözleri bu açıdan oldukça önemli. Adalet Bakanı Alma Zadic’in yeni bir yasa geçirmeyi hedeflediklerini, bu yasaya göre şiddete maruz kalan kadın veya çocukların polisle kurdukları ilk temasta polisin şiddet uygulayan kişi hakkında koruyucu tedbirler alabileceğini aktarması da öyle…
Women Against Abuse, geçen hafta bir öncekine göre yüzde 30 daha fazla başvuru aldığını açıkladı. Covid-19 günlerinde kadına şiddet vakalarındaki artış ABD basını tarafından sıklıkla haberleştiriliyor.
ABD de salgının hızla yayıldığı ülkelerden biri. Philadelphia merkezli kadın kuruluşu Women Against Abuse, geçen hafta bir öncekine göre yüzde 30 daha fazla başvuru aldığını açıkladı. Covid-19 günlerinde kadına şiddet vakalarındaki artış ABD basını tarafından sıklıkla haberleştiriyor. Time dergisine konuşan Ulusal Aile İçi Şiddet Hattı yöneticisi Katie Ray-Jones’un “Failler şiddet mağduru kadınları virüsü kapmaları için sokağa atmakla tehdit ediyor” açıklaması durumun vahametini ortaya koyuyor. ABD’deki hat, karantina dönemi için yeni stratejiler oluşturma peşinde. Özellikle sanal iletişimin elzem olduğu vurgulanıyor, çünkü mağdurun fail evdeyken telefon açması takdir edersiniz ki pek mümkün değil.
Almanya da tehlikenin farkında: Sivil toplum, kadın ve çocuklara acil bir durumda destek sağlayacak sanal platformların artmasını talep ediyor.
Uluslararası insani yardım kuruluşu CARE, Covid-19 pandemisinin toplumsal cinsiyete dayalı şiddet nedeniyle kadın ve çocuklar üzerinde daha olumsuz etkiler bırakacağından endişe ettiğini açıkladı. Şiddetin yanısıra, Ebola ve Zika salgınlarında karşılaştıkları diğer sorunlara, yani kadın ve çocuklara yönelik koruma hizmetleri talebinin artmasına karşılık hizmetlere erişimin kısıtlı hale gelişine de dikkat çekiyorlar.
Türkiye’de durum
Peki, kadın ve çocukların kriz dönemlerinde temel ihtiyaçlara erişiminin dahi zorlaşabildiği, ayrıca şiddetin her türlüsüyle karşı karşıya kaldıkları bu ortamda Türkiye ne yapıyor?
Şu an için kamuoyu tarafından bilinen, özel olarak alınmış tedbirler yok, ama bu ihtiyaç olmadığı ya da olmayacağı anlamına gelmiyor. Mor Çatı Kadın Sığınağı Vakfı gönüllüsü Melike Keleş şu an evden çalıştıklarını anlatıyor. “Olağanüstü bir durum olduğu için ofiste değiliz. Bizim için de yeni bir uygulama” diyor.
Keleş’in de dikkat çektiği üzere, şiddete uğrayan kadınlar genelde kocaları dışarda ya da işteyken yardım istiyor, ama bu, ev karantinası sırasında zor. “Kadınlar için evlerin güvenli olmadığını biliyoruz” diyor ve şiddet gören kadın ya da kız çocuklarının telefonlarının ellerinden alınabileceğini söylüyor Keleş. Bu da, destek mekanizmalarına erişim sağlayamamaları demek.
ŞÖNİM (Şiddet Önleme ve İzleme Merkezleri) nasıl önlemler alıyor? Yargı ve kolluk birimleri koordineli çalışma yürütüyor mu? Sığınak kabulleri yapılıyor mu? Devletin acil olarak özel bütçe ayırması gerektiğini vurgulayan Mor Çatı için kocaman soru işaretleri bunlar.
Öyleyse, salgının kısa vadede kontrol altına alınamayacağını düşünürsek, önümüzdeki süreçte aile içi şiddet mağdurlarına yönelik neler yapılabilir?
Şiddet Önleme ve İzleme Merkezleri nasıl önlemler alıyor? Yargı ve kolluk birimleri koordineli çalışma yürütüyor mu? Sığınak kabulleri yapılıyor mu? Mor Çatı için kocaman soru işaretleri bunlar.
“Alo 183 Şiddet Hattı’nın daha aktif hale gelmesi lâzım. Emniyet Genel Müdürlüğü tarafından geliştirilen acil müdahale uygulaması KADES (Kadın Destek Uygulaması) pilot il kapsamından çıkarılarak Türkiye genelinde yaygınlaştırılabilir. Şiddet durumunda yapılabilecekleri anlatan kamu spotları hazırlanabilir. Kolluk kuvvetleri şiddet gösteren kişileri ânında evden uzaklaştırabilir. Sığınak kabulü yapılırken kadınların 14 gün karantina altında olabilecekleri güvenilir yerler olmalı.”
Kadın hakları aktivistleri devlet mekanizmalarının karantina günlerinde aile içi şiddeti önleme konusunda daha fazla tedbir alması gerektiğini dillendirirken, Meclis’e sunulan ceza infaz düzenlemesine ilişkin taslak metinde beklemedikleri bir durumla karşı karşıya kaldılar: Cinsel suçlarda 4’te 3’lük salıverilme oranının 3’te 2’ye indirilmesi. Bu metin üzerine #CinselSuçlaraİndirimOlamaz etiketiyle sosyal medya kampanyası başlatan feministler, salgınla birlikte ev içi fiziksel ve cinsel şiddetin artış göstereceğine dikkat çektiler, “Koronavirüs bahane edilerek cinsel saldırı, çocuğun cinsel istismarı ve kadına yönelik şiddet suçlarının da infaz değişikliği kapsamına alınması kabul edilemez” dediler. İnfaz paketiyle çocuk istismarı dahil cinsel suçlarda 3/4’lük koşullu salıverilme oranının 2/3’e düşürülmesini kabul etmediler.
Yakın zamanda İstanbul Sözleşmesi’nin resmi Twitter hesabından “Ev karantinası şiddet gören kadınlar için güvenli değil. Bu zor zamanda şiddet mağdurlarını desteklemek önemli” uyarısı yayınlandı. Aile içi şiddete karşı koordinasyon halinde sıkı çalışmalar yürütülmesi gerektiği apaçık bir gerçek. Nedeni Melike Keleş’in cümlesinde saklı: “Kadın cinayetleri virüs tanımıyor.”