TARKAN: ZAMANININ ÇOCUĞU

Cüneyt Cebenoyan
3 Ağustos 2022
SATIRBAŞLARI

Tarkan’ın kötü bir kaderi var. İki hit şarkısı da Türkiye’de 12 Eylül sonrasının bütün olumsuzluklarının simgesi oldu. Kim Türkiye’de değerlerin yok olmasından, yozlaşmadan söz açsa –Yaşar Kemal’den Derya Köroğlu’na– sözünü “sonunda şıkıdım şıkıdımlara geldik” diye bitiriyor.

Kimi geçmişe özlemle bakıyor. Cahit Berkay “Seyircilerimiz çığlıklar atmazdı. Coştukları zaman el çırparlardı, en fazla da ayağa kalkar, hafifçe tepinirlerdi” diyor. Attila İlhan, Tarkan’ın “Amerikancı gençliğe” hitap ettiğini söylüyor. Ahmet Oktay, Tarkan’ı “Türk yuppie’liğinin ileri aşamasında ortaya çıkan bir tip” olarak tanımlıyor. Nokta yazarı Baki Koşar, Tarkan’dan yola çıkarak “… geniş bir tabakanın … odağında bir kültür emperyalizminin bulunduğu ‘müzikal’ bir cinnetin ritmik girdabında, ilkesizlikle, ‘yarınsızlık’la, duyarsızlıkla örülü dehşet verici ’lumpen transı’nı yaşıyordu” diye yazıyor. Durum gerçekten bu kadar vahim mi? Tarkan hepten bir yozlaşmayı mı temsil ediyor?

Tarkan’ın bir yönüyle 1950’lerin Elvis Presley’iyle çok benzeştiği söylenebilir. Elvis de 50’lerde ortaya çıktığında tepkiyle karşılaşmıştı. Kabul edilmesi 60’lar ve 70’lerde oldu.

Türk popu diye bir olgu 60’larda, 70’lerde de vardı. Ama Türk popunun gerçekten bir sanayi boyutlarını alması 80’lerden sonra gerçekleşti. Eskiden bir avuç insandı pop müzik yapanlar, şimdi hepsini birden izlemek neredeyse yalnızca bu işle profesyonelce ilgilenenlerin altından kalkabileceği bir uğraş oldu. Birçoğu kısa zamanda unutulacak elbette. Üretilen yapıtların çoğu Ahmet Oktay’ın dediği gibi “sisteme eklemlenmiş, kaçışçı ve tüketime açık” olacak. Ama bu süreçte nitelikli yapıtlar da üretilecek.

Cüneyt Cebenoyan (16 Eylül 1959 – 3 Ağustos 2019)

Türk popu şu anda gerçekten de sisteme eklemlenmiş bir görüntü sergiliyor. Ama Tarkan bunun tipik bir örneği değil. Hatta önemli sapmalar gösteriyor. Türk pop müziğini Batıdaki pop müziğiyle karşılaştırmak çok zor. Türk pop müziği henüz yeni endüstrileşmeye başlıyor, ama bir yandan da Batının bugünkü düzeyini izleme olanağına sahip. Bu yüzden de ne tam 50’lerin ABD’si, ne de tam 90’ların Batısı; hem burası Türkiye. Ama Tarkan’ın bir yönüyle 1950’lerin Elvis Presley’iyle çok benzeştiği söylenebilir. Elvis de 50’lerde ortaya çıktığında tepkiyle karşılaşmıştı. Kabul edilmesi 60’lar ve 70’lerde oldu.

Elvis de müziğinin temellerine zenci müziğinin temellerini almış, Batı müziğinin melodileriyle bir sentezini oluşturmuştu. Tarkan’ın arabeskten yararlanmasına neden kızılır, anlamak mümkün değil.

Elvis’in de öne çıkardığı yanı, bugün Tarkan’ın yaptığı gibi cinselliğiydi. Elvis’in görüntüleri 50’lerin televizyon programlarında sansürlü olarak gösterilirdi. Çünkü kalça hareketleri fazla erotikti, cinsel çağrışımlarla yüklüydü. Bu nedenle TV’de Elvis gösterilirken kalçasının bulunduğu bölge siyah bir bantla karartılırdı. Elvis hiçbir zaman gerçek bir asi olmamıştı, politik de değildi. Gönüllü olarak askere yazılan, uslu bir Amerikan vatandaşıydı, o kadar. Ama cinsellik konusunda önemli bir dönüşümün habercisi, simgesi oldu. Bir keresinde şöyle demişti: “Eleştirmenler benim bir seks manyağı olduğumu düşünüyor. Bunu söyleyenler tatminsiz yaşlı tipler. Ben doğalım, o kadar.” Tarkan da bir röportajında “ben sahiciyim” demek gereğini duymuş. Tarkan da, Elvis de kadınsı bir güzelliğe sahipler, ama bir yanlarıyla da kendilerinden önce kimsenin olmadığı kadar erkekler. Erkek imajında bir dönüşümün öncülüğünü yaptılar, yapıyorlar.

Türkiye’de cinsellik, kadın-erkek ilişkileri değişiyor. Tamam, 60’larda, 7O’lerde daha politik bir pop vardı ama, cinsellik konusundaki yaklaşımıyla ilerici kesimlerin sisteme eklemlenmemiş olduğunu kim söyleyebilir? Bugün Tarkan’ın imajını beğenmeyen devrimci Ahmet Kaya’nın ise bu alanda Tarkan’dan çok daha gerici olduğu rahatlıkla söylenebilir. Elbette Tarkan’ın yansıttığı cinsellik tüketim toplumunun rekabetçi bireyinin değerlerini içeriyor. Ama bunun feodal değerlerden daha ileride olduğu kesin.

Müziğe gelince: Elvis de müziğinin temellerine zenci müziğinin temellerini almış, Batı müziğinin melodileriyle bir sentezini oluşturmuştu. Bir Doğu-Batı sentezidir pop müzik. Tarkan’ın arabeskten yararlanmasına neden kızılır, anlamak mümkün değil. Türkiye’nin sanatında elbette Doğu da olacak, Batı da; Arap müziğinden de, Amerikan müziğinden de izler taşıyacak. Üstelik Arap kültürü yabancı değil, bu ülkenin halkının bir kesimini de Araplar oluşturuyor. Safkan bir sanat nerede, ne zaman olmuş ki? Olsa da, bunun nesi iyi? Tarkan konusunda en doğru sözü Sezen Aksu söylüyor: “(Bu çocuklar) kendi zamanlarının şarkılarını söylüyorlar, o kadar. Bizler gibi.”

Roll, sayı 40, Mart 2000

^