KABİL’DEN MİDİLLİ’YE LEİLA’NIN HİKÂYESİ

Söyleşi: Nagehan Uskan
23 Eylül 2021
Resimler: Mohsen Taasha Wahidi
SATIRBAŞLARI

Midilli’ye ne zaman, niye geldin?

Leila: Afganistan’da, Kabil’de doğup büyüdüm, Hazarayım. Afganistan’da bir kadın olarak yaşamak çok zordu. Ekim 2019’da 22 yaşındayken Afganistan’dan ayrıldım. 11 ay kadar Türkiye’de, Samsun’da kaldım. Oradaki hayatım da çok zordu. Geleceğimi kendi istediğim gibi şekillendirmek, hayallerimi gerçekleştirmek, özgür olmak için yine yola çıktım. Midilli’ye tek başıma 2020 sonbaharında geldim.

Afganistan’da ne gibi zorluklar yaşadın?

Bir kadın olarak okumak, kendini geliştirmek mümkün değil. Sürekli erkeklerin müdahalesi ile karşı karşıyasın, her adımına engel oluyorlar. Akşam 8’den sonra kadınların tek başına dışarı çıkması yasaktı. Genç kadınlar için hayat giderek zorlaşıyor. Annem gençken bizden özgürmüş. Üniversiteye gidebilmiş, çalışabilmiş, seçimlerini özgürce yapabilmiş. Yine de tüm zorluklara rağmen son yıllarda kadınlar birçok alanda bazı kazanımlar elde etmişti. Meslek sahibi, müzisyen, sanatçı kadınlar vardı. Şimdi Taliban’la birlikte her şeyi kaybettik.

Türkçe öğrenmek, okula gitmek istedim, ama küçük bir tekstil atölyesinde ayda 750 lira ücretle, günde 10 saat çalışıyordum. Patron birkaç aylık maaşımın üstüne yattı. Çalışma iznim olmadığı için hiçbir hak iddia edemedim.

Afganistan’da Hazara olmak da çok zor. Hazaralar Peştunların zulmü altında yaşıyor, okulları, hastaneleri bombalanıyor. Devlet dairelerinde sadece Peştunlar çalışıyor. Hazaralar etiketleniyor. Tüm yasaları Peştunlar çıkarıyor. Üç yıl önce çıkarılan bir yasayla Hazaraların üniversiteye girmeleri iyice zorlaştırıldı. Hazaraların eğitimden ve iş hayatından yoksun kalmalarını, yoksulluk içinde yaşamalarını istiyorlar. Üniversiteye giden bir Hazara kadın arkadaşım Peştun bir profesör onu bir dersten sürekli bıraktığı için intihar etti. Profesör ona açıkça Hazara olduğu için asla dersten geçirmeyeceğini söylüyordu.

Eğitim alabildin mi?

16 yaşında ailemin zoruyla evlenene kadar okudum. Benden 25 yaş büyük bir adamla evlenmeye zorlandım. Ev kadını olmak dışında hiçbir seçeneğim yoktu. İlk çocuğumu 18, ikincisini 20 yaşımda doğurdum. Boşanmak istediğimde kocam çocuklarımı görmeme izin vermedi. İki yıldır çocuklarımı göremiyorum. Afganistan’da bu durumdaki kadınların haklarını güvence altına alan herhangi bir yasa yok. Avrupa’ya gidip oturum aldıktan sonra haklarımı savunabilirim diye düşündüm. Şansımı önce Türkiye’de denemek istedim. Her halükârda boşandığım için çok mutluyum. Hayatım adına sadece ben karar verebilirim. Ama çocuklarım için çok üzgünüm.

Türkiye’ye nasıl gittin? Oradaki hayatın nasıldı?

İran’dan Türkiye’ye tek başıma geçtim. Herkes ne kadar da cesur olduğumu söyleyip duruyor. Oysa işin cesaretle ilgisi yok. Hayatta kalmak için başka çaren kalmadığında kendini yolda buluyorsun. Annem 14 yıldır Samsun’da yaşıyor. Yeniden evlendi, çocukları var. Yıllar sonra onun yanına yaşamaya gittiğime çok sevindi. Asıl amacım Türkiye’de kalıp okumak ve kendime iyi bir gelecek kurmaktı. Ancak, ağır çalışma koşullarına dayanamadım. Türkçe öğrenmek, okula gitmek istedim, ama küçük bir tekstil atölyesinde ayda 750 lira ücretle, günde 10 saat çalışıyordum. Atölyede benim gibi Afganistanlı işçiler vardı. Patron birkaç aylık maaşımın üstüne yattı. Çalışma iznim olmadığı için hiçbir hak iddia edemedim. Afganların çalışma izni, kimlik kartı alması çok zor. O dönemde sadece Suriyelilere kimlik veriliyordu. Her başvurumu “No Afgan” deyip reddettiler. O dönemde Afganlar Türkiye’den sınır dışı ediliyordu. 11 ay Türkiye’de kaldıktan sonra Avrupa’yı denemeye karar verdim.

Ailenin ve diğer Afgan göçmenlerin Samsun’daki yaşantıları nasıldı?

Annem ve ailesi Türkiye’ye uzun zaman önce geldiği için oturma izinleri var, ama sağlık haklarından hâlâ yararlanamıyorlar. Hastaneye para ödemek zorundalar. Çalışma izni almak çok zor, amaç herkesi üç kuruşa yasa dışı çalıştırmak. Para dahi ödemeyen işverenler var. Gün sonunda tamamen tükenmiş oluyorsun. Afgan aileler akşamları çöplerden yemek topluyordu. Dört-beş yaşlarında simit satan bir Afgan çocuğu hiç unutmuyorum. Çocuklar mülteci olmanın bilinciyle, güçlükleriyle büyüyorlar.

Kardeşlerim kimlikleri olduğu için okula gidebiliyor. Ama bir yandan da çalışmak zorundalar. Erkek kardeşim 14, kız kardeşim 16 yaşında. Kız kardeşim yaşlı bir kadın olan ev sahibimizin bakım işini üstlendi. Erkek kardeşim bir süre fabrikada çalıştı, şu an yeni bir iş bakıyor. Annem ve eşi de çalışıyor.

Samsun’da Suriyelilere yönelik ırkçılık çok yaygın. Suriyelilere şiddet uygulayan Türk gençlerle karşılaştım. Bu gençleri böyle öfkelendiren devletler ve onların savaş planları. Türkiye Suriye’deki savaşı tetikledi. Şimdi de “ülkemizde Suriyeli istemiyoruz” diyorlar. Türk askerlerinin Suriye’de öldüğünü söylüyorlar. Niye gidiyorsun peki oraya? Niye sormuyorsun “ne işim var orada” diye?

ABD askerlerinin yanı başında, Taliban insanlara ateş açıyordu, yol boyunca araçları durdurup haraç topluyor, kot pantolon giyen kadınları arabadan indirip dövüyordu. ABD askerleri hiçbir şey yapmadan seyrediyordu.

Midilli’de hayatında neler değişti?

Burada her şey yanlış. Kampın sefaletinden hiç bahsetmeyeyim. Sana sürekli mülteci olduğunu hatırlatan bir düzen var. Şimdi iltica başvurum kabul edildi, ama hayat hâlâ çok zor. Yunanistan’da okumak imkânsız. Genç göçmenlerin eğitim hakkını umursamıyorlar. Tek dertleri bizi ucuz işçi olarak kullanmak. Şimdi şansımı Almanya’da deneyeceğim, haftaya yola çıkıyorum.

Burada bir göçmen kadın kolektifine katıldım. Dostlardan büyük destek aldım, birlikte mücadele etmenin önemini kavradım. İlk geldiğimde aynen Afganistan’daki gibi örtünmüştüm. Örtünmemin dinle alâkası yoktu, geleneklerimize bağlı bir şeydi. Midilli’ye gelince başımı açtım. Ama kendimi daha özgür hissettiğim için değil. Başörtüsünü özgürlük kriteri haline getirmek çok sığ bir yaklaşım. Ama Avrupa şekilci. Seni tanıma gayretine girmeden dış görünüşüne göre yargılıyorlar. Ben de belli çevrelerde kabul görmek için fiziksel görünümümü değiştirdim. Örtülü değilsen “göçmen, ama en azından açık görüşlü” diyorlar. Birçok insan İslâm’a karşı mesafeli. Müslümanların tehlikeli kişiler olduğunu düşünüyor. Başı bağlı diye bir kişinin tehlikeli olduğunu düşünmelerine akıl erdiremiyorum.

ABD işgali altında bir ülkede büyüdün. Bu durum hayatına nasıl yansıyordu?

ABD’nin Taliban’a karşı savaştığı yalanına inanan yoktu. Tam tersine, ABD Taliban’ı destekledi. Bunca yıl Taliban’ı besleyen, büyüten, böyle canavarlaştıran onlardı. Silahları nereden geliyor Taliban’ın? Her şey apaçık ortada. Yirmi yıldır dünyada herkes bunu biliyor. ABD İran’a ve Çin’e karşı, stratejik bir konumda olduğumuz için ülkemizi işgal etti. Taliban çocukları, yoksulları öldürürken neredeydiniz!

Bir gün Kabil’den Gazni’ye gidiyordum. ABD askerleri tanklarla otoyol kenarında duruyor, Taliban da yanı başlarında insanlara ateş açıyordu. ABD askerleri hiçbir şey yapmadan seyrediyordu. Bu şiddetten en çok yoksul insanlar nasibini alıyor. Taliban yol boyunca araçları durdurup haraç topluyor, para vermeyenleri yoldan geçirmiyordu. Polisin, Amerikan askerlerinin yanında rahat rahat haraç kesebiliyor, kot pantolon giyen kadınları arabadan indirip dövüyorlardı. Gazni’de çok fazla Taliban üyesi var.

Taliban’a kimler katılıyor?

Pakistan’da aile içinde babadan oğula geçtiği söyleniyor. Afganistan’da, özellikle yoksul aileler arasında örgütleniyorlar, kimi zaman erkek çocukları zorla alıkoyuyorlar. Baba Taliban üyesiyse gelenek ailede devam ediyor. Burada tanıştığım bir arkadaşımın babası ve amcası Taliban üyesiymiş. Onu da zorla yanlarına almaya çalıştıkları için ülkeyi terk etmiş. “Kaçtım, çünkü kimseyi öldürmek istemiyorum” diyor. Taliban’a katılıp savaşmak istemediği için kaçan çok fazla genç erkek var.

Afganistan’da farklı etnik grupların Taliban’la ilişkisi nasıl?

Dış güçlere karşı Afganlar bölündükçe bölünüyor. İşgal altında etnik gruplar arasındaki farklılıklar iyice perçinleniyor. Ülkeyi işgal edenler bu dinamiklerden faydalanıyor, grupları birbirine düşürüyor. İşgalden önce insanlar daha bir arada yaşıyordu. Hazaralar, Peştunlar, Tacikler giderek birbirinden uzaklaşıyor.

Genç kadınlar Taliban tarafından kaçırılıp zorla evlendirilmekten çekiniyor, korkudan evden dışarı çıkmıyor. Eğitim hakları ortadan kalktı. Kapanma zorunluluğu geldi. Ailelerinden bir erkek olmadan dışarı çıkmaları yasaklandı.

Afganistan’daki kadın arkadaşlarından haber alıyor musun?

Arkadaşlarım korkudan evden dışarı çıkmıyor. Kadın eylemlerine daha çok yaşı büyük kadınlar katılıyor. Genç kadınlar Taliban tarafından kaçırılıp zorla evlendirilmekten çekiniyor. Elbette Taliban değiştiğine inanmamızı istiyor. Fakat köyler arasındaki iletişimi kesti. Ülkede tam olarak neler yaşandığını öğrenmek zorlaştı. Kadınların işi çok zor. Eğitim hakları tamamen ortadan kalkıyor. Kapanma zorunluluğu geldi. Yanlarında ailelerinden bir erkek olmadan dışarı çıkmaları yasaklandı. Güzellik salonları kapatıldı, kadınların spor yapması yasaklandı. Kadınların ciddi desteğe ihtiyaçları var, herkes çok yorgun. Genç Afganlar ömürlerini, göç yollarında Avrupa’nın feci kamplarında harcıyor. Yine de Afganistan’da kadınlar kenetlenmiş halde, çünkü çalışmak, iyi bir geleceğe sahip olmak istiyorlar Çocuklarının 12 yaşında evlenmek zorunda kalmasını istemiyorlar.

Midilli’ye veya Avrupa’nın başka yerlerine gelmeyi başarmış Afgan arkadaşlarının bugünkü duyguları nasıl?

İran sınırından geçerken karda donduğu için tüm ayak parmaklarını kaybeden bir arkadaşım var. Göç yoluna düşerken hayali futbolcu olmakmış. Kimse insanların ne yaşadığını farkında değil. “Avrupa’ya vardın, artık sırtın yere gelmez” gözüyle bakılıyor. Kimse insanların hikâyelerini önemsemiyor. Oysa Almanya’ya, Fransa’ya, İsviçre’ye gidebilmiş dostlarımın hepsi bunalımda. Bu ülkelerde, yerleştirildikleri konutlarda hiçbir şey yapamadıklarını söylüyorlar. Hayallerini gerçekleştirme şansın yok. Senin işin çöp toplamak. Avrupalılar etraflarında eğitimli göçmen görmek istemiyor.

“Afganistan’da kalıp savaşsınlar” diyen bir eğilim de var.

Herkes Afganistan’a silah satıp zengin oldu. Kiminle savaşayım? Neden savaşayım? Taliban’ın silahları var, parası var. Bu kişileri besleyip yoksul insanlara karşı savaştıran bir düzen varken, ben niye savaşayım? Okullarımıza, eylemlerimize canlı bombayla saldırırlarken ne yapabiliriz? Birçok üniversite öğrencisi arkadaşım bu bombalarla öldü. Kimse evini isteyerek terk etmez, ülkesini terk ettiği için mutlu olmaz.

Gelecekten beklentilerin neler?

İlk amacım üniversiteye gitmek ve kendimi geliştirmek. Çocukken müzik okumak, gitar çalıp şarkı söylemek isterdim. Bunu yapacağım. Eğer şansım olursa grafik tasarım ya da ekonomi okumak isterim. Umarım dünya yaşanabilir bir yer haline gelir. Dünyanın kaderini genç nesil belirlemeli. Dinleri, sınırları, ülkelerin isimlerini biz icat ettik. İnsanlar sınırları her şeyden önce kendi zihinlerinde yaratıyor. Sınırlar çekildiğinde herkesin dünyası küçüldükçe küçülüyor. Sınırlar açık olursa evrenimiz genişler, dünyamız büyür, düşünme biçimlerimiz değişir. Genç nesil birbirinin nereden geldiğini, nasıl ibadet ettiğini önemsemeden dost olmak istiyor. Benim kim olduğum sadece beni bağlar. Biriyle arkadaş olabilmek için kendimi değiştirmek zorunda kalmak çok saçma. Almanya’da beni yine oldukça zorlu bir sınav bekliyor. Türkiye’ye vardığımda “Ne güzel, artık hayalim gerçek oldu, okumaya başlayabilirim.” diye düşünmüştüm. Ardından Midilli’de kâbus gibi geçen bir dönemin ardından üç ay önce belgelerimi tamamladım, ama henüz adadan ayrılamadım. Yer değiştirmeye korkar hale geldim. Bilmediğim bir Avrupa kentine gidip yeniden kamp hayatına dönmek, tekrar sıfırdan başlamak zor geliyor. Yine hikâyeni anlatıp birilerini ikna etmeye çalışacaksın. Okuyabilmek için çalışmak zorundayım, ama ırkçı zihniyet tüm iş yerlerine sızmış.

Dinleri, sınırları, ülkelerin isimlerini biz icat ettik. İnsanlar sınırları her şeyden önce kendi zihinlerinde yaratıyor. Sınırlar çekildiğinde herkesin dünyası küçüldükçe küçülüyor. Sınırlar açık olursa evrenimiz genişler, dünyamız büyür, düşünme biçimlerimiz değişir.

Sosyal medyada sınırlar yok, dünyanın her yerinden insanlarla arkadaş olabiliyorsun. Benim Hindistan’dan da arkadaşım var, Kore’den de, İsveç’ten de. Dünyada sınırlar olmamalı, bu arkadaşlarıma gerçek hayatta da ulaşabilmeliyim. Sosyal medyada tanıştığım Koreli bir arkadaşım Farsça öğrenmeye Türkiye’ye gelmiş. Ona neden Afganistan’da ya da İran’da öğrenmediğini sordum. Afganistan Korelilere sınırlarını kapamış, İran’a gitmesi de bürokratik nedenlerle zormuş. Neden gençlerin hareket özgürlüğüne devletler karar veriyor? Özgür olmak istiyoruz. İnsanları birbirine düşman eden devletler ve onların savaş stratejileri. Biz kimseyi öldürmek istemiyoruz. Eğer dostça birlikte durur ve mücadele edersek bu berbat dünyayı katlanabilir bir yer haline getirebilir, hatta dönüştürebiliriz.

^