STK’LARDA ÇALIŞMA KOŞULLARI VE BİR SENDİKAL ÖRGÜTLENME GİRİŞİMİ

Söyleşi: Anıl Olcan
11 Mayıs 2021
SATIRBAŞLARI

Bir sendikal örgütlenme girişimi ve girişime önayak olan çalışanların işten çıkarılması. Sıradanlaşan bir “durum”, ama bu kez “sahne” bir STK, dayanışma ve yardımlaşma faaliyeti yürüten bir dernek. DİSK’e bağlı Sosyal-İş sendikası 1 Aralık 2020’de yetkili olduğu Mavi Kalem Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği’nde sendikalı çalışanların bir kısmının işten çıkarıldığını, bir kısmının da ücretsiz izne gönderildiğini duyurdu. Ardından, Mavi Kalem yönetimi işten çıkarma iddialarını reddeden bir açıklama yayınladı. Mavi Kalem Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği’nde yaşanan krizi önce çalışanlardan, ardından derneğin yöneticilerinden dinliyoruz.
Krystsina Misura, Beyaz yakalı işçi

Bir STK’da çalışanlarla yönetim arasında iş mahkemesine varan düzeyde bir ihtilaf yaşanması sıradan bir durum değil. Mavi Kalem Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği’nde ne oldu da böyle bir noktaya gelindi?

Siyah: Mavi Kalem ‘99 yılında Gölcük depremi sonrasında çadır alanlarında kadın sağlığı üzerine çalışan bir ekip tarafından kurulmuş. 2015’e kadar gönüllülük esasına dayalı çalışıyorlar. Daha sonra Save The Children, Birleşmiş Milletler Mülteci Yüksek Komiserliği (UNHCR) ve GIZ (Alman Uluslararası İşbirliği Kurumu) gibi kurumlarla birlikte yüksek bütçeli projeler yapmaya başlıyorlar. İstanbul, Adana ve Kocaeli’nde ofisler açarak çalışmalarını genişletiyorlar. Çocuklar, kadınlar ve mülteciler gibi kırılgan grupların güçlendirilmesiyle ilgili çeşitli projeler yapıyorlar.

Mor: Eşit işe eşit ücret verilmemesi, iş tanımımızın belli olmaması, çalışma saatlerimizin esnekliği, mobbing gibi birçok sorun yaşadık. İşten çıkarılmamızdan bir sene önce, yani 2019 sonunda, 18 kişi işten çıkarılmıştı. 2020’nin başında, hak ihlallerinden dolayı sendikalaşmaya karar verdik. DİSK’e bağlı Sosyal-İş sendikasında örgütlenmeye başladık. 29 kişi örgütlenerek bir iş yerinde sendikalaşmak için gerekli olan yüzde 40 kotasını aştık. 2020’nin mart ayında toplu iş sözleşmesi için gereken üye sayısına ulaştık. Bakanlığa yaptığımız yetki başvurusu haziranda çıktı. Ama Mavi Kalem yöneticileri bu sürece itiraz etti.

Ne gerekçeyle itiraz ettiler?

Mor: Birden fazla resmi gerekçe sundular. “Biz bir ticari işletme değiliz; yetki için çalışanların yüzde 50’sinin sendikalı olması gerekir” dediler. Oysa kanuna göre birden fazla ofisi olan kuruluşlar işletme statüsündedir ve yüzde 40 yeterlidir. Mavi Kalem’in İstanbul ve farklı illerde ofisleri olan bir kuruluş olarak işletme statüsünde olduğu açık. Buna bağlı olarak, Sosyal-İş sendikasının toplu sözleşme yetkisi olmadığını savundular, ancak bu da doğru değil. Mavi Kalem açısından asıl gerekçe bunlar değil, sendikalaşmanın kendisini kabul etmemeleriydi. Dernek yetkilileri sendikalaşmayı iyi niyetli bir girişim olarak görmediklerini çevrimiçi toplantılarda dile getiriyorlardı.

Sendikal faaliyete başlamanız üzerine çalışma ortamınızda bir gerginlik oldu mu?

Mor: Evet. Mavi Kalem yöneticileri sendikalaştığımızı öğrenince “Kim bu sendikalılar” diyerek araştırma yapmaya başladı. 2020 Ağustos’unda UNHCR destekli Çocuk Koruma Projesi’nde çalışan sekiz kişiyi önce ücretsiz izne çıkardılar, yıl sonunda da işlerine son verdiler. Bu sekiz kişinin altısı sendikalıydı. Ardından da GIZ destekli Kadın Koruma Projesi’nde çalışan altı kişiyi işten çıkardılar. Onların da dördü sendikalıydı. Aralık sonunda, Çocuk Koruma Projesi kapsamında Adana ofisinde dört kişi işten çıkarıldı, hepsi sendikalıydı. İlerleyen günlerde de işten çıkarmalar devam etti ve toplamda 15 sendika üyesi çalışan işten çıkarılmış oldu. Çıkarılanların hiçbirine kendi şehirlerinde ya da bir başka şehirde alternatif bir pozisyon önerilmedi. Üstelik bu kişiler ücretsiz izne gönderilmiş ya da işten çıkarılmışken Mavi Kalem onların çalışabileceği pozisyonlar için iş ilanları yayımlamaya devam etti.

Kadınların, çocukların, mültecilerin haklarına ulaşabilmeleri için çalışıyorduk. Benzer hak ihlâllerini biz de yaşamaya başlayınca sendikalı olmaya karar verdik. Yöneticiler sendikalaştığımızı öğrenince bir cadı avı başladı. “İşçiler neden sendikalı oldu?” sorusunu sormak yerine “Kimler sendikalı?” demeye, sendikalı arkadaşlarımızı işten çıkarmaya başladılar.

Çalışanların yüzde 40’ı sendikalı olduktan sonra Sosyal-İş ile Mavi Kalem arasında görüşmeler oldu mu, bir protokol imzalandı mı?

Siyah: Bir görüşme yapıldı. O görüşmede yöneticiler kimsenin sendikalı olduğu için işten çıkarılmayacağını söyledi. Ama görüşmenin ardından, sendikalı çalışanların peşine düşerek nitelikli veri gizliliğini ihlâl eden bir uygulama yaptılar. Bir cadı avı başladı. “İşçiler neden sendikalı oldu?” sorusunu sormak yerine “Kimler sendikalı?” demeye başladılar. Sosyal-İş’le yapılan görüşmeden bir hafta sonra sendikalı arkadaşlarımızı işten çıkarmaya başladılar. Anayasa tarafından bize verilen örgütlenme hakkımız ihlâl edildi.

Sivil toplum alanında hak temelli çalışmalar yaparken kendi haklarınızın elinizden alınmasını nasıl karşıladınız?

Siyah: Garip tabii. Biz kadınların, çocukların, mültecilerin haklarına ulaşabilmeleri için önlerindeki engelleri kaldırmak için çalışmalar yapıyorduk. Başkalarını savunmamız ve güçlendirebilmemiz için önce kendi hakkımızı savunabilmemiz gerekiyor. Kendi hakkını savunamayan birinin başkasının hakkını savunması mümkün değil. Savunduğumuz insanların yaşadıklarına benzer hak ihlallerini biz de kurum içinde yaşamaya başlayınca sendikalı olmaya karar verdik. İşçi dayanışması temelinde örgütlenerek anayasal hakkımızı kullanmamızın Mavi Kalem’in ilkeleriyle çelişmeyeceğini düşündük. Dernek savunduğu ilkeleri içselleştirmiş olsa sendikayla toplu iş sözleşmesi yapmak için çabalardı.

Sendikal faaliyet gerilimi öncesinde çalışma şartlarınız ve çalışma ortamınız nasıldı?

Mor: Yöneticiler çalışanlara kendilerini yetersiz hissettirirdi. Bize sanki bir iş yapmıyormuşuz, Mavi Kalem lütufta bulunuyormuş gibi davranırlardı. İşe girerken “herhangi bir kuruma üye olmak için Mavi Kalem’den izin almak zorunda olduğumuza” dair bir belge imzalatılıyordu. Bunun İş Kanunu’nda yeri yok. Doğrudan örgütlenme hakkına ket vuran bir uygulama bu. Farklı bir kurum çatısındaki gönüllü faaliyetleri bile izne tabi görüyorlardı.

Siyah: Bu belgeyi imzalatarak atacağımız adımları kontrol etmek istiyorlar. Mavi Kalem’de eşitsiz ve keyfi uygulamalar gözümüze çarpıyordu. Bir sorunu dile getirdiğimizde o sorunu ortaya çıkarttığımız için biz sorun olarak görülüyorduk.

Fotoğraflar: Adam Levey

Kırmızı: Daha önce de STK’larda çalışmıştım. Mavi Kalem’in çalışanlarına kötü davrandığı derneğin eski çalışanlarının beyanlarından bilinirdi. Sanki bir STK’da değil de kâr odaklı bir şirkette çalışıyor gibiydik. Ofiste bize yemek çıkmazdı. İşe başlamadan evvel, çalışanlara yemek çıkmadığı bize söylenmişti. Ama işe başladıktan sonra, ana ofiste yöneticilere yemek çıktığını öğrendim. Bir de yöneticilerin her şeyi yasaklama eğilimi vardı. Örneğin bir anda günde üç kere çay demleme sınırlaması getirildi. Bunun sebebini sordum ve bu kuralı eleştirdiğim için baskı görmeye başladım. Biz fonla çalışıyoruz, çaya ayrılan bütçe bellidir, bu anlamsız bir yasaktı.

Mor: Salgından önce, ofiste çok yoğun çalışıyorduk. Bir gün “acil toplantı” isteyip binadaki bütün çalışanları bir odada topladılar. Yönetici elini masaya vura vura “Siz bu bardakları neden toplamıyorsunuz? Çay kahve makinesini, ocağı kaldırırım. Bana çocuklara uyguladığım teknikleri kullandırmayın” diye bağırdı. Bu şiddettir. Ha masaya vurmuşsun ha karşındakine… Birçoğumuz bu olaydan sonra sendikalı olmaya karar verdik.

Siyah: Bizlere uygulanan baskı fabrika işçisine uygulanan baskılardan farklı. STK yöneticileri “gönüllülük esası” sözünü öne çıkarır. Bize “Kendinizi işçi olarak görmeyin, siz gönüllüsünüz” derler. Bu sömürünün üstünü örten bir söyleme dönüşüyor. “İnsani kriz alanında çalışıyorsunuz” denilerek günün her saati ulaşılabilir olmaya zorlanıyoruz. Mesai diye bir şey kalmıyor. Gecenin köründe gönderilen Excel dokümanlarının “insani kriz” alanıyla bir alakası yok. Üstelik bu mail’i görmezsen suçlanırsın, azarlanırsın. “İnsani kriz alanında çalışıyorsun” denilerek büyük bir sömürü çarkı inşa edilmiş. Etikten ve gönüllülükten bahseden, kurumda işçi-işveren ilişkisi değil “arkadaşlık” olduğunu iddia eden yöneticiler çalışanı işten atarken işveren rolünü oynamaktan geri durmuyorlar.

Gerilimli ortam gündelik hayatınızı nasıl etkiliyordu?

Kırmızı: Yöneticilerimizin hepsi kadındı. Mavi Kalem yöneticilerinin dilinden “kadın bakış açısıyla düşünmek” lafı hiç düşmez. Ancak, duygusal baskı uygulayarak tahakküm kurma yöntemi çok yoğundu. Bu anlamda eril bir yerdi.

Mor: Kadın olarak yıllarca mücadele vererek bir özgüven oluşturmuştum, itiraz etme yeteneğim vardı. Mavi Kalem’de çalışırken itiraz edebilme kabiliyetim yok oldu. Çalışma fobisi, “Yanlış yapacağım, azar işiteceğim” korkusu gelişmeye başladı. Bir yandan kadınları güçlendirmeye yönelik çalışmalar yaparken, bir kadın olarak özgüvenim azalmaya başlamıştı. Sistematik mobbing vardı.

Sistematik mobbingden ne kastediyorsunuz?

Mor: Çok fazla olay var ama somut bir örnek vereyim. Ücretsiz izne çıkarıldıktan bir ay kadar sonra birkaç kişi ofise giderek içerde kalmış izinlerimiz, tazminatlarımız ve diğer bazı haklarımız hakkında İdari İşler Yöneticisi ile konuştuk. Görüşmemizi yapıp ofisten çıktıktan kısa bir süre sonra, aynı gün içinde Mavi Kalem çalışanlarının kurumsal WhatsApp grubundan çıkarıldık. Bu açıkça ofise giderek yaptığımız görüşmeye verilmiş bir cezaydı. Yasal haklarımızı takip amacıyla diyalog girişiminde bulunduğumuz için sözleşmemiz devam ettiği, yani resmen hala Mavi Kalem çalışanı olduğumuz halde Mavi Kalem çalışanlarının bulunduğu iletişim grubundan çıkarıldı. Bu ayrımcılıktır.

STK yöneticileri “gönüllülük esası” sözünü öne çıkarır. Bize “Kendinizi işçi olarak görmeyin, siz gönüllüsünüz” derler. Bu sömürünün üstünü örten bir söyleme dönüşüyor. “İnsani kriz alanında çalışıyorsunuz” denilerek günün her saati ulaşılabilir olmaya zorlanıyoruz. Mesai diye bir şey kalmıyor.

Siyah: Sendikalı olduğum anlaşıldıktan sonra yöneticilerin tavrı tamamen değişti. Sorumlu olduğum işlerin dışında tuttular, toplantılara dahil etmediler. WhatsApp ve mail gruplarına almadılar. Kurum içi iletişimde hep pozitif dilden söz edilir ama “pozitif” dil kullanılarak da mobbing yapılabilir. Psikolojik şiddet ince ince örülür. İşini iyi yapmadığın, 7/24 ulaşılabilir olmayarak hata yaptığın, başarısız bir çalışan olduğun ima edilir. Mavi Kalem’in sloganı “Hayata sen de rengini kat.” Ama her adımımızı onay ve emir çarkı içinde atardık. Öyleyse hayata rengimi nasıl katacağım? Sendikalı olarak hayata kendi rengimizi kattık ve sendikalı olarak işimize geri dönmek istiyoruz.

Bu tutumun sebebi sizi istifaya zorlamak mıydı?

Mor: Hayır. Sendikalı olmamızdan önce de böyleydi. İstifaya zorlamak değil de “kontrolümüzde olsunlar, terbiye edilsinler” anlayışı.

Kırmızı: Genel direktörün en üstte olduğu aşırı hiyerarşik bir yapılanma ve yukarıdan aşağıya doğru bir şiddet döngüsü vardı.

Evden çalışma dönemi nasıl geçti?

Mor: Evden çalışmaya başladıktan sonra “Çalışmıyorsunuz” hissi yaşattılar. Evden çalışmaya başladığımız ilk gün, mesai saati gelir gelmez yöneticimiz WhatsApp grubuna “Nasılsınız” diye mesaj attı. Beş dakika geç cevap yazsan “Arkadaşlar başınıza bir iş geldi sandım” diyorlardı. “Motivasyon etkinliği” adı altında Instagram’da elimizi yıkadığımız paylaşımlar yaparak birbirimizi etiketlememiz bile istendi. Çalışma masamızın fotoğrafını çekip WhatsApp grubunda birbirimize göndermemiz isteniyordu. Birçoğumuz evlerinde özel çalışma odası olan insanlar değiliz, orası benim özel alanım. Neden böyle bir şeyi paylaşayım ki? “Motivasyon ve ekip çalışması” adı altında amaç kontrol etmek.

Kırmızı: Evden çalışmaya başladığımız ilk hafta işleri dijitale adapte etmeye çalıştık. Yöneticilerimiz “Bir plan yapıp bildireceğiz” dediler. Evden çalışma süreciyle birlikte haftalık çalışma çizelgesi doldurtmaya başladılar. Sürecin başında bunun resmi evrak olmadığını, günlük iş akışımızın nasıl değiştiğini net olarak görmek için talep ettiklerini söylediler, ama sonrasında aleyhimize kullanıldı. İşe iade davasında çizelgeyi gösterip beni kastederek “Salgında zaten çalışmadı” dediler. Halbuki ben o bir haftalık sürede onlardan çalışmalarımın nasıl revize edileceğine dair haber bekliyordum. Haber beklerken de bilgisayar başında mesaimi sürdürüyor, mesai saatlerini ulaşılabilir ve iş odaklı olarak geçiriyordum. Kendi sorumluluğumda yapmam gereken bir iş olmadığında arkadaşlarımın işlerine yardım ediyordum. Çalışıyordum yani. Evden çalışmamız bahane edilerek resmi tatillerde bile çalıştırıldık.

Mavi Kalem’in işten çıkarmalarla ilgili yaptığı açıklamada sözleşmelerinizin bittiği ve işten çıkarmaların kanuna uygun olduğu söyleniyor…

Kırmızı: Mavi Kalem açıklama yaptığı sırada altı kişi işten çıkarılmıştı. Sözleşmeleri bitmişti, ama çalıştıkları projenin süresi uzatılmıştı, yani sözleşme yenilenebilirdi. Ayrıca sözleşmeleri devam eden sekiz kişi ücretsiz izne çıkarıldı. Ücretsiz izin desteği ayda 1.168 TL, bu parayla geçinmek imkânsız, hele İstanbul’da. Sözleşme sürelerinin dolmasını bile beklemediler. İnsanlar aylarca 1.168 lirayla yetinmek zorunda kaldı. Bu durumda istifa da edemezsiniz. İstifa ederseniz tazminat hakkınızı kaybedersiniz. Biz işten çıkarıldıktan sonra pozisyonlarımız kapsamında işler sürdürülmeye devam edildi. Örneğin ben işten çıkarıldıktan sonra başka bir arkadaşım benim sorumluluğumdaki işlerimi yapmaya devam etti. Salgın sürecinde mültecilerin ücretsiz yasal danışmanlık hizmetine ihtiyaçları arttı, çok talep vardı. Buna rağmen sendikalı olduğu için hukukçu arkadaşımızı işten çıkardılar. Mülteciler de mağdur oldu.

Mor: Sözleşmesi bittiği için çıkarılan arkadaşlarımız var. Ama aramızda birçok kişinin tekrar eden sözleşmeleri vardı. İş Kanunu’na göre tekrar eden süreli sözleşmeler süresiz sözleşmelere döner. İşten çıkarılanların bir bölümünün sözleşmeleri de süresize dönmüştü. Mavi Kalem bunu reddediyor.

Siyah: Yönetim Kurulu Başkanı “Kâr amacı güden bir kuruluş değiliz” derdi. Onlara “Kâr amacı gütmeyen bir kuruluş olduğunuzu söylüyorsunuz, ama kâr amacı güden kuruluşlar için çıkartılan ücretsiz izin uygulamasına başvuruyorsunuz” demiştim. Burası bir fabrika değil ki; salgın nedeniyle üretim düşmedi. İnsani kriz alanında çalışıyoruz. Salgın insani krizi daha da derinleştirdi, bizim işlerimizi arttırdı. Sivil toplumun daha aktif olması gereken bir dönemde “Sözleşmeleri bitti” diyerek çoğu sendikalı çok sayıda çalışanı işten çıkardılar, ücretsiz izin dayatması yaptılar. Açıklamada sendikal haklara dair bir söz yok. Benim dernekteki görevim proje bazlı çalışmalarla sınırlı değildi. Derneğin temsilcilerinden biriydim. Sendikalı olmadan önce, projemiz bittiğinde başka pozisyonlara kaydırılmıştık. Şu anda Mavi Kalem bir sürü iş ilanı veriyor, yani çalışana ihtiyaçları var. Bunlar bizim uygun olduğumuz işler. Psikoloji, sosyoloji ve sosyal hizmetler alanlarında eğitim almış insanlarız. Çalışan aramalarına rağmen işten çıkarıldık.

“Belirli süreli sözleşme”yle çalışmak çok problemli. Bu yöneticilerin ve STK patronlarının işine geliyor. Belirli süreli çalışma koşulları sömürüye çok açık. Her an işten çıkarılabilirsiniz. Çok sık işten çıkarmaların olduğu bir alanda sendikalaşmak da çok zor.

Mor: Sendikalılardan rahatsız oldukları toplantı ve özel görüşmelerdeki sendika ile ilgili söylemlerinden çok net görülüyordu. “Bu iyi niyetli bir girişim olsa bizim de haberimiz olurdu,” “Asla toplu iş sözleşmesi yapmayacağız” gibi söylemler kullanıldı. Derneği zaman zaman medyada temsil etmemiz gerekir. Sendikalaştığımızdan haberdar olduktan sonra bir yönetici “Sendikalı olanları radyo programlarına çıkarmayacağız” dedi. Ben işten çıkarılacağımızı öngörüyordum. Bir gün yöneticimiz beni odasına çağırdı. “Ne yazık ki seni ücretsiz izne çıkarmak zorundayız, çok direndik, ama olmuyor. İşten çıkarma yasağı biterse Eylül’de, yasak kaldırılmazsa 31 Aralık’ta sözleşme bitiminde seni çıkartacağız” dedi. Bu çok belirsiz bir süreç. Çoğumuz uzun süredir Mavi Kalem’de çalışıyorduk. Tazminat ve işsizlik maaşı alma hakkımız vardı. İstifa etmek sendikal tazminat hakkımız dahil, tazminat ve işsizlik maaşı haklarımızı kaybetmemiz demekti. Uzun süreli çalışan olduğumuz için Mavi Kalem’in bizi işten çıkardığına dair yazılı ihbar yapması gerekiyordu. İhbar da yapmadılar. Sendikalaştığımız için cezalandırıldık, açlıkla imtihan edildik. Aylık 1168 TL’ye mahkûm edildik. Çıkış evraklarını imzalamak için ofise gittiğimizde, “İş Kanunu’nun 20. ve 21. maddelerindeki hükümlerle ilgili talepte bulunmayacağıma, bunlardan dolayı sahip olduğum haklarımdan feragat ettiğime” şeklinde bir beyanın altına imza attırmaya çalıştılar. İş yerine gittiğimiz gün sendika avukatıyla iletişim halindeydik. “Sendikal tazminat hakkım ve diğer tüm yasal haklarım saklı kalmak kaydıyla imzalıyorum” notu düşerek imzaladık.

Sivil toplum alanında yaşanan hak gasplarının temelinde ne var?

Kırmızı: “Belirli süreli sözleşme”yle çalışmak çok problemli. Bu yöneticilerin ve STK patronlarının işine geliyor. Sözleşmeli çalışanlar proje bitiminde başka pozisyonlara kaydırılabiliyorsa, çalışanın işten çıkarılmaması gerekir. Etik açıdan da hukuki içtihat açısından da bu böyledir. Belirli süreli çalışma koşulları sömürüye çok açık. Her an işten çıkarılabilirsiniz. Çok sık işten çıkarmaların olduğu bir alanda sendikalaşmak da çok zor.

Fon veren kurumlar çalışanların haklarıyla ilgilenmiyor mu?

Siyah: STK’ların öz kaynakları yok, fonlarla varlıklarını sürdürüyorlar. Uluslararası kurumlar maksimum iş, minimum işçi hakkı temelinde veriyor fonları. İnsan haklarını geliştirecek projeler için veriliyor fonlar, ama projede çalışacak işçinin haklarıyla ilgilenilmiyor.

Kırmızı: Bize fon veren kuruluşa yaşadıklarımızı anlattığım bir mail göndermiştim. Bana “İnsan kaynaklarıyla ilgili sorunlara biz karışmıyoruz” diye cevap verildi.

Siyah: Sömürü çarkı biraz da fon veren kuruluşların göz yummasıyla dönüyor.

Kırmızı: STK’lar kendi aralarında yarış halinde. Projelerinin kabul edilmesi için işçi haklarından kısıyorlar. Mavi Kalem’de üç kişiye bir bilgisayar verilir. Birimlere yeterli sayıda telefon vermezler. Fon veren kurum için önemli olan projenin ulaştığı kişi sayısıdır. Elbette bu çok önemli, ama hizmeti böyle ölçmenin problemli bir tarafı da var. Ben donöre rapor yazarken kaç kişiye ulaştığımı yazıyorum, ama kendi çalışma koşullarım hakkında bir şey yazamıyorum.

Siyah: Projelerin yıllık hedefleri olur. Eğer fon almak istiyorsanız ulaşmak istediğiniz kişi sayısını olabildiğince yüksek koyup çalışan sayısını da aynı oranda düşürmeniz gerekiyor. Burada bir şirket mantığı var. Proje başvuruları bir inşaat şirketinin ihale almasına benziyor. İnşaat ihalelerindeki rakamların birimi demir, çimentoyken STK’larda rakamlar mülteciler, kadınlar, çocuklar…

STK’lar kendi aralarında yarış halinde. Projelerinin kabul edilmesi için işçi haklarından kısıyorlar. Proje başvuruları bir inşaat şirketinin ihale almasına benziyor. İnşaat ihalelerindeki rakamların birimi demir, çimentoyken STK’larda rakamlar mülteciler, kadınlar, çocuklar…

Peki talepleriniz neler?

Siyah: İşe başlarken çalışanlara mobbingle mücadele ve toplumsal cinsiyetle ilgili ilkeler yazılı belgeler imzalatılıyor. Ama bu belgelerdeki ilkeler uygulanmıyor. Biz haksız yere işten çıkarıldık. İşimizi geri istiyoruz. İş yerinde mobbing ve psikolojik şiddetin olmaması için etkili ve bağımsız denetim mekanizmaları istiyoruz. Fikirlerimizi ifade edebileceğimiz alanlar istiyoruz. Sivil toplum alanında binlerce işçi var. Örgütsüzlük almış başını gitmiş. Bu alanda yaşanan hukuksuzlukları görünür kılmak istiyoruz. Net iş tanımı istiyoruz. İş sözleşmesi imzalıyoruz, ama sözleşme dışında bir çalışma şekli dayatılıyor. Keyfiliğin olmadığı bir çalışma ortamı istiyoruz. “Gönüllülük” adı altında emeğimizin ve mesai saatlerinin yok sayılmasını istemiyoruz.

Mor: Toplu iş sözleşmesi yapabilseydik kadınlar olarak regl izni isteyecektik.

Kırmızı: Kadın sağlığı çok sık vurgulanır, ama bunlar hep lafta. İşe yeni girdiğim zamanlar bir arkadaşımız regl ağrıları yüzünden çok zor bir gün geçiriyordu. “Genel müdürümüz kadın sağlığının önemli olduğunu söylüyor. Regl izni yok mu?” demiştim. Hayır dediler. Biz sendikalı olarak, insan onuruna yakışır şartlarda işe dönmek istiyoruz.

İşe iade davanız nasıl karşılandı, ne aşamada?

Kırmızı: 31 Ağustos ve 31 Aralık’ta iki ayrı grup halinde işten çıkarıldık. İşten çıkarılmaların hemen ardından arabulucuya başvurduk. Arabulucu sürecinde işveren uzlaşmacı davranmadı. Bu nedenle dava açmak zorunda kaldık. 31 Ağustos’ta işten çıkarılan grubun davasında ilk duruşmalar yapıldı. Her iki grup için de mahkeme süreci devam ediyor ancak kapanma önlemleri nedeniyle ertelenen duruşmalar oldu. Duruşmaların bir bölümü 20 Mayıs’ta görülecek.

Son söz?

Siyah: Anlattıklarımız sadece bir grup Mavi Kalem çalışanının başına gelenler değil. Bunlar bir sektör haline gelen sivil toplum alanında yaşanan gerçekler. Bu alanda yaşanan hak ihlallerinin üzeri örtülür. Bu sefer biz ses çıkardık. Biz aslında geniş bir kesimin sorunlarını anlatıyoruz. Dayanışmanın bu süreçte çok önemli olduğunu ve burada kazanılacak olan hakların genel olarak sektörü etkileyebileceğini düşünüyorum. Hak temelli düşünen insanların bir araya gelmesi bu yüzden hayati önemde. Bu mücadele hepimizin ortak mücadelesi.

 

YÖNETİM ZAVİYESİNDEN MANZARA

Esnek çalışma STK’nın doğası

Sendikal hakkın ihlâli, işten çıkarmalar, mobbing, esnek ve keyfi çalışma şartları konusundaki çalışanların iddialarını Mavi Kalem Derneği yöneticileri cevapladı. Onlardan dinliyoruz… 

Eski çalışanlarınız Mavi Kalem’deki sendikalaşma sürecine itiraz ettiğinizi söylüyor. Bu süreçte neler yaşandı? Sendikalaşma sürecine itirazınız oldu mu?

Mavi Kalem: “Sendikalaşma süreci” olarak Mavi Kalem’in ücretli çalışanları arasında sendikaya üye olmaları için yapılan çağrı/davet ve üye olunması veya olunmamasını kapsayan zamanın kastedildiğini anlıyoruz. Çalışma arkadaşlarımızın Sosyal-İş’e üye olması konusundan haberimizin olması bir çalışanın aynı odayı paylaştığı diğer çalışanlar tarafından sendikaya üye olmadığı için baskıya uğradığını belirtmesiyle oldu. Baskı nereden gelirse gelsin baskıdır ve kimse bir davranışı yapmadığı için suçlama ve ötekileştirmeye maruz kalmamalıdır. Bu tür bir baskı ve üslûpla karşılaşan başka arkadaşımızın olmaması için proje koordinatörleriyle bir toplantı yapıp onlara durumu sorduk ve bilgilendirdik. Daha sonra pandemi ilan edildi. Sendikaya ait yetki bildirimi gelene kadar bu konu hiç gündemimize gelmedi. Ayrıca hiç kimse “sorunlarımız var bunların çözümünü sendikalaşmada görüyoruz ya da hiç sorunumuz yok, ama sendikalaşma hakkımızı kullanıyoruz, kuruluşun da bilgisi olsun ya da bir konuşalım” demedi. Demeli miydi? Şart değildi, ama oldukça küçük ve hemen herkesin birbirini tanıdığı bir sivil toplum kuruluşunda istekler ya da varsa sorunlar kolayca konuşulabilirdi. İletişim her zaman çözümleri kolaylaştırır. Şu anda da sendika üyesi olan ve olmayan çalışma arkadaşlarımız vardır. Sendikalaşma her ücretli çalışma alanında yasal haktır. Yasal hak olmasının yanında sivil toplumun sözünü söylemek, taleplerini geliştirmek ve/veya hayatını düzenlemek için oluşturduğu tabana dayalı tüm organizasyonları çok değerlidir.

Peki, itiraz etme gerekçeniz neydi?

Evet, Mavi Kalem Sosyal-İş’in yetkisine itiraz etti ve dava açtı. Dava sürmekte. Bu tamamen Sosyal-İş’in temsil yetkisiyle, yasalarda tanımlanan özelliklerle ilgili teknik bir itirazdır. Bu teknik itirazı çalışanların sendikalaşma hakkına itiraz diye tanımlamaya çalışmak zorlayıcı bir çabadır.

Mavi Kalem Sosyal-İş’in yetkisine itiraz etti ve dava açtı. Dava sürmekte. Bu tamamen Sosyal-İş’in temsil yetkisiyle, yasalarda tanımlanan özelliklerle ilgili teknik bir itirazdır. Bu teknik itirazı çalışanların sendikalaşma hakkına itiraz diye tanımlamaya çalışmak zorlayıcı bir çabadır.

Sosyal-İş’le görüştünüz mü? Eski çalışanlarınız bir görüşme yapıldığını, o görüşmede sendikalı olanların işten çıkarılmayacağı sözü verildiğini, ama bir süre sonra işten çıkarılmaların başladığını söylüyor. Bu süreçte neler oldu?

Evet, bir görüşme oldu. Görüşme talebi de Sosyal-İş’ten geldi. Mavi Kalem’in Sosyal-İş’in yetkisine yasal itirazından sonra bu talep geldi. Biz bunu nezaket görüşmesi ve tanışma olarak değerlendirdik. Görüşmede Mavi Kalem’den itirazını geri çekmesi istendi, hatta biraz ısrar edildi, “iş barışı bozulabilir” de dendi. Biz sivil toplum kuruluşlarının istihdam koşullarından söz ettik, bunun proje esası olduğuna da işaret ettik. Ancak çalışanların işlerinin sürekliliği, işten çıkartma çıkartmama gibi konular toplantının hiç gündemi olmadı ve Mavi Kalem bu görüşmede hiçbir söz vermedi. Sivil toplum kuruluşları kâr amacı gütmeyen yapılardır. Çalışmalarına bağışçıların destekleri, hibe veren kuruluşlar ile yapılan proje sözleşmeleri ile kaynak sağlarlar. Bu yapıdan yola çıkınca sivil toplum kuruluşlarında ücretli çalışma esas olarak proje zamanlı olur ve belirli süreli iş sözleşmesi (belirli süreli hizmet akdi) ile olur. Bu da her iki tarafın projenin ve sözleşmenin bitimini bilmesi anlamına gelir. Eğer kişinin özelliklerine ihtiyaç duyan yeni bir projede yeni bir pozisyon olursa o zaman yeni bir projede yeni bir sözleşmeyle birlikte çalışmaya devam ederiz. Bizler de nitelikli işler üreten çalışma arkadaşlarımızı kaybetmek istemeyiz. Maalesef bu alanın zorluklarından biridir bu durum. Mavi Kalem 20 yıllık bir kuruluş. İlk 15 yıllık süreçte sadece gönüllü insan kaynağıyla çalıştık. Gönüllü arkadaşlarımız gönüllülük anlayışını geliştiriyor, sivil toplum kuruluşlarında nasıl çalışılır, sahadan çalışma nedir, insani yardım nedir, topluma dayalı çalışma nedir, izleme değerlendirme, proje yazımı nasıl yapılır gibi birçok konuda deneyim ve bilgi ediniyorlardı. Yetişen gönüllülerin birçok sivil toplum kuruluşunda profesyonel çalışmaya geçişini görmek de güzeldi. Ancak bu Mavi Kalem’in sürekli gönüllü yetiştirmesine neden oluyordu ve hem çalışmalarımız hem de çalışma arkadaşlarımız için sürekliliği daha uzun süreli sağlamak, bu alanda sevdiğimiz işleri yaparken buna geniş zaman ayırabilmeleri için kaynak yaratma amacıyla 2015-16 yılında kurumsallaşmaya yöneldik. Halen de devam ediyoruz.

İşten çıkarmalardan sonra Sosyal-İş’le temasınız oldu mu?

Kavramlar önemlidir, düşüncelerimizi şekillendirir. Bu nedenle sorudaki işten çıkartma ifadesini izninizle doğrusu ile değiştirmek isterim. Söz konusu olan belirli süreli iş sözleşmeleriydi, proje bitiş tarihinde sözleşmeler de bitti ve sözleşme tarafı olan çalışma arkadaşlarımız bu zamanı biliyorlardı. Tam zamanını hatırlamıyorum ama Sosyal-İş bizi bir görüşme için aradı. Çok yoğun bir haftaydı ve bir hafta 10 gün sonra ancak uygun olabileceğimizi belirttik, ancak tekrar iletişim kurulmadı.

Mavi Kalem’in sendikalaşmaya bakışı nasıl? Eski çalışanlarınız anayasal haklarının ihlâl edildiğini söylüyor…

Sendikalaşma her ücretli çalışma alanında yasal haktır. Yasal hak olmasının yanında sivil toplumun sözünü söylemek, taleplerini geliştirmek ve/veya hayatını düzenlemek için oluşturduğu tabana dayalı tüm organizasyonları çok değerlidir. Mavi Kalem geçmişte de sendikalardaki çalışmalarda yer almıştır, halen çalışan arkadaşlarımız arasında sendikalı olan vardır. Kimsenin anayasal hakkını ihlâl etmedik.

Bazı süreli sözleşmeli çalışanlarınız tekrar eden sözleşmeleri olduğunu ve bu yüzden sözleşmelerinin iş kanununa göre süresize döndüğünü söylüyor… Süreli sözleşme ne demek?

Sözleşmesi devam eden hiç kimse işten çıkarılmadı. Bir yıla yayılmış Ağustos 2020’den Şubat 2021’e kadar olan bir süreçten söz ediyoruz. Bu süreçte iki proje bitmiştir ve iki ofis kapanmıştır. Pandemiyle birlikte sivil toplum kuruluşlarının çalışma alanları iyice daralmıştır. Bağış ve hibelerle çalışan derneklerde özkaynak olmadığı için bağışçı kuruluşların desteğiyle proje bazlı çalışılmaktadır. Bu projeler belirli/kesin süreli bir zaman dilimi içinde olup buna bağlı yapılan personel sözleşmeleri de belirli süreli iş sözleşmesi olarak yapılmak durumundadır. Taraflar sözleşmenin ne zaman biteceğini karşılıklı olarak bilirler ve sözleşme süresi bitiminde yasal özlük haklarının tamamını eksiksiz alırlar. Sözleşmesi biten arkadaşlarımızdan bir kısmı başka bir proje seçeneği olsa dahi devam edemeyeceklerini başka kişisel planları olduğunu belirttiler. Bazı çalışma arkadaşlarımız sözleşmesinin bitmesine itiraz etti ve bu konuda dava açtılar. Şunu da belirtmeliyiz ki, sözleşmesi biten herkes kanunda belirtilen tüm yasal haklarını almıştır. 4857 sayılı İş Kanunu uyarınca, belirli süreli iş sözleşmesinin yapılabileceği objektif koşullardan ilki işin belirli süreli olmasıdır. Herhangi bir Projenin ikinci kez ve/veya ikiden fazla desteklenmesi ilk sözleşmeyle istihdam edilen kişinin hizmet akdini belirsiz süreliye çeviremez. İş kanunu madde 11’de yazdığı üzere, esaslı –objektif nedenlerin varlığı halinde birden fazla, zincirleme, belirli süreli sözleşme yapılabilecektir. Proje bazlı çalışmalar esaslı unsurların başında gelmektedir. Bu teknik bir konu olduğu için kısa değinmek iyi olur. Dava konularından biri olduğundan daha fazla söz etmemiz uygun olmaz.

Sivil toplum kuruluşları kâr amacı gütmeyen yapılardır. Çalışmalarına bağışçıların destekleri, hibe veren kuruluşlar ile yapılan proje sözleşmeleri ile kaynak sağlarlar. Bu yapıda, STK’larda çalışma proje zamanlı olur. Bizler de nitelikli işler üreten çalışma arkadaşlarımızı kaybetmek istemeyiz. Maalesef bu alanın zorluklarından biridir bu durum.

Eski çalışanlarınız iş tanımlarının belirsizliğinden, esnek çalışma saatlerinden şikâyet ediyor. Ne dersiniz?

Projelerde proje metni ve bütçesi arasında açık ilişki kurulur. Bu bağlamda proje esaslı çalışmalarda her pozisyon için sorumlu olduğu iş alanı açıktır. İş alanının gerektirdiği niteliklerde ilan çıkılır ve işe alım buna bağlı olarak yapılır. Prensip olarak kimseye baştan tanımlanmamış işler verilmez. Ancak şunu da eklememiz gerekir, sivil toplum kuruluşları afet ve acil durumlara yönelik de çalışıyorlarsa, ki Mavi Kalem bunlardan biridir, çalışmalarımız acil durumlara göre gerektiğinde yeniden yapılandırılır. Örneğin 2020’deki Edirne sınır krizi gibi bir olayda Mavi Kalem sığınmacıların temel ihtiyaçlarını desteklemek amacıyla oradaydı. Bu önceden planlanmamış bir çalışmadır ve bu çalışmaya arkadaşlarımız kendi tercihleriyle katılır. Burada kullanılan fazladan zaman da ücret ve/veya izin olarak karşılanır. Özlük hakları korunarak ilerlenir. Bu durum ister istemez sivil toplum kuruluşlarında çalışma esnekliğini gerektirmektedir. Alanın doğasında bu vardır, özellikle acil durumlarda çalışma, dezavantajlı nüfusa yönelik çalışma, koruma hedefli çalışma düşünüldüğünde zaman planını her zaman bizler yapamıyoruz bazen vakalar olaylar yapıyor. Bu arada hiç kimseden istemediği bir zamanda istemediği bir çalışmayı yapması istenmez, bu da alanın doğasındandır. Ancak önemli olduğunu düşünerek, severek ve içimize sinerek yaptığımız bir işte çalışma grubumuza yararlı olabilir ve nitelikli işler yapabiliriz.

Eski çalışanlarınız kurum içinde karar alma mekanizmalarının demokratik olmadığını, düşüncelerinin önemsenmediğini söylüyorlar. Karar alma süreçleriniz nasıldı?

Derneğimizde herkes sorumluluğunu aldığı işin karar süreçlerine katılır. Bu Mavi Kalem’in karar süreçlerine katılım her zaman mottosu olmuştur. Burada karar alma mekanizmalarının demokratikliğinden söz edilince biraz bu mekanizmaların nelerden oluştuğuna da işaret etmek isterim. Bir dernekte üyeler, üyelerin oluşturduğu en üst karar alma mercii genel kurul ve belli bir süre için –mesela Mavi Kalem de iki yıldır– yönetim yetkisinin verildiği yönetim kurulu vardır. Bunlar yasalarla tanımlanmış yapılardır. Bu bağlamda dernekler, Mavi Kalem de, sivil toplum kuruluşlarını bağlayan mevzuata uyar. Derneğin yasal temsilcileri olarak yönetim kurulu tüm işleyişten yasalar karsısında sorumludur. Hem üyelere karşı hem de yasalara karşı tüm çalışmalar ve mali süreçler ile ilgili işleyişin tüzüğe ve yasalara uygunluğunu sağlamakla yükümlüdür. Ceza sorumluluğu da ondadır. Dernekler yasası ile tanımlanmayan ancak kurumsallaşan sivil toplum kuruluşlarında proje ve çalışmaları yürütmek için yapılandırılan iç organizasyonlar vardır. İcra ya da yürütme kurulu gibi… Tam burada çalışmalar ve projelerle ilgili kaynak sağlamak, bağışçı bulmak, ihtiyaç analizleri gibi konuların tamamlanması gerekir ki, çalışanların çalışabileceği alanlar olsun. Görüldüğü gibi bir satranç tahtası gibi çerçevesi ve işleyiş kuralları oldukça katmanlı ve ayrıntılı bir süreç derneklerde karar alma mekanizmaları. Bu noktada Mavi Kalem kuruluşundan beri iş odaklı yaklaşmayı ve işi yapan gönüllü ya da çalışanların işin önceden çizilmiş çerçevesi içinde yetki ve karar ilişkisinin kurulmasını hedeflemiştir. Sorumluluk ve yetki ilişkisi oldukça demokratiktir.

Psikolojik şiddet ve mobbing konusundaki iddialara ne dersiniz?

Sendikalı kimselere mobbing yapıldığı iddiası mahkeme konusudur ve doğru değildir. Mavi Kalem’in kurumsal çalışma politika metinlerinden biri şiddet ve mobbingin önlenmesine ilişkindir. Tüm çalışma ekibi buna uyacaklarını iş sözleşmelerine ek olan politika metinlerine uyum beyanı ile kabul eder. Bu yeterli midir hayır değildir. Ancak şiddet ve/veya mobbing ile karşılaşan bir arkadaşımızın bunu bildirebileceği iletişim adresleri de vardır ve bu konu ile gelen her uyarı şikâyet değerlendirilir. Bu bağlamda bize gelen bir şikâyet de olmadı.

Çalışmalarımızı toplumsal cinsiyet eşitliğini esas alarak ve kadın bakış açısını yansıtarak tasarlarız. Erkekler, ancak işin özellikleri gerektirdiğinde çalışma ekibimize katılır. Eşit işe eşit ücret olmadığı iddiasında eşit iş tanımına nereden varıldığı önemlidir. Böyle bir iş tanımı sivil toplum kuruluşlarında zordur, çünkü iş eşittir kişi ilişkisini kurmayı hedefleriz.

Eski çalışanlarınız maaşların dağılımı ile ilgili sorunlardan, eşit işe eşit ücretin verilmediğinden şikâyet ediyor. Bu konuda bir adaletsizlik olduğunu düşünüyor musunuz?

Eşit işe eşit ücret verilmesi ya da verilmemesi bir yaklaşımdır, sistemdir. Mavi Kalem yönetim kurulu ve uygulama kurulu dahil çalışma ekiplerini kadınlardan oluşturur. Kadınların istihdamına ve ekonomik bağımsızlığına destek vermeyi hedefler. Öncelikle çalışma alanlarını kadınlara kullandırmayı seçer hatta insan kaynakları politikasında bu önemli bir yere sahiptir. Çalışmalarımızı toplumsal cinsiyet eşitliğini esas alarak ve kadın bakış açısını yansıtarak tasarlarız. Erkekler, ancak işin özellikleri gerektirdiğinde, mesela erkeklerle çalışılan projeler/atölyeler gibi, çalışma ekibimize katılır. Tüm bu yaklaşımlardan sonra eşit işe eşit ücret olmadığı iddiası erkek lehine mi yoksa kadın lehine midir bunu bilmek isterim. Bir başka konu ise eşit iş tanımına nereden varıldığıdır? Böyle bir iş tanımı sivil toplum kuruluşlarında zordur çünkü olabildiğinde spesifik özellikleri olan iş eşittir kişi ilişkisini kurmayı hedefleriz.

İşe iade davalarına bakışınız nasıl? Nasıl sonuçlanacak sizce? Neler bekliyorsunuz?

İşe iade davası teknik bir konu. Gerçekte belirli süreli çalışan personel işe iade davası açamaz, yasada yoktur. Biz iddialarımızın ve savunmalarımızın arkasındayız. İşe iade yasa ve hukuka aykırıdır. Açılan işe iade davaları iş kanunu ve hukuki mevzuat anlamında yasal olmamasının yanı sıra, fiili durumda bu personelin proje ve pandemi sürecinde çalışma olanağı zaten yoktur.

^