Futbolla olan ilişkiniz nasıl başladı?
Ramazan Tugay: 1970 doğumluyum. Futbolla ilişkim 1979’da Diyarbakırspor’da top toplayıcılık yaparak başladı. O zamanlar futbol takımının adı Amedspor değildi. 1984’te tribün grubunun içine girdim. Orada aktif rol aldım ve böylelikle tribün hayatım başlamış oldu. 14 yıl boyunca Diyarbakırspor’un dernek başkanlığı ve 12 sene tribün liderliğini yaptım. Dokuz yaşımdan beri futbolun içindeyim. Kırk sene olmuş.
Kulübün adı pek çok kez değiştiriliyor. Bunun nedeni neydi?
Diyarbakır Belediyespor ismi 1996’da Diskispor olarak değiştirildi. İnsanlar Diskispor’a fazla önem vermiyordu. Bir kurum takımı olarak görülüyordu. Şehre hitap etmiyordu. Diskispor ismi 2010’da Diyarbakır Büyükşehir Belediyespor olarak değiştirildi. 2014’teki kongrede Amedspor yapıldı. Buna çok sevindik, çünkü bölgeye ve dünyaya hitap edebilecek bir takım olabilecektik. Amedspor kurulduktan sonra büyük bir ilgi gördü. Bununla birlikte bir taraftar potansiyeli de kazandı.
Neden bizi deplasmana almadıklarını söylemiyorlar. Bunun bir gerekçesi olması gerekir. Konuyu Meclis’e taşıdık, partileri ziyaret ettik. Amedspor taraftarının deplasmana neden gidemediğini bize söylesinler istedik.
Taraftar grubu kurmaya nasıl karar verdiniz?
Amedspor’a destek olacak, insanları bir araya getirecek bir taraftar grubu yoktu. O dönem başka bir grup vardı tribünde, her maçta küfürlü tezahüratlardan dolayı Amedspor’a 20-30 bin lira para cezası kestiriyordu. Bir gün kulüp başkanı beni çağırdı, “Ramazan, Diyarbakır halkı seni tanıyor, Amedspor her hafta para cezası alıyor, buna bir el atsan” dedi. Aslında tribün hayatımı bitirmek istiyordum, ama Amedspor için bir görev verilince “yapamam” demedim. Daha sonra taraftar grubu eksikliğini tamamlamak adına arkadaşlarımızla düşündük. Tabii elimde sihirli bir değnek yok, küfür ve çirkin tezahüratı hemen engelleyemedik. Tribün işi biraz zaman ister. Amedspor taraftarı dünyaya örnek olacak bir taraftardır, ama o dönem tribünü yönlendirecek biri yoktu. Ben tribünde ne yaparsam taraftar da öyle davranır. Küfür edersem onlar da eder, taş atarsam onlar da atar. Haftalar geçtikçe tribünün kontrolünü ele almaya başladık. Tribünde diğer arkadaşlarla tanışmaya başladık. Bunun meyvelerini yavaş yavaş almaya başladık. Küfür azaldı. Sezon bittikten sonra çekilmek istiyordum, ama tribünde tanıdığım kardeşlerim “Diyarbakırspor için çok emek verdin, bir yıl daha Amedspor için mücadele et” dediler. Bundan sonra tribüne aktif olarak geri döndüm.
Direniş ismine nasıl karar verdiniz?
Aklımdan bazı isimler geçiyordu. Direniş’e karar vermeden önce Diren ve Direniş arasında aylarca düşündüm. Vallahi uyuyamıyordum. İki isim arasındaki bakış açısı nasıldır, insanlar bu isimlere ne der diye düşünüyordum. Bir gün bir arkadaşımı aradım, “grubun ismi konusunda Diren ve Direniş arasında gidip geliyorum” dedim. Ondan farklı bir şey beklerken “ben olsam Diren koyardım” dedi. “Madem sen Diren dedin, Direniş koyacağım” dedim. (gülüyor) O gün Direniş ismine kesin karar verdim. Hem kulağa da hoş geliyordu.
Direniş ismi konusunda herkes aynı fikirde miydi?
Bazı arkadaşlar olumsuz baktı, ama çoğunluk sevdi. Yedi kişiyle kurduk Direniş’i. Birçok arkadaşımın kafasında “tribünde yedi kişi mi olacağız” diye bir endişe vardı. İyi bir başlangıç yapıp yapmayacağımızı bilmiyorduk. Dördüncü haftadan sonra grup kendi kendine oturmaya başladı. Neticede daha lig başlamadan yedi kişilik grup elli kişi oldu. İşler kolay yürümedi tabi. Zorlukların bizi bekleyeceğini biliyorduk. Arkadaşlarım karamsarlığa kapılmasın diye endişemi dışarıya yansıtmıyordum. Direniş ismini koyduktan sonra Amedspor taraftar derneğini resmi bir dernek yapmak için başvurularda bulunduk. 21. başvurunun sonunda kabul edildi dernekleşme talebimiz.
İlk maçınız nasıldı? Ne hissettiniz tribünde?
Çok heyecanlıydık. Grubumuzun tribünde bir etkisinin olup olmayacağını bilmiyorduk. İlk maçta yaklaşık 35 kişiydik. Direniş kelimesini Türkçe ve Kürtçe yazdık. Bir tarafında “Berxwedan” yazıyordu, diğer tarafında “Direniş”. Güzel bir koreografi yaptık. Tezahüratlarımız hep barış üzerineydi. Pankartlarımızdan birine “sevgi için barış, barış için direniş” yazdık. Emniyet bize bu pankartın stada alınmayacağını söyledi. Pankartta bir sorun olmadığını söyledik, bazı görüşmelerden sonra o pankartı astık. Ben tribünde konuşma yaparken “Bu grubun amacı birlik, beraberlik ve kardeşlik içinde Amedspor’a zarar verilmeyecek şekilde destek olmaktır. Küfür ve şiddete, taşkınlığa karşı duracağız” demiştim. Çok olumlu tepkiler aldık ve yavaş yavaş büyüdük. Bize bir sezonda TFF’den 600-700 bin TL ceza geliyordu kötü tezahürattan. Biz bu cezaların önüne geçtik. Taraftarlar da bize destek oldu.
Başakşehir’le oynayacağımız kupa maçından önce arkadaşlarımız ‘Çocuklar ölmesin, maça da gelsin’ diye bir beste yaptı. ‘Çocuklar ölmesin, maça da gelsin’den daha güzel bir slogan var mı? ‘PKK propagandası yapıyorsunuz’ dediler. Arkadaşlarımız maç sonunda gözaltına alındılar.
Bir süre tribünlerde size karşı bir tepkinin olmadığını söyleyebilir miyiz? Amedspor’a ve taraftarlarına bakış ne zaman değişti?
Amedspor isminin konmasından sonra herhangi bir ırkçı söylem yoktu. Barış süreci vardı ve Amedspor’a kimse bir şey demiyordu. Sonraki sezonlarda iktidarın bizi hedef almasıyla bize olan bakış açısı değişti. İktidar “Amed diye bir yer yok” dedikten sonra ırkçı saldırılara maruz kalmaya başladık. Geçmiş yıllarda da bu tür şeylere maruz kalıyorduk, ama bu kadarı olmamıştı. Stad yolunu bilmeyenler “Amedspor deplasmana geliyor” dendiğinde maçlara gelmeye başladı. Ömründe eline Türk bayrağını eline almayanlar bayrakla stada gelip doksan dakika boyunca kötü tezahürat yapıyordu. Her gittiğimiz deplasmanda hem taraftar hem sporcular olarak dünyada bu kadar ırkçı saldırılara maruz kalmış ikinci bir takım yoktur.
Deplasman yasakları nasıl başladı?
“Amedspor’un can güvenliğini sağlayamıyoruz” diyorlardı. İnsan elini vicdanına koyar. İstanbul’a her gün ortalama beş milyon insan giriş-çıkış yapıyor. Vali ve polis Amedspor’un güvenliğini sağlayamıyorsa o zaman ben dışlanmışımdır. Hepimiz insanız, birbirimize bir üstünlüğümüz yok. Bana bir elini uzat, sana iki elimi uzatayım. Biz asla stadlarda ırkçılığa izin vermedik. Stadlara kardeşlik gelsin dedik. Diyarbakır’da Zonguldakspor’la yapacağımız bir maç vardı. O dönem yasaklar vardı, Zonguldakspor taraftarlarının gelip gelmemesi tartışılıyordu. Bir yerel kanala bağlandım, “yasak olsa dahi siz Diyarbakır’a gelin, misafirimiz olun, biz iç içe maçı izlemek istiyoruz” dedim. Zonguldak’tan 13 misafirimiz geldi. O arkadaşlardan biri Diyarbakır’la ilgili güzel bir yazı yazdı. Zonguldak’taki bazı kesimler yazıyı yazan arkadaşı hedef almaya başladı. O arkadaş birbirimize yapmacık sarılmadığımızı anlatıyordu. Bu ayrıştırıcı bakış açısı olduğu müddetçe bir adım ileriye gidemeyiz. Hiçbir annenin ağlamasını istemiyoruz. Stadlarda barış tablosu olsun istiyoruz. Dışlanmak istemiyoruz. TFF izniyle kurulan, Türkiye liglerinde top koşturan Amedspor gittiği her deplasmanda futbolcusundan taraftarına kadar saldırıya maruz kalıyor. Kaldığımız oteller basıldı, bazı yerlerde bize otel vermediler. Dünyada 67 hafta takımını destekleyemeyen başka bir taraftar grubu yoktur.
Amedspor’u destekleyemediğiniz süreçte neler yaptınız?
Amedspor’un ne kadar centilmen taraftarları olduğunu anlatmak için çok mücadele verdik. Rakip takımların taraftar derneklerini arayıp “gelin stadda barış, kardeşlik ve sevgiyi haykıralım” dedim. Direniş derneği olarak “Deplasmanıma dokunma” diye bir eylem yaptık. 350 bisikletle şehirde tur attık, ama sesimizi duyan olmadı. Neden bizi deplasmana almadıklarını söylemiyorlar. Bunun bir gerekçesi olması gerekir. Konuyu Meclis’e taşıdık, partileri ziyaret ettik. Ama olumlu bir mesaj alamadık. Amedspor taraftarının deplasmana neden gidemediğini bize söylesinler istedik. Deplasman yasağının kalmasıyla ilgili bir talebimiz yoktu. Ne suçumuz vardı, onu söylesinler istedik. Diyarbakır’a gelen rakip takımların taraftarlarına, “sizin burada bir eviniz var” diyoruz. Sporun yapılma amacı dostluk, sevgi ve barıştır. Ama bunlar yalnızca tabela üzerinde yazıyor.
“Çocuklar ölmesin, maça da gelsin” pankartı yüzünden büyük cezalar aldınız. Bu sloganın hikâyesi nedir?
Başakşehir’le oynacağımız kupa maçından önce arkadaşlarımız “Çocuklar ölmesin, maça da gelsin” diye bir beste yaptı. “Çocuklar ölmesin, maça da gelsin”den daha güzel bir slogan var mı? O marşı söylediğimiz zaman bütün çocukları kastediyoruz. “PKK propagandası yapıyorsunuz” dediler. Tribünde bu marşı söyledi arkadaşlarımız ve maç sonunda gözaltına alındılar. Hakikaten haykırmak istiyorum. Keşke herkes özgürce haykırabilse. Samimiyetle söylüyorum, stadlarda haykırmak istiyorum insanların ölmemesi için. Haykırmak istiyorum barışın, sevginin, kardeşliğin gelmesi için. Ama haykıramıyorum. Özgür bir demokrasi olsaydı, düşünce özgürlüğü olsaydı bunlar olmazdı.
Katalunya’da Barcelona, Bask bölgesinde Atletic Bilbao var. Onlar da geçmişte bizim gibi baskılara ve ayrımcılığa maruz kalan takımlar. Amedspor’un gelecekte bu takımlar gibi olacağını düşünüyorum.
Sakaryaspor’la gerginlik nasıl başladı?
Bizim hiçbir takımla husumetimiz yok. Medya tarafsız bir gözle Amedspor taraftarına bakmış olsaydı, fair-play ödülünü alırdık. Direniş grubu küfre, ırkçılığa asla yer vermez. Futbolun güzelliği nedir? Futbol bir sihir, temaşa ve zevk oyunu. Ama maalesef ülkemizde bu özelliğini kaybetti. Mezopotamya bölgesinde yaşayan biri olarak sporun dostluk ve kardeşlik yönünü görmedim. Sakaryaspor maçında Amedspor ısınmak için sahaya çıktığında ekranlarda Sur’u, Cizre’yi, Şırnak’ı gösteriyorsan, bu halkı ötekileştirdiğini düşünürüm. Bir kere etik değildir. Bunları sadece Amedspor’a yapıyorlar. Maç sırasında futbolcularımıza hakaretler edildi, soyunma odalarına saldırdılar. Diyarbakır’daki maçta Sakarya’daki olayların yüzde biri bile yaşanmadı. Direniş o maçta ne küfür etti ne de taş attı.
Sizinle dayanışma gösteren takımlar oldu mu?
Hatayspor güzel bir örnek. Valilik Hatayspor deplasmanına Amedspor taraftarının alınmayacağını açıklamıştı. Hatayspor dernek yönetimi devreye girdi ve “Amedspor taraftarı buraya gelecek” dedi. Yasak böylece kalktı, Hatay’a gittik. Hatayspor taraftar derneği bizi karşıladı, birlikte şehri gezdik. Maç sırasında Hatayspor tribünleri “Hatay’a hoşgeldiniz” diye tezahüratlar yapıyor, biz de onları alkışlıyorduk. Boynumda Hatayspor atkısı vardı. Bu kardeşlik tablosunu göstermemek adına yasaklar getiriyorlar. Bunu medya dile getirmiş olsaydı çok önemli olurdu. Siyasi partiler barışı sağlayamıyorlarsa taraftar derneklerini özgür bıraksınlar. Belki taraftar grupları ülkeye barışı getirir.
Yurtdışından St. Pauli, Werder Bremen gibi takımlar Amedspor’la dayanışma gösterdiler. Nasıl başladı bu dayanışma?
St. Pauli taraftarları bir gün bizim derneğe ziyarete geldiler. Birlikteliğimizi sıkı tuttuk. Maçlarımıza gelip tezahürat yaptılar. Biz zıplayınca onlar da zıplıyordu, biz “lay lay” yapıyorduk, onlar da aynısını söylüyordu. (gülüyor) Gittiklerinde dostluk bağımızı koparmadık. Direniş’in yaşadığı zorlukları görünce destek olmak istediklerini söylediler. Almanya’da Direniş’in St. Pauli taraftarlarına gösterdiği sevgiyi anlatmışlar, bunun sonucunda bizi Almanya’ya davet ettiler. Almanya’da bir yardım organizasyonu yapılacağını, gelirini Direniş’e vereceklerini söylediler. Bir dönem Direniş taraftar grubunun üyesi olan, daha sonra yöneticilik yapmaya başlayan Mehmet Şimşek’in bir talebi oldu. “Kadın futbol takımının geliri yok, Almanya’dan gelecek olan yardımın kadın futbol takımına yapılmasını öneriyorum” dedi. Amedspor arması söz konusuysa bizim için konu kapanmıştır. Etkinlikten gelen parayı kadın futbol takımına bağışladık. Halen St. Pauli ile diyaloğumuz sürüyor. Aynı şekilde Werder Bremen, Nürnberg ve Borussia Dortmund’un taraftar gruplarıyla da dayanışma halindeyiz.
Deniz Naki’ye çok haksız, çok ağır bir ceza verildi. Nasıl değerlendiriyorsunuz?
Çok yetenekli bir futbolcuydu. Bir tek kötü huyu vardı, mağlubiyeti hazmedemezdi. O yüzden mağlup olduğumuzda agresif olurdu. Deniz Naki’ye ayrımcılık yapılmasaydı bugün milli takımda oynardı. Maçı bir anda değiştirebilecek bir futbolcuydu. “Aldığımız galibiyeti mağdur annelere ve gözü yaşlı insanlara armağan ediyorum” dediği için Deniz Naki’yi hedef tahtasına koydular. Kolundaki Azadi kelimesi olmasaydı bu kadar olay olmazdı belki de. Azadi kötü bir kelime mi? Özgür olalım yahu. Biz kendimizi özgürce ifade edebilirsek çok daha güzel bir tablo ortaya çıkar. Fikirlerimizi özgürce dile getirdiğimiz bir ülkede olsaydık, Deniz Naki Almanya’da değil, Türkiye’de olurdu.
Şehmus Özer’in Amedspor için farklı bir bir anlamı var. Şehirde birçok duvarda onunla ilgili sloganlar yazıyor. Nasıl biriydi Şehmus Özer?
Çok mütevazı bir insandı. Amedspor için bir abiydi. Kaptan demek sadece pazubant takmak değildir. Şehmus kaptan sahaya çıktığı anda aynı zamanda hocaydı, babaydı, kardeşti. Çok iyi bir futbolcuydu. Son golünü kupa maçında Fenerbahçe’ye attı. Ben o maçtaydım. Tribünde Amedspor taraftarı yoktu, ama ben şeref tribününde maçı izliyordum. Şehmus golü attıktan sonra “onların milyon doları varsa sizin de yüreğiniz var” diye bağırdığımı hatırlıyorum.
Direniş grubu olarak tribünde yaptığınız koreografiler ilgi çekici…
Her sene Tahir Elçi için koreografi yapıp kendisini anıyoruz. İlk Tahir Elçi koreografisini Sivasspor maçında yapmıştık. Direniş taraftar grubu olarak, bizim bir değerimiz olan kişilerle ilgili koreografiler yapıyoruz. Yılmaz Güney haftası yapıyoruz mesela. O hafta tribüne Yılmaz Güney’in bir sözünü asıyoruz. Yılmaz Güney atkımızla marşlar söylüyoruz. Galip gelirsek galibiyeti ona armağan ediyoruz. Aynı şekilde Ahmet Kaya ve Aram Tigran için de bu koreografileri yapıyoruz.
Tabelanızda şöyle yazıyor: “Bir üst ligi istiyorsan yola devam edeceksin. Direniş’in hep seninle, şampiyonluk artık gelsin.” Yeni sezonda hedefiniz nedir?
Kamu kuruluşlarından Türkiye liglerinde geliri olmayan tek takım Amedspor’dur. Bu kadar saldırılara maruz kalmasına rağmen Amedspor dimdik ayakta durdu. Bu sene hedefimiz PTT 1. Lig’e çıkmak. 1. Lig’e çıktığımız zaman bize yapılan haksızlıklar gündeme gelir. Biliyorsunuz, Katalunya’da Barcelona, Bask bölgesinde Athletic Bilbao var. Onlar da geçmişte bizim gibi baskılara ve ayrımcılığa maruz kalan takımlar. Amedspor’un gelecekte bu takımlar gibi olacağını düşünüyorum. Hiçbir zaman umudumuzu yitirmedik. Amedspor 2019-2020 sezonunda 1. Lig’e çıkacaktır. Bu sezon rakibimiz kim olursa olsun barışın gelmesi adına çabalamalıyız. İnsanların ölmemesi için bunu yapmalıyız. Kardeşlik gelsin, sevgi gelsin…
Son söz?
Direniş Derneği’nin yalnızca bir taraftar grubu olmadığını vurgulamak isterim. Direniş taraftarı ayrıca bir sivil toplum örgütüdür ve halkımızın her zaman yanındadır. Mağdur olan halkın eksiklerini tespit edip onlara yardım eden bir derneğiz ayrıca. Amedspor Direniş çatısı altında Direniş: Hayata Bir Dokunuş Platformu var. Mağdur ve yoksul vatandaşlarımızı tespit edip yardımlaşıyoruz. İki buçuk yıldır Diyarbakır’ın ilçe okullarına, Cizre’ye, Yüksekova’ya ayakkabı, kırtasiye ve gıda malzemesi gönderiyoruz. İki buçuk yıl içinde 2500 aileye destek verdik. Direniş Derneği sadece Amed’de değil. Lice’de, Suruç’ta, Viranşehir’de, Bismil’de, Kızıltepe’de şubemiz var. Geçen gün Kızıltepe Direniş grubumuz mağdur iki ailenin evini boyadı, evde eksik olan beyaz eşyalarını tamamladı. Direniş’in farkı burada. Her ilçede Amedspor Direniş grubu var. Şu anda sayımız yaklaşık 10 bin. Amedspor’un bir geliri olsaydı biz de diğer takımların taraftar grupları gibi olabilirdik. Kiramızı kendimiz veriyoruz. Aybaşı toplanıyoruz, herkes gönlünden geçen parayı veriyor. Kimisi harçlığından artırıp veriyor. Tabii ki zorluklar yaşıyoruz, ama direne direne kazanacağız. (gülüyor)
Express, sayı 170, Eylül 2019