ANKARA-ERYAMAN'DAKİ CİNSİYETÇİ FAŞİZM YENİDEN YARGILANIYOR

Söyleşi: İrfan Aktan
16 Şubat 2021
SATIRBAŞLARI

15 yıldır süren hukuk mücadelesi zaman aşımına uğrama tehlikesiyle karşı karşıya. 2006’da, Ankara-Eryaman’da yaşayan seks işçisi travestilere ve trans kadınlara, bir çete planlı, silahlı saldırılar düzenledi. Evlerini ve Eryaman’ı terk etmek zorunda kalan mağdurlar bu saldırıları yargıya götürdü. 2008’de, failler çete kurmak ve silahla yaralamak suçlarından alt sınırdan cezalandırıldı, ikişer yıl hapse mahkûm edildi. Taraflar temyize gitti. Yargıtay, haraç ve yağma suçlarını kapsamadığı gerekçesiyle kararı bozdu. 17 Şubat’ta yargılama yeniden başlıyor. 2006’ya zaplıyor, ölümcül saldırıların mağdurlarından Ece, Burçin ve İlayda’ya bağlanıyoruz. Express’in 61. sayısından naklen…

 

Eryaman’da neler oluyor, travestilere yönelik saldırılar ne zaman başladı?

Ece: İlk olay Seçkin adlı arkadaşımızın başına geldi. Nisan başında Eryaman’da kolundan kurşunlandı. Arkadaşımızı hastaneye kaldırdık, kolundaki kurşun halen duruyor. Kendisi şu anda Mersin’de, perişan halde. Biz bunu sıradan bir saldırı sanmıştık, ama ertesi gün de Yağmur isimli arkadaşı kalabalık bir grup sopalarla dövüyor. Burçin polis çağırıyor. Polislerse saldırganların sadece sopalarını alıyor, kimse gözaltına alınmıyor…

Burçin: Saldırganlar iki arabayla geldi, ellerinde sadece sopa değil, “sallama” da vardı. Ben canımı kurtarmak için kaçmak zorunda kaldım. Ama arkadaşımızı dövdüklerine tanık oldum. Diğer arkadaşlarıma haber vereyim diye düşündüm, polisi görünce onlardan yardım istedim. Polis arabasıyla saldırı yerine geldiğimizde, olay devam ediyordu.

Polis müdahale etmedi mi?

Hayır, polis hiçbir şey yapmıyordu. Gülüyordu sanki. Saldırganların da kaçmak gibi bir çabası yoktu. Bizim diğer arkadaşlar geldi o sırada. Saldırganlar ellerini kollarını sallayarak evlerine döndü. Arkadaşımızı hastaneye kaldırdık. 22-23 günlük rapor aldı. Kalçasından aşağısı hep sallamalarla doğranmış. Polis, “biz yapanları biliyoruz, ama bir şey yapamıyoruz” edasında.

Niye bir şey yapamıyor?

Ece: Birileriyle polis arasında anlaşma var.

Çok büyük biri, başbakanın sağ kolu gibi bir insan. Eryaman’da inşaat yaptırdığı için bizim çıkmamızı istiyor. Şöyle bir şey duyduk, adamdan daire almak isteyen birisi “ev alana travesti de mi veriyorsunuz?” demiş. İstiyorlar ki biz oradan yok olalım, onlar da rahat rahat ev satsın, alsın!

Kim o birileri?

İsmini biliyorum, ama söyleyemem. Benim evim taksi durağının önünde, parka bakıyor. Bütün olaylar evimin önünde oluyor. İrem diye bir arkadaşımla birlikte evdeydik. Bir gün önceden de Emniyet’teydik. Çok rahatsız olduğumuz için o gün dışarı çıkmama kararı aldık. Ev parka baktığı için görüyorum, gri pantolon, siyah-beyaz kapşonlu tişörtlü biri devamlı parkta, İlayda’nın evini gözlüyordu. Sonra eski model sarı bir Ford’la bir sürü insan geliyor ve eve baskın düzenliyorlar. Üstelik bu olay da polisin gözü önünde oldu. O gün çok korktuk. Esra adlı arkadaş kendini zor attı benim eve. Kafası, gözü paramparçaydı… Polisi arıyoruz, “savcılığa dilekçe yazın, ancak öyle müdahale ederiz” diyor. İyi ama, evden çıkamıyoruz ki! Flaş TV’yi aradık, Yasemin Bozkurt’un programını. Yalvarıyoruz televizyondakilere, “ne olur sesimizi duyurun, öldürecekler bizi” diyoruz. Hiç dikkate almadılar. Aramadığımız kimse kalmadı, özellikle de polis. Şansımız vardı ki, benim evimi bilmiyorlardı.

Evleriniz birbirine yakın mı?

Yakın sayılır. Aslında, diğer arkadaşların evini de kimse bilmiyor, polis dışında. Birileri, nasıl oluyorsa, öğreniyor evlerimizi.

Burçin: Bu organize bir iş.

İlayda: Bizim fuhuş yapmamızdan rahatsız olanlar değildi bunlar.

Ece: Bu adamlar müşterimiz filan değil, aynı sitede oturduğumuz insanlar da değil. Hiç tanımadığımız, inşaatta çalışan insanlar var ya, o tip kişiler. Böyle kerli ferli tipler değil, anormal birileriydi.

Sezen, Ece ve İlayda.

Fuhuş yapmanızdan rahatsız olmayan birileri olduğunu nereden biliyorsunuz?

İlayda: Fuhuşa çıkarken saldırı olsa, bizden bu yüzden nefret eden birileri saldırdı dersin. Ama Ceren’in evindeyiz, öğleden sonra saat üç suları, çayımızı içiyoruz, oturuyoruz. Esra dediğimiz arkadaş evinden çıktı, yanımıza, oturmaya geliyordu. Saldırgan grup arkadaşımızı yolda sıkıştırıp dövüyor. Döverken de “daha gitmediniz mi!” diye bağırıyorlarmış. “Sizin kökünüzü kazıyacağız Eryaman’dan” diyorlar zaten.

Ece: Eryaman’daki her eve telefon numarası bırakmışlar. “Travestiler gelirse bizi arayın” demişler.

Kimden öğrendiniz bunu?

Komşularımız söylüyor. Ev sahiplerimizle hiç sorun yaşamıyoruz. Kaldığımız sitelerde de hiç problem yok. Benim evimin altında bir kuaför var, oradaki arkadaştan Allah razı olsun, o ve komşularım eşyalarımı kaçırttı bana. Yoksa saldırılar yüzünden ben evimden eşyalarımı bile çıkaramazdım.

Burçin: Eryaman’a giremiyoruz zaten.

Ece: Mersin’e pijamalarla kaçtık resmen. Benim evden öyle bir kaçtık ki, bir anne eşi ve çocuğuyla bizim oradan geçiyordu, onlardan bile korka korka arabaya zor attık kendimizi. Beş kişi, köpeğimizle birlikte, benim tek kapılı arabama sıkıştık ve Mersin’e kadar durmadık.

Bize saldıranlar inşaat işçisine benziyordu” diyorsunuz. İnşaat işçilerinin sizinle bir alıp veremediği mi var?

Ben derdimi anlatamadım galiba, o kişileri de birileri kullanıyor. Ama ismini veremiyoruz adamın.

Belediye yetkilisi filan mı?

Hayır, değil, ama onunla da Meclis’le de ilişkileri olan biri. Çok büyük biri, başbakanın sağ kolu gibi bir insan. Orada inşaat yaptırdığı için bizim çıkmamızı istiyor adam.

İlayda: Daireleri satılsın diye… Şöyle bir şey duyduk, adamdan daire almak isteyen birisi “ev alana travesti de mi veriyorsunuz?” demiş. İstiyorlar ki biz oradan yok olalım, onlar da rahat rahat ev satsın, alsın! Sanki adamları yiyormuşuz gibi, sanki hayvanmışız gibi…

Ece: Biz bazı şeyleri çok sağlam yerlerden duyuyoruz.

Başımızdan geçenleri günlerce anlatabiliriz. Ama önemli olan bundan sonra ne olacağına kafa yormak. Bize yapılanlar ortada mı kalacak? Bu adam zengin ve hükümete yakın diye istediğini yaptırabilecek mi? Türkiye buna izin verecek mi? Eşcinseliz, travestiyiz diye bizi yok mu edecek bu adamlar?

Olay günü gazeteleri ya da ajansları aramak yerine neden Yasemin Bozkurt’un programını aradınız?

Burçin: Çünkü canlı yayın vardı o programda. Saldırganlar kapıya dayanmış. Başka bir blokta kalan arkadaşımızın evine tekrar baskın yapıldı. Biri kurşunlandı, diğeri sallamalarla doğrandı. Yani kızlar dışarıda dayak yiyorlar, eve gidince de evleri basılıyor, linç ediyorlar resmen.

Ece: Bunun üzerine bastık Eryaman’a gittik, olayın olduğu yere. Emniyet müdürü geldi, Çevik Kuvvet, Eryaman karakolu polisi filan geldi. Ben Emniyet müdürüyle karşı karşıya geldim, her şeyin üstüne bir de az kalsın hapse düşüyordum.

Neden?

Biz arkadaşlarımıza yardım etmeye gidince polis bizi çembere aldı. Orada Emniyet müdürü olmasına rağmen, saldırganlar sallamalarla saldırmaya devam etti arkadaşlarımıza. Düşünsenize, Emniyet müdürünün önünde!

Saldırganların polisle ilişkisi mi var demek istiyorsunuz?

Sezen: E herhalde canım, var tabii ki. Bir emir verilmiş ki adam bu kadar rahatça saldırıyor.

Ece: Sen diyorsun “bizi kurtarın”, o da “savcılığa başvurun” diyor. Evimin camından görüyorum, bir travesti geçince ellerinde demirlerle, sallamalarla saldırıyorlar. Savcıyla ne alâkası var bunun? Hayatın tehlikedeyse, dilekçeyi nasıl yazabilirsin Allah aşkına! Bak, elli kişinin beni koruyacağına, kollayacağına emin olsam, kameralar karşısında aynı yere gider, bir tur atarım. Siz de kamerayla çekin, görün nasıl bir vahşilikle saldırdıklarını. Anlatırken bile insanın tüyleri ürperiyor.

Sezen: En zor anda bize yardım etmediler. Kurşunlanan ve linç edilen iki kişi var. İkisi de ölümden dönmüş. Aynı evde, yan yana yatıyorlar. Aradan iki gün geçmeden aynı grup, o kurşunlanmış, kolu alçılı arkadaşı linç ediyorlar. Sonra yine aynı saldırganlar polisle birlikte geliyor, polisin yanında “siz daha ölmediniz mi” diyerek tekrar dövüyorlar. Polis film seyreder gibi izliyor. Biz başka bir evde, sabaha kadar koltukları, buzdolabını filan kapıya dayayarak korku içinde bekledik. Ertesi gün hepimiz toplanıp Eryaman karakoluna gittik. Polis Ceren’e şunu söylüyor: “Eryaman’da işe çıkmayın, normal günlük hayatınıza devam ederseniz evleriniz basılmayacak, size bir şey yapılmayacak, yeter ki fuhuş yapmayın!” Yani, polis saldırganlara kefil oluyor aslında.

Ece: Beyaz eşya almıştım, halen borcunu ödüyorum. Altı milyarlık eşyayı Saman Pazarı’na götürüp bir milyara satmak zorunda kaldım. Mersin’e kaçtık, geri döndük, hayatımızı tekrar kurmaya çalışıyoruz.

Kaç yıldır Ankara’da yaşıyorsunuz?

Ben sekiz yıldır Ankara’dayım.

Hep Eryaman’da mı oturuyordunuz?

Ondan önce Gaziosmanpaşa’da oturuyordum. Ama bütün arkadaş gruplarım Eryaman’a taşınınca, ben de gittim.

Bütün travestiler Eryaman’a mı taşındı?

Sadece bizim arkadaş çevresi. Hepimiz Mersin ve Adanalıyız. Daha geylik dönemimizde, Adana, Mersin, Tarsus civarındaki arkadaşlar, birbirimize gidip geliyorduk.

Ankara içinde, mesela Gaziosmanpaşa’da buna benzer saldırılar oldu mu size?

Ben öyle bir şey yaşamadım. Ama çakal gruplarını duydum, travestilerden haraç alıyorlar, böylece iş yapmalarına engel olmuyorlar. Eryaman’daki düzenimiz çok iyiydi. Alışveriş yaptığımız marketler bizi bir hanfendi olarak, bir insan gibi görüyordu. İlk kez, bundan bir ay önce sistematik saldırı başladı. Binadaki komşularımızın, ev sahibimizin bizden şikâyetçi olmadığına da eminim. Aniden oldu bu saldırılar. Arkadaşımızın vücudunu şu siyah çantanın rengine çevirmişlerdi resmen, görünce hepimiz donakaldık.

Sezen: Bütün bunların o inşaat sahibiyle yakından ilgisi var. (Telefon çalıyor) Telefon eden arkadaş Eryaman’da dün akşam da saldırıya uğradıklarını söylüyor. Araçlarını taşlamışlar. Adamlar rahatça saldırıyor, çünkü polis ses etmiyor.

Ece: Sıradan bir vatandaş, birilerinin eline sopayı tutuşturup üstüne de ellişer milyon vererek “git şu travestileri temizle” deme lüksüne sahip değil. Ama bundan çıkarı olan biri, pekâlâ bunu yapabilir. Düşünsene, saldıranlar elli kişi var. Her birine en az elli milyon lira veriyordur ki, adamlar gece gündüz bizi takip ediyor, saldırıyor, öldüresiye dövüyor. Gündüzleyin de birtakım yerlerden toparlayıp getirdikleri yüz kadar çocuk bize saldırdı. Birileri demiş ki, “kadın gibi erkekleri temizleyin”.

Burçin: Yıllardır birlikte olduğumuz çok sağlam müşterilerimiz var. Onlar söylüyor, Sarayköy’den adamları elli milyona tutuyorlarmış.

İnsanlar Kurtlar Vadisi’ndeki Polat olmuş, Çakır olmuş, istediğini yapıyor. Kimse de çıkıp “kardeşim, burası Kurtlar Vadisi değil” demiyor. Devletin yandaşlarının çetelerini, Polat’ları, Çakır’ları gördükten sonra, iş değişti. Sadece bize değil, bütün insanlığa karşı tehlike bunlar.

Çocuklar da mı böyle tutuluyor?

İnşaattaki işçilere “ne kadar çoluğunuz çocuğunuz varsa, onları da getirin” demişler. Komşularımın, müşterilerimin bana verdikleri bilgiler var.

Eryaman halkı bu olaylara nasıl yaklaşıyor?

Büyük bir kısmı olaylardan son derece memnun.

Ece: Eryaman halkının çok büyük bir kesimi bizi istemiyor olabilir, ama kimse de bu adamlar kadar vahşice davranmadı. Kimse bir travestiyi doğramaya kalkmadı. Bu adamların gözü dönmüş resmen. Apartmanımda üç daire beni sevmiyordu ama, on ikisi seviyordu. Fakat o üç daire “çıkarın bunları apartmandan” demiyordu.

Eryaman’da şu an kaç travesti yaşıyor?

Olaylardan sonra kimse kalmadı. Hepimiz kaçtık, çil yavrusu gibi dağıldık.

Burçin: Şu anda Eryaman bize yasak. Girsek, başımıza her şey gelebilir. 16-17 yaşlarında iki kişi benim evime gitmiş. Kimseyi bulamayınca komşumun kapısını çalmış, “burada travesti varmış, neredeler?” diye sormuşlar. “Biz polisiz” demişler. Komşum “saçmalamayın, 16 yaşında polis mi olurmuş” diyerek kovmuş. Çocuklar da “biz polis adına çalışıyoruz, ‘Kurtlar Vadisi’ni hiç izlemedin mi!” diye bağırmışlar.

Şu an nerede kalıyorsunuz?

Ece: Otellerde, arkadaşlarımızda kalıyoruz.

Burçin: Senin yanında elli tane emlakçıyı arayabilirim, tek biri bile travestilere ev vereceğini söylemeyecek. Bu da bir suç değil mi? Ben Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı değil miyim?

Eryaman’da ev bulmak daha mı kolaydı?

Tabii, çok kolaydı. Evimden çıkınca ev sahibi aradı, “ne oldu Ece?” dedi. Olayı anlatınca, kadın şok oldu. Adam sattığı dairelerin primi için bizi yok etmek istiyor, bütün mesele bu.

Sezen: Eşyalarımızı taşırken bile saldırdılar bize. Meseleleri bizi kovmak değil, öldürmek resmen. Nakliye aracı iki saat Eryaman’ın ortasında kalakaldı. Saldırganlar evi kuşatmış, polis “evden çıkın” diyor. Yani “çıkın da dövsünler sizi” demek istiyorlar resmen. Başımızdan geçenleri günlerce anlatabiliriz. Maddi, manevi zarar gördük. Ama önemli olan bundan sonra ne olacağına kafa yormak. Bize yapılanlar ortada mı kalacak? Bu adam güçlü, zengin ve hükümete yakın diye istediğini yaptırabilecek mi? Travestileri silebilecek mi? Türkiye buna izin verecek mi? Mesele budur. Eşcinseliz, travestiyiz diye bizi yok mu edecek bu adamlar? Yarın, başka bir yerde, mesela Kızılay’ın göbeğinde beni sallamalarla doğramayacaklarına nasıl inanabilirim artık? İstanbul’da, başımızdan geçenleri elli gazeteciye anlattım, ne oldu, hiçbir şey! Size anlattıklarımız da hiçbir işe yaramayacak. Herkes travestilere aynı mantıkla yaklaşıyor. Sokakta, içkili adamın bize saldırmasını artık normal karşılıyoruz. Ama bu tür organize linçler, saldırlar, polis destekli çeteler, bizi doğrudan doğruya yok etmeye çalışıyor, akıllarınca bulundukları yerleri temizlemeye yönelik. İşte bu noktada korkuyoruz. Ne yapalım, Kızılay Meydanı’nda üstümüze benzin döküp kendimizi mi yakalım? Birilerinin bir şeyler yapması lâzım artık. İnsanlar Kurtlar Vadisi’ndeki Polat olmuş, Çakır olmuş, istediğini yapıyor. Kimse de çıkıp “kardeşim, burası Kurtlar Vadisi değil” demiyor. Zorumuza giden bu. Ahlâk polisi, Balyoz ekibi gelip alıyor bizi, nezarete de atıyor, ama onlardan korkmuyoruz. Bizi alıyorlar, götürüp şehrin dışına bırakıyorlar, ama öldürmüyorlar. Eskiden bunu kabullenemiyorduk, ama devletin yandaşlarının çetelerini gördükten sonra, Polat’ları, Çakır’ları gördükten sonra, iş değişti. Sadece bize değil, bütün insanlığa karşı tehlike bunlar.

Ben hayatın kıyısında köşesinde olmak istemiyorum. Bizzat içinde olmak istiyorum. Ama adamlar “hayatın kıyısında bile olmayacaksın” diyor. Bunu kabul eder miyim?

Ece: Hükümet terörü bitirmek için çeteler kuruyor ya, bize de aynı şeyi yapıyorlar.

Burçin: Valla beni hayattan dışlamaya kalkarlarsa, karda kışta, aç susuz kalıp ölmeyi beklemem. Vururum birini, girerim hapse, rahat rahat yatarım. Üç bin travesti, üç bin cinayet demektir…

İlayda: Madem böyle bir yöntem reva görülüyor bize, biz de onlar gibi davranalım. Vuralım adamları, herkesin birini öldürme hakkı olsun, girelim hapse. Ayrıca, biz eşcinsel olduğumuz için, kanunen ayrı bir hücreye koyacaklar, rahat rahat yaşarız. Devletin eşkıyası da gelip bize saldıramaz…

Burçin: Ben hayatın kıyısında köşesinde olmak istemiyorum. Bizzat içinde olmak istiyorum. Ama adamlar “hayatın kıyısında bile olmayacaksın” diyor. Sence ben bunu kabul eder miyim? Sen olsan, kabul eder misin?

Ece: Canı yanan eşek atı da geçer, deveyi de.

Express, Sayı 61, Mayıs 2006

^