Aile, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın 31 Ocak 2021’de yayınladığı sendika istatistiklerine göre, bağımsız sendika PTT-Sen’in 4211 üyesi bulunuyor. Bu sayıyla, iletişim işkolunda yüzde 5’in üzerinde örgütlenmiş durumda. Çoğu sendika ülke barajı olan yüzde 1’i bile geçmekte zorlanırken, 2019’da kurulan PTT-Sen’in bu kısa sürede elde ettiği başarı takdire şayan. Öte yandan, bu başarılı mücadele PTT yönetiminin ve bağlı taşeron şirketlerin uykusunu kaçırıyor. Sudan bahanelerle işlerinden uzaklaştırılan PTT-Sen üyeleri, İzmir’de, Bursa’da ve Sirkeci’deki Büyük Postane binasının taş merdivenlerinde 9 Aralık’tan beri eylemlerine devam ediyor. İşçiler işe geri dönmeyi, sendika üyelerine yapılan baskının sonlandırılmasını ve sendikal haklarını kullanabilmeyi talep ediyor. Sivil polisler düzenli aralıklarla eylemin sonlandırılmasını “tavsiye” ediyor. İşçiler ise sakin, tacizlere kulak asmıyor. Sirkeci’ye, Büyük Postane’nin önündeki direnişe bağlanıyoruz.
PTT’de hangi görevleri üstleniyordunuz, neden işten çıkarıldınız?
Ayhan Bostancı: 14 yıldır PTT’de çalışıyordum. Hadımköy’de, Avrupa Yakası Posta İşleme Merkezi’nde posta kabulü yapıyordum. PTT-Sen’in genel eğitim sekreteriyim. 2 Aralık 2020’de, Kod-29 bahane edilerek işten çıkarıldım.
Süleyman Şen: Üç yıldır PTT’deyim. Araçla kargo dağıtımı yapıyordum. PTT-Sen yöneticisiyim. Sendikalı olduğum için ücretsiz izne çıkarıldım.
Ömer Keskin: Yedi yıldır PTT’deyim. Ayrımda, sevkte, kargo dağıtımında çalıştım. PTT Kargo Sendikası’nın mali sekreteriyim. Beni de ücretsiz izine çıkardılar.
Burhan Tan: PTT Kargo Sen’in genel sekreteriyim. 12 yıldır PTT’de çalışıyordum. 11 yıl Beyoğlu Posta Dağıtım Merkez Müdürlüğü’nde postacılık yaptım. Sonra sürgün yedim. Son bir yıl Bahçelievler’de kargocuydum. Ama taşeron işçiyseniz her işe koşturuyorlar. Beni de Kod-29 bahanesiyle işten çıkarıldılar.
Kod-29 işverenler için bir silah, çalışanlar için korkulu rüya. İşveren hangi gerekçeyle işten çıkardığını kod numarasıyla işaretliyor. Kod-29 işçinin “ahlâk ve iyi niyet kurallarına” uymaması anlamına geliyor. Kod-29 işten çıkarılmanın gerekçesi olarak gösterilince kıdem ve ihbar tazminatı alamıyorsun, işsizlik sigortasından faydalanamıyorsun.
Kod-29 nedir?
Bostancı: Kod-29 işverenler için bir silah, çalışanlar için ise korkulu rüya. İşveren işçiyi hangi gerekçeyle işten çıkardığını kod numarasıyla işaretliyor. Kod-29, İş Kanunu’nun 25. maddesinin ikinci bendine göre, işçinin “ahlâk ve iyi niyet kurallarına” uymaması anlamına geliyor. Kod-29 işten çıkarılmanın gerekçesi olarak gösterilince kıdem ve ihbar tazminatı alamıyorsun, işsizlik sigortasından faydalanamıyorsun. Kanser hastasıyım. Tedavi göremeyeceğim. Ekmeğim, sağlığım yok.
Hastalığınız ne durumda?
Bostancı: 2016’da testis tümörü teşhisi konuldu. 2018’de bağırsaklara sıçradı. Kemoterapi gördüm. İşten çıkarılma korkusu yüzden aldığım raporu uzatmadım. Pandemi sırasında Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi’ne göre idari izinliydim. Ama işten çıkarılma korkusundan ve arkadaşlarıma destek için çalıştım. İşten çıkarıldığıma dair gönderilen kâğıtta, iş verimliliğim olmadığı, işi yavaşlattığım yazıyordu. Oysa idari izinli olmama rağmen çalışıyordum. Doktorlarım hastalığımın tedavisinin stresten uzak durmak olduğunu söylüyor. Nasıl durayım? Pandeminin ortasında işten çıkarıldım.
İşten çıkarılmanıza neden olan sendika üyeliği gündeminize nasıl geldi? Bağımsız bir sendika kurup örgütlenme fikri nasıl çıktı?
Şen: Topkapı’da bir ay sebile su gelmedi. Sorduğumda, “su zaten sadece memurlar için” demeleri üzerine örgütlenmeyi tartışmaya başladık. İlk fikir şimdiki genel başkanımız Naim Çakırgöz’den geldi. Hadımköy şubesinde taşeron işçiydi. Sosyal medyadan bizimle irtibata geçti ve birkaç arkadaş yola çıktık. Esas meselemiz taşeron işçinin insan yerine konulmamasıydı. Aynı kurumda, aynı işi yapmamıza rağmen, memur ile taşeron işçi arasında büyük bir ayrımcılık yapılıyordu.
Tan: Diğer sendikaların hiçbir faydası yoktu. Taşeron işçilerinin sesi olmak istedik.
Şen: Türk-İş ve Hak-İş’e bağlı sendikaların başkanları ağa olmuş. PTT’de Türk-İş’in yetki aldığı, ama itiraz nedeniyle mahkemelik olduğu yerler var. Yani Türk-İş’e bile toplu sözleşme yaptırılmadı. Ama Türk-İş bu duruma karşı kılını kıpırdatmadı. Çünkü dertleri işçinin hakları değil.
Üye olduğumuz çeşitli sendikalar toplu sözleşme için yeterli sayıya ulaşıyordu, ama hepsi sarıydı. Baktık onlardan fayda yok, kendi göbeğimizi kendimiz keselim istedik. Toplu sözleşme için gerekli yüzde 1 barajını hızla aştık.
Bostancı: 14 yıl boyunca aynı işyerinde sekiz farklı taşeron firmada çalıştım. Patronlar sürekli değişiyordu. Gelen gideni aratıyor, baskı her geçen gün artıyordu. Yemek ve yol parası yoktu. Evden getirdiklerimizi köşe kenarda yiyorduk. Su sebili bile çok görülüyordu. Üye olduğumuz çeşitli sendikalar toplu sözleşme için yeterli sayıya ulaşıyordu, ama hepsi sarı sendikaydı. Baktık onlardan fayda yok, kendi sendikamızı kuralım dedik. Kendi göbeğimizi kendimiz keselim istedik. Toplu sözleşme için gerekli yüzde 1 barajını hızla aştık.
Keskin: Önce sosyal medyada bir araya geldik. Hepimiz İstanbul’da farklı merkezlerde çalışıyoruz. İlk buluşmamızdan kendi sendikamızı kurma kararı çıktı. Canla başla örgütlenip toplu iş sözleşmesi aşamasına geldik. Hatta bir önceki taşeron şirketle toplu iş sözleşmesi yaptık. Marmara bölgesindeki arkadaşlar hâlâ o toplu sözleşmeden kaynaklı haklarını alıyor. Şimdi de Marmara’da Saf ve Avrasya şirketleriyle, Ege bölgesinde Parkkonak şirketiyle toplu sözleşme aşamasındayız.
Şen: Sendikaya üye yaptığımız insanlarla sekiz saat birlikte çalışıyoruz. Aramızda güvene dayalı bir ilişki var. Diğer sendikaların üç-dört senede yakaladığı üye sayısına bir senede ulaştık.
Bir taşeron şirketin müdürünün sendika temsilcisi olduğu doğru mu?
Şen: Bahsettiğiniz kişi Öz Haber-İş Sendikası İzmir temsilcisi Ramazan Oktay. PTT’nin Ege bölgesindeki taşeronu Parkkonak AŞ’de müdürdü. Şirket sarı sendikayla anlaşıyor. Bu kişi temsilci oluyor. Biz orada yetki aldık. İlk mahkeme bitti. Şimdi eğer götürürlerse istinaf süreci var. Birkaç ay içinde bizim yetkimiz tescillenecek. Yetki mahkememiz sürerken teknik olarak başka bir sendika yetki alamaz. Ramazan Oktay ile Harun Tüz (Öz Haber-İş Sendikası genel başkanı) ve Yavuz Çakır (Parkkonak AŞ patronu) bizden mümkün olduğunca çok işçiyi istifa ettirmeyi amaçlıyor. İstifa eden işçi alacak hakkını kaybediyor. Adamların tek uğraştığı şey bu. Patronun cebinden üç milyon yerine bir milyon çıksın derdindeler. Ama üyelerimizin hepsi istifa etse de Öz Haber-İş orada yetki alamaz.
İlk kurulduğumuzda baskı görmedik. Gelip geçici bir oluşum sandılar bizi. Toplu iş sözleşmesi aşamasına geldiğimizde kararlılığımızı gördüler. Ardından mobbingler başladı. Çeşitli illegal örgütlere bağlamaya çalıştılar. Düzen taşeron işçileri ezmek üzerinden işliyor.
Sendika kurulduktan sonra ne gibi baskılarla karşılaştınız?
Bostancı: İşverenler ve memurlar, “sendikaya üye olursanız işten çıkarılırsınız, bu sendikayla bir yere varamazsınız” diyordu. Ardından sendikaya üye olduğu için işten çıkarılan, yerleri değiştirilen temsilci arkadaşlar oldu.
Şen: Önce iki defa sürgün yedim. Şimdi de ücretsiz izindeyim. Genel başkanımız Naim Çakıröz de ücretsiz izine çıkarıldı. İçerideki baskının haddi hesabı yok.
Keskin: İlk kurulduğumuzda PTT yönetiminden baskı görmedik. Sanırım gelip geçici bir oluşum sandılar bizi. Toplu iş sözleşmesi aşamasına geldiğimizde, haklarımızı alma konusundaki kararlılığımızı gördüler. Ardından türlü türlü mobbingler başladı. Bizi çeşitli illegal örgütlere bağlamaya çalıştılar. Ama başaramadılar. Şu an PTT’de en çok üyeye sahip sendikayız.
Tan: PTT taşeron üzerinden besleniyor, o yüzden taşeron işçi hakkını savunsun istemiyor, bize diğer sendikalardan daha fazla baskı yapıyor. Diğer sendikacıların aksine bizi merkez binalarına almıyorlar. Şimdi işten çıkarıldım. Hayatım boyunca baskından korkmadım. Sonuna kadar devam edeceğiz.
İşten çıkarılma süreci nasıl gelişti?
Bostancı: 2 Aralık 2020’de, iş çıkışında firma sorumlusu çağırıp elime sözleşme fesih kâğıdını verdi. “Oku, imza at” dedi. “Bu ne?” dedim. “Önemli bir şey değil” diye cevapladı. Okuyunca Kod-29’dan işten çıkarıldığımı anladım. İnsanın zoruna gidiyor. Madem ahlâksızdık, firma neden üç ay önce sözleşme imzalattı? Ertesi gün işe gitmedim. Memur arayıp işe gelmediğim için tutanak tutacağını söyledi. İşten çıkarıldığımdan haberi yoktu. Firmayı aradım. Onlar da ismimin müdüriyetten verildiğini söyledi. Müdüriyet de “firma isminizi verdi, biz de onayladık” dedi. Yani aralarında üç maymunu oynadılar.
Şen: Ücretsiz izin işten çıkarılmak kadar kötü. Hatta daha beter. Çünkü başka işe başvuramıyorsun. Topkapı yerleşkesinde firma sorumlusu yanına çağırıp elimize ücretsiz izin kâğıdı verdi. “İster imzalayın, ister imzalamayın” dedi. Anayasa maddeleri alenen ihlal edildi.
Keskin: Yasalar açık ve net. TCK’nın 118. maddesi “Sendika üyeliğinden dolayı mobbing, baskı uygulayan kişi altı aydan iki yıla kadar hapis istemiyle yargılanır” diyor. Ama yasayı çiğneyenlerin kılına dahi zarar gelmiyor.
Ücretsiz izin işten çıkarılmak kadar kötü. Hatta daha beter. Çünkü başka işe başvuramıyorsun. Firma sorumlusu elimize ücretsiz izin kâğıdı verdi. “İster imzalayın, ister imzalamayın” dedi. Anayasa maddeleri alenen ihlal edildi.
Tan: 2 Aralık 2020’de öğle sularında firma sorumlusu Necmi Polat arayıp “acil Topkapı’ya gel” dedi. İstoç’taki dağıtım bölgesinden kalktım Topkapı’ya gittim. Tanımadığım biri bana bir kâğıt uzattı. “İşten atıldın, oku imzala” dedi. Okudum, imzalamadım. Masasının üzerine bıraktım. Bizden korkuyorlar. Çünkü güçlü bir sendikayız. Hem oturduğun yerden benim üstümden para kazanacaksın, hem de işine gelmeyince beni kovacaksın. Yirmi yıldır çalışan emekçiyi üç ay önce gelmiş taşerona ezdiremezsin. Dönmek yok bu eylemden.
Nasıl geçiniyorsunuz?
Şen: Son maaşımızı tüketiyoruz. Evli olan, çoluğu çocuğu olan illa ki sorun yaşayacak. Maddi sorunlarımızı dayanışmayla halledeceğiz. Maddiyata takılıp son bulacak bir direniş değil bu. Yola çıktığımızda bedel ödeyeceğimizi biliyorduk, ama karşı tarafa da bedel ödeteceğiz.
Tan: Hiçbir yerden yardım almıyoruz. Kirada oturuyoruz. Ama mutluyuz. Çünkü umudumuzu kaybetmiyoruz.
Aileniz bu durumunuza nasıl tepki veriyor?
Bostancı: Evliyim, ana-baba evinde kalıyoruz. Eskiden kardeşime yardım gönderiyordum, şimdi gönderemiyorum. Annemler hastalığımı biliyor, “sıkıntıdan uzak dur” diyerek moral vermeye çalışıyor. Ama sözün bittiği yerdeyiz.
Şen: Ben de ailemle kalıyorum. Allaha şükür, çoluklu çocuklu olmadığımız için biraz daha rahatız. Ama bizim de gelecek kaygımız var. Ailem sağolsun, “hakkını sonuna kadar ara” diye arkamda duruyor.
Keskin: Ben de bekârım, ailemle yaşıyorum. Ailem hiçbir zaman beni yarı yolda bırakmadı.
Tan: Kiracıyım. Hiçbir gelirimiz yok. Eşim desteğini esirgemiyor, “sonuna kadar mücadeleye devam” diyor. Çocuklar için de zor, ama devam etmek zorundayız.
İşyerinde yaşadığınız sorunlar, şikâyetleriniz nelerdi?
Bostancı: Mobbing ve baskı. Sürekli işten çıkarılmaktan korkuyorsunuz. Çalışma şartları ağır. Haftasonları zorla çalıştırıyorlar. Kimi zaman 24 saat durmaksızın çalıyorsunuz. İş yoğunluğuna göre nöbetleri değiştiriyorlar.
Keskin: Sevkte ring araçlarına gelen kargoların tek tek kontrolü yapılır. Çok ağır yükler kaldırmak zorundasınız. Kargo çalışanları mutlaka bel fıtığı olur. Kargo dağıtımında İstanbul trafiği çok yoruyor. Taşıdığın kargolar üzerine zimmetli, büyük sorumluluk yükleniyorsun. Yöneticilerin baskısı yükünü körüklüyor.
Tan: Postacılık, kargoculuk yaptım, dışarıda çalıştım. Postaları, paketleri bazen 11. kata sırtımda çuvalla taşıyordu, çuval dışında iki tane de çanta… Yağmur, çamur demeden gün boyu yürüyorsun. Bel fıtığı, boyun fıtığı oluyorsun.
Şen: Topkapı yerleşkesinde çalışırken, günde iki kamyon geliyordu. Yaklaşık beş bin gönderiyi indiriyorsun, barkodları okutuyorsun, kendi aracına yüklüyorsun. Müşteri kargosu gecikmişse hakaret ediyor. Korona başladığından beri yeterli tedbirlerin alınmaması da büyük sorun.
Postaları, paketleri bazen 11. kata sırtımda çuvalla taşıyordum. Çuval dışında iki tane de çanta. Yağmur, çamur demeden gün boyu yürüyorsun. Bel fıtığı, boyun fıtığı oluyorsun. Hep “yarın çıkarılacağız” korkusu yaşattılar. Sendika kurmamız işten çıkarma sebebi oldu.
Pandemi şartları sizi ve işinizi nasıl etkiledi?
Bostancı: Kısıtlamalar yüzünden insanlar alışverişlerini internetten yapıyor. Bu iş yoğunluğumuzu çok artırdı. Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi’ne göre, her gün maske değiştirmek zorunluğu olmasına rağmen maske dağıtmadılar. Korku içinde dağıtım yaptık.
Şen: Kısıtlamalara rağmen sağlık, emniyet, posta işçileri çok yoğun çalıştı. Camilerin tuvaletleri bile kapalıyken dışarıda saatlerce dağıtım yapıyorduk. Sağlık Bakanı “hijyen, maske, mesafe” diyor. Hijyen uygulayacağımız hiçbir yer yok. PTT bir tane maske ya dağıttı ya dağıtmadı. Dezenfektan zaten hak getire. Dahası, kapısına gittiğimiz insanlar korona çıkıyordu. Canımızı hiç saydılar.
Keskin: Gittiğimiz yerlerde kim hasta, kim değil bilmiyoruz. Sürekli para alışverişi yapmaya, kapıları, zilleri ellemeye mecburuz. Açıkçası kendim için endişelenmiyordum. Başkasına zararım dokunmasın diye tedbirimi alıyordum. Amirlerimizden önlem talep ettiğimizde iş akışını bozmakla suçluyorlardı bizi.
Tan: Bahçelievler Kargo Dağıtım Merkezi Müdürlüğü’nde 70 kişi çalışıyoruz. Bu yüzden, ailemi geçtim, kapısına gittiğimiz insan için de tehlike yaratıyoruz.
Şen: Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi’ne rağmen, PTT kronik rahatsızlığı olanları dahi çalıştırdı.
Bostancı: İşyerinde iyi günümüz olmadı, ama arkadaşlarımızla aile gibiydik. İş yoğunluğunu beraber aşıyorduk.
Şen: En kötü zaman geçen kasım ayındaki indirimler dönemiydi. Tüm özel kargo şirketleri kargoya sınır getirirken PTT getirmedi. On binlerce ek kargo dağıttık.
Keskin: İlk gün su içmek için sebile gittiğimde yöneticiler “taşeronun sebilden su içme hakkı yok, sadece memurun var” dedi. Düzen taşeron işçileri ezmek üzerinden işliyor. Özellikle yoğun dönemlerde gaddarca insanları eziyorlar.
Tan: 12 yıl emek verdim. Hep “yarın çıkarılacağız” korkusu yaşattılar. Sendika kurmamız işten çıkarma sebebi oldu. Yıllarımızı, gençliğimizi, hayatımızı verdik. Belimiz, sırtımız sakatlandı. Ama iyi günler de göreceğiz. Geri dönüp işçilerin bütün haklarını alacağız.
Sendika üyeliği siyasetle ilişkinizi etkiledi mi?
Bostancı: Biz bağımsız bir sendikayız. Hiçbir siyasete bağlı değiliz.
Şen: Siyaseti ister istemez takip ediyorsun. Üç yıl önce sayın cumhurbaşkanı “taşeron kalkıyor” diye söz verdi. Oysa bizde 14 bin, Karayolları’nda 40 bin, belediyelerde gırla taşeron var.
Keskin: Sendikanın kuruluş amacı hiçbir siyasi partiye, konfederasyona bağlı olmadan emek mücadelesi vermekti. PTT devlet kurumu olduğu için siyasetçilerle görüşüyoruz. Ama bu bağımsızlığımızdan bir şey kaybettirmiyor.
Sendikal mücadele size neler kattı?
Bostancı: İnsanlar bize güveniyor. Onları mahcup etmedik. Onlar için de mücadeleye devam ediyoruz. Sendikadan dolayı işten çıkarılmak insanın zoruna gidiyor. Çünkü sendika haktır, engellenemez. Her konuşmamızda sendikal hakkın çerçevesini çizen 25, 24, 118 no’lu anayasa maddelerinden bahsediyoruz.
Şen: Personel sürekli sahada sesimiz duyulsun istiyordu. Şimdi eylemlerimizi, sosyal medya hesaplarından paylaşımlarımızı görünce teşekkür ediyorlar. Bize güvenleri arttı.
Keskin: Sendika binlerce üyesi ile beraberliğimizi tescillediğimiz bir platform oldu. Çalışanlar haklarını öğreniyor. Bu da bize artı olarak geri dönüyor. Her çalışanın, her üyenin kendi hakkını savunabilmesi gerektiğine inanıyoruz.
PTT-SEN ÖRGÜTLENME UZMANI AYŞE BÜŞRA YILMAZ
İşçinin bezmesini bekliyorlar
PTT-Sen örgütlenme engellerini aştığı ölçüde, sendika yöneticileri üzerindeki baskı artıyor. Örgütlenmenin rotasını, şirketlerin taktiklerini PTT-Sen örgütlenme uzmanı Ayşe Büşra Yılmaz’dan dinliyoruz.
Kaç PTT-Sen üyesi işten atıldı ya da ücretsiz izine çıkarıldı?
Ayşe Büşra Yılmaz: PTT-Sen’in üç asil bir yedek yöneticisinin sözleşmeleri yenilenmedi, iki asil yöneticisi ahlâka mugayir davrandıkları bahane edilerek Kod-29’la işten çıkarıldı. PTT Kargo-Sen’in dört yöneticisi gene Kod-29’la işten çıkarılırken genel başkan, mali sekreter, iki yedek yönetim kurulu üyesi ücretsiz izine gönderildi. PTT-Sen’den bir il temsilcimiz, iki merkez temsilcimiz Kod-29’la çıkarılmıştı. Ayrıca, 10-15 üyemiz pandemi döneminde önlem alınması için yaptığımız sosyal medya çalışmasına katıldıkları için Kod-29’la bahane edilerek çıkarıldı. Toplamda sayı 40-45’i buldu.
Niye PTT Kargo-Sen ve PTT-Sen diye iki farklı sendika kurdunuz?
Taşeron şirketlerin işçilerinin örgütlenmesi önündeki bir engel de işkolu farklılığı. Bir önceki ihale döneminde şirketlerden bazıları kendilerini taşımacılık, bazıları da iletişim işkolunda gösterdi. Yani Ege’deki insanla, Marmara’daki insan aynı işi yaptıkları halde farklı işkollarında gözüktüler. Dolayısıyla aynı sendikaya üye olamıyorlardı.
Biz de taşeron şirketlerin işkolu hamlelerine hazır olmak için iki işkolunda ayrı sendika kurduk. Taşımacılık işkolunda ülke barajı çok yüksek, çünkü işçi sayısı çok fazla. Ancak yeni ihale döneminde gelen şirketlerin iletişim işkolunda yer alması önümüzü açtı. Bu yüzden PTT Kargo-Sen üyelerimizin büyük çoğunluğunu PTT-Sen’e geçirdik. Böylece 6 bin üye sayısına yaklaştık. Zaten bu yüzden işten atılmalara, baskıya, mobbinge maruz kalıyoruz. Üye sayımız 4212’ye geriledi.
Sizi taşeron şirketler mi, yoksa PTT yönetimi mi işten çıkarıyor?
Talimatı PTT yönetimi veriyor. Yöneticilerimizin hepsi Ege ve Marmara bölgelerinde toplu sözleşme yetkisi aldığımız iki taşerona şirkette (Park Konak AŞ, Saf ve Avrasya Adi Ortaklığı) çalışıyor. Yöneticilerimizi bu şirketler işten çıkardı. Malatya’daki bir şirketle de (Erhanlar AŞ) toplu sözleşme hakkı elde ettik. O şirket iflas açıkladı. Şimdi orada mahkeme sürecindeyiz. Orayı örgütleyen yöneticimiz Turgay Çay bir önceki şirket tarafında işten çıkarılmıştı. Sosyal medya çalışması nedeniyle de farklı illerden farklı şirketler üzerinden işten çıkarmalar yaşandı. PTT yönetimini eleştiren herkes işten çıkarıldı.
PTT’de kaç taşeron şirket var? Siz nerelerde örgütlendiniz?
Bir önceki ihale döneminde on şirket vardı. Şu an sayı beş. Hepsinde örgütlenme çalışması yürütüyoruz. Yetki aldığımız iki şirketin itirazı üzerine mahkeme süreci devam ediyor. Başka sendikaların diğer taşeron firmalarda aldığı yetkilere de itiraz edildi. Ancak o sendikalar ses çıkarmıyor. Yeni ihale dönemine kadar, yani iki yıl işçinin bezmesini bekleyecekler.