Elton John, beş yıla sığdırdığı veda turnesinin son konseriyle jübilesini yaptı ve 53 yıllık müzik serüveninin bu bölümünü İsveç’te noktaladı. Konser biletini 2019 yılında aldığımda Stockholm turne takviminin Avrupa ayağındaki herhangi bir durak gibi görünüyordu. Konser pandemi ve sağlık sorunları gibi nedenlerle üç kez ertelenince, Stockholm kendini birden Elton John’un turne kapsamında ziyaret edeceği son şehir pozisyonunda buldu. Dört yıl boyunca akıbetinden endişe etmekten kendimi alamadığım buluşma için nihayet Stockholm’deydim.
Stockholm hislerini çok fazla dışavuran bir şehir değil. Nadiren karşımıza çıkan birkaç poster dışında üst üste iki gece verilecek konserlerin izine sokaklarda rastgelmek kolay olmadı. Ne var ki, 7 Temmuz günü, şehirdeki ilk konser için Tele2 Arena’nın çekim alanına yaklaştıkça sokaklar renklenmeye başladı. Çevrede bolca parıltılı elbiseler, tüylü fularlar, renkli ceketler, ikonik kostümler ve tabii ki en fantastik gözlükler iyice görünür hale geldi.
Konser alanında neye davetli olduğumuz çok açıktı. Dünyanın her köşesinden özenle hazırlanıp gelmiş insanları bir balo ortamı karşıladı. Büfelerde Tiny Dancer Hot Dog ve Rocket Man Burgerlerin yanında gurme biralar, plastik kadehlerle de olsa şişe şampanya satışı vardı. İçkinizi alıp bir köşeye geçince bir konser alanından ziyade balo salonunda olduğunuzu hissettirecek sayıda şık insan ve havaya kaldırılan kadeh görmek mümkündü. O gece Tele2 Arena’da 30 bin kişi, Elton John’a vedadan ziyade, geride bıraktığı elli yılı kutlamak için buluştu.
Yazlık sinemadan uzay boşluğuna
Biletin üzerinde yazan tarihten üç sene, saatten ise iki dakika sonra Elton John tek başına sahneye geldi. Spotlar onu takip ederken, piyanosunun yanında, sırtı “E. J.” işlemeli frakıyla salonu tüm açılardan selamlıyor, bu esnada grup üyeleri de sahnedeki yerini alıyordu. Turnenin genelinde olduğu gibi açılışı “Bennie and the Jets” ile yaptı. Bu yüksek perdeden enerjik girişiyle en başından bir konuya açıklık getirdi ünlü sanatçı: Enerjisi otuz yıl önce hangi seviyedeyse bugün de daha aşağıda değildi. Altı kişilik grubunun yarısını oluşturan perküsyonlar, 76 yaşındaki efsanenin temposuna yetişmek için anca yeterli oluyordu. Ne geride bıraktığı 53 yılın ne de bu turnede o güne kadar verdiği 328 konserin yorgunluğuna dair en ufak bir işaret yoktu üzerinde. Belli ki Elton John bırakması gerektiği için değil, öyle istediği için bırakıyordu sahneyi. Belki bu nedenle, bir vedanın hüznünden çok, bir kutlama atmosferi yaratmak istemişti.
Belli ki Elton John bırakması gerektiği için değil, öyle istediği için bırakıyordu sahneyi. Belki bu nedenle, bir vedanın hüznünden çok, bir kutlama atmosferi yaratmak istemişti.
Turnenin klasik setlist’i Stockholm’de de geçerliydi. Üç şarkılık hızlı başlangıcıyla nerede olduğumuzu şaşırtan John, “Border Song”a başlamadan önce 1972 yılında bu parçayı cover’layan Aretha Franklin’i andığı küçük bir konuşma yaparak şarkıyı Soul Queen’e ithaf etti. O an parçanın dramatik havasıyla bütün salonu tamamen avucunun içine aldı. Ne olduğunu anlamadan, üst üste gelen hitlerle zaman korkutucu derecede hızlı akıyordu. Los Angeles’taki yaşamı farklı açılardan yansıtan Max Weiland imzalı klip eşliğinde dinlediğimiz “Tiny Dancer”daki yazlık sinema hissinden hızlı bir şekilde çıkıp uzay yürüyüşünde bulduk mesela kendimizi. “Rocket Man” ile birlikte, dev led ekranın zeminle birleştiği sahne tasarımında uzay boşluğuna yolculuk başladı. Elton John diskografisinin en hüzünlü parçalarından birinde, seyircilerin üstünde süzülen nokta ışıklarla salon sonsuz boşluğun mükemmel bir simülasyonuna dönüştü ve balodaki binlerce kişi jetpack’leriyle birlikte ışığın ters yönünde süzülmeye başladı.
İki buçuk saatlik konserin ilk yarısının kapanışını, şarkının yazıldığı kişinin, Marilyn Monroe’nun görüntüleriyle birlikte “Candle in the Wind” yaptı. Elton John parçayı piyanosuyla tek başına seslendirirken, hareketli zemin piyanoyu kendi etrafında döndürerek sahnenin diğer tarafına taşıdı ve İngiliz müzisyen salondaki bütün hayranlarına karşı piyano çalma imkânını yakaladı. Bu solo performans sonrası John sahneden inerken grup tekrar yerini aldı ve ikinci perdeyi “Funeral for a Friend / Love Lies Bleeding”le açtı.
11 dakikalık progresif parçanın intro’sunu oluşturan “Funeral for a Friend”, kendi cenazesinde nasıl bir müzik çalınmasını isteyeceği düşüncesiyle bestelediği kısım olmasının yanısıra, bütün konser boyunca Elton John’a dinlenebileceği tek boşluğu veriyordu. Bu moladan kıyafet değişikliğiyle dönen John, yapay elmaslarla sarılı rengârenk ceketiyle tekrar piyanosunun başındaydı. Parçanın ikinci kısmı olan “Love Lies Bleeding” ise bütün turnenin amacını özetler nitelikteydi. Öyle ki şarkının söz yazarı olan Bernie Taupin, “Love Lies Bleeding” sözünü, “rock’n’roll ve turne hayatının aile hayatını nasıl etkilediğinin bir ifadesi” diye tanımlıyordu.
Senin şarkın, sizin şarkınız
İkinci kısmın dramatik yükünü arka arkaya çaldığı “Sorry Seems to Be the Hardest Word” ve “Don’t Let the Sun Go Down on Me” ile çektikten sonra, bazıları elli yıldır birlikte çalıştığı müzisyenlerden oluşan grup üyelerini ekibe katılma hikâyelerini de anlatarak tek tek tanıttı Elton John. Kariyerinin her döneminden kesitlerin bir kolajından yapılan bir klip eşliğinde “I’m Still Standing”i söylerken ne kastettiğini izleyiciler gayet açık bir şekilde anlıyordu… (“Ayaktayım, görüyorsun, her zamankinden daha sağlam / Tıpkı bir afetzede gibi halim, hislerimse bir çocuk / Dimdik ayaktayım bunca zaman sonra / Hayatımın kırık dökük parçalarını topluyorum, sen olmadan aklımda…”)
“Saturday Night’s Alright”la son bir kez daha Stockholm’ü salladıktan sonra setini bitirip ekipçe tribünleri selamlarken biz seyircilerde sona yaklaşmanın hüznü, nihayet “Your Song”u canlı dinleyecek olmanın heyecanına karışıyordu.
“Tiny Dancer”daki yazlık sinema hissinden hızlı bir şekilde çıkıp uzay yürüyüşünde bulduk kendimizi. “Rocket Man” ile birlikte, dev led ekranın zeminle birleştiği sahne tasarımında uzay boşluğuna yolculuk başladı.
Encore için son bir kıyafet değişimiyle Rocket Man son kez, üzerinde göz alıcı bornozuyla, tek başına sahneye gelip piyanosuyla buluştu. Pandemi nedeniyle turneye ara verilen 2021 yılında Dua Lipa’yla kaydettiği “Cold Heart” parçası fonda çalarken, final öncesi beklenen an için 30 bin kişiyi sadece kendi vokaliyle iyice ısındırdı. Geride kalan 53 yıl boyunca Elton John’u sahnede izleyen herkesin bir noktada duymayı beklediği “Your Song”un zamanı gelmişti. Solo seslendirdiği şarkı boyunca üzerine yoğunlaşacak spotlarla büyülü bir sahnenin tek odağı olmak yerine, seyircileri aydınlatan ışıkları kullanarak tribünlerdeki ve saha içindeki herkesin birbirini görebildiği, herkesi bir araya getiren bir düzende çaldı kariyerinin ilk büyük hitini.
Kapanışta ise, ilk bölümün sonunda olduğu gibi, sahnenin iki ucu arasında hareket eden piyanosunda “Goodbye Yellow Brick Road”u çalarak vedaya koyuldu. Şarkının son bölümünde çıkardığı bornozunun altında bizi, turnenin afişinde Yellow Brick Road’da yürürken giydiği kırmızı-siyah eşofman takımı karşıladı. Piyanosundan kalkıp sahnenin ön tarafında bindiği balkon şeklindeki asansör Elton John’u dev ekranın içinde açılan bir kapıya taşırken John son kez sevenlerine el sallıyordu. LED ekranda açılan kapıdan çıkıp giden efsaneyi son olarak turne posterindeki pozuyla ekranda görünce iki buçuk saati geride bıraktığımızı anladık.
O gece Tele2 Arena’dan yoğun duygularla ayrılan binlerce kişiden biri de bendim. Elton John son beş senede 330 konserle 6 milyonun üstünde seveniyle buluşarak bu vedalaşmayı ne kadar ciddiye aldığını belli etmişti zaten. Ne tuhaf ki dört yıl önce, fırsatım varken onu bir kez olsun görmek için aldığım bilet, aksilikler ve tesadüfler sonrası beni vedanın son sayfasına getirmişti. Ve o son sayfada Elton John, hâlâ dimdik ayakta olduğunu görkemli bir şekilde gösterdi. Onca yıldan sonra hâlâ sahnenin ortasında, belki de her zamankinden iyiydi. Sahnede çaldığı son notaya kadar enerjisinden ve hevesinden hiçbir şey kaybetmemişti. Bu fırtınalı hayattan parçalar arka arkaya karşımıza gelirken bize düşen, küçük bir çocuk gibi heyecanlı ve mutlu olmaktı.