REAL İŞÇİLERİNİN 20 AYDIR SÜREN HAK MÜCADELESİ

Halil Burak Öz
17 Nisan 2019
SATIRBAŞLARI

İflas açıklayan Real Hipermarketler’in işsiz kalan işçileri tazminat hakları için yirmi aydır mücadele ediyor. Düzenli basın açıklamalarının yanısıra marketlere toplu ziyaretler yapıyorlar, kasaları kilitliyorlar, işgal girişimlerinde bulunuyorlar. İstanbul, Ankara başta olmak üzere Eskişehir, Kayseri gibi birçok ilde eylemlerini sürdüren, sosyal medyayı da aktif kullanan Real işçileriyle Nakliyat-İş sendikasında buluştuk, mücadelelerini dinledik.

Yirmi aydır sürdürdüğünüz direnişin sebepleriyle başlayalım, ama önce kendinizi kısaca tanıtsanız…

Kader İpek Altınbulak: Elazığlıyım. İstanbul’da büyüdüm. Evli, bir çocuk sahibiyim. Kartal Real mağazasında 17 yıl satış elemanı olarak çalıştım. Şirketimiz iflas göstererek kapandı. Bize tazminat alacaklarımızın sekiz taksitte ödeneceğini söyleyip protokoller imzalattılar. Fakat sözü edilen tarihler geldiğinde hiçbir ödeme yapılmadı. Örgütlü olduğumuz Tez-Koop-İş beklememizi söyledi ve bir daha bize dönüş yapmadı. 51 bin lira alacağım var. Şu an çalışmıyorum. Haklarımı alana kadar da kesinlikle çalışmayacağım. Başka işkolunda olmasına karşın yanımızda duran Nakliyat-İş sendikasının desteğiyle yirmi aydır direnişteyiz. Kasa kitleme eylemleri, bildik sıradan eylemler yapıyoruz.

Yaşar Kara

Yaşar Kara: Bartınlıyım. İstanbul’da büyüdüm. Real’in Fulya’daki mağazasında dokuz yıl gıda bölümünde satış elemanı olarak çalıştım. Bekârım, şu an ailemin yardımıyla geçiniyorum. 34 yaşındayım. Alacağımız tazminatlarla çeşitli şeyler gerçekleştirmeyi düşünüyorduk, kimimiz iş kuracaktı, kimimizin başka planları vardı. Şu an emeğimizin hakkını aradığımızdan çalışamaz noktadayız. Sorunu çözmesi gereken birçok kişi sessiz kaldığından biz sahiplenmek için daha çok çaba harcıyoruz. Sürece gelirsek, Real Marketler 2014’e kadar Metro’ya bağlıydı, o yıl Beğendik grubuna satıldı. İki yıl geçmeden, 2016’da iflas ilan edildi, peyderpey mağazalar kapatılmaya başlandı. Burada hileli iflasa, şirketin içinin boşaltılmasına girmiyorum, birçok kez haber yapıldı, yazılıp çizildi. Son halkalarda kapatılan mağazalar bizimkiler oldu. Elimize tazminatlarımızı daha sonra alacağımıza dair kâğıtlar verildi. Daha önce kapanan mağazalardan çıkarılan arkadaşlar tazminatlarının belki bir taksitini alabilmiş olabilir, ama bizim, son kapatılan dört mağazanın çalışanlarının öyle bir şansı da olmadı. Çünkü biz doğrudan iflasla karşı karşıyaydık. Dosyalar doğrudan iflas masasına gönderildi. Orada, devam eden dava dosyasında işçi alacaklarını ve devlet alacaklarını gördüğümüzde hiçbir şey alamayacağımızı anladık. Çünkü beyan edilen mal varlığı 11 milyon lira civarında. Buradan 10 milyon liraya aşkın devletin alacağı var. Personel alacağı 20 milyon liranın üzerinde. Önce devlet alacakları ödeniyor, ikinci sırada işçi. Devlet alacağıyla mal beyanı neredeyse kafa kafaya geldiğinden bize bir şey kalmıyor. Bir çıkış yolu aradık. Öncü işçi arkadaşlarımız vardı. Çıkış yolunu Nakliyat-İş’te bulduk. Çözmek için net olarak tavır koymamız gerektiğine karar verdiğimizde Nakliyat-İş başkanı Ali Rıza Küçükosmanoğlu’ndan 1475 sayılı eski İş Kanunu’nun yürürlükte olan 14. maddesinden yararlanabileceğimizi öğrendik. Bu bağlamda, devreden Metro Market’in devirden önceki işçi alacaklarından sorumlu olduğu görülüyor. Nitekim avukatlar da bunu destekledi. Biz Metro’nun işletmelerine yönelik eylemler başlattık. Neden işletmelerine yönelik? Burada da tüzel kişiliğin aralanması ilkesi var. Yani bizim işe başladığımız süreçte imzaladığımız kâğıtlarda patronumuzun Metro AG olarak gözüktüğü antetli kâğıtlar var. Ona istinaden yirmi aydır Nakliyat-İş öncülüğünde eylemlerimizi sürdürüyoruz. Biz yapmadığımız bir iş için hak talebinde bulunmuyoruz ya da hibe filan peşinde değiliz. Biz işçiyiz. Alınterimizin, emeğimizin bedelini istiyoruz. Hem para babalarına hem de işi bu noktaya getiren Tez-Koop-İş, Sosyal-İş gibi sarı sendikacılara karşı bir mücadele sürdürüyoruz.

Dava dosyasında işçi alacaklarını ve devlet alacaklarını gördüğümüzde hiçbir şey alamayacağımızı anladık. Önce devlet alacakları ödeniyor, ikinci sırada işçi. Devlet alacağıyla mal beyanı kafa kafaya geldiğinden bize bir şey kalmıyor.

Yılmaz Balkese: Doğma büyüme İstanbulluyum. Real işçisi kardeşimin sekiz yıllık tazminatı olan 32 bin liralık alacağı için eylemlere katılıyorum. Kardeşim iki çocuğuna bakmak zorunda, evli ve çalışıyor, o yüzden eylemlere gelemiyor. Ben şu an işsizim, tekstil sektöründe 15 yıl kadar hizmet verdim ve 30 bin lira alacaklı durumdayım. Yani iki taraflı mücadele veriyorum.

Yılmaz Balkese

Sizin alacaklı olduğunuz işyerine karşı bir direniş örgütlenememesini, ama burada direnilmesini neye bağlıyorsunuz?

Balkese: Örgütlülük önemli. En kötü sendika bile sendikasız olmaktan daha iyidir, ama gerçek bir sendikada örgütlü olarak haklarının savunulması ve işverenin seni işten atması veya mobbing gibi şeylerle seni işten ayrılmaya zorlaması durumunda en azından arkanda duran, senin yanında olduğunu hissettiğin sendika bir güvence. Ama Real’deki arkadaşlar yıllarca sendikaya aidat ödeyip benimle aynı duruma düşmüş oldular. Bu da çok düşündürücü.

Barış Laçin: Erzincanlıyım. Nereli olduğumuzun aslında bir önemi yok tabii. Hedefimiz ortak. On yıl Real Hipermarketler’in Kartal şubesinde meyve-sebze bölümünde çalıştım. 2017’de, hileli iflasla mağdur edildik. 32 bin lira alacağım var. Bekârım, çalışmıyorum şu an. Haklarımızı alıncaya kadar çalışmayacağım. Yıllardır bizden aidat alan Tez-Koop-İş bize destek olmadı, patronla işbirliği yaptı. Bunun için Nakliyat-İş sendikasıyla mücadele veriyoruz.

Kader İpek Altınbulak

Altınbulak: 31 Mayıs 2017’de mağaza kapatılıp bize protokol kâğıtları verildiğinde sendika avukat getirip “imzalayın” ya da “imzalamayın” diye hiçbir şey demedi. Hepimiz kâğıtları imzaladık, işsiz kaldık, alacaklarımızın yatmasını bekledik, yatmadı. Paraların yatmadığını sendikaya söylediğimizde, “bekleyin” dediler. İki ay geçti, temmuza geldik, yine “bekleyin” dediler. Sonra arkadaşlar, daha önceki eylemlerini bildiklerinden, Nakliyat-İş’le görüştüler.

Nakliyat-İş’in hangi eylemini biliyordu o arkadaşlarınız, aranızda daha önce taşımacılık işkolunda çalışan var mı?

Altınbulak: Çıkmaza girince insanlar etrafına bakıyor, daha önce ne olmuş diye araştırıyor. Yakın bir zaman önce Ümraniye CarrefourSA (2014’teki direnişe Nakliyat-İş kendi işkolunda olmasa da destek vermiş) ve Tansaş direnişi yapılmış. Oradan tanışan arkadaşlar var, bize de söylediler. Sendikacılarla tanıştık, görüşmeye başladık. İşkolları olmadığını, ama işçi sınıfı dayanışması adına destek olacaklarını söylediler.

Farklı mağazalarda çalışıyordunuz, nasıl bir araya geldiniz?

Kara: Mağaza çalışanları eğitim toplantıları, mal alışverişleri, mağazalar arası geçişlerle personel gidip gelmeleri nedeniyle bir araya geliyor. Ama bizim asıl bir araya gelişimiz öncü işçilerin Nakliyat-İş sendikasıyla görüşmesi sonrasında başladı. Ondan önce, her mağaza çalışanı ayrı ayrı sonuç almaya çalışıyordu. Direnişe örgütlü olarak başlamamız Nakliyat-İş öncülüğünde oldu.

Öncü işçiler nasıl ortaya çıktı?

Kara: Çalıştığımız sırada da işyerlerinde olup bitenler takip ediliyordu. O mağazada ne olmuş, bundan sonra ne olur gibi… O aşamada mağazalarda bazı arkadaşlar sivrilmeye, öne çıkmaya başladı. Bilgi alışverişleri yapıldı. Whatsapp grubu oluşturmuştuk.

Siyasi ayrımcılıktan uzak, alınteri mücadelesi yürütüyoruz. Bizi kimsenin bölmesine izin vermeyeceğiz. “Sokağa çıkarsanız gaz yersiniz, mahkemelerde sürünürsünüz” diyenler oldu Tez-Koop-İş’ten, ama yolumuzdan dönmedik.

Mehrali Yücedağ: (Nakliyat-İş örgütlenme uzmanı) Arkadaşlar daha önce de sendikalı olduğu için hızlı bir araya gelebilmişler.

İşyeri temsilcileri mi öncü oldu?

Kara: Öyle diyemeyiz, çünkü üye olduğumuz sendika kendi istediği adamları atama usûlüyle temsilci seçiyordu. Bu yüzden onlara güvenme gibi bir şansımız yoktu. Ondan dolayı öncü olarak bu işi en iyi yönetebilecek kişiler seçildi. Aslında direniş zaman içinde kendi öncülerini kendi içinden çıkardı.

Mağazalara toplu gidiş ve kasa kilitleme, basın açıklaması gibi eylemlere nasıl karar verdiniz? Bir eylem komitesi ya da benzeri bir çalışma grubu oluşturdunuz mu?

Kara: Nakliyat-İş’le tanışana kadar pek bilgimiz yoktu. Kendi çapımızda muhalif olabilir, birtakım şeyleri biliyor olabiliriz, ancak eylemlerin doğru yapılması, meşru zeminde yapılması önemli. Kararlar birlikte alındı, ama alınmasında Nakliyat-İş’in büyük etkisi var. Aşama aşama gidildi. Bir eylem yaptık, yasaklandı. Daha iyisini nasıl yapabileceğimizi aradık. Mücadeleyi zafere taşımak için hep ilerisini aradık. Ali Rıza başkanın (Küçükosmanoğlu, Nakliyat-İş başkanı) kırk yıllık tecrübesi bize çok şey kattı. Artık meşruluğumuzu, haklılığımızı sarı sendikalar bile kabul ediyor.

Nasıl kabul ediyor?

Kara: Sayfalarına giriyoruz, sosyal medyada yorumlar yapıyoruz, sözlerimize karşılık veremiyorlar.

Eylemle, direnişle hakkınızı aradığınız için size de “terörist” diyenler, “solcuların oyununa gelmeyin” diyenler olmuyor mu?

Altınbulak: İki yıl önce böyle bir şey yaşayacağım hiç aklıma gelmezdi. Ama o işyerinde gaspedilen gerçekten çok büyük emeğim var, bunun için ne koşulda olursa olsun tabii ki mücadele edeceğim. Ben sağcı, solcu değilim. Sadece emeğim için sokaklardayım. Çevremdeki insanlar da bunu gördüğü için destekliyor. Kızımı arkadaşlarım okuldan alıyor. Çok geç saatlerde eve gittiğim oluyor. Güvenerek arkadaşlarıma emanet edebiliyorum.

Mehrali Yücedağ

Kara: İstiklal Marşı’nda “Korkma” diyor ya Mehmet Akif, biz hayatımızın hiçbir evresinde korkmadık. Bundan sonra da korkacak değiliz. Ben yapım gereği işyerindeki haksızlıklar olsun, başka şey olsun, hiçbir şekilde kişiliğimden taviz vermedim. Bir mücadelenin içinde bulduk kendimizi, yapmamız gerekeni yapıyorum. Sonucu her ne olursa olsun mücadelemizi sürdürüyoruz. Siyasi ayrımcılıktan uzak, alınteri mücadelesinin içerisindeyiz. Bizi kimsenin bölmesine de izin vermeyeceğiz. Bunu direniş saflarımızda da her zaman ifade ediyoruz. “Sokağa çıkarsanız gaz yersiniz, mahkemelerde sürünürsünüz” diyenler oldu Tez-Koop-İş’ten, ama yolumuzdan dönmedik.

Yücedağ: İşin komiği, bir arkadaşımıza Tez-Koop-İş’ten bizim için “Nereye gittiğinin farkında mısın, onlar HDP’li” demişler. Arkadaş da bunu söyleyene “Ya, sen geçen seçim bana ‘HDP’ye oy ver’ diyen adamsın, şimdi bunu nasıl dersin?” diye karşılık vermiş. Böyle her kılığa giren adamlar. Gerçi bize her yerde bir şeyler diyorlar. Mardin’de de örgütlenme yapıyoruz, orada da ulusalcı diyorlar. Kim ne derse desin, biz doğru bildiğimizi yapıyoruz, sınıf sendikacılığı yapıyoruz.

Karşı-propagandadan ötürü mücadeleden ayrılanlar oldu mu?

Kara: Hayır, ama ekonomik nedenlerden dolayı kopanlar oldu.

Eylemlerinize destek veren siyasi partiler var mı?

Kara: Mücadeleye siyaseti sokmuyoruz. Biz ekmeğimizin peşindeyiz. Kavgamız emek hırsızı patronlarla ve sarı sendikacılarla. Siyasilerden bir beklentimiz yok; çözecek olsalardı, çözerlerdi. Meclis’e gittik. Biri görüşmeyi reddetti, diğeri görüştü, hatta bir vekil Çağlayan’da direniş önlüğü giydi, “Mücadeleniz onurumuzdur. Sonuna kadar size her platformda destek vereceğim” dedi. Geldiğimiz noktada yine biz bizeyiz.

Metro ödemeyi kabul etmiyor, çünkü binlerce işçisi var. Direnişle, eylemle kazanım elde edildiğinde toplu sözleşmede yaşanacaklardan korkuyor. Tabii sarı sendikanın da yönlendirmesi var. Uyumlu çalışıyorlar, sarı sendikaların yöneticileri de koltuklarını kaybetmek istemiyor.

Balkese: Emek mücadelesinin parti siyaseti olmaz. Biz Nakliyat-İş’in sendikal anlayışını bilerek buraya geldik. Her fikirden, her partiye oy veren arkadaşımız var. Önemli olan da bu kadar farklı insanı bir arada yönlendirebilmek.

Mağazalarında eylemler yaptığınız Metro’nun tazminat hakkınıza ilişkin sorumluluğuna dair hukuki cephede kazanımlarınız oldu mu?

Balkese: Bilirkişi raporu lehimize çıktı. Bu yönde Yargıtay kararları da var. Nakliyat-İş avukatları Metro’yla görüştü. Bilirkişi raporuna itiraz etmediler, ama ödemeyeceklerini de söylediler. Sorumluluğu kabul ediyorlar, fakat “ödemiyoruz” diyorlar.

Yücedağ: Metro ödemeyi kabul etmiyor, çünkü binlerce işçisi var. Direnişle, eylemle kazanım elde edildiğinde toplu sözleşmede yaşanacaklardan korkuyor. Tabii sarı sendikaların da yönlendirmesi var. Onlarla uyumlu çalışıyorlar, sarı sendikaların yöneticileri de koltuklarını kaybetmek istemiyor. Basının etkisi de az değil, çünkü reklam olsun, bilet olsun, onlar da nemalanıyor. Sınıf sendikacılığının güçlü olduğu yerde nemalanmaları zor. Türk-İş zaten görmüyor; sosyal medyada Nakliyat-İş’in Tüvtürk direnişini paylaşan DİSK de Real, Makro direnişini görmüyor, paylaşmıyor. Bu direniş görmezden gelinmeye, yalnızlaştırılmaya çalışılıyor. Çünkü direniş kazanılırsa sarı sendikacılık ciddi anlamda yara alacak.

Barış Laçin

Laçin: On yıldır sendikalıyım, sendikalı olmanın bir faydasını görmedim. Nakliyat-İş sayesinde mücadeleci bir kimliğe sahip olduk; eylem, hak aramak nedir öğrendik. Nakliyat-İş bize sahip çıktığı için çoğu sendika ona cephe aldı, ama biz haklarımızı alıncaya kadar mücadele etmeye kararlıyız.

Sokakta eylemlere katılmaktan korkmuyor musunuz?

Altınbulak: TOMA yüzü görmemiştik, şimdi hakkımızda bir sürü davalar açtılar, her gün karakola gidip çay içip çıkıyoruz. (gülüyorlar)

Yücedağ: Güneşli Metro mağazasının işgalinde sendika başkanı dahil gözaltına alınmalar var. Daha sonra halkı kin ve nefrete teşvik etmekten davalar açılıyor. Hemen her gün ifade için karakola gidiliyor. Bir de sürecin bu kadar uzun sürmesinden dolayı bazı arkadaşlar strese dayanamadı. İki arkadaşımız kalp krizi geçirdi.

Altınbulak: Öyle güllük gülistanlık bir ortam değil yani.

Yücedağ: Medyamarkt’lar (Metro’ya bağlı işletme olduğu için burada da eylemler yapılıyor) önünde eylem yapılırken, TOMA’lar, çevik kuvvet, akrepler hepsi oradaydı. Biraz yüklendiğimizde, ânında çevik kuvvet ortaya çıkıyor. Birden etrafımız sarılıyor.

Nasıl geçiniyorsunuz?

Kara: Ailelerimizin desteğiyle.

Nakliyat-İş sadece ulaşım masraflarınızı mı karşılıyor?

Kara: Ulaşım masraflarımızı biz karşılıyoruz.

Altınbulak: Uzak yerlere gitmemiz gerektiğinde, kalabalık olduğumuzda Nakliyat-İş otobüs tutuyor. 

Metro AG’nin önünde eylem yaptık. Sosyal-İş “Alacaklarınızdan Metro sorumlu değildir” diye bizi işgalci ilan edip işçileri karşımıza çıkardı. Düşünün, bir sendika emekçilerin karşısına diğer işçileri çıkartıyor! Böyle bir sendika olabilir mi?

Yücedağ: Real direnişiyle ilgili Ankara’ya, Kayseri’ye gidildi –çünkü Metro’nun asıl merkezi, doğduğu yer Kayseri. Bursa’ya, Eskişehir’e gidildi. Adana’da eylemler sürdü. Yani başka illerde de Real direnişi sürüyor, farklı farklı eylemler yapılıyor. Real ve Makro için oralarda da kasa kilitleme eylemleri yapılıyor.

Tez-Koop-İş ve Sosyal-İş’ten ne talep ediyorsunuz da yapmıyorlar?

Altınbulak: Tez-Koop-İş’e 14 yıl aidat ödedik. Sendikayı Kartal Real’e getirenlerden biriyim. Sendikamızın olması, kreşlerimizin olması demekti. Anneyiz sonuçta… 14 yıl aidat ödedik, ne toplu sözleşme sürecinde yanımızdaydı sendika ne protokoller imzalandığında.

Niye başka sendikaya geçmeyi düşünmediniz?

Altınbulak: Yok ki! DİSK’te de Sosyal-İş var! Metro AG’nin önünde eylem yaptık. Sosyal-İş “Alacaklarınızdan Metro sorumlu değildir” diye bizi işgalci ilan edip işçileri karşımıza çıkardı. Düşünün, bir sendika emekçilerin karşısına diğer işçileri çıkartıyor! Böyle bir sendika olabilir mi? Bunlar güya işçi sendikaları. Biz 2014’e kadar Metro AG’ye bağlı Real Hipermarketler çalışanıydık. Nasıl sorumluluğu olmaz? Sonuçta mahkemede bilirkişi sorumluluğu kabul etti.

İşçileri nasıl karşınıza çıkarttılar?

Altınbulak: Biz Güneşli Metro’da kapının önünde basın açıklaması yaparken onlar da kapının önündeki işçileri çıkarttılar. Bizleri yuhaladılar.

Gerekçeleri neydi?

Altınbulak: Biz orada eylem yaptığımız için onlar da ekmeklerinden olacakmış.

Balkese: 25 Kasım 2017’de Güneşli Metro’nun işgal eylemi oldu, ertesi gün Sosyal-İş sitesinde, Real işçilerinin alacağından Metro’nun sorumlu olmadığına dair açıklama yapıldı. 28 Kasım’da, işgal eyleminden üç gün sonra da Güneşli Metro’da bizim yaptığımız rutin basın açıklaması eyleminde, Metro’da çalışan kendisine bağlı işçileri Real işçilerinin karşısına çıkardılar. Metro işçisine şöyle söyleniyor: “Real işçileri eylem yaptığı için ciro kaybediliyor. Biz de iflas ederiz. Sizi de ekmeğinizden edecekler.” İşçiyi işçiye kırdırma noktasına geldiler. Ellerinde bir işçi pastası var, onu kaybetmemeye çalışıyorlar. Aidat sendikacılığı yaparak varlıklarını sürdürmek istiyorlar.

Türk-İş zaten görmüyor; sosyal medyada Nakliyat-İş’in Tüvtürk direnişini paylaşan DİSK de Real, Makro direnişini görmüyor, paylaşmıyor. Bu direniş görmezden gelinmeye, yalnızlaştırılmaya çalışılıyor. Çünkü direniş kazanılırsa sarı sendikacılık ciddi anlamda yara alacak.

Kara: Sendika elbette olmalı, ama sendikaların temsilcileri mutlaka işçi temsilcisi olmak zorunda. Sendika yöneticilerinin maaşları işçi ücretleri tutarında olmalı ki bizim ne şartlarda çalıştığımızı, geçindiğimizi anlasınlar. Villalarda yaşayan insanlar işçinin ne çektiğini bilmez. Bunu siyasiler de bilmiyor, sendika yöneticileri de bilmiyor. Birbirlerinden çok da farklı değiller aslında.

Yücedağ: İşçileri işten atılma tehdidiyle karşımıza çıkardılar, ama tutmadı. Makro ve Real direnişi bu süreçte bütün direnişleri destekledi. Cargill, Flormar direnişini destekledi. İnşaat işçilerinin tutuklanmasına karşı eylemler yaptı. 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nü kutladı. Kendi mücadelesini verirken sınıf dayanışmasını da unutmadı. DİSK’e bağlı sendikalar, Türk-İş’e bağlı sendikalar ise bu direnişleri ağızlarına dahi almıyor. Şu an hakkı gasp edilmiş 10 bin işçiyi görmüyorlar. Neden?

Kara: Türkiye’de durum böyleyken uluslararası sendikaların temsilcilerinden destekler görüyoruz. Bu yıl, Uluslararası Taşımacılık İşçileri Sendikası Enternasyonali toplantısı için beş kıtadan sendika temsilcileri Türkiye’ye geldi. Bizim direnişimizi de seksen kişilik bir grupla ziyaret ettiler. Bir basın açıklamasıyla hak gaspını görmezden gelemeyeceklerini belirterek, ülkelerine gittiklerinde Metro’nun işyerlerini eylem alanına dönüştüreceklerini, durumumuzu halklarına duyuracaklarını ve üstlerine düşen ne varsa yapacaklarını söylediler.

Haber almak ve eylemlerinizi duyurmak için en çok hangi medya araçlarını kullanıyorsunuz?

Altınbulak: Halk TV, Yol TV izliyorum. Devamlı telefon elimde. Sosyal medyada oluyorum genellikle. Sesimizi duyurmak için ağırlıklı olarak facebook’u, twitter’ı kullanıyoruz.

Balkese: Televizyonda haber genelde izlemiyorum. Yaşamın tekdüzeliğinden kurtulmak, kafa dağıtmak için kendini bir yere kanalize etmen gerekiyor. Futbol artık paralı kanalda olduğu için dizi seyrediyorsun. Ben Çukur’u seyrediyorum.

Real işçileri Cargill direnişiyle dayanışma eyleminde.

Çukur’u beğenmenin nedeni ne?

Balkese: İstanbul’da geçiyor olması. Balat semtinde bir ailenin birbirini sahiplenmesi hoşuma gidiyor. Direnişteki dayanışmayı bir nebze orada da görüyorsun.

Kara: Diziler, filmler, yemek programları toplumdaki duyguları harmanlayıp yönlendirerek toplumu gerçeklerden uzak tutmak için belli kurumlar tarafından yapılan projeler. Tepedekileri söylemeye gerek yok. Dünya merkezli… Televizyonla ilgilenmektense canlı ortamlarda buluşabilsek birçok şeyin çözümünü daha kolay bulacağız, ama bizi bir aptal kutuya hapsediyorlar, oradan ne verilirse onu alıyoruz, onu doğru kabul ediyoruz. Öyle olduğu için de mücadeleden kopuyoruz.

Sosyal medyayı hangi amaçlarla kullanıyorsunuz?

Balkese: Genelde twitter ve facebook kullanıyorum. Televizyonda izleyemeyeceğim haberi twitter’dan öğrenebiliyorum. Sosyal medya iyi bir şeyde kullandığında önemli bir mecra. Birçok insana çok çabuk sesimizi ulaştırabiliyoruz. Olumlu olumsuz tepkiler alabiliyoruz. Direnişin ve Nakliyat-İş’in sayfalarından neden sokakta olduğumuzu, mücadelemizi anlatmaya çalışıyoruz.

Kara: Açıkçası gazete okumuyorum. Bizim haberimizi yaparken Metro’nun adını vermekten çekinen medyadan “Nasıl gerçek habere ulaşabilirim?” diye sorguluyorum. Twitter’da haftanın en az iki günü Metro, Mediamarkt, son günlerde de Beğendik şirketine yönelik çağrılar yapıyoruz. Bunu düzenli sürdüreceğiz. Instagram’ı, facebook’u da kullanıyoruz, ama twitter daha samimi gibi, daha çok karşılık buluyoruz, bunu etkileşim sayılarından da görüyoruz.

Sosyal medyayı pratikteki mücadelenin yan unsuru olarak görüyoruz. Asıl gücü veren pratikteki mücadele. Kasa kilitleme eylemleri, müşterilerle, çalışanlarla birebir ilişkiler, insanların “Neden burada eylem yapıyorsunuz?” diye sorup cevap alabilmesi düşündürmek, bilinçlendirmek açısından daha etkili.

Laçin: Twitter’da haftanın iki günü, pazartesi ve cumaları TT çalışmamız oluyor. Oradan ağırlıklı sesimizi duyuruyoruz. Yaptığımız paylaşımlardan kaynaklı bilişim suçu işlediğimize dair de ifadeye çağırıldık.

Kara: Genelde pazartesi günü saat 17.00’de gündem oluyoruz. Orada sürecimizi anlatıyoruz. Destek mesajlarımızı da yayınlıyoruz.

Daha çok karşılık bulduğunuz ve daha rahat olduğu için eylemlerinizde sosyal medyaya doğru bir kayış var mı?

Kara: Sosyal medya büyük güç. Çok popüler olduğunu bildiğimiz X ya da Y kişi bu haberi kesin yapar diye düşünüp de göremediğinde insanlar demoralize olabiliyor. Sosyal medyayı doğru kullanabildiğimiz sürece toplumsal farkındalık yaratabiliriz.

Balkese: Sosyal medyayı pratikteki mücadelenin yan unsuru olarak görüyoruz. Sosyal medya yirmi aydır büyüttüğümüz pratik mücadeleyi daha çok kişiye duyurmamızı sağladı. Yani asıl gücü veren pratikteki mücadele. Kasa kilitleme eylemleri, müşterilerle, çalışanlarla birebir ilişkiler, insanların “Neden burada eylem yapıyorsunuz?” diye sorup cevap alabilmesi düşündürmek, bilinçlendirmek açısından daha etkili.

Kara: Önce Metro Marketlerin önlerinde eylem yapıyorduk. Valilik kararıyla engel kondu. Ne yapmalıyız diye düşündük. Olayı AVM içlerine taşıdık. Slogan atıp pankart açıyorduk. Ona da yasak kararı geldi. Eylemi alışveriş boyutuna taşıdık. Gidiyoruz, kasa kilitliyoruz. Bunlar birbirinin parçası aslında.

Kasa kilitleme eylemi sırasında, işten çıkarılmadan önce sizin yaptığınız işi yapan arkadaşlarınızla karşılaşıyorsunuz, nasıl bir etkileşim oluyor aranızda?

Kara: Zaman zaman hır gür oluyor, ama işin bilincinde olanlarla karşı karşıya gelince olmuyor. Bunlar yağmacı, şudur budur diye alçaklığa girişenler oluyor, ama onlar da gerekli tepkiyi alıyor. Başlangıçta ne olduğunu kavrayamayanlar oluyordu. Bizdeki kararlılığı görüp eylemi ne için yaptığımızı idrak ettikten sonra saygı duymaya başladılar. Çünkü Mediamarkt’ta çalışanlar da bizi mağdur eden sendikada örgütlü. Bu aylar da toplu sözleşme dönemi. Durumu kavradıktan sonra, bizimle selfie çekecek noktaya geldiler. (gülüyor)

Balkese: Uzun süredir Mediamarkt’larda kasa kilitleme eylemleri yapıyoruz. Alışveriş sepetini dolduruyoruz. Ödeme noktasına geldiğimizde kasadan aldıklarımızı geçiriyoruz, tutar çıkıyor, “ödeyecek misin?” diye soruyorlar. Tazminat haklarımız ödenmediği için aldıklarımızı geri bırakacağımızı söylüyoruz. Bunu alışveriş yapan müşteri de görüyor. “Neden böyle yapıyorsunuz?’’ diye sorma gereği duyuyor. Pratikteki mücadele çok etkili.

Hakkınızda açılan kaç dava var?

Altınbulak: İnanın bilmiyoruz. Her gün karakola ifade vermeye gidiyoruz.

Kara: Özellikle son davalar sosyal medya ağırlıklı. Hakaret boyutu olmadığı için oradan bir şey çıkaramıyorlar, ama “ticari itibar kaybına uğratmak”tan suç duyurusunda bulunuyorlar.

^