NAFAKA HAKKINI KALDIRMA GİRİŞİMİ

Söyleşi: Tuğba Özer
12 Şubat 2022
Delphine Lebourgeois, Stellar Baby, 2018
SATIRBAŞLARI

Nafaka nedir, nasıl çıkmış ortaya?

Selin Nakıpoğlu: Nafaka dini, ahlaki ve sosyal düşüncelerin sonucu olarak ortaya çıkmış bir hak. Tarihi antik Roma’ya kadar uzanıyor. Roma hukukunda da İslâm hukukunda da var. Kelime anlamı olarak “geçinebilmek için gerekli para” anlamına geliyor. Günümüzdeki nafaka düzenlemesine gelecek olursak, tek bir türü yok. 6284 sayılı yasanın hükmettiği bir tedbir nafakası var, Medeni Kanun çerçevesinde boşanma davasıyla birlikte talep edilen, hâkim tarafından gerekli görüldüğü hallerde dava sonucu kesinleşinceye kadar devam eden bir tedbir nafakası var. Bir de yoksulluk ve iştirak nafakaları var.

Selin Nakıpoğlu

Mesele yoksulluk nafakası üzerinden götürülmeye çalışılıyor. Yoksulluk nafakası Medeni Kanun’un 175.  maddesinde düzenleniyor ve kanun “boşanmayla birlikte yoksulluğa düşecek taraf…” diye başlıyor. Bu ifade Türkiye’de maalesef kadın yoksulluğuna tekabül ediyor.

“Yoksulluğa düşecek taraf” ifadesinin bir cinsiyeti yok.  Bu erkek de olabilir ve kadından nafaka talep edebilir. Yasa maddelerini erkeklere düşman bir boyutta göstermek aslında büyük bir cahillik ve kanuna da saygısızlık.

Bu “yoksulluğa düşme durumu” nasıl belirleniyor? Yoksul durumdaki erkeklere ödeyemedikleri tutarlarda nafakaların bağlandığı öne sürülüyor.

Yelda Koçak

Yelda Koçak: Bu konuda çok büyük bir manipülasyon yapılıyor. “Yoksulum, ama nafaka ödüyorum”, “Nafakamla koluna çantayı takıp AVM AVM geziyor” gibi yalanlar var. Yalan diyorum, çünkü mahkeme nafakaya hükmederken tarafların sosyo-ekonomik durumunu araştırıyor. SGK kayıtlarına bakıyor, iki tarafın da çalışıp çalışmadıklarını anlamak için. Üzerlerine kayıtlı ev, araba, gayrimenkul, kira getiren herhangi bir şey var mı diye araştırılıyor. Bununla da yetinilmiyor, kişilerin ikametgâhlarının bağlı olduğu karakollara “gidin, sorun soruşturun” şeklinde yazılar yazılıyor. Sosyo-ekonomik durum araştırma raporu da dosyaya geldikten sonra dava aşamasında tedbir nafakası talep ediliyorsa buna göre nafaka belirleniyor. Yani çok yoksul erkeklere yüksek tutarlarda nafakaların hükmedilmesi diye bir şey yok. Herkesin kendi ekonomik durumuna göre.

Yoksulluk nafakasının hedefe alınması nasıl başladı?

Nakıpoğlu: Bu nafaka tartışmaları 2011’e dayanıyor aslında. Kestel Asliye Hukuk Mahkemesi’nin, aile mahkemesi sıfatıyla verdiği bir karar sebebiyle biz şu an nafakayı konuşuyoruz. Hâkim Anayasa Mahkemesi’ne başvuru yapıyor ve diyor ki, “Medeni Kanun’daki süresiz ibaresi anayasanın 2,10 ve 41’inci maddelerine aykırıdır.” AYM’ye başvururken konu ettiği nafaka miktarı 250 TL. AYM bu başvuru üzerine 2012’de çok önemli bir karar vererek şöyle diyor: “Yoksulluk nafakasının amacı alacaklısını zenginleştirmek değil, boşanma sonucu yoksulluk durumuna düşecek eşin asgari yaşam gereksinimlerinin karşılanmasıdır.” Ve yoksulluk nafakasını evlilik içinde eşler arasındaki geçerli dayanışma ve yardımlaşma hükümlülüğünün devamı olarak nitelendirerek anayasaya uygun buluyor.

Çok büyük bir manipülasyon yapılıyor. “Yoksulum, ama nafaka ödüyorum”, “Nafakamla koluna çantayı takıp AVM AVM geziyor” gibi yalanlar var. Yalan diyorum, çünkü mahkeme nafakaya hükmederken tarafların sosyo-ekonomik durumunu araştırıyor. SGK kayıtlarına bakıyor.

Dört sene sonra Meclis’ten Boşanma Komisyonu Raporu diye bir rapor çıkıyor. Bu raporda görüşü alınanlar kendilerine “nafaka mağdurları” diyenler ve Boşanmış Erkekler Platformu. Asla nafakasını tahsil edemeyen, nafaka miktarı çok düşük verilen kadınların en ufak bir beyanına ya da bu konuda çalışan akademisyenlerin, sivil toplum kuruluşlarına başvurulmuyor. 2016’da nafaka tekrar gündeme geliyor, ancak, yoğun bir tepki aldığı için yine geri adım atılıyor. 2017’nin sonuna geldiğimizdeyse nafaka karşıtı platformlar gittikçe güçleniyor ve tutumları agresif bir hal almaya başlıyor. Milletvekillerine her gün e-mailler atmak, sosyal medyada kampanyalar yürütmek gibi. Oradan bugüne geldik.

Delphine Lebourgeois, Totem Dog, 2020

Medeni Kanun’un 175. maddesinde yoksulluk nafakası için “süresiz” ibaresi var. Ortalığı birbirine katan da bu ifade gibi görünüyor. “İki gün evli kaldım, hayat boyu nafaka ödüyorum” söylemleri havada uçuşuyor. Sahiden böyle mi oluyor?

Koçak: Nafaka süresiz takdir edilebilir. Ama bu sonsuz demek değil. İki taraftan birinin sosyo-ekonomik durumu değiştiğinde azaltılması ya da kaldırılması için mahkemeye başvuru yapılabilir, yani yolu açık.

Ama başvurmuyorlar mahkemeye. Neden? Çünkü aslında doğruyu söylemiyorlar. Başvuruyu yaptığında mahkeme araştırma yapacak ve aslında yoksul olmadığı ortaya çıkacak. Mahkemeye başvurup durumlarını göstermek yerine, nafaka hakkını tamamen ortadan kaldırmaya çalışıyorlar.

Erkekler boşanma sürecinde nafaka ödememek için patronlarıyla işbirliği yapıp sigortalarını iptal ettiriyor, üstlerine kayıtlı mal, mülk varsa diğer aile bireylerine devrediyor. Bu nedenle kadına ya da çocuğa takdir edilen nafakayı tahsil edemiyoruz.

Kadın evlenirse zaten nafaka düşüyor. İşe girme durumunda da mahkemeye başvurabilir karşı taraf. Genelde evlilik sürecinde çalışmasına izin verilmemiş, meslek sahibi olamamış birçok kadın boşanmayla beraber özgürleştiğinde çalışmaya başlıyor ve takdir edilen 200-300 liralık nafakalara tamah etmiyor. Kimse bu nafaka tutarlarıyla yaşayamaz zaten.

Nakıpoğlu: Nafaka ödeyen erkek “hayasızca bir hayat sürüyor” diyerek dava açabiliyor. Dosyaya kadının erkeklerle fotoğrafları konuyor. Hâkimler bu fotoğrafları dikkatlice incelemiyor. Kim bu, kuzeni mi, oğlu mu? Bakmıyor. Birlikte bir apartmana girmişler, tamam! Kolay olan nafakanın azaltılması ve kaldırılması. Bu ikisi Türk hukukunda açılıp en hızlı sonuç alınan davalar. Ve hep kadın aleyhine sonuçlanıyor.

Yoksulluk nafakası daha önce de hep süresiz miydi?

 Koçak: 1926’da İsviçre Medeni Kanunu’ndan örnek alınarak Türk Medeni Kanunu oluşturulurken, yani Mecelle’den Medeni Kanun’a geçilirken, İsviçre’de süresiz olan nafaka bizde bir yılla sınırlı olarak yasalaştırılıyor. Ve bu bir yıllık süre çok büyük mağduriyetlere neden olduğu için 1988’de bir değişiklik yapılarak günümüzdeki haline getiriliyor. Yani aslında süreye bağlı olan denenmiş ve mağduriyete sebebiyet verdiği için değiştirilmiş.

Nakıpoğlu: Eski Medeni Kanun’un 146. maddesi şöyle diyor: “Kabahatsiz olan karı yahut koca boşanma neticesi olarak büyük bir yoksulluğa düşerse diğeri boşanmaya sebebiyet vermemiş olsa dahi, kudretiyle münasip bir surette bir sene müddetle nafaka itasına mahkûm edilebilir.” İşte bu 1988’de değiştiriliyor.

Yoksulluk nafakasında değişikliğe gidilmesi durumunda Medeni Kanun’un değiştirilmesi gibi bir durum da ortaya çıkıyor.

Koçak: Nafakaya müdahale Medeni Kanun ve laiklik ilkesine giriş için bir bahane aslında. “Medeni Kanun laikliğin teminatıdır” dememizin sebebi aile ve kişiler hukukuna ilişkin düzenlemeleridir.  Çünkü burada eşitlik, tebaadan yurttaşlığa geçiş düzenlemeleri var. Oraya bir girdiniz mi Medeni Kanun’u Medeni Kanun yapan noktayı ortadan kaldırmış olursunuz.

Delphine Lebourgeois, Bang Bang Girls, 2016

Dünyada nasıl nafaka meselesi?

Koçak: Avrupa’da, Almanya’da İngiltere’de, İsviçre’de boşanma sonrası nafaka düzenlemeleri var. Hatta bazılarında öldükten sonra mirastan nafaka ayrılıyor. Yani aslında bu kadar vazgeçilmez bir hak.

Sizin 2020’de yaptığınız nafaka miktarlarıyla ilgili bir saha araştırması var. Ne buldunuz araştırma sonucunda, ortalama nafaka tutarları ne kadar?

Nakıpoğlu: Biz İstanbul Barosu Adli Yardım Bürosu’nun Gaziosmanpaşa bölgesini seçtik bu araştırma için. Çünkü Gaziosmanpaşa İstanbul’un tablosunu çıkarmak için, İstanbul’un yoksulluk gerçeğinin çıplaklığıyla ortaya koymak için önemli bir yer. Muhafazakâr, AKP seçmeninin çoğunlukta olduğu bir bölge.

Yüz küsur dosya taradık ve nafaka ortalamasını 267 TL olarak bulduk. 100 TL ödeyen de vardı, 400 TL de.

Dosyalarda şöyle bir ortak nokta var: Kadınlar başta kendileri ve çocukları için nafaka talebinde bulunuyor. Karar celsesinden bir celse önce dosyaya elden bir dilekçe sunularak kendileri için olan nafaka talebinden vazgeçtiklerini belirtiyorlar. Hatta bazen çocuğu için istediğinden dahi bu şekilde vazgeçiyorlar. Çünkü karşısında adam var. Öyle anlaşmışlar. Erkekler istiyor ki, oraya nafaka olarak bir rakam yazılmasın, istediğim gibi vereyim. Benim birçok dosyamda başıma geliyor bu. Ben de diyorum ki bir rakam yazılacak, özellikle çocuk için.

TBMM’deki kimi erkek parlamenterlerin Meclis tutanaklarına geçmiş sözleri var. İfade aynen şöyle: “Malları karılara mı yedireceğiz?” Bu ifade edinilmiş mallara katılma sürecinde belli bir süre sınırı gelmesine sebep oldu. Kadın örgütlerinin talebi böyle bir sınır gelmemesiydi.

Koçak: Eğer kadın boşanma davası sırasında nafaka hakkından feragat ederse bir daha isteyemiyor. Ama çocuk için böyle değil. Sonradan çocuğun geçimi için nafaka talep edilebilir.

Kadınlar boşanmalar sırasında uğradıkları baskı, tehdit, şiddet ve boşanmaya direnme gibi durumlar nedeniyle kendi haklarından feragat etmek zorunda kalıyor. Yasada bir eksik arayacaksak eğer, bu tehdit edilen kadının boşanma aşamasında vazgeçtiği nafaka talebinden sonradan yararlanamaması olmalı.

Çocuğa ödenen nafaka ile kadına ödenen birmiş gibi bir algı da var. “Eski karıma nafaka ödüyorum” denen bazı durumlarda aslında o nafakanın çocuğun bakımı için alınan iştirak nafakası olduğu ortaya çıkabiliyor. Bu ayrım tam bilinmiyor galiba…

Nakıpoğlu: Bu konuda dosyaya ilişkin bilgiyi ısrarlı bir şekilde vermiyorlar. “900 TL nafaka veriyorum” diyorsa ve iki çocuk varsa, emin olun bu çocuklar içindir. Bundan o kadar eminiz ki, hem kendi araştırmalarımızda hem diğer araştırmalarda gördük. Yalanla Medeni Kanun’daki çok önemli iki maddenin değişikliği yolunda ciddi bir propaganda yapıyorlar. Bu kadar yıldır nafakayla uğraşılır mı? Gelin Medeni Kanun’daki gerçek problemleri oturalım konuşalım. Ama biz bu haliyle bile sıkı sıkı korumak zorunda kalıyoruz Medeni Kanun’u, aman dokunmasınlar diye.

Nafakalar düzenli ödeniyor mu peki? Ödenmemesi durumunda devlet nasıl bir önlem alıyor?

Koçak: Nafakada önemli iki husus var: Biri nafaka miktarlarının çok düşük olması, ikincisi de nafakanın tahsil edilememesi. Gerçek sorun bunlardır. Hükmedilen nafakaların yüzde 60’dan fazlası ödenmiyor.

Erkekler boşanma sürecinde nafaka ödememek için patronlarıyla işbirliği yapıp sigortalarını iptal ettiriyor, üstlerine kayıtlı mal, mülk varsa diğer aile bireylerine devrediyor. Bu nedenle kadına ya da çocuğa takdir edilen nafakayı tahsil edemiyoruz. Siz düşünebiliyor musunuz ki 35-40 yaşında bir erkek hiçbir geliri, mülkü olmaksızın hayatta kalacak? Mümkün mü? Çoğu olayda yeniden hayat kuruyorlar, başkasıyla evleniyorlar. Ama bir bakıyorsunuz üzerine hiçbir şey yok!

Bu tahsil meselesinde de devlet ve erkek işbirliği yapıyor ve erkek nafakayı ödemediğinde bile tahsil için yolları zorlaştırıyor. Örneğin, eskiden tazyik hapsi çıkarılır ve nafaka borcu kapatılınca hapis kararı kaldırılırdı. Yargıtay uygulamaları ile bunu son üç aylık ödemelere sıkıştırdılar. Burada aslında nafaka hakkını kullanan kadın ve çocuklara karşı devlet-erkek işbirliği var.

2016’da Karabük Barosu’nun düzenlediği bir panelde mevcut Yargıtay II. Dairesi Başkanı Ömer Uğur Gençcan konuşmasında süresiz nafaka hakkını eleştiriyor ve erkeklerin ancak ölünce kurtulduklarını iddia ediyor. Bu çok vahim bir konuşmadır. Mahkeme başkanının reyini gösteriyor. Bu kişi hâkimlik yapamamalı.

Nafaka konusunda kadına karşı devlet-erkek-patron işbirliğinden bahsettiniz Nafaka tartışmasının temelinde erkek dayanışması mı yatıyor?

Nakıpoğlu: Kesinlikle öyle olduğunu düşünüyorum. Bununla ilgili birkaç done sunmak istiyorum.

Birincisi 2001’deki edinilmiş mallara katılma rejiminin yargılaşma sürecinde TBMM’deki kimi erkek parlamenterlerin Meclis tutanaklarına geçmiş sözleri var. İfade aynen şöyle: “Malları karılara mı yedireceğiz?” Bu ifade edinilmiş mallara katılma sürecinde belli bir süre sınırı gelmesine sebep oldu. Kadın örgütlerinin talebi böyle bir sınırın gelmemesiydi.

İkincisi, pratikte, davalarda gördüğümüz erkek patron-işçi dayanışması var. Bunu hâkimler de tırnak içinde yutmuyor artık. O kadar çok var ki, yöntemleri işe yaramamaya başladı.

Üçüncü olarak da 2016’da Karabük Barosu’nun düzenlediği bir panelde, mevcut Yargıtay II. Dairesi Başkanı Ömer Uğur Gençcan’ın konuşması. Gençcan, konuşmasında süresiz nafaka hakkını eleştiriyor ve erkeklerin ancak ölünce kurtulduklarını iddia ediyor. Bu çok vahim bir konuşmadır. Mahkeme başkanının reyini gösteriyor. Bu kişiye hâkimlik yaptırılmamalı.

Kadıköy’de buluşan kadınlar: “Nafaka hakkımızdan vazgeçmiyoruz” diye haykırdı. (12 Şubat 2022)

Kadınları yoksul bırakan sistem, kadınları hem nafakaya mahkûm ediyor hem de bu nafakayı elinden almak istiyor. Bu çelişkiyi nasıl yorumluyorsunuz?

Koçak: Toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin bu kadar derin olduğu, kadın istihdamının düşürüldüğü bir ülkede nafakanın muhatabı da doğal olarak kadınlar oluyor. İktidar, kadını aile içinde konumlandırıyor. Yoksulluk nafakasını da keserek şunu yapmaya çalışıyorlar: Başı boş gezmesin, özgür kalmasın, yeniden evlenmek zorunda kalsın. Kadınların boşanamamalarını, boşandıklarında ise yeniden evlenerek bir erkeğin tahakkümü altına girmelerini istiyorlar. Nafaka hakkının kaldırılması demek, yoksul kadını tamamen yoksul bırakıp şiddet dolu da olsa o evliliğin içinde tutmak demek.    

Delphine Lebourgeois, Bye Bye Mummy, 2018

6. Yargı Paketi kapsamında, nafakanın süreyle sınırlandırılması ve devlet tarafından ödenebilmesi için nafaka fonu oluşturulması üzerine bir taslak metin hazırlandığı konuşuluyor. Bu konuda ne düşünüyorsunuz?

Koçak: Yoksulluğa düşen kadının, erkek tarafından ödenmesi gereken nafakasını devletin ödemesi toplumda zaten var olan cinsiyetçi iş bölümünün daha da yerleşmesine sebebiyet verecek. Şöyle yorumluyorum: Erkek evliyken eşinin çalışmasına izin vermeyip kadının ev içi emeğini sömürecek, boşandıktan sonra da bunun erkek için bir yaptırımı olmayacak. Nasıl olsa devlet karşılayacak. Bu durumda hangi erkek kadının çalışmasına izin verecek? Devletin nafakayı ödemesi okutulmayan, çalıştırılmayan hatta kiminle evleneceğine dair karar hakkı tanınmayan kadınların bir de ev içi emeklerinin erkek tarafından sömürülmesinin bir bedeli olmayacağını garanti ettirmektir. “Devlet ne kadarını ödeyecek, ağır koşullara bağlayacak mı nafaka hakkını, ödeyecek mi” gibi yan tartışmalar da var. Özetle, cinsiyetçi iş bölümünü kadın aleyhine derinleştireceğini düşünüyorum.

Bahsi geçen değişiklikler yasalaşırsa ne gibi sonuçlar doğar sizce?

Koçak: Bu, kadına “boşanma” demektir. “Boşandıktan sonra aç kalacaksın, o yüzden kes sessini otur”. Nafaka hakkının gasp edilmesi, sınırlandırılması kadınları şiddet dolu da olsa o evlilikleri devam ettirmek zorunda bırakacak.

Nakıpoğlu: Fon çok riskli bir şey. Erkekler fondan nafaka ödenmeye başlandığında, bu paradan nasiplenebilmek için çeşitli formüller üretmeye başlayacaklar. Engelli çocuklarının bakım parasını kadının elinden alan erkekler var. Bu fon meselesi kadınları gerçekten çok endişelendiriyor.

Ana akım muhalefet nasıl bir sınav verdi nafaka konusunda?

Nakıpoğlu: Ana muhalefet partisi Aile Sigortası diye bir proje açıkladı. Korkunç bir proje bu. Biz AKP’yi eleştirirken yapmaya çalıştıkları çok daha kötü. CHP bu projeyle aile sigortası üzerinden bir maddi çıkar ilişkisi oluşturuyor, çocuğun yoksa başka bir uygulaması var örneğin. Ya da kadınları hep aile içinde tahayyül ediliyor. Bekar kadın diye bir şey yok bu projede de. Aileyi korumayı amaçlayan bir proje.

CHP’nin MYK’sında da nafaka ödemek istemeyen birçok kişi olduğunu biliyoruz. CHP kadın örgütlerini kulağının üstüne yatarak dinliyor, elini taşın altına kesinlikle koymuyor.

Neden böyle peki? Nafaka meselesi hem iktidar hem de muhalefet açısından oy devşirme aracı mı?

Nakıpoğlu: Öyle olduğunu düşünüyorum. Nafakayla ilgili gerçek mağduriyeti yaşayan kadınlar hem AKP’ye hem CHP’ye keşke “sana oy moy yok” diyebilse.

Yoksulluk nafakasını keserek kadınların boşanamamalarını, boşandıklarında ise yeniden evlenerek bir erkeğin tahakkümü altına girmelerini istiyorlar. Nafaka hakkının kaldırılması demek, yoksul kadını tamamen yoksul bırakıp şiddet dolu da olsa o evliliğin içinde tutmak demek.    

Koçak: Erkekler tarafından, “Mağdur Babalar”, “Nafaka Mağdurları” isimleriyle oluşturulmuş klikler var. Bunlar aslında az sayıdalar, ama öyle bir yanılsama yaratılıyor ki, büyük bir topluluk gibi gösteriliyor basın ve diğer aygıtlar nedeniyle. CHP de bu konuda popülist sağ siyasete alet oluyor ne yazık ki. 

Nafaka bu ülkenin yarısını oluşturan kadın nüfusunu ilgilendiren bir konu. Eğer oy hesabı olarak bakacaksak bu işin mağduru olarak kadınların sayısı daha fazla. AKP’nin bugüne kadar bu yasayı çıkaramamasının temel sebeplerinden biri de bu aslında. Çünkü yoksul kadınlar aynı zamanda AKP’nin oy deposu gözüyle baktığı kişiler.

Nafaka tartışması nasıl biter? Çözüm ne olmalı sizce?

Nakıpoğlu: Öncelikle kadınların nafaka almak için evlendiği düşüncesinden bir çıkılması gerekiyor. Çünkü Türkiye gibi erkek egemen bir toplumda kadınların boşanma kararı alması hiç kolay bir şey değil. Bu açıdan baktıkları için biz bir türlü ortaklaşamıyoruz.

Koçak: Bütünlüklü bir dönüşüm gerekiyor. Nafakaya neden kadın muhtaç? Çünkü kadın yoksulluğu diye bir şey var. Kadınlar çalışamıyor, çünkü devlet kreş desteği vermiyor. Devlet bilerek etüt merkezlerini bile kapatıyor. Bunların hepsi kadını istihdamdan çekmek anlamına geliyor.

Biz diyoruz ki, kadın istihdamını artırın, kreş sayılarını artırın, kadınların önünü açın. Bunlar yapılırsa zaten bugün sorun gibi görülen nafaka meselesi sorun olmaktan çıkar. Zaten gerçek sorun nafaka değil, nafakanın tahsil edilememesi sorunu. Ben şunu diyorum: Kadınlar daha iyisini yapana kadar mevcut yasalara dokunmayın.

^