CHILDISH GAMBINO’NUN “ŞOK” VİDEOSU: “THIS IS AMERICA”

Erdir Zat
1 Ocak 2019
SATIRBAŞLARI

2018’de müzik âlemine Childish Gambino’nun Amerika’yı acımasızca hicvettiği kara mizah başyapıtı “This is America” damgasını vurdu. Sarsıcı sahneler de içeren video siyahlara dönük kurumsal ırkçılığı müthiş bir sanatsal zenginlikle ifşa ediyordu. Usta heccavın simge dünyasının kapılarını aralamak farz oldu…
 

Public Enemy ve N.W.A., Ronald Reagan’ın başbelası olmuştu, belli ki Childish Gambino ve kuşağın öteki akıllı rapçileri de Donald Trump’ın başbelası olacak. Reagan’ın kampanya sloganını tekrarlarken (Make America great again) hesaba katmadığı detay, Trump’ın kafasına fena bir bumerang darbesi halinde geri döndü: Reagan tarafından yaratılan mahşeri sefalete doğan bebekler büyümüştü. Dahası mikrofona geçmişti…

Başkanlık makamını kederli bir siyasi yalnızlıkla terkeden Barack Obama’nın siyah yığınlarda yarattığı hayal kırıklığı artık sönümlendi. Onun yerini sistemi bütün olarak sorgulayan yeni bilinç hareketi aldı. Yetenekli komedyen, oyuncu, yazar, yönetmen, şarkıcı, şarkı yazarı ve rapçi Donald Glover popüler kültüre ağırlığını koyan bu taze uyanışın önde gelen temsilcilerinden. Kibirli liberal entelektüellerin nicedir tukaka ettiği tabiri onun için kullanmaktan çekinmeyeceğiz elbette: El attığı her alanda nitelikli ürünler veren Donald Glover gerçek bir rönesans insanı.

Glover’ın hiphop kimliği, –jargondaki tabirle “hiphop alteregosu”– Childish Gambino, 2016’da “Redbone” şarkısıyla “en iyi geleneksel rhythm & blues performansı” dalında Grammy ödülü aldığında şaşkınlık yaratmıştı. Bu ödülü bir rap sanatçısının alması alışık olunmayan bir şeydi. Zaten alışılmış rapçilerden olmayan Childish Gambino şaşırtmayı seven bir sanatçı. Nitekim o muhteşem falsetto sesi nasıl çıkardığı da hayretlere vesile olmuştu.

Ancak müzik tarihinde Childish Gambino’nun “This is America” şarkısının yarattığı şaşkınlıkla boy ölçüşebilecek çok az olay vardır. Gerçekten bir “şok” yaşandı. Popüler kültürü bir anda paralize etti. 5 Mayıs 2018 günü internet ortamına düşen video 24 saat içinde 10 milyon kişi tarafından izlendi ve küresel fenomen haline geldi. Yıl sonu geldiğinde görüntülenme neredeyse yarım milyarı bulmuştu.  

Irkçı faşist iktidarlar dişlerini çıkardığı zaman siyah müzik tarihsel bir refleksle reaksiyon gösterir, güçlü kültürel kasırgalar yaratarak anaakımı ele geçirir ve karşısındaki her kimse ağzının payını verir. Müzik tarihi bunun örnekleriyle doludur. Childish Gambino bu devrimci geleneği ırkçı Amerika’yı her yönüyle hicvettiği bir kara mizah başyapıtıyla 2018 dünyasına taşıdı.

Gündelik hayatın tükenmez esin kaynaklarının kültürel aynası olan hiphop âlemi kısaltmalara bayılır. Childish Gambino’ya da kısaca Bino diyorlar. Yakışması bir yana, “iki heceli lakap” kullanarak hikâyeye muzip bir boyut getirmesi yabana atılacak gibi değil. Amerika’da yaşayan Afro-Amerikan ve Hispanik halkların bu sevimli âdetine uyup onu daha çok Bino olarak anacağız.

İzlemeyenler için kara mizah çerçevesinde karikatürize edilmiş de olsa iki “şok” sahne içerdiği uyarısını yapalım. İzleyenlere de imgeleri tazelemek için bir kez daha izlemelerini tavsiye edelim. Velhasıl, kolları sıvamadan önce hep birlikte videoyu izleyelim…

Simgeler, anlamları ve çağrışımları           

“This is America” hiciv sanatını öne alsa da mizahın her biçimini kullanıyor, özellikle de kara mizaha yaslanıyor. Buna Bino’nun “simge fetişizmi” eklenince videoyu yorumlamak mecazların, çokanlamlılıkların, çağrışımların, imaların, benzetmelerin ve göndermelerin ortaya saçıldığı eğlenceli bir yap-boz oyununa dönüşüyor. Videonun anlam dünyasını oluşturan elementleri sırasıyla okuyarak söküp takmaya, analiz etmeye çalışalım. [1]

Childish Gambino — Böyle bir işe bizatihi “Childish Gambino” adıyla başlamak gerekir. Nereden geliyor? Ne demek? İronik biçimde, Glover, bu adı Wu-Tang Clan’ın ad türetme motorundan bulduğunu söyledi. Rastlantısallık genellikle keskin nişancı değildir, buradaki isabet hayret veriyor.
Gambino ailesi, 1910’larda başlayan faaliyetlerini günümüzde hâlâ sürdüren Sicilya kökenli organize şuç şebekesidir. New York’un beş büyük mafya ailesinden biridir. Örgüte adını veren Carlo Gambino eceliyle ölen az sayıda mafya patronu arasında yer alır. İtalyan-Amerikan mafya patronları 60’lardan itibaren strateji değiştirdi; toptancılığı sürdürmekle beraber perakendeden çekildiler ve sokaktaki uyuşturucu satışını tamamen siyahlara bıraktılar.
Bu yüzden Hollywood’un gangster klasiklerinden alınıp yeniden anlamlandırılan tabirler siyah jargonda geniş yer tutar. Bunlar arasında “siyah Gambino” gücünü kanıtlamış, saygınlık kazanmış, iki dirhem bir çekirdek giyinen, oturaklı mafya babasını ifade eder. Müteveffa rap kralı Notorious B.I.G. bu sıfatı hak edenlerin başında gelir. Durum böyle olunca Glover’ın vakası ister istemez komik kaçar. Zira “çocuksu”, hatta “bebek yüzlü” bir “Gambino” söz konusudur. Glover’ın muzipliklerle dolu mizah dünyası hesaba katılırsa, toyluğu ön planda olan bir gangster müsveddesinden ziyade gangster pozu yapan bir çocuk karikatürü karşımızdaki. Son videosu “Feels Like Summer”daki gibi ciddiye alınmayı beklemeyen, neredeyse “iddiasız” bir çizgi karakter Childish Gambino. Dolayısıyla bireysel varoluşuyla ilgili felsefi sorunların peşine düştüğünde zihnimizde çok daha derin izler bırakabiliyor. Pek çok rapçinin takıldığı bariyere takılmadan ırksal farklılıkları aşabiliyor.


Mekân —
Açılışta bizi karşılayan mekân videoyla ilgili ilk önemli ipucunu verir: Bomboş fabrika post-endüstriyel Amerika’nın tasviridir. Reagan’ın “yeni dünya düzeni” propagandasıyla sunduğu neoliberalizmin ilk acı meyvesi, ABD’de yapılan endüstriyel üretimin emeğin çok daha ucuz olduğu üçüncü dünya ülkelerine kaydırılmasıydı. Amerikan işçi sınıfı, bu “endüstrisizleşme” sürecinde, işini, toplumsal konumunu ve kazandığı hakları kaybetti. Sefalete sürüklenen bu insanlar Bino’nun kuşağının ebeveynleriydi. Sürecin sonunda bir zamanlar Amerikan rüyâsının dinamosu olan fabrikalar, kriminal işlerin döndüğü devasa ambarlara veya bu videoda olduğu gibi sanatçıların kullandığı platformlara dönüşmüştü…
Amerikan bayrağının şeritlerini çağrıştıran beyaz çelik sütunların Amerika’nın temelini simgelediğine dair yorumlar da bu söylediklerimizi destekliyor. Sonuçta Bino söze Reaganizmden giriyor. Zamanın rap yıldızı Chuck D, “Public Enemy’nin ortaya çıkış sebebi doğrudan Reagan dönemidir” demişti. Günümüzün rap yıldızı Jay Z ise bunu kendi tecrübesiyle doğrulamıştı: “Reagan beni canavarlaştırdı.” (“Blue Magic”)

Gospel korosu — Post-endüstriyel mekân görüntüleriyle birlikte başlayan introda bir gospel korosunun yanık ezgilerini duyuyoruz. Koro siyah müziğin en eski geleneklerinden biri. Kökleri Afrika’da yapılan kabile ayinlerine kadar uzanıyor ve Hıristiyanlıkla kaynaşırken temel niteliklerini korumuş. Aynı zamanda grup olarak bir araya gelmeye ve tek vücut halinde şarkı söylemeye vurgu yapan koro, siyahlar arasındaki dayanışmayı temsil ediyor. “Yeah yeah” nidalarının arasında tekrarlanan “go, go away” sözünün iki anlamı var: Bir yandan animist bir dua gibi kötü ruhları kovuyor, diğer yandan birazdan olacakları bilirmişcesine uyarıyor: “Git, uzaklara kaç git.”

Gitarist — Ses bandında siyah folk ezgileri akarken görüntü bandında bir başka folklorik unsur beliriyor. Gitar siyah müziğin Amerika kıtasında yeniden doğuşunu, Afro-Amerikan kültürün başlangıcını temsil eder. Blues, gitar çalmayı öğrenen siyah kölelerin müziğidir. Sandalyesine oturup çalmaya başlayan gitaristimizin (Calvin The Second) elindeki eskimiş gitar bu geçmişi çağrıştırır. Gitarist çıplak ayaklıdır. Bu yoksulluktan ziyade siyah yaşam biçiminin doğayla barışıklığını vurgular. Nitekim esenlikli melodiler çalan, rahat, sakin, barışcıl bir “güzel adam” vardır karşımızda. Ancak vurgulanması gereken bir özelliği daha vardır; 2012’de Florida’da beyaz bir ırkçı tarafından öldürülen 17 yaşındaki siyah delikanlı Trayvon Martin’in babası Tracy Martin’e fazlasıyla benzer. Twitter’da #BlackLivesMatter etiketiyle takip edilen dava süreci, zaman içinde aynı adlı toplumsal hareketin ortaya çıkmasına önayak olmuştu. Gene birazdan olacaklar düşünüldüğünde bu önemli bir detaydır.


Bino’nun kılığı —
Sütunun arkasında durduğunu farkettiğimiz Bino, giderek kameranın başlıca ilgisi haline gelir. Üstü çıplaktır, dar pantolonuyla birlikte Fela Kuti’yi andırır. Afro-Beat akımına öncülük eden Nijeryalı multienstrümantalist Fela Kuti, aynı zamanda siyah özgürülük hareketinin enternasyonalist önderlerinden biridir. Adeta 1970’lerin ortamlarındayızdır. Bino’nun kılığı, mekân, koro ve gitarist unsurlarıyla birleşince sanatsal tercih kesinlik kazanır; anakronik sıçramalarla ilerleyeceğimiz bir kısa filmdir bu. Tarihin farklı dönemlerine ait olan unsurlar temalarına göre kurgulanmıştır.
Kılığındaki iki detay anakronizmin sağlamasını yapar: Konfederasyon askerlerinin içsavaş sırasında giydiği pantolonu giymektedir ve ayağında sarı pabuç vardır. Sarı pabuç yeraltı âleminde kokain satıcısını simgeler. Tuhaf bir torbacıdır karşımızdaki…
Amerikan İçsavaşı’nda (1861-1865) iki güç savaşmıştı: Köleliği kaldırmayı reddeden ırkçı güney eyaletlerinin kurduğu Amerika Konfederatif Devletleri ve “özgürleştirilen” kölelerden endüstri devriminin emek ordusunu kurmak isteyen kuzey eyaletlerinin Amerika Birleşik Devletleri. Savaşı ikinciler kazandığı için ülkenin adını böyle anıyoruz…
Bino’nun üstündeki konfederasyon pantolonu birazdan gelecek maddelerdeki “kraldan çok kralcı” siyah karakterlerle uyumludur, ancak işin içine sarı pabuçlar girince bir anlam daha kazanır. Çünkü, konfederasyon ordusunun, üst düzey subaylar ve generaller dahil, içsavaş boyunca uyuşturucu madde –özellikle morfin ve öteki afyon ürünleri– kullandığı belgelenmiştir. Tarihçilere göre, afyon kullanımının sebebi savaş yaralarının acısını dindirmekti, fakat amacını aştı. Savaş bittiğinde konfederasyon ordusunun yarısından fazlası afyon bağımlısı olmuştu. [2] Sonuçta Bino video boyunca aşırı uçlar arasında gidip gelen ruh haline peşinen bir izah getirir. Kafası gidip gelir ve bu “normal” bir şeydir…
Kılık bahsini kapatmadan önce Bino’nun üst üste boynuna astığı iki “sahte altın” kolyeye de değinelim. Hiphop fanları burada Trinidad James ile 2 Chainz’in abartılı kolyelerle boy gösterdiği ultra maço “All Gold Everything” klibine gönderme yapıldığı görüşünde. Haksız sayılmazlar…


Tek göz —
Bino dansına başladıktan hemen sonra sol gözünü kısıp sağ gözünü grotesk bir abartıyla sonuna kadar açar. Bu hareket videoda en fazla dikkat çeken simgelerden biri ve genellikle İlluminati göndermesi olarak yorumlanıyor. Dolar banknotunda yer alan piramidin tepesindeki tek gözün, dünyayı yöneten güç odaklarının gizli örgütü İlluminati’yi simgelediği düşünülür. Kendine dinleyici bulmakta hiçbir zaman sıkıntı çekmeyen bu evladiyelik komplo teorisine pop müzikte yapılan sayısız göndermeden biri de Bino’ya ait olmuş olsun –ki tek göz hareketi yüzünden “İlluminati’nin kuklası” olduğu iddia edildi bile. Bunun videodaki simge düzenine çok büyük bir katkıda bulunduğu söylenemez… Ancak kıyamet vurgusu yapan bir diğer anlam dikkat çekicidir. Tek göz Hıristiyan eskatolojisinde şeytani mesih Antikrist’in –İslam’da Deccal’in– simgelerinden biridir. Kıyametin geldiğine işaret eder…

Uncle Ruckus — İlluminati ve Antikrist simgelerinin ikisini de konuya dahil eden Bino, popüler kültürdeki bariz göndermeyi biraz daha öne çıkarır: The Boondocks çizgi film serisinin siyahlardan nefret eden siyah karakteri Uncle Ruckus! Siyahlara karşı ırkçı görüşler savunan Uncle Ruckus’un tek gözü babasından yediği dayak yüzünden camdır. Aslında doğduğunda bembeyaz bir bebek olduğuna, başına gelen amansız hastalığın tenini siyaha çevirdiğine inanır ve deri hastalığı yüzünden ten rengi açılan Michael Jackson’ı “şanslı velet” olarak görür. Ergen yaşlarında yurttaşlık hakları yürüyüşünü protesto ederken Martin Luther King’e tuğla fırlattığını ama ıska geçtiğini anlatır… Uncle Ruckus, itaatkâr siyah kölenin simgesi Uncle Tom’un, bizdeki adıyla Tom Amca’nın reenkarnasyonu olarak yorumlanır…

Negropean — Bino’nun dansıyla birlikte introdaki koral altyapının üstüne rap müzikte “köprü” tabir edilen bölüm eklenir. Doğrudan eğlence endüstrisini hedef alan eleştirel sözler basittir: Sadece parti yapmak istiyoruz / Parti hep sana / Sadece para istiyoruz / Para hep sana / Biliyorum sen de parti istiyorsun / Parti sırf bana
Bino burada şarkı sözlerinin anlamı sorulduğunda lafı ağzında geveleyen, hatta “bilinçli rapçi” olmadığını söyleyen mızmız rap’in (mumble rap) ve şöhret peşinde koşan celebrity rapçilerin parodisini yapar. İlk akla gelen kişi, Trump’la ahbaplık ederken “Kölelik tercihtir” gibi asla arkasında duramayacağı sorumsuz sözler sarfeden Kayne West’tir…
Kılığını tamamlayan duble kolye ve Uncle Ruckus göndermesi böylece bütünlük kazanmış olur. Akademi dünyasında Kayne West, Uncle Ruckus veya Tom Amca gibiler negropean kavramıyla ifade ediliyor. “Bilerek veya bilmeyerek elitizm, kolonyalizm, püritenizm veya bir başka ırk tasarısını devam ettiren Afro-Amerikan kişi” anlamına geliyor. Bino tam olarak böyle bir saptama yapmaktadır, “Stockholm sendromu” ile paralellik kurar…


Tabanca —
Köprü bölümünün sonu üst üste binmiş üç anlam katmanı içeren kritik bir noktaya bağlanır: “Girl, you got me dancing’ / Dance and shake the frame” dizelerindeki birinci anlam katmanı düz okumadan çıkar; para, eğlence ve seks… İkinci anlam katmanında hiphop’un simgeleri devreye girer. Burada girl, Amerika’yı simgeler; Özgürlük Anıtı’ndaki Lady Liberty’nin asla yaşlanmayan ebedi genç kadın imgesi –The Girl– hiphop kültürünün ezeli takıntısıdır. Money ise doğrudan Amerikan yaşam biçiminin simgesidir, Amerikan rüyâsıdır. Bu bağlamda dans etmek o yaşam biçimine dahil olmak, sınıf atmaktır. “Shake the frame” de jargondaki anlamının altını çizer; âlemlerin tozunu attırmaktır, goygoyun dibine vurmaktır… Ancak büyük sürpriz, Bino’nun belinden çıkardığı tabanca her şeyi değiştirir ve üçüncü anlam katmanı devreye girer. Girl you got me dancin’ artık “Amerika sonunda beni bu hale soktun” anlamına gelecektir. “Shake the frame” ise jargondaki diğer anlamına bürünür: “Komployu boz!”

Jim Crow — Bino tabancayı çıkardıktan sonra simgeselliği zirve noktasına sıçratan bir hareket yaparak Jim Crow pozu alır. Eğlence endüstrisine yönelttiği ağır eleştiri gene eğlence endüstrisinden gelen tarihsel bir simgeyle pekiştirilir. Komployu bozan Jim Crow olacaktır…
Amerikan minstrel geleneğinin babası kabul edilen komedyen Thomas D. Rice’ın 1830’larda eski püskü kıyafetler giyip yüzünü siyaha boyayarak canlandırdığı ve kısa zamanda popülerleşip [3] 19. yüzyıl minstrel şovlarının standart parçası haline gelen Jim Crow tiplemesi, ABD’de kurumsal ırkçılığın simgesidir. Rice’ın siyah kölelerden uyarladığı “Jump Jim Crow” şarkısı ve şarkının karakteristik dansıyla sahnelenen bu şovlarda siyahlar, ilkel, tembel, aptal, kaba, ahlâk yoksunu insanlar olarak gösteriliyordu…
Bu yüzden, kölelik yanlısı güney eyaletlerinin Amerikan İçsavaşı’nı kaybettikten sonra peşpeşe yürürlüğe koyduğu ırk ayrımcı yasalara “Jim Crow yasaları” adı verilmişti. Sivil haklar hareketinin yeşerdiği 1950’lere kadar hüküm süren bu yasalar, başta devlet okulları olmak üzere, toplu ulaşım araçları, konaklama yerleri, lokantalar, parklar, umumi tuvaletler gibi kamusal alanları ırklara göre ayırmış, ihlal edenleri ağır biçimde cezalandırmıştı… [4] Jim Crow genel olarak siyahların pejoratif lakabıydı. Örneğin, trenlerde siyahlara ayrılan bölüme “Jim Crow vagonu” deniyordu. Ancak Jim Crow figürünün kökeninin gene siyah folklor olduğunu ve siyahlar için bambaşka şeyler ifade ettiğini belirtmek gerekir.

Folklorik Jim Crow — Gospel ve blues’dan bahsedip Jim Crow’un siyah folklordaki yerini anmazsak hikâye eksik kalır. Aslında Rice ne karakteri yarattı ne şarkıyı yazdı ne de dansı buldu. Bunların üçü de halihazırda siyah folklorde mevcuttu. Rice bunları güneye yaptığı bir gezi sırasında tanıştığı topal, ihtiyar ve siyah bir adamdan öğrenip kendi tarzına adapte etmişti. Gerçekte, Jim Crow, kökeni Afrika kültürel geleneklerine dayanan ve hilebaz, üçkağıtçı, dalavereci özellikleriyle öne çıkan bir folklorik karakterdi.
Batı Afrika’nın Yoruba kültüründe Jim adlı bir karga (İngilizcesi crow) figürü bulunuyordu. Karganın salak gibi görünüp istediğini zekice elde etmesi ve şansı sayesinde en zor durumda bile paçayı kurtarması sözlü geleneğin yaşattığı pek çok masala konu olmuştu. Karga Jim, siyah kölelerle birlikte Amerika’ya gitti; Afro-Amerikan folklorün sempatik unsurlarından biri olarak yaşamaya devam etti. Örneğin, aptalı oynayarak verilen işten yırtan kölelere siyah jargonda “Jim Crow” deniyordu.
“Jump Jim Crow” ise mısır tarlalarında çalışan kölelerin hep bir ağızdan söylediği bir folk şarkısıydı. Dansın arkasında bambaşka bir hikâye vardı. 17. yüzyılda efendiler kölelere folklorik dansı yasaklamıştı. Ayak hareketleriyle haç çizdiklerini, bunun da “kafirlik” olduğunu düşünüyorlardı. Bunun üstüne köleler ayaklarını haç çizmeyecek biçimde yere sürüdükleri bir dans geliştirdiler ve adını “Jim Crow dansı” koydular. [5]

Yeni Jim Crow — Toplumsal tarih ve kültürde iz bırakmış bir kavramı eşleyen bu iki madde yanıltıcı olabilir, her şey yaşanmış bitmiş sanılabilir. Ama öyle değil. Jim Crow yasaları yaşamaya devam ediyor, sadece biçim değiştirmiş durumda. Bu yüzden okumamıza üçüncü boyutu da eklemek gerekiyor: Yeni Jim Crow! İnsan hakları, yurttaşlık hakları ve sosyal adalet konularında uzmanlaşan hukuk profesörü Michelle Alexander, 2010’da yayımlanan The New Jim Crow: Mass Incarceration in the Age of Colorblindness (Yeni Jim Crow: Renkkörlüğü Çağında Kitlesel Hapsetme) kitabında ırkçılığın ve ayrımcılığın modern zamanlarda aldığı biçimi bütün açıklığıyla gözler önüne serer; “uyuşturucuyla mücadele” adı altında yürütülen ırkçı politikalar hapishaneleri yetişkin siyah erkeklerle doldurmuştur. Dolayısıyla şunu rahatlıkla söyleyebiliriz: Bino’nun karikatürize ettiği esas olarak Yeni Jim Crow’dur.

Yargısız infaz — Kamera öne kayıp geri geldiği tracking hareketini tamamlayarak açılıştaki pozisyonunu aldığında bizi bir başka sürpriz karşılar. Gitaristimiz kafasına çuval geçirilmiş, elleri bağlanmış bir halde oturmaktadır, gitar kaybolmuştur. Guantanamo üssünde görmeye alıştığımız bir manzarayla karşı karşıyayızdır. Orada da İslamcı terörist olduğu söylenen mahkûmların kafasına çuval geçirilmektedir… 
Ve Jim Crow pozu alan Bino tabancasını ateşler. Soğukkanlılıkla işlenen bu planlı cinayet tartışmasız biçimde bir yargısız infazdır. Hiç beklemediğimiz bir anda gelir, şoke eder, provokatiftir…
Anında orta öğrenim çağında bir çocuk belirir, elinde kırmızı bir bez parçası vardır, Bino tabancayı ona teslim eder, oğlan silahı beze sarıp hızla kaybolur. Teslimat bir ritüel edasıyla yapılmıştır. Bu iki şeyi gösterir: 1. Çünkü Amerika silaha kutsiyet atfedilen bir yerdir. Burada parlamentonun sürüncemede bıraktığı “silah kontrolü” yasasına açık bir gönderme yapılır. Silah kırmızı beze sarılır, çünkü yasaya karşı olan Cumhuriyetçilerin rengi kırmızıdır. 2. Amerika’nın silah fetişizmi okul çağında çocuklara kadar ulaşmıştır. Bu da son yıllarda artış gösteren silahlı okul eylemlerine yapılan bir göndermedir…
Kafasına çuval geçirip eski usûl infaz edilen gitaristin cesedi gene okul çocukları tarafından sürüklenerek uzaklaştırılırken Amerika’da silaha insan yaşamından daha fazla değer verildiği kuşku bırakmayacak biçimde ilan edilir. Manifestosunun birinci etabını tamamlayan Childish Gambino meramını netleştiren sözü nihayet söyler: This is America!


Ayaklanma —
Bino’nun tabancayı ateşlemesiyle birlikte müzik tamamen değişir. Tempo hızlanır ve basın sürüklediği kaotik bir bölüm başlar. Bino’nun çelişkili mimiklerle sürekli değişen ruh hali dengesizliği anlatır. Takıntılı biçimde tekrar eder: Burası Amerika / Sakın ola kayıp düşme… Arka planda kaosun giderek daha fazla hissedildiği bir ayaklanma ortamı vardır. 2014’te Ferguson’da ve 2015’te Baltimore’da başgösteren ayaklanmaları akla getirir. Bu iki ayaklanma da polis tarafından öldürülen siyahların ardından yapılan protesto gösterilerinde çıkmıştı. Black Lives Matter hareketi bir türlü ardı arkası kesilmeyen bu polis cinayetleriyle başa çıkmak için kurulmuştu.

Danslar — Bino’ya katılan okul çocuklarının dansı isyan karmaşasıyla kontrast oluşturuyor. Genç, enerjik ve neşeliler. Videonun koreografisini yapan 23 yaşındaki Rwanda doğumlu dansçı Sherrie Silver bunu doğruluyor: “İçinde o kadar karanlık unsur var ki, bizim videonun ışığı olmamızı istediler.” Ondan fazla dans türünün harmanlandığı videoda grup sahneye ilk çıktığında yapılan dans özellikle dikkat çekiyor. Güney Afrika’nın popüler danslarından gwara gwara olduğunu öğreniyoruz. Gene güncel bir dans olarak Nijerya’dan shoki dansı ve Amerikalı breakdance ekiplerinden çıkan yeni türler çeşitli biçimlerde sahne alıyor. Siyah gururu simgeleyen bu danslar aynı zamanda çocukların çevrelerindeki karmaşadan korunmasını sağlıyor. Afro-Amerikan toplumda sanat, tarih boyunca, acının hem cevabı hem de merhemi olmuştur.

Apartheid — Çocukların Afrika dansları yapması, Güney Afrikalı öğrencilerin üniformalarını giymesi ve bizzat diasporada yaşayan Afrikalılar olmaları okumanın seyrini değiştiriyor. Childish Gambino kaosun dozunu iyice artırarak ortama bir de apartheid göndermesi ekliyor. 1947-1990 arasında Güney Afrika’ya hükmeden ırkçı apartheid rejimiyle Amerika’nın kurumsal ırkçılığı arasında paralellik kuruyor. Arka planda görünen otomobillerin 1980-1991 yıllarına ait eski modeller olması bunun sağlamasını yapıyor.

Malcolm X — O da ne? Biri beyaz diğeri kızıl iki tavuk kadraja girer. Bino’nun simge fetişizmi 60’lardan bir alıntıyla devam etmektedir. Burada da Malcolm X’in Kennedy suikastinden sonra söylediği “The chickens have come home to roost” (Tavuklar tünelemek için kümese döner) sözüne gönderme yapılır. Çünkü videoda olan biten her şey bu sözün doğruluğunun kanıtıdır. “Geçmişteki eylemlerinin sonuçlarıyla yüzleşmelisin” ya da bizdeki gibi “Ne ekersen onu biçersin” anlamına gelen bu eski deyimi kullanan Malcolm X, şimşekleri üstüne çekmişti. Oysa CIA’in Fidel Castro’ya düzenlediği başarısız suikast girişimini ima ederek ABD’nin saldırgan dış politikasını eleştiriyordu. [6]

Yağma — Özellikle 1992 Los Angeles ayaklanmasına gönderme yapan yağma başlamıştır. Çocuklar havaya sahte dolar banknotları fırlatır, ellerinde oyuncak tabancalar vardır. Burada ise bir çocuk cinayetine gönderme yapılır. 2014’te Cleveland’de 12 yaşındaki Tamir Rice oyun parkında polis tarafından öldürüldü. Elindeki oyuncak tabanca “gerçek” sanılmıştı.


Katliam —
Açılıştaki gospel korosu tekrar devreye girer. Bu defa karşımızdadırlar, onları kendi ortamında görürüz. Büyükannenin nasihatini tekrarlarlar: “Siyah adam para kazan.” Geçimini sağla, yaşamanın bir yolunu bul demek isterler. Bu aynı zamanda siyah adamın da takıntısıdır ve post-endüstriyel toplumda geçim çoğunlukla yasadışı yollardan sağlanır… Bino coşkulu ortama neşeyle katılır. Ancak bir noktada tekrar Yeni Jim Crow olur. Kendisine fırlatılan kalaşnikof makineli tüfeği alır ve koroyu tarar. Bu, bariz biçimde, 2015’te Charleston’da ırkçı bir beyaz tarafından gerçekleştirilen ve dokuz siyahın ölümüyle sonuçlanan kilise katliamının temsilidir. Kırmızı örtü gene oradadır, suç gene örtbas edilir. Cezasızlık, kurumsal ırkçılığın muktedire sunduğu ayrıcalıklardan biridir.

Dövmeler — Bino pazularını şişirdiği sahnede 60’ların ve 70’lerin ünlü siyah stand-up komedyeni Richard Pryor’a gönderme yapar. Sahneye siyah gettonun sesini getiren adam olarak tanınan Pryor’ın Amerikan bayrağının önünde çekilmiş ironik bir pozu vardır. Bino göndermeye pozularındaki iki dövmeyle derinlik katar. Eski fanları tarafından bilinen alttaki dövme bir Kierkegaard alıntısıdır: “Hakikat güçtür.” Bunun üstüne eklenen ikinci dövme ise ilk defa bu videoda tespit edilir: “Aşk tutkudur.”

Kıyamet — Bino hiciv salvolarına devam etmektedir: Burası Amerika / Sakın ola kayıp düşme / Bak ben nasıl yırtıyorum / Kazığı çakıyorum / Ne kadar da fitim / Gucci’min içinde… Bunlar söylenirken arka planda üst kattan atlayarak intihar eden birini görürüz. Bu hem ABD genelinde intihar vakalarının artışına hem de siyah toplumdaki akıl hastalığı oranının yükselişine işaret eder.
Üst katta maske takarak anonimleşmiş çocuklar kıyamet görüntülerini cep telefonlarına kaydeder. This is celly / That’s a tool der Bino. Cep telefonu için kullandığı tool sözcüğü “alet, gereç” demektir, ama argoda “silah” anlamına da gelir. Burada ise izlediğimiz videonun çekildiği sıralarda, 19 Mart 2018 günü Sacramento’da işlenen Stephon Clark cinayetine gönderme vardır. 22 yaşındaki siyah delikanlı büyükannesinin evinin bahçesinde iki polis tarafından yirmi kez ateş edilerek öldürülmüştü. Polisler savunmalarında Clark’ın elinde silah olduğunu iddia etti, ama silah değil cep telefonu olduğu ortaya çıktı. Olayın ardından Black Lives Matter hareketi ülke çapında gösteriler düzenledi.
Kıyamet sahnesi İncil’den bir referansla noktalanır. Dünyanın sonu gelmiştir. Mahşerin dört atlısının ilki, adı “ölüm” rengi beyaz olan at, yanan otomobillerin arasından gelip geçer. Beyaz at aynı zamanda Amerika’nın özgürlük simgesidir…

Joint — Beyaz atlının geçmesiyle birlikte müzik sönümlenir, Bino nişan pozunda donar. Sembolik bir ölümdür bu aslında. Huzur bulmuştur. Soluklanıp kendine gelir, cebinden 90’lar usûlü bir joint çıkarıp yakar. Rüyâ âlemine geçeriz. Marihuana tembelliği siyahların gerçeklerden kaçış yoludur…


Otomobil mezarlığı —
Sakin bir ortama gireriz. Siyah gitarist başındaki çuvalla birlikte çalmaktadır. Kafasındakini çıkarsak sanki her şey normale dönecek gibidir. Gospel korosu geri dönmüştür. Belki de öbür dünyadayızdır. Etraf 80’lerin ve 90’ların otomobilleriyle doludur. İkinci el araba ne de olsa siyah gettoların gerçekliğidir. Birkaçı dışında hepsi Toyota’dır. Bu da Reaganizmin yerli yerinde durduğunu gösterir. Nitekim otomobillerin hepsi dörtlüleri yakmıştır ve ön kapıları açıktır; polis infazlarının alışılmış manzarası. Kâbus devam etmektedir…
2016’da Minnesota’da polis tarafından öldürülen 32 yaşındaki siyah Philando Castile de bu otomobillerden birini kullanıyordu. Yanında siyah sevgilisi Diamond Reynolds ve onun dört yaşındaki kızı vardı. Reynolds beyaz polisin yedi el ateş etmesinden sonrasını cep telefonuyla kaydetti ve sosyal medyaya aktararak gelişmelerin yüzbinlerce kişi tarafından takip edilmesini sağladı. Polis kayıtlarıyla birlikte farklı açılardan mükemmelen görüntülenmiş bir cinayet vardı. Buna rağmen mahkemede suçsuz bulunan katil polis beraat etti…

Get down! — Bino otomobillerden birini üstüne çıkar, elindeki cıgarayı fırlatır ve James Brown gibi haykırır: “One, two, three… Get down!” Ancak niyeti dans pistini ateşlemekten çok uzaktır, tam tersine “Yeter artık, uyanın” der gibidir… Bino’nun arabanın üstündeki dansı, Michael Jackson’ın “Black and White” klibinin müziksiz finalinde yaptığı dansa göndermedir. Hatırlayacak olursak, yasaklanan bu videoda Michael Jackson alana kara panter olarak girer, bir arabanın gamalı haç, KKK logosu ve ırkçı sloganlarla bezenmiş camlarını parçalar, gene kara pantere dönüşüp kaybolur.
Kamera yavaş yavaş uzaklaşırken gözümüz otomobillerden birinin üstünde oturan siyah kadına (rapçi SZA) takılır. Saç stili Özgürlük Anıtı’ndaki Lady Liberty’ye benzer. Bazı yorumlara göre, bu kadın, yargısız infaza maruz kalan gitaristin ve kalaşnikofla taranan gospel korosunun geri döndüğü bu gerçeküstü ortamda insanlığın yeniden doğuşunu simgeler. İlk insanın Afrika’da ortaya çıkışına referanstır…


Kunta Kinte
Son sahnede karanlığın içinde deli gibi koşan Childish Gambino’yu görürüz. Koronun başlangıçta söylediğini yapar: “Git, uzaklara kaç git.” Bir rap yıldızından çok firar eden köle Kunta Kinte’ye benzer. Boynundaki altın kolyeler karanlıkta parlarken artık gördüğümüz şakafat değil, köleliğin zincirleridir. Arkasındaki beyaz kalabalık tarafından kovalamaktadır. Atalarının köle sahiplerinin zulmünden kaçma girişimine ayna tutar bu defa. Siyah adamın tekisin / Bir barkoddan ibaretsin
Final sahnesi aynı zamanda Jordan Peele’nin Get Out (2017) filmine göndermedir. Irkçılık kâbusunun sapkın bir liberalizmin elinde alabileceği boyutları irdeleyen bu tuhaf korku filminde siyahlar için tasarlanmış bir “akıl hapishanesi” vardır …

Final Amerika tarihini 4 dakikaya sığdıran bu çılgın imge bombardımanı kararmayla sona erer. Childish Gambino’nun “This is America” şarkısı ve videosu, Amerika’nın iliklerine sinen kurumsal ırkçılığın günümüzdeki yüzü olan Yeni Jim Crow’un sanatsal sunumudur. Bino’nun bıraktığı siyah zeminin üstüne şu iki veriyi yazarak bitirelim: ABD’de, 1980’de 501.800 olan hapisteki insan sayısı 2017’de 2.362.500’ü buldu ve bunun yüzde 40’ını siyahlar oluşturuyor. [7] Nüfusun yüzde 64’ünü oluşturan beyazlar arasında her 100 bin kişiden 450’si hapisteyken nüfusta yüzde 13 görünen siyahlar arasında her 100 bin kişiden 2.306’sı hapiste. [8] Yeni Jim Crow yasaları her iki siyah aileden birini babasız bıraktı…

[1] Bu derlemede The New York Times, Haffington Post, The Guardian, The Independent, The Rolling Stone, The New Yorker, Dazed, Source, Vibe, XXL, Pitchfork gibi gazete ve dergilerin internet edisyonunda çıkan makaleler, Genius gibi fan siteleri, You Tube videoları, Twitter yorumları vb. birçok farklı kaynak kullanıldı.
[2] James Street Jr., “Under the Influnce: Marching Through the Opium Fog”, Civil War Times, Mayıs 1988.
[3] 1838’de Boston Post gazetesi şöyle yazdı: “Günümüzde dünyanın en popüler iki karakteri, Kraliçe Victoria ve Jim Crow’dur.”
[4] Christpher R. Fee, Jeffrey B. Webb (Ed.), American Myths, Legends, and Tall Tales: An Encyclopedia of American Folklore, Vol. 1, California, 2016, s. 652-4.
[6] Gregory Y. Titelman, Random House Dictionary of Popular Proverbs and Sayings, New York, 1996.
[7] Run The Jewels “Legend Has It”.
[8] Wikipedia: Incarceration in the United States.
^