Birçok ünlü markayla çalışan ve e-ticaret üzerinden satış yapan Arvato Lojistik’in depolarındaki işçiler önce “küçülme”, sonra da “koronavirüs önlemlerine uymama” gerekçesiyle işten atıldı. Asıl neden işçilerin sendikal faaliyetleri. Tazminatsız işten çıkarılan, işsizlik maaşı almalarının da önü kesilen işçilerden Merve Köse ve Burak Şeker’i dinliyoruz.
Ne kadar zamandır Arvato Lojistik’te çalışıyordunuz?
Merve Köse: Bir buçuk senedir Arvato’daydım. Deponun her yerinde, her şekilde çalışıyordum.
Burak Şeker: Ben de bir buçuk yıldır Arvato’da çalışıyordum. Toplamacılık yapıyordum.
Arvato nasıl bir şirket?
Köse: Arvato Lojistik e-ticaret üzerine dönüyor. Beş tane deposu var. Ticareti yapılan ürünlerse makyaj malzemeleri, ayakkabı, kıyafet, teknoloji aletleri. Bizler o ürünleri paketleyip kargoya gönderiyorduk.
Hangi firmalar Arvato ile iş yapıyor?
Şeker: Koton, İkea, Flo, Watsons, Media Markt gibi firmaların ürünleri Arvato üzerinden e-ticaretle satılıyor. Ben Koton deposundaydım mesela, orası sadece giyim üzerine.
Ne zaman, hangi gerekçeyle işten çıkarıldınız?
Köse: Birçok arkadaşım gibi ben de Depo, Liman, Tersane ve Deniz İşçileri Sendikası’na (DGD-Sen) üye oldum. Birbirimizle dayanışma içinde bu karara vardık. Sendikayı şirkete getirme gereği duyduk. Çünkü hakkımız yeniyordu. Bir hafta geçmedi ki, beni çağırdılar. Koronavirüsle ilgili yalandan bir toplantı düzenlediler. İş güvenliğinden sorumlu kişinin yapması gerekirken yöneticiler düzenledi bu toplantıyı. “Sosyal mesafelerimizi koruyalım” gibi konuşmalar yaptılar. Kovulacağım günse benim de olduğum bölüme gelip beş dakikalık bir konuşma yaptılar. 27 Mart’ta, işimin başındayken çağrıldım. Koronavirüs önlemlerine uymadığımı, bu gerekçeyle çıkarıldığımı bildirdiler. Avukat ve İnsan Kaynakları temsilcileri de yanlarındaydı. Ben de onlara, “Eğer kurallara uymadığımı söylüyorsanız, o zaman karşımdaki de bu kurala uymamıştır” dedim. Ellerinde bir kanıt olup olmadığını sordum, bana göstereceklerini söylediler. Oyaladılar. Sonra da gerekçe göstermeden kovdular. Bir hafta sonra, kovulma sebebim neymiş diye e-devlet’ten baktım. İş Kanunu’ndaki “29” koduyla [işçinin ahlâk ve iyi niyet kurallarına aykırı davranışı nedeni ile fesih] kovulduğumu gördüm. İnsan Kaynakları’nı aradım ve “Beni işten çıkarırken virüs önlemlerini gerekçe gösterip, bunu kanıtlayamayıp, beni 29’dan nasıl çıkarırsınız?” diye sordum. Onlar da, “Biz nasıl istersek öyle çıkarırız, istediğiniz yere dava açabilirsiniz” dediler.
Koronavirüsü tehdit olarak görmediler, ama sendikal faaliyet yürüten işçileri “virüs” olarak gördüler. O “virüsü” temizlemeye çalışıyorlar, işçi kıyımı yapıyorlar.
Şeker: Ben de 30 Mart’ta işten çıkarıldım. Öğlen saatlerinde yemeğe çıkacağım vakit beni çağırdılar. Gittiğimde “Sizinle devam etmek istemiyoruz” dediler. Nedenini sorduğumda, “koronavirüs tedbirlerine uymadığımı” söylediler. Ben de onlara tedbirlere asıl kendilerinin uymadığını söyledim. “Tedbirler daha bir-iki gündür uygulamaya kondu, ne ara gözlemlediniz, ne ara şikâyetler geldi?” diye sordum. Onlar da detayını bilemeyeceklerini, bilahare bildireceklerini söylediler. Hâlâ bildirecekler…
Türkiye’de ilk resmi koronavirüs vakası 11 Mart’ta açıklandı. O gün itibariyle depoda önlemler alınmaya başlamış mıydı?
Şeker: Hayır. Biz işçiler kendi aramızda konuştuk, ne önlemler almamız gerektiğini tartıştık. Neden bir tedbir alınmadığını, konuya dair bir toplantı yapılmadığını sorguladık. Bunun üzerine, aradan epey bir zaman geçtikten sonra, şirketten korona uyarıları gelmeye başladı. Ancak, ne bir eldiven ne bir maske, bol bol “uyarı” yaptılar. Ellerimizi yıkamamızı, araya mesafe koymamızı falan söylediler. Biz sendika olarak baskı uygulamamız üzerine maske geldi. Eldiven hâlâ yok herhalde. İşçi kimsenin umurunda değil ki. Daracık alana on kişiyi sokuyorlar, herkes iç içe oturuyor, hiçbir tedbir yok. Ama lafa gelince, “tedbir alıyoruz”.
İşten atılmanızın gerçek nedeni ne?
Şeker: Sendikal faaliyetlerimiz. Sendikal faaliyetlerimiz başladığından beri zaten bütün fabrikalarda işçi kıyımı da başladı. Bir arkadaşımızın, “Arkadaşlarımız işten atılıyor, nedenini öğrenebilir miyiz?” diye sorduğu depo amirinin, “Hiç merak etme, daha çok temizlik olacak” sözü zaten her şeyi açıklıyor. Koronavirüsü tehdit olarak görmediler, ama sendikal faaliyet yürüten işçileri “virüs” olarak gördüler. O “virüsü” temizlemeye çalışıyorlar, işçi kıyımı yapıyorlar. Taktikleri bu. O “virüsün”, yani sendikanın fabrikaya yayılmasını istemiyorlar. Baskı uyguluyorlar. İşçilerin e-devlet hesaplarına kadar giriyorlar. Eğer sendika üyeliği varsa işçinin, onu düşürüyorlar. Ama işçi sendika üyeliğinden çıksa dahi yine de işten atıyorlar. Herkesi temizliyorlar.
Bazı işçiler de “küçülme” gerekçe gösterilerek kovulmuş, öyle mi?
Köse: Evet, sendikal faaliyet içindeki arkadaşlarımızdan 10-15’ini “Küçülmeye gidiyoruz” diyerek işten attılar. Yalan söylediler ama. Küçülmeye gidiyoruz dedikleri dönem 150 işçi alımı yapıldı.
Şeker: Mesela, “küçülmeye” gidiyoruz diyerek işten çıkarma yaptıktan sadece 10 gün sonra, fabrikanın yalnızca bir deposunda çalışmak üzere 7-8 işçi alımı yaptılar. Hem küçülmeye gidiyoruz diyorlar hem de işçi alıyorlar, nasıl oluyor bu iş? Önce 150 işçi alımı yapıldığını, ondan sonra işçi kıyımının başladığını öğrendik zaten. Yani kendilerini garantiye aldıktan sonra işçileri çıkarmaya başladılar.
Bu kıyımın tam da koronavirüs salgınının başladığı dönemde yapılmasını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Köse: Şirket zaten işçi kıyımına başlamıştı, salgını fırsat bildi. Neymiş, kurallara uymuyormuşuz, sosyal mesafeyi korumuyormuşuz! Zaten sosyal mesafeyi koruyabileceğimiz bir alanımız yok ki. Aynı lokasyonda on kişi toplama yapıyor, aynı koliyi on kişi elliyor, aynı ürüne yirmi kişi dokunuyor. Kolilerin üzeri toz duman. Çalıştığımız ortam hiç de hijyenik değil. Temizlik hak getire. Sendikanın işçi temsilcisiydim, arkadaşların temizlikle ilgili talepleri oluyordu, çıkıp söylediğimizde “yapacağız” deyip yapmıyorlardı.
Şirket zaten işçi kıyımına başlamıştı, salgını fırsat bildi. Neymiş, kurallara uymuyormuşuz, sosyal mesafeyi korumuyormuşuz! Sosyal mesafeyi koruyabileceğimiz bir alanımız yok ki. Aynı lokasyonda on kişi toplama yapıyor, aynı koliyi on kişi elliyor, aynı ürüne yirmi kişi dokunuyor.
Şeker: Koronavirüsü fırsat bilip sendikal faaliyet yürütenleri işten attılar. Özetle böyle. Bu süreçte e-ticaret revaçta ve işsizlik had safhada olduğu için yerlerimize hemen yeni eleman buldular. Yeni gelen işçinin sendikal faaliyete girmeyeceğini biliyorlar, buna cesaret etmeyeceğinden eminler.
Şu an orada çalışan işçilerin iş güvenliğine dair bir bilginiz var mı?
Köse: İçerideki arkadaşlarımızdan hâlâ haber alabiliyoruz. Şunu biliyorum ki, maske zorunlu olduğu için şu an maske vermişler. Ama normalde iki saatte bir değiştirmeleri gereken maskeyi işçiler mesaileri boyunca, en az sekiz saat takıyor. Bu ne kadar hijyenik sizce?
Şeker: Çalışırken on kişi bir arada toplanmış; işçiye zarar gelir mi, gelmez mi, onların umurunda değil. Sadece kendi kârlarını düşünüyorlar. İşçi virüs kapmış, evine gittiğinde ailesine bulaştırmış, dertleri değil onların. Eldiven ve maskeyle her şeyin hallolacağını sanıyorlar. Öyle olmadığını biliyoruz. Arvato’nun Balçık deposunda bir işçiye Covid-19 teşhisi kondu, ama bu saklandı. İnsanlar çalıştırılmaya devam ediyor. Ne izin ne iş durdurma, hiçbir şey. Nerede önlem, nerede can, nerede değer? Tek dertleri para.
Peki, tazminatlarınızı alabildiniz mi ya da bu süreçte işsizlik maaşına başvurabiliyor musunuz?
Şeker: Şu an tazminat falan yok. Çünkü çıkarılma nedenimiz 29. madde. Soruyorum: 35-40 işçi uygunsuz hareket mi yaptı, terbiyesizlik mi yaptı? Kanıt var mı? Hayır. Ama işten çıkarılma nedeni olarak bu gösteriliyor. Ne tazminat alabiliyoruz ne de işsizlik maaşı. Her şeyimizi engellemiş durumdalar. Arabulucu arıyor, ama oyun peşinde. Arkadaşlarımızı arayıp diyor ki, “Sesini çıkarma, biz de sana güzel bir çıkış verelim, maddeyi değiştirelim”. Beni aramadılar hâlâ, ama aradıklarında muhatap olmayacağım, direkt avukatıma yönlendireceğim.
Köse: Şu an zorunlu olduğu için depolarda maske takılıyor. Eldiveni ise işçi eğer bulabiliyorsa takabiliyor, yoksa takamıyor. Şeflerimizden eldiven aldığımızda gün içinde çıktığımız molalarda eldiveni çıkarıyorduk. Moladan sonra yenisini talep ettiğimizde aldığımız eldivenin hesabını soruyorlardı. Sosyal mesafe diye bir şey zaten mümkün değildi. Hijyenik olmayan lavaboya yemek molasında 10 kişi aynı anda el yıkamaya gidiyordu. Sigara alanları kirliydi, buralarda herkes iç içe oluyordu… Bu şekilde çalıştık. İtiraz edince de işten atıldık. Haklarımızı alamadık, tazminatlarımızı hesaplayıp vereceklerini söylediler, ama hâlâ hiçbir şey vermiş değiller. Bunun üzerine gideceğiz tabii.
Bu süreçte e-ticaret revaçta ve işsizlik had safhada olduğu için yerlerimize hemen yeni eleman buldular. Yeni gelen işçinin sendikal faaliyete girmeyeceğini biliyorlar, buna cesaret etmeyeceğinden eminler.
Yargı yolu da salgın nedeniyle şimdilik kapalı…
Köse: Evet, virüs nedeniyle yargı yolumuz da kapalı. Virüsü fırsat bellediler. Biz şu an dava falan açamıyoruz.
Böyle bir izolasyon zamanında işsiz bırakıldınız, nasıl geçiniyorsunuz?
Köse: Hiçbir şey yapamıyorum. 29. maddeden çıkarıldığım için işsizlik maaşı da alamıyorum. Yeni iş bakmak için birkaç yere haber verdim, ama koronavirüs nedeniyle hiçbir yer alım yapmıyor. Kafelerde iş bakayım diyorum, ama açık kafe yok. Mağazalar kapalı… İşten çıkarıldığımdan beri evde oturuyorum, sendika avukatlarımla görüşüyorum. Elimden bir şey gelmiyor.
Şeker: Birkaç yere başvurdum, ama hiçbir yer alım yapmıyor. İşsizlik maaşı da tazminat da alamıyorum. Aciz aciz bekliyoruz. Tek ben değil, kaç kişiyi ekmeğinden ettiler, kaç işçinin önünü kestiler. Tek nedeni sendikal faaliyetlerimiz.
Salgın nedeniyle e-ticarete ilgi yoğun. Bu alandaki tüketicilere yönelik bir çağrınız var mı?
Köse: İnsanlar evde kaldıkça canları sıkılıyor galiba ve çok alışveriş yapıyorlar. Onlardan şunu rica ediyorum: Lütfen ihtiyacınız olan şeyleri alın. Ben makyaj ürününü temel ihtiyaç olarak görmüyorum. Dışarı çıkmazken ayakkabı alsanız neye yarar? Şu an ihtiyacınız olmadığı halde yaptığınız her alışveriş depoda yoğun bir iş temposuna neden oluyor. Ve oradaki işçiler 12 saat çalışmak zorunda kalıyor, virüse karşı bağışıklıkları zayıflıyor. Herkes kendisini o işçilerin yerine koysun.
Şeker: İnsanlar evde, ama giyecek alıyor. Ne gerek var? Saçmalık. Yiyecek olsa, canları sıkılıyordur, yemek yiyorlardır diyeceğim, ama giyeceği ne yapacaklar? Anlamak mümkün değil.
Son söz?
Şeker: Bizi ekmeğimizden ettiler. Ama hakkımızı sonuna kadar arayacağız, bu işin peşini bırakmayacağız.