RİZE-FINDIKLI’NIN YEREL YÖNETİMİNDE “MECİ FELSEFESİ”

Umut Kocagöz
20 Eylül 2019
SATIRBAŞLARI

31 Mart’ta CHP adayı Ercüment Şahin Çervatoğlu’nun seçimleri kazanmasıyla birlikte hızlı bir meclisleşme sürecine giden Rize-Fındıklı’da kadın, çocuk, esnaf, engelli ve muhtarların örgütlendiği birçok meclis kuruldu, meclislerde alınan kararlar uygulanmaya başladı. Türkiye adına bir umut mekânı haline gelebilecek ilçenin doğrudan demokrasi konusundaki taze deneyimlerini aktarıyoruz.

2000’li yılların ortasından itibaren Türkiye’nin hemen her bölgesinde başlayan hidroelektrik santral (HES) projeleri, bu projelere karşı ciddi halk direnişlerini de beraberinde getirdi. “Tek bir ağaç kestirmeyen” Rize’nin Fındıklı ilçesi halkı, bu mücadelede öncü bir rol oynadı. Fındıklı Dereleri Koruma Platformu yerel mücadele sürecini örgütlerken, başka HES projelerine karşı direnişlere de destek verdi, Derelerin Kardeşliği Platformu’nun kuruluşunda temel bir rol oynadı. 2010’dan beri ilçenin HES karşısındaki kararlı duruşu, örgütlenme ve siyasal mücadele kapasitesinde bir sıçrama imkânı da yarattı.

Bu ahvalde 31 Mart 2019 yerel seçimlerinde CHP’den aday olan Ercüment Şahin Çervatoğlu, yerel deyişle, “meci” felsefesiyle Fındıklı’da yönetimin başına geçti. Çervatoğlu meciyi şöyle tanımlıyor: “Meci, yani imece, bizim geleneklerimizde karşılık beklemeden ihtiyacı olana destek vermek demek. Kastedilen maddi destek değil. Birinin evi mi yandı, bütün insanlar gelir, kimi yemek, kimi harç yapar, kimi tuğla taşır. İhtiyaç varsa, ekonomik destek de verilir. Meci kardeşliktir, omuzdaşlıktır, barıştır. Dostmuş, düşmanmış diye bakılmaz, ihtiyaca bakılır. Meci geçmişimiz ve geleceğimizdir”.

Meci, yani imece, bizim geleneklerimizde karşılık beklemeden ihtiyacı olana destek vermek demek. Meci geçmişimiz ve geleceğimizdir. Meci yardımlaşmaktır, paylaşmaktır, sorunların üstesinden birlikte gelmek demektir. Meci kardeşliktir, omuzdaşlıktır, barıştır.

Çervatoğlu’na göre, mecinin hayata geçirilmesi makamı kaldırdı, yerine “herkese açık”, karşılıksız, gönüllü katılımı getirdi. Yaşamı paylaşmak, beraber yaşamak katılımcı bir çabayı zorunlu kılıyor. Çervatoğlu Fındıklı’da sokakta birbirine temas ederek, birlikte yaşayarak bu ruhun hayata geçtiğini söylüyor. Siyaset bildirgesini meci felsefesi üzerine kuran Çervatoğlu kimseyi dışlamayan bir yönetim anlayışının ruhunu Fındıklı’nın kadim imecesinde görüyor:

Çocukluğumuzda meciyi bir gün önceden köyü, mahalleyi dolaşıp duyururduk. Meci gününde yiyeceğimiz güzel yemekleri hayal eder sevinirdik. Meci yardımlaşmaktır, paylaşmaktır, sorunların üstesinden birlikte gelmek demektir.” Yerel yönetime gelmek bu birlikteliği güçlendirmek için bir araç. Yerel yönetimlerde mevcut model, başkan ve belediye meclisinin dilerlerse mahalle meclisleri ve kent konseylerinin tavsiyelerine başvurduğu kısıtlı bir katılımcı sistemi ifade ediyor. Meci felsefesi ise yönetim piramidini tersine çeviriyor:

Çervatoğlu, Metin Lokumcu tişörtüyle

En dipte başkan, sonra belediye meclisi, sonra halk meclisleri, en tepede ise Fındıklı halkı. Politik ayrılıklar çıkacaktır. Bir kişi aykırı bir şey düşünüyorsa, ona saygı gösteren bir demokrasi anlayışımız var. Partizanlık yapmayacağız. Liyakat, eşit davranış, işe göre kişi istihdam edilmesi temel ilkelerimiz” diyor Çervatoğlu. Meclis fikrine ilham verenin de Terzi Fikri’nin (Sönmez) belediye başkanlığındaki Fatsa deneyimi olduğunu söylüyor:

Sihirli kelime halkla birlikte yönetme. Fikri Sönmez bu anlamda bize yol gösterdi. Bunun yanında, Ovacık deneyimi önemli. Eski Ovacık, şimdi Dersim belediye başkanı Fatih Maçoğlu’nun kamusal uygulamaları ilham verici oldu. Tunç Soyer’in Seferihisar Belediye Başkanlığı döneminde kooperatifleşme ve kent yaşamının düzenlenmesi konusunda yaptıkları da bize örnek oldu.

Gerçekten de Soyer Hıdırlık, Doğanbey gibi köy kooperatiflerinin kuruluşuna destek olmakla kalmamış, ardından lojistik ve pazarlama konularında da kooperatiflere destek vermişti. Çervatoğlu Eskişehir Büyükşehir Belediyesi’nin Halk Süt gibi ucuz ve nitelikli ürün tedariki ağlarını başarılı örnekler arasında sayıyor ve ekliyor:

Menemen Belediye Başkanı’ndan (Serdar Aksoy) dinlediğim meclis örgütlenmeleri çabaları önemli. Tüm bu belediyelerle etkileşim halindeyiz. TMMOB örgütlülüğünden geliyorum. Toplumsal mücadelelerden, Gezi direnişinden de ilham alıyoruz. Özellikle de ilçe halkının HES karşıtı mücadelesi, Metin Lokumcu, Fındıklı Dereleri Koruma Platformu deneyimleri…

Meclislerin işleyişi

Meci felsefesiyle meclisleşmenin detaylarını soruyoruz Çervatoğlu’na:

Mahalle meclislerini önemseyen, oradan esinlenen, ama örgütlü yapıları da temel alan bir meclis modelimiz var. Şu ana kadar esnaf, kadın, çocuk, gençlik, engelli, ticari araç esnafı ve muhtar meclislerini oluşturduk. İlçemizde 23 köy ve 8 mahalle var. Muhtar meclisinde köy-kent ayrımı yapılmıyor, hatta azaların da yer almasını sağlıyoruz. Meclislerin üst mecliste delegasyonları ve bir meclis divanı var. Bu yapılanmanın daha sağlıklı ve etkin işlemesi, koordinasyonunun sağlanması, belediyenin üretim sürecine katkı sağlaması için Fındıklı Halk Meclisi’ni kurduk. Bu meclise alt meclislerin temsilcileri, belediye meclisi üyeleri, il genel meclisi üyeleri, demokratik kitle örgütleri, sendikalar, meslek örgütleri ve hemşeri dernekleri temsilcileriyle yerel seçimlerde siyasi partilerden aday olmuş meclis üyeleri çağrılıyor. Yapının dinamik olmasını için mahalle meclislerimizin oluşturulmasını önemsiyoruz.

Sihirli kelime halkla birlikte yönetme. Fikri Sönmez bize yol gösterdi. Eski Ovacık, şimdi Dersim belediye başkanı Fatih Maçoğlu’nun kamusal uygulamaları ilham verici oldu. Tunç Soyer’in Seferihisar belediye başkanlığında kooperatifleşme ve kent yaşamının düzenlenmesi konusunda yaptıkları da bize örnek oldu.

“Fındıklı Halk Meclisi’nin 149 temsilcisi var. Meclis 14 üyeli yürütme kurulunu belirledi. Yürütme kurulu ihtiyaca ve gelişmelere göre üst meclisi toplantıya çağırıyor. Meclislerin tüm toplantılarının her ay halka açık yapılan belediye meclisi toplantısından önce yapılmasına özen gösteriyoruz. Böylece karar alıma sürecine halkın katılımı sağlıyor ve uygulamada daha etkin sonuçlar alıyoruz.”

Halk meclislerinde alınan yerel alışverişin pekiştirilmesi, şikâyetlerin belediyeye iletilebileceği telefon hattı oluşturulması, büyük bir festival düzenlenmesi, sokak dubalarının boyanması gibi kararlar seçimi izleyen aylarda hızla hayata geçirilmiş.

Katılımı sadece toplantılarla sınırlamıyoruz, yaşamın her alanında, her an her şeye müdahale edebilecek bir biçimde kurmaya çalışıyoruz. Bu kapsamda meclislerimizin iç işleyiş kurallarını da oluşturduk ve toplantıları esnek bıraktık. Bu yapının avantajı katılımı kolay sağlaması. Küçük belde olmanın bir dezavantajıysa yurttaşlarımızın kimi zaman ‘nasılsa seçim yaptık, katılım gibi işlerle bizi yormayın’ diye tepki verebilmesi.”

Çervatoğlu’nun tarif ettiği meclis yapısı, örgütlü kesimlerin, çeşitli toplumsal katmanların ve sorunlu alanların muhataplarının kendilerini ifade ettikleri ve haklarını savundukları bir katılımcılık modeline dayanıyor. Seçilmiş olsun olmasın, her partiden, her kesimden yurttaşlar mecinin doğal parçası. Yapı meciye katkı sunmak isteyen herkese açık: “Fındıklı’da tarım ve ekoloji konusunda desteğe ihtiyaç var. Belki hiç tanımadığınız, hiç görmediğiniz insanlar bir araya gelecek ve omuzdaşlık yapacağız. Belediye organizasyon desteği sunacak.”

Çervatoğlu’nun ilk icraatı makam odasının kapısını söktürmek oldu

Bu destek gönüllü danışmanlıkların da yolunu açmış. Fındıklı’daki meclisleşmeyi destekleyen, alanlarında deneyimli kişiler turizm, kültür, sanat, tarım, ekoloji ve yurtdışı ilişkiler konusunda destek veriyor. “Tarım konusunda yapacağımız bütün çalışmaları gönüllü danışmanımız Çiftçi-Sen başkanı Abdullah Aysu ile konuşuyoruz. Ovacık ve birçok farklı örneğin yarattığı farkındalığı organize şekilde, markaya dönüştürmeden, emek veren ile tüketenin buluştuğu bir tarım-gıda sistemine dönüştürmeye çalışacağız. Yerel tohum üretimini ve hayvancılığı pekiştirecek, gıda egemenliğini güçlendireceğiz. Artı değer kurulacak kadın ve tarım kooperatiflerine kalacak, Fındıklı halkı kazanacak. Bunun yanında, halen çalışmalarını sürdüren FOMUBİRLİK projesine de ortağız.”

Çervatoğlu’nun heyecanla bahsettiği FOMUBİRLİK’in açılımı Fındıklı Organik Meyve Üreticileri Birliği. Birlik organik üretim yapan çiftçileri bir araya getiren, ürün toplama, saklama, üretme ve pazarlama hususlarında dayanışmayı hayata geçiren, ürünleri müşterek bir tesiste işleyen esinlendirici bir yapı. Çervatoğlu söze devam ediyor. “Turizm konusunda da meci kültürünü temel alacağız. Tahribat yaratmadan, ticarileştirmeden, halkın kazandığı bir model oluşturacağız. Eğitimle ilgili bir kooperatifleşme düşüncemiz var. Kâr amacı gütmeyen, aydın, çevreci, demokrat, özgür bireyler yetiştirebilecek bir eğitim kurumunun oluşumuna destek vereceğiz. Bu bir biriktirme süreci, fikri tartışmalar çokça iş yapmamıza kapı açacak.”

Bu fikri çabaların bir çıktısı temmuz ayında başlayıp 40 gün süren EğitMeci’de kendisini göstermiş. İngilizce, Lazca, fotoğrafçılık, doğada eğitim ve ziraat başlıklarında birçok atölye düzenlenmiş. EğitMeci öğrenci-öğretmen, öğreten-öğrenen ikiliklerini kırmayı ve yeni tür bir ilişki tesis etmeyi hedefliyor. EğitMeci’nin amaçlarından biri de yakın gelecekte Çervatoğlu’nun sözünü ettiği eğitim kooperatifini hayata geçirmek. Yazın düzenlenen spor okulu da sosyal çalışmaların bir başka örneği.

Meclislere katılım

Hikâyeyi biraz geri sarıp Çervatoğlu’na meclislere katılımın düzeyini soruyoruz.

Toplum çok örgütlü değil. 12 Eylül atomize etmiş. CHP’nin bir milyon oy aldığı bir yerde bile üye sayısı çok düşük mesela. Bu yüzden geçmişteki örnekleri, politik tercihleri harmanlayıp bir kamusal alan olan belediyede deneyimliyoruz. Altyapı işlerini zaten yerel yönetimin yapması gerekir. Bütçeyi, yönetimi katılımcı kılmak ise ileri bir aşama. Bütçeyi sorgulayan, oluşturan, denetleyen, üretiminde ve tüketiminde yer alan bir yaklaşımı yerleştirmeliyiz. Katılımcı bir bütçe hazırlamak, sürdürmek istiyoruz. Bunu Kadıköy’de, Bakırköy’de, Çankaya’da yapmak ölçekten dolayı daha zor olabilir. Fındıklı katılımcı bütçe için laboratuvar işlevi görebilir.” Toplumsal anlayışın her şeyi “başkan yapıyor” algısı yarattığını söyleyen Çervatoğlu’na göre, Terzi Fikri’de cisimleşen “orkestra şefi” örneğinden ilham alınmalı:

Turizm konusunda da meci kültürünü temel alacağız. Tahribat yaratmadan, ticarileştirmeden, halkın kazandığı bir model oluşturacağız. Kâr amacı gütmeyen, aydın, çevreci, demokrat, özgür bireyler yetiştirebilecek bir eğitim kooperatifinin oluşumuna destek vereceğiz.

Hayır, başkan yapmadı. Birlikte yaptık. Başkan ifadesinden rahatsızım. Düne kadar Ercüment abi, Ercüment evlattım. Bugün de öyleyim. Başkalarının emeği senin üzerinde sembolleşiyor. O insanların emeğine oturamayız. Orkestranın şefi denirdi Fikri abi için. Bizimkisi de öyle olmalı. Çalışanlara omuzdaş olan, gönüllülerle senkronize çalışan bir koronun sesi herkese keyif verir.”

Peki, Çervatoğlu’nun ifade ettiği nasıl bir orkestra? Çervatoğlu Fındıklı’nın küçük bir yer olmasının katılımı kolaylaştırdığını ifade ediyor: “8 Mart’ta kurulan Kadın Meclisi 300 kadının katılımıyla toplandı. Fındıklı’da 600 esnaf var, 300 esnafın katılımıyla esnaf meclisi gerçekleşti. Gençlik meclisine katılım 120 kişiydi. Fındıklı Gençlik Topluluğu’nun çalışmaları meclise dönüştü. Katılımın önünü açtığınızda ve bunu şeffaf bir şekilde yaptığınızda farklı düşüncelere de sahip olsalar halk katılıyor.”

Meclislerle gelen canlılık

Bu noktada, gençlik meclisi çalışmalarına katılan Semina Boysan’a kulak veriyoruz. Boysan 20 yaşında, Fındıklı doğumlu genç bir kadın, öğrenci. Fındıklı’da gençlerin en temel sorununun uyuşturucu kullanımı, sosyal-kültürel faaliyet eksikliği, işsizlik ve eğitim seviyesinin düşüklüğü olduğunu söylüyor: “Gençler göç etmek istiyordu, ama şu an bu değişmeye başlıyor. Fındıklı gençliğinin gitmeyi bir kurtuluş olarak görmemesi için Ercüment abi destek oldu. Seçim sürecinde akşamları film gösterimleri yaparak başladık. Ardından gençlik meclisini kurduk. Şu an toplulukta 80, gençlik meclisinde angaje 30 kişi var. Meclis daha aktif olanların grubu. Whatsapp’ta her şeyi konuşuyor, haftada bir toplanıyoruz. Tiyatro ve konserler örgütlüyoruz. Kendimize bir de eğlence gecesi belirledik.

Boysan, gençlik meclisinin fikirleri Çervatoğlu ile birlikte geliştirdiğini, tartışarak önerileri olgunlaştırdıklarını aktarıyor. “Film gösterimi kararı aldık, belediyeden de bir üye yanımızda yer alıyor. Belediye, afişleri, stantları temin ediyor, biz de sokak çalışmasını yapıyoruz. Belediye ile fikirlerimiz genellikle örtüşüyor, belediye çatısı altında çalışmak işlerimizi kolaylaştırıyor.” Gençlik meclisi şimdilik daha çok kültür faaliyetlerinin organize edilmesine odaklanıyor. Gençlerin Fındıklı’da sosyal ve kültürel açıdan beslenebilecekleri bir iklim yaratmaya çalışıyor.

Gençlik meclisinin bir başka katılımcısı Volkan Yıldırım 23 yaşında. Yıldırım aynı zamanda nisan ayında kurulan Engelsiz Yaşam Derneği’nin kurucu üyelerinden ve engelli meclisinin katılımcılarından. Kendi çabasıyla yazılım öğrenmiş, evden çalışıyor. “Fındıklı’da yaşamak istemiyordum. Geçmiş belediye ile, özellikle engelliler olarak, çok sıkıntı çekiyorduk. Uzaklaşmak istiyordum. Ercüment abi aday olacağını söyledi ve destek istedi. Seve seve, dedim. Fındıklı’da kalmaya karar verdim. Daha önce sokağa çıkmaya çekiniyordum. Ercüment abi ve başka güzel insanları tanıdıkça sosyalleşmeye başladım. Engellilerin sokağa çıkma, sosyalleşme, gülüp eylenme hakkı olduğunu halka göstermek istiyorum.”

Çervatoğlu’nun meclisi anlatırken değindiği piramit metaforuna gönderme yapıyor Yıldırım. “Şimdi Fındıklı halkının karar merci olduğunu görüyoruz. Piramitte en üstte halk, belediye yönetimi ise en altta.” Yıldırım Fındıklı’da 100 kadar engelli birey olduğunu, derneğin 20 üyesi bulunduğunu söylüyor. “Hayalimdeki Fındıklı, engellilerin sokakta istedikleri gibi, özgürce gezebileceği, rengârenk bir yer. Derneğimiz sadece engelli haklarını değil, genel olarak insan ve hayvan haklarını savunuyor. Ezilenin yanında, ezenin karşısındayız. Maddi imkânlar yaratıp engellilere yardım etmek istiyoruz.”

Gizli saklı hiçbir şey yok. Biri iş, aş istiyorsa, bunu burada herkesin içerisinde söylemek zorundadır. Her talebi alıyor, inceliyor, kamusal çözüm üretmeye çalışıyoruz. Fındıklı Belediyesi varsılın gelip koltuğa yayıldığı, yoksulun kapıda beklediği bir sistem değil.

Yıldırım’ın meclis konusunda düşüncesi berrak. “Meclisler Türkiye geneline yayılmalı. Halkın kendi kendisini yönetme organı haline gelmeli. İlk defa kamu tarafından insan olarak görüldüğümü hissettim. İnsanlarla iç içeyim. Sorunları görüyorum. Beraber çözüm üretmeye çalışıyoruz. Engellisi, yaşlısı, çocuğu, her türlü sorunu çözmeye çalışıyoruz. Ev ev dolaşıp sorunları tespit ediyoruz. Yeni yönetim sürecinin Fındıklı’ya kazandırdıklarını sokakta canlı görüyoruz. 10 senedir ilk defa Fındıklı canlı, herkeste yoğun ilgi var. Burada gençlerin temel sıkıntısı kültürel-sanatsal imkânsızlıklar. Sinema, tiyatro yok. Rize’ye, Trabzon’a gitmek zorunda kalıyoruz. İki defa tiyatro gösterimi yaptık, ciddi ilgi gördü. Yeşil Altın Gümüş Deniz Festivali’nden sonra tiyatro, edebiyat, çay toplama festivalleri yapacağız. Bu şekilde ilçeyi zenginleştireceğiz.”

Her meclis kendi perspektifine göre Fındıklı için kafa yoruyor. Kadın meclisi kentsel temizlik emeği ve cinsiyet farkındalığı, esnaf meclisi mekânsal sorunlar üzerine çalışmalarını sürdürüyor. Çervatoğlu ile bütçe ve ekonomi üzerine konuşuyoruz. Fındıklı’daki sınıfsal kompozisyonu ve bu alanda yapılan çalışmaları aktarıyor.

Fındıklı’da çoğunlukla mevsimlik işçilik ve tarım işçiliği mevcut. Çay tarımı var. Endüstriyel üretim yok. Klasik işçi sınıfı, memur oluşumu yahut tarımsal temel üzerinden gitmek zor. Toplumsal hareket sendikacılığı fikrinden ilhamla, emek meclisi, köy meclisleri kurulabilir. Diyelim ki çay üreticileri meclis kuralım dedi, elbette.”

Bu konuda henüz somut bir gelişme olmasa da çay üreticileri çay sezonunun başlamasıyla Fındıklı’da yapılan eylemde bir araya geldi. Bu eylemde Fındıklı’da çay üreticilerinin sorunlarını takip edecek bir birlikteliğin gerekliliği de konuşulmuş.

Gerçekten bu işleri yürütebilmek için, zemin çalışmalarını yapmak lâzım. Mahalle meclislerinde bütün bu meclislerin zeminini oluşturabiliriz” diyor Çervatoğlu. “Belediyemizin fiiliyatta beş müdürlüğü var. Ama biz işi hızlı ve pratik yapmak, halka hizmeti nitelikli götürebilmek için fiili birimler oluşturduk. Birim sorumlularıyla her pazartesi toplantı yapılıyor, Fındıklı’nın sorunları masaya yatırılıyor. Gizli saklı hiçbir şey yok. Biri gelip iş, aş istiyorsa, bunu burada herkesin içerisinde söylemek zorundadır. İşsizlik sorunu sadece belediyeyle çözülebilecek bir mesele değil, kamusal bir mesele. Biri geldi, ‘su borusuna ihtiyacım var’ dedi, talebi alıyor, inceliyoruz ve kamusal çözüm üretmeye çalışıyoruz. Hiçbir şeyi ihaleye çıkarmadan, her şeyi meci ile çözüyoruz. Fındıklı Belediyesi varsılın gelip koltuğa yayıldığı, yoksulun kapıda beklediği bir sistem değil.”

Muhtemel gelecek

Yeşil Altın Gümüş Deniz Festivali 20 yıl aradan sonra sadece Fındıklı’ya değil, Doğu Karadeniz’e de coşku ve umut taşıdı. Muhafazakâr siyasetin büyük destek gördüğü, çay ve fındık tarımındaki politikaların üreticileri çaresiz bıraktığı, HES ve maden karşıtı mücadelede önemli kayıp ve kazanımlar elde etmiş bölgede, Hopa deneyiminin başarısızlığı ciddi bir gerileme getirmişti. Hopa’da solun kazandığı seçimler sonrası kolektif karar alma mekanizmasının yaratılmaması, ranta yönelik projelerin gerçekleştirilmesi hayal kırıklığı yaratmıştı.

Kentte konuştuğumuz insanlar Fındıklı’da ortaya konacak başarılı deneyimin güçlü bir sinerji yaratacağı görüşünde. Sadece bölgeyle sınırlı kalmayacak bu sinerji Çervatoğlu’nun da işaret ettiği üzere, Türkiye’nin katılımcı ve demokratik yerel yönetimler deneyimi açısından örnek olma yolunda.

Halkın katılımıyla alınan kararların beraber uygulandığı, belediye yönetiminin süreçlerin kolaylaştırıcısı ve koordine edicisi rolüne indirgendiği, açık ve şeffaf bütçenin hayata geçirildiği bir yerel yönetim pratiği kuşkusuz ilham verecektir. Farklı sınıfsal kesimler arasındaki çelişkilerin zamanla ne tür çatışmalar ve dengeler yaratacağını emekçilerin meclisleşerek taleplerini gerçekleştirmek için sergileyecekleri irade belirleyecek. Küçük çiftçilerin çay tarımından başlayıp emeğin yönetimine talip olması, belediyenin açtığı yolda hayal değil, geleceğin en canlı ve gerçekçi ütopyası.

^