EURO 2020 –IV: C GRUBU

Bora İşyar
7 Haziran 2021
SATIRBAŞLARI
C Grubu’nda Hollanda, Ukrayna, Avusturya, Kuzey Makedonya kozları paylaşıyor. Portakallar çeyrek final yolcusu, Shevchenko’nun talebeleri ve Makedonlar ikincilik için çekişecek. Bu grubu izlerken Kurkov’un romanlarını, Manchevski’nin “Yağmurdan Önce”sini, Freedom Fries’ın “İstanbul Viyana Olmasın”ını, Isabel Frey’in “Polise Son”unu hatırlayalım. 

Hollanda elemelerde oynadığı sekiz maçın altısını kazanarak, grubunu Almanya’nın ardından ikinci sırada tamamlayarak hak kazandı turnuvaya katılmaya. Ancak, ardında bıraktığı Kuzey İrlanda, Beyaz Rusya ve Estonya’nın hayli zayıf ekipler olduğunu belirtmekte fayda var.

Ukrayna ise büyük bir sürprize imza attı ve Portekiz’in de yer aldığı B Grubu’ndan lider olarak çıktı. Shevchenko’nun talebeleri 2016 Avrupa Şampiyonu’nu Kiev’de 2-1 mağlup ederken, Lizbon’da oynanan maç 0-0 sonuçlandı.

Avusturya G Grubu’nu Polonya’nın ardından ikinci sırada tamamladı. Aynı grupta yer alan Kuzey Makedonya ise Uluslar Ligi Play-Off’larında önce Kosova, daha sonra da Gürcistan’ı mağlup ederek aldı turnuva biletini.

Xavi’nin veliahtı

Hollanda turnuvanın bir yıl ertelenmesine hiç üzülmedi açıkçası. Son bir sene zarfında performanslarında kısmi de olsa bir ilerleme yaşadılar ve genç oyuncuları biraz daha tecrübelendi.

Liverpool’un hocası Jürgen Klopp’un “eğer zorlanırsa futbol hayatı bitebilir” dediği Virgil van Dijk’ın yokluğu tabii ki büyük handikap. Neyse ki, futbola oyun kurucu olarak başladığı için ayağı çok iyi top yapabilen ve bu sayede geriden oyun kuran özel savunmacılardan biri (hatta belki de en özeli) olan Matthjis de Ligt’i (Juventus) izleyebileceğiz.

Futbolseverleri heyecanlandıran bir isim de Barcelona forması giyen Frenkie de Jong. De Jong öyle bir oyun görüşüne, pas becerisine ve mekân-zaman algısına sahip ki, otoritelere göre, “Barça onun DNA’sında var.” Mekân-zaman algısı gelmiş geçmiş en güçlü oyuncu olarak görülen Xavi de onun için “Barcelona’da yeni bir çağ açacağına inanıyorum” diyor.

Futbolseverleri heyecanlandıran bir başka isim de Barcelona forması giyen Frenkie de Jong. De Jong öyle bir oyun görüşüne, pas becerisine ve mekân-zaman algısına sahip ki, otoritelere göre, “Barça onun DNA’sında var.” 

Mekân-zaman algısı gelmiş geçmiş en güçlü oyuncu olarak görülen Xavi de onun için “Barcelona’da yeni bir çağ açacağına inanıyorum” diyor. De Jong, Everton’da başarısız olmasına rağmen Ajax’ta harikalar yaratan Davy Klaassen ve Manchester United forması giyen Donny van de Beek’ten oluşan orta sahası Hollanda’yı turnuvanın güçlü ekipleri arasına sokuyor.

Futbol tarihinin ilk “laptop transferi”

Bir de Memphis Depay konusu var tabii. PSV’de dikkatleri üzerine çeken, ancak 2015’te transfer olduğu Manchester United’da büyük hayal kırıklığı yaratan Depay, 2017’den beri forma giydiği Lyon’da harikalar yaratıyor. Bu başarılı transferin ilginç de bir hikâyesi var.

PSV’deki antrenörlerinin asabiyet sorununu çözmesi gerektiğine inandıkları, hemşerisi Ronald Koeman’ın da mental gelişimini tam olarak tamamlamadığını öne sürdüğü Depay, United’dan ayrılma arifesinde kendine bir yaşam koçu tutuyor. Onun tavsiyesi doğrultusunda SciSports adındaki bir data analizi firmasıyla irtibata geçiyor ve kendisine transferinde yardımcı olmalarını istiyor.

Memphis Depay

Onunla ilgilenen bütün takımlar hakkındaki veriler ile Depay’ın “oyuncu özelliklerini” karşılaştıran SciSports, ona en uygun kulübün Lyon olduğu sonucuna varıyor ve böylece tarihin ilk “laptop transferi” gerçekleşiyor. Depay da Fransız ekibiyle çıktığı 137 maçta 62 gol atarak SciSports’u haklı çıkarıyor!

Aslında güçlü bir takım olan Hollanda’nın otoritelerce favori olarak görülmemesinin nedeni ise teknik direktörü. Birçokları Frank de Boer’in taktiksel beceri ve bilgisinin Hollanda gibi bir ekibi yönetebilmesi için yeterli olmadığını düşünüyor, ki haksız sayılmazlar.

Hollanda’ya bir kitap tavsiyesi ile veda edelim. Futbolun asla sadece futbol olmadığını düşünenlerdenseniz, David Winner’ın mimariden felsefeye, sanat tarihinden sosyolojiye, tüm beşeri bilimlerde gezinerek total futbol mucizesinin kaynaklarını incelediği Harika Portakal: Hollanda Futbolunun Nevrotik Dehası adlı kitabını çok seveceksiniz.

Shevchenko’nun talebeleri

Andriy Shevchenko

Ukrayna’nın teknik kadrosuyla hiç problemi yok. Takımın başında yer alan, ülke futbolunun en büyük efsanesi Andriy Shevchenko’nun yardımcılıklarını Ukrayna’nın gelmiş geçmiş en iyi kalecilerinden Oleksandr Shovkovskyi ve Milan’ın unutulmaz sağ beki Mario Tassotti yapıyor.

Takımın genel performansı ise pek iyi değil. 2020 onlar için çok kötü bir yıldı, 2021’de ise aldıkları Fransa beraberliği ile dikkat çekseler de daha sonra Finlandiya ve Kazakistan’a puan kaybederek Avrupa’nın büyükleri arasında girmelerine daha çok yolları olduğunu gösterdiler.

Bu takımın en büyük problemi, bazı oyuncularının bir türlü potansiyellerini hayata geçirememeleri. Bunların başında da Andriy Yarmolenko (West Ham United) ve Yevhen Konoplyanka (Shaktar Donetsk) geliyor. Her ikisi de çok iyi futbolcu, ancak gençken kendilerinden beklenen Avrupa futboluna damga vurmaktan çok, ama çok uzaklar. 

Bu takımda izlemekten en çok zevk aldığım isim ise Manchester City forması giyen Oleksandr Zinchenko. 24 yaşındaki oyuncunun son yıllarda gösterdiği gelişim, oyun zekasının vardığı nokta, Pep Guardiola’nın henüz işlenmemiş bir cevheri birkaç yıl içinde nereye getirebileceğinin en güzel örneği. 

Ukrayna’ya da kişisel bir notla veda edelim. Çok beğenerek okuduğum çağdaş sürreal edebiyatın önde gelen isimlerinden Andrey Kurkov Kiev aşığı bir Ukraynalı. Romanlarında post-Sovyet Ukrayna toplumuna satirik bir gözle bakan müthiş yaratıcı bir yazar Kurkov. Viktor Alekseyevich Zolotaryov adındaki genç bir ölüm ilanı yazarı ile Misha adındaki evcil pengueni arasındaki ilişkiyi anlatan ve Kurkov’un ilk romanı olan Death and the Penguin, hayattan bezen ve kendisini öldürmesi için bir kiralık katil tutan Tolya’nın hikâyesini anlattığı, en varoluşsal eseri A Matter of Death and Life ve sürreal imgelerin havada uçuştuğu tam bir kaotik komedi olan Milkman in the Night’ı okumanızı öneririm. 

Çağdaş sürreal edebiyatın önde gelen isimlerinden Andrey Kurkov Kiev aşığı bir Ukraynalı. Romanlarında post-Sovyet Ukrayna toplumuna satirik bir gözle bakan müthiş yaratıcı bir yazar.

Mazi yabancı bir ülke

Saha içi sorunlarla boğuşan bir başka takım da Avusturya. 1930’lu yılların Wunderteam’i 2010’lı yılların başında Belçika bahsinde sözünü ettiğimiz “altın Jenerasyon” hastalığına yakalandı. Sebastian Prödl, Markus Suttner, Erwin Hoffer, Rubin Okotić ve Marko Arnautović gibi isimlerin yer aldığı milli takım 2016 Avrupa Şampiyonası’nda sadece bir puan toplayıp gruptan dahi çıkamayınca altın Jenerasyon mevzusu kapanmış oldu.

Çin’den gelen yüklü teklife hayır diyemeyip Avrupa’yı terk eden Arnautović hâlâ önemli bir rol oynuyor. Takımın gerçek anlamdaki yıldızı ise bir joker olarak kullanılan ve geçenlerde Real Madrid’e imza atan David Alaba. Ancak, futbolseverleri gerçekten heyecanlandıracak iki genç isimden bahsetmek istiyorum.

İlki 21 yaşındaki Cristoph Baumgartner. Hoffenheim forması giyen ve Julian Nagelsmann’ın keşfedip tornasından geçirdiği orta saha oyuncusunun bir sonraki sezondan itibaren akıl hocasını takip edip Bayern Münih’e gitmesine kesin gözüyle bakılıyor.

İkinci isim ise Sırp kökenli Saša Kalajdžić. Stuttgart forması giyen 23 yaşındaki forvet için uzun boyu nedeniyle “Avusturyalı Crouch” ya da bitiriş becerisinden dolayı “Yeni Mario Gomez” dense de o sahada kendisinden başkası olmak istemediğini tekrarlıyor: “Zaten aslında klasik bir forvet sayılmam. 9 değil 9,5 numarada oynuyorum.

21. yüzyılda futboluyla değil, zenofobik, ırkçı, popülist politikaları müziğiyle protesto eden sanatçılarıyla dikkatleri çekti Avusturya. 2005’te, aşırı sağcı Özgürlük Partisi’nin “Viyana İstanbul Olmasın” kampanyasına karşı Fatima Spar’ın solistliğini yaptığı The Freedom Fries grubu “İstanbul Viyana Olmasın” diye haykırdı.

2019’da da ise Isabel Frey çıktı sahneye. Özgürlük Partisi’nin ve daha genel anlamda Avrupa’da yaygınlaşan popülist milliyetçiliğe karşı, 20. yüzyılın başlarında Çarlık Rusya’sını protesto eden Yahudi halkın söylediği “Daloy Politsey” (Polise Son) şarkısına yaptığı adaptasyon Viyana’daki sağ karşıtı gösterilerin marşı haline geldi. Görünen o ki müzik, yakın gelecekte Avusturyalı hak savunucularının en önemli silahlarından biri olmaya devam edecek.

2022 FIFA Dünya Kupası Avrupa Elemeleri’nde, Eljif Elmas Almanya defansını zorlarken… (31 Mart 2021)

Elmas faktörü

Turnuvaya katılan ülkeler arasındaki en ilginç hikâyelerden biri Kuzey Makedonya’nınki. I. Dünya Savaşı sırasında kısa süreliğine Bulgaristan’ın eline geçen Kuzey Makedonya savaş sonrasında yeni kurulan Sırp, Hırvat ve Sloven Krallığı’na bağlandı. II. Dünya Savaşı’nda Bulgaristan tarafından işgal edilen Kuzey Makedonya 1945’te komünist Yugoslavya’nın kurucu devletlerinden bir oldu. 1991’de Makedonya Cumhuriyeti adıyla bağımsızlığını ilan etti, ancak Yunanistan’ın “gerçek Makedon biziz” itirazları sonucunda resmi olarak “Makedonya Eski Yugoslav Cumhuriyeti” adını kullanmak mecburiyetinde kaldı. İki ülke arasındaki bu adlandırma sorunu 12 Haziran 2018’de imzalanan Prespa Anlaşması ile sona erdi ve “Kuzey Makedonya” 12 Şubat 2019’da yeniden doğmuş oldu.

Tipik bir Yugoslav ekolü temsilcisi Kuzey Makedonya. Çok disiplinli ve çok çalışkan bir takım. Oyuncuların birçoğu çok yetenekli ancak asla oyun ve taktiksel disiplinden kopmuyor. Takımın yarısına yakını Avrupa’nın en büyük beş liginden birinde mücadele ediyor, ki sırf bu bile Kuzey Makedonya’nın tecrübe kazandıkça tıpkı Hırvatistan gibi Avrupa futbolunda adından bahsettirebileceğini gösteriyor.

Tipik bir Yugoslav ekolü temsilcisi Kuzey Makedonya. Çok disiplinli, çok çalışkan. Oyuncular asla taktiksel disiplinden kopmuyor. Takımın yarısına yakını Avrupa’nın en büyük beş liginde. Sırf bu bile, tıpkı Hırvatistan gibi, Avrupa futbolunda adından bahsettirebileceğini gösteriyor.

Ve son olarak, Yugoslav ekolünün her temsilcisi gibi, fabrika gibi sporcu üreten bir ülke Kuzey Makedonya. Bu sporculardan birinin turnuvaya kişisel olarak damga vurma potansiyeli hayli yüksek. Bir dönem Fenerbahçe forması giyen, şimdilerde Napoli’de sergilediği performansla İtalyan futbol otoritelerinin beğenisini kazanan (ve bonservisini şimdiden ikiye katlamış olan) Eljif Elmas’tan bahsediyorum. 21 yaşındaki oyuncu sergileyeceği bireysel performansıyla gelecekteki yolunu çizerken, 37 yaşındaki takım arkadaşı Goran Pandev ilk ve son kez bir uluslararası turnuvada boy gösterecek. Bu iki ismin yanı sıra Leeds United forması giyen Ezgjan Alioski, Lecce’de oynayan Boban Nikolov ve forvet oyuncuları Aleksandar Trajkovski (Mallorca) ve Ilija Nestorovski (Udinese) öne çıkabilir.

Son olarak, Yağmurdan Önce filmiyle Venedik Film Festivali’nde Altın Aslan ödülüne layık görülen ve sadece filmleri değil, çektiği fotoğraflar ve kaleme aldığı kitaplarla da sanat ve akademi dünyasında kendisine isim yapan yönetmen Milcho Manchevski’ye selam ederek kapatalım bu kısmı.

Tahmin: Hollanda grubu lider olarak bitirecektir, ancak çeyrek finalin ötesi onlar için de mucize olur. Diğer üç takımdan hangisi grup aşamasını geçerse geçsin, ikinci turda turnuvaya veda etme olasılıkları yüksek.

^