Polis barikatlarıyla kesilen yollara, gaza, şiddete rağmen Feminist Gece Yürüyüşü’nde onbinlerce kadının geri adım atmaması belediye seçimleri için kasaba kasaba dolaşan CB’nin kinini harladı. Ezanla, günahla, ayıpla kadınların gücü ve gündemi gözlerden uzaklaştırılmaya çalışıldı. Bizde bunlar oluyorken, dünyanın pek çok yerinde kadınlar, sendikalarının da desteğiyle hem evde hem işte grev örgütlediler. Kadınlar durduğunda dünyanın nasıl durabileceğinin bir provasıydı bu. Biz şimdi yerli 8 Mart’a bakalım, “Karanfil mi vereyim bayan üyeme, kurultay mı, rapor mu” diyen sendikaların etkinliklerine…
Buralarda 8 Mart’ta Taksim’de polis şiddetiyle Feminist Gece Yürüyüşü dağıtılamayınca ezanla, günahla, ayıpla kadınların gücü ve gündemi görünmez kılınmaya çalışılırken, dünyaya bu yıl feminist grevler damgasını vurdu. İspanya’da, İtalya’da, Arjantin’de, Fransa’da kadınların ücretli emeğini örgütleyen bazı sendikalar greve destek verirken Almanya’da Labour Start gibi bağımsız emek örgütleri “evişini bırak, dünya dursun” sloganı çerçevesinde sokaklara çıkan kadınları destekliyordu. İzlanda’da gelenek haline gelen feminist greve bu yıl temizlik işçisi kadınlar kitlesel olarak katılırken İngiltere’de seks işçileri greve çıkıyordu. İspanya’da ise geçen yıl 5 milyon civarında olan feminist greve katılanların sayısının bu yıl 8 milyona ulaştığı söyleniyor.
Bizde şu anda en etkin kadın birlikteliği olan Kadınlar Birlikte Güçlü Platformu’nun Türkiye toplantısında ve daha sonra İstanbul’da ve illerde yapılan toplantılarda da kadın grevi tartışıldı. Ortak kanı, sendikaların bu işin içine girmeyeceğiydi, zira işçi sendikaları ücret grevini bile zor yapıyordu. “Ben erkekleri bile örgütleyemiyorum” diyen bıyıklı amcaların bu çağrıya kulak vermeleri düşünülemezdi. Memur sendikalarının da KHK ile başı beladaydı, dolayısıyla grev filan örgütleyemezlerdi.
Kadın emeği söz konusu olduğunda ücretli ve ücretsiz emek birlikte örgütlenebilirse bu grevlerin daha başarılı olduğu görülüyor. Ama Türkiye’de Feminist Gece Yürüyüşü bileşenlerini sadece ücretsiz emek etrafında greve çağırmak da mümkün, ki feminist grev tam da böyle bir şey. Bu yıl alanlardan grevcileri selamlamakla yetindik, gelecek yıl hazırlandığımızda, biz de grevciler kervanına katılabiliriz.
Çarliler iş başında
8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nde kadın emeğinin ücretli bölümünü örgütleme iddiasında olan sendikalar neler yaptı? Haklarını yememek lâzım, sendika kültürü içinde 8 Mart’ların önemli bir yeri vardır. Ülke tarihinde ilk toplantılar, kutlamalar 1975’ten sonra yapılmaya başlanmış. Bunda TKP’nin kadın örgütlenmesinin, İlerici Kadınlar Derneği’nin (İKD) kadın emeğinin özgün sorunları çerçevesinde sendikalarda çalışma yürütmesinin etkisi büyük.
Bugünün gündelik rutini içinde de sendikalarda, 8 Mart’lar her düzeyde erkek yöneticinin kadın üyelerle temas sağlama ve gücünü gösterme aracıdır. Sağcısı, solcusu hiçbir sendika başkanı bu seremoniyi kaçırmak istemez. Ülkedeki gelişkin feminist hareketin etkisiyle eşitlik ve özgürlük konusunda onların ufuklarını epey aşan bir noktada olan kadın üyelerin “Ahh genel başkanımız, şube başkanımız, ne kadar da kadın erkek eşitliğine inanan demokrat bir adam, ne kadar da kadın dostuymuş…” filan diye düşündüklerini sanırlar. Yöneticilerin bunun bir yanılgı olduğunu kadın sineğin sızmadığı, kadınlara dair bilginin bile erkek uzmanlar tarafından üretildiği proletarya patriyarkalizmi koşullarında kavrayabilmesi mümkün değildir.
Kadın ağırlıklı şubeler 8 Mart’ı çok önemser. Ellerinde karanfiller ve sendikanın verdiği kaşkol, fular, cüzdan gibi hediyelerle iş yerlerini dolaşır, bunları kadınlara verir, kadın üyeleri etraflarında toplayıp toplu fotoğraf çektirirler. Çarli’nin Melekleri tadındaki bu fotoğrafların altına “Şube başkanımız bayan üyelerimizin 8 Mart Emekçi Kadınlar Gününü kutlayıp, sendikamızın hediyelerini takdim ettiler (sundular)” şeklinde bir de not düşülür.
Fakat elbette şubeler, hele hele kadın ağırlıklı şubeler 8 Mart’ı çok önemser. Ellerinde karanfiller ve sendikanın verdiği kaşkol, fular, cüzdan gibi hediyelerle iş yerlerini dolaşır, bunları kadınlara verir, kadın üyeleri etraflarında toplayıp toplu fotoğraf çektirirler. Çarli’nin Melekleri tadındaki bu fotoğrafların altına “Şube başkanımız Ahmet, şube sekreterimiz Mehmet, baş temsilcimiz Mahmut… X işyerine bir ziyaret gerçekleştirerek (yapmak fiili sendika basın-yayın alanlarına pek uğramaz ) bayan üyelerimizin 8 Mart Emekçi Kadınlar Gününü kutlayıp, sendikamızın hediyelerini takdim ettiler (sundular)” şeklinde bir de not düşülür.
Batı sendikalarında ise 8 Mart’lar genel olarak bir gündem üzerinden kutlanır ya da anılır. Örneğin, bu yıl Alman Sendikalar Birliği DGB’nin gündemi, 26 Mayıs’ta yapılacak olan Avrupa Parlamentosu seçimleriydi. Daha eşit ve adil bir Avrupa yolunda DGB’nin kadınlara dair talepleri eşit ve eşdeğerde işe eşit ücret, iş yaşamında fırsat eşitliği, kadınlar için adil bir vergi sistemi ve yönetim kademelerinde daha fazla temsil olarak sıralanıyordu. Bağlı sendikalar, sektördeki kadın emeğine dair bazı eklemelerle bu talepleri kendi bünyelerinde gündeme getirdiler.
Avusturya Sendikalar Birliği ÖGB’nin ana teması yine ücret ayrımcılığı, eşitliği ve şeffaflığı ile bakım emeği sorunlarının çözüme ulaştırılmasıydı. İsviçre’nin en büyük sendikal birliklerinden olan UNIA’nın bu yılki 8 Mart gündemiyse uluslararası kadın grevinin de bir parçasını oluşturan 14 Haziran Kadın Grevi’ydi. Grevin talepleri arasında yine ücret eşitsizliklerinin giderilmesi, evişleri ve bakım emeği sorununa çözüm üretilmesi, kreşler gibi konular yer alıyordu ve UNIA kadın grevini destekliyor, o gün kadın üyelerini sokağa çıkarmayı düşündüğünü açıklıyordu.
Aslında, son on yılda bizde de sendika içi kadın çalışmalarının etkisiyle, kadın emeğinin gündemi üzerinden örgütlenen 8 Mart’lar olmuştu. Bunlardan en yaygını Türk- İş içinde sosyal demokrat sendikaların bir araya gelmesiyle oluşturulan Sendikal Güç Birliği Platformu Kadın Koordinasyonu’nun örgütlediği bir haftalık kampanyalardı. Petrol-İş, Deriteks (o zamanlar ismi Deri-İş’ti) Tekgıda-İş, Tümtis ve TGS’li kadınlar bir araya gelip dönemin kadın emeğini ilgilendiren temel sorunları ve talepleri etrafında kampanyalar şeklinde 8 Mart etkinlikleri ve eylemleri yaptılar. Bu birlik, Hava-İş ile Petrol-İş’in yönetimine AKP’li başkanların gelmesiyle dağıldı.
İşçi sendikaları bu yıl da geçen yıl olduğu gibi kadın emeğinin gündemini pek hesaba katmadı. Ekonomik krizin ortalığı kasıp kavurduğu ve kadın işsizliğinin, genç kadın işsizliğinin ayyuka çıktığı neoliberal kapitalist sömürü koşullarında, böyle bir şey yokmuş gibi kulaklarının üzerine yatmayı uygun gördüler. Çünkü krizi tartıştıklarında kadın emeği ve örgütlenmesi hakkında kendilerinin de bir şeyler söylemesi, yapması, politika üretmesi gerekecekti ki… “Kim uğraşacak onunla? Nasılsa genel kurula iki sene, üç sene daha var.”
Haydi, bardağın dolu kısmına odaklanıp, yapmadıklarına değil de yaptıklarına bakalım. Nasılsa yaptıkları neyi asla yapmayacaklarının teminatı.
Ön sırada mutlaka üç kadın
Merkezleri Ankara’da bulunan Türk-İş’e bağlı sendikalarda bu yılın trendi Emekçi Kadın Kurultaylarıydı. Birkaç sene önceye kadar, Türk-İş bünyesindeki sendikalar arasında bir tek Türk-Metal kadın kurultayı yapardı. Toplantı salonunun öndeki iki-üç sırasına sendikaların erkek yöneticileri dizilir, kadınlar arkalarda başlarını yukarı yukarı kaldırarak veya zıplayarak fotoğraf karesine girmeye çalışırdı. Baş konuşmacı ise Recep Tayyip Erdoğan olurdu. Çok eleştirildi, kadınlar günü mü erkekler günü mü diye…
Kadın kurultayları, sendika genel kurulları öncesi ona paralel olarak dört yılda bir yapılan, şube veya bölge kadın komisyonlarının ve aktif kadın üyelerin bir araya gelerek sendikanın kadın politikasını oluşturduğu yapılardır. Bizdeki gibi her 8 Mart’ta sendika adamlarının kadınlara nutuk attığı günler değil.
Bu kez fotoğraflarda ön sırada üç kadın –bakın, kesinlikle sekiz değil– yer alıyor. Türk-İş Başkanı Ergun Atalay RTE’nin görevini devralmış, 1857’de New York’ta ölen kadın işçiler efsanesiyle başlıyor konuşmasına. (Böyle bir şey olmadığını feministler uzun süredir söylüyor. Batı sendikalarının sitelerinde de yıllardır 8 Mart’ın gerçek tarihi veriliyor. Ama sendika yöneticilerinin ezberini bozmak ne mümkün?)
Türk-Metal Kurultayı’nda sendika başkanı Pavrul Kavrak “Emeğin cinsiyeti yoktur” tespitinde bulunduktan sonra, kadınların emek piyasalarının en altında olduğunu ilave ederek sorunları sıralamaya başlıyor. O saydıkça siz emeğin cinsiyetinin olduğuna dair pek çok veri elde ediyorsunuz. Onun ya da bildiriyi kaleme alanın kafası belli ki epey karışık. Ama Türk-İş’in merkezi bildirisi de dahil olmak üzere, bağlı sendikaların tümünün bildirilerinde sendika kadın çalışmaları literatürünün tüm kavramları gelişi güzel kullanılmış. Hatta bazıları birbirileriyle asla yan yana gelmeyecek kavram ve saptamaları belki de zengin görünsün diye art arda sıralamışlar.
Bildiri üstüne bildiri
Türkiye’de kadın emeğinin yüzde 40’ını oluşturan hizmet sektöründe örgütlü Koop-İş Sendikası da kurultay yapanlar arasında bulunuyor. Oradaki ekip de görünüm de aynı: Ergün Atalay, sendika genel başkanı, salonun ön sıralarında üç kadın, gerisi silme erkek, arkada kadın üyeler… Bu arada, geçen yıl kadın dergisi açılışı yapan, sektördeki diğer sendika Tez-Koop-İş bu yıl bildiri yazmakla yetinmiş. Sendikada bir kadın hareketliliği var, haklarını yemeyelim. Fakat genel başkan ağızından bir bildiri yayınlamakla kalmamışlar, bir 8 Mart bildirisi de Tez-Koop yönetimi adına yazılmış. Bu işleri de meşrep belirliyor tabii. Kadın Dergisi ya da Kadın Komisyonu adına yazılsa bildiri bir derece anlaşılabilir de… Belki de erkekler arası bir fraksiyon çatışmasıdır.
Kadın ağırlıklı sektörlerde örgütlü Teksif geçen yıl bir kurultay yapmıştı; yukarıdakilerden farklı olarak, bir de kadın komisyonu seçtiler. Bu yıl divanda işçilerden seçilen kadın komisyonu üyeleri oturmuş, konuşma sırası Koop-İş Sendikası’ndaki gibi. Teksif’te kadınlar fotoğraflarda biraz daha önde çıkmış vaziyetteler. Öyle ki, sanki orada bir şeyler oluyormuş, olacakmış gibi bir izlenim ediniyorsunuz.
Bu konuda soruyu sormak gerek: Bu etkinlikler gerçekten kadın kurultayları mı?
Hayır, kadın kurultayları, sendika genel kurulları öncesi ona paralel olarak dört yılda bir yapılan, şube veya bölge kadın komisyonlarının ve aktif kadın üyelerin bir araya gelerek sendikanın kadın politikasını oluşturduğu yapılardır. Bizdeki gibi her 8 Mart’ta sendika adamlarının kadınlara nutuk attığı günler değil. Üstüne üstlük, bu kurultaylar uluslararası toplantılarda sendikanın kadın çalışmalarına ne kadar da önem verdiğinin bir göstergesi olarak sunuluyor. Sendikal alanda uluslararası kadın fonlarına talip pek çok sendika açısından bu iyi bir propaganda vasıtası… Kim takip edecek kurultayın nasıl oluşturulduğunu? Kurultay mı kurultay işte!
Diğer etkinliklerden bahsetmek gerekirse, bu yıl, zamanında Sendikal Güç Birliği Platformu’nun icracı sendikalarından olan ve epey miktarda kadın üye barındıran TekGıda-İş sendikası, şaşırtıcı bir biçimde, merkezi olarak bir etkinlik yapmadığı gibi bir bildiri bile yayınlamadı. Sitelerinde Aydınlık mahreçli –zaten başka haber kaynağı yok– birkaç kadın istihdamı haberi var yalnızca.
Türkiye’de iki büyük işçi konfederasyonunda ve bağlı sendikalarda tüzükle tanımlı kadın yapıları, örgütlenmeleri yok. Ayrıca, kadın yapılarına uzmanlık desteği verecek, erkeklerle tartışacak, bu işin uzmanı feminist kadınlar da yok. Kadın işleri sendika başkanının anlayışına göre bir içerik kazanıyor.
Türk-İş’e bağlı Petrol-İş sendikasının 8 Mart etkinliğini gösteren bir fotoğraf da var sitelerinde. Geçen sene yaptıkları bir etkinliği tekrarlamışlar, pek hoşlarına gitmiş olmalı. AKP’li genel başkan genel merkez çalışanlarının 8 Mart’ını kutlamak için onları X restoranında yemeğe götürmüş, merkez yöneticisi iki erkek de masadaki yerlerini almışlar. Ne zarafet. Başkan masa başında kadınlara 8 Mart’ın anlam ve önemini anlatıyor.
Şeytanın işi yok. Aynı gün, facebook sayfama “dört yıl önce neredeydiniz?” nevinden bir iletiyle bir fotoğraf düşüyor: Petrol-İş Kadın Okulu’ndaymışız. Kadınların birbirlerinin yüzünü görüp güç aldığı, U şeklinde tanzim edilmiş bir masanın çevresinde, sayıları 50’yi bulan sendika üyesi kadın ve onlara beden-emek-tarih üçlüsü çerçevesinde eğitim veren kadınlar… Evet, sendikanın o zamanki yöneticileri ve kadın birimi ortak çalışmasıyla kadın üyelere yönelik kadın ve eşitlik eğitimleri düzenlenmişti. Bu seneki toplantıya katılan kadınların suçu, günahı yok. Sendika kadın çalışmalarında bir adım ileri, iki adım geri şeklindeki bu duruma epey sık rastlanıyor.
Durum böyle, çünkü Türkiye’de iki büyük işçi konfederasyonunda ve bağlı sendikalarda tüzükle tanımlı kadın yapıları, örgütlenmeleri yok. Ayrıca, kadın yapılarına uzmanlık desteği verecek, erkeklerle tartışacak, bu işin uzmanı feminist kadınlar da yok. Kadın işleri sendika başkanının anlayışına göre bir içerik kazanıyor. Adam sağcıysa ya da solcu, ama cinsiyetçi ise kadınların lafını da dinlemiyor.
DİSK Sendikalarında bile hâlâ uluslararası kadın toplantılarına kendisinin gitmesi gerektiğini düşünen seyahat delisi başkanlarla, bunlara işin tam da böyle olması gerektiğini söyleyen erkek uzmanlar var. 8 Mart, 25 Kasım gibi günleri kendilerini kadınlara tanıtma günü olarak görüyorlar. Bir yanda boy boy, yaş yaş kadın, denklemin öte yanında ise onlara zaman zaman “ama sizin de suçunuz var, meselenize sahip çıkın” diye çemkirip meşrebince sorumluluklarını ve kendi yetkilerini hatırlatan büyük büyük adamlar…
Kriz ve kadın emeği
Bu yıl 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nde DİSK’e bağlı sendikalarda ortaya çıkan bir başka eğilim ise kadın raporları hazırlamak oldu. Devlet de 8 Mart’ta birkaç senedir TÜİK üzerinden kadın raporları yayımlıyor, bunun dışında kadın istihdam örgütleri, üniversitelerin kadın birimleri, KADER konularına göre raporlar yayımlıyorlar.
Geçen yıl DİSK ve en çok üye potansiyeline sahip Genel-İş sendikası bir kadın raporu hazırlamıştı. Genel-İş’e ek olarak, DİSK’in ikinci büyük sendikası Birleşik Metal-İş de bu yıl bir kadın raporu hazırladı. Genel-İş’in bu yılki raporunda, krizin kadın istihdamı üzerindeki etkilerini açığa çıkaran bir bölüm yer alıyor. Kadın işsizliğinin krizle birlikte nasıl arttığını rakamlarla ortaya koymuş arkadaşlar, fakat sektördeki kadınlara ilişkin veri yok.
Genel-İş’in bu yılki raporunda, kadın işsizliğinin krizle birlikte nasıl arttığını rakamlarla ortaya koymuşlar, fakat sektördeki kadınlara ilişkin veri yok. Ayrıca, talepler listesine bakıldığında, artan kadın işsizliğine dair bir talep ya da çözüm önerisi de yer almıyor. Kriz yokmuş gibi, her zamanki genel talepler sıralanmış.
Ayrıca, raporun sonunda yer alan talepler listesine bakıldığında, artan kadın işsizliğine dair bir talep ya da çözüm önerisi de yer almıyor. Kriz yokmuş gibi, her zamanki genel talepler sıralanmış. Biraz aceleye gelmiş yani. Genel-İş’te bir kadın yapısı yok, bazı sendikalarda yürütülen toplumsal cinsiyet eğitimlerine burada rastlamıyoruz. Raporu hazırlayan arkadaşların emeği ve niyetinden bağımsız propaganda hizmeti gören bu tür çalışmalar çoğu zaman sendikaların yapması gerekeni yapmadığını görmememize hizmet ediyor.
Devede kulak hareketlilik
Birleşik Metal-İş sendikası ise Metal İşçisinin Kimliği: 2017 araştırmasından kadın üyelerle ilgili kısmı ayıklayarak kadınlara dair bir sektör araştırması yapmış. Geçen yıl için beklenirdi oysa bu rapor. Burada, sektördeki kadınların eğitim durumu, meslek hastalıkları, kadın-erkek arasındaki ücret uçurumu gibi somut veriler yer alıyor. İşçi sendikalarında sektör araştırmaları çok azdır, kadınlara yönelik böyle bir araştırmaya ise son yıllarda hiç rastlamadım. Bu içerikteki bir rapor sendikanın kadın çalışmaları için yol gösterici niteliği haizdir. Birleşik Metal’den beklenen, raporda yer alan kadın meslek hastalıkları veya ücret eşitsizlikleri, işyeri sorunları konusunda kadınlara özgü politikalar geliştirmektir. Yoksa 8 Mart’ta kamuoyuna yönelik hazırlanmış onlarca raporun içinde kaybolup gider bu çalışma.
Şu anda Birleşik Metal-İş DİSK Sendikaları içinde en iyi kadın çalışması yapan sendika; kadın eğitimleri Petrol-İş’te olduğu gibi genel üye eğitimleri arasında yer alıyor. Ama Petrol-İş’ten farklı olarak bu sendikada sadece karma gruba toplumsal cinsiyet eğitimi verilmiyor. Aynı zamanda, kadın işçilere yönelik, kadınları güçlendirici kadın ve eşitlik eğitimleri de içeriğe ve örneklere uygun bir biçimde veriliyor. Birleşik Metal-İş bu iki eğitimi bir arada yürüten tek işçi sendikası. Sendikalarda kadın ve eşitlik ve toplumsal cinsiyet çalışmaları elbette eğitimle sınırlı faaliyetler değil. Birleşik Metal-İş’te kadın bürosunun çalışması yönetmelikle tanımlanmış, ama orada da Genel İş’te olduğu gibi tüzükle tanımlı bir kadın komisyonu yok. Kadın işleri yapan uzman kadınların inisiyatifine göre zaman zaman fiili yapılar oluyor ama.
Petrol-İş, Birleşik Metal-İş, Deriteks gibi IndustriALL Küresel Sendika’ya üye olan sendikaların kadınları sendikal birliğin kadın komisyonu başkanının da katılımıyla Flormar işçileriyle dayanışma ziyaretine gideceklerdi. Flormar’da arşa yükselen kadın direnişi aniden bitince, bu ziyaret de boşa düştü.
8 Mart etkinlikleri, yapılan edilenler Türkiye sendikalarında bu yıl kadın konusunun bir nebze daha fazla gündeme geldiğini gösteriyor. Ancak, feminist hareketin Türkiye çapında on binlerce kadını sokağa döktüğü düşünülürse, sendikaların pek yol aldığını söylemek de mümkün değil. Sendikaların feminist grevleri desteklediği dünya koşullarında bizimkilerin hareketliliği maalesef devede kulak kalıyor.