FIQUS YAZILIM KOOPERATİFİ’NİN ESİNLENDİRİCİ HİKÂYESİ

Söyleşi: Zeynep Elif Tarkan
7 Ocak 2021
SATIRBAŞLARI

Fiqus yazılım kooperatifi şirketlerde çalışırken mesleklerinden soğuyan bir arkadaş grubunun adım adım kooperatifçilik mantığını ve ruhunu keşfetmesiyle hayat buldu. Bugün dünyanın dört bir yanındaki teknoloji kooperatifleriyle bir ağ inşa ediyorlar. Fiqus’un esinlendiren hikâyesini coşkulu üç ortağından dinliyoruz. Buenos Aires’ten naklen.

 

Kooperatifi kurmadan önce neler yapıyordunuz?

Nicolás Dimarco: Üniversiteden beri birbirimizi tanıyoruz. Mezun olduktan sonra hepimiz geleneksel kapitalist şirketlerde işe girdik. Hernán’la ikimiz aynı şirkette çalışıyorduk. Ağır iş yükü altında durmadan proje yetiştirmeye çalışıyorduk. Üstelik bizimle iletişime geçenler projeleri geliştirenler değil, pazarlayanlar oluyordu. İlgimizi hiç çekmeyen, söz hakkımız bulunmayan projeler yapmak zorunda kalıyorduk. Giderek şirkette çalışmayı bırakmaya, “Neden kendi işimizi kurmuyoruz?” diye düşünmeye başladık. O zamanlar kooperatifçilikten haberdar değildik. Aklımızda geleneksel bir şirket kurmak vardı. Şirket kurmanın ayrıntılarını öğrendikçe emek sömürüsü konusu gitgide daha çok rahatsız eder oldu. Biraz araştırınca kooperatifçilik modeli aklımıza yatmaya başladı. İki model arasındaki paradigma farkı çok hoşumuza gitti. Kafamızda pek çok soru işareti vardı, ama zamanla kooperatifçiliğin yapısını ve işleyişini daha iyi kavradık.

Lucas Ferrera: Ben de bir şirkette çalışıyordum. Bir arkadaşım bahsedene kadar kooperatifçilikten bihaberdim. Okudukça gerçekdışı gibi gelmeye başladı, çünkü ideal bir dünyaydı. Fiqus’un ortak aradığını öğrendim. Kooperatife önceden tanımadan aldıkları ilk kişi benim. Ocakta dördüncü yılımı dolduracağım.

Bilişim alanına girmeniz nasıl oldu?

Ferrera: Liseden sonra ne okumak istediğimi bilmiyordum. Bilgisayarları sevdiğim için bilişim teknolojilerini seçtim. Biraz merak, biraz da matematiğe olan ilgim seçimimde etkili oldu. Bilişim dünyasını sevmediğimi düşündüğüm büyük bir kriz ânında kooperatifçilikle tanıştım. Yazılımın topluma faydalı olabileceğini idrak ettim. 

Kooperatifçilik teknolojinin apolitik bir alan olmadığını anlamamızı sağladı. “Teknolojinin bir avuç çıkar grubunun bizi yönettiği bir araç haline gelmesini nasıl engelleriz” gibi sorular sormaya başladım.

Hernán Gigena: Küçüklüğümden beri bilgisayarım var. Mahalleden bir arkadaşım bilgisayarların içini açıp kurcalamayı seviyor, yazılımla da ilgileniyordu. Bilgisayar parçalarını değiştirmeyi ondan öğrendim. Beraber bir program bile geliştirdik. Lucas gibi ben de matematiği severim. Bölüm seçerken bilişimle biyoloji arasında kararsız kaldım. Açık havada olmayı, hayvanları ve bitkileri çok seviyorum. Bilişim ortamından bunaldığım bir dönemde asistan biyolog olarak çalışma imkânı tanıyan bir teknisyenlik bölümünü bitirdim. Ardından kuş gözlemciliğinde uzmanlaştım. Kooperatif sayesinde bilişime tekrar ısındım. Açık kaynak yazılımı, kolektif üretim çok cazip geldi. Kooperatif kurmasaydık, büyük ihtimalle dışarıda kuşlarla vakit geçiriyor olurdum.

Dimarco: Küçüklüğümden beri bilgisayarları çok severim. Küçükken ne manaya geldiğini bilmeden “sistem analisti olacağım” derdim.  Bilgisayarın içini açıp bozmuşluğum çoktur. Babam hiç kızmadan tamir ederdi. Bilgisayarların teknik kısmı benim için oyun gibiydi, ileride işime dönüşeceğini hiç düşünmemiştim. Müşterek üretim beni çok heveslendiriyor. Fiqus’u kurmamış olsaydık çoktan yazılımcılığı bırakırdım. Kooperatifçilik teknolojinin apolitik bir alan olmadığını, gündelik hayattaki etkilerini fark etmemi sağladı. “Teknolojinin bir avuç çıkar grubunun bizi yönettiği bir araç haline gelmesini nasıl engelleriz” gibi sorular sormaya başladım. Mesele sadece kod yazmak değil. Üretimi farklı bir bakış açısıyla ele alan bir ortam kurduk. Kolektif teknoloji üretme fikri beni işe bağlıyor.

Gigena: Kooperatifte teknoloji fanatiği ortaklarımız da var. Biz üçümüzün ilgisini hiyerarşisiz üretim gibi konular daha çok çekiyor.

Fiqus ne zaman, nasıl kuruldu, nasıl bir yapısı var?

Dimarco: Yasal olarak 2011’de kuruldu, ama öncesinde de beraber çalışıyorduk. Yola altı arkadaş çıktık. Arjantin’de kooperatif kurmak için gerekli asgari sayı da zaten bu. Şimdi on üç ortağımız, Buenos Aires ve Patagonya-Villa La Angostura’da iki şubemiz var. İlk başta tüm ortaklar yazılımcıydı. Şimdi iki ortağımız pazarlama ve iletişimle, biri de muhasebeyle ilgileniyor. Kooperatifi kurduktan kısa süre sonra, şu anda 25 üyesi bulunan FACTTIC’e (Arjantin Teknoloji, İnovasyon ve Bilgi Emeği Kooperatifleri Federasyonu) katıldık.


Gigena:
Kooperatifte farklı bölümler var. Koordinasyon bölümü stratejik kararları uygulamaya koyuyor. İş imkânlarını, proje alabilmek için kimlerle konuşulması gerektiği gibi konuları araştırıyor. Şu anda dört ortak koordinasyonda çalışıyor. Ayrıca, idare bölümümüz ve yeni teknolojileri araştırdığımız Fiquslabs bölümümüz var. Ama her bölümlerde işleri sürekli dönüşümlü götürüyoruz. Kararları haftalık toplantılarda alıyoruz. Kooperatifçiliğin farkını en iyi gördüğünüz alanlardan biri bu toplantılar. Altı ayda bir kısa ve uzun vadeli strateji belirleme toplantıları yapıyoruz. Bu toplantılarda her ortak düşüncelerini, değerlendirmelerini, neler yapmak istediğini anlatıyor. Ona göre dönemlik stratejilerimizi belirliyoruz. Yıl ortasındaki ikinci toplantıda belirlediğimiz stratejiyle devam edip etmeyeceğimizi görüşüyoruz. Bu yılın başında aldığımız kararları COVID sebebiyle tamamıyla değiştirmek zorunda kaldık.

Geliri nasıl paylaşıyorsunuz?

Ferrera: Her ortağın ücretini çalıştığı alana göre belirliyoruz. Kooperatifte geçen süreye ve deneyime göre ücret artıyor, çok küçük farklar bunlar. Tüm para ortak bir hesapta toplanıyor. Herhangi bir ortak bir süre işsiz kalsa dahi maaşını almaya devam ediyor. Pandemi gibi kooperatifin gelirlerinin düştüğü zamanlarda ise herkesin maaşı düşürülüyor. Bu tür önemli kararları hep beraber alıyoruz. 

Kapitalist platformları kullanan çoğu kişi işçilerin güvencesiz çalıştırıldığının, iki sokak öteden poğaça siparişi verirken Silikon Vadisi’ne döviz gönderdiğinin farkında değil.

Planları hayata geçirirken hiyerarşinin hayatı kolaylaştırdığı düşünülür; hiyerarşisiz örgütlenmenin ne gibi zorlukları var?

Gigena: Zaten arkadaş grubu olarak başladığımız için az çok hiyerarşisiz bir ilişkimiz vardı. Dokuz yıllık beraberliğin ardından, bir sorun çıktığında bunun kaynağının egolarımız mı yoksa başka sebepler mi olduğunu fark edebiliyoruz. Ana hedefin grubu geliştirmek olmasına özen gösteriyoruz. Fiqus’un yanı sıra Federasyon’da da çok faaliz. Patagonya şubesindeki ortaklarımızın evlerini beraber inşa ettik. Hiyerarşisiz iletişim kurmayı öğrendik. Aslında, tam tersi söz konusu; hiyerarşisiz iş yapmaya alışınca tersi rahatsız ediyor. Geçen gün bir dükkândaydım, patronun çalışanlarına “bundan sonra akşamları 23’e kadar çalışacaksınız” dediğini duydum. Çalışanlar baş sallamaktan başka bir şey yapamadı. Böyle durumlarla karşılaşınca “tabii ya, dünyada işler böyle yürüyor” diye hatırlıyor insan.

Dimarco: Yeni bir ortam inşa etmek, herkesi karar alma sürecine dahil etmek zaman alıyor. Bir bitkiyi düzenli olarak sulayıp büyümesini beklemeye benziyor. Ortaklar arasında farklı kişilikler var. Bazıları kararlara katılmaktan hoşlanırken kimileri daha çekingen davranıyor. Önemli olan herkesin katılımını sağlayacak rahat bir ortam yaratmak. Her meseleyi kolektif çözmek hem zorlu hem de keyifli. Hiyerarşinin varlığı sorunların çözülmesini bir noktada kolaylaştırıyor, çünkü patron ne derse o yapılıyor. Hiyerarşinin yokluğunda ise herkesin neyi niye istediğini açıkladığı, çekinmeden konuşabildiği bir ortam sağlamak şart. Bazıları için anlaşmazlıkları kişisel algılamamak daha zor. Kooperatif deneyiminin ardından artık bir şirkette çalışamam, “dediğimi yapacaksın” diyen birinin varlığını kabul edemem. Düşünme şeklini bir kere değiştirdikten sonra geri dönüş imkânsız. Karşındakini dinlemek, kendini onun yerine koyabilmek birlikte bir hayat inşa etmenin ayrılmaz parçası.

Fiqus ekibi Patagonya’da yaşayan ortaklarının ev inşaatında harıl harıl çalışıyor

Gigena: Hiyerarşinin olduğu yerde anlaşmazlıklar çözülmüyor, sadece halının altına süpürülüyor ya da erteleniyor, sorunlar çalışanların üstüne yığılıyor. Hiyerarşisiz bir ortamda ise çözümlenmeyen anlaşmazlıklar rahatsızlık vermeye başlıyor, gündelik akışı etkiliyor. Dolayısıyla, sorunlar tartışılarak çözülüyor.

Ferrera: Hep beraber karar vermek bitmeyen bir öğrenme süreci. Kooperatifte birinin gelip sana ne yapılması gerektiğini söylemesini beklemiyorsun, kendin angaje oluyorsun. Bunu kooperatifle öğrendim, ama tüm hayatıma etkisi oldu. Bu nedenle okullara, üniversitelere mesleğimizi anlatmaya gidiyoruz, gençlerin başka türlü bir çalışma ve örgütlenme modelinden haberdar olmalarını önemsiyoruz.

Okullar mı sizi davet ediyor?

Ferrera: Son zamanlarda Buenos Aires Üniversitesi (UBA) Dayanışma Ekonomisi Kürsüsü kooperatifçilikle ilgili pek çok etkinlik düzenliyor, ara ara bizi de çağırıyorlar. Ama biz de inisiyatif alıyoruz. Mesela doğduğum kasabadaki okullarda kooperatifçiliği anlatıyorum. Gençleri bilgilendirmek önemli bir sorumluluk. Onlara henüz “Mezun olduktan sonra gelin Fiqus’ta çalışın” diyemiyoruz. Ama en azından kooperatifçiliğe ısınıyorlar.

Tekel haline gelmiş teknolojileri kullanmak örgütsüzlükten kaynaklanıyor. Bu anlamda platform kooperatifçiliğinin kilit bir rolü var. Küçük kooperatiflerin tek başına yaratamayacağı etkiyi ortak yatırım yapan, zorluklara beraber göğüs geren kooperatifler yaratabilir.

Bilişim Kooperatifleri Federasyonu (FACTTIC) nasıl bir yapı?

Gigena: Federasyon sekiz yıl önce kuruldu, bünyesinde 25 kooperatif yer alıyor, çeşitli bölümlerden oluşuyor. Bunlardan biri gelen işleri paylaştığımız FIT (Kooperatifler Arası İş Akışı). Örneğin Fiqus’a gelen bir işi zamansızlıktan ya da alanımız olmadığı için kabul edemiyorsak, FIT’e paslıyoruz. Daha da güzeli, farklı beceriler gerektiren projelerde çeşitli kooperatiflerden katılımla ortak bir ekip kurabiliyoruz. Mesela, şu an Lucas’ın çalıştığı projede üç farklı kooperatifin ortakları emek veriyor. Sık sık böyle işbirliklerine gidiyoruz. Kanada’ya hazırladığımız bir projede yedi farklı kooperatiften 25 ortağı bir araya getirmeyi başarabildik.

Dimarco: Federasyonda idari işleri üstlenen ortakların deneyim paylaştığı birim özellikle yeni kurulan kooperatifler açısından çok faydalı. Ayrıca, tüm üyelerin katılımına açık bir idari kurulumuz, gençlik ve cinsiyet eşitliği komitelerimiz var. Hepimiz patriyarkal yapıyı kırmaya çalıştığımız bir dönemden geçiyoruz. Daha önce durumun vahametinin yeterince farkında değildik; ama bugün federasyonda kaç kadın, kaç non-binary üyemiz var, hangi görevlerde ne kadar sorumluluk alıyorlar gibi konulara daha itinayla yaklaşıyoruz. 
Artık iş teklifi gelmesini beklemeden arzu ettiğimiz projeleri gerçekleştirmek istiyoruz. Bunun için dayanışma ekonomisini ve finansman kaynaklarını araştıran alt gruplar kurduk. Yasalara göre yıl sonu gelirinin yüzde beşini kooperatifin teşvik ve eğitim fonuna aktarmak zorundayız. Pandemi sürecinde bu fonu COVID-19’la alakalı projelere yatırabilme seçeneği tanındı. Biz de her kooperatifin ayıracağı miktarı federasyonda toplayıp ortak projeler gerçekleştirmek istiyoruz. Yakında öz-kaynaklarımıza dayalı ilk projemize başlayacağız.


Kooperatif olarak benimsediğiniz temel ilkeler neler?

Uluslararası Kooperatif İttifakı’nın (ICA) belirlediği yedi ilkeyi uyguluyoruz: 1. Gönüllü ve herkese açık ortaklık; 2. Ortakların demokratik denetimi.; 3. Ortakların ekonomik katılımı; 4. Özerklik ve bağımsızlık; 5. Sürekli eğitim, öğrenim ve bilgilendirme; 6. Kooperatifler arasında işbirliği ve 7. Toplumsal sorumluluk.
Toplumsal ekonominin parçası olan örgütlerden tıpkı mali bilanço gibi bir de toplumsal bilanço hazırlamaları beklenir. Kooperatifçiliğin yedi ilkesi ışığında düzenli olarak toplumsal bilançomuzu hazırlıyoruz. Federasyon da çok faydalı bir iş yaptı ve maddi sebeplerle toplumsal bilanço çıkarmakta zorlanan küçük ölçekli kooperatiflerin işini kolaylaştıran bir platform yarattı. Platformun bir amacı da üye kooperatiflerin yıllık faaliyetlerini bir zeminde toplayarak onlara görünürlük kazandırmak. Böylece yedi ilkeden biri olan kooperatifler arası işbirliğinin seviyesini ve sonuçlarını net göreceğiz.

Gigena: Ayrıca, Arjantin’le sınırlı olmayan, dünyanın dört bir yanından 35 yazılım kooperatifinin katkı verdiği CoopHub adlı bir açık kaynak kod havuzu inşa ettik.  

Ne tür projelerle ilgileniyorsunuz?

Bir süredir toplumsal ve çevresel önemi haiz projeleri kabul ediyoruz. Gündelik emeğimizle toplumun dönüşümüne katkıda bulunabilmek istiyoruz. İtalya çapında organik ürünlerin üretim ve dağıtımında uzmanlaşmış EcorNaturaSi firmasının Android uygulamasını geliştirdik. İnsanları etkileyen psikolojik özellikler, iletişim kalıpları ve duygusal sinyaller hakkında gerçek zamanlı bilimsel bilgi sağlayan, makine öğrenimi yoluyla veri analizi yapan Kanadalı Receptiviti firmasıyla çalışıyoruz. Hastaya ait çeşitli parametreleri hesaplayarak uzaktan tıbbi teşhis konulmasına imkân verecek bir makinenin yapımında yer alıyoruz. Toplumsal dayanışma ekonomisinin bileşeni örgütlere öncelik veriyoruz, kendimizi geliştirmemize imkân tanıyan projeleri tercih ediyoruz.

Hangi alternatif teknolojileri kullanacağımıza karar verip verilerimizi satmayı bırakmamız lâzım. Savunduğumuz ilkeler ve kullandığımız araçlar arasında bir tutarlılık bulunması gerekiyor.

Ferrera: Şimdiye kadar müşterilerimizin çoğu bizimkinden farklı hedefleri olan şirketlerdi. Yurtdışından da çok müşterimiz oluyor. Tasarladığımız yazılımların kim tarafından ne için kullanıldığını bilmediğimiz durumlar olabiliyor. Kendimize şu soruyu sık sık soruyoruz: “Evet ideallerimiz güzel, ama kime hizmet veriyoruz?” Diğer kooperatiflerin büyük kısmı teknoloji kooperatiflerinden bihaber. Dolayısıyla, farklı alanlardaki kooperatiflere kendimizi tanıtmak için etkinliklere katılıyoruz. Bizimle benzer idealleri paylaşanlarla, toplumsal dayanışmaya katkısı olan projelerde çalışmaya öncelik vermek istiyoruz. Henüz yolun başındayız.

Fiqus’un kaç kadın ortağı var?

Dimarco: Sadece bir tane. Fakültedeki arkadaş grubumuz erkeklerden oluştuğu için yeni ortakları da arkadaşlar arasından seçmeye öncelik verdik. Ama bu bizim kooperatife mahsus bir durum.

Arjantin’de, kooperatifçiliğin desteklendiği Kanada, Kosta Rica, İsveç, Katalunya ya da Bologna’dakine benzer ulusal ya da yerel kamusal destekler var mı?

Gigena: Hükümete göre değişiyor. Mauricio Macri döneminde destek yoktu. Şimdi Alberto Fernández hükümeti epey yardım ediyor. Mevcut hükümetle bizim bağlı olduğumuz Ulusal Dernekçilik ve Sosyal Ekonomi Enstitüsü’nün (INAES) etkinliği arttı, yeni fonlar açıyor, çeşitli dernekleri bir araya getiren meclisler kuruyorlar. Pek çok köy ve şehirde dayanışma ekonomisi örgütlerinin katılımıyla bağımsız kurullar oluşturuldu. Bu kurullar dernekçilik ve kooperatifçilik aracılığıyla yerel sorunlara çözüm üretmeyi amaçlıyor.
Toplumsal ekonomi alanında iki farklı görüş öne çıkıyor. Biri kapitalist şirketleri onların kurallarıyla, kendi sahalarında yenmeyi savunuyor. Mesela biz yazılımcılar onlarla baş edebileceğimizi düşünüyoruz. Şirketlere ve KOBİ’lere kıyasla bazı avantajlarımız var, çalışanlarımız sabit. Kapitalist kurumlarda patronla çalışanlar arasında sonu gelmeyen bir çıkar çatışması var. Çalışanlar işten ayrılma, daha iyi ücret veren rakip firmaya geçme ya da doğrudan müşterilerle çalışma ihtimalini her fırsatta değerlendiriyor. Diğer avantajımız ise gerektiğinde diğer kooperatiflerle birleşerek sayımızı arttırabilmemiz. Böylece 100 çalışanı olan bir şirketten daha kolay rekabete girebiliyoruz. İkinci görüş ise piyasa kuralları kapitalist şirketlerin lehine düzenlendiği için kooperatiflerin bu stratejiyle başarılı olamayacağını savunuyor, kooperatiflerin kamu desteğiyle güçlendirilmesi gerektiğini dile getiriyor.

25 üyeli “Arjantin Teknoloji, İnovasyon ve Bilgi Emeği Kooperatifleri Federasyonu” toplantısından

Platform kooperatifçiliği hakkında ne düşünüyorsunuz?

Gigena: Hammaddesi dijital veri olan platform kapitalizminin farklı türler var. Örneğin, facebook, google gibi platformlar sundukları ücretsiz hizmet karşılığında verilerinizi toplayıp size uygun reklamları gösteriyor. Bir de Rappi (Arjantin’in yemek sepeti), Glovo (yarım düzine ülkede faaliyet gösteren kurye platformu), Airbnb gibi sabit sermayesi bulunmayan “esnek platformlar” var. Mesela Airbnb’nin gayrimenkulü ya da Rappi’nin bisikletleri yok. Geliştirdikleri yazılımlarla bir pazar ve kitle ediniyorlar. İlk bakışta “nötr” aracılarmış gibi gözükseler de aslında sahip oldukları algoritmayla piyasayı belirliyorlar. Örneğin, Uber bir bölgedeki araç ve yolcu sayısına göre ücretleri değiştiriyor. Şoförlerin hiçbir söz hakkı yok.
Platform kooperatifçiliği küçük bir yönetici grubun aldığı kararların algoritmalara aktarılmasıyla işleyen kapitalist platformların emekçiler tarafından yönetilmesini amaçlıyor. Platformlarla ilgili haberlerde hep kararları veren algoritma sorumlu tutuluyor. Platform kooperatifçiliğinde algoritmanın nasıl işleyeceğine çalışanlar karar veriyor.

Dimarco: Bu yıl dünyanın en büyük kooperatif federasyonu Mondragon Grubu ile The New School’un ortaklaşa verdiği platform kooperatifçiliği kursuna katıldık. İşin uygulamasına hakim olmuştuk, şimdi kuram kısmına kafa yoruyoruz. Şu anda federasyonda Rappi, Glovo, UberEats gibi platformlara alternatif olacak coopcycle.org üzerinde çalışıyoruz. CoopCycle Fransa’da geliştirilen, kodu sadece kooperatiflere açık bir yazılım. Fikir çok hoşumuza gitti. Ulusal Dernekçilik ve Sosyal Ekonomi Enstitüsü’ten aldığımız fonla yazılım üzerinde çalıştık. Algoritmanın nasıl çalışacağına karar vermek için özyönetimi benimsemiş, platformun sağladığı imkânlar dışında da kendi karar alma mekanizmalarını geliştiren bir kooperatifin olması gerekiyor.
Geleneksel platformların çalışanlarını maruz bıraktıkları riskleri ortadan kaldırmayı başaracak bir kooperatif kurmak çok önemli. Özellikle göçmenler çaresizlikten çok kötü koşullarda kapitalist platformlara çalışıyor. Platformlar emekçileri sömürürken hiçbir sorumluluk almıyor. Bu platformları kullanan pek çok kişi işçilerin güvencesiz çalıştırıldığının, iki sokak öteden empanada (Arjantin poğaçası) siparişi verirken Silikon Vadisi’ne döviz gönderdiğinin farkında değil.

Tüm dünyadan teknoloji kooperatifleriyle iletişim halindeyiz. Uluslararası stratejileri konuştuğumuz bir forumumuz var. Her ay farklı bir grup deneyimlerini anlatıyor. Bu şekilde hem iletişimi canlı tutuyor hem de güvene dayalı ilişkiler kuruyoruz.

İnsanların alternatiflere yönelebilmesi için önce bilinçlenmesi gerekiyor. “Tek derdim karnımı doyurmak, empanadayı kimin hangi koşullarda getirdiği umurumda değil” mi, yoksa “bu sömürü düzeninin bir parçası olmak istemiyorum” mu diyorsunuz. Üzerinde çalıştığımız kooperatif platformunun demosunu Şili’deki Dijital Platform Emekçileri Sendikasına sunduk. Orada da sorunlar aynı: İnsanlar çalışırken sakat kalıyor, hayatını kaybediyor, ama şirketler için çalışanlar birer rakamdan ibaret. Bu platformların işleyişinin güvencesiz çalışma koşulları ve işçi sağlı sorunlarıyla bağlantısını insanlara anlatmak istiyoruz. Platform kooperatifçiliğinin temeli yazılım. Bu nedenle yazılım kooperatifleriyle örgütlenmeleri hayati öneme sahip.

Teknolojide çok sıkı tekelleşme söz konusu; kooperatifler buna karşı ne yapabilir?

Açık kaynak kodlu yazılım kullanıp kullanmayacaklarına karar vermek kooperatiflerin elinde. Bu politik bir karar. Tekel haline gelmiş teknolojileri kullanmak örgütsüzlükten, alternatif aramamaktan kaynaklanıyor. Bu anlamda platform kooperatifçiliğinin kilit bir rolü var. Küçük kooperatiflerin tek başına yaratamayacağı etkiyi ortak yatırım yapan, zorluklara beraber göğüs geren, hizmetlerin pazarlamasını beraber yapan kooperatifler yaratabilir. Ayrıca bunu başaran birçok örnek var. Mesela web konferans hizmeti sunan bir platform olan Big Blue Button. Günlük işlere boğulunca gözden kaçırıyor, ama hangi alternatifleri kullanacağımıza karar verip verilerimizi satmayı bırakmamız lâzım. Böylece hem teknolojik araçların denetimini ele geçirir hem de günden güne farklı bir toplumun inşasına katkıda bulunuruz. Savunduğumuz ilkeler ve kullandığımız araçlar arasında bir tutarlılık olması gerek. Hiç bitmeyen bir inşa süreci bu. Bir yandan da maişet motorunun dönmesi gerektiğini unutmamlayız.

Gigena: Geçen yıl dünyadaki yazılım kooperatiflerini araştırmaya başladık. Türkiye’den Albatros’la da iletişime geçtik. İngiltere’de bize çok benzeyen Outlandish kooperatifini bulduk. Outlandish 35 kooperatifin yer aldığı CoTech yazılım geliştirme ağının da üyesi. Bağları kuvvetlendirmek için İngiltere’ye gidip CoTech’in yıllık genel kurul toplantısına katıldık. Rekabeti azaltmak, dayanışmayı arttırmak, kooperatifler arası çalışmayı çoğaltmak için kurduğumuz mekanizmaları anlattık. Dünyanın dört bir yanından ABD, Kanada, Meksika, Brezilya, Uruguay, Almanya, Bulgaristan, İsrail, İngiltere’den teknoloji kooperatifleriyle iletişim halindeyiz.  Uluslararası stratejileri konuştuğumuz bir forumumuz var. Her ay farklı bir grup deneyimlerini anlatıyor. Geçen ay turizm alanında çalışan platform kooperatifi Fairbnb katıldı. Bu ay internet siyasetinin feminist analizini yapan genderIT’yi dinleyeceğiz. Bu şekilde hem iletişimi canlı tutuyor hem de güvene dayalı ilişkiler kuruyoruz. Bir adım sonra ortak strateji geliştirmeye geçeceğiz.

^